Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Türkiye niye çağrılmadı?

Guardian gazetesi, AB’nin 50. kutlamalarına Türkiye’nin çağrılmamasını eleştirdi. Gazetenin başyazısında, “Halbuki, Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylığı; genişleme, işgal etmeksizin komşu bir ülkeyi dönüştürebilme yeteneği ve Kıbrıs’ın birleşmesi gibi Avrupalı liderlerin göklere çıkardığı politikaların uygulanması için en büyük fırsatı temsil ediyor. Almanya ve Fransa’da iç siyaset; hem Başbakan Angela Merkel, hem de cumhurbaşkanı adayı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye’nin katılımına karşı çıkmasına neden oluyor” denildi.

Roma Anlaşması’nın 50’nci yıldönümü sebebiyle gözler tekrar AB’ye Dış basında Türkiye’nin AB için bir test olduğu yorumları yapıldı. Guardian gazetesi, AB’nin 50. kutlamalarına Türkiye’nin çağrılmamasını eleştirdi. Gazetenin başyazısında, şöyle denildi:

“Avrupa’nın kendine güven kaybının en açık ifadesi, resmen bir aday ülke olan Türkiye’nin doğum günü kutlamasında bulunmamasıydı. Türkiye’den hiçbir temsilci davet edilmedi. Halbuki, Türkiye’nin AB adaylığı; genişleme, işgal etmeksizin komşu bir ülkeyi dönüştürebilme yeteneği ve Kıbrıs’ın birleşmesi gibi Avrupalı liderlerin göklere çıkardığı politikaların uygulanması için en büyük fırsatı temsil ediyor. Almanya ve Fransa’da iç siyaset; hem Başbakan Angela Merkel, hem de cumhurbaşkanı adayı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye’nin katılımına karşı çıkmasına neden oluyor.”

EL PAİS: TÜRKİYE’NİN AB’YE ALINMASI TESTTİR

İspanyol El Pais gazetesinde yayınlanan bir makalede, Türkiye’de demokrasi sağlamlaştırıldığında AB’ye alınmasının, Müslüman ülkelerinin gözünde Birliğin bir uygarlıklar kulübü olmadığının gerçek kanıtını oluşturacağı belirtilerek, “Bu projeyi somutlaştırabilmek için Avrupalı demokrasileri çürüten kimliğe dayalı milliyetçilik yenilmelidir” yorumu yapıldı.

NYT: AB DARFUR KONUSUNDA

TÜRKİYE’DEN DAHA KOLAY UZLAŞIYOR

New York Times gazetesi, Roma Anlaşmasının 50’nci yıldönümünde açıklanan Berlin Deklarasyonunda, Birlik içindeki farklılıkların ortaya çıktığını belirtirken, Darfur konusunda uzlaşan AB üyelerinin Türkiye gibi daha yakın konularda zorlanabildiği değerlendirmesinde bulundu.

TIMES: TÜRKİYE’YE ATIF YOK

Times gazetesi de Berlin Deklarasyonunda tehlikeli konulara değinilmemesine dikkat çekerek Türkiye, Hırvatistan ya da diğer potansiyel üyelere atıfta bulunulmadığını vurguladı. Haberde AB içindeki pek çok oy sahibinin daha fazla genişlemeye karşı olduğu ifade edildi.

FT: AB KUTLAMASI ACI TATLI

ANILARI CANLANDIRDI

Financial Times gazetesi, Roma Anlaşması’nın 50’inci doğum günü kutlamalarının Berlin’de yapılıyor olmasının bir tesadüf olduğunu, bu tesadüfün AB Dönem Başkanının Almanya olduğunu dikte ettirdiği yazdı. Haberde, İkinci Dünya Savaşı’nın Berlin’de başladığı ve Berlin Duvarı’nın hikayesi hatırlatıldı.

/ ANKARA

27.03.2007


 

HAK VE ADALET

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in İstanbul Adliye Sarayının açılışında yaptığı konuşmada “Yargı siyasallaşmamalı. Hem içerden, hem dışardan kim siyasallaştırırsa en başta yargı olmak üzere bu ülkeye en büyük kötülüğü yapar. Yargının ideolojisi bellidir. Hukuktur, evrensel hukuk kurallarıdır, haktır ve adalettir. Buna hepimizin dikkat etmesi lâzım ve yargı üzerinden de asla siyaset yapılmamalıdır. Bu, ülkenin felâketi olur” uyarısında bulunması kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde büyük destek buldu.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu ülkenin başına gelebilecek en büyük felaketin, yargının siyasallaşması olduğunu belirterek, “Yargı, bir siyasetin, bir ideolojinin uzantısı da olmamalıdır. Yargının ideolojisi bellidir. Hukuktur, evrensel hukuk kurallarıdır, haktır ve adalettir” dedi

İstanbul Anadolu Yakası Adalet Sarayı temel atma töreni ile Bakırköy Adalet Sarayı açılış töreninde konuşan Cemil Çiçek, Adalet Sarayının yargı camiasına ve İstanbul’a hayırlı, uğurlu olmasını diledi. Eksik ve yanlış bilgilere dayalı olarak insanların ‘’Yargıda siyasallaşma var’’ dediklerini ifade eden Çiçek, ‘’Bu Adalet Bakanı, bu hükümet ne yapmış da yargıyı siyasallaştırmış? Anayasa aynı Anayasa, Hakimler Kanunu aynı Hakimler Kanunu, kurul aynı kurul. Biz, ne yapmışız da bizden evvelkilerden farklı olarak, yargıyı siyasallaştırmışız?’’ diye konuştu.

Cemil Çiçek, ‘’Teşekkür alacakları yerde çivi çakmamış olanların ithamına maruz kalmanın kanına dokunduğunu’’ dile getirerek, şunları söyledi:

‘’Bu ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket yargının siyasallaşmasıdır. Bu benim Amentüm’dür. İster dışarıdan, ister içeriden yargı siyasallaşmamalıdır. Ben, bu anlayışla çalışıyorum, bu anlayışla çalışıyoruz. Kim aksini düşünüyorsa herkesin huzurunda, her mekanda, her yerde bunun hesabını vermeye hazırız. Ama eksik bilgiye dayalı olarak bu türlü sloganlarla insanların vicdanlarını kanatırsanız, çalışma şevklerini kırarsanız, o zaman sıkıntıya düşeriz. Bundan ülke de kaybeder, yargı da kaybeder. Bunları söyleyişimin sebebi şu: Benim bir siyaset anlayışım var, hükümetimizin bir siyaset anlayışı var. Hepimiz biliyoruz ki devletin 3 tane erki var. Yasama, yürütme, yargı. Bunlar, birbirinin rakibi değil. Birbirinin alternatifi de değil. Birbirlerinin hasmı hiç değil. Hepimiz, millet adına yetki kullanıyoruz. Türk milleti adına yargılama yapılıyor, Türk milleti adına yasama faaliyeti sürdürülüyor, Türk milleti adına icrai faaliyet ediyoruz. Türkiye’yi içerde, dışarda temsil ediyoruz. Hepsi uyum içerisinde, bu ülkenin mutluluğu, bu ülkenin refahı için çalışmak mecburiyetindedir. Eğer bu 3 erk birbirleriyle kavga ederse, bundan en büyük zararı ülke görür.’’

Yargı meselesinin toplum önünde gelişigüzel tartışılamayacağını da ifade eden Adalet Bakanı Çiçek, sözlerini şöyle tamamladı: ‘’Yargı siyasallaşmamalı. Tekrar ediyorum. Hem içerden, hem dışardan kim siyasallaştırırsa en başta yargı olmak üzere bu ülkeye en büyük kötülüğü yapar. Yargı, bir siyasetin, bir ideolojinin uzantısı da olmamalıdır. Yargının ideolojisi bellidir. Hukuktur, evrensel hukuk kurallarıdır, haktır ve adalettir. Anayasadaki felsefe neyse yargının felsefesi, ideolojisi budur. Buna hepimizin dikkat etmesi lazım ve yargı üzerinden de asla siyaset yapılmamalıdır. Bu, ülkenin felaketi olur. Yargının birliği, milletin, devletin birliği ile eş anlamlıdır. Bunu iyi görmemiz gerekiyor. Kim ki bu birliğe gölge düşürür, kim ki bu birliği zedeleyecek davranışlarda bulunursa, bana göre bu ülkeye bir başka kötülüğü daha yapmış olur.’’

Gündel: HSYK yargıda kadrolaşma peşinde

Yargıtay emekli Savcısı Ahmet Günyel’in, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) son çıkışlarıyla patlak veren krizle ilgili olarak, “Yargıtay içinden ve dışından yüksek mahkemenin ve tüm yargının önümüzdeki yıllarını şekillendirme çabası içinde olanlar var” dedi.

Yargıtay’a üye seçimini geciktirdiği için müsteşar hakkında suç duyurusunda bulunan HSYK’nın, aynı uygulamayı daha önce kendisinin yaptığı ortaya çıktı. Mevcut krizin hükümet muhaliflerinin yargıda kadrolaşma çabasından kaynaklandığı belirtiliyor.

Zaman’a konuşan emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, bazı grupların kadrolaşmaya gittiğini ifade ederek, “Yargıtay içerisinden ve dışından Yüksek Mahkeme’nin ve tüm yargının önümüzdeki yıllarını şekillendirmek çabası içerisinde olanlar var” dedi. Gündel, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde tırmanan krizin gerçek nedeninin Yargıtay’a seçilecek 23 üyenin öneminden kaynaklandığını belirterek, yargı ve siyaset tartışmasıyla ilgili şu açıklamaları yaptı:

“Yargıtay, adli sistemin en tepesindeki yargı mercii olarak yaşamsal önemi haiz. Yargıtay üyeleri normal yargı fonksiyonlarının dışında Yargıtay cumhuriyet başsavcısını, Anayasa Mahkemesi’nin bir kısım üyelerini, Yüksek Seçim Kurulu’nu, HSYK’nın Yargıtay kontenjanında bulunan asil ve yedek 6 üyesini, Yargıtay başkanını, daire başkanlarını ve daha birçok yerlerin üyelerini seçer. Yargıtay içerisinden ve dışından Yüksek Mahkeme’nin ve tüm yargının önümüzdeki yıllarını şekillendirmek çabası içerisinde olanlar var. Bu itibarla 23 üyenin tamamını kendi yandaşlarından seçerek Yargıtay’da mutlak çoğunluk elde etmek, başka bir anlatımla kadrolaşmanın ötesinde bunu mutlak hakimiyete dönüştürmek isteyenlerin yoğun uğraşıları mevcut. CHP gibi, anayasal kuruluşları ‘kale’ görenlerin de bu kadrolaşmada önemli menfaatleri mevcut. Kadrolaşmaların altında anayasal kuruluşlar aracılığıyla hükümetleri kuşatma altına alma çabaları var. Yani olay sadece Yargıtay’a üye seçimi değil, iktidara gelemeyenlerin Türkiye’nin geleceğinde halk iradesinin karşısına bürokrasiyi çıkarma çabalarıdır.

/ İSTANBUL

27.03.2007


 

Erdoğan’a “sayın” incelemesi

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'a “sayın'' dediği iddiaları üzerine inceleme başlattı. Savcılığa yapılan 10'u aşkın suç duyurusuna istinaden başlatılan inceleme kapsamında, konuşmalara ilişkin kasetler incelenecek. İncelemenin TCK’nın “suçu ve suçluyu övmek'' suçunu düzenleyen 215. maddesinden yürütüldüğü bildirildi.

Erdoğan hakkında, Avustralya’da 14 Ocak 2000 tarihinde yaptığı bir konuşmada, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’dan bahsederken “sayın” ifadesini kullandığı iddiasıyla 10’u aşkın suç duyurusu bulunuyordu. Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hikmet Önen, bu suç duyuruları üzerine inceleme başlattı. İnceleme kapsamında, konuşmalara ilişkin kasetler incelenecek. İncelemenin Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “suçu ve suçluyu övmek” suçunu düzenleyen 215. maddesinden yürütüldüğü bildirildi. İnceleme soruşturmaya dönüşürse ve kasetlerde suç unsuru belirlenirse Erdoğan hakkında gereği yapılmak üzere hazırlanacak fezleke TBMM’ye gönderilecek. Başsavcılık, suç unsuruna rastlamazsa takipsizlik kararı da verebilecek.

Erdoğan, Suudi Arabistan’a gidecek

Bu arada Başbakan Erdoğan, “Arap Ligi Zirvesi”ne katılmak üzere bugün Suudi Arabistan’a gidecek. Erdoğan, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın davetlisi olarak 28-29 Mart tarihlerinde Riyad’da düzenlenecek Arap Ligi Zirvesi’ne katılacak. Zirvenin açılış oturumunda konuşma yapması öngörülen Başbakan Erdoğan’ın, zirveye katılacak bazı liderlerle de ikili temaslarda bulunması bekleniyor.

/ ANKARA

27.03.2007


 

Toptan: Laik düzenin en büyük güvencesi AKP

TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AKP Zonguldak Milletvekili Köksal Toptan, ‘’Laik düzenin en büyük güvencesi bugünkü AK Parti hükümetidir, Türk halkıdır’’ dedi.

Toptan, DSİ 25. Bölge Müdürlüğü Sosyal Tesislerinde düzenlenen AKP Balıkesir İl Danışma Meclisi Toplantısında yaptığı konuşmada, partililerden, 2007 seçimleri öncesinde 2002 genel seçimlerinden daha çok çalışmalarını istedi. AKP’nin siyasi misyonunu, ‘’Demokrat Parti’nin (DP) 1950’li yıllarda CHP’ye karşı verdiği mücadeleye’’ benzeten Toptan, şunları söyledi: ‘’CHP’nin ceberut devlet anlayışına karşı, bir avuç DP’linin başlattığı büyük mücadele, nasıl çok zor şartlar altında yürütülmüş, nasıl 14 Mayıs 1950’de bir büyük halk ihtilali diyebileceğimiz bir hareketle zaferle sonuçlanmışsa hiç kuşkunuz olmasın, yine benzer bir hareket olan AK Parti, seçimlerden zaferle çıkacaktır.’’

Din eksenli yapılacak siyasetin dine, etnik milliyetçilik eksenli siyasetin de milliyetçiliğe zarar verdiğini belirten Toptan, ‘’Din ve etnik milliyetçilik üzerine yapılacak siyaset yarışı, Türkiye’yi ve Türk insanını yaralar. Geçmişte bunun acısını çok derinden yaşamış bir millet olarak artık önümüzdeki süreçte böyle olumsuz şartları tekrar yaşamak istemiyoruz. Bunu CHP’ye anlatmakta zorluk çekiyoruz’’ diye konuştu. Toptan, daha sonra gazetecilerin Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili sorularını da cevapladı. Anayasanın emrettiği sürecin sürdüğünü belirten Toptan, şunları söyledi: ‘’Partimizde cumhurbaşkanı adayı olabilecek, Anayasanın aradığı ehliyete sahip 250 kişi var. Henüz aday ortaya çıkmış değil. AK Parti, bu süreci işletiyor. Genel Başkanımızın söylediği her şey gerçekleşiyor. Bunlar tartışılacak, speküle edilecek. Laik düzenin en büyük güvencesi bugünkü AK Parti hükümetidir, Türk halkıdır. Eleştiri olur, lehte, aleyhte söylenenler olur, bu eleştirilerin yapılması lazım. Eleştiri olmadan demokratik toplum yaratmak mümkün değil.’’

/ BALIKESİR

27.03.2007


 

Çelik: Görsel medya okuma alışkanlığını bitiriyor

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, görsel medya araçlarının artmasının okuma alışkanlığını olumsuz yönde etiklediğini belirterek, ‘’Yazılı kültürü hayatından çıkaran toplumların sadece seyrettikleriyle yetinmeleri o ülkelerin kültürel felaketi olur’’ dedi.

Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığına bağlı arşiv kütüphanesinin yeniden düzenlenerek hizmete açılması dolayısıyla düzenlenen törene katıldı. Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 20 bin kütüphane ve 30 milyon adet kitap bulunduğunu bildirdi. Görsel medya araçlarının artmasının kitap okuma alışkanlığını olumsuz yönde etkilediğini ifade eden Çelik, şöyle konuştu:

‘’Yazılı kültürü hayatından çıkaran toplumların sadece seyrettikleriyle yetinmeleri o ülkelerin kültürel felaketi olur. Çünkü sadece gözümüze hitap edip, akıp geçen görsel eserler hiçbir zaman kitabın yerini tutmaz. Kitapta hayali bir dünya var. Okuduğumuz bir kitabı üzerinden yıllar geçse bile kolay kolay unutamayız ama seyrettiğimiz bir filmi kısa süre sonra unuturuz. Hiçbir şey kitabın yerini tutmaz. Kitabın kokusunu hissetmek, kitapların içerisinde olmak, onlarla haşir neşir olmak bir toplumun özlem duyması gereken şeyler olmalıdır.’’Kütüphane Haftası’nda anne babaların da ne kadar kitap okudukları konusunda özeleştiri yapmaları gerektiğini kaydeden Çelik, ‘’Çocuklarına ‘kitap oku’ tavsiyesinde bulunan anne baba kendisini sorgulamalıdır. ‘Ben dizi seyretmekten ne kadar vakit ayırarak kitap okuyabiliyorum?’. Şüphesiz ki televizyon hayatımızda bir boşluğu dolduruyor. Ama Amerikalılardan sonra en çok televizyon seyreden milletin Türk milleti olduğunu göz ardı etmeyelim. Kendimizi o sihirli kutuya mahkum etmemeliyiz’’ diye konuştu.

/ ANKARA

27.03.2007


 

Arınç komutanları ağırladı

TBMM Başkanı Bülent Arınç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Işık Koşaner’i makamında kabul etti.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt ile Kara Kuvvetleri Komutana Orgeneral Başbuğ ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Koşener’i, başkanlık girişinde TBMM Genel Sekreteri Rauf Bozkurt ile TBMM Başkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Baytekin karşıladı. Görüşme, basına kapalı olarak gerçekleşti.

/ ANKARA

27.03.2007


 

MEB'den teknoloji atağı

Bilişim teknolojilerindeki gelişmeleri eğitime yansıtmak amacıyla çalışmalar yapan Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), son dört yıl içinde 554 bin bilgisayarı okullara gönderdi. Bakanlığın illere gönderdiği bilgisayarların önemli bir kısmı ‘Bilgisayarlı Eğitime Destek’ kampanyasından tedarik edilirken, geri kalanlar kamu kaynakları ile karşılandı.

MEB’in gönderdiği bilgisayarla birlikte eğitim kurumlarında teknolojik gelişmelere paralel olarak dersler sürdürülüyor. MEB, teknolojiyi en yakından takip eden ve bunu okullarda uygulatan kamu kurumlarının başında geliyor. MEB, bu amaçla bugüne kadar, bütün eğitim kurumlarının ADSL ile internete bağlanması, sınavlara ilişkin bütün başvuruların internetten yapılması, okullara Bilişim Teknolojisi Sınıfları kurulması, eğitim portalı, internet sitelerine belli bir standart getirilmesi gibi çalışmalar hayata geçirdi. MEB, bu çalışmalara altyapı oluşturulması amacıyla okullara rekor düzeyde bilgisayar gönderildi. Bakanlık, eğitim kurumlarının hizmetinde kullanılmak üzere son dört yıl içinde toplam 554 bin bilgisayarı illere gönderdi.

/ ANKARA

27.03.2007


 

Anayasa Mahkemesi, ‘Torba Kanunu’nu görüşecek

Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda “Torba Kanun’’ olarak bilinen, Devlet Memurları ve Emekli Sandığı Kanunu başta olmak üzere bir dizi kanunda değişiklik öngören 5335 sayılı Kanun’un bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması talebini yarın esastan görüşecek.

CHP’nin Kanunun iptali ve yürürlüğünü istediği hükümler arasında, Sağlık Bakanlığı kurum ve kuruluşları ile bağlı kuruluşlarındaki muayene, teşhis, tedavi, laboratuvar, tetkik ve tahlil işlerini, aşı, ilaç, serum, insan kanı ve kan ürünleri imali ile istihsal veya imal edilecek diğer maddelerin belirlenen tarife üzerinden fiyatlandırmaya yetkili kılan madde de bulunuyor.

/ ANKARA

27.03.2007


 

SHP'den CHP'ye: Asker üzerinden siyaset, ateşle oynamaktır

Son günlerde CHP’nin asker üzerinden siyaset yapmasına SHP’den eleştiri geldi. Partisinin seçim çalışmalarını yerinde görmek amacıyla Diyarbakır’a gelen SHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Gülcegün, CHP lideri Deniz Baykal’a seslenerek “Asker üzerinden siyaset yapmak, ateşle oynamaktır” dedi.

CHP’nin günlük demeçlerle vakit geçirdiğini dile getiren Gülcegün, “Asker üzerinden siyaset yapmak ateşle oynamaktır. Askeri tahrik etmek veya onları belli şeylere davet etmek; bugün Avrupa Birliği’ne aday olmak isteyen bir ülkemize sorun getirir. Çok tehlikeli bir siyaset bu” diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın SHP-HEP ittifakı sebebiyle eleştirdiği CHP Genel Başkanı Baykal’ın, ittifaka karşı olduğu için SHP’den ayrıldığını açıklamasını da değerlendiren Gülcegün, kayıtlarda mevcut olan bir ittifakı inkar etmenin yanlış olduğunu söyledi. 1991 yılında Deniz Baykal ile birlikte seçildiklerini hatırlatan Gülcegün, SHP Parti Meclisi’nin çoğunluğunu Baykal’ın arkadaşlarının oluşturduğunu vurguladı. İttifak görüşmelerinde parti meclisinin aldığı kararların büyük bir çoğunluğunun Baykal’ın arkadaşlarının oyları olduğuna dikkat çeken Gülcegün, “Bunu inkar etmek uygun değil. Çünkü bunlar kayıtlarda mevcut. O dönem kimler milletvekili seçilmiş belli. 1994 yılında 6 parti ile güç birliği yaptık, Demokratik Güç Birliği adı altında. O görüşmeleri yaparken CHP tarafından bir heyetin DEHAP’a gelip ‘Vazgeçin bu oluşumdan, gelin bizimle yapın.’ dediğine bizzat ben tanığım.” şeklinde konuştu.

/ DİYARBAKIR

27.03.2007


 

Silopi'de 1 terörist teslim oldu

Şırnak’ın Silopi ilçesinde, bir terörist teslim oldu.

Şırnak Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, güvenlik güçlerince terör örgütü PKK mensuplarının teslim olmaları konusunda örgüt mensuplarının aileleri ile yapılan görüşmeler sonucu, örgütten kaçan bir teröristin dün Silopi ilçesinde teslim olduğu belirtildi.

/ ŞIRNAK

27.03.2007


 

Van’da köylülerin yol çilesi

Van’ın Muradiye ilçesine bağlı bazı köylerde karların erimesiyle birlikte oluşan çamur sebebiyle ulaşım güçlükle sağlanıyor.

İlçeye bağlı Dinçbaş, Yukarı ve Aşağı Demirtepe, Eski Tansu ve Ziyaret Mahallesi köylüleri kışın kardan, ilkbaharda ise çamurdan dolayı ulaşım konusunda büyük sıkıntı yaşıyor. Ulaşımdaki zorluklar sebebiyle ilçeye gitmek istemediklerini belirten Dinçbaş köyünde yaşayan Sıddık Öztürk, Dinçbaş, Eski Tansu Köyü, Aşağı ve Yukarı Demirtepe, Ziyaret Mezrası köylerinde okul olmadığı için öğrencilerini ilçedeki YİBO’ya gönderdiklerini ve öğrencilerin hafta sonu evlerine geldiklerinde çamur nedeniyle 3 kilometrelik yolu ancak 2 saat içerisinde aştıklarını söyledi. Kışın kar sebebiyle ilkbahar ise çamur nedeniyle çile çektiklerini anlatan Öztürk, en önemli dört ihtiyaçlardan olan okul, yol ve su sorunlarının bulunduğunu ve buna devletin bir çare bulmasını istedi.

/ MURADİYE

27.03.2007


 

İstanbul lâleleri erken açtı

İstanbul, bu yıl ilk kez erken açan lâleleriyle bahara ‘’merhaba’’ dedi. Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü, geçen yıl şehir genelinde dikilen ve Nisan ayından Mayıs’a kadar süren lâlelerin daha uzun süre görülmesi ve baharın farklı yaşanması amacıyla yeni bir uygulamaya gitti. Bu kapsamda ilk kez farklı bir teknikle erken, normal ve geç açan 3 tür lâle ekimi yapıldı.

Erken açan lâle türleri, 15 Mart’tan itibaren İstanbullular’a ‘’merhaba’’ demeye başladı. Nisan’da normal zamanda açan türler kendini gösterecek ve ardından geç açan türler devreye girecek. Böylece 15 Mayıs’a kadar 60 gün boyunca kent genelinde lâleler görülecek.

Park ve Bahçeler Müdürlüğü, bahar hazırlıkları çerçevesinde 9 milyon 200 bini lâle soğanı, 3 milyonu da sümbül ve nergis olmak üzere toplam 12 milyon 200 bin soğanlı bitki dikti. Konya’da üretilen ve tanesi 200 YKr, dikim bedeli de 50 YKr olan lâlelerin İstanbul’a toplam bedeli, 3 milyon YTL oldu.

/ İSTANBUL

27.03.2007


 

Manisa'ya 7. kardeş şehir Sudan'dan

Manisa Belediyesi, 467. Uluslararası Mesir Festivali’ne davetli olarak gelen Sudan’ın Bahri Belediyesi ile kardeş şehir anlaşması imzaladı. Belediye Encümen Salonu’nda düzenlenen törende imzalar, Sudan geleneklerine uygun olarak yeşil mürekkepli kalemle atıldı.

Törene, Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar, Bahri Belediye Başkanı Cevadetullah Osman Süleyman, Hartum Belediye Başkanı El Şeyh El Beşir Ebu Kasavi, Manisa Belediye Başkan Yardımcısı Recep Kafes, Manisa Belediye Meclis Üyesi Fatih Özer, Belediye Kültür Danışmanı Erkut Tanrısevsin ile Sudan’daki Manisalıların açtığı okulun mühendisi Mehmet Songür katıldı.

Bahri Belediye Başkanı Cevadetullah Osman Süleyman, imzadan önce, ‘’Biz Sudan’da resmî protokollerde yeşil mürekkepli kalem kullanırız. Kardeşlik anlaşmasını da bu kalemle imzalamak istiyorum’’ dedi.

Manisa Belediye Başkanı Bülent Kar ise Almanya’nın Inglosdtad, Kıbrıs’ın Güzelyurt, Kırgızistan’ın Oş, Tunus’un Manastır, Bosna Hersek’in Prijedor ve Makedonya’nın Üsküp şehirlerinin ardından, geçen ay Türk okulunun açılışının yapıldığı Sudan’ın Bahri Belediyesi ile bugün kardeşlik anlaşması imzaladıklarını bildirdi. Manisalıların Sudan’da yaptırdığı okulun açılışında yoğun bir ilgi gösterildiğini belirten Kar, başlattıkları ilişkileri geliştirmek, devam ettirmek amacıyla kardeş şehir olmaya karar verdiklerini söyledi.

Bahri Belediye Başkanı Süleyman da Mesir Festivali için Manisa’ya dâvet edildiklerini, burada güzel günler geçirdiklerini belirtti. Manisalıların Sudan’da açtığı okulu ‘’bir borç olarak gördüklerini ve bu borcu ödemek için kardeş şehir olmaya’’ karar verdiklerini bildiren Süleyman, ‘’Artık iki kent birbirinin kültür, bilgi ve becerilerinden yararlanacak. Umarım bu anlaşmamız iş ilişkilerine de yansır’’ dedi.

HARTUM DA KARDEŞ ŞEHİR OLMAK İSTİYOR

Protokol törenine katılan Sudan’ın başşehri Hartum’un Belediye Başkanı El Şeyh El Beşir Ebu Kasavi ise Hartum Belediyesinin de Manisa Belediyesi ile kardeş şehir olmak istediğini kaydetti. Kasavi, ’’Umarım biz de bir gün bu düşüncemizi hayata geçireceğiz’’diye konuştu. Konuşmaların ardından Manisa ile Bahri belediyeleri arasında ‘’Kardeş Şehir Protokolü’’ imzalandı.

/ MANİSA

27.03.2007


 

Emniyetten ailelere, ahlâk telkini

Emniyet Genel Müdürlüğü, giderek artan çocuklara cinsel taciz konusunda ailelere, çocuklarını bu konuda uyarmalarını, millî ve ahlaki değerleri telkin edilerek, iyi fiilde bulunduğun da çocuğun takdir edilmesi gerektiğini tavsiye ediyorlar.

Müdürlüğün resmî internet sitesinde yayınladığı tavsiyelere göre, çocukların aileleriyle her şeylerini paylaşabilmelerinin önemli olduğu belirtilirken, ailelerin çocuklarını yabancı kişilere ve onlara güvenmemeleri konusunda uyarması gerektiği ifade ediliyor. Ailelerin çocuklarının ev dışında nerelerde vakit geçirdiğini iyi takip etmesi gerektiği ve çocuklarıyla akşam belli bir saatte evde olması konusunda uzlaşmaya varmaları gerektiği vurgulanıyor. Sitede ailelerin çocuklarını bilgilendirmesi konusuna da yer verilirken, özellikle çocukları cinsel konularda bilgilendirmenin önemine değiniliyor. Ailelerin çocuklarını bu konuda sürekli uyarmasının, sorunun önlenmesinde önemli bir rol oynadığının da yer aldığı bilgilere göre, çocuklara tehlikenin her yerden gelebileceği ve özellikle hangi bölgelerin tehlikeli olabileceği konusunda çocukların uyarılması gerektiği, millî ve ahlâkî değerlerin telkin edilerek, iyi fiilde bulunduğun da çocuğun takdir edilmesi gerektiğinin de altı çiziliyor.

/ KONYA

27.03.2007


 

Cinnet toplumu olduk

Konya-Karaman Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Ömer Karahan, tıpta geleceğin branşlarının genetik, psikiyatri ve geriatri olduğunu belirterek, ‘’Türkiye cinnet toplumu haline geliyor. Özellikle ülkemizde, psikiyatri gibi sosyal alanda tıp hizmeti verecek doktorlara daha çok ihtiyaç olacak’’ dedi.

Prof. Dr. Karahan, başta tıp fakülteleri olmak üzere eğitim kuruluşlarında branşlaşmanın batıdaki gelişmelerle paralel gittiğini söyledi.

Bütün dünyada sağlık hizmetlerinin temel sağlık hizmetleri, devlet eğitim hastahaneleri ve tıp fakülteleri şeklinde ayrıldığını belirten Karahan, ‘’Tıp fakültelerinde branşlaşma var, ancak devlete bağlı eğitim hastahanelerinde biraz daha geride. Çünkü yan dal uzmanlığı için yasalarda boşluk var, bununla ilgili yönetmelik yok. Nefroloji, hematoloji gibi yan dal ihtisaslı alanlarda kurumlar, eleman eksikliğinden tam randımanlı çalışamıyor’’ dedi.

BİLGİ BİRİKİMİ, HIZLI

OKUMAYLA 12 YILDA ANCAK

Tıpta bütün alanlarda çok hızlı gelişmeler yaşandığını, bunları her hekimin takip etmesinin mümkün olmadığını belirten Karahan, ‘’Dar alanda derinlemesine çalışmalar yapılması önemli. Modern tetkik ve tedavi hizmetlerini verebilmek için branşlaşma şart. Örneğin genel cerrahi, dahiliye gibi tıbbın ana branşlarında bilgi birikimine, günde 13 saat, dakikada yaklaşık bin kelime dediğimiz hızlı okuma yöntemiyle çalışılarak 12 yılda sahip olunuyor’’ diye konuştu.

GELECEĞİN BRANŞLARI

Tıpta geleceğin branşlarının genetik, psikiyatri ve geriatri olduğunu ifade eden Karahan, şunları kaydetti: ‘’Hastalıkların anne karnında önlenmesi, genlere müdahale şeklinde olduğu için genetik alanı önem kazanıyor. Dünyada ve Türkiye’de sosyal problemler gittikçe artıyor. Türkiye artık cinnet toplumu haline geliyor. Bu nedenle özellikle ülkemizde, psikiyatri gibi sosyal alanda tıp hizmeti verecek doktorlara daha çok ihtiyaç olacak. Ayrıca yaşlı nüfus oranının artmasına bağlı olarak, yaşlılık tıbbı dediğimiz geriatri önem kazanacak. Yaşlı oranının artması, fiziksel tıp ve rehabilitasyon alanında açık meydana getirecek.’’

/ KONYA

27.03.2007


 

Risâle-i Nur modeli okullarda okutulmalı

Yrd. Doç Dr. Muammer Gürbüz, Risâle-i Nur’un okullarda ders olarak okutulması gerektiğini söyledi. Risâle-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi tarafından düzenlenen “Risâle-i Nur’da Sevgi” konulu konferansta konuşan Gürbüz, “Türk eğitim sisteminde, okullarda Risâle-i Nur metodları sistemli bir şekilde ders olarak okutulmalıdır” dedi.

Sunuculuğunu Hidayet Yıldız’ın yaptığı, Risâle-i Nur Enstitüsü Ankara Şubesi tarafından Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Risâle-i Nur’da Sevgi” konulu konferans Ali Demir’in okuduğu aşr-ı şerifle başladı. Ramazan Yıldırım’ın okuduğu “Gönüller Fatihi Aziz Üstada” şiirinin ardından konferansın açış konuşmasını Ömer Peker yaptı.

RİSÂLE-İ NUR’U OKUYAN İMANINI KURTARIR

Bediüzzaman Haftasının “sevgi” konusuyla Türkiye’nin bir çok beldesinde işlendiğini hatırlatan Peker, “Kendi iç âlemimizden başlayıp etrafımıza, çevremize doğru baktığımızda müsbet şeylerin temelinde sevgi olduğunu ve olumsuz şeylerin de özünde sevgisizlik bulunduğunu görebiliriz. Dostluklar, paylaşmak, acımak, yardımlaşma, dayanışma, birlikte büyük işler başarmak gibi olumlu şeylerde de hep sevgi esastır. İnsanın gerek ferdî hayatının gerekse içtimâî hayatının sağlıklı ve huzurlu olması için sevgi anahtar konumdadır” dedi.

Risâle-i Nur’un, insanların imanlarını kurtarmasında önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Peker, “Risâle-i Nur, dünya savaşları sonrasında, insanlığın geçirdiği buhranlar, dinsiz felsefe ve medeniyet anlayışının getirdiği felâketlerden kurtulmasını sağlayacak çareler getirmiştir. İnsanlık bunlara ekmek gibi, su gibi, hava gibi muhtaçtır. İçinde bulunduğumuz asrın hayat şartları, dünya nizamı ve görüşü karşısında imanın takviyesi ile bu milletin mazisine uygun bir şekilde yeniden şahlanmasıdır. Risâle-i Nur’u okuyan ve ondan ders alan herkes imanını ve dolayısıyla ebedî hayatını kurtarabilir. Hayatına müsbet bir akış ve istikamet verebilir. Böylece bütün bu olumsuzlukların içinde dahi cennetâsâ bir hayat yaşayabilir” şeklinde konuştu.

SEVGİ, İNSANI ALLAH’A BAĞLAR

İslâmın çok önemli ahlâkî kaideler koyduğunu, bunlardan birinin de insan sevgisi olduğunu ifade eden Araştırmacı-Eğitimci Yrd. Doç. Dr. Muammer Gürbüz, başta Kur’ân-ı Kerim âyetleri ile Peygamberimiz’in (asm) hadis-i şeriflerinde sevgi ve kardeşliğe yönelik mesajlar olduğuna dikkat çekti. Gürbüz; Yunus Emre, Mevlânâ, Hacı Bektaş ve Bediüzzaman Hazretleri’nin bu mesajlardan aldıkları ilham ile eserlerini insanlığa sunduklarını belirtti.

Konuşmasında tabiatta cereyan eden olaylardan örnekler veren Gürbüz, “Sevgi bir tesanüddür, teavündür. Kâinat, sevgi üzerine yaratılmış, çirkinliğe, sevgisizliğe asla yer verilmemiştir. Sevgi, insanı Allah’a bağlayan bir bağdır. Öyle ise kâinata mânâ-yı harfiyle bakmak gerekir” dedi.

Bediüzzaman’ın, iman hizmetlerini yürütürken bir çok sıkıntı, eza ve cefalara maruz kaldığını ifade eden Gürbüz, “Bediüzzaman, kalbindeki sevgiyi hep muhafaza ederek tüm sıkıntılara göğüs germiştir. Kendi idamına çalışanların Risâle-i Nur’larla imanlarını kurtarmaları halinde onlara haklarını helâl edeceğini söylemiştir. Cemiyetin iman selâmeti yolunda ahiretini de feda ettiğini söyleyerek sevgide fedakârlığın en güzel örneğini sergilemiştir” şeklinde konuştu.

Ailelerin çocuklarına sevgi ve güleryüzle yaklaşmaları, dinî eğitimlerini zamanında, doğru olarak vermeleri gerektiğine işaret eden Gürbüz, okullarda Risâle-i Nur metotlarının uygulanması gerektiğine işaret etti.

Gürbüz, “Türk eğitim sisteminde, okullarda Risâle-i Nur metotları sistemli bir şekilde ders olarak okutulmalıdır. Yoksa tehlike büyük ve korkutucudur. İslâmın ter ü taze metotları bu gençliğin kurtuluşu olacaktır. Nur talebeleri emniyetin, sevginin ve barışın güvencesidirler. Hiçbir zaman anarşi ve teröre bulaşmamış, siyasetin oyuncağı olmamışlardır” dedi.

İbrahim Doğru - A. İhsan Kaya / ANKARA

27.03.2007


 

Samsun’da sevgi yağmuru

Çağımızın Mevlânâsı Bediüzzaman'ın sevgi seli Samsun’u da içine aldı. Vefatının 47. yıldönümü, çevre il ve ilçelerin iştiraki ile Yeni Asya gazetesi ve Yeni Eğitimciler Derneği Samsun Şubesi tarafından organize edilen program Samsun İslâm Vakfı Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

Halkın yoğun ilgi gösterdiği program, Yücel Aydın Hocaefendinin Kurân-ı Kerim tilâveti ile başladı. Programın devamında açış konuşması yapan Yılmaz Taşova, “Yeni Eğitimciler Derneği ve Yeni Asya gazetesi olarak Hazreti Üstadı anmak bir eğitim ve vatan borcudur. Üstada olan vefa borcumuzu bu sosyal faaliyetlerle ödemeye çalışıyoruz. Çünkü Türkiye ve dış dünyada bugün sevgiye daha çok muhtacız” diye konuştu.

Programın devamında Ali Ulvi Kurucu’nun yazmış olduğu ‘Mücahit’ adlı şiir sinevizyon eşliğinde izleyicilere sunuldu. Daha sonra “Bediüzzaman ve Sevgi” konulu konferansını sunmak üzere Yeni Asya Gazetesi yazarlarından Araştırmacı-Yazar Halil Uslu kürsüye dâvet edildi. Uslu dinleyicilerle diyalog kurarak ve nükteler yaparak “Bedüzzaman ve Sevgi” üzerine sayısız misaller verdi. Uslu konuşmasına özetle, “Hz. Bediüzzaman ve emsali gönül sultanları manevî köprülerdir, nasıl ki, İstanbul’un devasâ köprüleri insanları bir kıtadan bir kıtaya götürüyorlarsa, bu aziz zatlar da, çağın anlayış ve idrakine göre insanlara muhatap olup, onları Fahr-ı Kâinat Efendimize (asm) ve Cenab-ı Allah’a götürüyorlar. Gerçek bu. Meslek ve meşrep ayrı olabilir.. Fakat; hedef, gaye, mefkûre aynı... Aramızdaki fark, biz Ahmed'i, Mehmed'i, Ömer'i, Ali'yi kucaklıyoruz, onlar çağları kucaklıyorlar. Biz kendimize reçete yazarken, onlar çağ ve çağlara sevgi ve muhabbet reçetesi yazmışlar, yazdıklarını yaşamışlar, yaşadıklarını yazmışlar” sözleriyle başladı.

“23 Mart 1960 tarihinde Hakk’a yürüyen, Hz. Bediüzzaman'ı bu duygu ve düşüncelerle 47. sene-i devriyesinde anıyoruz. UNESCO, Mevlânâ’yı vefatının 700. senesinde andı. Bu sene ise Hz. Mevlânânın doğumunun 800. senesi. Bu itibarla ‘Mevlânâ ve Sevgi Yılı’ olarak tekrar dünyaca anılıyor. Yakın tarihlerde, UNESCO Bediüzzaman'ın dünya çapında sevgi gününü ilân edecektir.

Hz. Mevlânâ 7 asır önce Divan-ı Kebir eserinin bir rubaisinde diyor ki: “Canında bir can var, o canı ara. Beden dağında bir mücevher var, o mücevherin madenini ara. Ey yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara; ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara” diyen Uslu sözlerini şöyle sürdürdü: “Çağımızın Mevlânâ’sı kabul edilen Hz. Bediüzzaman ise 1927' lerde 24. Sözde ‘Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur, hem şu kâinatın râbıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır. İnsan kâinatın en cami’ bir meyvesi olduğu için, kâinatı istilâ edecek bir muhabbet, o meyvenin çekirdeği olan kalbine derc edilmiştir’ der.

Hz. Bediüzzaman ‘Aşk-ı mecazi aşk-ı hakaik’ten dem vurur. Aşk-ı hakaik zararsız sevgidir. Hz. Mevlânâ ‘Aşksız insan kanatsız kuşa benzer’ der. Karakolda biten aşk var. Kâ’bede devam eden aşk var. Hapishanede biten aşk var. Seccadede devam eden aşk var. Kara sevda! Neyin kara sevdası olacağız? Fahr-ı Kâinatın kara sevdalısı. Hz. Mevlânânın, Hz. Bediüzzaman'ın. O zaman cennetâsâ olur. Sevgi kişiden başlar, cemiyete yayılır."

SEVGİ ENERJİSİNİN KONTROLÜ

“Elektrik enerjisinin kontrolü var ve olmalı. Peki sevgi enerjisinin kontrolü yok mu?” diye soran Uslu, “Millî Eğitim Bakanı açıklıyor. Türkiye’de 2006 itibarıyla okullarda günde ortalama 21 olay yargıya ve disipline intikal etmiş. Emniyet Genel Müdürlüğü 2006 yılı raporunda açıklıyor “Türkiye’de her 39 saniyede bir suç işlenmiş. TBMM Sokak Çocukları Komisyon Başkanı açıklıyor “Türkiye’de 30 bin sokak çocuğu bulunuyor ve 40 bin çocuk adliyeye intikal etmiş. Devlet Bakanlığı açıklıyor: Türkiye’de son 5 yıl içinde “Aile içi şiddetten aile içinde bin 300 civarında kız ve kadın öldürülmüş. Türkiye adliyesi açıklıyor 2007 yılı itibarıyla 220 bin resmî boşanma dosyası mahkemelerde bulunuyor ve artış devam ediyor.

2006 yılı Mi'rac gecesinde 15 büyükşehir stadyumlarında koro halinde küfürlerin yapıldığı ve gençlerin birbirini bıçakladığı bir Türkiye’de ve ardı ardına sığınma evlerinin açıldığı, on binleri aşkın kişinin huzur evlerinde yatmaya mecbur kılındığı ve devlet yoksullar yurdunda kalan 10 binleri aşkın kimsesiz çocuklara yapılan işkencelerin ve ahlâksız işlemlerin ayyuka çıktığı bir Türkiye’de ve 524 ceza evinde yatan on binleri aşan mahkûmun, yüzde 80'inin genç olduğu bir Türkiye’de, gerçek sevgiye ne kadar mecbur kaldığımız ortadadır. Sevgiyi bunlardan kim alıp götürmüş?” diye konuştu.

Sevginin temelinde dinin ve imanın bulunduğunu dile getiren Uslu, “Bütün saydığım rakamlar ve gerçek tesbitler, ağlamakla ve belirtmekle bitmez. Bunu bilenlerin veya bu tesbitleri yapanların çarelerini sunmaları bir vatan ve insanlık borcudur. Türkiye’de hükümetler, görevli bakanlıklar, 2 bin sivil toplum kuruluşu, 10 bin vakıf ve 85 bin dernek ve anne-babalar, okuyan ve nüfusun üçte birini teşkil eden genç nesillere ve öğrencilere A, B, C vitaminini verdikleri gibi, iman vitaminini ve gerçek sevgiyi de vermeleri, Türkiye’nin geleceği için en büyük hizmettir. A, B, C vitaminini verenler, iman vitaminini vermezlerse, sevginin neresindeler?

“Elektrik direğinin üstündeki kediyi kurtaranlar, insanları aynı sevgi ile kurtarmalıdırlar. Ormanların kralı aslan yavruları için aç kalıyor, bizler de bu ülkenin aslanlarıyız, aziz vatanımıza sahip çıkmak gerçek sevgidir. Ülkemizin bölünmez bütünlüğü için, sevgiden başka, kardeşlikten başka çıkar yol yoktur. Nerde kaldı “Vatan sevgisi imandandır” Kıbrıs'ta, Çanakale'de şehit olanlar kimdi?” ifadelerini kullandı.

MEVLÂNÂ VE BEDİÜZZAMAN’IN

ESERLERİ OKUTULMALI

“Madem ki: UNESCO, Mevlânâ’yı 2007 itibarıyla bütün dünyada anıyor, Türkiye’nin Millî Eğitim, Adalet, İçişleri ve Sağlık bakanlığı kendi okul ve birimlerinde Hz. Mevlânâ’nın ve Hz. Bediüzzaman’ın eserlerini ders kitabı olarak okutmalıdırlar. Türkiye’nin üçte biri okumaktadır. Türkiye’nin geleceği için okutulmalıdır” diyen Uslu, şöyle devam etti;

“İşte sevginin, saygının ve müsbet hareketin bariz örneği: Hz. Mevlânâ döneminde, Konya’da kilise, havra, sinagog ve camiler vardı. Hz. Mevlânâ için cami imamı, kilise papazı hiç fark yok. Koca sultan kiliselerin önünde durup buraları yıkın, öldürün demiyor. O diyor ki:

“Gel ne olursan ol yine gel. Kâfir, putperest, Mecusî olsan da yine gel. Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel.. Bir daha dönmemek üzere gel.” Aradan geçen 700 küsur sene sonra çağın Mevlânâsı Hz. Bediüzzaman Said Nursî de 1940 yıllarında Türkiye’nin en acı günlerinde diyor ki : “Bu acib zamanda, imanı bulunan ve fırka-i dâlleden bile olsa onlarla uğraşmamak ve Allah’ı tanıyan ve ahireti tasdik eden Hıristiyan bile olsa onlarla medâr’ı niza noktalarını medâr-ı münakâşa etmemeyi hem bu acib zaman, hem mesleğimiz, hem kudsî hizmetimiz iktiza ediyor.” (Kastamonu Lâhikası)

Bunları gören ve okuyan İtalyan Ord. Prof. Anna Masala 1991 The Marmara Otelinde diyor ki; “O çağda Mevlânâ Celâleddin bu çağda Bediüzzaman Said Nursî...” “Bu sevgi ve müsbet hareketler karşısında Konya’da Türkiye’de ve Batı dünyasında ne oldu?” diye soran Uslu, sözlerini şöyle tamamları; “Konya merkezinde 1100 camiye gelinmiş. İbadet edilmeyen 2 kilise kalmış. Türkiye’de ise takriben 77 bin resmi cami ve 400 kilise bulunmaktadır. Kiliselerin çoğunda da ibadet yapılmamaktadır. Avrupa’da yalnız Almanya, 2.600 camiye gelinmiş ve ibadet edilmektedir. Sevgi olmaz ise bunlar olur mu? Bu itibarla iman vitamini alacağız ve sevgiyi gönüllere ekmeye çalışacağız. Kavga ile çıkış yolu yoktur. Çıkış yolu Bediüzzaman Hazretlerinin gösterdiği muhabbet, ittihad ve sevgi yoludur”

Konuşmasının ardından yoğun alkış alan Uslu’ya programa katılımından dolayı bir çiçek takdim edildi. Daha sonra İbrahim Sadri’nin seslendirdiği “Bir Demet Gülle Geldik Sana” adlı sinevizyon gösterimi izleyiciler tarafından beğeni ile izlendi. Sinevizyon gösteriminin ardından programa katılan Samsun Milletvekili KİT Komisyon Üyesi Ahmet Yeni söz isteyerek bir teşekkür-tebrik kapanış konuşması yaptı. Program sonunda Yeni Asya Neşriyatı kitapları sergilendi ve büyük ilgi gördü.

Nurullah Özen - Mehmet Kaplan / SAMSUN

27.03.2007


 

Polis dünyanın en uzun bayrağıyla yürüyecek

‘’Polis Haftası’’ etkinlikleri çerçevesinde 8 Nisan Pazar günü düzenlenecek ‘’4. Geleneksel Polis-Halk Yürüyüşü’’nde bir kilometre uzunluğundaki Türk Bayrağı açılacak.

İstanbul Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada, Türk Polis Teşkilâtının 162. kuruluş yıldönümü dolayısıyla gerçekleştirilecek ‘’Polis Haftası’’ faaliyetleri çerçevesinde 8 Nisan 2007 Pazar günü saat 11.30’da ‘’4. Geleneksel Polis-Halk Yürüyüşü’’ düzenleneceği bildirildi.

Açıklamada, Mecidiyeköy otobüs duraklarında saat 11.00’den itibaren toplanmanın başlayacağı ve saat 11.30’da Büyükdere ve Halaskârgazi Caddelerini takiben Taksim Meydanı’na kadar yürüyüş yapılacağı, bu sırada dünyanın en uzun Türk Bayrağı olan bir kilometre uzunluğundaki bayrağın açılacağı kaydedildi.

/ İSTANBUL

27.03.2007


 

Sosyal güvenlik kurumları kendini finanse edemiyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Enis Yeter, sosyal güvenlik kurumlarının, topladıkları primlerle kendilerini finanse edemez durumda olduğunu söyledi.

Çanakkale’de düzenlenen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Marmara Bölge Toplantısı’na katılan Bakanlık Müsteşarı toplantının amacının hizmetleri yerel bazda görüp problemleri tartışmak ve daha hızlı çözüm üretmek olduğunu, son yıllarda da sosyal ve ekonomik alanda hızlı gelişme gösteren ülkelerin bu başarılarını sosyal diyalog yaklaşımı içinde gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Yeter, ‘’Bizim de bundan sonra sosyal diyaloğu daha çok ön planda tutup, kamu olarak, her şeyi biz biliriz, biz yaparız, anlayışından uzaklaşıp, etkileşim içinde olduğumuz sosyal ortaklarla bir araya gelip, ortak hedefler belirleyip, çözümler üretmemiz gerekiyor’’ dedi. Sosyal güvenlik sisteminin sadece Türkiye’nin problem olmadığını, bütün gelişmiş ülkelerin bile 21. yüzyıl gündemlerini işgal eden konularından biri olduğunu ifade eden Enis Yeter, ‘’Sosyal güvenlik kurumları topladıkları primlerle kendilerini finanse edemez haldeler. 2006 yılında Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur’un açıklarını karşılamak için hazineden aldıkları miktar 23.5 milyar YTL’dir. Bu ciddî bir rakamdır. Bunun zaten böyle gitmeyeceği aşikar, bu yüzden bir denge içinde yapılandırılması gerekiyor. 2005 yılında üç sosyal güvenlik kurumunun toplam sağlık giderlerinin 14.2 milyar YTL iken, 2006 yılında 18 milyar YTL’ye yükseldi. 2 yıl önce ilaca 7 milyar YTL harcanırken, 2006 yılında 8.2 milyar YTL pay ayrıldı. İnsanlara daha sağlıklı yaşamanın bazı reçetelerinin verilebilmesi halinde bu harcamalar azalacak’’ diye konuştu.

/ ÇANAKKALE

27.03.2007


 

Uzlaşı ve diyaloğa ihtiyaç var

Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Zeki Sezer, Türkiye’nin çok zor bir dönemden geçtiğini belirterek, “Bu dönemde her zamankinden çok uzlaşı ve diyaloğa ihtiyacımız vardır” dedi.

Partisinin il kongresine katılmak için Artvin’e gelen DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, son günlerde iç ve dış politikada yaşanan gelişmeler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında önemli mesajlar verdi. Türkiye’nin birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacı olduğunun altını çizen Sezer, Artvin’de karşılaştığı tablo karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Artvin’deki tüm siyasî parti il başkanlarının ve sivil toplum kuruluş temsilcilerinin kendisine topluca çiçek sunmasının diyalog ve uzlaşı açısından memnuniyet verici olduğunu söyleyen Sezer, “Demek ki, Artvin’e uzlaşı ve diyalog gelmiş. Umarım ki bu tüm Türkiye’ye yayılır.” dedi.

Kongredeki konuşmasında CHP lideri Deniz Baykal’a da yüklenen Sezer, “Solda ittifak için arayışlara girdiğimizde sayın Baykal bize ‘partinizi kapatın CHP çatısı altında birleşin’ diyor. Ben de buradan Baykal’a diyorum ki, ne benim ne de bir başkasının DSP’yi kapatmaya gücü yetmez. 8 Nisan’da Ankara’da yapacağımız işsizlik mitingine sayın Baykal’ı davet ediyorum. Eğer Baykal diyalog istiyorsa kendi bayrağını alsın mitinge gelsin. Zaman parti çıkarlarını düşünme zamanı değildir. Zaman birlik ve beraberlik zamanıdır” diye konuştu.

/ ARTVİN

27.03.2007


 

Adalet Bakanlığı bin 42 personel alacak

Adalet Bakanlığı, ceza infaz kurumlarındaki boş kadrolar için bin 42 infaz ve koruma memurunu açıktan atama ile işe alacak.

Adalet Bakanlığı’nca, taşra kadrolarında boş bulunan bin 42 kadrodan 880’i erkek, 130’u bayan olmak üzere toplam bin 10 infaz ve koruma memuru, 32’i ise teknisyen, şoför, aşçı kadrosuna açıktan atama yapılacak. İnfaz ve koruma memurluğu kadrolarına merkezi sınavda en az 70 puan alan ve başvuranlar arasında en yüksek puandan başlayarak çağrılacak adaylar, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarınca yapılacak sözlü sınav sonucuna göre açıktan atama yapılacak. İnfaz ve koruma memuru kadrolarına atanabilmek için en az lise veya dengi okul mezunu olmak, onay tarihinde askerlik hizmetini fiilen tamamlamış olmak, yazılı sınav tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş 30 yaşını bitirmemiş olmak, erkeklerde 170 santimetre, kadınlarda 160 santimetreden kısa boylu olmamak, güvenlik soruşturması olumlu sonuçlanmak gibi özellikler aranacak.

/ ANKARA

27.03.2007


 

Sıcaklıklar normale dönecek

Yağışla birlikte bugün yurdun kuzey ve iç bölgelerinde azalacağı tahmin edilen hava sıcaklıklarının, hafta ortasından itibaren artarak mevsim normallerine dönmesi bekleniyor.

Meteoroloji’ye göre, bugün Marmara’nın doğusu, Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu, Doğu Akdeniz kıyıları ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğu kesimlerinde görüleceği, yurdun iç ve batı kesimlerinin ise parçalı ve az bulutlu geçeceğinin tahmin edildiği kaydedildi.

Yarın Orta ve Doğu Karadeniz, Doğu Akdeniz, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgeleri ile Sivas ve Yozgat çevrelerinin yağışlı, iç ve batı bölgelerin az bulutlu geçmesi bekleniyor. Yağışların genellikle yağmur, bugün Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzeyinde, Salı ve Çarşamba günleri Doğu Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Anadolu’nun kuzeyi ile Sivas ve Yozgat çevrelerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor.

Hava sıcaklığının bugün yağışla birlikte yurdun kuzey ve iç bölgelerinde 2 ila 4 derece azalması, ancak hafta ortasından itibaren tekrar artarak mevsim normallerine dönmesi bekleniyor.

/ ANKARA

27.03.2007


 

Okula patenle gittiler

Edirne’de, Belediye Encümeni’nin aldığı karar doğrultusunda minibüs hatlarının değiştirilmesini protesto eden Edirne Minibüsçüler, Midibüsçüler ve Otobüsçüler Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi’nin (Serhad Birlik) bugün sefer yapmamasından mağdur olan öğrencilerden bazıları okula patenle gittiler.

Edinilen bilgiye göre, Beykent Koleji 10. sınıf öğrencisi Şeyda Petra Sara Bodenstaff (18) ve İlhami Ertem Lisesi 9. sınıf öğrencisi Esra Tulia Monolya Bodenstaff (15), bugün Serhat Birlik minibüslerinin sefere çıkmaması sebebiyle, şehir merkezine 7 kilometre uzaklıkta olan Avrupa Kent semtinden patenle okula gittiler.

Bodenstaff, Serhat Birlik’in habersiz eylem yapması sebebiyle çok sayıda öğrencinin mağdur olduğunu belirtti. Bodenstaff, şunları kaydetti: ‘’Bizim oraya sadece 4 nolu Serhat Birlik minibüsü geldiğinden sabah hiçbir öğrenci okula gidemedi. Ailesinin aracı olanlar çocuğunu okula bıraktı. Biz de okula bisikletle gitmeyi düşündük ama okullarda bisikletimizi bırakacak yer olmadığından mecburen patenlerimizle okula gittik.”

/ EDİRNE

27.03.2007


 

Kasım’da su sıkıntısı ihtimali

İzmit Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU) Genel Müdürü İlhan Bayram, Yuvacık Barajı’nın doluluk oranının Şubat ayı sonu itibariyle yüzde 40 olduğunu, ancak yağışların yeterli olmaması halinde Kasım ayında su sıkıntısı ihtimalinin bulunduğunu bildirdi.

Bayram, şunları kaydetti: ‘’Yuvacık Barajı’nın doluluk oranı Şubat ayı sonu itibariyle yüzde 40, Kasım ayında su sıkıntısı ihtimali var. Ancak panik oluşmasın, gereken önlemi alıyoruz. Sapanca Gölü’nden Yuvacık Barajı’na su hattı inşaatını Ekim ayı sonuna kadar bitireceğiz. 20 bin 600 metre uzunluğundaki hattan yılda 30 milyon metreküp su alacağız. Yağmur 45 gün hiç yağmasa da kentin su ihtiyacı karşılanacak. Gebze Organize Sanayi Bölgesine Denizli göletinden su verilme çalışmaları da sürüyor.’’

/ KOCAELİ

27.03.2007


 

Adım adım kuraklık

Yağış azlığı, mevsimlerin sıcak gitmesi ve bilinçsiz su sarfiyatına bağlı kuraklığın etki-sinin net şekilde gözlendiği Konya Ovasından sonra sırada Harran ve Mezopotamya ovalarının bulunduğu, buralarda da ciddî kuraklık tehlikesinin başgösterdiği belirtildi.

Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Durak, Türkiye’de küresel ısınmanın etkilerinin en bariz şekilde görüldüğü yerlerin başında Konya Ovası’nın geldiğini söyledi.

Mevsimlerin normalden sıcak seyretmesi, yağış oranının azalması ve salma sulama uygulandığı için tarımsal sulamada israfın yaşanması gibi sebeplerle Konya’da su sıkıntısının baş gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Durak, ‘’Küresel ısınmanın etkisiyle Konya Ovası’ndaki göllerin birkaçı hariç tamamı kurudu. ‘Kurumayan bir tek Beyşehir Gölü kaldı’ diyebiliriz’’ dedi. Prof. Dr. Durak, ovada kuraklığın bu yıl kendisini daha şiddetli şekilde göstereceğinin tahmin edildiğini söyledi.

Prof. Dr. Durak, Konya Ovası’nın bütünüyle elden çıkma noktasına geldiğini, sırada ise Türkiye’nin verimli ovalarının başında gelen Harran ve Mezopotamya ovalarının olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: ‘’Harran Ovası ile Fırat ve Dicle arasındaki Mezopotamya Ovası da ciddi kuraklık tehlikesi yaşıyor. Bu 2 ovada 10-15 yıl önce 25-30 metreden alınan yer altı suyu, artık ancak 150-200 metreden alınabiliyor. Toprak salma sulama ve sürekli ekim sebebiyle biyolojik olarak yorulduğu için, verim de azaldı. Sulama imkanları zayıfladığı için tarımsal faaliyetler bundan zarar görmeye başladı. Artık özellikle pamuk eken çiftçi verimden hiç memnun değil.’’

/ KONYA

27.03.2007


 

62 yıllık bakırcı, çırak bulamıyor

Tokat’ta 62 yıldır bakır ve kalaycılıkla uğraşan 79 yaşındaki Hacı Mustafa Yıldız, mesleğini öğretecek çırak bulamamaktan yakınıyor.

Tokat Sanayi Sitesinde bakır ve kalaycılık yapan Yıldız, 1938 yılında sanayide bir ustanın yanına çırak olarak mesleğe başladığını, 1945 yılından bu yana usta olarak bu işi yaptığını söyledi.

İlerlemiş yaşına rağmen aynı istek, heyecan ve özenle san’atını sürdüren, yok olmaya yüz tutan mesleğinin şehirdeki ender temsilcilerinden biri olan Yıldız, bakır ve kalay ustalığını gelecek nesillere yaşatacak çırak bulamamaktan yakınıyor.

Gençlerin bu işe ilgi duymamasından yakınan Yıldız, şöyle konuştu: ‘’Gençler bu işe ilgi duymuyorlar, çünkü teknoloji o kadar ilerledi ki artık bakırdan yapılan eşyalar rağbet görmüyor. Bakır ve kalaydan yapılan eşyaları satın alanlar ise bunu süs eşyası olarak kullanıyorlar. Birkaç sene önce gazetelere ilân vermeme rağmen, bir tane çırak bulamadım. Benden başka Tokat’ta bu işi yapan oğlum ve kardeşim var.’’

/ TOKAT

27.03.2007


 

Bebekli kadınlara soğan sarımsak uyarısı

Sağlık Bakanlığı, soğan, sarımsak, brokoli, karnabahar, acı baharatlar veya kuru baklagiller ve hazır meyve sularının anne sütünün tadını değiştirdiğini açıkladı.

Bakanlık, bu besinlerin emzirme dönemi boyunca az tüketilmesini ya da hiç tüketilmemesini istedi. Sağlık Bakanlığı “Emziklilik Dönemi ve Beslenme” broşüründe, anne sütünün bebek beslenmesinde yeri doldurulamayan bir besin olduğunu belirtti. Anne sütünün, başta ishal olmak üzere bebekleri kansızlıktan ve hayatın ileri dönemlerinde ortaya çıkabilecek bir çok hastalıktan koruduğu kaydedilen broşürde, anne sütünün aynı zamanda hem temiz bir besin olduğu, hem de anne ve bebek arasında psikolojik bir bağın kurulmasını sağladığı bildirildi.

GAZLI İÇECEKLERE DİKKAT

“Bebeğinize ilk altı ayda sadece anne sütü verin ve 2 yaşına kadar emzirmeye devam edin” denilecek broşürde, soğan, sarımsak, brokoli, karnabahar, acı baharatlar veya kuru baklagiller, gazlı içecekler ve hazır meyve sularının anne sütünün tadını değiştirebildiği belirtildi. Broşürde, bu durumun da bazı bebeklerde gaz oluşturduğu, emmeyi reddetme gibi huzursuzluklar oluşturduğu bildirilirken, emziklilere “bu besinleri az sıklıkla tüketin ya da hiç tüketmeyin” teklifinde bulunuldu.

Öte yandan broşürde, emziklilere, D vitaminini karşılamak için güneşten uygun saatlerde düzenli olarak yararlanılması tavsiye edilirken, bebeğin gelişimi için çok önemli bir mineral olan iyodu karşılamak için de iyotlu tuz kullanılması tavsiye edildi.

27.03.2007


 

118, 11811 oluyor

Türk Telekom’un Bilinmeyen Numaralar servisi olan 118, 31 Mart 2007 tarihinden itibaren 11811 telefon numarasından hizmet verecek.

Konu ile ilgili Türk Telekom’un yaptığı duyuruda, Türk Telekom 118 Bilinmeyen Numaralar Servisinin 31 Mart 2007 tarihinden itibaren 11811 numarasından hizmet vereceği belirtildi. Bilinmeyen numaralar danışma hizmeti vermek üzere Telekomünikasyon Kurumu tarafından yetkilendirilecek olan yeni firmaların 118 ile başlayan beş haneli numaraları, bu numaralar hizmete girdiğinde ayrıca duyurulacağı açıklandı.

/ KAYSERİ

27.03.2007


 

Köylülerin bilgisayar merakı

Aydın’ın Nazilli ilçesine bağlı Mescitli köyünde Halk Eğitim Merkezi tarafından açılan bilgisayar kursunu başarıyla tamamlayan 16 kursiyer sertifikalarını AKP Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk’ün elinden aldılar.

Köyde düzenlenen törene AKP Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk’ün yanı sıra , Nazilli Kaymakamı Caner Yıldız, İl Genel Meclis Üyesi Ahmet Eker, Millî Eğitim Müdürü Faruk Ercan, AKP Nazilli İlçe Başkanı Ali Ertürk, Halk Eğitim Merkezi Müdürü Hasan Karakaşlı, Mescitli Köyü Muhtarı Mehmet Dilek ve çok sayıda vatandaş katıldı. Mescitli Köyü Muhtarı Mehmet Dilek, köylerinde açılan bilgisayar kursu sebebiyle emeği geçen herkese teşekkür ederek, köylerinde değişik kursların açılmasını talep etti. Nazilli İlçe Kaymakamı Caner Yıldız ise Nazilli’ye bağlı internetsiz köy kalmayacağını ifade ederek bütün köylerin bilgisayarla tanışacağını söyledi.

/ AYDIN

27.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004