Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’

Önceki hafta Eyüp Adliyesi’nde, 2. Şişli Asliye Ceza Mahkemesi’nin Agos gazetesinden Arat Dink ve Serkis Seropyan’ı bir yıl hapis cezasına çarptıran kararının “gerekçe”sini konu edinen “Yazı dizisi tadında bir karar gerekçesi” başlığıyla yayımladığım yazılarda “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ettiğim iddiasından dolayı savcıya ifade verdim.

Savcı Bey âdetten olduğu üzere “Ne diyorsunuz?” dedi.

Ben de tahmin ettiğiniz gibi, âdetten olduğu üzere yazılarımın “ifade özgürlüğü” çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ettim. “Teşebbüs” suçlamasına ilişkin olarak şu görüşümü de ilave ettim:

Benim gibi, siyasal, ekonomik, idari hiçbir gücü olmayan bir köşe yazarının “Adil yargılamayı etkileyebilmesi” mümkün müdür? Böyle bir ihtimalin öne sürülmesi her şeyden önce “Bağımsız Yargı”nın bağımsızlığına yönelik bir saygısızlıktır..

Orada yüksek sesle söylemedim, ama bu görüşümü şöyle de ifade edebilirdim: Ben kim “Adli yargılamayı etkilemek” kim? Bu Ceza Kanunu maddesi ben ve benim gibiler düşünülerek kaleme alınmadı herhalde...

Savcı Bey’e derdimi anlatabildiğimi düşünüyorum. Gördüğüm kadarıyla konuya ilişkin “takipsizlik” kararı çıkacağını sanıyorum.

Ama şimdi düşünüyorum da, ifade verdiğim savcı şöyle akıl yürüten birisi de olabilirdi pekâla:

“Sizin adli yargılamayı etkileyemeyecek durumda-konumda olmanız tek başına bir şey ifade etmez. Etkilemeyecek durumda olabilirsiniz ama yine de ‘teşebbüs’ etmiş olabilirsiniz. Zaten dikkat ederseniz, yasa maddesi sadece ‘teşebbüs’ten söz ediyor.”

İnanın şaşırmazdım; böyle bir yorumla karşılaşsam şaşırmazdım. Amacına hiç mi hiç, asla ulaşamayacak bir “teşebbüs”ün bile cezalandırılma yoluna gidilmesi bu ülkede pek çok insan gibi beni de şaşırtmazdı.

Ceza Kanunu’nun “Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs” başlıklı 288. maddesi şöyle:

“(1) Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Görüyorsunuz; bu suçun altına girebilmek için gerçekten pek çok bakımdan güçlü olmak gerekiyor. Bu suç ile köşe yazarları gibi haklarında “ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın” deyiminin rahatlıkla kullanılabileceği bir küçük sınıfı ilişkilendirmek haksızlıktır.

İsterseniz, söylemek istediklerime, çok taze bir örneği araya sokarak daha bir açıklık getirmeye çalışayım:

Biliyorsunuz; Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 39 yıl beş ay 10 gün ağır ceza hapis cezasına mahkûm ettiği sanıklar, yargılamaya sürecinin biz sade vatandaşların aklının ermediği—ve hiçbir zaman eremeyeceği—bir süreç sonucunda serbest kalıverdiler....

İşin tek başına bu yanı bile çok şaşırtıcı değil mi? Sanıkları 39 yıl hapis cezasına mahkûm eden Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinden bugüne kadar ceza yiyen eskinin sanıkları şimdi ortaya çıkıp, “Gördünüz, bu mahkeme ceza verirken saymasını bilmiyor; dolayısıyla biz de tekrar başka bir mahkemede yargılanmak istiyoruz” deseler, haklı sayılmazlar mı?

Gelinen bu noktayı, yani işin içinde “ceza” olmasa rahatlıkla “mizah” olarak nitelenebilecek bu durumu, ülkedeki yargı sistemine ağır hasar vermesinden dolayı, herkesten önce Şemdinli davasını Askeri Mahkeme’ye gönderen Yargıtay 9. Ceza Dairesi ve “Şemdinli savcısı”nı meslekten atmakla kalmayıp davanın kendilerinde kalmasında ısrar eden mahkeme heyetini de farklı illere dağıtan HSYK düşünmeli, değerlendirmelidir.

“Şemdinli davası”nın Askeri Mahkeme’de görülen ilk duruşmasında müdahil avukatlardan birisi, Büyükanıt’ın Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde “Şemdinli davası bir hukuk skandalıdır. Tutuklu kalmaları da skandaldır” dediğini belirterek, bu sözlerinin tutanağa geçmesini istedi. Mahkeme başkanının kabul ettiği bu talep sanık avukatları itirazı ile karşılaştı. Sanık avukatları söz konusu sözlerin ifade edildiği gibi olmadığını ileri sürdüler. Sonuç olarak mahkeme başkanı şu sözleri tutanağa geçirdi: “Sanıkların tutuklu kaldığı bu dava hukuk skandalıdır.”

Yazıya başlarken TCK’nun “Adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs” başlıklı 288. maddesinden söz ettiğimi hatırlıyorsunuz.

Büyükanıt’ın “ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın” deyimi ile tasvir edilemeyecek bir şahsiyet olduğunu da unutmayın...

Yeni Şafak, 17 Aralık 2007

Kürşat Bumin

18.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Önce Şemdinli, sonra Kandil...

  23 yıldır bilinen yöntemlere devam...

  Yargı bağımsızlığı ve Şemdinli dâvâsı

  Siyaset, iktidar ve yargı

  ‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’


 Son Dakika Haberleri