Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Arafat heyecanı

Hac vazifesini yerine getirmek için mukaddes topraklarda bulunan hacı adayları, Arafat’a çıktı. Hacı adayları, bugün öğle vaktinde öğle ve ikindi namazlarını birleştirerek kılacak. Daha sonra Müzdelife’ye hareket edecek adaylar, burada akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kılacak. Adaylar, Müzdelife vakfesini yaptıktan sonra Mina’ya hareket edecek.

Kutsal topraklarda bulunan 4 milyona yakın hacı adayı dün Arafat’a çıkıtı. Türk hacı adayları, Mekke’den Arafat’a araçlarla taşınacak.

Hac farizasını yerine getirmek için kutsal topraklarda bulunan 4 milyon civarındaki hacı adayı Arafat’a çıktı. Türk hacı adaylarının Arafat’a çıkması dün öğle namazından başlayıp ve saat 03.00’e kadar tamamlanmış oldu. Türk hacı adayları Arafat’a otobüslerle taşınırken diğer ülkelerden gelen milyonlarca hacı adayı da yürüyerek Arafat’a ulaştı.

Arafat’ta hacı adaylarının bir gece konaklayacakları çadırlar, Müzdelife ve kurbanların kesileceği Mina’da da hazırlıklar da tamamlandı.

Türk hacı adayları için Arafat’ta toplam 350 çadır kuruldu. Hacı adayları, arefe günü öğle vaktinde öğle ve ikindi namazlarını birleştirerek kılacak. Daha sonra Müzdelife’ye hareket edecek adaylar, burada akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kılacak. Adaylar, Müzdelife vakfesini yaptıktan sonra Mina’ya hareket edecek.

Bu yıl Türk hacılarının Arafat’a taşınması için 623 otobüs kiralandı. Her otobüs bir diyanet görevlisi refakatinde en az üç sefer düzenleyerek hacıları Arafat’a ulaştıracak.

İslâm ülkeleri arasında yapılan anlaşmaya göre, önceki yıllarda yaşanan izdihamların önlenmesi amacıyla her ülkenin hacıları kendilerine verilen zaman dilimi içerisinde şeytan taşlama görevlerini yerine getirecek.

/ MEKKE

18.12.2007


 

Terörün zemini yok edilmeli

ABD’nin sağladığı anlık istihbaratla Kandil’deki PKK hedeflerinin vurulması, hükümet ve TSK’yı rahatlatırken, bu tür operasyonlarla terörün sonunun gelmeyeceği ifade ediliyor. Terörü bitirecek, teröriste silâh bıraktıracak olanın top, tank, tüfek olmadığı savunularak, insan hakları, ifade hürriyeti, demokrasi ve ekonomik refahın kâmil mânâda tesisi ve ırkçı yaklaşımlardan vazgeçilmesiyle bölgeye huzur geleceği belirtiliyor. Cehalet, zaruret ve ihtilâfa karşı san’at, marifet ve ittifak silâhıyla mücadele edilmesi isteniyor.

Daha öncekiler sonuç vermedi

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Kandil’de gerçekleştirdiği operasyona bölgeden destek gelirken, bununla yetinilmemesi, barış ve huzur ortamını sağlayacak tedbirlerin de alınması istendi.

Yeni Asya’ya konuşan Diyarbakır TSO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, sorunların barış içerisinde çözülmesi gerektiğini söyledi. Kaya, şunları kaydetti:

“Askeri operasyonların çözümle ilgili çok katkı sağlamayacağını söylüyoruz. Operasyon tek başına çözümmüş, sanki bütün dertler çözülecekmiş gibi kamuoyunda büyütülüyor. Bu gerçek çözümün önünü tıkıyor. Gerçek çözüm operasyon değil. Sosyo-ekonomik projeler üretmek hazır olanları uygulamaktır. Demokratikleşmeyle ilgili adımları bir an önce atmaktır. Bölgede işsizliği çözmedikçe ne kadar operasyon yaparsanız yapın. Dağa çıkanların önünü kesmek lazım. Dağa çıkmanın önünü kesmenin yolu bölgenin cazibesini arttırmaktır. Dağdan inişi kolaylaştırmak lazım. 1999’dan sonra dağa çıkanların yüzde 75’i eğitimsiz ve işsiz kesimdir. Bu bir yerde ne yapmamız gerektiğini gösteriyor.” Operasyonun sınır ve bölge ticaretini de etkilediğine dikkat çeken Kaya, şöyle devam etti: “Taşımacılık yapan insanlar güven içinde hareket edemiyor. Bölge ticaretinin yüzde 90’ı Irak’a yapılıyor. Sanayi zaten zayıf. Tarımsal üretim kaliteli değil. Operasyonlar medyada sanki bölgenin her yerinde çatışma sürekli kuşatma altında olduğu gösteriliyor. Güvenlikli bölge ilan ediliyor. Batıda kötü bir imaj ortaya çıkıyor. Bununla bölgeye mal satan batılı tüccar ya satmıyor ya da peşin satıyor. Banka kredi vermiyor. İpotek kabul etmiyor. O zaman bölgedeki tüccar çok zorlanıyor. Bölgenin ticaret hacmi küçülüyor.”

Kemal BENEK / ANKARA

18.12.2007


 

Güneydoğu halkı huzur istiyor

TSK’nın Kandil’de gerçekleştirdiği operasyona bölgeden destek gelirken, barış ve huzur ortamını sağlayacak tedbirlerin de alınması istendi. Yeni Asya’ya konuşan Şırnak TSO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Halil Balkan, “Sonuçta ne olursa olsun bölge için istenen, huzur ve güven ortamının sağlanmasıdır. Bunun için ne gerekiyorsa yapmak lâzım” dedi.

Şırnak TSO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Halil Balkan ise bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel anlamda desteklenmesi gerektiğini ifade etti. Balkan şunları söyledi:

“Sonuçta ne olursa olsun bölge için istenen bölgede huzur ve güven ortamının sağlanmasıdır. Bunu için ne gerekiyorsa yapmak lazım. Polisiye güvenlik tedbirleri var. En son yapılan operasyon da bu kapsamda değerlendirilebilir. Askeri erkan da hükümette çok iyi anlamış ki bu tür önlemlerle bölgenin iyileştirilemeyeceği, mevcut sorunların aşılamayacağı konusunda belli bir kabul var. Beklentimiz bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel anlamda kalkınmasını sağlayacak, insanların barış ve huzur içinde yaşayabileceği projelere ihtiyaç var. Ciddi ve gerçekçi çözümlerle start vermek gerekiyor. Ekonomik dinamikleri harekete geçirerek pozitif ayrımcılık adı altında teşvik sistemi gelmeli. Bölgenin ekonomik faaliyetinin en önemlisi sınır ticaretiyle ilgili faaliyettir. Sınır ticaretini etkilememeli. Sınır ticaretini ayakta tutmak gerekiyor. Milyonlarca insan istihdama kavuşmuş oluyor ve ülkeye katma değer katıyor. Bu operasyonlar daha önce de yapıldı bununla yetinilmesin.”

18.12.2007


 

TSK bombaladı AB ‘endişe’ duydu

Türkiye askerlerinin, Kandil’deki PKK kamplarına yaptığı, operasyona AB’den tepki geldi. AB dönem başkanlığı operasyonu endişeyle karşıladıklarını açıkladı.

Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarına yönelik operasyonundan “endişe” duyduğunu açıkladı.

AB dönem başkanı Portekiz, “Türkiye’nin Irak topraklarına yönelik askerî harekâtından endişe duyuyoruz” dedi. Dönem başkanlığı, Türkiye’ye itidal çağrısında bulunurken Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı duymasını ve bölgesel istikrara ve barışa zarar verecek askerî harekâtlerden kaçınmasını istedi. Bununla birlikte Avrupa Birliği, Irak topraklarının Türkiye’ye yönelik bir terör saldırısı için kullanılmaması amacıyla Türkiye-Irak arasında diyalog ve işbirliğinin önemine dikkat çekti.

AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’in sözcüsü Krisztina Nagy ise, “Türkiye’nin vatandaşlarını koruma ihtiyacını anlıyoruz” dedi. Gelişmeleri basından takip ettiklerini belirten Nagy, Türkiye’nin “orantısız” askeri güç kullanımından kaçınması, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermesi gerektiği şeklindeki görüşlerinin değişmediğini anlattı. Sözcü Nagy, Türkiye’yi sorunu diyalogla çözmeye teşvik etmeyi sürdüreceklerini ifade etti.

Almanya ise, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki operasyonunu “dikkatle ve endişeyle izlediğini” açıkladı. Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın bir sözcüsü başkent Berlin’de yaptığı açıklamada, birçok vesileyle Türkiye’nin terör saldırılarına karşı kendini savunmaya hakkı olduğunu söylediklerini hatırlattı. Sözcü, “Kuzey Irak topraklarından düzenlenen saldırılarda çok sayıda Türk askeri öldürüldü ve zarar gördü. Aynı zamanda her zaman şunu söyledik, burada bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Tüm tarafların aldıkları önlemlerde ölçülü davranmalarını ümit ediyoruz” dedi. Sözcü, bölgedeki durumun daha da istikrarsız hale getirilmemesinde tarafların da çıkarı olduğunun altını çizdi.

/ BRÜKSEL

18.12.2007


 

Genelkurmay: Yunanistan, adaları silâhlandırıyor

Genelkurmay Başkanlığı, Yunanistan’ın 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması’nın şartlarına aykırı olarak Türkiye’nin güvenliği açısından hayati öneme sahip olan Rodos Adası ve On İki Ada’yı dünyanın gözü önünde silahlandırmakta olduğunu belirtti.

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde 20 Aralık 1522’de fethedilen Rodos’a ilişkin bilgiler “Tarihten Kesitler” başlıklı bölüm altında yayınlandı. Rodos Adası’na ilişkin fotoğraflara da yer verilen açıklamanın sonuç bölümünde şunlar kaydedildi:

“Yunanistan, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması’nın şartlarına aykırı olarak Türkiye’nin güvenliği açısından hayati öneme sahip olan Rodos Adası’nı ve On İki Ada’yı dünyanın gözü önünde silahlandırmaktadır. Aslında Yunanistan bu davranışıyla, temeli 1850 yılında atılmış olan ve bugüne kadar da türlü oyunlarla başarı ile yürüttüğüne inandığı ‘Megali İdea’ politikasının gereğine uygun hareket etmekte ve bunu yaparken de gayet kurnazca, dünya kamuoyunu, bu ‘Adalara karşı yayılmacı emeller besleyen hayali Türk tehlikesine’ inandırmaya çalışmaktadır. Tabiatıyla bu tarz bir politikanın başarı sağlayabilmesi için de buralardaki Türk varlığı eritilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Osmanlı dönemine ait birçok kıymetli eser ‘Fethi Paşa Saat Kulesi, Türk Kütüphanesi, Türk Şehitliği vs.’ Rodos’ta Vakıflar İdaresinde bakıma muhtaç bir durumdadır. Bu eserler bilinçli olarak ya harap edilmekte ya da çeşitli bahanelerle ortadan kaldırılmaktadır.”

/ ANKARA

18.12.2007


 

TSK'ya hakaret cezasına bozma

Eski İHD İstanbul Şube Başkanı Emire Eren Keskin’in, ‘’Türk Silahlı Kuvvetlerinin manevî şahsiyetine hakaret ettiği’’ gerekçesiyle 6 bin YTL para cezasına çarptırılmasına ilişkin karar, Yargıtayca usul yönünden bozuldu.

Almanya’nın Köln şehrindeki konuşmasına ilişkin Kartal 3. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanarak, ‘’Türk Silâhlı Kuvvetlerinin (TSK) mânevî şahsiyetine hakaret ettiği’’ gerekçesiyle 6 bin YTL para cezasına çarptırılan Eren Keskin ile ilgili karara ilişkin temyiz talebi, Yargıtay 9. Ceza Dairesince görüşüldü. Daire, sanığa ek savunma hakkı verilmeden davanın karar bağlandığı gerekçesiyle kararı usul yönünden bozdu. Dâvâ dosyası, yeniden yargılama yapılması amacıyla Kartal 3. Asliye Ceza Mahkemesine gönderildi.

/ İSTANBUL

18.12.2007


 

Yasama ‘sivil’den destek istiyor

Meclisin, yasama çalışmalarında sivil toplumun katkısını sağlamaya dönük çalışmalarda sona gelindi. TBMM Başkanı Köksal Toptan, yaptığı açıklamada, sivil toplumun yasama sürecine katkısını sağlamaya çalıştıklarını, bunu çok önemsediklerini söyledi.

Sivil toplum olabilmenin, sivil toplum örgütlerinin yasa yapımına, yasama organının yetkisini kullanımına katkı sağlamakla başladığını belirten Toptan, ‘’Bizde yasama veya yürütme organı, aslında bütün organlar, sivil toplum kendi kendine yaşıyor. Biz bunu kaynaştırmak istiyoruz. Sivil toplum ile yasama organı kaynaşsın, bir yasa yapmak gerektiğinde bunu beraber katkı yapmak suretiyle yapsın istiyoruz’’ dedi.

Demokrasinin gelişimine bakıldığında, dünyanın gelinen aşamada, ‘’partiler demokrasisinden, temsili demokrasiye geçtiğine’’ işaret eden Toptan, şöyle konuştu:

‘’Dünya, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yeni bir kavramla tanıştı. Bu ‘katılımcı demokrasi’dir. Batı demokrasilerde bu mükemmel şekilde yürüyor. Zaten Batı demokrasilerinde sivil inisiyatifin, yönetim ve yasama sürecine katılması için çok ciddi bir sivil inisiyatif, sivil örgütlenme var. Bizde bu sivil örgütlenme çok sağlıklı değil, çok geniş de değil. O nedenle, biz yasama faaliyetlerinden başlamak suretiyle böyle bir kültür oluşturmaya çalışıyoruz.’’

Toptan, bu konuda 19 Kasımda TBMM’de sivil toplum örgütlerinin başkan ve yöneticileriyle bir toplantı yaptıklarını hatırlatarak, onlardan önerilerini aldıklarını vurguladı. Sivil toplum temsilcilerine, ‘’Biz sizi yasa yapımına katmak istiyoruz, bize nasıl katkı yaparsınız, nasıl bir yöntem sizin için uygundur?’ diye sorduklarını kaydeden Toptan, Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığı uzmanlarının bütün konuşmaları dikkatle izlediklerini, ayrıca dünyadaki uygulamayı incelediklerini söyledi.

Toptan, sivil toplum örgütlerinin önerileri ile dünyadaki uygulamayı da gözönünde bulundurarak konuyu hayata geçireceklerini bildirerek, ‘’Muhtemelen önümüzdeki süreçte TBMM İçtüzüğü’nde bir değişiklik yapmak suretiyle sivil inisiyatifi yasa yapımına katacağız’’ dedi.

MECLİSİN KURUMSAL YAPISI GÜÇLENDİRİLİYOR

TBMM Başkanı Toptan, Meclisin kurumsal yapısının güçlendirilmesi amacıyla AB ile ortak bir proje yürüttüklerini söyledi. Projeyi Macaristan ve İtalyan parlamentolarıyla birlikte gerçekleştirdiklerini bildiren Toptan, bu amaçla 16 Ocakta Macar ve İtalyan Meclis başkanlarıyla Ankara’da bir toplantı gerçekleştireceklerini sözlerine ekledi.

/ ANKARA

18.12.2007


 

Rahip müşahade altında

İzmir Karşıyaka ilçesi Bayraklı semtindeki Saint Antuan kilisesinde bıçakla yaralanan rahip Adriano Francini, yoğun bakımda müşahade altında tutuluyor. Francini’nin genel sağlık durumunun ve moralinin iyi olduğu bildirildi. Bu arada, rahibi bıçakla yaralayan zanlı R.B.’nin, yaklaşık üç yıldan bu yana olayın gerçekleştiği Saint Antoin kilisesinin müdavimi olduğu ileri sürüldü.

İzmir’de Adriano Franchini adlı İtalyan rahibi bıçakla yaralayan zanlı R.B.’nin, yaklaşık üç yıldan bu yana olayın gerçekleştiği Saint Antoin kilisesinin müdavimi olduğu açıklandı. Vatikan’a bağlı haber ajanslarından Asia News, konuya ilişkin yayımladığı haberde, R.B.’nin bıçaklama eylemini vaftiz olma talebinin yine reddedilmesinin ardından gerçekleştirdiğini belirterek, ‘’Saldırıya uğrayan Rahip Franchini, zanlının Hristiyanlığa girmeye henüz hazır olmadığı kanaatindeydi’’ diye yazdı.

Haberde, olayın görgü şahitlerinin de, zanlı R.B.’nin üç yıldan beri İzmir’deki Saint Antoin Kilisesi’nin müdavimi olan bir kişi olduğunu ifade ettikleri belirtildi.

RAHİBİN SAĞLIK DURUMU İYİ

Bu arada, Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Ersin, bıçakla yaralanan rahip Adriano Francini’nin genel sağlık durumunun ve moralinin iyi olduğunu bildirdi. Prof. Dr. Ersin, gazetecilere yaptığı açıklamada, rahip Francini’nin yoğun bakımda tedavisinin sürdüğünü söyledi. Hastaya bir operasyon yapılmadığını kaydeden Prof. Dr. Ersin, “Hasta bugün (dün) de müşahede altında tutulacak” dedi.

BABA H. B: SUÇ İŞLEDİYSE CEZASINI ÇEKSİN

Gözaltına alınan 19 yaşındaki zanlı R.B’nin babası H.B, oğlunun, ilköğretim 7. sınıfı bitirdikten sonra ‘’daha iyi öğrenim görmesi için’’ gönderdiği İstanbul’da, yatılı öğrenim gördüğü lisede 3. sınıftayken bir arkadaşını bıçakla yaraladığını, bu yüzden okulla ilişiğinin kesildiğini söyledi. Balıkesir’in Dursunbey ilçesine bağlı Boyalıca köyünde yaşayan H.B, şöyle devam etti:

''Ben onun okuması için her şeyi yaptım. 'Yeter ki oku' dedim, 'Para hiç sorun değil, ben seni parasız bırakmam' diye nasihat ettim, ama İstanbul'da okuldayken arkadaşını bıçaklamış. Okuldan haber verince gidip aldım. İstanbul'dan getirip buradaki liseye yazdırdım okuyamadı. 'Gel beraber çalışalım, işlerin başına geç' dedim, 'ben çiftçilik yapamam, başka işler yapacağım bana karışma' dedi. Ondan sonra da ne yaptığını hiçbir şekilde bilmiyorum. Bazen köye gelip giderdi, ama nereye gittiğini, ne iş yaptığını söylemezdi. Zaten arayıp sormazdı da. Eğer bir suç işlediyse cezasını da çeksin. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi ben de bilmiyorum.''

/ ROMA

18.12.2007


 

Babacan: Filistin’e huzur gelsin istiyoruz

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Filistin’in Türk halkının gönlünde önemli bir yeri olduğunu, Filistinlilerin kardeş halk olarak görüldüğünü belirterek, Türkiye’nin Filistin’de barış ve huzurun gelmesi için elinden geleni yapacağını söyledi.

Filistin Bağışçılar Konferansına katılmak için Paris’te bulunan Babacan, Türk basın mensuplarıyla sohbet toplantısı düzenledi.

Türkiye’nin bölgeye ilişkin yardım projelerini hatırlatan Babacan, Türk, İsrail ve Filistinli iş adamlarının Batı Şeria ile İsrail sınırı arasında ortaklaşa kuracağı, daha çok Filistinli gençlerin istihdam edilmesini sağlayacak Erez Sanayi Bölgesi projesine Türkiye’nin verdiği büyük öneme işaret etti. Babacan, Türkiye’nin yine İsrail ve Filistinli öğrenciler için, içinde bir hastanenin de bulunacağı, Türkiye’den bir üniversitenin desteğiyle kurulacak eğitim merkezi projesini yakından takip ettiğini de ifade etti.

Bağımsız sınırları içinde güvenliğini sağlamış, ayaklarının üzerinde durabilen, ekonomik açıdan sürdürülebilir bir yapıya sahip Filistin devletinin kurulmasına büyük önem verdiklerini belirten Babacan, bu konuda Türkiye’nin elinden gelen her türlü yardımı yapacağını söyledi.

Babacan, son zamanlarda Gazze Şeridi’ndeki gerginlik ve Doğu Kudüs’te tek taraflı yerleşim birimleri inşasının Türkiye’yi endişelendirdiğini ifade etti.

Sohbet toplantısında Türkiye’nin sınır ötesi operasyonuyla ilgili bir soruyu da cevaplayan Babacan, Türkiye’nin gerek Orta Doğu’da, gerekse Avrupa’da ve ABD’de sınır ötesi operasyonla ilgili yoğun temaslarda bulunduğunu kaydetti. Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Niyetimizi iyi anlattığımızı düşünüyorum. Hedefin terörle mücadele olduğunu herkes anladı. Meşru zeminde hareket ediyoruz. Her adımı düşünerek atıyoruz. Beklenmedik bir gelişme yok.”

/ PARİS

18.12.2007


 

Bakan Çelik: Sosyal Güvenlik Reformunu daha sağlık olsun diye erteledik

Çalışma ve Sosyal Bakanı Faruk Çelik, Bütçe Kanunu ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın yürürlük tarihinin ertelendiğini hatırlatarak, bunun daha rahat çalışma ortamı elde edebilmek, milletvekillerinin ve siyasi partilerin katkılarını daha sağlıklı alabilmek için gerçekleştirildiğini bildirdi.

Çelik, geçtiğimiz günlerde Türk-İş Genel Başkanlığına seçilen Mustafa Kumlu’yu makamında ziyaret ederek, kendisine ve yönetim kurulu üyelerine yeni dönem çalışmalarında başarılar diledi. Bakan Çelik, bir gazetecinin ‘’Sosyal Güvenlik Reformu’’nun yürürlüğe giriş tarihine ilişkin sorusu üzerine Çelik, ‘’Sosyal Güvenlik Reformu’yla ilgili bakanlık olarak biz üzerimize düşeni Kasım ayı sonu itibariyle gerçekleştirdik ve TBMM’ye gönderdik” dedi.

Çelik, bayram ve yeni yılın yaklaştığını, TBMM’nin de yoğun da bir bütçe görüşmeleri sürecinden geçtiğini hatırlatarak, ‘’Bu süreç içinde ola ki TBMM’den geçmeme durumu olabilir düşüncesiyle biz toptan bir ertelemeyi bütçe kanunu çerçevesinde gerçekleştirdik’’ diye konuştu. Çelik, şöyle devam etti: ‘’Ama bu şu demek değildir; yasa görüşülürken yasa umarım bu ayın sonunda TBMM gündemine inmiş olur, gündemine gelince, yeni yılla birlikte TBMM’de yasayı ele aldığımızda ‘yürürlük tarihi 1 Haziran 2008 olacak’ diye bir kural söz konusu değil. Bunun bazı maddeleri hemen yürürlüğe girebilecek, bazıları üçüncü, bazıları altıncı ayda... Bununla ilgili teknik çalışmayı sürdürüyoruz. Eski mevcut iptal edilen düzenlemenin yürürlüğü 1 Ocak 2008 olduğu için, o tarihe kadar yasayı TBMM’den geçiremezseniz iptal edilen yasa yürürlüğe girecek. Bu da bir kaos demektir. Öyle bir tesadüfe bırakılması doğru değil. Onun için daha rahat çalışma ortamı elde edebilmek için milletvekillerinin ve siyasi partilerin katkılarını daha sağlıklı alabilmek için toptan bir erteleme oldu. Bu nihai tüm yasanın ertelendiği anlamına gelmez.’’

/ ANKARA

18.12.2007


 

Yine tekne faciası: 7 kaçak öldü

Muğla’nın Bodrum ilçesinde, kaçaklarını bulundu teknenin batması sonucu 7 kaçak öldü, 9 kişi yüzerek karaya çıktı.

Alınan bilgiye göre, Gümbet Koyu Ada Boğazı mevkisinde, yasa dışı yollardan yurt dışına gitmek isteyen kaçak göçmenleri taşıyan tekne battı. Batan teknede bulunanlardan 7 Afganistanlı, 1 Pakistanlı göçmen ile tekne kaptanı yüzerek karaya çıktı. Kaçakları fark eden polis ekiplerinin uyarması üzerine, Sahil Güvenlik ve Polis deniz botları 7 kaçağın cesedini denizde bularak karaya çıkardı. Yüzerek karaya çıkan 9 kişi ise Bodrum Deniz Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildi. Polis ekipleri, göçmen kaçakçılığıyla ilgili yaptıkları çalışma kapsamında 9 kişiyi göz altına aldı. Olaya ilgili soruşturma sürüyor.

/ BODRUM

18.12.2007


 

Genç hacılar artacak

Hac farizasını yerine getirenlere kolaylıklar getirerek bazı sıkıntılarını giderdiklerini dile getiren Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, kontenjan arttırımıyla gençlerin daha fazla hacca gideceğini belirtti.

Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Bardakoğlu, Prof. Dr. Bardakoğlu, bu yıl Türkiye’den 100 binin üzerinde hacı adayının kutsal topraklara geldiğini ve bunların yaş ortalamasının 56 olduğunu belirtti.

Türkiye’nin hac kontenjanın artmasıyla gençlerin daha fazla hacca gideceğini anlatan Bardakoğlu, ‘’Hedefimiz hacda yaş ortalamasını 50’ye indirmektir. Bunun için çalışmalarımızı sürdürüyoruz’’ dedi.

YEMEK VERİLMEYE BAŞLANDI

Bardakoğlu, eskiden hacıların zor şartlar altında hac farizasını yerine getirdiğini hatırlatarak, ‘’Hacca gelen kadınlarımız zamanlarını yemek pişirmekle geçiriyordu. Harem’e gitme imkânı bile bulamıyorlardı. Radikal bir kararla, ‘kadınlar da hacdan istifade etmeli’ dedik. 100 binin üzerindeki hacıya yemek çıkarmak ve dağıtmak çok önemli. Aşçılarımızı buraya getirerek eğittik. Mutfaklarımızda şu an bin kişi görev yapıyor. Türk damak zevki ile çıkarılan yemekler düzenli ve herkese eşit bir şekilde dağıtılıyor. Böylece hacılarımızı büyük bir sıkıntıdan kurtarmış olduk. Bu karar en çok kadın hacılarımıza yaradı’’ diye konuştu.

Bütün hacıların otellerde kaldığını kaydeden Bardakoğlu, şunları söyledi: ‘’Zaman zaman şikâyetler alıyoruz. Suudilerin verdiği oturma iznine göre kira ödüyoruz ve kişi başına tahsis edilen yer 3.5 metre karedir. Buna rağmen verilen iznin altında iskân ediyoruz. Önümüzdeki yıllarda her hacımızın kalacağı yeri 4.5 metre kareye çıkarmayı hedefliyoruz. En büyük zorluk birbirini tanımayan 5-6 hacı adayının bir anda aynı odayı paylaşmasından kaynaklanıyor. Kademeli olarak müstakil oda sistemine geçerek bu sıkıntıyı da ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz.’’

TÜRKİYE’NİN SAYGINLIĞI VAR

Prof. Dr. Bardakoğlu, İslâm dünyasında Türkiye’nin ayrı bir itibar ve saygınlığının bulunduğunu da belirterek, ‘’Bu da ikili iyi ilişkilerden, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinden, zengin ve güçlü tarihimizden, İslâm ülkeleriyle tarih paylaşımı ve din bilimlerinden kaynaklanıyor’’ şeklinde konuştu.

/ MEKKE

18.12.2007


 

Bozuk aile yapısı çocuğu suça itiyor

Bozuk aile yapısının çocuk suçluluğunda önemli etken olduğunu belirten uzmanlar, parçalanmış ailelerle geçimsizliğin, sürekli karı-koca kavgasının olduğu, babası içki kullanan veya işsiz olan ailelerin çocuklarının suça yönelebileceğini söylüyor.

Uzmanlar, ailenin disiplin anlayışının tutarsızlığı, cezaya yer verilmesi, aşırı sert ve otoriter tutum, hoşgörüden uzak ve baskılı disiplin uygulaması ile çocuğu tümüyle dürtü ve isteklerinin doğrultusunda serbest bırakan, aşırı hoşgörülü ya da umursamaz bir yetiştirme tarzının, yanlış ve zararlı olduğunu kaydetti.

Bursa Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, çocuğun sağlıklı bir ruhsal ve toplumsal gelişme göstermesi için ailenin tutarlı bir disiplin uygulaması ve belli ölçüde otoritenin, denetimin varlığının bulundurulması gerektiği vurgulandı.

Bozuk aile yapısının çocuk suçluluğunda önemli etkenlerden biri olduğunun belirtildiği açıklamada, suçluluğun öğrenilen bir davranış olduğuna vurgu yapıldı.

Toplumsal davranışların

temelini anne sevgisi oluşturur

Açıklamada; “Anne yoksunluğu veya düzensiz anne-çocuk ilişkisi çocuk suçluluğuna yol açabilir. Bebeklikte anne bakımından yoksun çocuklarda hem fiziksel hem de ruhsal gelişim geriliği görülür. Çocuklar daha küçükken anne sevgisini ve ilgisini kaybetmemek için uslu durmayı, annenin istediği gibi davranmayı öğrenirler. Yani toplumsal davranışların öğrenilmesinin temelinde anneye duyulan sevgi ve bağlanma vardır” denildi.

/ BURSA

18.12.2007


 

Kurban kesimini küçükler izlemesin

Kurban Bayramı’na sayılı günler kala uzmanlar, 12 yaş öncesi çocukların kesim sırasında kurbanın yanından uzaklaştırılmasını tavsiye ediyor.

Aksi takdirde kalıcı psikolojik rahatsızlıklara yol açılabileceği uyarısında bulunan psikolog ve çocuk gelişim uzmanı Fatih Kalkınç, çocukların kurbanlıklara karşı sevgi beslediğini, bunun bir süre sonra duygu bağına dönüştüğünü, sevdiği bir canlının da gözleri önünde boğazlanmasını uzun yıllar kaldıramayacağını kaydediyor. Özellikle 12 yaş altı çocukların somut şeyler üzerine karar verdiğini ve soyut düşünceye geçemediğini aktaran Kalkınç, ergenlik dönemine kadar bu tarz görüntülerden uzak tutulmaları gerektiğini belirtiyor.

/ İZMİR

18.12.2007


 

İl olmak dertlerine deva olmadı

Türkiye’de bir çok ilçe il olma hayalini kurarken, 1989 yılından bu yana il olan 14 şehrin bazıları bu statünün nimetlerinden yararlandı, il olmak bazılarının dertlerine ise deva olmadı. Göç alan illerde, işsizlikte büyük artış gözlendi.

Türkiye’de bir çok ilçe il olma hayalini kurarken, 1989 yılından bu yana il olan 14 şehrin bazıları bu statünün nimetlerinden yararlandı, il olmak bazılarının dertlerine ise deva olmadı. Bu çerçevede, meselâ Iğdır il olduktan sonra nüfusu yaklaşık yüzde 19 artarken, Bartın ve Ardahan’da göç durdurulamadı.

Türkiye’de uzun yıllar 67 olan il sayısı 1989 yılından itibaren artmaya başladı. Aksaray, Bayburt, Karaman ve Kırıkkale 1989 yılında Türkiye’nin yeni illeri olurken, il sayısı da 71’e çıktı. 1990 yılında Batman ve Şırnak, 1991 yılında da Bartın il statüsüne kavuşunca, il sayısı da 74’e ulaştı.1992’de Ardahan, Iğdır, 1995’te Yalova, Kilis ve Karabük, 1996 yılında Osmaniye ve son olarak da 1999 yılında Düzce’nin il olması ile Türkiye’deki il sayısı 81’e ulaştı.

IĞDIR’DA NÜFUS ARTTI

Kars’a bağlı bir ilçe olan Iğdır, 1992 yılında il statüsü kazandı. Nüfus İl Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, il olduktan sonra Iğdır’da, nüfus yaklaşık yüzde 19 oranında arttı.

GÖÇÜ DURDURMADI

Türkiye’nin 74’üncü ili olan Bartın’da ise il olmak göçü durdurmaya yetmedi. Bartın’da, ekonomik açıdan yeterli yatırımların olmaması ve istihdam imkânlarının azlığı sebebiyle 1990’da 205 bin 834 olan nüfusun 2000’deki son sayımda 184 bin 178’e düştüğü tesbit edildi.Bartın Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Mehmet Kemik, 2003’ten günümüze kadar ticari ve istihdam anlamında önemli gelişmeler olduğunu, ancak şehir için bunu yeterli bulmadıklarını söyledi.

DÜZCE’DE DEĞİŞİM...

Düzce Valisi Ercan Topaca 1999 yılında il olan Düzce’nin emin ve sağlam adımlarla geleceğe hazırlandığını söyledi. Topaca, il olduktan sonra Düzce’de köklü bir değişimin yaşandığını ve uluslararası ölçekte üretim yapan birçok fabrika ve tesis açıldığını bildirdi.

ARDAHAN’DAN GÖÇ...

Kars’ın ilçelerinden biriyken, Iğdır ile aynı dönemde il olan Ardahan’da, nüfusun yüzde 18,3 oranında azaldığı belirtildi. İl Nüfus Müdürü Fatma Demirel, 1992’de il olduğu sırada Ardahan’ın nüfusunun 163 bin 731 olduğuna dikkati çekerek, bu rakamın 2000’li yıllarda 133 bin 756’ye kadar düştüğünü bildirdi.

ŞIRNAK, UMDUĞUNU BULAMAYANLARDAN...

Siirt’e bağlı bir ilçe iken 1990 yılında il olan Şırnak’ta özellikle, ekonomi alanında, yeterince gelişme sağlanamadığı öne sürülüyor. 17 yıl önce yaşadıkları ilçenin il olmasına sevinen vatandaşlar, aradan geçen zamana karşın, umduklarını bulamadıklarını belirtiyor.

PARLAYAN YILDIZ....

Osmaniye Valisi Zübeyir Kemelek, Osmaniye’nin, il statüsüne kavuşmasının ardından yapılan yatırımlarla sosyal, kültürel ve sanayi anlamında, Çukurova ve Doğu Akdeniz’in parlayan yıldızı olduğunu söyledi. Kemelek, şehrin il olması sonrasında gerçekleştiği atılımla, hem sanayi hem de sosyal açıdan büyük gelişim gösterdiğini, bunun nüfus hareketine de yansıdığını kaydetti.

KİLİS’TE İŞSİZLİK....

Kilis’te özel sektör yatırımları istenilen düzeyde olmadığı için işsizlik önemli sorunların başında bulunuyor. 1995’te Türkiye’nin 79. ili olan Kilis, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda kalkınmasını hızlandırmaya çalışıyor. Kilis Belediye Başkanı Abdi Bulut, Kilis’in il olmasının sosyal, kültürel ve ekonomik etkileri olduğunu belirterek, “Ancak, diğer iller kadar yeterince ivme sağlayamadı. Şehrin açılımlarını doğru şekilde yaparak ivmeyi artırmak istiyoruz’’ dedi.

HAYALLER GERÇEKLEŞTİ

Türkiye’nin 1989’da 70. ili olan Karaman’da çözüm bekleyen birçok sorun, il olmanın avantajıyla çözüldü. İl olmadan önce, 70 bin nüfusuyla büyük bir ilçe olan Karaman’ın nüfusu, aradan geçen 18 yıllık sürede neredeyse ikiye katlandı. İlçe iken Karamanlıların 2 hayali vardı, bunlardan birincisi il olmak ikincisi de üniversiteye kavuşmaktı. İki hayal de gerçekleşti.

AKSARAY’DA GELİŞİM...

1924 yılında il olan, ardından 1933 yılında ilçe yapılarak Niğde’ye bağlanan Aksaray tekrar il ünvanını aldığı 1989’dan sonra, sanayi, tarım, sağlık ve turizm alanlarında önemli gelişme gösterdi.

KIRIKKALE’DE TARIM SANAYİ İÇİÇE

Sanayi şehri olarak bilinen, aynı zamanda tarım alanında da adından söz ettiren Kırıkkale’de il olduktan sonra 1994 yılında Organize Sanayi Bölgesi kuruldu. Bölgedeki bütün parseller satıldı. Bu arada, ilde 1992 yılında Kırıkkale Üniversitesi kuruldu. Bu arada Kırıkkale’ye büyük katkı sağlayan Makine Kimya Endüstri Kurumunda istihdamda gerileme dikkat çekerken, gelinen noktada ise istihdam 10-15 binlerden 3 bin 320’lere kadar indi.

BAYBURT GELİŞTİ

Bayburt’un, 1989 yılında il olmasının ardından ekonomik, sosyal ve kültürel alanda önemli gelişmeler kaydettiği belirtildi. Belediye Başkanı Bekir Çetin, Bayburt’un, il olduktan sonra değişim ve gelişim açısından çok önemli fırsatlar ve kazanımlar elde ettiğini söyledi. Bayburt Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Yumak ise Bayburt’un il olmadan önceki haliyle bugünkü halinin kıyaslanamayacak derecede farklı olduğunu ifade etti.

BATMAN’DA İŞSİZLİK....

Batman’da ise il statüsü kazanıldıktan sonra sanayileşme alanında istenilen gelişmenin sağlanamadığı ileri sürüldü.

Batman Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan, 1990 yılında Türkiye’nin 72. ili olan Batman’ın il statüsüne kavuşmanın köy ve ilçelerden Batman’a olan göçü hızlandırdığını ve bunun sonucunda nüfusta kısa sürede yüzde 100 artış olduğunu bildiren Kalkan, ‘’Yoğun göç beraberinde işsizliğe neden olmuştur. Türkiye’de işsizliğin en yoğun yaşandığı kentiz.’’

YALOVA, AVANTAJLI...

İstanbul’a bağlıyken 1995 yılında il statüsü kazanan Yalova, 200’e yakın sivil toplum örgütüyle birlikte hazırlanan ‘’Strateji ve Çevre Planı’’na bağlı olarak gelişim gösteriyor. Yalova Valisi Yusuf Erbay, Yalova’nın 1995 yılında Türkiye’nin 77. ili olduğunu hatırlattı. İl olduktan sonra Yalova’nın maddi kaynaklarının arttığını bildiren Erbay, bu durumun, büyük bir avantaj sağladığını vurguladı.

KARABÜK, KARDEMİR...

Zonguldak’a bağlı 13 hanelik mahalle konumundaki Karabük, 1937’de demir çelik fabrikalarının temelinin atılarak bir süre sonra faaliyetine başlamasından sonra cazibe merkezi haline gelmeye başladı. 1995’de Türkiye’nin 78. ili yapılan Karabük’te 1990’da 244 bin olan nüfus, özellikle Karabük Demir ve Çelik Fabrikalarının (KARDEMİR) kan kaybetmesinin olumsuz yansımaları sebebiyle 2000’de 225 bin’e kadar geriledi. KARDEMİR’in, 1995’de özelleştirilmesi ve istihdam azalışının şehirden göçün en önemli sebepleri arasında yer aldığı belirtiliyor.

/ ANKARA

18.12.2007


 

Cumhurbaşkanı Gül, 2 kanunu onayladı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2 kanunu onayladı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya, göre, Gül, 5721 sayılı ‘’Sporda Dopinge Karşı Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’’ ile 5723 sayılı ‘’Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun’’u, yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdi.

/ ANKARA

18.12.2007


 

İHH'dan Gazze'ye gıda yardımı

İHH İnsanî Yardım Vakfı, Kurban Bayramı öncesinde Filistin’in Gazze bölgesinde gıda yardımı dağıttı.

Vakıftan yapılan yazılı açıklamaya göre, ambargo nedeniyle insanlık dramının yaşandığı Gazze’deki 8 bin aileye, şeker, pirinç, mercimek, yağ, un, zeytin, peynir ve salça gibi gıda maddelerinin bulunduğu paketler gönderildi.

Gıda paketlerini alan aileler, kısa bir süreliğine de olsa gıda problemlerine çare bulmanın sevincini yaşadılar. Gazzeliler, yardımlardan dolayı hayırsever Türkiye halkına teşekkürlerini ilettiler.

/ İSTANBUL

18.12.2007


 

Öğrencilere süt yardımı için yasa teklifi

CHP Kırklareli Milletvekili Tansel Barış, devletin, yoksul ailelerin çocukları ile ilköğretim öğrencilerine süt yardımında bulunmasını öngören yasa teklifini TBMM Başkanlığına sundu.

Barış’ın, Yoksul Ailelerin Çocukları İle İlköğretim Okulu Öğrencilerine Süt Yardımı Yapılmasına Dair Kanun Teklifine göre, süt yardımından, aylık geliri asgarî ücret ve altındaki ailelerin 5 yaşına kadar olan çocukları ile ana sınıfından başlayarak ilköğretim 5. sınıfa kadar olan öğrenciler yararlanacak.

Yoksul ailelerin çocukları ile devlete ait ilköğretim okullarına giden öğrencilere, günlük yarım litre süt yardımı yapılacak.

/ ANKARA

18.12.2007


 

Kamuya personel alımı yapılacak

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), bazı kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarına yerleştirme yapmak amacıyla KPSS’ye girmiş adaylardan tercih alınacağını duyurdu.

ÖSYM’den yapılan yazılı açıklamada, bu amaçla Kamu Personel Seçme Sınavı KPSS-2007/7 Tercih Kılavuzu hazırlandığı bildirildi. Kılavuzda, ortaöğretim, önlisans ve lisans düzeyleri ayrı olmak üzere tercih yapılabilecek kadro ve pozisyonlar yer alıyor.

Açıklamaya göre, kılavuzda yer alan kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarından tercih yapabilmek için 10-11 Temmuz 2004 tarihlerinde yapılmış olan 2004-KPSS, 1-2 Temmuz 2006 tarihlerinde yapılmış olan 2006-KPSS/1 veya 17 Eylül 2006 tarihinde yapılmış olan 2006-KPSS/2’ye girilmiş ve bu sınavların en az birinden ilgili KPSS puanının alınmış olması gerekiyor. Açıklamada, adayların tercihlerini 24-28 Aralık 2007 tarihleri arasında internet üzerinden yapabilecekleri kaydedildi. Tercihler, ÖSYM’nin internet sitesinde yayınlanacak olan kılavuzda yer alan kurallara göre yapılacak. ÖSYM’ye posta yoluyla gönderilen veya elden verilen tercih listeleri geçerli olmayacak.

/ ANKARA

18.12.2007


 

Üniversiteli tamircinin okuma azmi

Ardahan’da 7 yıldır ayakkabı tamirciliği yapan Erdal Uygur, işinin arasında kitap okumaktan da vazgeçmiyor.

Vali Hurşit Bey Caddesi üzerindeki iş yerinde ayakkabı tamir eden Uygur, çocuklukta kazandığı kitap okuma alışkanlığını günde en az 2 saat okuyarak sürdürdüğünü belirtti.

Bir yandan işini devam ettirirken diğer yandan da Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitiren 44 yaşındaki Uygur, ‘’kitap okumadığım zaman kendimi eksik kalmış hissediyorum’’ diye konuştu.

Şimdiye kadar çok sayıda kitap okuduğunu anlatan Uygur, iş yerinin raflarındaki kitaplarının müşterilerinin dikkatini çektiğini kaydederek, ‘’insanlar kitapları görünce önce şaşırıyorlar, fakat onlara kitap okumanın faydalarını anlattığım zaman benim bir kitap sevdalısı olduğumu anlıyorlar’’ dedi.

/ ARDAHAN

18.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri