Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Askerî ‘Kuvvet’in siyaseti

Askerlerin siyasetin birincil aktörleri arasında yer alması Türkiye tarihinin son on yıllarına özgü bir olay değil. Cumhuriyet öncesinde de asker-siyaset ilişkileri bakımından durum aşağı yukarı aynı idi. Bu açıdan bakıldığında, bugün silahlı kuvvetlerin siyasete müdahalesini Osmanlı siyasetindeki Yeniçeri etkisinin bir devamı olarak görmek ve hatta devşirme sistemi ile bugünkü yapı arasında bir benzerlik kurmak mümkün. Batılı bilim adamlarının ‘pretoryenizm’ dedikleri şeyin bizdeki yaklaşık karşılığı ‘Yeniçericilik’tir.

Bu devamlılığın en belirgin kanıtlarından biri, Yeniçerilerin Osmanlı sistemi içindeki konumuna benzer şekilde, bugünkü silâhlı kuvvetlerin de siyasal sistemimiz içinde aşağı yukarı özerk bir güç durumunda olmasıdır. Pek tabiî ki, burada ‘siyasal sistem’den bahsediyorum, hukuki düzenlemelerden değil. Yürürlükteki anayasal ve yasal düzenlemelerin silâhlı kuvvetlerin özerkliğini kolaylaştıran bir yanı şüphesiz bulunmakla beraber, silahlı kuvvetleri özerk ve güçlü bir politik aktör haline getiren başka birçok etken daha var.

Silahlı kuvvetlere ilişkin bu özerklik algısı tek taraflı da değildir. Nitekim, askerlerin kendileri kadar sivil politik aktörler de siláhlı kuvvetlerin sistem içindeki bu konumunu açık veya zımnî olarak kabul ediyorlar. ‘Siláhlı kuvvetlere siyasetin karışmaması’ gerektiği yolundaki askerî söylem ile sivillerin zaman zaman ‘kuvvetler ayrılığı’nı vurgulaması aynı esprinin simetrik ifadeleridir. Siyasetçilerimiz bu görüşü öylesine içselleştirmişlerdir ki, bunu sadece fiilî güç ilişkilerinin bir sonucu olarak da açıklayamayız; bunda yerleşik politik kültürün olduğu kadar siyasilerî birçok sorumluluktan kurtarmaya yarayan zımnî asker-sivil anlaşmasının da büyük etkisi vardır.

Açıkcası, siyasetçilerin siláhlı kuvvetlerin ‘ayrı bir kuvvet’ olduğunu kabul etmeleri, böylece o kuvvetin yetki alanına girdiği varsayılan, ama aslında demokratik bir rejimde yasama ve yürütmeye ait olan pek çok işin sorumluluğunu da üstlerinden atmalarına yaramaktadır. Bunu, sistemin niteliğini sorgulamamaları ve o ‘ayrı kuvvet’in yetkisine saygı göstermeleri şartıyla, siyasî partilerin mevcut rant dağıtımı mekanizmalarından yararlanmaları karşılığında verdikleri bir taviz olarak da görebiliriz. Onaylayanı ve onaylamayanıyla, herkes biliyor ki sorgulamadan muaf olduğu kabul edilen sistemik unsurların başında devletin ideolojik karakteri gelmektedir.

O ‘ayrı kuvvet’ kendi yetki alanının sınırlarını da yine kendisi belirlemekte ve tabió kendisinden yana aşırı cömert davranmaktadır. Genelkurmay herhangi bir konuda ‘bu iş bizim ilgi alanımıza giriyor’ diyorsa, öyledir. Mesel, eğitim işi devletin ideolojik karakteriyle doğrudan doğruya ilgili olduğu için askerleri ilgilendirir. Çünkü, bizde devletin ideolojik saflığını korumak da siláhlı kuvvetlere ait olan, en az ‘yurt savunması’ kadar önemli bir yetkidir. Biz bazı siviller bütün bunlardan yakınıyor olabiliriz, ama -şimdiye kadarki uysallığımızı, oportünizmimizi ve samimiyetsizliğimizi değiştirmediğimiz sürece- bu durum devam edecektir.

Sonuç olarak, Türkiye’de silahlı kuvvetler hem yasamadan, hem yürütmeden, hatta hem de yargıdan bağımsızdır. Kimse kendisini kandırmasın: Son yıllarda Avrupa Birliği’ne uyum sadedinde atılan adımlara rağmen, bu durumun kısa vadede düzeleceğini beklemek gerçekçi değildir.

Star, 14.3.2007

Mustafa ERDOĞAN

15.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Sarıkız Operasyonu, derin komplo

  Türkiye’de devlet neden otoriter?

  Artık ihtilal yapmak rakı içmek kadar kolay değil!

  Askerî ‘Kuvvet’in siyaseti

  Haydi bakalım, kolay gelsin


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004