Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Depremlerin faydaları!

Aradan geçmiş bunca yıl. Ama ben hâlâ deprem rüyaları görüyorum.Yalova’da ailemle birlikte yaşadığım o korkunç gece, 17 Ağustos, bazen öyle oluyor ki, sanki bütün hayatımı ipotek altına almış gibi geliyor bana.

Hele o ses. O sesi tanımlamam mümkün değil. Dünyada bu kulaklarımızla duyduğumuz herhangi bir sese benzemiyordu. Acaba o sesin kaydını yapan birisi var mıdır? Müthiş bir ses. Daha önce hiç duymadığımız bir ses...

Önce o ses geldi. Kürt kadınlarının zılgıtı gibi bir ses. Ama metalik biraz. Müthiş tizlikte bir ses. Duvarların yıkılması, çatıların çökmesi sesleri ile bizim bulunduğumuz binanın demir bağlantılarının sarsıntı sebebiyle birbirine vurmasının ortaya çıkarttığı çat çatlarla birlikte tam bir felaket senfonisi...

Rabbim ne dehşet bir şey bu deprem. Yataktan fırladığımda senfoni başlamıştı. Nasıl sesimin çıktığı kadar “Allahuekber” diye bağırmışım korku refleksiyle peş peşe iki defa. Her şey birden susmuş bu sesi dinlemiş gibi geldi bana sonradan. Aman Allah’ım, herkesi de rahatsız ettim galiba gece gece diye düşündüm.

Dışarı fırladık. Kimseler yoktu. Aman Allah’ım, hakikaten gece yarısı milleti rahatsız ettim bağırarak diye düşünürken, birkaç saniye geçmedi ki, binalardan dışarı çıkan karartılar gördüm. Herkes ne olduğunu merak ediyordu. Bu bir deprem miydi, yoksa bir bomba filan mı patlamıştı? Gözlerimizi kendi binalarımızın bulunduğu siteden dışarıya çevirdiğimiz zaman gerçekle karşılaştık. Komşu binalarda yıkıntıdan sonra yangın başlamıştı. Aslında bir deprem kadar insanoğlunun acziyetini aşikâr eden başka bir olay daha yoktur. Ne yapacağını, ne yöne gideceğini, nasıl hareket edeceğini bilemiyor insan. Aslında “biletimiz kesilmiş”, “fişimiz de çekilmişse” “vakit, saat gelmişse” hiçbir şey bizi kurtarmayacaktır!

Sarsıntı vaktinde bizi kurtarabilecek tek zat, o vakitte bütün benliğimizde hissettiğimiz ve o çaresizlik zamanı dışında hiçbir vakit kendimize öylesine yakın hissetmediğimiz; fakat gerçekte bize “şahdamarımızdan daha yakın olan”, her şeye gücü yeten, her şeyi bir şey kadar, bir şeyi her şey kadar kolay var eden, Yaratan olabilir.

Deniz fırtınalı ve gece dağdağalı ve karanlık ve her taraftan ümit kesik olduğu gibi, yer sarsılmakta, içinde bulunduğumuz bina üzerimize doğru çökmektedir. O vaziyette her şey aleyhimize ittifak etmiştir. Kurtuluşumuza ancak Hz. Yunus Aleyhisselam’ın balığın karnında iken yaptığı “La ilahe illa ente sübhaneke innî küntü mine’z-zalimîn” duası vesile olabilir.

Bu duanın sırrı şöyle açıklanıyor: “O durumda her şey bütünüyle sükut etti. Çünkü o halde ona kurtuluş verecek öyle bir zat lazım ki, hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem semaya geçebilsin. Çünkü onun aleyhinde gece, deniz ve balık ittifak etmişler. Bu üçünü birden emrine musahhar eden bir zat ancak onu selamet sahillerine çıkarabilir.”

Yer sarsılıyor, deniz çalkalanıyor, binalar insanların üzerine çöküyor. Herkes rast gele yönlere kaçışıyor! Demek ki sebeplerin tesiri yok ve yer sarsıldığında, gece çöktüğünde, felaket kapımızı çaldığında Allah’tan başka bir kurtarıcı olmadığı bizzat yaşanıyor.

Sarsıntının şiddeti Allah’tan başka her şeyin fani ve fakat ancak O’nun emrinde, O’nun emrine amade olduğunu şiddetle ikaz ediyor. Depremi değil, bu gerçeği unutmamalıyız!

Bugün, 18.8.2007

Nuh GÖNÜLTAŞ

20.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Genelkurmayologlar

  Kemalizm savunmada

  Örtünme karşısında kadınların bin bir yüzü

  Deprem tam bir “titre ve kendine gel” hadisesi...

  Depremlerin faydaları!


 Son Dakika Haberleri