Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

‘Kurucu’ parti olmak

Halk Partisi, seçim öncesinde benimsediği politikayı seçim sonrasında da, aynen, sürdürüyor. Son bir-iki gündür, AKP’nin yanında MHP’ye suçlamalar yöneltmekteler, akıldışı ‘367 stratejisi’ni bozuyorlar diye. Niçin durmadan gerginlik yarattıklarını soran ve ‘Ne bu şiddet bu celâl?’ diyenlere, ‘Kurucu parti tepkisi gösteriyoruz’ diye cevap verdiler.

Bu doğru aslında. Bunu söyleyince, bu partinin niçin böyle davrandığı biraz daha iyi anlaşılıyor.

‘Kurucu parti’nin aynı zamanda ‘tek parti’ olduğu yıllarda ‘Seçimi kim kazanacak?’ ‘Ne yapmalı da seçimi kazanmalı?’ gibi kaygılar yoktu. Daha hiç seçim olmadan, kimin kazanacağı belliydi. Baykal’a ve bugünkü CHP’ye de böyle bir ortam gerekli, seçim kazanması için. Bu bakımdan, ‘Parti aslına dönmüş’ diyebiliriz. Parti aslına dönmüş de, ortam farklı, koşullar, kurallar farklı. Üstelik, bir zamanlar gene aynı partinin verdiği bir kararla, çokpartili düzene geçilmiş, bu da bir siyasi partinin kendini ‘seçmen’ denilen o ne idüğü belirsiz kişiye beğendirmesi zorunluğuna yol açmış. Her ne kadar CHP’nin kararıyla bu noktaya gelmiş olsak da, değişen duruma en az adapte olan da gene CHP. Son olarak, 2007 yılında da, ‘Biz kurucu partiyiz, böyle yaparız’ diyebiliyor.

Bunu belki en çok CHP yapıyor, ama yalnız başına CHP yapmıyor. O ‘kuruluş’ anında saplanıp kalmış, onun özlemiyle yaşamaya devam eden çok sayıda insan ve hatta kurumlar da var. Böyleleri için en büyük tragedya herhalde ‘zaman’ denen şeyin sabit olmaması.

Türkiye’nin ‘tarihi talihsizliği’, adına ‘Batılılaşma’ mı diyeceğiz, ‘modernleşme’ mi diyeceğiz, ne diyeceksek, bu hareketin kitlesel bir karakter kazanamaması, dar bir kadro hareketi olarak kalmasıdır. Bunun nedenlerini nerede aramalıyız? Hareketin kendi sınırlılığında mı? Toplumu belirleyen genel koşullarda mı? Herhalde hepsinin payı var. Ama şu veya bu nedenle, sonuç bu; yani, toplumsal dönüşümün temel aracı ‘yasa’, uygulayıcısı ‘bürokrasi’. Kitleler de bunun edilgin alıcısı.

Buna ben ‘talihsizlik’ diyorum. Ama insanlar var oldukları ortama, koşullara alışır, hatta ısınırlar da. Bir süre sonra, hayat zaten başka türlü olamazmış gibi görünmeye başlar. Onun için, bana ‘talihsizlik’ gibi görünen şey, kimilerine de ‘ideal’ gibi görünebilir. Sessiz durmaya, tepkilerini kendine saklamaya alışmış bir toplum, ne güzel işte, ne yapsan oluyor, kimse kalkıp ‘Ben bunu beğenmedim’ demiyor, ‘Ben böyle düşünmüyorum’ demiyor, itiraz etmiyor. Öyle çok mutlu bir hali de yok, doğrusu, ama ‘mutsuzum’ diye bağırmıyor da. Bağırmadığına göre, sorun yok.

Ama şimdi, ‘21. yüzyılda’, bu özelliklerin bazıları sürüyor olsa da, Türkiye artık bu Türkiye değil. Onun için, ‘kurucu parti’ davranışları göstermenin oy olarak karşılığı da ortada.

Bir not:

Başbakan, cumhurbaşkanlığıyla ilgili bir söze kızdı, bir şeyler söyledi. Sonra, Başbakanlık’tan, bu sözleri yumuşatan bir açıklama geldi. İkisinin de kaynağı aynı. Sonraki açıklamayı gerektirecek sözleri hiç söylememek değil mi işin doğrusu? İnsanın kendini denetlemesi bu kadar zor mu?

Radikal, 24 Ağustos 2007

Murat BELGE

25.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Kemalizmin yapamadığını modern hayat yapıyor

  ‘Soykırım’ uyarısı ve medya ihaleleri

  Burası hepimizin! Gitmiyoruz...

  ‘Kurucu’ parti olmak

  Kökler!

  Uzlaşı olmadan asla!..


 Son Dakika Haberleri