Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Medya toplumsal barışı zedeliyor

Bakar mısınız Türkiye ne saçma sapan konularla vakit kaybediyor? Bir lisenin bodrum katında üç-beş çocuğun kıldığı namazdan bir teknik direktörün eşinin başörtüsüne kadar hangi gereksiz tartışmalara takılıp kalıyor bu ülke? Zirvelerde yaşanan semboller savaşının her alana yayılıyor olması, sanırım Türkiye sevdası taşıyan herkesi rahatsız ediyor. Niçin medya bu gidişatı durdurma gibi önemli bir görevi üstlenmiyor da, ayrışımları artıracak, uçurumları büyütecek bir yol seçiyor; işte bunu anlamakta zorlanıyorum. Madem Milli Eğitim Bakanlığı, okulda mescit uygulamasının olmadığını, sınırlı ve şartlı durumlarda buna müsaade edildiğini söylüyor, o zaman niçin lokal kalmış bir olaydan bu kadar büyük gürültü çıkarılıyor? Ve daha önemlisi—bazıları dikkatli bir dil kullansa bile—gazetelerden yükselen ve toplu hücum havası veren mescit haberlerinin sade vatandaşı rencide ettiği, edebileceği; hatta bu tarz incitici yayınların nereye doğru gittiğine dair endişelerin artacağını hesaplamıyor?

Meselenin bir de insan hikâyesi var; ona dikkat çekenler de oldu. Bir aile, bir çocuk, hayat tarzı seçimi... Buna kim itiraz ediyor ki! Çocuğunun dindar olmasını istemeyen, dolayısıyla çocuğunun muhafazakârlığa kaydığını görünce buna itiraz eden aileler olabilir. Bu ailenin tercihidir, çocuğun tercihidir. Mesele bu tercihte değil; mesele, bu tercihin ardından verilen tepkinin bir kampanya havasına bürünmesidir. Ürkütücü olan da budur. Problem, genellemeler yapılarak bir örnekten hareketle insanları ibret-i alem olsun dercesine dövmeye kalkmaktır. Yoksa bu ülkenin her hanesinde bu tip olaylar yaşanır. (...)

Gelin birbirimizi yürekten anlamaya çalışalım. Meseleye bir de “öteki”nin gözüyle bakalım. Mesela art arda yapılan Cumhuriyet mitingleri için dendi ki; “Yaşam tarzımıza müdahale olacak diye endişe ediyoruz”. Bunun üzerine aklıselim sahibi herkes dedi ki: “Bu insanları anlamaya gayret edelim.” Üstelik kürsüden yapılan onca bölücü, kırıcı, aşağılayıcı, yaralayıcı konuşmalara rağmen herkes empati üzerinde durdu. Doğru bir yaklaşımdı bu. Benzer şeyi niçin dinî konularda da yapmayalım? Namaz gibi inanan insanların hayatında önemli yer tutan bir konuyu haberleştirirken daha dikkatli, daha yumuşak, daha makul, daha yapıcı yaklaşılamaz mı? Tepkide ölçü kaçmışsa şayet buna da “yaşam tarzımıza müdahaleden korkuyoruz” nevinden bir endişe olarak bakılamaz mı? Evet, açık söylüyorum, on binlerce okuldan birinde yaşanmış, milyonlarca öğrenciden beş-on kişiyle ilgili bir konu bu kadar “müthiş bir hadise”ye dönüşünce insanlar medyadan endişe ediyor. Buna tepki verilir verilmez kullanılan “İslamcı medya”, “dinci basın”, “bilmem hangi partiye yakın medya” gibi laflarla yapılan genellemeler mesafeyi daha da açıyor. Oysa bu tür bölünmelere gerek yok. Can u gönülden yapılacak empatiler Türkiye’ye mesafe kazandıracaktır. Gün, yaralama günü değil, birbirimizi anlama günüdür...

Zaman, 4 Haziran 2007

Ekrem DUMANLI

05.06.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Darbe akılsızlıktır

  Hangisi kınanmalı

  Hindistan’a gider iken

  Mumcu özürle kurtulamaz

  Harekât değil, savaş tartışılıyor

  Medya toplumsal barışı zedeliyor

  Baskın Oran: Asker vesayeti AB ile sona erer


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004