Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

301’in temeli sakat

“Düşünce Özgürlüğü ve Demokrasi’’ konulu panelde konuşan Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, TCK’nın 301. maddesiyle ilgili bir sorun olduğunu belirtti. Selçuk şöyle konuştu: “Sorun şudur: Kimileri 301. maddeyi kutsallaştırdılar. Hiçbir hukuk kuralı kutsal değildir. Her an değişmeye hazır olması gerekir, çünkü yanlışlıklar olabilir. 301. maddenin düzenlenişi yanlıştır, sakattır. Hiçbir yargıç, hukukçu 301. maddeyi yorumlarken bir başka arkadaşı ile aynı sonuca ulaşamamaktadır.’’

Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, ‘’Kimileri 301. maddeyi kutsallaştırdılar. Hiçbir hukuk kuralı kutsal değildir.

Her an değişmeye hazır olması gerekir, çünkü yanlışlıklar olabilir. 301. maddenin düzenlenişi yanlıştır, sakattır’’ dedi.

Öz İplik-İş Sendikasınca düzenlenen ‘’Düşünce Özgürlüğü ve Demokrasi’’ konulu panelde konuşan Selçuk, TCK'nın 301. maddesiyle ilgili bir sorun olduğunu belirtti. Selçuk, şöyle konuştu:

‘’Sorun şudur: Kimileri 301. maddeyi kutsallaştırdılar. Hiçbir hukuk kuralı kutsal değildir. Her an değişmeye hazır olması gerekir, çünkü yanlışlıklar olabilir. Ama, Türkiye’de öyle olmamıştır. Öyle Türklüğe hakareti boş bırakalım sorunu filan değil. Nedir sorun? Hukuk açısından sorun vardır. 301. maddenin düzenlenişi yanlıştır, sakattır. Niçin? 301. madde bütün ceza yasalarının temelini oluşturan, anayasalara ve uluslar arası sözleşmelere giren temel bir ilkeye aykırıdır. Nedir o ilke, suçların yasallığı ilkesi. Çünkü, suçları öyle düzenleyeceksiniz ki insanlar, yasaklar hangi sınırdan itibaren başlar onu bilecek. 301. madde buna izin vermemekte. Hiçbir yargıç, hukukçu 301. maddeyi yorumlarken bir başka arkadaşı ile aynı sonuca ulaşamamaktadır.’’

“MİLLET İRADESİ TEHDİT EDİLİYOR”

Eski bakan Hasan Celal Güzel de Türkiye’de demokrasi ve düşünceyi ifade hürriyeti konusunda çok büyük bir sınırlama olduğunu söyledi.

Anayasada cumhurbaşkanının nasıl seçileceğinin anlatıldığını ve niteliklerinin sayıldığını ifade eden Güzel, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Bu nitelikler arasında karısının başının açık olması diye bir nitelik yok. Milletvekili ise veya milletvekili olma ehliyetine sahipse, 40 yaşını doldurmuşsa ve yüksek tahsili varsa cumhurbaşkanı olabilir. Başbakan Erdoğan da bütün bu nitelikleri haiz. Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasını istemeyebilirsiniz, siyasî olarak karşı çıkabilirsiniz, bu sizin hakkınız. Oraya lâyıktır, değildir tartışmasını yapabilirsiniz. O olmasın da Ahmet, Mehmet olsun diyebilirsiniz. Ama bunu böyle yapmaz da ‘birileri şu adama söylesin de çıkmasın’ derseniz askeri kastederek, yani araya yine zoru koymaya kalkarsanız veya Silahlı Kuvvetlerin en üst seviyedeki komutanlarını yemeğe dâvet edip onlara bu konuda telkinde bulunmaya kalkarsanız o zaman millet iradesini tahdit etmeye çalışıyorsunuz demektir. Ben aslında sayın Başbakan’ın, cumhurbaşkanı olmasından yana değilim. Daha genç yaşta. Parlamenter sisteme göre cumhurbaşkanlığında oturacak, bir bakıma hapis hayatı yaşayacak. Sayın Sezer gibi bir veto makinesi de olmayacağı için herhangi bir şekilde fazla işi kalmayacak. Halbuki şimdi faal bir başbakan olarak çalışıyor."

“DEMOKRASİMİZ DEFOLUDUR’’

Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Salim Uslu da bir ülkede düşünceden korkmanın akıldan, insandan ve gelişmekten korkmak olduğunu söyledi. Gelişmiş ülke ve demokrasilerde hukukun egemen olduğunu, demokrasinin tüm kurallarıyla işlediğini vurgulayan Uslu, ‘’Birey özgür düşüncesini ifade eder. Korkunun yerini öz güven, hoşgörü ve toplumsal barış almıştır’’ diye konuştu. Uslu, şöyle konuştu: “Oysa bugün baktığımızda, devletin ideolojisi bireyden önemli ve öncelikli hale gelmiştir. Toplum, seçtiklerini birilerine beğendirmek zorunda kalmaktadır. Hakimiyet toplum yerine atanmışlar eliyle kullanır hale gelmiştir. Yani demokrasi bu ülkede bazı çevrelerce güçlülerin ve galiplerin ideolojisi haline gelmiştir. Bu nedenle demokrasimiz eksiktir, ayıplıdır ve defoludur.’’

/ GAZİANTEP

26.03.2007


 

SEKİZ YIL İÇİN PİLOT PROJE

Refahyol hükümetinin Millî Eğitim Bakanı da olan Prof. Dr. Mehmet Sağlam, 28 Şubat’taki MGK kararlarından sonra askerî yetkililerle temas kurup “Sekiz yıllık temel eğitimi önce bazı illerde pilot proje olarak uygulayalım ve altyapıyı hazırlayalım” dediklerini anlatırken, “Çünkü pilot bölge olarak seçilen illerde yüzde 95’e yakın öğrencimiz ilköğretimde okuyordu ve o illerin çoğunda imam hatip liseleri yoktu. O yıllarda İHL’lerin orta kısmında 294 bin öğrenci okurken meslekî ve teknik liselerde 2 milyona yakın öğrenci eğitim alıyordu” dedi.

Devlet Planlama Taşkilatı Kamu Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam, Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) Türk eğitim sistemine zarar verdiğini belirtti.

Çözüm Ekstra dergisinin ikinci sayısına konuşan eski Milli Eğitim Bakanlarından Prof. Dr. Mehmet Sağlam, 1992-95 yılları arasında başkanlığını yaptığı YÖK’ün 1998 yılında aldığı kararların imam hatip liselerinin önünü yüksek öğretimde kesmek için alınmış kararlar olduğunu söyledi. Türkiye’de orta öğretimdeki öğrenci oranın yüzde 93 olduğunu belirten Sağlam, “İHL’lerde okuyan öğrenci oranı ise sadece yüzde 7’dir. Bu kadar düşük orandaki öğrenciye sahip İHL’leri cezalandırmak için yüzde 93 oranındaki gencin istikbaliyle oynadılar. Bu tutum eğitim sistemini daha iyi yerlere taşımak fikri değil, tamamen ideolojik yaklaşımdır” dedi.

Anasol-D Hükümetinin uygulamaya koyduğu sekiz yıllık temel eğitime parti olarak karşı çıkmadıklarını ancak yükseköğretim altyapısının sekiz yıllık temel eğitime hazır hale getirilemediğini söylediklerini ifade eden Sağlam, şunları kaydetti:

“28 Şubat’taki Millî Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarından sonra askerî yetkililerle temas kurduk. Sekiz yıllık temel eğitimi önce bazı illerimizde pilot proje olarak uygulayalım ve alt yapıyı hazırlayalım teklifini sunduk. Çünkü pilot bölge olarak seçilen illerimizde yüzde 95’e yakın öğrencimiz ilköğretimde okuyordu ve o illerin çoğunda imam hatip liseleri yoktu. O yıllarda İHL’lerin orta kısmında 294 bin öğrenci okurken meslekî ve teknik liselerde 2 milyona yakın öğrenci eğitim alıyordu. Ayrıca, İHL’lerde okutulan Arapça ve Kur’ân-ı Kerim derslerini de seçmeli yapalım ve liselerinin orta kısımlarını kapatmayalım dedik ancak kabul edilmedi. Sekiz yıllık temel eğitimi uyguladılar ve ‘kesintisiz eğitim’ diye ucube bir terim icat ettiler. Kesintisiz eğitim diye bir eğitim kavramı bilimsel olarak kesinlikle yoktur. Bu kavram ideolojik olarak uydurma bir kavramdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde eğitim kesintisiz olmaz. Eğitimin basamakları vardır ve bu basamaklara göre meslek seçimi yapılır.”

Yeni Asya / İSTANBUL

26.03.2007


 

Şener: Siyaset değirmeni herkesi öğütür

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, ‘’Siyaseti işin gereklerine göre yaparsak, 100 yıl sonra da ülkede siyaset tartışılırken AK Parti var olur. Ama geçmişin hastalıkları nüks ederse, biz de siyaseti geleneksel kalıplar içerisinde yürütürsek, kaybolur gideriz. Siyaset bir değirmendir önüne geleni öğütür geçer. Siyaseti doğru yapmanın yolu, milletin iradesine sahip çıkmaktan geçer.’’

Şener, partisinin Yalova İl Danışma Kurulu toplantısında yaptığı konuşmada, AKP’nin 5.5 yıl önce kurulan bir parti olmasına rağmen, tek başına güçlü bir şekilde TBMM’ye girdiğini anımsatarak, bu kısa süre içinde Türk siyasî tarihinde çok şeyler başardıklarını söyledi. Düne kadar siyasette vazgeçilmez olan partilerin bugün yok olup gittiklerini, mecliste temsil edilmediklerini, edilseler bile zayıf kaldıklarını ifade eden Şener, ‘’Düne kadar siyasetin vazgeçilmezi sayılan siyasi duayenler, bugün kimsenin aklında değil. Siyasetin ustası olarak bilinen isimler, artık bugün hatırlanmaz olmuşlardır. Bugün siyasetin merkezinde AK Parti var. Güçlü bir parti olarak var’’ diye konuştu.

Şener, insanların ve kurumların yarın ne olacaklarını sorgulamak zorunda olduklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

‘’Nefislerimizi hesaba çekmeliyiz, hesaba çekilmeden önce. İnanıyorum ki siyaseti işin gereklerine göre yaparsak, tüm siyasî teşkilât mensupları olarak birlikte bir siyasi kültür oluşturursak ve yolumuza böyle devam edersek, 100 yıl sonra da ülkede siyaset tartışılırken AK Parti var olur ve güçlü olur. Ama geçmişin hastalıkları nüks ederse, biz de siyaseti geleneksel kalıplar içerisinde yürütürsek, kaybolur gideriz. Siyaset bir değirmendir önüne geleni öğütür geçer. Siyaseti doğru yapmanın yolu, milletin iradesine sahip çıkmaktan geçer.’’

/ YALOVA

26.03.2007


 

Tek seslilik demokrasiyi engelledi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Medyada tek ses, sivil toplum örgütlerinde tek ses, üniversitelerde, diğer kurum ve kuruluşlarda tek ses Türkiye’yi sadece yapay gündemlere mahkum etti. Bu tek seslilik ise milletimizin iradesi yönünde ne yazık ki gerçekleşmedi.”

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) Sütlüce’deki yeni genel merkez binasının açılış törenine katılan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, toplumsal kesimlerin örgütlenmesi ve güçlerini birleştirmesinin Türkiye’nin dinamizmini temsil ettiğini belirtti. Sivil toplumun güçlü olmadığı, sivil toplumla devlet yönetimi arasında diyaloğun eksik olduğu bir ortamda demokrasinin, insan haklarının ve ekonominin de gelişme ve ilerleme şansı olmadığını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

‘’Biz tüm bu örgütleri adeta aynamız gibi görüyoruz. Sizlerin yaptığı eleştiriler, öneriler, katkılar, bizim de politikalarımızı gerektiğinde gözden geçirmemizi, iyileştirmemizi, eksiklerimizi gidermemizi ve daha katılımcı bir şekilde oluşturmamızı sağlıyor. Tabii burada, özellikle iyi niyet çok önemli. Ön yargılardan arındırılmış bu tür destekler, eleştiriler, bizim gücümüze güç katmaktadır.’’

Başbakan Erdoğan, MÜSİAD’ı böyle bir sivil toplum örgütü olarak gördüğünü dile getirerek, ‘’Özgür bir ortamda, korkmadan, çekinmeden eleştirilerin dile getirilmesi, katkıların ilk elden, medya aracılığıyla değil ilk elden hükümete iletilmesi Türkiye’nin başarısı için elzemdir. Hatta hayatî rol oynamaktadır’’ dedi.

İktidar oldukları günden bu yana bu yaklaşımlarını açıkça ortaya koyduklarını ve iş âleminin, üretici kesimlerin, tüccarın ve esnafın bütün toplantılarına büyük özen göstererek katılmaya çalıştıklarını kaydeden Erdoğan, ‘’’Hiçbir sivil toplum örgütüne karşı aslında ön yargılı olmadık ve hepsinin gücünü toplumun ortak gücü olarak gördük. Ancak haksızlığa tahammülümüz olmadığını da vurgulamak istiyoruz. Çünkü haksızlık karşısında susmanın ne olduğunu çok iyi bildiğimiz için de onun gereğini yeri geldiğinde yerine getirdik’’ şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan, demokrasi, yönetim sivil siyaset anlayışlarının toplumdan, toplumun taleplerinden bağımsız bir anlayış olmadığını ve olamayacağını da kaydetti.

Demokrasinin sadece çok partili sistemle oluşturulabilecek bir düzen olmadığını dile getiren Erdoğan, ‘’Aslında sivil örgütler olacak. Toplumun bilgi kanallarını temsil eden özgür bir medya olacak ve bunlar hür bir ortamda faaliyetlerini sürdürecekler. Ancak bunu suistimal etmeyecekler’’ diye konuştu. Türkiye’nin yıllardır çok partili sistemde ilerlediğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Ancak sistemi işletecek diğer mekanizmalara karşı ön yargılar kırılmadığı, hür bir ifade ortamı gelişmediği için uzun yıllar demokrasimizi de geliştiremedik. Medyada tek ses, sivil toplum örgütlerinde tek ses, üniversitelerde, diğer kurum ve kuruluşlarda tek ses Türkiye’yi sadece yapay gündemlere mahkum etti. Bu tek seslilik ise milletimizin iradesi yönünde ne yazık ki gerçekleşmedi. Çoğulcu ve katılımcı bir demokrasinin gelişmesi için toplumun bütün katmanlarının aşağıdan yukarıya temsil edilmesi seslerini duyurması şarttır.’’ Erdoğan, kendi yönetim anlayışları, toplumsal merkeze yaslandığı için bugün her alanda hem çeşitliliğin arttığını hem de ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların tek tek kaldırıldığını kaydetti. Sivil toplum örgütlerinin çeşitliliği ve gücü artarken aynı zamanda bunların temsil ettikleri geniş kitlelerin taleplerini de çok daha güçlü şekilde seslendirebilme fırsatını bulduğunu belirten Erdoğan, kendilerini de Türkiye’nin imkânları dahilinde bu talepleri karşılamanın mücadelesi içinde olduklarını söyledi.

MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat da, ekonomi ve siyasetin 2007 yılında kritik bir dönemeçten geçtiğini belirterek, ‘’Bu dönemeçte kontrollü yönetime, sağduyulu ve sorumlu davranış ve uygulamalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır’’ dedi.

/ İSTANBUL

26.03.2007


 

‘Kıbrıs sorunu çözülürse Türkçe AB’nin resmi dili olsun’

Avrupa Parlamentosu AP Hıristiyan Demokrat Grubu üyesi ve AP Alman CDU/CSU Grup Başkanı Werner Langen, Kıbrıs sorunu çözüldüğü zaman Türkçe AB’nin resmi dili olmalı dedi.

Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tutumuyla tanınan Langen, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine yaptığı açıklamada, AP içinde Türkçenin AB’nin resmi dili olması ile ilgili yapılan tartışmalara katılarak parlamento içinde Alman Hıristiyan Demokratların bu konudaki görüşlerini dile getirdi. Kıbrıs’ın AB’nin tam üyesi olduğu, ancak uluslar arası alanda tanınmayan “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin Kıbrıs meselesi çözüme kavuşuncaya kadar AB müktesebatı uygulaması dışında bırakıldığını söyleyen Langen, bunun her şeyden önce Türkiye’nin, limanların Kıbrıs trafiğine açılmasını düzenleyen Ankara Protokolü’nden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye direndiği sürece geçerli olduğunu belirtti.

CDU’lu politikacı, ‘’şayet Türkiye işgal altındaki Kuzey de dahil olmak üzere Kıbrıs’ı tanıyacak olursa, o zaman Türkçe’nin AB’nin resmi dili olmasının önünde hiçbir engel kalmaz” diye konuştu.

/ FRANKFURT

26.03.2007


 

Barroso: AB’nin ne kadar genişleyeceğine gelecek kuşaklar karar verecek

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, AB’nin ne kadar genişleyeceğine gelecek kuşakların karar vereceğini söyledi.

AB’nin 50. kuruluş yıl dönümü kutlamaları sebebiyle Berlin’de bulunan Barroso, Alman Welt am Sonntag gazetesine yaptığı açıklamada, ‘’AB’nin sınırlarını suni olarak belirlemenin ve bunu sonsuza kadar korumanın bir anlamı olmadığını’’ belirtti.

‘’Biz kendimizi bu şekilde sınırlandırmamalıyız. Avrupa’nın stratejik çıkarı, şartlar el verdiği ölçüe büyümektir’’ diyen Barroso, Birliğin Balkanların batısındaki ülkelere, şartları yerine getirdikleri takdirde üye olabilecekleri vaadinde bulunduğunu hatırlattı. Barroso, ‘’Biz bu sözümüzde duracağız. Türkiye ile de üyelik müzakereleri sürüyor. AB’nin daha da büyüyüp büyümeyeceğine gelecek kuşaklar karar verecek’’ dedi.

Köln Üniversitesinden siyaset bilimci Wolfgang Wessel ise aynı televizyona yaptığı açıklamada, hem Türkiye’nin, hem de AB’nin görevlerini yerine getirmeleri durumunda Türkiye’nin yakın bir zamanda tam üye olabileceğini söyledi.

Wessel, üyelik müzakerelerinin ciddiye alınması durumunda Türkiye’nin yakın bir zamanda AB üyesi olabileceğini, bu konunun bir sorun olarak fazla abartıldığını sözlerine ekledi.

/ BERLİN

26.03.2007


 

Sosyal barışın şifreleri Risâle-i Nur’da

Vefatının 47. yılı münasebetiyle, Bediüzzaman Haftası kapsamında Batman Sena Konferans Salonu’nda düzenlenen konferans büyük ilgi gördü. Konferans başlamadan salonun dolması sebebiyle sonradan gelen bir çok dinleyici yer bulamadı ve konferansı ayakta izledi.

Program, Kur’ân-ı Kerim’in okunmasını müteakip Araştırmacı Eğitimci Burhan Zengin’in yaptığı açış konuşmasıyla başladı. Zengin; “Risâle-i Nur Külliyatı ve Bediüzzaman’ın daha iyi anlaşılması amacıyla kurulan Risâle-i Nur Enstitüsü, geliştirdiği bir çok projeyle bu amacına hizmet etmiştir” dedi.

Daha sonra kürsüye gelen Araştırmacı Yazar İsmail Benek ise, son yüzyılın üzerine düşmüş bir çok karanlığın ancak Bediüzzaman’ın sunduğu akıl, kalp ve duyguya dayanan İslâm güneşi ile aydınlanabileceğini belirtti.

“Bediüzzaman, bu bölgenin yetiştirdiği ve bu toprakları en iyi bilen, duygularına tercüme olan, problemlerine reçete yazan ve sosyal barışın şifrelerini veren, dünyanın mutlu bir ferdi olarak bütün kâinatla kucaklaşmayı sağlayan eserleriyle bize ışık tutmuştur. Bu da ancak sevgiyle olabilir. Çünkü herkesin parası vardı, onun yoktu. Herkesin dünyalığı, vardı onun yoktu. Herkesin sarayları vardı, onun sadece cezaevinde bir hücresi vardı. Herkesin çoluk çocuğu vardı, onun olmadı. Herkesin kendisine tabi olduğu müridleri vardı, akrabaları vardı, siyaseti vardı ama onun bunlardan hiçbir tanesi yoktu. Onun sadece ve sadece Kur’ân’dan mülhem Risâle-i Nur’ u vardı ve sizler varsınız. İşte sevgi bu. Dünyadan her şeyi ithal edebilirsiniz ama sevgiyi, muhabbeti ithal edemezsiniz. Bu topluma fabrika kurabilirsiniz, devlet olabilirsiniz, hükümet olabilirsiniz, paranız da olabilir, her şey olabilirsiniz ama muhabbet vermek ayrı bir şey. Ve bu yüzyılın hele hele Türkiye’nin hele hele İslâm dünyasının hatta insanlık dünyasının eğer sevgiye ihtiyacı varsa bunun sahibi Bediüzzaman’dır” diye konuştu.

“Gelin biraz bu sevginin şifrelerine girelim. Nasıl cep telefonuna ulaşmak için şifreler kullanıyoruz. Peki kalbimizin sevgi şifrelerine hiç girebildik mi? Hep sevgiyi başkasında mı aradınız yoksa siz mi sevginizi vermeyi denediniz? Sevdiğiniz zaman neler oluyor? Sevmediğiniz zaman nasıl sıkıntılar, problemler yaşadığımızı örnek vermeme gerek var mı?” gibi sorularla dinleyicilerle karşılıklı diyalog kuran İsmail Benek, sevgi olduğunda neler değişeceğini örnekleriyle anlattı.

Konferansını Bediüzzaman’ın “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır. Bu üç düşmana san’at, marifet ve ittifak silâhıyla mücadele edeceğiz” sözünü izah ederek Benek’ in konuşmasından sonra, “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” adlı sinevizyon gösterisi izletildi. Kapanış konuşmasıyla konferans sona erdi.

Veysel Karataş - Nurettin Aygö / BATMAN

26.03.2007


 

Şiddet Komisyonu İstanbul’da incelemelerde bulunacak

TBMM çocuk ve gençlerdeki şiddeti araştırma komisyonu, illerde çocuk cezaevleri, okul ve yurtlarda yaptığı incelemelerini İstanbul’daki çalışmalarıyla tamamlayacak.

Komisyon üyeleri, İstanbul’da ilk olarak yarın Vali Muammer Güler’i ziyaret edecek, burada, İstanbul Milli Eğitim, Emniyet, Kültür ve Turizm, Gençlik ve Spor, SHÇEK müdürleri ile müftüden bilgi alacak. Brifingin ardından komisyon üyeleri, Cumhuriyet Başsavcısı ve basından sorumlu savcı ile görüşecek. Komisyon, Çarşamba günü sivil toplum örgütleriyle bir araya gelecek. Cezaevi ve internet kafelerde incelemelerde bulunacak olan komisyon, Rehabilitasyon Merkezini de ziyaret edecek. Komisyon, Cuma günü ise okul ziyaret edecek, öğretmenler ile toplantı yapacak. Komisyon, Milli Eğitim Bakanlığı rehberlik ve araştırma merkezleri ile SHÇEK’e bağlı bir yurtta incelemelerde bulunacak. Komisyon üyeleri, daha önce de Trabzon, Tunceli, İzmir, Antalya, Mersin, Diyarbakır, Erzurum, Ağrı, Kayseri, Konya ve Gaziantep’te bazı temaslarda bulunmuştu.

/ ANKARA

26.03.2007


 

Aksu: Irak’ta halkın acıları daha da arttı

Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu, Irak’ta işgal 5. yılına girerken halkın çektiği acıların katlanarak büyüdüğünü belirterek, “Irak her gün ABD ve İngiltere öncülüğündeki işgal güçlerinin yeni vahşet ve katliâmlarına sahne olmakta” dedi.

Irak işgalinin hukuk, barış, adalet, sorumluluk ve hesap verebilirliğin hayati önemini ikaz eden ibret verici bir tarih olarak sürekli hatırda tutulması gerektiğini bildiren Aksu, Irak’a ağlamanın vaktinin geçtiğini, Irak’ta yaşanan ve yaşanacak olan gelişmeler için devletin acilen tedbir alması gerektiğini vurguladı. Savaşın en önemli mimarlarından Pentagon başdanışmanı neo-con Richard Perle’ün bile savaştan 4 yıl sonra, müdahalenin büyük bir tarihi hata olduğunu itiraf etmek zorunda kaldığına dikkati çeken Aksu, “Buna rağmen hem ülkemizde hem de dünyada gerekçesini görmezden gelerek, bu savaşa göz yumanlar, tarihin vicdanında yargılanmaktan kurtulamayacaklardır” dedi.

Ahmet Aksu, koalisyon güçlerinin maliyeti 350 milyar dolar olan işgal ile 65 binden fazla sivilin hayatını kaybetmesine, 2 milyon insanın ülkelerini terk ederek mülteci olmalarına sebep olduğunu ifade ederek, Irak halkının dünya devletleri tarafından kendi kaderine terk edildiğini kaydetti. Aksu, Irak’ın bugün büyük bir kargaşa ve kaos içinde olduğunu, işgalcilerin Irak’a getirdiklerinin sadece daha fazla kitlesel kıyım, işkence ve sefalet olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti;

“Demokrasi adına Irak’ta öyle bir diktatörlük tesis edilmiştir ki, insanlar adeta ağızlarını açmaya dahi korkmaktadırlar. İşgale karşı çıkan ülkenin saygın âlimleri, aydınları, alimleri, doktorları, mühendisleri, faili meçhul cinayetlere kurban gitmektedirler. Cezaevlerinde muhalif insanlar türlü işkencelere uğratılmaktadır. Irak’ın bugün korkunun, açlığın, sefaletin ve ölümün pençesindeki bir ülke konumuna düşmüştür.”

/ ANKARA

26.03.2007


 

Meclis yoğun çalışacak

Meclis, bu hafta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in geri gönderdiği yasalar için mesai yapacak. TBMM Genel Kurulu, haftaya denetimle başlayacak. CHP ve AKP’li milletvekilleri tarafından verilen ve kayısı üretiminde yaşanan sorunları içeren 3 araştırma önergesi, birleştirilerek görüşülecek. Önergelerin kabul edilmesi bekleniyor.

Genel Kurulda, daha sonra Cumhurbaşkanı Sezer’in bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderdiği ve yabancı doktorların Türkiye’de çalışmasına da imkan veren Bazı Kanun ve KHK’larda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasayı ele alınacak. Bu yasanın ardından, Sezer’in geri gönderdiği Türk Petrol Kanunu ele alınacak. Genel Kurul; yarın 15.00-22.00, 28 Mart Çarşamba 14.00-22.00 ve 29 Mart Perşembe günü ise 14.00-20.00 saatleri arasında çalışacak. Meclisteki ihtisas komisyonları da gündemlerindeki konuları ele alacak. Adalet Komisyonu, Türk Ticaret Kanunu Tasarısını görüşmeye yarın devam edecek. Bugüne kadar bin 35 maddelik tasarının, 300 maddesi kabul edildi. İçişleri Komisyonu, yapılacak baraj sebebiyle su altında kalacak Batman’ın Hasankeyf ilçe merkezinin değiştirilmesiyle ilgili yasa tasarısını, 28 Mart Çarşamba günü görüşecek. Plan ve Bütçe Komisyonu, 28 Mart Çarşamba günü, birbirine kefil olan çiftçilerin borçlarının Hazine tarafından karşılanmasını öngören yasa teklifini görüşmek üzere toplanacak. AB Uyum Komisyonu, 29 Mart Perşembe günü, ‘’Merkezi Finans ve İhale Biriminin İstihdam ve Bütçe Esasları Hakkında Kanun Tasarısı’’nı ele alacak. Türkçedeki bozulma ve yozlaşmayı araştırma komisyonu, yarın Prof. Dr. Atilla Sarıkayalı’yı, 29 Mart Perşembe günü Türk Dil Kurumu (TDK) eski Başkanı Ahmet Ercilasun’u dinleyecek. Küresel ısınma araştırma komisyonu, bilim adamlarını dinlemeyi sürdürecek. Komisyon, 28 Mart Çarşamba günü, Prof. Dr. Mehmet Karaca, Doç. Dr. Çetin Göksu, Prof. Dr. Çağlar Güven, Doç. Dr. Songül Vaizoğlu, Prof. Dr. Çağatay Güler, 29 Mart Perşembe günü ise Prof. Dr. Gürdal Tuncel, Prof. Dr. Semra Tuncel, Doç. Dr. Murat Türkeş’in görüşlerine başvuracak.

/ ANKARA

26.03.2007


 

AKP’li vekiller kaza geçirdi

Amasya’nın Merzifon ilçesinde meydana gelen trafik kazasında AKP Samsun Milletvekilleri Mustafa Demir ve Musa Uzunkaya’nın da aralarında bulunduğu 6 kişi yaralandı.

Ankara’dan Samsun yönüne giden ve içinde AKP Samsun Milletvekilleri Demir ve Uzunkaya’nın bulunduğu Ahmet Salih Aslan’ın kullandığı 06 BA 0196 plakalı otomobil, Çeltek yöresinde karşı yönden gelen İbrahim Eğmer yönetimindeki 78 AL 649 plakalı otomobille çarpıştı. Kazada, AKP Samsun Milletvekilleri Mustafa Demir, Musa Uzunkaya ve oğlu Faruk Uzunkaya ile İbrahim Eğmer, Ünal Akın ve Ramazan Kaymer yaralandı. Yaralılardan Milletvekilleri Demir ve Uzunkaya ile Faruk Uzunkaya Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastahanesine, diğerleri ise Amasya Devlet Hastanesine kaldırıldı. Yetkililer, iki milletvekilinin hayatî tehlikesinin bulunmadığını söylediler.

/ MERZİFON

26.03.2007


 

İzinsiz gösterilere 56 tutuklama

Mersin’de nevruzu bahane ederek yapılan izinsiz gösterilerde göz altına alınan 76 kişiden 56’sının tutuklandığı bildirildi.

Mersin Emniyet Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından organize edilen nevruz mitingi öncesi ve sonrası izinsiz gösteri yaparak olay çıkardıkları iddiasıyla gözaltına alınan 76 kişinin, “miting öncesi ve sonrası terör örgütü adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak, ev, iş yeri ve araçlara zarar vermek’’ suçlarından mahkemeye sevk edildikleri belirtildi. Açıklamada, adliyeye sevk edilen 76 kişiden 56’sının çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklandıkları, 20 kişinin ise ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı kaydedildi. Bu kişilerin üzerinde ve evlerinde yapılan aramalarda, 8 molotofkokteyli, 7 kırmızı sprey boya, 2 pankart, 3 adet üzerinde terör örgütünün sembolü bulunan bez parçası, 1 bıçak, terörist başına ait 1 poster, 1 sahte nüfus cüzdanı ile 2 adet kar maskesi ele geçirildi.

/ MERSİN

26.03.2007


 

Hava soğuyacak

Türkiye genelinde hava sıcaklıkları bugünden itibaren azalmaya başlayacak. Bazı bölgelerde kar ve karla karışık yağmur olmak üzere yağış, Perşembe ve Cuma günü iç kesimlerde, Cuma günü de Doğu bölgelerde don ve buzlanma bekleniyor.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden alınan bilgiye göre, bugün yurtta beklenen hava durumu şöyle:

26 Mart 2007: Tüm yurt parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Akdeniz’in doğusu, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu ile Güneydoğu Anadolu’nun doğusu yağışlı geçecek. Yağışlar, aralıklı yağmur, batı Karadeniz’in iç kesimleri, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu, doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun doğusunda karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Yağışların, Marmara’nın doğusu, İç Anadolu ve doğu Akdeniz’in doğusunda kısa süreli ve hafif olması bekleniyor.

/ ANKARA

26.03.2007


 

İHL alerjisi meslek eğitimini vurdu

Türkiye Genç İş Adamları Derneği Genel Başkanı ve Uşak Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hazim Sesli, dokuz yıl önce iktidarın ‘’imam hatip liselerini kapatalım’’ dediğini, bu süreçten sonra bütün meslek liselerinin büyük zarar gördüğünü belirtti.

Türkiye’de binlerce kişinin iş aramasına rağmen sanayicilerin, ‘’kalifiye eleman bulmakta sıkıntı çektiklerini’’ bildirdi.

Sesli, yaptığı açıklamada, kalifiye eleman sıkıntısının temelinde meslek liselerinin ‘’yeteri kadar talep görmemesinin yattığını’’ belirtti. Dokuz yıl önce iktidarın ‘’imam hatip liselerini kapatalım’’ dediğini, bu süreçten sonra bütün meslek liselerinin büyük zarar gördüğünü belirten Sesli, zararın sonuçlarını bugün sanayicinin çektiğini kaydetti. Teşvikli illerde yaşanan sanayileşmenin, kalifiye eleman yetersizliği nedeni ile zor günler yaşadığını anlatan Sesli, şu bilgiyi verdi:

‘’Türkiye olarak, son birkaç yılda yüzde 20’nin üzerinde büyüdük. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamları 3 milyona yakın işsizimiz olduğuna işaret ediyor. Bunun yanı sıra her yıl 40 bin civarında elektrikçi, motor ustası, tornacı, ütücü, boyacı gibi ara elemana ihtiyaç duyuluyor. Fakat bu ihtiyaca cevap bulabilmek mümkün değil. İlköğretim okullarından mezun olan gençlerimizin yüzde 65-70’i genel liseleri tercih ediyor. Geri kalan ise meslek liselerine yöneliyor. Avrupa’da ise tam tersi bir talep söz konusu. Batıda genel liselere olan talep yüzde 40 civarındadır. Bizlerin de meslek liselerine olan bu talebi tersine çevirmemiz lâzım.’’

Sesli, bu konuda iş adamlarının ellerinden geleni yaptıklarını, sanayi odalarıyla, iş adamları, iş kadınlarının birer birer meslek lisesi açmaya başladıklarını kaydetti. Bunun sevindirici bir gelişme olduğunu, ancak yetersiz kaldığını ifade eden Sesli, eğitim sisteminin yeniden ele alınarak, meslek liselerine olan talebin artırılmasına yönelik çalışma yürütülmesini teklif etti.

/ UŞAK

26.03.2007


 

Komşu, baraj kapaklarını açtı

Bulgaristan’daki aşırı yağış ve baraj kapaklarının açılmasının ardından Arda, Meriç ve Tunca nehirlerinin debileri yükselmeye devam ediyor.

DSİ 11. Bölge Müdürlüğünden edinilen bilgiye göre, Bulgaristan’da yoğun yağış ve Kırcaali bölgesindeki Studen Kladenets Barajı’nın 23 Mart Cuma günü iki kapağının açılarak Arda Nehri’ne 400 metreküp/saniye su bırakılmasıyla, Edirne’den geçen Meriç ve Tunca nehirlerinin debileri yükselmeye devam ediyor. Önceki gün yapılan ölçümlerde Arda Nehri’nin debisinin 416 metreküp/saniyeden 420 metreküp/saniyeye, Meriç Nehri’nin 374 metreküp/saniyeden 641 metreküp/saniyeye ve Tunca Nehri’nin debisi ise 13.07 metreküp/saniyeden 16 metreküp/saniyeye yükseldiğini ifade eden DSİ 11. Bölge Müdürlüğü yetkilileri, nehirlerde su debisinin taşkın oluşturacak oranda olmadığını bildirdiler. Arda Nehri’ne ilk noktadan bırakılan suyun debisinin 4-5 saat sonra düşmeye başlayacağını ifade eden yetkililer, Arda Nehri’ne bırakılan suyun Edirne merkezinden geçen Meriç Nehri’ne ulaştığını ve herhangi bir taşkın olmadığını belirttiler.

/ EDİRNE

26.03.2007


 

Aile hekimliği memnun etmedi

Türk Sağlık-Sen’in anketine göre, aile hekimliğinin ilk uygulandığı pilot il olan Düzce’de yaşayanların yüzde 62,3’ü aile hekimliği sisteminden memnun değil.

Türk Sağlık-Sen’in yazılı açıklamasında, Düzce’de yapılan anket sonuçlarına yer verildi. Ankete katılan 600 kişiden yüzde 62,3’ünün aile hekimliğinden memnun olmadığı belirtilen açıklamada, sistemden memnun olmama nedeni olarak en çok sevk sistemi sorununun gösterildiği kaydedildi. Açıklamada, aile hekimliği uygulamasının devam etmemesini isteyenlerin oranı yüzde 62,8 olarak aktarılırken, aile hekimliğine en çok karşı çıkanların yüzde 81,8’lik oranla 66 yaş ve üzeri kişiler olduğu belirtildi. Anket sonucunda katılımcıların yüzde 97,2’sinin aile hekimlerini kendilerinin seçmediği ve yüzde 40,5’inin sağlık ocağı sistemine geri dönülmesini istediğinin ortaya çıktığı da bildirildi.

Yeni Asya / ANKARA

26.03.2007


 

Minik Duâlar, ilâhîlerle coşturdu

Kocaeli İmam Hatip Mezunları Derneği (KİHMED) tarafından Kocaeli’de, Hasan Gemici Spor Salonu’nda dayanışma gecesi düzenlendi. Gecede konser veren Ertuğrul Erkişi yönetimindeki Minik Dualar grubunu izlemeye gelenler salona sığmadı.

Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun da katıldığı gece, Fevziye Camii İmamı Faruk Çoban’ın Kur’ân-ı Kerim okumasıyla başlandı. Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Halit Yılmaz’ın sunduğu gecede konuşan Başkan Karaosmanoğlu, geceye katılanlara değerli yol arkadaşlarım diye hitap etti. İmamhatipli olmanın kolay bir iş olmadığını söyleyen Karaosmanoğlu, “Bu yol ince uzun bir yol, bu yolun yolculuğu kutlu bir yolculuk ve her yönüyle aydınlık bir yolculuk” diye konuştu.

Hasan Gemici Spor Salonu’nda gerçekleştirilen gecenin en fazla ilgi çekeni Minik Dualar çocuk grubunun verdiği ilahi konseri oldu. Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı gecede, yer bulamadıkları için konseri ayakta izlemek zorunda kalanlar oldu. Ertuğrul Erkişi’nin Medine’ye Varamadım adlı ilahi ile sahneye çıkması izleyiciler tarafından büyük alkış aldı. Erkişi’nin söylediği ilahilerin ardından sahneye çağırılan Minik Dualar grubu izleyicilerin adeta ilgi odağı oldu. İlahi söyleyen çocuk grubunu yakından görmek isteyenler sahnenin önünü doldurdu.

/ KOCAELİ

26.03.2007


 

Su tüketiminde dünyanın gerisindeyiz

Su kullanımı konusunda herkesin bilinçlendirilmesini öneren uzmanlar, Türkiye’nin dünyada kişi başına su tüketiminin ortalamasının dahi altında kaldığını açıkladı.

Türkiye’nin bilindiği gibi su zengini olmadığını söyleyen uzmanlar, su kaynaklarının korunmaması halinde dünyada susuz kalacak ilk ülkelerden birinin Türkiye olacağını vurguladı. Su kullanımı konusunda herkesin bilinçlendirilmesini öneren uzmanlar, Türkiye’nin dünyada kişi başına su tüketiminin ortalamasının dahi altında kaldığını açıkladı.

Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi’nde Dünya Su Günü faaliyetleri yapıldı. Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Öznur Diler’in organize ettiği konferansa konuşmacı olarak katılan Akdeniz Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşe Muhammetoğlu, Mastırını Londra’da ‘Göl Yönetimleri’ üzerine yaptığını belirtti. Göl yönetimi, su kaynaklarının korunması, kullanımı ve küresel ısınmanın dünya su rezervlerine ve su kaynaklarımıza yapacağı etkiler konusundaki konferansta konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Muhammetoğlu, Türkiye’nin sanıldığı kadar su zengini olmadığını hatta kişi başı su tüketiminin dünya ortalamasının altında olduğunu bildirdi.

/ ISPARTA

26.03.2007


 

OKS, özel okulları özendiriyor

İnsan hakları çerçevesinden bakıldığında eğitimin amacının bireyin kendini geliştirme ve gerçekleştirme hakkının sağlanması olarak özetlenebileceği belirtildi. Bu sonuca ulaşmak için ise bireyin yetenekleri ve ilgi alanlarına dayalı bir eğitim imkânına kavuşmasının altı çiziliyor.

Günümüzde kaynakların kısıtlılığı ve verimlilik beklentisi dolayısıyla, bireye verilen eğitimin maddî ve manevî üretim alanında, bu üretimin verili ekonomik düzen çerçevesinde gerçekleştirildiği iş dünyasında bir karşılığının olması da gözetilebilir.

Yapılması gereken iki şey var:

Birincisi, öncelikle meslekî eğitime hangi aşamada başlanacağına karar vermek ve eleme sınavlarıyla öğrencilerin çoğunluğunun bir işe yaramadıkları duygusuna kapılıp ruhsal olarak örselenmelerine yol açmak yerine, kendilerine en uygun alanı belirlemesine katkı yapacak verileri açığa çıkaran bilimsel gözlemler ve ölçümler yapmak.

İkincisi ,yüksek öğrenimde lisans programlarının kontenjanları sınırlıyken bu kulvardaki yarışta şansı olmayan binlerce kişinin üniversite hayaliyle yıllarca oyalanmasına son vermek ve üniversiteye giremeyeceklere meslek edinecekleri eğitim kulvarları açmak.

OKS ne ölçüyor?

bianet.org adresinde yer alan bir yazıda; "Millî Eğitim sistemimizde öğrenci farklı programlarla ilk olarak Ortaöğretimde karşılaşır. Bu noktada sistemin öğrenci ve velilere sunduğu tek yaygın yönlendirme aracı da Ortaöğretim Kurumlarına Öğrenci Seçme (OKS) sınavıdır" denildi.

"Bugünkü uygulamada gerçekte hiçbir farkları olmaması gereken liselerin sanki farklılarmış gibi gösterilmesinin sonucu olarak binlerce çocuk ilköğretim boyunca sınav kaygısıyla yaşıyor" denilen yazıda şu ifadelere yer verildi:

"Çocuklar, oyun ve kişisel gelişim için kullanmaları gereken zamanı özel dershanelerde okulda öğrendiği bilgileri tekrarlayarak heba etmeye mecbur bırakılıyor.

Sistemin uyumsuzlukları ile medyada, basın yayın organlarında sonuçları düşünülmeden yapılan eleştirilerin de sisteme olan güveni yok ettiği belirtildi.

/ ANKARA

26.03.2007


 

ÜDS yapıldı

Doçent adayları ile yüksek lisans yapmak isteyen adaylara yönelik Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS) dün yapıldı. ÜDS’ye toplam 45 bin 735 aday başvurmuştu.

Saat 9.30’da başlayan sınav, 3 saat sürdü. Sınavda adaylara, Alman, Fransız ve İngiliz dillerinde, fen bilimleri, sağlık bilimleri ve sosyal bilimler olmak üzere üç ayrı alanda sorular yöneltildi.

Sınavda 100 üzerinden 65 veya daha fazla puan alan doçent adayları, başarılı sayılacak. Doktora ve sanatta yeterlilik sınavına girecek adayların ise bu sınavdan 100 üzerinden 50 almaları gerekiyor.

/ ANKARA

26.03.2007


 

Tunceli'de askerî araç devrildi: 6 yaralı

Tunceli’de bir askeri aracın devrilmesi sonucu 6 asker yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Mazgirt ilçesinden Tunceli’ye dönmekte olan askeri araç, ilçe çıkışında virajı alamayarak devrildi. Kazada yaralanan 6 askerin helikopterle Elazığ Asker Hastahanesine gönderildiği öğrenildi.

/ TUNCELİ

26.03.2007


 

Kapıkule'de TIR kuyruğu

Kapıkule Sınır Kapısı’nda, yurt dışına çıkış yapacak 380 civarında TIR, 10 kilometre uzunluğunda kuyruk oluşturdu.

Kapıkule gümrük yetkililerinden edinilen bilgiye göre, TIR’ların ihracat yüklerini gidecekleri ülkedeki firmalara Pazartesi günü teslim etmeye çalışması dolayısıyla, Türk tarafında TIR kuyruğu oluştu. Kapıkule’de TIR’ların işlemlerinin kısa sürede tamamlandığını ifade eden yetkililer, Bulgar gümrüğünde nöbet değişimi ile sahanın küçük olmasından kaynaklanan sebeplerden dolayı, TIR’ların Kapıkule gümrüğünde beklediklerini bildirdiler.

Kapıkule’de halen 380 civarında TIR, çıkış için bekliyor.

/ EDİRNE

26.03.2007


 

Kira alıyoruz, vergi vermiyoruz

Maliye Bakanlığına göre, Türkiye’de her 10 konuttan sadece 2’si için kira vergisi ödeniyor.

Gelir Politikaları Genel Müdürlüğü, gayrimenkul sermaye iratları konusunda bir araştırma yaptı. Türkiye İstatistik Kurumunun 2005 verileri ile iskan ruhsatları ve TEDAŞ’ın elektrik fatura bilgilerinden yararlanılarak gerçekleştirilen çalışmada, Türkiye’de 17 milyon konut bulunduğu belirlendi. Araştırmaya göre, hane halkının yüzde 68’i kendi evinde, yüzde 24’ü kirada, yüzde 2’si lojmanda oturuyor. Yüzde 5’lik kesim ise kendi evinde ikamet etmiyor, ancak kira da ödemiyor. Araştırmaya göre, 17 milyon konutun 3 milyon 770 binini kiralık konutlar oluşturuyor. Maliye Bakanlığının “kiralanmaya hazır konutlar” olarak tanımladığı bu konutlar için kira beyannamesi sayısı ise 857 binde kalıyor. Bu şekilde her 100 konutun yaklaşık 23’ü için kira vergisi ödeniyor. Bir bölüm konuttan elde edilen kira gelirinin, yıllık kira istisnası tutarının altında kaldığı dikkate alınsa da ev sahiplerindeki vergi kaçağının yine de yüksek seviyelerde seyrettiği ortaya çıkıyor.

Araştırmaya göre, İstanbul’da yaklaşık 3,5 milyon konut bulunuyor. Bu konutların 905 binini kiralık konutlar meydana getiriyor. Kira geliri beyannamesi verilerek, gelir vergisi ödenenlerin sayısı ise 375 bini aşmıyor. Bu arada kirada beyan oranı en yüksek iller yüzde 41,5 ile İstanbul, yüzde 32 ile Ankara, yüzde 30,5 ile Bartın, yüzde 29 ile Eskişehir, yüzde 27,4 ile de Denizli olarak sıralandı. Beyan oranı en düşük iller ise yüzde 0,3 ile Bitlis, yüzde 1,2 ile Ağrı, yüzde 1,3 ile Adıyaman ve Batman, yüzde 1,7 ile Şanlıurfa, yüzde 1,9 ile Mardin, yüzde 2,2 ile de Şırnak oldu.

/ ANKARA

26.03.2007


 

Ekran bağımlılığı çocukları unutturuyor

Türk insanının dizi ve kadın programlarına olan ilgisinin her geçen gün artmasıyla birlikte eğitimine önem verilmeyen çocukların suça teşvik edildiği belirtiliyor.

Türk toplumunda çocukların eğitimi üzerinde, baba çalıştığı için her zaman annenin daha fazla etkisi olduğuna dikkat çeken Erciyes Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Sefer Kumandaş, annelerin sabahtan akşama kadar kadın programlarını ve müzik kanallarını takip etmesi sonrasında çocuklarda otistik veya hiperaktiflik sorunlarının görüldüğünü aktardı.

Kadınları ‘aptal yerine koyan’ programların bağımlılık haline gelmesiyle birlikte çocukların sorunlarının dinlenmeyerek ‘canavarlaştırıldığını’ belirten Prof. Dr. Kumandaş, çocuklardaki sorunların ilkokul çağına kadar fark edilmediğini ancak öğretmenlerinin uyarısı sonrasında teşhis ve tedaviye başlandığını söyledi.

Annenin dizi ve kadın programlarından vakit ayırıp çocuğunu eğitmemesi sebebiyle çocuklarda ‘uyaran eksikliği’ sorununun ortaya çıktığını anlatan Kumandaş, “Anneyle birlikte çocukta ahlaki olmayan ve Türk kültür yapısıyla bağdaşmayan programları izlemek zorunda kalıyor. Zamanla ya hiperaktifleşiyor ya da otistik oluyor. Hiçbir tepkiye cevap vermiyor. Tedavi amaçlı gelen çocukların büyük çoğunluğunda uyaran eksikliğinden kaynaklanan sorunlar görülüyor. Bebeklik döneminde çok fazla kendisini göstermeyen bu tür problemler çocukların okula başlamasıyla birlikte ortaya çıkıyor. Okulda arkadaşlarıyla anlaşamaması, sürekli kavga edip etrafındaki kişi ve nesnelere zarar vermesi veya dersleri dinlemeyip öğretmenin tepkilerine karşı duyarsız kalınması sonrasında öğretmenlerin uyarısıyla ortaya çıkıyor” diye konuştu.

“ŞİMDİ YAPSIN SONRA UNUTUR” DEMEYİN

Ailelerin imkânı varsa çocuklarını kreşe göndermeleri tavsiyesinde bulunan Prof. Dr. Kumandaş, bu imkanı olmayan anne-babaların da çocukların gelişimi üzerinde yıkıcı etkiye sahip olan programları izlemekten kaçınmaları gerektiğini açıkladı.

Ailedeki anne baba haricindeki dede, babaanne, anneanne gibi büyüklerin de çocukların ‘canavarlaşması’nda etkin rol oynadığının altını çizen Prof. Dr. Kumandaş, “Suç işleyen veya hata yapan çocuk anne-baba tarafından cezalandırılmak istenirken ailenin diğer büyükleri buna engel olur ve çocuğa destek verir. Bu desteği gören çocuk yaptığı olumsuz davranışları artırarak devam eder ve ileriki yaşlarda önüne geçilemeyecek hal alır. İnsanların her an suç işlemeye meyilli olduğu bu dönemde hiçbir aile büyüğünün ‘şimdi yapsın ileride unutur’ deme gibi bir lüksü olmamalıdır. Böyle bir düşünce çocukların aileler tarafından kendi elleriyle canavarlaştırılması anlamına gelir” dedi.

/ KAYSERİ

26.03.2007


 

İstiklâl Gazisi vefat etti

Türkiye’de hayattaki 2 İstiklâl Savaşı gazisinden biri olan 107 yaşındaki Veysel Turan, hayata veda etti. Alınan bilgiye göre, Veysel Turan, tedavi gördüğü Konya Meram Eğitim ve Araştırma Hastahanesi Nöroloji servisinde hayatını kaybetti.

Uzun süredir evinde doktor kontrolünde olan 107 yaşındaki Veysel Turan, durumunun ağırlaşması üzerine Konya Meram Eğitim ve Araştırma Hastahanesi Nöroloji servisine kaldırıldı.

Turan’ın şuurunun kapalı olduğu, tedavisine devam edildiği açıklanmıştı. Türkiye’de hayatta olan iki İstiklâl Savaşı gazisinden biri olan Veysel Turan, Konya’nın Selçuklu ilçesindeki evinde kızıyla birlikte yaşıyordu. Son yıllarda sağlık problemlerinin artması sonucu 24 saat doktor kontrolünde tutulan Turan’ın evine, rahatsızlığının artması sebebiyle bir yıldır ziyaretçi kabul edilmiyordu.

/ KONYA

26.03.2007


 

Bediüzzaman'ın ektiği sevgi tohumumları yeşerdi

Gazetemiz yazarlarından Dr. Hakan Yalman, “Dünyada sevgiden yoksun haller sergilenirken, Bediüzzaman’ın ektiği sevgi tohumu, yeryüzünde bir ağaç gibi dal budak salmaya başladı” dedi.

Risâle-i Nur Enstitüsü tarafından Bediüzzaman’ı Anma Haftası faaliyetleri çerçevesinde düzenlenen “Toplumsal Barış İçin Sevgi” paneli, İstanbul Başakşehir’de gerçekleştirildi. Oturum başkanlığını Dr. Hakan Yalman’ın yaptığı panele, gazetemiz yazarlarından Şaban Döğen, eğitimci-yazar Doç. Dr. Şadi Eren ve ilahiyatçı-yazar Raşit Haylamaz konuşmacı olarak katıldı. Sunuculuğunu eğitimci Hakan Uygar’ın yaptığı program, aşr-i şerifle başladı ve ardından sinevizyon gösterisine geçildi.

Panelde ilk olarak söze başlayan Dr. Hakan Yalman, “Adeta varlığın besmelesidir’ dediği muhabbet ve sevgiden, herşeyi birbirine bağlayan bağ ve varlık âleminin esası olarak söz etti.

‘Dünyada sevgiden yoksun haller sergilenirken, Bediüzzaman’ın ektiği sevgi tohumu, yeryüzünde bir ağaç gibi dal budak salmaya başladı’ diyen Dr. Yalman, Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu fikirlerin, bugün bütün dünyanın talep ettiği, üzerinde durduğu ve anlamaya çalıştığı hakikatler olduğuna dikkat çekti. Bu anlamda Kur’ân medeniyetinin de yaklaştığına dikkat çeken Yalman, ‘Önümüzdeki dönemler, çok müjdeli dönemler. Cennet gibi baharın, yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığı dönemler. Bediüzzaman’ın, hayatımıza müsbet hareket, ruhumuza kuşatıcı bir sevgi ve Hz. Muhammed’in (asm) nurunun yansıması şeklinde anlattığı hakikatler, inşallah bundan sonra yeryüzünün temel meselesi ve şekillendirici unsuru olacaktır’ dedi.

Varlıklar muhabbetle hareket eder

İkinci olarak söz alan Doç. Dr. Şadi Eren ise, Kur’ân, Risâle-i Nur ve büyük zatların düşünceleri ışığında ‘evrensel sevgi ve sevginin boyutları’ üzerinde durdu. Bediüzzaman’ın, yirminci asrın başlarında Hutbe-i Şamiye isimli eserinde ifade ettiği İslâm âleminin içine düştüğü altı hastalığı sıralayan Eren, bu hastalıklardan ikisinin ‘düşmanlığa sevgi’ ve ‘ehl-i imanı birbirine bağlayan nurânî bağları bilmemek’ olduğuna dikkat çekti.

Bediüzzaman’ın, muhabbeti kâinatın varlık sebeplerinden biri olarak ifade ettiğini belirten Eren, ‘Kâinatın mayası muhabbettir. Atomdan galaksilere kadar bütün varlıklar, muhabbetle hareket eder ve Allah’ın Vedud isminin tecellisini gösterirler’ dedi.

Allah’ın ‘Ey Habibim! Sen olmasaydın bu kâinâtı yaratmazdım’ dediği Peygamberimiz’in (asm), varlığın merkezinde yer aldığını belirten Eren, şairin “Muhammed’den muhabbet oldu hâsıl / Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl?’ sözlerine de dikkat çekti.

Zamanın Mevlânâ ve Yunuslarından olduğunu söylediği Bediüzzaman’ın, eserlerinin bir çok yerinde sevgiyle ilgili mesajlar verdiğini belirten Eren’in, aktardığı bu mesajlardan bazıları şöyle: “Muhabbet, uhuvvet, sevmek, İslâmiyetin micacıdır, rabıtasıdır”; ‘İman muhabbeti, İslâmiyet uhuvveti istilzam eder’.

Peygamberimizin metodu sevgiydi

Peygamberimizin, arkasından düşman bırakmadan giden eşsiz bir şahsiyet oluşuna dikkat çeken ilahiyatçı-yazar Raşit Haylamaz ise, Allah Resûlü’nün (asm), yaptığı savaşlarda asla savaşı başlatan taraf olmadığına dikkat çekti. Onun (asm) her zaman için sevgi ve barış yollarını deneyerek insanları İslâma davet ettiğine dikkat çeken Haylamaz, sevginin, aynı değerleri paylaşan insanlar arasında normal olduğunu, ama Resûlullah’ın düşmanlarına bile sevgiyle yaklaştığını vurguladı. Haylamaz, ayrıca, Peygamberimizin (asm) ‘Ben insanlara lânet etmekle değil, onlara rahmet olarak gönderildim’ buyurduğunu da belirtti.

Kâinatın Efendisinin (asm) engin şefkat ve sevgisine, onun (asm) müşrikler hakkındaki ‘Allah’ım, sen onlara da hidayet eyle. Çünkü onlar bilmiyorlardı’ duâsıyla dikkat çeken Haylamaz, Peygamberimizin (asm) Medine’den Mekke’ye devamlı sevgi mesajları gönderdiğini ve böylelikle Mekke’yi fethetmeden önce gönülleri fethettiğini belirtti.

Konuşması boyunca Asr-ı Saadetten sevgi ve şefkat tabloları sunan Haylamaz, bugün hâlâ Peygamber Efendimizin (asm) evrensel şefkat, merhamet ve sevgisiyle insanları gönlünü fethettiğini vurguladı.

Aileyi yaşatan sevgi ve şefkattir

Son olarak söz alan Şaban Döğen ise, ‘Aile de sevgi ve şefkat’ konusu üzerinde durdu. Kur’ân ve hadislerin ışığında, eşlerin birbirlerine karşı vazifelerini, birbirlerine sevgi ve şefkatle davranmaları gerektiğini hatırlatan Döğen ‘Aileyi ayakta tutan sır, sevgi ve şefkattir. Sevgi olmasaydı, bu kâinat olmazdı. Kâinatı ayakta tutan unsur, sevgidir’ dedi. Allah’ın ‘Ey Habibim! Sen olmasaydın bu kâinâtı yaratmazdım’ diyerek öncelikle Habibini (asm) sevdiğini ve onun hürmetine kâinatı yarattığını vurgulayan Döğen, Bediüzzaman’ın şu sözlerini aktardı: ‘İnsan kâinatın en câmi’ bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir.’

Allah’ın iman nimetini ve onun bir nuru olarak sevgiyi ihsan ettiğine değinen Döğen, imanın Kâbe hürmetinde ve Uhud Dağı azametinde olduğunu, buna mukabil insanın yaptığı kusurların çakıl taşı hükmünde kaldığını; dolayısıyla eşlerin birbirlerine, sahip oldukları iman ve o imanın nuru olan sevgiyle bakmaları gerektiğini, basit hatalarla birbirlerini kırmamaları gerektiğini dile getirdi.

Panelin ardından sahneye çıkan san’atçı Ali Oktay, seslendirdiği birbirinden güzel parçalarla, dinleyenlere musiki ziyafeti verdi. Program sonunda kitaplarını imzalayan yazarlar ise, okuyucularıyla hasbihal etti. Katılımcılara ücretsiz olarak Yeni Asya gazetesinin dağıtıldığı programda, Yeni Asya Neşriyat yayınları da satışa sunuldu.

İsmail TEZER / İSTANBUL

26.03.2007


 

Yaşlılar burada mutlu

Türkiye’nin en büyük huzur ve bakım evi olan Kayışdağı Darülaceze Tesislerini İstanbulluların hizmetine sunan İBB, ‘Cep Darülaceze’ projesiyle de kendine yetebilen yaşlıların hayatlarını toplumdan kopmadan devam ettirmelerini sağlıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 2003 yılında yapmış olduğu bir araştırmada, o gün itibariyle ülkemizde 6 milyon yaşlı vatandaşımızın bulunduğu, bu sayının günün şartları korunduğu takdirde 2025 yılında 9 milyona, 2050 yılında ise 18 milyona çıkacağı sonucuna ulaştı. Yapılan araştırmalar ve ülkemizdeki nüfus gelişimi göz önünde bulundurulduğunda ülkemizin acil olarak ciddî ve uygulanabilir yaşlı politikalarına ihtiyaç duyduğu sonucuna varılıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yaşlanma konusunda ortaya koyduğu projelerle ülkemizin geleceğine ışık tutuyor. Türkiye’nin en büyük huzur ve bakım evi olan Kayışdağı Darülaceze Tesislerini İstanbulluların hizmetine sunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Darülaceze çatısı altında hayata geçirdiği Cep Darülaceze projesiyle de kendine yetebilen yaşlı bireylerin hayatlarını sosyal hayattan kopmadan sürdürmelerini sağlıyor.

KAYIŞDAĞI DARÜLACEZE TESİSLERİ

Ülkemizin gerek fiziki yüzölçümü, gerekse kurumsal kapasite olarak en büyük huzur ve bakım evi olan Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü, 40.500 metrekaresi kapalı, 110.500 metrekaresi ise açık olmak üzere toplam 151 bin metrekare alan üzerinde İstanbullulara hizmet vermekte.

Tesislerde Mart 2007 tarihi itibariyle 703 kişi hayatını idame ettirmekte. Toplam 9 yaşam sitesi bulunan darülaceze tesislerinde kurum sakinleri, fiziksel ve psikolojik durumlarına uygun olan sitelere yerleştirilmektedir.

HOŞGÖRÜNÜN ANAVATANI

Kayışdağı Darülaceze tesislerinde üç semavî dinin ibadethanesi yan yana bulunmakta. Sultan II. Abdülhamit’in kurduğu Darülaceze nizamnamesine uygun olarak yaptırılan tesislerde mukaddes kitabı bulunan Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerinin ibadethaneleri, bütün kurum sakinlerinin hizmetine açık tutuluyor.

İHTİYAÇLARINI KENDİ ATÖLYELERİ

KARŞILIYOR

Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü, tesis içerisinde oluşturulan atölyelerle dışa bağımlılıktan da kurtarılmış durumda. Darülaceze kurumunun ihtiyaçları, tesis içerisinde oluşturulmuş olan berber, terzihane, marangozhane, çamaşırhane, kesimhane ve demir kaynak atölyesi gibi birimlerde karşılanıyor.

SOSYAL ORGANİZASYONLAR

Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü, kurum içi - kurum dışı organizasyonlar düzenleyerek darülacezelilerin sosyal hayatın içerisinde yer alabilmelerini sağlamaya çalışıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü tesislerinde kurum sakinleri için düzenlenmiş olan birçok sosyal faaliyet alanı da bulunuyor. Bütün darülaceze sakinlerine açık bulunan aktivite birimleri şöyle: spor salonu (aletli jimnastik, voleybol, basketbol, mini golf), kütüphane, internet cafe, sinema salonu, hobi bahçesi, kafeterya, hayvanat bahçesi, san’at evi ve ibadethaneler (cami, şapel ve midraş).

KABUL ŞARTLARI

1- İstanbul doğumlu olmak veya en az beş yıldan beri İstanbul’da ikamet ediyor olmak.

2- Bayan 55, erkek 60 yaş ve üzeri yaşlarda olmak.

3- Kanunen bakacak (anne-baba veya çocuk) kimsesi bulunmamak.

4- 18 yaşından küçük öğrenci veya askerlik hizmetini ifa eden çocuğu olanların bunu belgelemeleri durumunda müracaatta bulunmak.

5- Bulaşıcı hastalığı bulunmamak, alkol veya uyuşturucu bağımlısı olmamak.

6- Ruh sağlığı yerinde olmak (psikolojik bir hastalığı bulunmamak).

7- Sosyal ve/veya ekonomik yoksunluk içinde olduğu sosyal inceleme raporu ile belirlenmiş olmak.

CEP DARÜLACEZE EVLERİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü tarafından 2005 yılında hayata geçirilen Cep Darülaceze projesiyle; Darülaceze’de kalma şartlarına sahip olan bireyler, talepleri doğrultusunda sosyal hayatın içerisinde hayatlarını idame ettirebilme imkânına sahip olmaktadır. Bütün ihtiyaçları Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü tarafından karşılanan ve İstanbul’un değişik mekânlarında açılmış olan 8 “Cep Darülaceze Evi”nde 18 Darülaceze sakini hayatını sürdürmekte.

26.03.2007


 

Kan kardeşlerin sayısı artıyor

Güngören Belediyesi’nin, şehir sakinlerini kan kardeşliğine dâvet eden “Kanka” projesi, şimdiden bin üyeyi aştı. Kulüp, sistemdeki gönüllüleri kan gruplarına göre sınıflayarak, acil durumda taze kan temin ediyor.

Deprem kuşağındaki şehirlerin yerel yönetimleri için, acil durumlarda taze kan ihtiyacının karşılanması önemli endişelerin başında geliyor. Depreme her an hazırlık gerektiren İstanbul’un ilçelerinden Güngören’de ise, vatandaşlar belediyenin geliştirdiği KANKA (Kan Kardeşliği Kulübü) projesi ile konuya kardeşçe bir çözüm getiriyor. Kan bağışlamayı, “vatandaşlık görevi”nin bir adım ötesine taşıyarak kardeşlik esasına dayandıran Kanka, kana ihtiyacı olanlarla kan vermek isteyenleri buluşturuyor.

Belediye Başkanlığı’ndaki kulüp merkezi, www.kankam.org.tr adresi veya 0212 444 0 491 nolu telefona iletişim bilgileri ve kan grubunu veren herkes, kulübe üye olabiliyor. Kulübe ayrıca; 0546 351 3358’e “KANKA” yazıp ardından yaş, adres ve kan grubunu belirten bir mesaj göndererek de üye olunabiliyor. Kulüp yetkilileri, acil kan ihtiyacı söz konusu olduğunda üyelerle irtibata geçerek, hasta yakınları ile kan verecek gönüllüleri, gerekirse araç temin edip, buluşturuyor.

Yeni Asya / İSTANBUL

26.03.2007


 

Bu köyde herkes okullu

Batman’ın Beşiri ilçesi Değirmenüstü köyü sakinleri ile öğretmeler cehaleti yenmek için el ele verdi.

Bu kapsamda “Haydi herkes okula” sloganı ile açılan kursa köyde okuma-yazma bilmeyen 50 yaşın altındaki herkes katıldı. Kurs bitiminde köyde okuma yazma bilmeyen kalmadı.

Okuma yazma öğrendikleri için çok mutlu olduklarını ifade eden kadınlar, kurs sonrası bir de sergi açtı. Beşiri Kaymakamlığı ve Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nün de destek verdiği sergide, bayanlar el emeği göz nuru ile dokudukları el işlerini sergileme fırsatı buldu. Sergiyi köy dışından gelen misafirler de gezdi.

/ BATMAN

26.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004