Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

Onların bütün bildikleri dünyadan ibarettir. Şüphesiz ki Rabbin, Kendi yolundan sapan kimseyi en iyi bilir; doğru yola ereni en iyi bilen de yine Odur.

Necm Sûresi: 30

11.02.2007


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Şehid, yakınlarından yetmiş kişiye şefaat eder.

Câmiü's-Sağîr, c: 3, 3893

11.02.2007


Üstadın edebî cephesi

—Dünden devam—

Eskiden beri, lafız ve mânâ, üslûp ve muhteva bakımından, edipler ve şairler, mütefekkirler ve âlimler ikiye ayrılmışlardır. Bunlardan bazıları, sadece üslûp ve ifadeye, vezin ve kàfiyeye kıymet vererek, mânâyı ifadeye feda etmişlerdir. Ve bu hal de, kendini, en çok şiirde gösterir. Diğer zümre ise, en çok mânâ ve muhtevaya ehemmiyet vererek, özü söze kurban etmemişlerdir.

Artık, Bediüzzaman gibi büyük bir mütefekkirin edebî cephesi, bu küçük mukaddeme ile kolayca anlaşılır sanırım. Zîra Üstad, o kıymetli ve bereketli ömrünü, kulaklarda kalacak olan sözlerin tanzîm ve tertibi ile değil, bilâkis, kalblerde, ruhlarda, vicdan ve fikirlerde kudsî bir ideal halinde insanlıkla beraber yaşayacak olan din hissinin, îman şuurunun, ahlâk ve fazîlet mefhumunun asırlara, nesillere telkini ile meşgul olan bir dahîdir. Artık, bu kadar ulvî bir gàyenin tahakkuku için candan ve cihandan geçen bir mücahid, pek tabiîdir ki, fanî şekillerle meşgul olamaz.

Bununla beraber, Üstad, zevk inceliği, gönül hassasiyeti, fikir derinliği ve hayal yüksekliği bakımından harikulâde denecek derecede edebî bir kudret ve melekeyi haizdir. Ve bu sebeple, üslûp ve ifadesi, mevzua göre değişir. Meselâ, ilmî ve felsefì mevzûlarda mantıkî ve riyazî delillerle aklı ikna ederken, gàyet veciz terkipler kullanır. Fakat, gönlü mest edip, rûhu yükselteceği anlarda, ifade o kadar berraklaşır ki, tarif edilemez. Meselâ, semalardan, güneşlerden, yıldızlardan, mehtaplardan ve bilhassa bahar aleminden ve Cenâb-ı Hakkın o âlemlerde tecellî etmekte olan kudret ve azametini tasvir ederken, üslûp o kadar latîf bir şekil alır ki; artık her teşbih, en tatlı renklerle çerçevelenmiş bir levhayı andırır; ve her tasvir, harikalar harikası bir âlemi canlandırır.

İşte, bu hikmete mebnîdir ki, bir Nur Talebesi, Risâle-i Nur Külliyatını mütalaası ile, üniversitenin herhangi bir fakültesine mensub da olsa, hissen, fikren, rûhen, vicdanen ve hayalen tam mânâsıyla tatmin edilmiş oluyor.

Nasıl tatmin edilmez ki? Risâle-i Nur külliyatı, Kur’an-ı Kerîm’in cihanşümûl bahçesinden derilen bir gül demetidir. Binaenaleyh, onda o mübarek ve İlâhî bahçenin nûru, havası, ziyası ve kokusu vardır.

Rûhun, bu ihtiyacını söyler akan sular,

Kur’ân’a, her zaman, beşerin ihtiyacı var.

Ali Ulvi Kurucu (Tarihçe-i Hayat, s. 9-21)

—SON—

11.02.2007


Okuma-programlarının bir değerlendirmesi (2)

-Dünden devam-

Hülâsa, kulu olduğumuz Allah’a, ümmeti olduğumuz Hz. Muhammed’e (asm), mensubu olduğumuz milletimize, devletimize, iftihar ettiğimiz şanlı ecdadımıza, kalp ve ruh hayatımızın saadet kaynağı mukaddes değerlerimize, kültürümüze, tarihimize ve insanlığın ortak değerlerine sahip çıkmaya ve bu değerlere değerler katmaya baş koyduk.

Bütün bu kudsî ve evrensel değerlerin kalp ve gönüllerimizde yerleşmesini sağlayan aziz Üstadımızın, mukaddes dâvâmızın ve şerefiyle şerefyâb olduğumuz şahs-ı manevîmizin destek, himmet ve gayretleriyle mücehhez olarak çok büyük bir gayret, aşk ve şevkle bu programları tamamlamak nasip oldu. İşte neticeleri.

Bir kardeşimiz: “Adeta, bütün hücrelerim yenilendi” derken;

Bir diğeri: “Ben, bu programda kendimi buldum. Dâvâmı buldum. Çok güzel bir şahs-ı manevî buldum. Artık beni bu dâvâdan kovsanız da gitmem” diye heyecanını açığa vuruyordu.

Bir diğeri: “Artık hayatıma bir plan ve program yaparak devam etmeye karar verdim” şeklinde görüş bildiriyordu.

Bir diğeri: “Allah sizden razı olsun. Sizin sayenizde yıllardan beri yapamadığım okumalarımı burada yaptım” diye memnuniyetini bildiriyordu.

Bir başkası: “Ben planlı okumayı, bu mukaddes dâvâyı şimdi daha iyi kavradım” diye sesleniyordu.

Bir diğeri: “Okumak artık hayatımın bir parçası olacak” diye kararlığını ve memnuniyetini dile getiriyordu.

Birisi: “Benim hayatımda hayal bile edemeyeceğim bu kadar maddî imkânları bize hazırlayan ve sunan bu dâvânın müntesiplerine ve şahs-ı maneviye büyük bir teşekkür borcumun olduğunun şimdi idrak ediyorum” diyordu.

Bir başkası: “Burada sadece imanî dersler almadık. Sosyal hayatın gereklerini, hizmetlerle ilgili ağabeylerimizden nakledilen çok değerli hizmet hatıralarını, nüktelerini, sporunu, günlük hayatın bütün gerçeklerini yaparak, yaşayarak öğrendik. Allah bu programa sebep olanlardan razı olsun ve devamını getirsin” diye hislerini dile getiriyordu.

Birisi: “Bu benim hayatta katıldığım bu şekildeki ilk program. Burada imanın, namazın, namaz tesbihatının, Risâle-i Nurların önemini yeni yeni ve iyi bir şekilde kavradım. İmandaki rahat ve huzuru buldum” şeklinde fikir beyan ediyordu.

Bir diğeri: “Ben buraya gelmeden önce bazı manevî değerleri yitirmeye başlamıştım. Nefsim beni esir almıştı adeta. Bu programa gelmeme vesile olanlardan Allah binler kez razı olsun. Bu program çözemediğim karmaşık problemlerin çözümüne yardımcı oldu. Beni bana kazandırdı!” diye bir itirafta bulunuyordu.

Bu programdan sonra, bu program için talebe göndermede büyük gayret sarf eden bir eğitimci dostum ise: “Ağabey sizleri ve gençleri tebrik ediyorum. Program esnasında gençlerimizle telefonla konuşmuştuk. Memnuniyetlerini belirtmişlerdi. Fakat yüz yüze gelince çok daha güzel şeyler anlattılar. Bizi aşk ve şevke getirdiler. İnşallah önümüzdeki senelerde kendi ailelerimizle birlikte bu tür programları daha da genişleterek yapalım” diye memnuniyetini bildiriyordu.

Ve asıl yüksek ses, farklı bir boyut, çok mutluluk veren bir tablo; yine önceden bizim dışımızda olan fakat içimize bu programların birinden sonra yeni katılan bir otel çalışanından geldi. Buyurun birlikte takip edelim:

“Selâm Nur yolcularına!

“Öncelikle size (Nejat Eren hocama) olmak üzere bütün buradaki beraber sohbet ettiğim gerçek dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim. Allah razı olsun  onlardan. Nejat Hocam, sizi tanıdığıma inanın çok sevindim. Benim için öyle güzel şeyler yazmışsınız ki, inanın size karşı mahcubum. Aslında benim için söylediğiniz bütün güzel sözler, sizin güzelliğinizi ortaya koyuyor. İnanın sizin ve bütün diğer arkadaşlarımın burada bizlerle olmasından, biz de çok memnunuz. Aslında hep içimde var olan, yapmak isteyip de her defasında ertelediğim bu hakikat yolunun yolcusu olmamda bana ışık olan size ve diğer bütün dostlarıma ne kadar teşekkür etsem azdır. Rabbim inşallah bana ışık tutan bütün dostlarımın benim gibi kendisini bulmak isteyen nice genç arkadaşlarıma sizlerle tanışmayı nasip etsin. İnanın burada olduğunuz her an, sizinle geçirdiğim her saat içim huzurla doluyor, sanki filizlenen bir ağaç gibi dünyaya yeniden merhaba diyordum. İnanın buradaki sıcaklığı hayatımın hiçbir dönemimde yaşamadım. Herkes birbiriyle o kadar sıcak ve bir o kadar da saygılı olması beni çok etkiledi. Ve şimdi kendimi bulma yolunda ilk adımları attım. Artık 5 vakit namazımı kılıyorum ve bunu içimden gelerek ve gerçekten isteyerek yapıyorum. İnşaallah Rabbim beni bu yolda muvaffakiyete erdirir. Allah hepinizden razı olsun. Rabbim inşaallah tekrar sizlerle beraber olmayı nasip eder bana. Allah’ın selâmeti üzerinize olsun. Gittiğiniz her yere huzur götürün inşaallah.” (Tolga / Marmaris)

Afyon’dan sonra üç gün boyunca gezip sohbet ettiğimiz Uşak’taki değerli ağabey ve dostlarımızla eski günleri yâd eden ve hasret gideren uzun ve samîmî sohbetlerimiz oldu. Yeni hizmet binası inşaatlarının son raddeye gelen plan ve programlarının yanında, Uşaklıların çevreyle ilgili irtibat münasebetleri son derece güzel ve verimli. Her hafta Kütahya’nın Gediz ilçesine yapılan ziyaretler yakında inşaallah büyük inkişaflara medar olur. Uşak’ın merkez köylerinin birinde yapılan, haftanın bütün günlerini içine alan günlük dersler, gençleri kahvelerden kitabın başına çekmiş. Kız ve erkek, hemen hemen bütün köy, aile boyu, yıl boyu “okuma” seferberliği başlatmış. Ne mutlu! Sebep olup icra edenlerden Allah razı olsun. Bu konuların detayını sonraya bırakarak, bu program ve hizmetlerde emeği geçen değerli dâvâ arkadaşlarıma teşekkürlerimi, saygılarımı ve hürmetlerimi sunuyorum. Bu güzel ülkeye ve bu ecdat yadigârı cennet vatana müsbet hizmet eden herkese teşekkür ediyorum, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Ülkeyi yönetenlere de, bu vatanın gerçek değeri olan bu kudsî Nur hizmetinin, bu büyük manevî potansiyelin ve vatan-millet sevgisiyle kalpleri coşan bu gençliğin önemini bilmelerini, takdir etmelerini ve gerçek mânâda sahip çıkmalarını bir defa daha hatırlatarak, onları bu önemli vazifeye dâvet ediyorum.

Ülkemizi ve milletimizi saadet ve mutluluk içerisinde görmek dilek ve temennisiyle, bu uğurda hizmeti geçenlere hep selâm olsun.

—SON—

Nejat EREN

11.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004