Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Erdoğan: Çekilme Türkiye üzerinden olabilir

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Amerika’nın Irak’tan Türkiye üzerinden çekilmesine olumlu bakacaklarını bildirdi. ABD Savunma Bakanı Robert Gates de, Tayyip Erdoğan’ın sözlerini değerlendirirken, ülkelerin ABD ile birlikte çalışmaya istekli olmasının daima iyi bir şey olduğunu söyledi.

‘’Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi’’, adlı düşünce kuruluşunda konuşan ve soruları cevaplayan Erdoğan, Irak’tan ABD’nin çıkması konusunda da şunları söyledi:

‘’Doğrusu ben, başta ABD olmak üzere koalisyon güçlerinin bir anda Irak’ı terk etmesini doğru bulanlardan değilim. Ama bunun bir timingine inananlardanım. Belli bir timing, takvim içerisinde koalisyon güçleri Irak’ı terk etmelidir ve bunu da açıklamalıdır. Amerika’nın Irak’ı boşaltmasına, Türkiye’den geçmesine ne dersiniz konusuna ise biz olumlu bakarız. ‘Burada herhangi bir ön kabulümüz yoktur’ değerlendirmesini yaparız. Nasılını, bunların hepsini konuşuruz. Çünkü, her şeyden önce bizim bir stratejik ortağımızdır ve ‘böyle bir sürece bizler nasıl bir katkıda bulunabiliriz’ diye bunun bir değerlendirmesini yaptıktan sonra bu konuyla ilgili adımlarımızı atarız’’ diye konuştu.

ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Başbakan Erdoğan’ın, sözlerini değerlendirirken, ülkelerin ABD ile birlikte çalışmaya istekli olmasının daima iyi bir şey olduğunu söyledi.

/ WASHINGTON

29.09.2007


 

Anlaşma imzalandı

Türkiye ile Irak arasında terörle mücadelede işbirliği anlaşmasına imza atıldı. “Sıcak takip” anlaşma maddelerinin arasında yer almadı. Başbakanlık Merkez Bina’daki törende İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Irak İçişleri Bakanı Cevad Bolani, anlaşmaya imza attılar. “Sıcak takip” konusunda anlaşmaya varılamadığını belirten Beşir Atalay, törende yaptığı konuşmada şunları kaydetti: ‘’Hudut bölgelerinde güvenlik ve işbirliğinin güçlendirilmesine, sınır bölgelerinde terör örgütlerine karşı önlemlere ilişkin bir madde üzerinde, görüşmelerimiz sırasında mutabakat sağlamamız mümkün olamamıştır. Bu konuda müzakerelerimiz sürecektir."

Türkiye ile Irak arasında terörle mücadelede işbirliği anlaşmasına imza atıldı. “Sıcak takip” anlaşma maddelerinin arasında yer almadı.

Başbakanlık Merkez Bina’daki törende İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile Irak İçişleri Bakanı Cevad Bolani, 3 gün süren müzakerelerin ardından terörle mücadele konusunda el sıkıştılar.

“Sıcak takip” konusunda anlaşmaya varılamadığını belirten Beşir Atalay, törende yaptığı konuşmada şunları kaydetti:

‘’Hudut bölgelerinde güvenlik ve işbirliğinin güçlendirilmesine, sınır bölgelerinde terör örgütlerine karşı önlemlere ilişkin bir madde üzerinde, görüşmelerimiz sırasında mutabakat sağlamamız mümkün olamamıştır. Bu konuda müzakerelerimiz sürecektir. Bu husustaki iradelerimizi anlaşmaya ek olarak da kaydettik. En kısa sürede üzerinde anlaşmaya varmayı öngördüğümüz bu düzenleme de anlaşmamızın ayrılmaz bir parçası haline gelecektir.’’

Bakan Atalay, ‘’Irak Hükümeti’nin terörizmle mücadele alanında işbirliğine olumlu bakış açısı ve iradesinin, özellikle Irak’ın kuzeyinde faaliyette bulunan bölücü terör örgütü PKK/KONGRA-GEL’in faaliyetlerini önleyecek tedbirlere katkı sağlayacağı inancı içerisindeyiz’’ dedi.

Atalay, terörle mücadelede ulusal çabaların tek başına yeterli olmayacağını, bu felaketle ancak uluslararası alanda kapsamlı bir işbirliğiyle mücadele edilebileceğini yıllardır savunduklarını anlattı.

“ANLAŞMANIN UYGULANMASINA

ÖZEN GÖSTERECEĞİZ”

Atalay’ın ardından söz alan Irak İçişleri Bakanı Cewad Bolani de, kendi topraklarından Türkiye’nin herhangi bir terör saldırısına maruz kalmasını kabul edemeyeceklerini söyledi. Bölgenin güven, huzur ve istikrarının hedef alınmasına karşı mücadele edeceklerini ifade ederek bu konuda bölge ülkelerinin tek yumruk olmasını istedi.

Bolani, “Her iki tarafta mücadelede en etkin mekanizmayı seçmek istiyoruz” diyerek, bölgede terör odaklarını destekleyen taraflar olduğunu da savundu. “Bölgemiz hedef haline gelmiştir” diyen Bolani sözlerini şöyle devam etti:

“Bu anlaşma metni iki ülke arasında uzun süredir devam eden müzakerelerin bir sonucudur. Biz gayretleri bu anlaşma ile taçlandırmış bulunmaktayız. Karşılıklı olarak el ele vererek başa çıkamayacağımız hiç bir sorun yoktur.”

İçişleri Bakanı Atalay’ın dediği gibi, bir madde üzerinde görüş birliğine varılamadığını hatırlatan Bolani, her iki tarafın da bu konuda en etkili tedbir ve mekanizmayı seçmek istediğini, bunun için teknik kadrolar düzeyinde gelecek dönemde çalışılması gerektiğini, güvenlik komisyonlarının temaslarının süreceğini bildirdi. Bolani, “Ayrıca her iki ülke de onaydan geçirilmesi için anlaşmayı ilgili birimlere sunacaktır. Tarafımız, anlaşma maddelerinin uygulanmasına gerekli özen gösterecektir” diye konuştu.

Cemil YÜZER / ANKARA

29.09.2007


 

Berlin'de hoşgörü, bizde yasak

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Diyarbakır’daki Özel Avrupa Birliği İlkokulunda öğrencilerin başörtüyle derse girmeleriyle ilgili olarak, Diyarbakır Valiliğinin inceleme başlattığını belirtti. Diyarbakır Millî Eğitim Müdürü Mustafa Tekdemir de, basında çıkan haberler üzerine soruşturma açıldığını söyledi.

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Diyarbakır’daki Özel Avrupa Birliği İlkokulu’nda öğrencilerin başörtüyle derse girmeleriyle ilgili olarak, Diyarbakır Valiliği’nin incele başlattığını belirterek, “Türkiye bir hukuk devleti. Yanlış bir uygulama varsa bu ele alınır ve gereği yapılır.” dedi. Millî Eğitim Bakanı Çelik, Afyonkarahisar’da gerçekleştirilen BTS sınıflarının Ankara’dan telekonferans sistemiyle açılışı törenine katıldı.

Program sonrasında gazetecilerin Diyarbakır’daki Özel Avrupa Birliği İlkokulu’nda öğrencilerin başörtüyle derse girmeleriyle ilgili soruyu cevaplayan Çelik, konu ile ilgili Diyarbakır Valiliği’nin incele başlattığı kaydetti. Bakan Çelik, “Türkiye bir hukuk devleti. Yanılş bir uygulama varsa bu ele alınır ve gereği yapılır.” dedi.

Diyarbakır Millî Eğitim Müdürü Mustafa Tekdemir de, ‘’Türbanlı öğrenci alındığı iddia edilen Özel Avrupa Birliği İlköğretim Okulu hakkında soruşturma başlattık. Soruşturma sonucunda her şey belli olacak. Müfettişler okula gidip inceleme yapacak. Duruma göre ya okula kapatma cezası ya da müdüre disiplin cezası verilir.’’

Diyarbakır Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, şehirde bulunan özel bir eğitim kurumu ile ilgili olarak bazı basın yayın organlarından yer alan ‘’bu okulda her türlü kıyafet serbest’’ başlıklı haber üzerine inceleme başlatıldığı bildirildi.

“TÜRBANI DIŞARIDA TAKIYOR”

Okul Müdürü Mustafa Çakır ise gazetelerde çıkan haberlerin doğru olmadığını öne sürerek, okullarında kılık kıyafet serbestliği olmadığını söyledi. Çakır, şöyle konuştu: ‘’Sadece bir öğrencimiz dışarıda türban takıyor. Okula girdiği zaman türbanını çıkarıyor. Bazı gazeteciler okulun tanıtımı için haber yapmak istediklerini belirterek, okula gelip çekim yaptılar. Öğrencimizin başından çıkardığı ve elinde tuttuğu türbanı görünce ‘başına tak çekelim’ demişler. Sınıftaki öğretmenin de dalgınlığına gelince, öyle bir fotoğraf çekmişler. Böyle saçma sapan bir haber olabilir mi? Böyle bir şey mantığa aykırıdır. Bu haberler yalan.’’

/ ANKARA

29.09.2007


 

Kurban öncesi veba alarmı

Hayvan sevkiyatları ile ortaya çıktığı belirtilen ölümcül koyun-keçi vebası, Kurban Bayramı öncesi yeniden gündeme geldi. Bursa ve çevre illerde hayvan ölümlerine sebep olan hastalığın, Kurban Bayramı için doğu illerinden gelecek hayvanlarla birlikte artmasından endişe ediliyor.

Bursalı koyun yetiştiricisi köylülerin verdiği bilgiye göre, Bursa köylerindeki koyunların yaklaşık yüzde 20’si bu hastalıktan ölüyor. Bursa’da, merkez Osmangazi ilçesine bağlı Yiğitali, Gökçeören, Tuzaklı köyleri, Gemlik merkez köylerinde ve Büyükbalıklı köyleri ile Tavşanlı, Bilecik, Kütahya gibi çevre illerden gelen hayvanların satıldığı İzmir Yolu üzerindeki Alaattin Bey Pazarında hastalık belirtilerine rastlanmış.

Veteriner Hekim İmran Güvenç, 2 yaşına gelmemiş genç kuzularda görülen hastalığın, hayvanların yer değiştirmeleri sırasında artış gösterdiğini belirtiyor. Güvenç, hastalığın hayvan nakilleri sırasında koyun ve keçilerin vücut dirençlerinin düşmesi, bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla oluştuğunu, ağızda yaralar, burunda akıntı, göz yaşı akıntısı, ateş ve 2 gün içerisinde de ishal gibi belirtileri olduğunu söyledi.

Solunum yolu ile bulaşan hastalığın koyundan koyuna geçtiğini ve insanlara bulaşma ihtimalinin olmadığını belirten Güvenç, şu bilgileri verdi: “İhbarı mecburi olan bu hastalık çoğu zaman farkedilmiyor. Osmangazi ve Nilüfer köylerinin yüzde 80’inde bu hastalığa rastlıyoruz ama insanların çoğu hastalığın farkında değil. Hastalığa karşı hayvanların koyun keçi veba (PPR) aşısı ile aşılanması gerekiyor. Kurban Bayramı öncesinde bu aşılamanın yapılması ve hayvan sevkiyatlarına kısıtlama getirilmesi lazım. Çünkü hayvan nakilleri hastalığı alevlendiriyor. Hastalık geldikten sonra antibiyotikle direnç yükseltilmeye çalışılıyor ama buda hem maddi külfet hemde çok iyi bir çözüm değil.”

Bursa Tarım İl Müdürlüğü Enformasyon Müdürlüğü’nden alınan bilgiye göre, bu güne kadar Bursa içerisinde özellikle Kurban Bayramı’na doğru, hayvan sevkiyatları yoğunlaşırken hastalık için gerekli bütün tedbirler alındı. Yetkililerin verdiği bilgiye göre, Gemlik merkez, Nilüfer’e bağlı Büyükbalıklı köyleri ve diğer köylerde tesbit edilen vakalara gecikmeden müdahale edildi. 2-3 seneye kadar çok daha yoğun görülen hastalık, yapılan müdahaleler sayesinde büyük oranda gerilemiş.

Yapılan açıklamaya göre, her yıl 130 bin doz civarında programlı aşılama yapıyor. Bu sene içerisinde şuana kadar 90 bin doz aşı yapıldı. Yıl sonuna kadar 120 doz aşıya ulaşılması bekleniyor.

Bu noktada vatandaşları duyarlı olmaya davet eden Enformasyon Müdürlüğü yetkilileri, hayvan sahiplerini hayvanlarını aşılatmaları konusunda uyarıyor.

/ BURSA

29.09.2007


 

Rehn: Süreç canlanmalı

AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye’nin AB sürecinin yolunda gittiğini ancak sürecin canlı tutulması gerektiğini söyledi.

Rehn, Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’la Türkevi’nde görüşmesinin ardından Türk gazetecilerin soruları üzerine, sürecin yolunda gittiğini belirterek, ‘’(Türkiye ve AB) birlikte siyasi karışıklıktan çıkmayı başarabildik ve şimdi Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine yeniden güç verme zamanı ve reformların kısa zamanda gerçekleşmesini umuyorum’’ diye konuştu.

Rehn, ilerleme raporu yayımlanmadan önce somut adımlar atılıp atılmayacağı ve örneğin TCK’nın 301. maddesiyle bir gelişme olup olmayacağının sorulması üzerine, şöyle konuştu:

‘’Bunu tabii Türk hükümetine sormak lazım. Sayın Babacan’la reform sürecini, anayasal reform konusunu görüştük. Bu kapsamda Avrupa’nın görüşünü belirttim. Türkiye hükümetinin ve meclisinin anayasayı Kopenhag kriterlerine göre, özellikle de temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü açısından reformize etmesi önem taşıyor, çünkü bunlar açık, kendine güvenli bir toplumun temelini oluşturuyor. Türkiye’nin anayasasını reformize ederken bu hususları dikkate alacağına inanıyorum.’’

Rehn, ifade özgürlüğüyle ilgili maddelerin daha önceden gözden geçirilmesini umduklarını, ancak şimdi önemli olanın fazla gecikmeksizin bu işin tamamlanması olduğunu söyledi. Rehn, özellikle ifade özgürlüğü ve dini özgürlüklerle ilgili olarak Türk yasalarının Avrupa standartlarını yakalaması gerektiği görüşünü aktardı.

İfade özgürlüğüyle ilgili bir soru üzerine Rehn, Türkiye’de bazı gazetecilere ve yazarlara karşı kovuşturma yapıldığını, hatta mahkum edildiğini ifade ederek, bunun hem Avrupa’nın açık toplum ilkesiyle uyuşmadığını, hem de bu durumun Türkiye’nin çıkarına olmadığını kaydetti. Rehn ‘’Bu reformların gecikmeksizin yerine getirileceğine güveniyorum ve yeni anayasanın da Avrupa ilkeleriyle uyumlu olmasını görmek istiyoruz. Bu Türkiye’nin AB katılım sürecine yeniden güç vermenin en iyi yolu olacak’’ dedi.

Başörtüsü ile ilgili bir soru üzerine ise Rehn, bunun Türkiye’nin iç konusu olduğunu, başörtüsünün AB’yi ancak Türkiye’nin bu konuda daha önce karar veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına saygı göstermesi açısından ilgilendirdiğini belirtti.

Rehn, AB sürecinin Türkiye açısından demokratik laikliğin dayanak noktası olduğunu ve yeni anayasanın bugünkü Anayasa gibi ‘’demokratik, laik ilkelere ya da laik demokrasiye’’ saygı göstereceğine inandığını belirtti.

/ NEW YORK

29.09.2007


 

Babacan: Reformlar sürecek

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın, AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn ile görüşmesinde “reform çalışmalarına devam edeceğiz” mesajını verdiği öğrenildi.

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, görüşmede Rehn de Türkiye’nin, demokratik süreç içinde geçen dönemde yaşadıklarını Türk demokrasisinin güçlenmesi olarak değerlendirdi ve bu durumdan duyduğu memnuniyeti ifade etti. Rehn, “AB ile ilişkilere daha enerjik biçimde yoğunlaşalım” mesajını verdiği görüşmede Babacan da cevaben, meclis açılınca reform çalışmalarına devam edileceğini kaydetti.

Rehn’in, Türkiye’nin AB’ye katılım süreciyle ilgili olarak değişik yerlerde dile getirilen alternatif fikirleri kastederek, “Türkiye’nin AB üyeliği konusunda biz tamamen müzakere çerçeve belgesine bağlıyız, onu temel alıyoruz” dediği öğrenildi.

Babacan’ın yeni anayasa taslağı çalışmaları konusunda Rehn’e bilgi sunduğu ve anayasanın Kopenhag kriterlerine uygun olacağını anlattığı bildirildi.

Alınan bilgiye göre, Portekiz dönem başkanlığı sona ermeden yeni fasılların açılmasını istediklerini belirten Babacan, yeni madeni avroların arkasındaki haritadan Türkiye’nin çıkarılması konusunda Rehn’e, “Bir yandan Türkiye-AB ilişkilerini geliştirirken bir yandan da böyle şeyler olmasının izahı zor” dedi. Rehn de cevap olarak, komisyonun bunda rolü olmadığını, bunun konsey kararı olduğunu söyledi.

/ NEW YORK

29.09.2007


 

AB’den Türkiye’ye kolay vize desteği

AB’nin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına uyguladığı vize prosedürünün hafifletilmesi konusunda, AB’deki 18 sivil toplum örgütünü temsil eden Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesinden (EESC) destek geldi.

EESC’nin girişimiyle kurulan Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK), AB’nin Türk vatandaşlarına uyguladığı vize prosedürlerinin hafifletilmesi için önemli bir girişim başlattı. Türkiye-AB KİK Temas Grubu’nun, 24 Eylül’de İstanbul’da yaptığı toplantıda, eşbaşkanlar, Türk işçi, işveren, akademisyen, öğrenci ve medya çalışanları için vize uygulamalarının hafifletilmesini isteyen ortak bir mektup imzaladı.

KİK Eşbaşkanı ve TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar ile AB KİK Eşbaşkanı Bryan Cassidy tarafından imzalanan ortak mektup, AB Dönem Başkanlığı ile AB yöneticilerine gönderilecek. “KİK, Türkiye ve AB arasında çok önemli bir sivil toplum mekanizmasıdır” ifadesinin yer aldığı mektupta, ilişkilerin geliştirilmesinin karşılıklı seyahat trafiğini gerektirdiğine dikkat çekildi. Mektupta, AB ülkelerine seyahat etmeden önce Türk işadamı, işçi, basın görevlileri, öğrenciler ve akademisyenlerin muhatap olduğu karışık vize prosedürlerinin, diyaloğun geliştirilmesi yönündeki gayretleri olumsuz etkilediği vurgulandı. Mektupta, “Her ne kadar vize engellerinin kaldırılmasının ideal bir çözüm olduğuna inansak da bu sonucu kısa dönemde ulaşılamayacağınını bilincindeyiz. Bu yüzden, sizden, şu anki prosedürlerin kolaylaştırılmasını ve gerekli evrak sayısının azaltılmasını istemekteyiz” denildi.

/ ANKARA

29.09.2007


 

Bryza: Müslümanlık Türkiye’nin kimliği

ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza, “Müslümanlık Türkiye’nin kimliğinin parçasıdır” dedi.

NTV’ye konuşan Matt Bryza, demokrasinin kökleşip yerleşmesinde ABD’nin tüm müttefikleri içinde Türkiye’nin yerinin çok önemli olduğunun altını çizdi. Ayrıca Bush yönetiminin Ermeni tasarısına muhalefeti konusunda kimsenin kuşkusu olmaması gerektiğini vurgulayan Bryza ““Türkiye Cumhuriyeti’nin bu modern sürecinde Osmanlı İmparatorluğu denen o güzel ruhu yeniden canlandırmanın bir yolunu bulmalıyız” diye konuştu.

ABD’li Müsteşar Yardımcısı şöyle devam etti:

Müslümanlık Türkiye’nin kimliğinin parçasıdır. Türkiye Cumhuriyeti gözönüne alındığında, laiklik Türkiye’nin kimliğinin parçasıdır. Aynı zamanda çağdaşlaşmaya yönelik reformlar da Türk kimliğinin parçasıdır. Osmanlı Imparatorluğu’nun tarihine bakarsak 1840’lar, 1850’lerden başlamıştır bu süreç. Türkiye’yi tanımayanlar bunu bilmeyebilir. Biz Türkiye’yi sevenler biliyoruz.

/ NEW YORK

29.09.2007


 

Silâh ilkelliğin simgesi

Umut Vakfı Başkanı Nazire Dedeman, “Tek işlevi öldürmek olan ateşli silâhlar, şan ve şerefin değil, ancak ilkelliğin simgesidir” dedi.

Umut Vakfı, Bireysel Silâhsızlanma Günü dolayısıyla Sessiz Ayakkabıların Yürüyüşü faaliyeti gerçekleştirdi.

Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilen ve bireysel silâhlarla ölenlerin yakınlarının da katıldığı programın açılışında konuşan Nazire Dedeman, silâh sahiplerinin sayısının her yıl arttığına dikkat çekti. “Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre 2006 yılı içerisinde ‘meskûn mahallerde silâh atma’ olay sayısı 6533’ü bulmaktadır ve 2005 yılına göre yüzde 19’luk bir artışı ifade etmektedir” diyen Dedeman, 2007 yılı içerisinde de gazetelere yansıyan ortalama 80 olayda silâhların kazayla patlayarak ölüme sebep olduğuna dikkat çekti. Dedeman, taksitli silâh satışlarının devlet kuruluşlarınca yapılmasını da eleştirdiği konuşmasında bireysel silâhlanmaya karşı çıkmanın herkesin sorumluluğu olduğunu ifade etti.

Açlık, felâket ve savaşlarla sarsılan dünyanın artık çatışma yerine uzlaşmaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan da, “Dünyada akan kanın, gözyaşının durması, insanların barış ve huzur içinde yaşaması için, delice sürdürülen silâhlanma yarışına karşı dur denilmelidir” şeklinde konuştu.

ENBE Orkestrasının müzik dinletisiyle devam eden program, kırmızı halı üzerine ayakkabı, beyaz gül ve kırmızı karanfillerin bırakılarak bireysel silâhlanmanın protesto edilmesiyle son buldu. Bireysel Silâhsızlanma Günü kapsamında ayrıca Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda, “13. Bireysel Silâhsızlanma: Yaşama Hak Tanıyın” konulu karikatür yarışmasının ödül töreni yapıldı.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

29.09.2007


 

Yamalı elbiseden kurtulalım

OBİDER Genel Başkanı Nurettin Özgenç, yüzde 40’ı tadil edilip adeta yamalı bohçaya çevrilen 82 askerî anayasasının yerine, değişen ve gelişen Türkiye’de sivil bir anayasa yapmanın elzem olduğunu söyledi.

Özgenç, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye bunca zaman 1961 ve 1982’de hazırlanan iki Anayasa ile idare edildiğini bu Anayasanın’ her ikisini de askeri yönetimin hazırladığını belirtti. Nurettin Özgenç, şöyle devam etti:

“Yapılış şekli ve özü itibariyle demokratik olmayan 1961 ve 1982 Anayasaları, insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alma amacıyla değil toplum ve bireye karşı devleti koruma amacıyla yapıldığı için, bugün gelinen nokta itibariyle o günün elbisesi bugünün insanına dar geliyor. ‘Gelişip serpilen vücuda eziyet etmekten başka bir şey değildir dar elbisede ısrar etmenin’ ayrıca da yüzde 40’ı tadil edilip adeta yamalı bohçaya çevrilen 82 askeri anayasası’nın yerine değişen ve gelişen Türkiye’de Sivil bir Anayasa yapmak elzem olmuştur.”

/ İSTANBUL

29.09.2007


 

RTÜK Başkanı hakkında hapis talebi

ANKARA - Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)Başkanı Zahid Akman hakkında, bazı televizyon kanallarının, seçim yasaklarına uymadığına ilişkin uzman raporlarını üst kurul gündemine zamanında almayarak, “görevini kötüye kullandığı” iddiasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması talebiyle dava açıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçlarını Soruşturma Bürosu Savcısı Abbas Özden, RTÜK üyeleri Şaban Sevinç ve Mehmet Dadak’ın, Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) verdikleri dilekçenin ardından, YSK’nın ihbarı üzerine Zahid Akman hakkında başlattığı soruşturmayı tamamladı.

İddianamede, 4 Mayıs 2007 tarihinde başlayan seçim döneminde, radyo ve televizyon kuruluşlarına, uymaları gereken kuralların bildirildiği, RTÜK İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı uzmanlarının da bu kurallara uymayan radyo ve televizyonları tespit edip rapor hazırlamakla görevlendirildiği ve bu raporların, 5 gün içerisinde RTÜK tarafından değerlendirilip YSK’ya sunulması gerektiği hatırlatıldı. İddianamede, Zahid Akman hakkında, uzman raporlarını üst kurul gündemine zamanında almayarak, “görevi kötüye kullanma” suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.

/ ANKARA

29.09.2007


 

Meclis öncelikle uluslar arası anlaşmaları ele alacak

TBMM, yeni yasama yılında, Genel Kurul gündeminde bulunan uluslar arası anlaşma ve sözleşmelerin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarılarını öncelikle ele alacak.

TBMM Genel Kurulu, 1 Ekim Pazartesi günü özel gündemle açılmasının ardından, 2 Ekim Salı günü saat 15.00’de toplanacak. Genel Kurul, Ramazan Bayramına kadar, gündeminde bulunan uluslararası anlaşma ve sözleşmelerin uygun bulunduğuna dair kanun tasarılarını görüşecek. Genel Kurul, bu sürede 15.00-18.00 saatleri arasında çalışacak.

Komisyonlar da bu sürede, geçen dönemde görüşülemediği için kadük olan ve Hükümetin yenilediği kanun tasarılarını ele alacak.

TBMM Dışişleri Komisyonu, Hükümetin yenileyerek TBMM’ye sunduğu 75 uluslararası anlaşma veya sözleşmenin uygun bulunduğuna dair kanun tasarısını görüşecek.

Tasarılar arasında Uyuşturucu ve Psikotrop Madde Kaçakçılığına Karşı Mücadele Anlaşması, Irak’a Komşu Devletler ile Irak Hükümeti Arasında Terörizm, Sınırdan Yasadışı Sızmalar ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Konularında Güvenlik ve İşbirliğine İlişkin Protokol; Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Kaçakçılık ve Gümrük Suçları Veri Bankasının Kurulmasına İlişkin Anlaşma ve Avrupa Konseyi Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesinin uygun bulunduğuna dair tasarılar da var.

/ ANKARA

29.09.2007


 

Gül’den İstanbul’a özel ilgi

İstanbul Valisi Muammer Güler, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İstanbul’a sık geleceğini belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul’un sorunlarına çok önem atfetti, her geldiğinde spesifik konularda uzmanlarıyla birlikte toplantılar yapacak” dedi.

Güler, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İstanbul Valiliğini ziyareti sırasında verdiği yarım saatlik brifingde şehrin sorunlarına ilişkin çok genel bilgiler aktardığını ifade etti. Güler, şöyle konuştu:

“Cumhurbaşkanımız İstanbul’un sorunlarına çok özel önem atfetti, her gelişinde özel konularda, spesifik anlamda uzmanlarıyla toplantılar yapacak. Bu konuda daha geniş bir düzenleme ihtiyacında olduğunu ifade ettiler. Zaten biz de kendilerine böyle bir öneri götürdük. Cumhurbaşkanımız ilk fırsatta İstanbul’da yürütülen kültür çalışmaları, eski eser restorasyonları ve ağırlıklı olarak da 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları hakkında bizlerden bilgi alacak.”

İstanbul Valisi Muammer Güler, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün deprem, kentsel dönüşüm projelerini ve yürütülmekte olan metropoliten planlama çalışmalarını da görmek istediğini kaydederek, “Plan konusunda daha özel bilgilendirmeler yapılacak. Kendisinin de bu konuda talimatları var. Daha derinlemesine bir bilgilendirme yapacağız. İstanbul’a gelişleri çok sık olacak. Her gelişinde bilgi alma, görüşme, denetleme ve ilgili makamları harekete geçirme konusunda çalışmalar yapacağını biliyoruz” dedi.

/ İSTANBUL

29.09.2007


 

Claudia Roth Ankara’ya geliyor

Alman Birlik 90/Yeşiller Partisi Eş Başkanı ve Almanya Federal Meclisi Alman-Türk Parlamenterler Dostluk Grubu Başkan Yardımcısı Claudia Roth, temaslarda bulunmak üzere Ankara’ya geliyor.

Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğinden yapılan duyuruya göre, Roth 1-3 Ekim tarihleri arasında Ankara’da temaslarda bulunacak ve 2 Ekim Salı günü basın mensuplarıyla görüşmelerine ve ziyaretinin sebebine ilişkin sohbet toplantısı yapacak.

/ ANKARA

29.09.2007


 

Bürokratlar fakirlere garsonluk yapacak

Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, farklı bir uygulamayı hayata geçirecek. Kurum tarafından verilecek iftara fakirler çağrılacak. Bürokratlar garsonluk yapacak. Yöneticeler de bir yıl boyunca ilgilenecek.

Genel Müdürlük binasında basın mensuplarına verilen iftarda konuşan Beyazıt, “Ankara’daki fakir öğrencilere zenginlerin gittiği lokantada iftar vereceğiz. Büroktatlarımız garsonluk yapacak. Her masada bir yönetici oturacak. Yöetici arkadaşımız masadaki mağdurların bir bakıma akrabası olacak. Bir yıl boyunca onlarla ilgilenecek” dedi.

Her gün 108 bin aileye sıcak yemek verdiklerini, ilçelerde 100 bin aileye kuru gıda dağıttıklarını belirten Beyazıt, “Bu yıl 10 bin öğrenciye de ayda 50 YTL olmak üzere burs vereceğiz. Bütün bunları yıllardır sessiz sedasız yapıyoruz” şeklinde konuştu.

“Ecdadımız bizlere 200’den fazla vakıf bırakmış” diyen Beyazıt, “Sadece bunlarla bile dünyanın en zengin ülkesiyiz” dedi.

Kemal BENEK / ANKARA

29.09.2007


 

Üniversite için ikinci şans

2007-2008 öğretim yılı için merkezi yerleştirmede boş kalan, yerleştirilen adayların kayıt yaptırmaması sebebiyle boşalan ve 2007-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu yayınlandıktan sonra açılan yükseköğretim programlarının kontenjanlarına ek yerleştirme tercih başvuruları 1 Ekim Pazartesi günü başlayacak.

Başvurular, 4 Ekim Perşembe günü sona erecek.

Adayların ‘’2007-ÖSYS Yükseköğretim Programlarına Ek Yerleştirme Kılavuzu’’nu 1-4 Ekim 2007 tarihleri arasında ÖSYM’nin Sınav Merkezi Yöneticiliklerinden 3 YTL karşılığında satın alabilecekler ve ÖSYM’nin internet sitesinde görebilecekler.

Adaylar, kılavuz ücreti ile tercihlerini Başvuru Merkezi aracılığıyla yaptıklarında ödeyecekleri 3 YTL tutarındaki hizmet ücreti dışında başka bir ücret ödemeyecek.

Posta ile merkeze gönderilen tercih formları işleme alınmayacak. ÖSYM Sınav Merkezi Yöneticilikleri ile kılavuz satış noktalarının adresleri ayrıca gazete ilanında ve ÖSYM’nin internet sitesinde yayınlanacak. Tercih işlemi, Başvuru Merkezi aracılığıyla veya kişisel olarak internet üzerinden yapılacak ve bu süre kesinlikle uzatılmayacak.

KİMLER BAŞVURU YAPABİLECEK?

2007-ÖSYS merkezi yerleştirmede bir yükseköğretim programına yerleştirilmiş olan adaylar (Açıköğretim Fakültesinin kontenjansız programlarına yerleşenler hariç) ek yerleştirmede tercih yapma hakkına sahip olmayacak. Ek yerleştirmede tercih yapabilmek için, 2007-ÖSYS merkezi yerleştirme hiçbir yere yerleştirilmemiş (veya Açıköğretim Fakültesinin kontenjansız programlarına yerleştirilmiş) olmak gerekiyor.

Bunun dışında, yeni açılan yükseköğretim programları ile merkezi yerleştirmede kontenjanı dolmayan ve en küçük puanı oluşmayan yükseköğretim programları, ilgili puanı hesaplanmış tüm adaylar tarafından tercih edilebilecek.

Merkezi yerleştirmede kontenjanı dolan ve en küçük puanı oluşan, ancak yerleştirilen adaylardan bir kaçının kayıt yaptırmaması sebebiyle kontenjan açığı oluşan lisans programlarını ve ön lisans programlarını ilgili programın en küçük puanına eşit veya daha büyük puana sahip olan adaylar tarafından tercih edilebilecek ön lisans programları için en küçük puan şartı aranmayacak.

2007-ÖSYS’de sadece sınavsız geçiş için başvuran adaylardan Açıköğretimin kontenjansız programları hariç bir yükseköğretim programına yerleşmemiş olanlar da 2007-ÖSYS Ek Yerleştirme’ye başvurabilecekler. Lise mezunları ek yerleştirme için ön lisans programlarını da tercihleri arasında gösterebilecek ve ilgili yasa gereğince meslek lisesi mezunlarına öncelik tanınmak şartıyla bir yükseköğretim programına yerleştirilebilecekler.

2007 yılında özel yetenek sınavı ile öğrenci alan yükseköğretim programlarına kesin kayıt yaptırmış olanlar da ek yerleştirmeye başvurabilecekler. Ek yerleştirme işlemleri, ‘’2007 ÖSS Öğrenci Seçme Sınavı Kılavuzu’’, ‘’2007 ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’’ ile ‘’2007 ÖSYS Yükseköğretim Programlarına Ek Yerleştirme Kılavuzu’’nda belirtilen esaslara göre yapılacak.

/ ANKARA

29.09.2007


 

Din dersi ayrışma sebebi yapılmasın

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) Din Öğretimi Genel Müdürü İrfan Aycan, ‘’Din dersinin seçmeli olması, seçenlerin ‘dinli’ seçmeyenlerin ‘dinsiz’ şeklinde ayrışmasına neden olur. Ayrıca uygulama konusunda birtakım sıkıntılar yaşanır’’ dedi.

Aycan, imam hatip liselerinin müfredatını yenileme çalışmalarının sürdüğünü, yılbaşında tamamlanacağını, gelecek eğitim-öğretim yılında yeni müfredatın uygulamaya konulacağını belirtti. İrfan Aycan, yeni müfredat kapsamında Kelâm ve İslâm Tarihi dersinde Alevilik ile ilgili konuların da işleneceğini bildirdi.

Din dersinin seçmeli olup olmaması konusundaki tartışmalarla ilgili görüşlerini de belirten Aycan, ‘’Ülkemiz bu tecrübeyi daha önce yaşadı.

Din dersi seçmeliydi ve okullarda ayrım meydana gelmiş, anarşik durumlar oluşmuştu. Bir taraftan din dersi alanlar sağcı veya dinci olarak nitelendiriliyorlar, diğer taraftan bu dersi almayanlar solcu, ateist, komünist olarak nitelendiriliyorlar. Böyle bir parçalanma yaşanmıştı’’ dedi.

Din dersinin 1982 yılında zorunlu hale getirildiğini hatırlatan Aycan, “Din dersi seçmeli olursa seçenler ‘dinli’, seçmeyenler ‘dinsiz’ şeklinde ayrışmaya neden olur. Ayrıca uygulama konusunda sıkıntılar yaşanır. Geçmişte bunlar olmuştu’’ diye konuştu.

/ ANKARA

29.09.2007


 

Küresel ısınmaya karşı ilginç proje

Okyanusun dibine batırılan dev plastik borularla mikroorganizmaların yüzeye çıkarılması ve bulut oluşumuna katkı sağlaması düşünülüyor.

İki bilimadamı küresel ısınmanın etkilerini önlemeye yönelik ilginç bir proje ortay attı. Okyanuslara dev plastik borular yerleştirilmesini tavsiye eden projenin ayrıntıları şöyle.

200 metre uzunluğunda, 10 metre çapındaki yüzbinlerce dev plastik boru okyanuslara yerleştirilecek. Bu boruların dibe batırılmasıyla, mikroorganizmalar açısından zengin dip suyu yüzeye çıkartılacak. Bu mikroorganizmaların yukarı çıkmasıyla da deniz yüzeyinde oluşacak küçük bitkiler karbondioksiti emip, bulut oluşmasını sağlayan dimetil sülfat gazı üretecek. Oluşacak bulutlar da dünyanın üzerini kaplayarak ısınmayı önleyecek. Bazı bilimadamları öneriyi tartışılmaya değer bulurken bazıları da “tam bir zaman kaybı” olarak tanımladı.

/ İSTANBUL

29.09.2007


 

Sahte evrakla 5 yıl görev yaptı

Muğla Devlet Hastanesinde sahte evrakla 5 yıl memur olarak çalıştığı ortaya çıkan zanlı, sorgulanmak üzere gözaltına alındığı Kuşadası’ndan Muğla’ya getirildi.

Alınan bilgiye göre, Muğla Emniyet Müdürlüğü ekiplerince ‘’nitelikli dolandırıcılık ve evrakta sahtecilik’’ suçlarından aranan zanlı, önceki gece, Muğla Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube müdürlüğü ekiplerince sorgulanmak üzere Muğla’ya getirildi. Kuşadası Devlet Hastanesinde çalışmak üzere sahte belgelerle başvuruda bulunan C.K’nin hareketlerinden şüphelenen hastane yöneticileri, durumu Kuşadası Emniyet Müdürlüğüne bildirmiş, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Amirliği ekipleri, C.K’yi hastanede gözaltına almıştı. Zanlının, sahte sağlık sicil numarasıyla Muğla Devlet Hastanesinde devlet memuru olarak 5 yıl süreyle maaş, ikramiye, döner sermaye payı aldığını ve devlet misafirhanesinde kaldığını belirlenmişti. Zanlı, müfettişlerin yaptığı soruşturmanın ardından ortadan kaybolmuştu.

/ MUĞLA

29.09.2007


 

Kâğıt toplayan okullara, kırtasiye yardımı yapılıyor

Kocaeli’de başlatılan geri dönüşüm projesi sayesinde kâğıt toplayan okullara kırtasiye yardımı yapılıyor. Kampanya çerçevesinde 2 ayda 45 ton kullanılmış kâğıt toplandı.

Ekonomiye ve okullara kazanım sağlayan kampanya İzmit Saraybahçe Belediyesi’ne bağlı Temizlik İşleri Müdürlüğü tarafından başlatıldı.

Okullarda hergün büyük miktarda kâğıdın çöpe gittiğini gören müdürlük, bunu ekonomiye kazanmak için proje başlatıldı. Proje çerçevesinde okullara konulan kutulara öğrencilerin attığı çöp atıkları toplanarak değerlendirildi. Çöplerden elde edilen gelirle okulların kırtasiye ihtiyacı karşılanıyor. Daha önce birkaç okulda başlayan çalışmaya bir çok okul katıldı. Okullar geri dönüşüm konusunda adeta bir birleri ile yarışıyor. 2 ay içinde 45 ton kullanılmış kâğıt toplandı ve okullara bin 20 paket A4 fotokopi kâğıdı dağıtıldı. Kampanyanın süresiz olarak devam edeceği belirtildi.

/ KOCAELİ

29.09.2007


 

Kızılay hergün 13 bin kişiye sıcak yemek dağıtıyor

Kuruluşundan bu yana savaşlarda, savaşları izleyen göçler sırasında ve tabiî afetlerde aşevi kurarak ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek dağıtımı yapan Türk Kızılayı, Ramazan ayında da yoksullara yardım elini uzattı. Kızılayın aşevleri Ramazan’ın başından bu yana günde 13 bin 228 kişiye iftarlık ve sahurluk sıcak yemek dağıtıyor.

Alınan bilgiye göre, Türkiye genelinde 10 aşevi ile hizmet veren Türk Kızılayı, 365 gün yoksul vatandaşlarımızın sofralarına sıcak yemek taşıyor. Hijyenik ortamlarda, besin değeri yüksek gıda malzemelerinden hazırlanan sıcak yemeklerden sadece ihtiyaç sahipleri yararlanıyor. Üç çeşit hazırlanan yemekler bir ailenin iki öğün beslenme ihtiyacını karşılayacak şekilde dağıtılıyor.

Ramazan boyunca sosyal yardım çalışmalarına ağırlık veren Türk Kızılayı aşevleri, hayırsever vatandaşların desteği ile hizmetlerini her geçen gün artırıyor. Öğle saatlerinde Kızılay aşevlerine gelerek üç çeşit yemek alabilen ihtiyaç sahipleri, evlerinde sıcak yemekle iftar yapma imkânı buluyorlar. Ayrıca, iftar saatinde de ihtiyaç sahiplerini Türk Kızılayı’nın aşevlerinde de ağırlanıyorlar.

Türk Kızılayı, aşevlerine kadar gelemeyecek durumda olan yaşlı ve hastaların yemeklerini özel sefer taslarında hazırlayarak kapılarına kadar götürüyor. 365 gün aralıksız binlerce kişiyi doyuran Kızılay aşevleri, yoksul, kimsesiz, yardıma muhtaç insanların yanı sıra köy ve kasabalardan merkeze okumaya gelen binlerce fakir öğrenciye de eğitim öğretim yılı boyunca öğle yemeği veriyor.

/ ANKARA

29.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri