Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Anayasa yapımında İspanya örneği

Yeni bir Anayasa yapmak kolay değildir. Anayasa adını hak eden bir anayasa yapmak ise hiç kolay değildir. Aşılması gereken engellerle dolu uzun bir yoldur bu. Başarı için, dünyadaki tecrübeleri de izlemek gerekir. Bu bağlamda İspanya, bizler için de ciddi bir biçimde incelenmesi gereken başarılı bir örneği ifade ediyor.

İspanya’da demokrasiye geçiş, kanlı bir iç savaşı beraberinde getiren bir darbeyle iktidarı gasp eden ve ülkeyi kırk yıl boyunca zulümle yöneten general Franco’nun ölümüyle başladı. Diktatör öldüğünde, ülkenin kolayca demokrasiye geçmesini mümkün kılmayacak bir çatışma ve nefret mirası bırakmıştı. Onun imzasını taşıyan iç savaşta yüz binlerce insan ölmüştü ve çözülmesi gereken ciddi bir terör sorunu vardı. Çünkü Frankist rejim, ülkede yaşayan farklı etnik grupların tarihsel olarak sahip oldukları hakları inkar politikası izlemiş, örneğin Bask kültürünü ortadan kaldırmaya Euskadi dilindeki şarkıları bile yasaklamaya yönelik bir baskı rejimi kurmuştu. ETA da zaten bu sürecin ürünü olarak ortaya çıkmıştı.

Öte yandan hala eski rejimi sürdürmeye çalışan ayrıcalıklı gruplar ve gönlünden Franco olmayı geçiren generaller vardı. Ama İspanya, bütün bu yaşadığı acılardan ders almıştı. Üstelik Kral Juan Carlos da ülkeye dönmüştü ve tarihten gelen güçlü bir sembol olarak demokrasiye geçiş sürecine nezaret ediyordu. Herkesin uzlaştığı husus, demokratik İspanya’nın temelini oluşturacak doğru dürüst bir anayasa yapmaktı. Ama bunun da altyapısını oluşturmak gerekiyordu. Geçmişin muhasebesi ne mümkündü ne de sorun çözebilirdi. Artık beyaz bir sayfa açmak gerekiyordu. Bunun için 1976 ve 77’de Amiral Blanco’nun katilleri de dahil, tüm ETA mensuplarını da içine alan bir genel af ilan edildi. Ardından 1977’de Demokratik bir anayasanın yapımına ve iktidarla demokrasi yanlısı muhalefet arasında bir köprü kurulmasına imkan veren Siyasi Reform Kanunu çıkarıldı. Artık İspanyol mevzuatı insan hakları ile ilgili uluslararası belgelere uygun hale getirilecek, 18 yaş üzerindekilere genel oy hakkı tanınacak, bağımsız yargı tesis edilecek ve bölgesel sorunlar kabul edilecekti. Suaréz Hükümeti genel olarak bu programı takip etti.

Bu sürece ordunun tepkisi gecikmedi. Yüksek yargı da demokratikleşme sürecine direniyordu (örneğin Hükümet, Komünist Partisi’nin legalleşmesini yargıya rağmen başardı). 1977’de bir darbe girişimi önlendi. Ama ilginç olan, sürece destek vermesi beklenen ETA’nın tam tersine eylemlerini artırmasıydı. O yıllarda darbe özlemcisi generallerle ETA arasındaki şaşırtıcı bazı ilişkiler konuşulmuyordu. Öldürülen güvenlik güçlerinin cenaze törenleri hükümete protesto eylemlerine dönüşüyor, Frankist basın ‘Franco şimdi öldü’ diye manşet atıyordu. Ama Kral’ın desteğini alan hükümet sağlam durdu; şiddete rağmen demokratikleşmeye devam etme dirayetini gösterdi.

İspanya’nın sağ ve sol iki büyük partisi, UCD ve PSOE, Kral’ın nezaretinde bir anayasa hazırlanması konusunda uzlaştı. 1977’de Meclis Anayasa Komisyonu, yeni anayasayı hazırlayacak 7 üye seçti.

Çok sorunlu, kavgalı ve küsüp gidip sonra geri gelmeli bir süreçti bu. Bir yazarın ifadesiyle ‘uzlaşma kimi zaman bir apartman dairesinde, kimi zaman ise Madrid’in restoranlarında devam eden gece yarısı oturumlarında sağlanmıştı’. Sonuçta ortaya çıkan ‘Mutabakat Anayasası’ 31 Ekim 1978 günü Cortes (Meclis) tarafından onaylandı. Bu anayasa ‘önceki bütün İspanyol anayasalarından farklı olarak çok önemli bir avantaja sahipti; İspanya tarihinde, ne bir tarafın tek yanlı olarak empoze ettiği, ne de tek bir ideolojiyi yansıtan ilk anayasaydı’. Ortaya çıkan metinde eski rejimin özlemcisi olan otoriter-sağcı parti AP (Halk Birliği) ile Bask milliyetçi partisi PNV’nin imzası yoktu (Bu Halk Birliği size hangi partiyi çağrıştırıyor?). Basklılar tam tatmin olmamışlardı, ama tarihsel haklarının yanında , temel haklara ilişkin ciddi bir kazanç söz konusuydu. Beş yüz gün süren, bazen geceler boyu süren ama kimsenin tribünlere oynamadan katkı yapmaya çalıştığı bir süreçti bu. Uçlar hariç uzlaşma vardı; ‘milliyetler, kürtaj, özerklik hakkı ve ölüm cezası gibi hassas konularda dikkatli bir dille formüle edilmiş mutabakat maddeleri üretildi’.

En ihtilaflı konulardan biri Kilise-Devlet ilişkileriydi. Sağ Katoliklik, sol laiklik konusunda ısrarcıydı. Uzlaşma ‘din ve vicdan özgürlüğü’yle aşıldı. ‘Anayasa din özgürlüğünü garanti altına aldı ve İspanya’nın Hıristiyan bir devlet olarak tanımlanması talebini açıkça reddetti; ama devletin ‘Katolik Kilisesi ve diğer dini birimlerle’ özel bir ilişkiyi sürdüreceğini belirtti’.

Ve ‘sonuçta bir PSOE üyesinin ‘kazananların ve kaybedenlerin olmadığı bir anayasaya ulaşıyoruz’ dediği durum gerçekleşti. Anayasa referandumu öncesi Suaréz televizyonda bu anayasanın getireceği yeni durumu: ‘her şey farklı olacak, ama her şey değişmeyecek’ diye tanımlıyordu’.

İspanya başardı ve her şey gerçekten de farklı oldu.

Ne diyelim, onlar ermiş muradına..

(Alıntılar için bkz. D¡az-Ambrona, Keefe, Share ve Carr).

Star, 28.8.2007

Berat ÖZİPEK

29.08.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Anayasa yapımında İspanya örneği

  Çok şükür geçti


 Son Dakika Haberleri