Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Erdoğan: Din de elden gitmiyor, vatan da

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, öfke ve şiddet içeren söylemlerin ne kadar tehlikeli olabileceğinin son menfur hadiselerde hep beraber görüldüğünü belirterek, ‘’Ben ‘Vatan elden gidiyor, din elden gidiyor’ gibi böyle kışkırtıcı söylemlerin genç dimağları nasıl zehirlediğini de iyi biliyorum. Ama bunların peşinde olmadım, olamam. Çünkü vatan yerinde, din de yerinde” diye konuştu.

Erdoğan, ‘’Son Peygamber’’ web portalının açılışı nedeniyle Cemal Reşit Rey Konser Salonunda düzenlenen galada, İslam dininin ‘’barış ve hoşgörü dini’’ olduğunu belirterek, ‘’Mutlak yaratıcının yarattığı insanı nasıl öldürebiliyorsunuz? Buna Türkiye Cumhuriyeti yönetimi olarak, sıradan bir insan olarak da ‘evet’ dememiz mümkün değildir. Kınıyor, lanetliyoruz’’ diye konuştu.

Sıfatı, görevi ne olursa olsun, hiç kimsenin böyle bir görevi olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ‘’Böyle bir hakkımız yoktur. Bir tarafta Yunus’u konuşacağız, bir tarafta sevgililer sevgilisini konuşacağız, ondan sonra hunharca bunları yapacağız. Kabul etmek mümkün değildir’’ dedi.

Erdoğan, barış dininin önderinin izini süren milyonlarca Müslümandan hiçbirinin şiddet, nefret ve kin duygularıyla hareket edemeyeceğini ifade ederek, şunları söyledi:

‘’’Din adına şiddet uygulamanın hiçbir dinî, insanî, hukuki izahı olamaz. İnancına güvenen, inanç hürriyetinden korkar mı? Düşüncesine güvenen düşünce hürriyetinden korkar mı? O zaman bu telaş, bu nefret niye? Her türlü bağnazlık, tahammülsüzlük, demokrasinin düşmanı, insani değerlerin karşıtıdır. Bu, cehaletin bedelidir. Başka bir şey değildir. İşte Malatya’da meydana gelen cinayeti aynı şekilde böyle tanımlıyorum. Ne yazık ki son zamanlarda bizim kültürümüze, inancımıza ve medeniyetimize yabancı bir kin ve nefret edebiyatının yayılmak istendiğini görüyoruz. Öfke ve şiddet içeren bu söylemin ne kadar tehlikeli olabileceğini son menfur hadiselerde hep beraber gördük.’’

“TAHAMMÜLSÜZLÜK VE BAĞNAZLIĞI

‘KİMSE POMPALAMASIN’’

Başbakan Erdoğan, Bu konuda daha önce uyarılarda bulunduklarını ifade ederek, şöyle devam etti:

‘’Ama ben ‘Vatan elden gidiyor, din elden gidiyor’ gibi böyle kışkırtıcı söylemlerin genç dimağları nasıl zehirlediğini de iyi biliyorum. Ama bunların peşinde olmadım, olamam. Çünkü vatan yerinde, din de yerinde. Biz adam oldukça... Tahammülsüzlük ve bağnazlığı kimse pompalamasın. Çünkü bu toprakların mayasına uygun olmayan bu söylem tutmaz. Sadece bu ülkeye, millete zarar verir. Eğer illa da düşman icat etmek istiyorsanız işte ben size gösteriyorum. Türkiye’ye birilerinin ektiği kin ve nefret tohumlarından daha büyük zarar verecek bir düşmanı ben tanımadım ve bilmiyorum. Diyorum ki gelin hep birlikte sesimizi yükseltelim. Düşmanlığa düşman olalım, husûmete husûmet edelim.’’

Erdoğan, yüzyıllardır bu topraklarda farklı din ve mezhepten insanların barış içinde bir arada yaşadığını belirterek, bunu bozmaya kimsenin gücünün yetmeyeceğini söyledi. Başbakan Erdoğan, ‘’Ülkemizin huzuruna, kardeşlik iklimimize kastedilmiştir. Türk Milleti adına bu vahşeti ben nefretle karşılıyorum, şiddetle kınıyorum’’ dedi. İzlediği bir televizyon kanalında konuşan bir kişinin, Malatya’daki cinayetle ilgili olarak söylediklerine de değinen Erdoğan, şunları kaydetti:

‘’Baktım ki o da bu işin üzerine körükle gidiyor. Onu da uyarıyorum. Buna da senin hakkın yok. Zira benim de vatandaşlarım farklı ülkelerde bu tür vahşetlerle karşı karşıya kaldılar. Biz kalkıp da olan bir olayı, o ülkenin tümüne mal etme yarışına girersek, bu aklıselim ile bağdaşmaz. İşte bu, kin ve nefreti tahrik eder. Buna hakkınız yok, hakkımız da yok. Kimse bu vahşeti fırsat bilerek, Türkiye’ye Türk milletinin sahip olduğu yüksek değerlere haksızlık yapmaya kalkışmasın. Bunu yapanlar o vahşetin sorumlularıyla ayı amaca hizmet edeceklerini iyi bilmelidir.’’

Başbakan Erdoğan, çağımızda doğru bilgiye erişimin büyük önem kazandığını vurgulayarak, mukaddes değerler hakkında bilgilenmenin de çok büyük önem taşıdığını vurguladı.

Erdoğan, başta Meridyen Destek Derneği olmak üzere, web portalına emeği geçenleri kutladı.

/ İSTANBUL

21.04.2007


 

Korkular besleniyor

İncil dağıtan yayınevinin basılıp üç kişinin boğazlarının kesilerek öldürülmesi dünyada büyük yankı buldu. Bu cinayetle Avrupa’ya negatif mesaj verilmek istendiği belirtilirken, yorumcular asıl hedefin AB yoluna darbe vurmak olduğu konusunda birleşiyorlar. Olay, dış basında İslâm imajı ve Türkiye hakkındaki korkuları besleyecek şekilde verilirken, bu AB’deki Türkiye karşıtları için iyi bir malzeme oluşturacak. Cinayetin arka planında ulusalcı refleksin olduğu bunun da Batıyı korkuttuğu belirtiliyor.

İçe kapanmanın altyapısı

AB sürecindeki olumlu gelişmelerin bazı çevreleri korkuttuğunu yazan Sabah’tan Ergün Babahan “Asıl korku, Türkiye’nin AB sürecine devam etmesi. Dışa açılan, büyüyen, gelişen, kalkınan bir Türkiye’nin kendi hedefleriyle çeliştiğini net biçimde görüyorlar” dedi. Star’dan Ahmet Kekeç ise, içe kapanmanın ideolojik altyapısının oluşturulmaya çalışıldığını söylediği yazısında şu görüşlere yer verdi: “‘Demokratikleşme’ye karşı vatanseverler cephesinde yer almamızı bekliyorlar.”

BASIN BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN

21.04.2007


 

Cinayet tasvip edilemez

Malatya’da yayınevi baskınında 3 kişinin öldürülmesine tepkiler devam ediyor. Malatya Belediyesi’nin öncülük ettiği çok sayıda sivil toplum kuruluşu, yaptıkları ortak açıklamayla cinayetleri kınayarak, “Hiç bir Malatyalının bu cinayeti tasvip etmesi mümkün değildir” dediler.

Malatya Belediyesi’nin öncülüğünde biraraya gelen 41 sivil toplum örgütü temsilcisi, yaptıkları ortak açıklamayla cinayetleri kınadılar. Sivil toplum örgütleri adına basın açıklamasını okuyan Malatya Belediye Başkanı Cemal Akın, bütün Malatya’nın sesi olarak bildiriyi hazırladıklarını söyledi. Başkan Akın, şunları kaydetti:

“İlimizde 18 Nisan 2007 tarihinde 3 kişinin ölümü ile sonuçlanan elim bir hadise meydana gelmiştir. Bu müessif olay, yediden yetmişe bütün milletimizi derinden yaralamıştır. Öncelikle insanın yaşama hakkını elinden alan bu menfur olayı kınıyor, ülkemize ve hayatını kapbedenlerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Bize göre olay başta Malatya’mız olmak üzere ülkemizde hakim olan istikrar ve güven ortamına karşı işlenmiş bir cinayetir. Bizim kadim inanç kültürümüzde, herkesin dini kendinedir. Bizim milletimiz başka din mensuplarına en fazla saygı gösteren milletlerin başında gelmektedir. İlimizin böyle bir cinayetle gündeme gelmesi bizi fevkalade üzmüştür. Malatya bunu haketmemiştir. Hiç bir Malatyalının bu cinayeti tasvip etmesi mümkün değildir. Malatya Anadolu’da en hoşgörülü kentlerimizin başında yeralmaktadır. Daha iki hafta evvel Malatya Belediyesi ile Almanya’nın Saarbrücken Belediyeler Birliği arasında Kardeş Şehir protokolü imzalanmıştır.Türkiye’nin İspanya ile birlikte medeniyetler arası diyalog çalışmalarına öncülük ettiği bir süreçte Malatya’mızda meydana gelen bu olay bizimle birlikte bütün milletimizi derinden üzmüştür. Asırlardan beri farklı din mensupları bu topraklarda bir arada huzur içinde yaşamış olmalarına rağmen olumsuz anlamda hiç bir hadise yaşanmamıştır. Malatya’da bulunan kuruluşlar olarak olayı nefretle kınıyor, faillerinin yüce Türk adaleti önünde hesap vereceğine inanıyor, böyle bir hadisenin bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz”.

/ MALATYA

21.04.2007


 

Necati Aydın’ın ağabeyi: Hafızdı, evlendi din değiştirdi

Malatya’da yayınevinde boğazı kesilerek öldürülen Necati Aydın’ın İzmir’deki ağabeyi Melik Aydın, kardeşinin ‘’25 yaşına kadar Kur’ân kursuna devam ettiğini, 5 vakit namazını kıldığını ve hafız olduğunu’’ belirterek, ‘’Hristiyan kızla evlendikten sonra dinini değiştirerek, Müslümanlığı ve ailesini reddettiğini’’ söyledi.

İzmir’in Menemen İlçesindeki evinde gazeteciler ile görüşen Melik Aydın, Malatya’daki yayınevinde öldürülen kardeşi Necati’nin 25 yaşına kadar ‘’dinine çok bağlı’’ biri olduğunu, ‘’5 vakit namazını’’ kıldığını, ‘’Kur’ân kursuna devam ettiğini ve hafız olduğunu’’ anlattı. Kardeşinin ‘’kılamadığı namazları liste yaparak daha sonra kıldığını’’ ifade eden Melik Aydın, ‘’Bizim evde kalırken odasının duvarına hat san'atına uygun yazılar yazdı’’ diyerek, bu yazıları gösterdi” dedi. Kardeşinin, İzmir’de bir firmada muhasebeci olarak çalışmaya başladıktan sonra Şemsa Kılçıksız ile tanıştığını belirten Aydın, Hristiyan olan bu kızla tanıştıktan sonra ‘’giderek değişmeye başladığını’’ söyledi. Aydın, kardeşinin daha sonra Şemsa Kılçıksız ile evlendiğini ve 1999 yılında da Hristiyan olduğunu söyledi.

Kardeşi Necati’nin evlenmeden önce işe otobüsle gidip geldiğini söyleyen Melik Aydın, ‘’evlendikten sonra hayatının bir anda değiştiğini’’, lüks bir hayat yaşamaya başladığını söyledi.

/ İZMİR

21.04.2007


 

Bardakoğlu: Asırlardır birarada yaşadık

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Malatya’daki saldırıya ilişkin üzüntüsünü dile getirerek, “Asırlardır bu topraklarda bizler farklı dinler, farklı kültürler hep hoşgörü içerisinde yaşadık ve yaşamaya mecburuz. Bunu öğretmeliyiz, bunu korumalıyız” dedi.

Meridyen Destek Derneği’nin, Hz. Muhammed’i bilimsel veriler ışığında ütün dünyaya anlatmak amacıyla hazırladığı “www.sonpeygamber.info” web portalının açılış galası, Cemal Reşit Rey Konser Salonunda gerçekleştirildi.

Portalın açılış törenine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve çok sayıda davetli katıldı. Programda bir konuşma yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Hazreti Peygamber’in “rahmet elçisi” olduğunu, bütün Müslümanların Onun dünyayı şereflendirdiği haftayı on dört asırdır kutlu bir gün olarak kutladığını söyledi. “Sevgi, rahmet peygamberini yad ederken, dün Malatya’da meydana gelen hunharca katliâm hepimizi derinden üzdü” diyen Bardakoğlu, masum bir insanın canına kıymanın bütün insanlığı katletmek gibi ağır bir günah olduğunu ifade etti.

GÖZYAŞLARI SONA ERSİN

Asırlardır bu topraklarda farklı dinler, farklı kültürlerle hoşgörü içinde yaşandığını ve böyle yaşamaya mecbur olduğumuzu da vurgulayan Bardakoğlu, “Rabbimden dileğim odur ki bu tür üzücü olaylar son bulsun. Ülkemizde ve bütün dünyada gözyaşı sona ersin. Sevgi, saygı, kardeşlik, dostluk tüm dünyada egemen olsun” şeklinde konuştu.

Bardakoğlu, 21. yüzyılda Hazreti Peygamber’i anlamaya, tanıtmaya, onun getirdiği sünneti, güzel ahlâkı hayata yansıtmaya ihtiyaç olduğuna da değindi. Sadece yanlışı düzeltmek için değil, doğruları söylemek için de bu tür çabalara ihtiyaç olduğunu söyleyen Bardakoğlu, “Peygamberimizin sünnetiyle, tarihi bağlamıyla, bize getirmek istedikleriyle ve 21. yüzyılın ihtiyaçlarıyla bir arada düşünerek, Peygamberimizi yüzyılın zihin dünyasına davet etmeliyiz. Onun aramızda bir değer olarak, örnek insan olarak yaşamasına bütün insanlığın ihtiyacı var” dedi.

MUHALEFETİN ASIL SEBEBİ CEHALET

Devlet Bakanı Mehmet Aydın ise, sürüp giden olumsuz küresel ortama rağmen Hazreti Peygamberin evrensel davetine olan ilgi ve sevginin her yıl artarak devam ettiğini söyledi. Aydın, asrımızda rahatsız edici boyuta ulaşan İslâm'a muhalefet hareketlerinin asıl sebebinin kitap ve sünnetin kendisi değil, cehalet, önyargılılık ve büyük ölçüde bunlardan beslenen basiretsiz dünya siyaseti olduğunu belirtti.

Bu yılki Kutlu Doğum Haftasına da üzüntü ve endişenin yanı sıra umutla girildiğini söyleyen Aydın, “Üzgünüz, çünkü İslam âleminin hiç de iç açıcı olmayan hali sürüp gidiyor. Müslüman, Müslümanı öldürmeye devam ediyor. Hem öldürme, hem öldürtme sürüp gidiyor. Haksızlık, adaletsizlik, yoksulluk, işsizlik diz boyu bu âlemde. Bu bizi üzüyor, bu bizi korkutuyor. Bunun ortaya çıkardığı, çıkarabileceği neticelerin de ne ölçüde şuurunda olup olmadığımız meselesinin endişeye kapı açmaması da zaten mümkün görünmüyor. Umutluyuz, çünkü her şeyden önce halihazır durumu görebilenlerin, anlayabilenlerin sayısında önemli bir artışın olduğuna şahit oluyoruz” dedi. Aydın, İslâm dünyasının bugün içinde bulunduğu durumun ve bu dünyaya reva görülen muamelenin, İslâm dünyasının uyanmasının sebebini teşkil edeceğini düşündüğünü kaydetti. Bakan Aydın, “Gayret edelim, duâ edelim öyle olsun. Arkadaşların bu çabalarını yürekten destekliyorum ve kendilerini tebrik ediyorum” diye konuştu.

PORTAL İÇİN DESTEK BEKLENİYOR

Meridyen Destek Derneği Başkanı Fatma Bayram da son dönemde Hz. Muhammed ile ilgili edep sınırlarını aşan ve eleştiri olarak kabul edemeyecekleri saldırılar bulunduğunu belirterek, bu saldırılar karşısında ne yapabileceklerini düşündüklerini ve sanal dünyada peygamberin doğru algılanmasını sağlayacak bir portal hazırlamaya karar verdiklerini söyledi.

Bu portalın, çok sayıda gönüllünün katkılarıyla oluştuğunu, canlı, sürekli kılınabilmesi için de ilmî, maddi, beşeri desteklere ihtiyaçları bulunduğunu ifade eden Bayram, bu çalışmaların başında olduklarını söyledi.

Törende, web portalının Başbakan Erdoğan ve beraberindekiler tarafından açılmasının ardından, Hz. Muhammed ile ilgili halkla yapılan röportajları içeren sinevizyon gösterisi sunuldu. Tören, “Yansımalar” grubunun konseriyle sona erdi.

Yeni Asya / İSTANBUL

21.04.2007


 

Kutlu Doğum’da cinayeti lânetliyoruz

Zeytinburnu’nda gerçekleştirilen Kutlu Doğum haftası etkinliklerine, Malatya’da yaşanan vahşet damgasını vurdu. Ne adına olursa olsun İslâm dininin terörün hiçbir şeklini kabul etmediğini anlatan Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, üç gencin boğazlarının kesilerek katledilmesini, salonu dolduran binlerce kişiye alkışlarıyla protesto ettirdi.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) dünyaya teşrifleri Zeytinburnu’nda büyük bir coşku ile kutlandı. Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu, konuşmasında son günlerde gündemde olan olaylara da değindi. Malatya’da 3 gencin vahşice katledilmesinin hiçbir geçerli sebebi olamayacağına dikkat çeken Hatipoğlu, İslâm dinin hoşgörü dini olduğunu söyledi. Ne adına olursa olsun İslâm dininin terörün her türlüsünü şiddetle reddettiğini ifade eden Hatipoğlu, “Hele hele bir insanı öldürmek, katletmek dinimizde en büyük haramlar arasında gösterilmiş. Biz yaşanan bu vahşeti şiddetle reddediyor ve lânetliyoruz. Sevgi Peygamberi Resulâllah, bizim rehberimiz olmalı. Herkes dinini öğretmeye çalışıyor. Bakın ben de burada sizlere dinimizin güzelliğini anlatıyorum” diye konuştu. Yaşanan vahşetin, din adamlarının görevlerini tam anlamıyla yapmadıklarının, İslâmiyet’i, Peygamberi gerçek mânâda anlatamadıklarını dolayısıyla görevimizi yapamadığımızın açık bir göstergesidir diyen Hatipoğlu, “Malatya’daki cinayetleri reddediyorsanız lütfen alkışlayınız” deyince, salonu dolduran binlerce kişi ayağa kalkarak olayı protesto etti.

/ İSTANBUL

21.04.2007


 

AB: Ankara’nın cinayete tepkisi kusursuz, ancak yetersiz

Malatya’da İncil dağıtan Zirve Yayınev’ine karşı düzenlenen kanlı saldırı, Ankara’daki AB çevrelerinde yoğun bir biçimde tartışılıyor. Bu çevrelerde Cumhurbaşkanı, hükümet ve medyanın tepkilerini “çok doğru, olumlu ve kusursuz” bulunuyor ancak “yeterli olmadığı” da vurgulanıyor.

Üst düzey bir AB diplomatı da “Şimdi söz konusu olan din ve ifade özgürlüklerinin garantilenmesidir. Din özgürlüğü sağlanmadan Türkiye ile müzakere süreci tamamlanamaz” şeklinde konuştu.

İstanbul’da gerçekleştirilen AB Büyükelçilerinin aylık olağan toplantısında ayrıntılı bir biçimde ele alınan Malatya saldırısı, Ankara’daki AB çevrelerinde, enine boyuna tartışıldı. ABHaber.com'daki habere göre, AB diplomatları, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet üyeleri ile medya olmak üzere gösterilen tepkiler “çok doğru, olumlu ve kusursuz” olarak nitelendiriliyor. Ancak, saldırıdan sonra yapılan bu açıklamaların “yeterli” olmadığı da vurgulanıyor. AB diplomatları, sadece sorumluların mahkeme önüne çıkartılması değil, din ve ifade özgürlükleri alanlarında “artık önemli bir adım” atılması gerektiğinin altını çiziyor.

Üst düzey bir AB diplomatı, rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin ardından gerçekleştirilen Malatya saldırısının da Türkiye’nin AB üyeliğinde yolunda “ciddi sorun” doğrurmayacağını ancak din ve ifade özgürlüklerinin güvence altına alınmaması halinde Türkiye ile sürdürülen üyelik müzakerelerinin sonuçlanamayacağını söyledi. “Din özgürlüğü sağlanmadan Türkiye ile müzakere süreci tamamlanamaz” diyen diplomat, “Şimdi söz konusu olan sadece sorumluların mahkeme önüne çıkartılması değil, aynı zamanda din ve ifade özgürlüğü dahil olmak üzere bir dizi özgürlüklerin garantilenmesidir” diye konuştu. Diplomat şöyle devam etti: “Türkiye, AB klübüne katılmak isterse klübün kurallarına inceleyerek uymalı. Özgürlüklerin garantilenmesi için yeni ve önemli bir adam atmalı. Türk hükümeti ve toplumu, din özgürlüğünün temel bir hakkı olduğunu anlamalı. AB’de 20 milyon Müslüman ve milyonlarca ateist var. Bütün bu insanların hakları var ve bu haklarına saygı gösteriliyor. Bu konuda hükümetin vereceği mesaj önemli. Vatandaşlara Türkiye’nin din özgürlüğü dersinde sınıfta kaldığını ve dersi de vermesi gerektiğini anlatmalı. Türk toplumunda da bir zihniyet değişikliği olması sağlanmalı. Bu, bir gecede olmaz ancak bu yönde adımlar atılmalı.”

/ İSTANBUL

21.04.2007


 

Avrupa ırkçılıkla mücadele edecek

AB Adalet ve İçişleri Bakanları, 2003 yılından bu yana tartışılan ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadelede birlik genelinde geçerli olacak yasal düzenleme konusunda uzlaşma sağladı.

AB Konseyi kararlarında, tüm üye ülkelerde cezalandırılabilir suçlar arasında ‘’Belli bir ırk, renk, din, soy, ulusal ya da etnik kökenlilere karşı, alenen kin ve şiddeti kışkırtmak; Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğü’nün 6., 7. ve 8. maddelerinde tanımlanan ve Nürnberg Mahkemesi’nin tanımladığı soykırım, insanlığa karşı işlenmiş suçlar ve savaş suçlarını mazur görmek, inkar etmek ya da küçümsemek’’ sayıldı. AB böylece Yahudi soykırımını, ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadele çerçevesine sokarken, diğer soykırımlarla ilgili kararı üye devletlere bıraktı. Kararlarda ayrıca kamu düzenini bozan ya da tehdit ve hakaret unsurları içeren tavırların tanımlanması üye devletlere bırakılıyor. Kararların Avrupa Parlamentosu ve üye ülkelerce onaylanmasının ardından 2 yıl içinde uyum için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması isteniyor.

Bu arada AB Komisyonu’nun adalet ve içişlerinden sorumlu başkan yardımcısı Franco Frattini, ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadele çerçevesine ‘’Stalin rejimi suçlarının’’ da eklenmesini isteyen Baltık ülkeleri ve Slovenya’da, ‘’20. yüzyılın korkunç suçları’’ konusunda halkın düşüncelerini öğrenmek için AB Komisyonu adına girişim başlatacaklarını bildirdi.

Diplomatik kaynaklar, sözde Ermeni soykırımının AB’nin ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadele çerçevesine girmemiş olmasına ‘’ihtiyatla’’ yaklaşılmasını tavsiye ediyor.

Sözde soykırım lobisi, herhangi bir AB üyesinin, uluslararası ceza mahkemelerince tanınsın ya da tanınmasın, herhangi bir soykırım inkârına ceza getirmesi durumunda, bunun bütün AB genelinde geçerlilik kazanması için çaba gösteriyordu.

/ LÜKSEMBURG

21.04.2007


 

Nokta dergisi kapanıyor

Polis baskını sonrasında, önceki gün yeni sayısını “Sözde Değil Özde Demokrasiye Kadar Aynen Devam” başlığıyla çıkaran Nokta dergisi kapatılıyor. Derginin kapatma kararı sahibi Ayhan Durgun tarafından verildi. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş, “Nokta’nın 26 Nisan’da yayımlanacak olan 26. sayısına ilişkin editoryal çalışmayı durdurduğumuz bilgisi doğrudur” dedi.

Darbe iddiaları ve Andıç haberleriyle gündeme gelen ve 13 Nisan günü polis tarafından basılan Nokta Dergisi’nin kapatılacağı iddia edildi.

Polis baskını sonrasında önceki gün yeni sayısını “Sözde Değil Özde Demokrasiye Kadar Aynen Devam” başlığıyla çıkaran Nokta Dergisi’nin kapatılma ihtimali var. Dün gelen bilgilerde, derginin kapatma kararının sahibi Ayhan Durgun tarafından verildiği belirtildi. Kapatma kararının ekonomik gerekçelerle mi yoksa baskılar neticesinde mi alındığı konusunda ise kesin bir bilgi yok.

Derginin kapatılma kararına ilişkin Genel yayın Yönetmeni Alper Görmüş’ün bugün saat 13’te bir basın açıklaması yapacağı öğrenildi.

Öte yandan derginin Yazı İşleri Müdürü Haşim Akman ise derginin bir sonraki sayısını çıkarmama kararının dergi sahibi tarafından değil, yazı işleri tarafından maaşların alınmaması sebebiyle alındığını belirtti. İşte Akman’ın yaptığı açıklama:

“Önümüzdeki sayıyı yapmıyoruz, durdurduk. Bu derginin kapandığı anlamına gelmiyor. Pazartesi günü derginin sahibi Ayhan Durgun bir açıklama yapacak. O zaman patronun kararını öğreneceğiz. Ancak son sayının yapılmama kararı patrona ait değil. Yazı işleri olarak biz bu kararı aldık. Çünkü maaşlar tam olarak ödenmiyordu. Arkadaşlarımızın bir kısmı Mart ayı maaşlarını alamadılar. Ayhan Durgun dergiyi satacak mı satmayacak mı belli değil. Dergide belirsizlik var. İki hafta önce de böyle bir arayış vardı ancak sonra devam edelim denildi. Ondan sonra iki sayı daha yaptık ancak yine aynısı oluyor. Biz devam edecek mi etmeyecek mi bir karar vermesini istedik.”

Bunun yanı sıra Haşim Akman’a derginin yapılan yayınlar üzerine gelen baskılar sebebiyle kapatılacağı yönünde iddialar olduğuna dair sorulan soru üzerine, “Resmî bir şey yok. Maddi gerekçeler öne sürülüyor. Ayhan Durgun açık söylemiyor, ancak dışardan gelen baskı olabilir.” şeklinde bir cevap verdi. Nokta Dergisi’nde yaşanan bütün muammaların cevaplarının derginin Editörü Alper Görmüş tarafından bugün yapılacak basın açıklamasında verilmesi bekleniyor.

NOKTA’NIN HABERLERİ VE BASKIN

Nokta dergisinin 29 Mart tarihli sayısında, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen notlar yayımlanmış, bu notlarda kuvvet komutanları ve jandarma komutanının AKP’ye karşı “Sarıkız” ve “Ayışığı” adlı iki ayrı darbe planladığı, ancak dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün bu girişimlere karşı çıktığı iddia edilmişti. Nokta Dergisi Örnek’e ait olduğu öne sürülen ve daha önce de basında bir kısmı yayımlanan günlük notlarının 2003 yılı sonu ve 2004 yılı başlarına ait olan bölümlerini yayımlamıştı.

Öte yandan, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, gerçekleştirdiği basın toplantısında, Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlüğün Genelkurmay arşivinde bulunmadığını söylemişti. Büyükanıt, “Bütün arşivi tarattım böyle bir belge ya da benzer bir yazışma yok” demişti.

Dergi ayrıca Genelkurmay’ın medya kuruluşları için hazırladığı güvenilirlik değerlendirme raporu olan “Andıç”ı da yayınlamıştı. Bütün bunlar üzerine dergi binasına bir polis baskını düzenlenmiş ve bütün belgelere el konulmuştu.

/ İSTANBUL

21.04.2007


 

YÖK protestocularına hapis cezası

Ankara’da, 7 Kasım 2005 tarihinde düzenlenen YÖK’ü protesto eylemine katılarak, ‘’silahlı örgüte üye olmak’’ ve “silahlı örgütün propagandasını yapmak’’ suçlarından yargılanan 40 kişiden 39’u, 10 yıl ile 1 yıl 8 ay arasında değişen çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.

Gençlik Federasyonu üyesi 2’ü tutuklu 40 sanığın yargılanmasına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada, tutuklu sanıklar Cihan Çınkı, Engin Aslan ile tutuksuz yargılanan sanıklar Nurgül Acar, Serkan Onur Yılmaz, Kemal Çete, Ömer Deniz, Özkan Kaya, Hasan Selim Gönen, Ekrem Kurtuluş, İlker Ekiz, İlker Doğan, Mustafa Doğru, Mesut Aygün ve Volkan Alkış ile sanık avukatları katıldı. Mahkeme Başkanı Süreyya Gönül, sanık Cihan Çınkı’nın babası Mustafa Çınkı’nın oğlunun tahliyesini talep ettiği dilekçeyi mahkemeye sunduğunu kaydetti. Sanık avukatı Ali Haydar Hakverdi, esas hakkındaki savunmalarını yaklaşık 10 ay önce yaptıklarını, müvekkillerinin 18 aydır tutuklu bulunduğunu belirterek, tahliyeleri ile beraatlerini talep etti.

Son sözleri sorulan sanıklar da öğrenci olduklarını, tutuklu kaldıkları süre boyunca mağdur duruma düştüklerini ifade ederek, tahliyelerine ve beraatlerine karar verilmesini istedi. Mahkeme Başkanı Gönül, yargılanan 40 kişiden 39’u, 10 yıl ile 1 yıl 8 ay arasında değişen çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı, bir sanık ise beraat etti.

/ ANKARA

21.04.2007


 

Yülek: Darbe dönemi hariç köşk seçimleri problemli oldu

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ertan Yülek, ‘’Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimi darbe dönemi hariç, her dönemde problem olmuştur’’ dedi.

Partisinin Tokat il başkanlığını ziyaret eden Yülek, burada yaptığı açıklamada, cumhurbaşkanı seçimi ve Malatya’daki cinayetlere değindi. Cumhurbaşkanı seçiminin genel seçimlerin önüne geçtiğini belirten Yülek, ‘’Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimi darbe dönemi hariç, her dönemde problem olmuştur’’ dedi.Yülek, şunları kaydetti:

‘’1938’de Atatürk’ten sonra İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesinde, zamanın Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve arkasındaki asker etken olmuştur. 1980 darbesini cumhurbaşkanının seçilmesine bağlayanların sayısı epeyce çoktur. 1989 yılında ‘Turgut Özal’ı içimize sindiremedik’ diyenler olmuştur.”

Gündemdeki cumhurbaşkanı seçiminin Türkiye’yi büyük gerilime sürüklediğini, ülkeyi kamplara böldüğünü savunan Yülek, ‘’Biz cumhurbaşkanının, cumhurun, yani halkın başkanı, reisi olduğunu kabul ediyor ve 1969’dan itibaren ‘cumhurbaşkanını halk seçsin’ diyoruz’’ diye konuştu.

Malatya’daki cinayetlere de değinen Yülek, ‘’Nefretle kınıyoruz ve bu tür durumları tasvip etmiyoruz. Biz yıllardır Hristiyan’ı, Müslüman’ı aynı topraklarda hoşgörü içinde yaşıyoruz. İnşallah bu gibi durumlar ülkemizde bir daha yaşanmaz’’ dedi.

/ TOKAT

21.04.2007


 

Hanımlara Peygamberimizden reşhalar

Adapazarı'nda Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla erçekleştirilen panelde, ilim, çocuk eğitimi ve sünnete uymanın önemine dair Peygamberimizden mesajlar verildi.

Demokrat Hanımlar Derneği Adapazarı Temsilciliği, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle “Kutlu Reşhalar” başlıklı bir panel düzenledi. Bizim Aile Dergisi Yayın Koordinatörü Yasemin Güleçyüz, Bizim Aile Dergisi Yazarı Ayşenur Yaşar ve Eğitimci Haşrunnisa Şen’in konuşmacı olarak katıldığı panelde, Peygamberimizin ahlakı, çocuk eğitimine ve ilme verdiği önem, onun sünnetine uymanın gereği anlatıldı.

Adapazarı Esnaf Kefalet Düğün Salonu’nda gerçekleştirilen panelin ilk konuşmacısı Ayşenur Yaşar, “Ey insanlar, size kendi içinizden öyle bir Peygamber geldi ki sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir” âyetiyle sözlerine başladı. Ümmetinin sevinçleri ve üzüntüleriyle alakadar olan Peygamberimizin salavata ve duaya ne kadar layık olduğunu hatırlatan Yaşar, “Kainatın Efendisi Muhammed (a.s.m) âlemlere rahmet olarak gönderilmiş, ahir zaman peygamberidir. Küfür onun getirdiği nur ile dağılmış, bütün varlıklar o nurla mânâsızlıktan kurtularak mânâ kazanmıştır” dedi.

Peygamberimizin, ‘Kim bana bir kere salat ederse, Allah ona on salat eder. On günahını siler, derecesini on kat arttırır’ şeklindeki hadis-i şerifini de konuşmasında aktaran Yaşar, Peygamberimizin ahlâkına da değindi. Hazreti Ayşe’nin, “İnsanların en güzel ahlâklısıydı. Hiçbir çirkin söz söylemez ve çirkin harekete tenezzül etmezdi. Çarşı pazarlarda bağırıp çağırmaz, kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi. Affeder, bağışlardı. Yumuşak huyluydu, hiçbir şeyi kınamaz, küçümsemezdi” sözleriyle Peygamberimizin ahlâkını tarif ettiğini anlatan Yaşar, Peygamberimizin mucizelerinden örnekler aktardı.

Bediüzzaman’ın da Risale-i Nurlarda sünnete uymanın önemini vurguladığını örneklerle ifade eden Yaşar, “De ki Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin” ayetinin de Bediüzzaman tarafından sünnete tabi olmak şeklinde yorumlandığını ifade ederek konuşmasını noktaladı.

Bizim Aile Dergisi Yayın Koordinatörü Yasemin Güleçyüz de kadının ve ilim öğrenmenin dinimizindeki yerine dikkat çekti. İlmi, kainat içinde meydana gelen olayların sebep, oluş, sonuç ve tesirleri konusunda, aklın ölçüleri çerçevesinde tahsil ve tecrübe ile edinilen doğru bilgi olarak tarif eden Güleçyüz, “İlmi faaliyetler, Rabbimizin Alim isminin aynaları, tecellileri. Biz ilim öğrenmeye çalıştığımızda, talebe olduğumuzda bu isme ayinedarlık yapmaktayız” dedi. İnsanın ilme ihtiyaçlı olarak yaratıldığını ve anne karnındayken bile öğrenmeye başladığını ifade eden Güleçyüz, Bediüzzaman Hazretleri’nin de, “İnsan bu dünyaya ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibarıyla her şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulum-u hakikiyenin (hakikat ilimlerinin) esası, madeni ve ruhu marifetullahtır. Ve onun üssül esası (özü) iman-ı billahtır” sözüyle ilme ve ilimlerin esasının marifetullah olduğuna dikkat çektiğini hatırlattı. Öğrenilen ilmin marifetullaha ve iman-ı billaha götürmesi gerektiğine de değinen Güleçyüz, Cenab-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerim’in Ahzab Suresi, 34. ayetinde, peygamber hanımlarının şahsında bütün mü’min hanımlara, “Evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti anın.” buyurduğunu da hatırlattı.

Konuşmasında ilim öğrenmenin önemiyle ilgili hadislerden de aktaran Güleçyüz, “Sahabelerin hayatlarında tek hedefleri vardı, Allah’a daha yakın olabilmek. Bunun için yaşadılar, bunun için öldüler. Onların hayatlarının her anı ilimle iç içeydi” şeklinde konuştu ve konuyla ilgili örnekler verdi.

Eğitimci Hayrünnisa Şen de “Hazreti Peygamberin Sünneti Işığında Çocuk Eğitimi” başlıklı bir konuşma yaptı. Peygamberimizin sünnetinde çocuk terbiyesinin, doğumla değil, eş seçimiyle başladığını ifade eden Şen, “Peygamberimiz, kadın dört şeyi için nikah edilir. Malı, güzelliği, soyu ve dini. Siz dindar olanı tercih edin, huzur bulursunuz der. Ben özellikle gençlere şunu tavsiye etmek istiyorum, eş adayınızı inceleyin. İyi bir aile reisi olabilir mi? Siz çocuklarınıza böyle bir baba ya da böyle bir anne mi istiyorsunuz? Sadece hissi mülâhazalarla değil, kriterlerinize bunu da ekleyerek karar verin” dedi.

Nikâh, hamilelik, çocuğa isim koyma aşamalarında da Allah’ın rızasının öncelikli olarak gözetilmesi gerektiğini anlatan Şen, Peygamberimizin çocuklara karşı davranışlarından ve tavsiyelerinden örnekler verdi. Hazreti Muhammed’in, “Çocuklarınıza ikram edin ve terbiyelerini güzel yapın” buyurduğunu hatırlatan Şen, Peygamberimizin sünnetinden çocuk eğitimine dair öğrenilen bir noktanın da, çocuklara kötü söz söylememek, ona saygı duymak olduğunu ifade etti. Günümüzün eğitimcilerinin üzerinde durduğu ‘etkin dinleme ve sorun çözme’ yönteminin de Peygamberimiz tarafından uygulanışını anlatan Şen, “Neticede görüyoruz ki sünnet-i seniyyede esas olan, çocukla birlikte Allah’a kul olma gayretidir. Biz ne kadar Kur’an ve sünnet yolunda hareket edersek çocuklarımız da bize uyacaktır, inşallah” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.

Nihal Kelek'in sunuculuğunu yaptığı etkinlikte Asiye Ebrar Taş da Kur'an-ı Kerim'den aşir okudu. Program, gençlerin sunduğu küçük bir tiyatro ve ilahi konseri ile sona erdi.

Naciye KAYNAK / ADAPAZARI

21.04.2007


 

Türkiye’nin çocuk karnesi zayıf

Türkiye Çocuk Vakfı tarafından hazırlanan Türkiye’nin Çocuk Karnesi raporunda Türkiye sınıfı geçemedi. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı öncesinde Türkiye Çocuk Vakfı’nın 2006 yılı araştırması yayınlandı.

Vakıf, Aile ve Çocuk Sağlığı, Çocuk Eğitimi, Koruma Altındaki Çocuklar, Güç Koşullardaki Çocuklar, Özürlü Çocuklar, Çalışan ve Sokaktaki Çocuklar ile Çocuk Adalet Sistemi başlıkları altında yapılan araştırmada sonuçlar, Türkiye’nin bu konudaki başarısızlığını gözler önüne serdi.

İşsizlik karşısında sosyal güvenliğin sağlanamaması sonucu, aile ve çocuk sorunlarının derinleştiğinin altı çizilen raporda, Türkiye’nin aile ve çocuk merkezli insanî gelişme ve refah göstergeleri ile okul sağlığı hizmetlerinin dünya ortalamasının altında olduğu belirlendi. Bebek ve 5 yaş altı çocuk ölümleri ile anne ölüm oranının hâlâ yüksek olduğu belirtilen raporda, anne ve çocuk sağlığı hizmetlerinde bölgeler arası eğitim ve sağlık göstergelerindeki farklılıkların giderilemediği ortaya çıktı. Çocuk eğitimindeki durumun değerlendirildiği başlıkta ise, Türkiye’nin dünya ortalamasına göre 143 bin sınıf açığı bulunduğu, örgün eğitim okuma alışkanlığı kazandırılamadığı ortaya çıktı. Eğitim sisteminin, medya ve bilişim teknolojileriyle uyumlu duruma getirilemediğinin altı çizilen raporda, Türkiye’nin eğitimde yaş ve cinsiyet ayrımcılığını aşamadığı, eğitimin bütün aşamalarının kızların aleyhinde işlediği ve üstün yetenekli çocuklarını eğitemeyen bir ülke durumunda olduğu belirtildi.

Korunmaya muhtaç ve kimsesiz çocukları güvence altına alacak çocuk koruma sistemi ve çocuk adaleti sisteminin kurulamadığı vurgulandı. Sonuç olarak, Türkiye’nin, 27 Ocak 1995’ten bu yana Çocuk Haklarına Dair Sözleşme çerçevesinde taahhüt ettiği hedeflere ulaşamadığı belirtilen raporda, “Türkiye’nin 40 acil çocuk ödevi” başlıklı bir öneri belgesi hazırlandı.

20 Kasım 2000-2006 yılları arasında, öncelikli çocuk sorunlarının belirlenmesi amacıyla alanın uzmanları tarafından yapılan değerlendirme sonucunda aile, sağlık, göç, işsizlik, yoksulluk, şiddet, eğitim ve çocuk sorunları hakkında değerlendirmeler yapılarak çözüm teklifleri sunuldu.

/ ANKARA

21.04.2007


 

Öğrencilerden protesto yürüyüşü

Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde 1 öğrencinin ölümüne, 7 kişinin de yaralanmasına sebep olan kavgaya tepki gösteren öğrenciler, yürüyüş yaptı. Yürüyüşe ilçe halkı da destek verdi.

Belediye önündeki alanda toplanan ve kavgayı protesto eden öğrenciler, hazırladıkları pankartlarla Ahmedi Hani Parkı’na kadar yürüdü. Öğrencilerin eylemine, esnaf da iş yerlerinin kepenklerini yarıya indirerek destek verdi. Doğubayazıt Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay ile belediye çalışanlarının da katıldığı eylemde, öğrenciler “Umarız ki sesimizi tüm ülkeye duyurur ve gençlerin maşa olarak kullanılmasını engelleriz” dedi.

Belediye Başkanı Mukaddes Kubilay da öğrencilerin sesi umarım ki yerine iletilmiştir” dedi. İlçede geçen hafta lise öğrencileri arasında çıkan tartışma, velilerin olaya karışmasıyla büyümüş, olayda 1 öğrenci ölmüş, 7 öğrenci de yaralanmıştı.

/ DOĞUBAYAZIT

21.04.2007


 

Erzurum’da 102 köyle ulaşım sağlanamıyor

Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeyinde etkili olan kar yağışı sebebiyle Erzurum’da 102 köyle ulaşım sağlanamıyor.

Alınan bilgiye göre, şehirlerde yapılan son ölçümlerde, kar kalınlığının Erzurum’da 11, Ardahan’da ise 3 santimetre olduğu belirlendi. Kar yağışı ulaşımı olumsuz etkilediği Erzurum’da, 102 köy yolu ulaşıma kapalı bulunuyor. Bölgede en düşük hava sıcaklıkları ise sıfırın altında olmak üzere Erzurum’da 7, Ardahan’da 5, Ağrı ve Kars’ta 1 derece olarak ölçüldü. Yetkililer, kar yağışının Erzurum ve Erzincan’da yarın sabaha kadar devam edeceğini, bölgede hafta sonunda havanın parçalı çok bulutlu geçeceğini belirttiler.

/ ERZURUM

21.04.2007


 

İstanbul-Bursa arası 75 dakikaya iniyor

İstanbul-Bursa arasını 75 dakikaya indirecek Osman Gazi hızlı feribotu 27 Nisan’da seferlere başlayacak.

Bugün açılışı yapılacak Osman Gazi’nin Kaptanı Vural Erol “Bu katamaran tipi hızlı, hafif yolcu gemisi olarak geçer. 40 mil sür’atinde 225 araç kapasite ve 1200 yolcu alabilen bir gemi tipi. Ro-Ro passenger dediğimiz hafif hızlı yolcu gemisi diye geçiyor. 470 ton taşıma kapasitesi var” dedi. İki katlı feribotta market ve çocuk oyun salonunun yanı sıra, revir ve engelli asansörü de bulunuyor. Ayrıca feribot, yolcuların rahat deniz keyfi çıkarması için özel olarak düzenlenmiş. Feribotun maliyeti ise 55 milyon dolar. İstanbul-Bursa arasını 75 dakikada alacak olan feribotta, bilet fiyatları araçlar için 75, yolcular için 20 YTL.

/ İSTANBUL

21.04.2007


 

Anayasa Mahkemesi 27 Mayıs ürünü

Anayasa Mahkemesinin 45. kuruluş yıldönümü 25 Nisan’da kutlanacak. Mahkemenin internet sitesinde yer alan tarihçeye göre, 27 Mayıs 1960’daki darbeyle birlikte kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemek konusunda bir Anayasa Mahkemesi kurulmasına karar verildi.

1961 Anayasası ile Türk yargı sistemindeki yerini 25 Nisan 1962’de alan Yüksek Mahkeme, 45. kuruluş yıl dönümünü etkinlikleri kapsamında, 33 ülkenin Anayasa Mahkemesi ya da yüksek mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden gelen hakimleri de ağırlayacak. İlk olarak 1984 yılında kutlanmaya başlanan kuruluş yıl dönümü etkinliklerinde bu yılki tören Anayasa Mahkemesi tarihinde bugüne kadar yapılmış ‘’en kapsamlı ve geniş katılımlı ulusal ve uluslararası faaliyet’’ niteliği taşıyacak. Her yıl Anayasa Mahkemesi Konferans Salonunda yapılan törenler, bu yıl katılımın fazla olması nedeniyle Sheraton Oteli’nde düzenlenecek. Törenin ardından, 2 gün sürecek ‘’Evrensel Barış ve Medeniyetler Buluşmasında Anayasa Mahkemelerinin Rolü’’ konulu bilimsel toplantı başlayacak. Toplantı 26 Nisan günü sona erecek. 27 Mayıs 1960’da Türk Silahlı Kuvvetleri iktidarı ele aldıktan sonra 1961 Anayasası’nı hazırlayanlarca, yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek konusunda bir Anayasa Mahkemesi kurmanın gerekliliğine karar verildi. Kurulacak mahkemenin yapısı, oluşumu, işleri, örgütü, yargıçların seçimi ve anayasaya uygunluk denetiminin biçimleri konusunda kimi tartışmalar yaşanmış olsa da ‘’anayasa yargısının gerekliliği’’ konusunda görüş birliği vardı. 1961 ve 1982 Anayasaları, egemenliğin kullanılmasında yargıya önemli yetkiler tanıdı. Özellikle Anayasa Mahkemesi, parlamentonun çıkardığı yasaların anayasaya uygunluğunu denetlemesi sebebiyle egemenliğin kullanılmasında önemli bir işleve sahip oldu.

/ ANKARA

21.04.2007


 

Hafta sonu sıcak geçecek

Serin ve yağışlı havanın yurdu terk edeceği, hafta sonu sıcaklığın artacağı bildirildi.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamada, serin ve yağışlı havanın bugünden itibaren yurdu terk etmesinin beklendiği ifade edildi. Hava sıcaklığı, önce batı kesimlerde olmak üzere bütün yurtta hissedilir derecede artacak. Açıklamada, hafta sonu yurt genelinde yağış beklenmediği de bildirildi.

/ ANKARA

21.04.2007


 

Ali Bozer: AB adayı Türkiye, yenilenmeli

Prof. Dr. Ali Bozer, ‘’Türkiye’nin AB adayı olarak süratli bir şekilde yenilenmeye gereksinimi var’’ dedi.

Kadir Has Üniversitesi’nin düzenlediği Roma Antlaşmasının 50. ve Türkiye’nin AB’ye Tam Üyelik Müracaatının 20. yılında “Türkiye-AB İlişkileri” etkinliğinde konuşan Prof. Dr. Ali Bozer, AB’nin genişleme süreci üzerinde dururken, yeni üyelerin özellikle piyasa ekonomisine yabancı olduklarını söyledi. Bozer, AB’nin genişlemesinde özellikle ayrılan fonlar düşünüldüğünde problemler yaşandığının altını çizerek, Türkiye’nin aday ülke olarak, süratli bir yenilenmeye ihtiyacı olduğunu ve üye devlet seçiminin AB’de artık iyice zorlaştığını kaydetti.

AB’yi ‘Birlik’ yapısı içinde inceleyen Bozer, 27 ülkenin sadece 13’ünün para birliğine bağlı olduğunu dolayısıyla tam olarak parasal birliğin gerçekleşmediğini vurgularken; ekonomik birliğin var olduğunu belirtti.

Siyasal Birliğin önündeki en önemli engelin ise anayasa olduğuna işaret eden Bozer; Ortak bir dış politikanın ise varlığından, üye devletlerin Kıbrıs Sorunu’na ve Irak’a farklılaşan bakış açılarından dolayı henüz bahsedilemediğini sözlerine ekledi. AB’nin ne olacağı sorusu üzerine giden Bozer, bu noktanın Türkiye açısından önemine değinirken; federatif bir AB’nin ihtimaller arasında en düşük öneme sahip olduğunu ve birçok AB üyesi ülkede milliyetçiliğin halihazırda yoğun bir şekilde hissedildiğini bildirdi.

Bozer bu bağlamda Türkiye açısından da ihtiyaç olunanın gevşek bir konfederasyon modeli olduğunu konuşmasında vurguladı. Türkiye- AB ilişkilerini özellikle Roma Anlaşması sonrasında tarihsel süreç içinde inceleyen Bozer; AB’nin halen kurucularının felsefesinden çok uzakta bir dış politikayla hareket ettiğini katılımcılara açıkladı.

/ İSTANBUL

21.04.2007


 

Ali Dünya: Millet iktidar olmalı

DYP Sakarya İl Başkanı Ali Dünya, DYP‘nin misyonun milleti iktidarın sahibi yapmak olduğunu söyledi.

Yeni Asya’nın sorularını cevaplandıran Ali Dünya, demokrat misyonu tanımlarken, hürriyet duygusunun insan ruhunda olduğunu, kişi hürriyeti ile siyasî hürriyetin iç içe olduğunu belirterek, “Yüz elli yıldır insanımız bu hürriyeti tartışmaktadır. Hürriyet düşüncesi bir toplumsal hareket haline dönüşmüş, zaman içinde olgunlaşmış. Demokrat Parti ile kurumlaşmış. Millet, 14 Mayıs 1950‘de iktidar olmuştur. Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi bu misyonun temsilcileri olmuşlardır” dedi.

DYP‘nin misyonun milleti iktidarın sahibi yapmak olduğunu belirteren Ali Dünya, şöyle devam etti: “Milletin, iktidar sahibiyim diyebilmesi için başka bir güce boyun eğmeyen milletvekilleri olmalıdır. Genel Başkanımız Sayın Mehmet Ağar, ‘Ben dahil herkes seçilip gelecektir’ demektedir. DYP güçlü bir teşkilata sahiptir. Milleti iktidara taşıma yürüyüşüne çıkıldığı anda arkasında çok güçlü bir millet desteğini bulacaktır.”

Musa AVCI / SAKARYA

21.04.2007


 

Karzai ve Müşerref gelecek

Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ve Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref Türkiye’ye gelerek, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de katılımıyla düzenlenecek ‘’Üçlü Doruk Toplantısı’’na katılacak.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi’nden konuya ilişkin olarak yapılan açıklama şöyle:

‘’Tarihsel dostluk ve kardeşlik ilişkilerimiz bulunan Pakistan ve Afganistan’ın Cumhurbaşkanları Sayın Pervez Müşerref ve Sayın Hamid Karzai, Ankara’da düzenlenecek bir Üçlü Doruk Toplantısı’na katılmak üzere 29-30 Nisan 2007 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret edecektir. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve konuk Cumhurbaşkanlarının başkanlığında yürütülecek Doruk Toplantısında, Pakistan-Afganistan ilişkileri ve bu ilişkilerin bölgeye yansımalarına ilişkin konularda görüş alışverişinde bulunulacaktır.’’

/ ANKARA

21.04.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004