Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Hasan Hüseyin KEMAL

27 Mayıs zihniyeti yine iş başında

Tek parti, yani CHP zihniyetine darbe vuran, halkı iktidara taşıyan Demokrat Parti hükümeti idaresine askerî yönetimin el koymasıyla Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yaralarından birini almış oldu. 1960 darbesinin üstünden 47 sene geçmesine karşın hâlâ askerî vesayet parlamentonun üstündeki baskısını hissettiriyor. Biz de darbeye maruz kalan Demokrat Parti döneminde Ulaştırma, Bayındırlık, Millî Eğitim Bakanlığında bulunmuş, Başbakan Yardımcılığı ve Meclis Başkanlığı yapmış olan Tevfik İleri’nin kızı Cahide İleri Aksoy’la konuştuk. Geçmişin deneyimiyle bugünü değerlendirmesini istedik.

*Babanızın tutuklanmasından sonra evinizi çembere alan askerlerden birinin “Neden bayrak asmıyorsunuz?”sorusuna karşılık: “Evimizde tutsak olan bizlere sanki bayrağımız yabancı bir memleketin sembolüymüş gibi göründü” diyorsunuz. Elbette sözleriniz yaşadığınız acının yansıması, ama bugüne baktığımızda da bayrak üzerinden siyaset yapılmasına ne diyorsunuz?

27 Mayıs günkü duygularımı ifade ettiğim sözlerim, gerek yapılan darbenin şokuyla, gerekse kendisini bildi bileli bu memleketin iyiliği için çalışmış bir babanın darbe günü apar-topar tutuklanmış kızı olarak beyan edilmiş hisleridir. O bayrak tabiî ki benimdir, benim için kutsaldır. Bayrağımız, gözümüzü açtığımız andan itibaren en kutsal varlığımız olmuştur, çünkü bayrağımızın çok büyük mânâsı vardır. Ecdadımız bu bayrak uğruna şehit olmuş, canını seve seve vermiştir. Biz, çocukluğumuzdan itibaren bu duygularla yetiştirildik, çocuklarımıza da bu duyguları aşılamaya çalıştık.

Bu memlekette cumhuriyetimize, onun değerlerine ve kutsal bayrağımıza sahip çıkmayacak hiç kimse yoktur. Bayrağımız hiçbir kimse veya zümrenin tekelinde değildir, olamaz.

*Babanızın içinde bulunduğu hükümete sizce devletin bazı güçleri neden müdahale etti?

Buna “devletin bazı güçleri” dememek lâzım. Bu 1950’lerde, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle başlayan ve iktidarı kaybetmeyi hazmedemeyenlerin yardımı ve teşvikiyle bir kısım cuntanın hazırlamış olduğu bir darbeydi. Bu hareketin arkasında da CHP’nin yaptığı yıkıcı, tahrik edici muhalefet bulunmaktaydı.

* Gazeteci Turhan Dilligil’in Menderes hükümetine yöneltilen suçlamaları babanıza ilettiğindeki tepki “Alçakça tertip bunlar. Ayıp çok ayıp. Demek ki bizi vatan haini ve hırsız olarak tanıtmak istiyorlar, inanma. Müdafaasız kimseleri lekelemek kolaydır. Halkı ve Harbiyelileri aleyhimize kışkırtmak için Halk Partililerin tertibi bunlar” diyor. Şu andaki siyasette yaşadığımız süreci düşündüğünüzde Halk Partisi hakkında ne söylemek istersiniz?

Babam, Yassıada Mahkemesi’nde müsaade edildiği kadarı ile yaptığı müdafaasının bir bölümünde şöyle söylüyor: “…muhalefet her küçük hadiseyi bir politika mevzuu yaparsa, buna hiçbir iktidar dayanamaz ve demokrasi soysuzlaşır. … bugün samimiyetle ve memleketin büyük menfaati hesabına şunu temenni ederim: Allah hiçbir iktidarın karşısına CHP muhalefeti gibi bir muhalefeti çıkarmasın… yine memleketin büyük menfaati hesabına Halk Partisi’nin muhalefette kalacağına iktidara geçmesini temenni ederim. Bu takdirde sebep olacağı zarar, muhalefette kaldığı takdirde vereceği zarardan herhalde az olacaktır.” Bugün de, maalesef, aynı muhalefet anlayışını, benzer yıkıcı davranışları görüyoruz.

* “CHP Harbiyelileri aleyhimize kışkırtmaya çalışıyor” diyor babanız. 27 Nisan Cuma akşamı yayınlanan muhtırayı duyduğunuzda ne hissettiniz?

27 Nisan’da yayınlanan muhtırayı duyunca, büyük üzüntüye ve hayâl kırıklığına uğradığımı söylemek isterim. Yine demokrasimize zarar verildi ve hatta uzun zamandan sonra yeniden gazetelerde “darbe” ihtimalleri tartışılır oldu. Çok yazık…

Aslında 27 Mayıs’ın en büyük zararlarından biri, müdahaleleri başlatması ve müdahalelerin yolunu açması olmuştur. Cumhuriyetimizi, demokrasimizi halkın koruyamayacağına inanmak veya öyle görünmek, halka, hepimize yapılan en büyük haksızlıktır. Bu memlekette yaşayan insanlar, ecdadının yaptığı gibi, bu cumhuriyet için, onun değerlerini korumak için her zaman hazırdır ve demokrasi dışı güçlere de herhalde ihtiyacı yoktur.

*”Yirmibeş senelik bir inkilâptan sonra bu memlekette irticanın hortlayabileceğinden bahsetmekten eza duyarım, utanırım” diyor merhum babanız. Babanızın içinde bulunduğu hükümeti neden irtica ile suçladılar? Bugünkü irtica tehlikesi söylemi hakkında ne söylemek istersiniz?

DP hükümetini irtica ile suçlayanlar, yine şu anda aynı senaryo ile sahnede boy gösteriyorlar, zihniyetleri olsun, söylemleri olsun hiç farklı değil.

DP’ye yapılan ithamlardan biri imam hatip okulları ile ilgili. Babam bu konuda şunları söylüyor: “İlkokul çocuğu terbiye ve telkin çağındadır. Onun için biz din dersini ilkokula koymuş bulunuyoruz… Bu milletin münevver, Müslüman din adamlarına olan ihtiyacını karşılamak için imam hatip okullarını yeniden açmaya başladık.”

1959 yılında Yüksek İslâm Enstitüsünün açılışında yaptığı konuşmada: “Milletimize İslâmiyeti her türlü hurafeden uzak olarak, bütün güzellikleriyle telkin edecek vasıfta din adamları yetiştirilecektir” diyor.

*Bir de Arapça ezan meselesi...

Bu hususta Yassıada Günlüğünde cunta idaresine atfen şunları yazmış: “Bütün çabalara rağmen, Türkçe Ezan Kanununu sevk edemediler. Hani biz Türkçe ezan okuma mecburiyetini kaldırarak inkılâpları yıkmış, irticaa taviz vermiştik. Neden imam hatip okulları, İslâm Enstitüleri kapanmadı. Neden radyodan Kur’ân kaldırılmadı… Biz bu nevî iddia ve iftiraların mağduru olduk.” Bu kadar sene geçmesine rağmen, hiçbir idare bunları kapatmamıştır, yani milletimizin ihtiyacı için DP’nin yaptıkları memleket hayrına olmuştur ve doğrudur.

* Babanız “Kandil akşamı olduğunun radyodan anonsunu ne zaman duyacağım” diyor...

Yalnızca kandil değil, daha önce hiç yapılmayan, Ramazan’da iftar ve sahur programları da DP tarafından başlatılmıştır, bu programlar halkın büyük çoğunluğu tarafından coşku ve memnuniyetle karşılanmıştır. Bu da o zamandan beri tüm hükümetler tarafından devam ettirilen bir gelenek haline gelmiştir. DP’nin yaptığı isabetli bir harekettir, bir ihtiyaçtan doğmuştur.

*Halkevleri’nin bir kuruluş yıldönümünde Halkevi başkanının, faaliyet alanı olarak “vilayete gelenleri karşılama, uğurlama, danslı toplantılar, balolar düzenlenmesini” göstermesi üzerine, merhum babanız, önemli olanın icraat olduğunu söylüyor. Bugünün elitist cumhuriyetçileri de balo yapmayı bir simge olarak kullanıyor. Sizce bu simgeler neyin göstergesi... Medenî olmanın mı?

Memleketi sevmenin yolu memleketi “muasır memleketler seviyesine” çıkarmak, hatta daha da ileriye götürmektir. İşte Demokrat Parti 1950’de bu duygu ve azimle memleketi bir şantiye haline getirmiş ve daha sonra gelen bütün sağ iktidarlar da bu yolu takip etmişlerdir.

*Vatanına bu kadar hizmet etmiş bir insan, nasıl olur da bir vatan haini olarak sunulur, inanılır gibi değil... Yassıada’ya gidişinde askerlerin kendisini tartaklamasına karşı, “Önce üniformanıza bakın, sonra ona göre hareket edin” diyor. Sivil ve asker nasıl böyle karşı karşıya gelebilir? Askerin siyasete müdahalesi konusunda ne söylemek istersiniz?

Yıllardır korumaya çalıştığımız demokrasimizde asker ile sivillerin karşı karşıya gelmesi diye bir şey tabiî ki düşünülemez. Hepimizin, vatanımızın müdafaası için güvendiğimiz ordumuzun günlük siyasetle yıpranmaması, çağdaş uygarlık düzeyine gelmemizi isteyen her Türk vatandaşının arzusudur.

*Babanız size mal-mülk değil, şerefli bir isim bıraktığını söylüyor. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz?

Biz daima babamızın bize bıraktığı o şerefli isimle iftihar ettik. O şerefli ismi en iyi şekilde, ona lâyık olacak şekilde taşıma gayreti içindeyiz.

*Merhum babanızın içinde bulunduğu hükümet halkı iktidara taşıdı. Halkın iktidar olması bazı insanları neden korkutuyor?

Demokrat Parti gerçekten halkı iktidara taşıdı, “Yeter söz milletindir” dedi. Köylü, artık kendisini efendi gibi hissedebiliyor, resmî dairelere rahatça girip çıkabiliyor, şehirlerin istedikleri yerlerinde dolaşabiliyor, kendi seçtiklerinden hesap sorabiliyordu. Eskiden yakınlarına bile yaklaşamadıkları insanlar gitmiş, yerlerine onlarla elele olan kimseler gelmişti.

Halkın iktidar olmasından korkanlar herhalde halkı beğenmeyen ve kendilerini halktan üstün zanneden kimselerdir. Yani çağdışı zihniyetlerin temsilcileridir.

*Bugün Meclisin üstündeki baskıyı nasıl yorumluyorsunuz?

Bugün Meclisin üzerinde bir baskı olduğunu düşünmek, kabullenmek istemiyorum.

Allah, CHP’yi kimsenin karşısına çıkarmasın

Tevfik İleri’nin kızı Cahide İleri babasının Yassıada Mahkemesi’nde “…muhalefet her küçük hadiseyi bir politika mevzuu yaparsa, buna hiçbir iktidar dayanamaz ve demokrasi soysuzlaşır. …bugün samimiyetle ve memleketin büyük menfaati hesabına şunu temenni ederim:

“Allah hiçbir iktidarın karşısına CHP muhalefeti gibi bir muhalefeti çıkarmasın… yine memleketin büyük menfaati hesabına Halk Partisi’nin muhalefette kalacağına iktidara geçmesini temenni ederim. Bu takdirde sebep olacağı zarar, muhalefette kaldığı takdirde vereceği zarardan herhalde az olacaktır” açıklamasını yaptığını söylüyor.

Hasan Hüseyin KEMAL

27.05.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (24.05.2007) - Terö rün hedefi toplumu bölmek

  (21.05.2007) - Şizofrenik bir durum...

  (18.05.2007) - Turizmde gelecek, yaylalarda

  (16.05.2007) - Televizyonunuza seyirci kalmayın!

  (15.05.2007) - Tekstil sektörüne gümrük engeli

  (14.05.2007) - Son kozlarını oynuyorlar

  (11.05.2007) - Kiradan kurtulmaya hazır mısınız?

  (07.05.2007) - CHP ideolojisi çöktü

  (30.04.2007) - Halk darbe istemiyor

  (26.04.2007) - Türkiye barajlarla kalkınır

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004