Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Cumhuriyet, kimsenin zimmetinde değil

Demokrat Parti Genel Başkanı Mehmet Ağar, cumhuriyetin kimsenin zimmetinde olmadığını söyledi. Ağar, partisince Manisa’nın Sultan Meydanı’nda düzenlenen mitingte yaptığı konuşmada, başörtüsü yasağını DP iktidarının sona erdireceğini ifade ederek, ‘’başörtüsü yandaşlığı ile karşıtlığı üzerinden siyaseti, Türkiye’de tümüyle ortadan kaldıracağız’’ dedi

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘’cumhuriyetin kimsenin zimmetinde olmadığını’’ belirterek, ‘’cumhuriyetin, inanç, iman ve Atatürk’ün siyasete alet edilmeyeceğini’’ söyledi.

Ağar, partisince Manisa’nın Sultan Meydanı’nda düzenlenen mitingde Anavatan Partisi flaması taşıyan vatandaşları ‘’ANAVATAN’lı kardeşlerim hoş geldiniz, şeref verdiniz’’ diyerek selâmladı. Ağar, DP ile ANAVATAN’ın seçimlerin ardından tek çatıda birleşeceğini kaydetti. Mehmet Ağar, mitingte yaptığı konuşmada, ‘’başörtüsü sorununu’’ DP iktidarının sona erdireceğini ifade ederek, ‘’başörtüsü yandaşlığı ile karşıtlığı üzerinden siyaseti, Türkiye’de tümüyle ortadan kaldıracağız’’ dedi.

‘’Cumhuriyetin de siyasete karıştırılmaması’’ gerektiğini belirten Ağar, ‘’Cumhuriyet, 70 milyonun cumhuriyetidir, hiç bir partinin zimmetinde değildir. Cumhuriyet seçime sokulamaz, inanç, iman, seçime sokulamaz, Atatürk seçime sokulamaz. Bunların hepsi, milletin müşterek değerleridir, milletin kabulleridir’’ diye konuştu.

Ağar, çiftçilerin sorunlarına geniş yer verdiği konuşmasında, mazot fiyatı konusundaki tartışmalara da değinerek, DP iktidarında çiftçiler için mazot fiyatının düşürüleceği sözünü yineledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2002 seçimleri öncesinde o zaman 70-80 cent olan mazot fiyatının yüksekliğinden şikayet ederek, ‘’70-80 cent mazotla üretim yapan çiftçi, bırakın aç kalmayı ölür’’ dediğini söyleyen Ağar, ‘’Peki şimdi sen ne kadar yaptın mazotu. 70-80 centi beğenmiyordun, şimdi mazot 2 dolar civarında. Ey AK Parti iktidarı, Ey Tayyip Erdoğan, buna ne denir biliyor musun? Türkiye’de güzel bir lâf vardır, Allah’tan kork denir, Allah’tan kork’’ şeklinde konuştu.

Ağar, ‘’Bu bir tercih meselesi... AK Parti iktidarı yatlara ÖTV’siz mazot verir, ben çiftçinin traktörüne, motoruna vereceğim. ÖTV’siz, KDV’si indirilmiş mazot, fiyatını bulur. Bunun kaynakları Türk Hazinesinde var’’ diyerek sözlerini sürdürdü.

“SİYASETİN HESAP YENİ SANDIK”

Anayasa Mahkemesinin, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini de öngören anayasa değişikliği paketine ilişkin kararını da değerlendiren Ağar, ‘’siyasetin mahkemeye taşınmasını doğru bulmadığını’’ ifade ederek şunları söyledi:

‘’Siyaset sabah akşam, mahkemeye gitmez. Siyasetin hesap yeri sandık kardeşim sandık. CHP de bu huyundan vazgeçsin artık. Siyasette hesap sandıkta... Yarın öbür gün Allah nasip ederse, referandum da yapılır. Millet ne derse, o olacaktır. Başka hiç bir irade söz konusu bile olamaz.’’

“TERÖRLE MÜCADELEYİ

ABD’YE İHALE ETMİŞLER”

Mehmet Ağar, terör olaylarına da değindiği konuşmasında ‘’Türkiye’de öngörüleri olan, teröre karşı planı projesi olan, yüreği olan, tek genel başkan benim’’ diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Ben çıkıp, Güneydoğu’yu adım adım gezerim. Öyle Başbakan gibi, zırhlı arabalarla, uçakla, helikopterle değil, parti konvoylarıyla, Kırat bayraklarıyla gezerim. Ve geçen sene 2006 yazında gittiğimde tehlikeyi gördüm ve dedim ki ‘Dağa silâhlı kimseyi çıkarmayalım, bunlar ovada otursun, evlerinde bilgisayar olsun, ellerinde kalem olsun, klavye olsun, traktör simidini tutsunlar, okullar olsun.’ Oradan birileri çıktı, hayatında Ankara’nın dışına çıkmamış, Ankara’nın, Fırat’ın doğusuna çıkmamış, ‘Bu ne demek istiyor, af mı istiyor.’ Af istesem senden mi korkacağım... Terörle mücadeleyi ABD’ye ihale etmiş bunlar. İhale işine alışkın ya... Mehmet Ağar, Türkiye’de hiçbir ananın gözünden dünyalara bedel bir damla göz yaşı akmasın diye mücadele ediyor.’’

/ MANİSA

07.07.2007


 

Referandum yolu göründü

Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer ve CHP’nin, cumhurbaşkanını halkın seçmesi ile ilgili kanunun iptali talebini red eden Anayasa Mahkemesi’nin kararı sosyal, siyasî ve hukuk çevrelerinde tartışılırken, halkta ilk defa cumhurbaşkanını seçme heyecanı yaşanıyor. Mevzuata göre, sözkonusu kanun, Resmî Gazete’de yayınını takip eden 120 günden sonraki ilk Pazar günü olan 21 Ekim 2007’de halkoyuna sunulacak. 10 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen kanun, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini sağlarken, görev süresini de 7 yıldan 5 yıla düşürüyor.

Anayasa Mahkemesi’nce iptal talebi reddedilen 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Hakkında Kanun, yürürlükteki mevzuata göre, Resmî Gazete’de yayımını takip eden 120 günden sonraki ilk pazar günü olan 21 Ekim 2007’de halkoyuna sunulacak.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini, milletvekili seçimlerinin 4 yılda bir yapılmasını öngören yasa, 10 Mayıs 2007 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmişti. Anayasada değişiklik öngören 5660 sayılı bu yasa, 25 Mayıs’ta, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından TBMM Başkanlığı’na iade edilmişti.

TBMM Genel Kurulu’nda 31 Mayıs 2007 tarihinde hiçbir değişilik yapılmadan kabul edilen anayasa değişiklik paketi, 5678 sayılı Kanun olarak, yeniden Cumhurbaşkanlığına gönderilmişti. Cumhurbaşkanı Sezer, 15 Haziran 2007 tarihinde, yasayı, Anayasa’nın 175. maddesi uyarınca halkoyuna sunulmak üzere yayımlanması için Başbakanlığa göndermişti. 16 Haziran 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan yasa, Sezer tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürülmüştü. Yasanın iptali talebiyle CHP tarafından da Anayasa Mahkemesi’ne 2 başvuru yapılmıştı.

11. DEĞİLSE, 12.’SİNİ MİLLET SEÇECEK

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören yasa, süresini 5 yıl olarak değiştirdiği bu göreve 2 kez seçilebilme imkanını da tanıyor. Yasa, halen 5 yılda bir gerçekleştirilen milletvekili seçiminin de 4 yılda bir yapılmasını düzenliyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararını değerlendiren uzmanlar, 22 Temmuz’dan sonra oluşacak TBMM aritmetiğine göre cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili yeni bir karar alınabileceği, ancak; 11. cumhurbaşkanı olmasa da, 12. cumhurbaşkanının millet tarafından seçileceğini belirtiyorlar. Yasa, Anayasa’nın 96. maddesinin birinci fıkrasını ise ‘’Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün işlerinde üye tam sayısının en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasa’da başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tam sayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz’’ şeklinde değiştiriyor.

REFERANDUM SÜRESİ

Anayasa değişikliği paketinin 31 Mayıs 2007’de aynen kabul edilmesinin ardından, referandum süresinin 120 günden 45 güne indirilmesini öngören 5682 sayılı ‘’Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’, TBMM’nin 3 Haziran’da tatile girmesinden bir gün önce TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmişti. Söz konusu yasanın 18 Haziran 2007 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından bir kez daha görüşülmesi için TBMM’ye iade edilmesi nedeniyle, halen yürürlükte olan yasa, ‘’halkoylamasının, ilgili Anayasa değişikliği kanununun Resmî Gazetede yayımını takip eden 120’nci günden sonraki ilk Pazar günü yapılmasını’’ hükme bağlıyor. Anayasa değişiklik paketinin 16 Haziran 2007’de Resmi Gazetede yayımlandığı gözönüne alındığında, yayımını takip eden 120’nci gün 14 Ekim 2007 Pazar gününe, bu tarihi izleyen ilk Pazar günü ise 21 Ekim 2007 tarihine denk geliyor.

/ ANKARA

07.07.2007


 

Kutan: Cumhurbaşkanını yeni meclis seçecek

Saadet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, yeni meclisin 11. Cumhurbaşkanını seçeceğini ifade ederek, “Çünkü ayağının tozuyla meclise gelmiş olan milletvekilleri yeniden bir seçim faaliyetinin içine girmeyi göze alamazlar” dedi.

Kutan, Saadet Partisi Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında partisinin seçim beyannamesini açıkladı.

Seçim beyannamesinin içeriğine ilişkin bilgi veren Kutan, 22 Temmuz’da yapılacak genel seçimlerin tarihi önem taşıdığını söyledi. AKP ve CHP’nin toplumda gerginlik meydana getirerek, bundan siyasî rant elde etme gayreti içinde olduğunu öne süren Kutan, iktidara geldiklerinde birlik, barış ve huzur ortamını tesis edeceklerini, gerginlik ve kamplaşmaları ortadan kaldıracaklarını söyledi.

Seçimden sonra meclisin yeniden teşekkül edeceğini ifade eden Kutan, şunları söyledi:

“Yeni meclis teşekkül ettikten sonra aşağı yukarı 10-15 gün içinde cumhurbaşkanlığı seçimi çalışmaları başlayacak ve bu yeni meclis 11. cumhurbaşkanını seçecek. ‘Efendim 367 şartı varken acaba cumhurbaşkanı seçilebilir mi?’ Bizim kanaatimiz cumhurbaşkanı seçilir. Çünkü cumhurbaşkanı seçilmediği takdirde meclis yenilenecek, yeniden seçime gitme mecburiyeti var. Bu itibarla ayağının tozuyla meclise gelmiş olan milletvekilleri yeniden bir seçim faaliyetinin içine girmeyi göze alamazlar. Dolayısıyla ne yapıp edecekler, bir anlaşmaya varacaklar ve cumhurbaşkanını da seçecekler.”

/ ANKARA

07.07.2007


 

Millet oyunu bozacak

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Çağrı Erhan, Türk demokrasisine deli gömleği giydirme heveslilerinin, 1999 seçimlerinde olduğu gibi, bugün de MHP’nin omuzlarında ‘sol’a başbakanlık makamı sunmak arzusunda olduklarını söyledi.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Çağrı Erhan, ‘’Devlet Bahçeli, Deniz Baykal’ı omuzlarına almış, iktidarın alternatifi olarak takdim etmektedir’’ dedi.

Erhan, yaptığı yazılı açıklamada, ‘’Türkiye’de milletten kopuk, yukarıdan inmeci bir zihniyetle siyaset alanını düzenlemeye çalışan bir kısım odakların halkı iki felâket arasında tercih yapmaya zorladıklarını’’ savundu. Çağrı Erhan, bu felâketleri, ‘’4.5 yıldır dış politikadan, emeklilerin haklarına kadar her alanda Türkiye’yi tahrip eden AKP iktidarı’’ ile ‘’50 yılı aşkın süredir Türkiye’nin demokratik, siyasal hayatına tek bir çivi çakmayan CHP’’ olarak sıraladı.

‘’Türk demokrasisine deli gömleği giydirme heveslilerinin, 1999 seçimlerinde olduğu gibi bugün de MHP’nin omuzlarında sola başbakanlık makamı sunmak arzusunda’’ olduğunu iddia eden Erhan, ‘’MHP’nin de gönüllü olarak bu oyunun içerisinde olduğunu’’ öne sürdü. Erhan, açıklamasında, ‘’Devlet Bahçeli, Deniz Baykal’ı omuzlarına almış, iktidarın alternatifi olarak takdim etmektedir’’ ifadesine yer verdi.

Çağrı Erhan, milletin sağduyusunun bu ‘’oyunu bozacağını’’ ifade ederek, ‘’Al birini vur ötekini açmazından Türk milleti 22 Temmuz’da büyük bir başarıyla kurtulacaktır. 4.5 yıldır ülkeyi tahrip edenler ile birbirlerinin omuzunda hükümete geleceklerini zannedenler sandığa gömüleceklerdir’’ dedi.

/ ANKARA

07.07.2007


 

CHP-MHP koalisyonu mu isteniyor?

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, “Eskiden DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti vardı. Şimdi de CHP-MHP, aslında DSP de onun içinde, böyle bir koalisyon hükümeti kurmak için uğraşıyorlar’’ dedi.

Abdullah Gül, Nevşehir’de düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, AKP hükümetinin Kıbrıs konusunda izlediği politikaya değindi. Gül, şunları kaydetti:

‘’Kıbrıs hepimizin canı. Bizden önceki hükümetler, Kıbrıs’ta sanki çok başarılı oldular da biz de ‘Kıbrıs’ı satmışız’. Bunu söylüyorlar. Kıbrıs’tan 1 tane asker çekmedik, Kıbrıs’tan 1 metrekare toprak vermedik. Nasıl oluyormuş da Kıbrıs satılıyormuş? Bu ucuz politikaları bırakın. Türkiye’deki gibi orada da kalkınma oldu. Kıbrıs’ta 2002 yılında 1 kişiye düşen gelir 4 bin 800 dolarken şimdi 11 bin 200 dolar oldu. Bu, Kıbrıs’ı satmak mı, Kıbrıs’ı kazanmak mı? Soruyorum size. Öyle ucuz politikalar karın doyurmuyor. Rakamlar ortada. Şimdi Kıbrıs’ın 14 saygın memlekette temsilciliği var. Eskiden 1 tane yoktu.’’

Önceki hükümet döneminde, Bakanlar Kurulu toplantısının zabıtlarının tutulmadığını belirten Gül, şöyle devam etti:

‘’Eskiden DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti vardı. Şimdi de CHP-MHP, aslında DSP de onun içinde, böyle bir koalisyon hükümeti kurmak için uğraşıyorlar. Halk kabul ederse tamam. Ama herkes iyi bilsin. ‘Toplum mühendisleri’ diye bir tabir var. Yerlerinde otururlar, bizi dizayn ederler. Onların şimdi bütün çalışmaları, böyle bir hükümet kurdurmak. Ben Türk milletinin ferasetine inanıyorum. Türk milletinin kadirşinaslık duygularına da inanıyoruz. Kararı nasıl verirlerse saygıyla karşılayacağız.’’

/ NEVŞEHİR

07.07.2007


 

Türkiye’nin üyeliği çatışmaya en iyi cevap

İtalya Dışişleri Bakanı Massimo D’Alema, “Türkiye’nin AB üyeliğinin, Avrupa’nın bir din ve kültür çatışmasına karşı verebileceği en cevap olduğunu” söyledi.

D’Alema, Atina’da yayımlanan To Vima gazetesinin aylık “İdeon” adlı dergisine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin AB perspektifine de değindi. Türkiye’nin AB yolunun uzun olduğunu, ancak bu sürecin samimiyetle yönetilmesi gerektiğini belirten D’Alema, “Bunu Kıbrıs ile de bağlantılı olarak söylüyorum, çünkü Türklerin anlaşmalara saygı göstermeleri gerektiği gibi, bizim de göstermemiz gerekiyor. Avrupa’nın Kıbrıs ile doğrudan ticaret konusunda bir taahhüdü vardı, buna saygı göstermeliyiz. Kıbrıslı Türklerin kişisel haklarına da saygı göstermeliyiz. Benim görüşüm, Türkiye’nin söz gelimi 15 yıl sonra AB’ye üye olması, Avrupa’nın bir din ve kültür çatışmasına karşı verebileceği en iyi cevaptır” diye konuştu.

Gazetenin, Türkiye’nin AB üyeliğine tüm üye ülkelerin sıcak bakmamalarının ne gibi sonuçlar doğurabileceğine ilişkin sorusunu da cevaplayan D’Alema, “Türkiye’nin AB üyeliğini şimdiden imkansız saymak felaket olur. Bu, (Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas) Sarkozy’in açıklamalarına cevabımdır. Ancak gözlemlerime göre kendisi değişmiştir ve bu da normaldir. Neticede, seçim propagandasıyla iktidar lisanı farklıdır” dedi.

/ ATİNA

07.07.2007


 

Mahkemeden OYAK’a ret

Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun (OYAK), Erdemir’i alması ve arkasından hisselerin bir kısmını yabancı bir şirkete satmasıyla ilgili eleştirel değerlendirmelerde bulunan Milliyet gazetesi yazarları Güngör Uras ile Metin Münir hakkında açtığı toplam 10 milyon YTL’lik tazminat dâvâsını reddetti.

OYAK, Özelleştirme İdaresi’nin Erdemir’in yüzde 49.29 oranındaki hissesinin satışı için açtığı ihaleyi 2 milyar 960 milyon dolar fiyat teklifiyle kazanmıştı.

Grup daha sonra aldığı hisseyi temsil eden Ataer Holding’in yüzde 41’ini Arcelor firmasına satmıştı. Milliyet yazarı Uras’ın, 5 Ocak 2006 tarihli ve “Özel Sektörde Büyük Tesis Parası Yok” başlıklı yazısında değerlendirmeye OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy’un tepki göstermesi üzerine grup mahkemeye başvurmuştu. “Gerçeklerle bağdaşmayan ve haksız rekabet teşkil edici” olarak yorumladığı yazı sebebiyle Uras ve Doğan Gazetecilik aleyhine 5 milyon YTL’lik manevi tazminat davası açılmıştı.

OYAK, aynı konuda yazan Milliyet yazarı Metin Münir ile şirket aleyhine de 5 milyon YTL’lik ikinci bir tazminat dâvâsı açmıştı.

Münir, 24 Şubat 2006 tarihli “Hem ağlarım hem alırım” başlıklı yazısında, “OYAK’ın Erdemir’i Özelleştirme İdaresi’nden alması bugüne kadar yaptığı en büyük ve en pahalı hatadır” değerlendirmesini yapmıştı. OYAK’ın başvurusunu görüşen mahkeme, 2 Temmuz’da, yazılarda hakaret unsuru ve haksız rekabete yol açıcı eleştiriler bulunmadığı gerekçesiyle iki yazar hakkında toplam 10 milyon YTL tutarındaki manevî tazminat talebini reddetti.

Toplam 25 milyon YTL

OYAK’ın kendisine yönelik eleştiriler üzerine açtığı davalar, Güngör Uras ve Metin Münir’le sınırlı değil.

OYAK, o dönem Radikal gazetesi yazarı olan Yiğit Bulut, Sabah gazetesi yazarı Aydın Ayaydın ve Star Borsacı dergisi yazarı İbrahim Haselçin hakkında da dâvâlar açarak bu gazetecilerden 25 milyon YTL tazminat istemişti.

/ İSTANBUL

07.07.2007


 

Ortadoğu’nun güvencesi Türkiye

Başbakanlık Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, AB ülkelerinin, Ortadoğu’daki tehlikeleri, sadece Türkiye ile birlikte ortadan kaldırabileceğini belirtti.

Prof. Davutoğlu, Almanya’da haftalık yayınlanan ‘’Die Zeit’’ gazetesi için ‘’Çöl güneşinde izci’’ başlığıyla yazdığı yorumda, iç savaşlara ve ham madde için dünyada yapılan mücadelelere dikkati çekerek, ‘’AB ülkeleri Ortadoğu’daki tehlikeleri sadece Türkiye ile birlikte giderebilir’’ ifadesini kullandı.

Orta Doğu’nun istikrarlı hale getirilmesinin, Avrupa ülkelerinin dış politikasının en önemli görevi olduğuna işaret eden Davutoğlu, bu görevin başarıyla yerine getirilmesinde Türkiye’nin, Avrupa’nın en önemli ortağı olabileceğini ifade etti.

Türkiye’nin bölgede, hem çevresindeki, hem de Batılı ülkelerle iyi ilişkilere sahip tek ülke olduğunu kaydeden Davutoğlu, 2006 yılındaki Lübnan savaşı sırasında Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istediğini, Erdoğan’ın da ABD Başkanı George W. Bush, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in yanı sıra İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile görüştüğünü hatırlattı.

Türkiye’nin izlediği prensiplerin başarısız olması durumunda, bölgeyi Birinci Dünya Savaşı’nda olduğundan daha büyük bir felâket beklediği görüşünü dile getiren Davutoğlu, ‘’Bu nedenle bu vizyonun gerçekleşmesi şart. Hırslı siyasî hesaplar ve yanlış önyargılar bunu engellememeli. Ortada tarihi bir fırsat var. Türkiye ve AB, Avrupa ile Orta Doğu’da barışı, refahı ve istikrarı sağlamak için ortak bir program geliştirmeliler’’ şeklinde ifade kullandı.

/ BERLİN

07.07.2007


 

Türkiye, İslâm âleminin feneri

AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, bir hafta içinde ikinci defa Türkiye’nin üyelik sürecinin engellenmesinin İslâm âlemine kötü bir mesaj olacağını açıkladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye’nin üyeliğine yönelik girişimlerine karşı Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Ankara’ya desteğini artırıyor. Genişleme Komiseri Olli Rehn, bir hafta içinde ikinci defa Türkiye’nin üyelik sürecinin engellenmesinin İslâm âlemine kötü bir mesaj olacağını açıkladı. Berlin’de Sosyal Demokratlara konuşan Rehn, Avrupa’nın köktendincilik ile mücadele ederken bir taraftan da ılımlı, demokrat Müslümanlarla sağlıklı bir iletişim kurmak mecburiyetinde olduğunu söyledi. Rehn’in, konuşmasından üstü kapalı Sarkozy’ye mesajlar göndermesi dikkat çekti. Türkiye’nin, toplumlarını açmak isteyen, ülkelerini daha demokratik olmasını talep eden Müslümanlar için bir rehber olduğunu vurgulayan Genişleme Komiseri Rehn, AB’nin Ankara’ya verdiği sözleri tutması gerektiğini kaydetti. Türkiye’ye üyelik yolunu açan Ankara Antlaşması’nı 1963’te imzaladığına işaret eden Rehn, 21. yüzyılın en önemli meydan okumalarından birinin İslam ile Avrupa arasındaki ilişkiler olacağına dakkati çekti. Olli Rehn, “Türkiye ile münasebetlerimiz İslâm âlemiyle bağlarımızı güçlendirmek için çok değerli bir vasıta” dedi.

Rehn, köktendincilik ile mücadele edilirken ılımlı ve demokrat Müslümanlarla köprüler inşa etmenin önemine değindi. Türkiye’nin demokrasisini güçlendirmesinin ancak AB’nin verdiği sözleri tutması ile mümkün olacağını söyleyen Finli yetkili, “AB’nin üyelik şartlarını Türkiye’yi modern demokrasiden post-demokrasiye taşıyabilmesi için Türkleri üyelik müzakerelerine ilişkin ciddî olduğumuz konusunda temin etmemiz gerekiyor” dedi.

/ BERLİN

07.07.2007


 

TÜDEF’ten Gökçek hakkında suç duyurusu

Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Ankara’nın su sıkıntısının sorumluları oldukları iddiasıyla Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve ASKİ Genel Müdürü İhsan Fincan hakkında suç duyurusunda bulundu.

TÜDEF Genel Başkanı Ali Çetin ve beraberindekiler, Ankara Adliyesi’ne gelerek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundular.

Çetin, daha sonra yaptığı açıklamada, Melih Gökçek ve İhsan Fincan’ın Ankara’nın su sıkıntısını çözmek için şimdiye kadar hiçbir şey yapmadığını iddia ederek, Gökçek ve Fincan hakkında suç duyurusunda bulunduklarını bildirdi.

/ ANKARA

07.07.2007


 

Cem Hakko soruşturmasına yetkisizlik

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bir avukatın şikayeti üzerine iş adamı Cem Hakko hakkında ‘’Türklüğü aşağılamak’’ suçundan başlattığı soruşturmada ‘’yetkisizlik’’ kararı vererek, soruşturma dosyasını İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.

Ankara Barosu avukatlarından Mehmet Sevim, iş adamı Hakko’nun bir derginin düzenlediği gecede yaptığı konuşmasının Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinde düzenlenen ‘’Türklüğü aşağılamak’’ suçu kapsamına girdiğini iddia ederek, Hakko hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu.

Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı basın suçlarını soruşturma bürosu savcılarından Metin Sezgin, Hakko’nun söz konusu konuşmayı İstanbul’da yaptığına dikkati çekerek ‘’yetkisizlik’’ kararı verdi. Soruşturma bu karar üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülecek.

/ ANKARA

07.07.2007


 

Sabah ve ATV tekrar Ciner Grubu’na geçiyor

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) ATV televizyonu ve Sabah Gazetesi’ne el koymasını haksız bularak, yürütmenin durdurulmasına karar verdi.

Ciner Grubu avukatlarının itirazını görüşen İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, TMSF’nin ATV ve Sabah Gazetesi’ne el koyma kararını haksız bularak, yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Bölge İdare Mahkemesi’nin 2007/2731 sayılı kararı şöyle: “22 Haziran 2006 tarihinde İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin Esas 2007/822 sayılı kararına yapılan itirazın kabülü ile kararın kaldırılmasına, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. Maddesi uyarınca açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğuracak nitelikte bulunan dava konusu işlemin teminat aranmaksızın ve dava sonuna kadar yürütmesinin durdurulmasına, dosyanın mahkemesine iadesine, 5 Temmuz 2007 tarihinde oy birliği ile karar verildi.”

İstanbul 6. İdare Mahkemesi, 22 Haziran 2006 tarihinde Turgay Ciner’in el koyma ile ilgili yürütmenin durdurulmasını talebini reddetmişti.

/ İSTANBUL

07.07.2007


 

AB’li öğrenciler Diyarbakır’ı keşfedecek

Dicle Üniversitesi (DÜ) Avrupa Öğrenci Topluluğunun AB tarafından desteklenen ‘’Düşlerin Bekçisi Diyarbakır Surları’’ projesi kapsamında, Romanya, Azerbaycan, Gürcistan, Avusturya ve Litvanya’dan toplam 27 öğrenci Diyarbakır’a geldi.

DÜ Diş Hekimliği Fakültesi toplantı salonunda düzenlenen programda, öğrencilere Türkiye, Diyarbakır ve DÜ hakkında bilgi verildi. Avrupa Öğrenci Topluluğu Danışmanı ve Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. İlhan Kaya, AB’nin genişlemeyle birlikte bütünleşme çabasının olduğunu, bunun da karşılıklı ilişkilerin gelişmesiyle mümkün olacağını söyledi.

Kaya, DÜ’de okuyan öğrenciler tarafından hazırlanan proje kapsamında Diyarbakır’a gelen Avrupalı öğrencilere 1 haftalık program hazırlandığını, program sayesinde öğrencilerin birbirlerini, kültürlerini tanıyacağını bildirdi.

/ DİYARBAKIR

07.07.2007


 

Yağmur, İstanbul’u serinletti

İstanbul’da dün sabah saatlerinde yağan yağmur, İstanbulluları serinletti.

Yağış sebebiyle trafikte sıkışıklık yaşanırken, maddî hasarlı kazalar meydana geldi.

Susuzluk sorunuyla karşı karşıya olan İstanbul’a sabah saatlerinde hafif şiddette yağmur yağdı. Yağış, İstanbulluları umutlandırırken, sevindirmeye yetmedi. Etkili sıcakların arkasından gelen kısa süreli yağmur, İstanbulluları bir nebze olsun serinletti.

/ İSTANBUL

07.07.2007


 

Ormancılar 24 saat tetikte

Sıcakların etkisiyle risk oranı yükselen ormanlarda yükselen her dumana, ilk müdahale merkezlerinde görev yapan ve gece gündüz ‘’hazır kıta’’ bekleyen ekipler tarafından anında müdahale ediliyor.

Adana Orman Bölge Müdürlüğü sorumluluk sahasında, muhtemel yangınlara anında müdahale ederek büyümesini önlemek amacıyla ormanlık alanlara yakın noktalarda kurulan Orman Yangını İlk Müdahale merkezleri, kritik yaz aylarında en hareketleri dönemlerini yaşıyor. Genellikle yeni yapılan binalardan oluşan 52 merkezde, bölgenin hassas durumuna göre 15 ila 40 arasında görevli, araç ve gereç bulunduruluyor.

Buralarda görevli personellere, 908 bin hektarlık alanı 24 saat süresince göz altında bulunduran 46 adet yangın gözetleme kulesinden ve 19 haberleşme merkezinden gelecek ihbarlara müdahalede ‘’daha başarılı olabilmek’’ amacıyla sık sık seminerler veriliyor. Bu yılki yangın sezonuna konusunda eğitimli 548 işçi, 40 adet arazöz, 5 adet her biri 15’er tonluk mobil su tankı, 7 adet dozer, 6 adet greyder, 5 adet iş makinesi nakil aracı, 23 adet personel nakil aracı ve 1 adet genel maksatlı helikopterle istenmeyen gelişmelere hazır olan ormancılar, görevli müdür ve şefleri tarafından ‘’müdahalede başarı oranını yükseltmek’’ amacıyla sürekli motive ediliyor.

/ ADANA

07.07.2007


 

Sıcak havalara isyan etmeyin

Bitlis Müftüsü Halil Bektaş son zamanlarda artan sıcaklar ve kış aylarında sert geçen havalara karşı insanların ‘Neden bu kadar soğuk veya neden bu kadar sıcak’ diyerek bazen isyan derecesinde konuştuğunu, bu tür davranışların İslâm dinine göre haram olduğunu söyledi.

“İnsanlar sadece sabır etmeli” diyen Bektaş “Biz insanlar bu artan sıcaklara karşı hiçbir zaman her hangi bir yorum yapma hakkına sahip değiliz. Çünkü Allah bize bu güzel dünyayı yarattı ve insanlar yaşasın diye her şeyiyle insanların emrine sundu. Fakat biz insanlar bu dünyanın dengelerini bozmak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Hem kendimiz dünyanın dengesini bozuyoruz hem de bozduğumuz bu dengeye karşı da isyan ediyoruz. Kime isyan ediyoruz. Kendimiz bozuyoruz ancak kendimize isyan edebiliriz” diye konuştu.

/ BİTLİS

07.07.2007


 

Çocuklara yaz okulu

Bursa’da, sokakta çalıştırılan 50 çocuk, valilik tarafından yaptırılan ‘’Sevgi Köyü’’nde düzenlenen yaz okuluna gidiyor.

Bursa Vali Yardımcısı Halis Arslan, şehrin yoğun göç alan bölgelerinden olan Yavuzselim Mahallesi’nde çocuklarını sokakta çalıştıran ailelerle bir araya gelerek, onlardan çocuklarını ‘’Sevgi Köyü’’ veya belediyelerin açtıkları yaz okullarına göndermelerini istedi. Arslan, sokakta çok ciddî tehlikelerin bulunduğunu belirterek, valilik olarak geleceğin teminatı olan bu çocukları topluma faydalı bireyler haline getirmek için sürekli çalıştıklarını söyledi.

/ BURSA

07.07.2007


 

Başbağlar’da teröre lânet yağdı

Erzincan’ın Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde 14 yıl önce katledilen 33 kişi, düzenlenen törenle anıldı. Köy meydanında düzenlenen törende, minik çocuklar açtıkları Türk bayrakları ve ellerine aldıkları dövizlerde teröre lânet okudu.

Yapılan törende konuşan Kemaliye Kaymakamı Yılmaz Kurt, o günkü acıyı aynı tazelikle yüreklerinde taşıdıklarını dile getirdi. Başbağlar Köyü Muhtarı Ali Akarpınar ise “Allah kimseye böyle bir acıyı yaşatmasın” dedi. Daha sonra Başbağlar’da 5 Temmuz 1993’te şehit edilen 33 vatandaş hatırasına yaptırılan şehitlik ziyaret edilerek duâ okundu.

/ ERZİNCAN

07.07.2007


 

Nijer de ışığa kavuştu

İHH İnsanî Yardım Vakfı sadece on göz doktorunun bulunduğu Nijer’de de katarakt ameliyatları gerçekleştirdi. Yıllar sonra ışığa kavuşan Nijerliler, sevinçlerini yöresel hareketleriyle sergilerken, Türkiye’deki hayırseverlere bol bol duâ etti.

İHH İnsani Yardım Vakfı, Katarakt Ameliyatı Kampanyası’nı Benin, Togo ve Gana’nın ardından Nijer’e de ulaştırdı. Nijer’de katarakt sebebiyle görme sorunu yaşayan 165 hastanın gözleri açıldı.

Nijer’deki katarakt ameliyatları, Başşehir Niamey’den 700 kilometre uzakta bulunan ve 130 bin nüfuslu Tisava şehrinde yapıldı. Öncelikle Tisava bölgesindeki kataraktlı hastaları tesbit eden İHH ekipleri, on günde 600 kişiyi muayene etti.

Üç bayan doktor ve üç hemşirenin de gönüllü olarak bulunduğu ekip, gerekli olanlara katarakt ameliyatı gerçekleştirirken, ihtiyaç durumuna göre bazı hastalara gözlük, bazılarına da ilâç verildi.

Afrika’nın en fakir ülkesi durumunda olan ve 13 milyon nüfusa sahip Nijer’de Türkiye’den gelen bir hayır kurumu ekibinin göz ameliyatı yapması büyük sevinçle karşılandı. Azımsanmayacak bir nüfusa sahip olmasına rağmen sadece 11 adet göz doktoru bulunan Nijer’de daha fazla ameliyat yapılması için çalışmaların devam edeceği bildirildi.

Gerek ameliyat olan insanlar gerekse bölge halkı mutluluklarını kendi kültürel davranışları ile sağ ellerini yumruk yapıp havaya kaldırarak ifade ettiler. Yıllar sonra ışığa kavuşan insanlar, Türkiye halkı ve İHH ekibine bol bol duâ ve teşekkür etti.

Yeni Asya / İSTANBUL

07.07.2007


 

Dünyada 07.07.07 çılgınlığı

Tüm dünyada nikâh tarihi olarak, ‘’07.07.07’’nin talep edilmesi çılgınlığı, Türkiye’nin bir çok şehrinde olduğu gibi başşehirli çiftleri de sardı. Ankara’da bugün 251 çift nikâh memuruna ‘’evet’’ diyecek.

Çankaya Belediyesi Evlendirme Birimi Koordinasyon Yetkilisi Aycan Çakar, bugün evlenmek için 98 çiftin başvurduğunu bildirdi. Çakar, yaptığı açıklamada, özellikle 2001 yılından bu yana, çiftlerin, nikah tarihi için 02.02.02, 05.05.05 ve 07.07.07 gibi tarihleri tercih ettiklerini belirterek, ‘’Bu, son yıllarda Türk toplumunun unutkanlığıyla ortaya çıkan bir gelenek. Unutulmayan bir tarih olduğu için özellikle beyler tarafından çok tercih ediliyor’’ dedi.

Aycan Çakar, 07.07.07 tarihinden ziyade, rakamsal uyum açısından aslında ‘’20.07.2007’’ tarihinin daha uygun olacağına dikkat çekerek, bu tarihe fazla rağbet gelmediğini kaydetti.

/ ANKARA

07.07.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004