Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

O, ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar hatta daha da yakın oldu.

Necm Sûresi, 7-9

30.01.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Kul, dilinin söyleyebileceği bazı şeyleri tutmadıkça imanın hakikatine ulaşmış olmaz.

Câmiü's-Sağîr, c: 3, 3881

30.01.2007


Nur talebelerinin muhafaza etmesi gereken esaslar

Ey kardeşlerim,

Mesleğimiz, tecavüz değil tedafüdür. Hem tahrip değil, tamirdir. Hem hâkim değiliz, mahkûmuz. Bize tecavüz eden hadsizdirler. Mesleklerinde, elbette çok mühim ve bizim de malımız hakikatler var. O hakikatlerin intişarına bize ihtiyaçları yoktur. Binler o şeyleri okur, neşreder adamları var. Biz onların yardımlarına koşmamızla, omuzumuzdaki çok ehemmiyetli vazife zedelenir ve muhafazası lâzım olan ve birer taifeye mahsus bir kısım esaslar ve âlî hakikatler kaybolmasına vesile olur.

Meselâ, hadisat-ı zamaniye bahanesiyle Vehhâbîlik ve Melâmîliğin bir nev’ine zemin ihzar etmek tarzında, bazı ruhsat-ı şer’iyeyi perde yapıp eserler yazılmış. Risâletü’n-Nur, gerçi umuma teşmil sûretiyle değil, fakat herhalde hakikat-i İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velâyet ve esas-ı takvâ ve esas-ı azimet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniye gibi ince, fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zarûretle, hadisâtın fetvalarıyla onlar terk edilmez.

Kastamonu Lahikası, s. 52-53

***

Şeâir-i İslâmiyeye temas eden ibadetlerin izharları, ihfâsından çok derece daha sevaplı olduğunu, Hüccetü’l-İslam İmam-ı Gazâlî (r.a.) gibi zatlar beyan ediyorlar. Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde, şeaire temas eden, hususan böyle bid’alar zamanında ittibâ-ı sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebâir içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından pek çok derece daha sevaplı ve halistir.

Kastamonu Lâhikası, s. 141

***

Risale-i Nur’un hakikî şakirtleri, neşriyat-ı diniyelerinde ve ittibâ-ı sünnetteki ibadetlerinde ve içtinab-ı kebâirdeki takvâlarında, Kur’ân hesabına vazifedar sayılırlar. İnşaallah riya olmaz.

Kastamonu Lâhikası, s. 142

Lügatçe:

tedafü: Müdafaa etmek.

hadisat-ı zamaniye: İçerisinde bulunulan zamanın hadiseleri, olayları.

Vehhâbîlik: Muhammed b. Abdülvehhab tarafından geçen asırda Arabistan’da meydana getirilen, İslami bazı meselelerde ifrat eden ve Arap milliyetçiliği yapan mezhep.

Melâmî: Melâmetiye görüşüne sahip kimse.

ruhsat-ı şer’iye: İslamın izin vermesi.

teşmil: Genelleştirme.

esas-ı velâyet: Velilik esası.

esas-ı takvâ: Allah korkusuyla dinin yasak ettiği şeylerden kaçınma esası.

esas-ı azimet: Kulların, Allah tarafından kendilerine yüklenen görevlere tam bir kararlılıkla uymaları esası.

esâsât-ı Sünnet-i Seniye: Peygamber Efendimizin (asm) sünnetinin esasları.

sevk-i zarûret: Zaruri gidiş.

şeâir-i İslâmiye: İslamın sembolleri.

izhar: Açığa çıkarma, gösterme.

ihfâ: Gizleme.

nevafil: Nafileler.

ittibâ-ı sünnet: Sünnete uyma.

kebâir: Büyük günahlar.

neşriyat-ı diniye: Dinî yayma.

içtinab-ı kebâir: Büyük günahlardan kaçınma, sakınma.

30.01.2007


ESMA-İ HÜSNA

Şefî’

Allah (c.c.) Şâfi’dir, Şefî’dir. Yani, Cenâb-ı Hak günahların affını bizzat isteyen, mağfiret için bizzat yardımcı olandır. Günahkâr kulların ilk şefaatkârı Cenâb-ı Hak’tır. Cenâb-ı Hak her duâ eden kulunun yardımındadır, her af ve mağfiret isteyeni affeder ve bağışlar, dilediği kullarına günahkârlar lehine bağış talebinde bulunma ve şefaat etme yetkisi verir. Kullarına karşı af ve bağışlaması bol, rahmeti sonsuzdur.

Şâfi’ ve bu ismin mübalağa şekli olan Şefî isimleri6 Peygamber Efendimiz (a.s.m.) tarafından Cevşenü’l-Kebîr’de zikredilmiştir. Bu isimler, Kur’ân’da Şefî’ şekliyle yer almıştır.

İlgili âyetlerden bir kaçı şöyledir:

“Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah’tır. Ondan başka Velî’niz ve Şefî’iniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?” (Secde Sûresi: 4)

“Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur’ân’la uyar. Ondan başka bir Velî’leri ve bir Şefî’leri yoktur. Umulur ki sakınırlar” (En’am Sûresi: 51)

Bedîüzzaman’a göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) risâletiyle ebedî saadetin varlığının sebebi, hidâyetiyle de ebedî saadete ulaşmanın vesîlesidir; ubûdiyetiyle ebedî saadetin vücudunun sebebi, duâsıyla da ebedî Cennet’in îcâdının vesîlesidir. Allah Resûlü (a.s.m.) öyle bir büyük namazda ve öyle bir yüksek ibâdette ebedî saadet için duâ ediyor ki, bütün yeryüzü onun azametli namazıyla namaz kılıyor, niyâz ediyor. Çünkü onun ubûdiyeti, ona ittibâ sırrıyla ümmetinin ubûdiyetini içine aldığı gibi, muvâfakat sırrıyla bütün peygamberlerin ubûdiyetlerini de içine alıyor. Öyle büyük bir cemaatle namaz kılıyor ki, Hazret-i Âdem’den (a.s.) kıyâmete kadar bütün nûrânî ve kâmil insanlar ona iktidâ ediyorlar, duâsına “âmin” diyorlar. Öyle bekâ gibi umûmî bir ihtiyaç için duâ ediyor ki, sâdece yeryüzü değil, bütün semâvât ehli, hattâ bütün kâinat dahî ağlayarak niyâzına iştirâk edip hal diliyle, “Evet Yâ Rabbenâ! Ver! Duâsını kabul et! Biz de istiyoruz” diyorlar.

Acaba, bütün âdemoğlunu arkasına alıp, şu dünya üstünde durup, arş-ı azama yönelerek el açıp, hazîn, sevgili ve saygılı bir üslupla tazarrû içinde duâ eden şu insan nev’inin şerefi ve zaman ve mekânın tek ferdi Fahr-i Kâinat (a.s.m.) ne istiyor? Bak, kendine ve ümmetine ebedî saadet istiyor! Bekâ istiyor! Allah’a ve sevdiklerine kavuşmak istiyor! Cennet istiyor! Hem, varlıklar aynasında güzelliklerini gösteren bütün kutsî isimlerle beraber istiyor! Allah’ın isimlerinden şefaat talep ediyor!

Bedîüzzaman’a göre âciz, zaîf, fakir ve fâni olan insana koca kâinatı hizmet ettirmek, her şeyi ihâtasına alan rahmet hakîkatini gösterir. Elbette rahmet insandan küllî ve hâlis bir şükür, ciddî ve sâfî bir hürmet ister. O hâlis şükrün ve o sâfî hürmetin tercümânı ve unvânı ise, “Bismillahirrahmanirrahim”dir. İnsan bu mübârek kelimeyi o rahmete ulaşmak için vesîle ve o Rahmânın dergâhında şefaatçi yapmalıdır. Yani, insan her işinde Allah’ın adını anarak, Cenab-ı Allah’a bizzat muhatap olmalı, Onun yardım ve inâyetini istemelidir.

Bediüzzaman’a göre, Allah’a ve âhiret gününe îman edenler için “acz ve Allah korkusu” kendilerine şefaatçi hükmündedir. Kâmil insanlar acziyetten ve Allah korkusundan öyle lezzet alırlar ki, kendilerini güçlü ve kuvvetli bilmekten şiddetle sakınırlar ve acz ile Allah’a sığınırlar. Çünkü gerçekte âciz ve fakîr olduğunu bilerek gururdan kendisini alıkoyan ve Allah’ın kudretine ve rahmetine sığınan insan, Allah’ın inâyetine ve rahmetine mazhar olur, aczini ve fakrını Kadîr-i Rahîmin dergâhında en makbul şefaatçi yapar. Kezâ, aczini ve fakrını bilen, Allah’ın rahmetine ve zenginliğine muhtaç olduğunu idrâk etmiş, Cenab-ı Hakkın affına ve inâyetine sığınmış olur.

Bediüzzaman Saîd Nursî’ye göre, Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın sünnet-i seniyyesine ittibâ etmek, onun nûrundan istifâde etmenin, kabir karanlıklarından kurtulmanın, en mühimi de, şefaatine nâil olmanın yegâne yolu ve çâresidir.

Cümle peygamberlere ve evliyâya Kur’ân’ın emrettiği tarzda muhabbet duymanın âhiretteki neticesi, berzahta ve haşirde onların şefaatlerinden istifâde etmek ve gayet ulvî makamlarından feyiz almaktır.

(Risâle-i Nur’da Esma-i Hüsna,

Süleyman Kösmene)

30.01.2007


‘Hak şerleri hayreyler’

Dün ajanslara, bu hükmü teyid eden bir haber daha düştü.

Haberde şöyle deniliyordu:

“Danimarka'da Kur'ân-ı Kerim en çok satılan 10 kitap arasında yer alıyor. Alman Focus dergisinin haberinde, Danimarka'daki bir gazetenin İslâm dünyasını rahatsız eden karikatürleri yayımladıktan bir yıl sonra Danimarkalı bir filolog tarafından tercüme edilen Kur'ân-ı Kerim'in en çok satılan 10 kitap arasında yer aldığı belirtildi.” (aa)

İbrahim Hakkı Hazretlerinin o meşhur vecizesini hatırlamamak mümkün değil:

“Hak şerleri hayreyler / Zannetme ki gayreyler / Ârif ânı seyreyler / Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler”

Bediüzzaman da, bu sözlerin tekmili mânâsında devamında şöyle diyordu: “Pencerelerden seyret, içlerine girme.”

Evet, bazı hadiseler vardır ki, zahiren çirkin ve kötü gibi gözükür ama neticeleri itibariyle nice hayırlar doğurur. Hadiselerin içinde boğulmaktansa, bazen olayların gidişâtını dışarıdan seyretmek, hüküm vermek açısından daha sağlıklı olur.

Aslında kâinatta ve dünyada, güzellik ve hayır hâkimdir, asıldır. Bir takım çirkinlik ve kötülükler zahirîdir, yani görünüştedir; onların da bir güzellik tarafı vardır. "Allah herşeyi en güzel şekilde yarattı" (Secde Sûresi: 7) âyeti bunu ders verir.

Bediüzzaman Hazretleri bu âyeti şöyle tefsir eder: “Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakiki bir hüsün (güzellik) ciheti vardır. Evet, kâinattaki herşey, her hâdise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir; veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir.”

Demek ki herşeyde bir güzellik ciheti var. Bu âyet, aynı zamanda insana ‘güzel görmek’ gerektiği dersini de verir. İnsan bunu bir 'meleke' (alışkanlık), hatta belki de bir ‘karakter’ haline getirmelidir.

Çünkü insanın bir zaafı da, olayları gördüğü şekliyle değerlendirip, hükmünü ona göre vermektir. Halbuki görünen çoğu kere, sadece, aysbergin su üzerinde kalan küçük kısmıdır. Geride okunması gereken koskoca bir hakikat gizlidir. İşte o da mütefekkir nazarların, mütevekkil kalplerin işidir.

Evet, ‘karikatür hadisesi’ de pek çok hayırlar doğurdu ve doğurmaya da devam edecek ümidindeyiz. Tarih, Müslümanların zahiren aleyhine görünen, fakat sonradan lehlerine dönen hadiselerle doludur. Bu da öyle olacaktır inşallah.

Yazımımızı, Bediüzzaman'ın şu “Kur’ân müjdesiyle” bitirelim:

“Elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kıyâmet başlarına kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere'nin Kur'ân'ı kabul etmeye çalışan meşhur hatipleri ve Amerika'nın Din-i Hakkı arayan ehemmiyetli cemiyeti gibi, rûy-i zeminin geniş kıtaları ve büyük hükümetleri, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh u canlarıyla sarılacaklar.” (Sözler, s. 141)

İsmail TEZER

30.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004