Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Bediüzzaman’ın tebrik ettiği gazeteci

Bediüzzaman Said Nursî, 1958 senesinde bir gazeteciye mektup yazarak tebrik etti. Kimdi bu gazeteci? Üstad’ın takdirine ve tebriğine mazhar olacak ne yapmıştı? (...) Yazının başında Said Nursî’nin 1958’de tebrik ettiği gazetecinin Eşref Edip Fergan olduğunu söyleyelim.

Çünkü bu yazının kaleme alınış amacı, Eşref Edip’in gazeteciliğine ve Said Nursî’yle ilişkisine kısaca değinerek 1971’de vefat eden Eşref Edip’i ölüm yıldönümünde milletimize hatırlatmak.

BEDİÜZZAMAN VE BASIN

Van’da medresede hocalık yaptığı günlerde, vali Tahir Paşa, bir gazetedeki haberi Said Nursî’ye gösterdi. Habere göre; İngiltere Sömürgeler Bakanı Gladiston, Meclis’te Kur’ân-ı Kerim’i gösterip “Ya bu Kur’ân’ı ortadan kaldırmalıyız, ya da Müslümanları ondan soğutmalıyız” demişti.

Bu şok edici haber, genç Said’i alt üst etti. Bu yüzden “Kur’an’ın sönmez ve söndürelemez manevi bir güneş olduğunu dünyaya isbat edeceğim ve göstereceğim” dedi.

Bir gazete kupüründe görünen Batı’nın çirkin yüzü Said Nursî’yi harekete geçirdi. Onu Kur’ân dâvâsıyla buluşturan basın, kimi zaman yanında oldu, kimi zaman da karşısına geçip ona büyük düşmanlıklar gösterdi.. Bu iki unsur, basın ve Kur’an-ı Kerim, bütün bir hayatını şekillendirdi.

İşte Said Nursî’nin İstanbul macerası da böylelikle, bir gazete haberiyle başlamış oldu: İmparatorluğun başkentine gidecek ve oradan sesini bütün dünyaya duyuracak, Kur’an’ın mucizesini bütün bir insanlığa haykıracaktır.

Meşrutiyet döneminin ta başında İstanbul’a varınca, fikri ve siyasi tartışmaların da tam ortasında buldu kendini. Bir taraftan Tanin, İkdam, Serbesti, Mizan, Şark ve Kürdistan, Volkan gibi çeşitli gazetelerde yazılar yazdı, bir taraftan da siyasi tartışmalara katıldı.

Dönemin sosyal ve siyasi şartları ve uluslararası ilişkilerdeki gidişat gözönüne alındığında, geleneksel saltanat idaresinin devamının zor olduğunu düşünüyor, bundan dolayı meşrutî idareyi bir çare olarak görüyordu. ‘’Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlâl’’ diyor, şeriatı esas alan meşrutiyeti ateşli bir şekilde savunuyordu.

Said Halim Paşa, Babanzade Ahmet Naim, Filibeli Ahmet Hilmi, Mehmet Akif, Elmalılı M.Hamdi gibi dönemin bir çok entelektüeli, siyaset ve ilim adamından oluşan İslamcı çevreye katıldı..

MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANLARI

Eşref Edip, milletimizce gazeteci kimliğiyle, daha çok 1908’de yayınlanmaya başlanan Sırat-ı Müstakim ve sonraki adıyla Sebilürreşad’ın sahibi olarak bilinir.

Aslında Eşref Edip, bugünkü adıyla İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur ve aynı fakültede doktora da yapmıştır. Üniversitede hoca olmaya yönelen Eşref Edip, 1908’de İkinci Meşrutiyet ilan edilip de İstanbul’da ateşli fikir mücadeleleri yaşanmaya başlanınca, gazeteciliği profesörlüğü tercih etti. Başta Abdullah Cevdet olmak üzere Batıcılık taraftarları ile mücadeleye başladı.

Basın tarihimize baktığımızda, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra, yayın dünyasının çeşitlenerek canlandığını ve çok şiddetli bir şekilde meşrutiyet ve meşveret kavgaları yapıldığını görüyoruz. O dönemdeki Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık olarak adlandırılan üç fikir akımının güçlü kalemleri, birbirleriyle girdikleri ateşli fikir tartışmalarıyla basın dünyasını da hareketlendirdiler..

İkinci Abdülhamit’in saltanatının son yıllarında, canlanan basın dünyasında, artan yenilikçi fikirlere karşı geleneği ve İslam birliği ideolojisini savunan Sırat-ı Mustakim haftalık dergisinde Ebü’lula Mardin, Mehmet Akif Ersoy, Said Nursî, Musa Kâzım ve Mahmud Esad gibi İslamcı düşüncenin önde gelen güçlü kalemleri yazıyordu.. Eşref Edip’in, 9 Mart 1912’de, derginin yayın hayatının dördüncü yılında, 182. sayıdan sonra, Sırat-ı Mustakim’in adını Sebilürreşad olarak değiştirdiği görülmektedir.

İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un baş yazarı olduğu Sebilürreşâd, Birinci Dünya Savaşı yıllarında İttihat ve Terakki yönetimiyle fikrî bir mücadeleye girdi. Bu sebeple, 1916’dan 1918 yılının ortalarına kadar bir buçuk yıl süreyle yayımlanmadı. Fakat Sebilürreşâd savaşın bitiminden sonra tekrar yayınlanmaya başladı.

Ancak, İstanbul’da işgal kuvvetlerinin ve azınlıkların baskısı artınca Mehmet Akif ve Eşref Edip Anadolu’ya geçti. Sebilürreşâd Kasım 1920’de bir süre kaldıkları Kastamonu’da çıktı. (...) Eşref Edip, Millî Mücadele’nin kazanılmasından sonra tekrar İstanbul’a döndü ve yayın faaliyetine burada devam etti.

50 YILLIK DOSTLUK

Burada hemen belirtmeliyiz ki Said Nursî de, Eşref Edip de II. Meşrutiyet’in ilânını, Birinci Dünya Savaşı’nı, Milli Mücadele’yi, Cumhuriyetin ilânını, tek parti yönetimini, demokrasiye geçişi gördüler. Said Nursî, iki ay önce vefat ettiği için 27 Mayıs’ı göremedi. Fakat bu iki İslam büyüğünün kişisel hayat hikayeleri, hem yakın tarihimizi, hem de basın tarihini yansıtıyor.

Eşref Edip’in Üstad Bediüzzaman’la alâkalı olarak neşredilmiş üç tane kitabı vardır: Risale-i Nur Müellifi Said Nur ve Nurculuk (1952), Bediüzzaman Said Nur ve Nurculuk, Tenkid, Tahlil (1963), Risale-i Nur Muarızı Yazarların İsnatları Hakkında İlmî Bir Tahlil (1965).

Bunların dışında Sebilürreşad, Yeni İstiklâl, Bugün, Sabah ve İttihad gazetelerinde Üstad Bediüzzaman’la alâkalı araştırma ve yazıları neşredildi. Bunların en uzunu ve muhtevalısı 29 Aralık 1965 ile 25 Mayıs 1966 tarihleri arasında “Senatör Ahmed Yıldız Beyefendiye: İslâm Düşmanlarının Tertiplerini Ortaya Çıkarmak Vazifemizdir” adı altında neşredilen yazıdır. Ayrıca Bugün gazetesinde de “Bediüzzaman’ın Meçhul Kabri” adı altında uzunca bir yazısı yayınlandı. Nur Risalelerinde ve Bediüzzaman’ın mektuplarında Eşref Edip’ten övgü ile bahseden kısımlar vardır.

Eşref Edip Aralık 1971’de vefat etti ve Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi. Eşref Edip ile çıkardığı derginin yazarlarından, dava ve mücadele arkadaşı Said Nursî 50 yıl süren büyük bir dostluğu yaşadılar.

SEBİLÜRREŞAD’IN 50. YILDÖNÜMÜ

Said Nursî, 1958’de Sebilürreşad’ın 50. yıldönümü vesilesiyle Eşref Edip’e şu tebriği gönderdi:

“Aziz, muhterem, sıddık, envâr-ı İslâmiyeyi elli seneden beri neşreden, hakaik-i İslâmiyeyi ehl-i dalâlete karşı müdafaa eden ve elli seneden beri benim maddî mânevî bir hakikî kardeşim ve meslektaşım, Eşref Edip!

Sebilürreşad’ın ellinci sene-i devriyesi münasebetiyle gayet samimî ve uzun bir mektup yazacaktım. Fakat pek şiddetli hasta olduğumdan, hattâ konuşmaya da iktidarım olmadığından, Risale-i Nur’a havale ediyorum. Onda Sebilürreşad’ın mahiyetini, hizmetini gösteren mektuplar vardır.

Zaten Sebilürreşad, Nur’ların mühim parçalarını neşretmiştir. Tarihçe-i Hayat, Sebilürreşad’ın ellinci sene-i devriyesine tam bir tebriknâme hükmündedir.

Duanıza muhtaç gayet hasta Said Nursî.”

Sebilürreşad, İslam düşüncesinin kalelerinden biridir. Said Nursî ile ‘kardeşim ve meslektaşım’ diye hitap ettiği Eşref Edip de kalemleriyle milletimizi, İslamı, tarihimizi ve geleneğimizi savundukları için meslektaş olmaktadır. İkisi de Milli Mücadele kahramanıdırlar.

MÜCADELENİN

BASINA YANSIMALARI

Said Nursî, dönemindeki basının ilgi odağındaydı. Popüler bir İslam alimiydi. Faaliyetlerinin haber değeri vardı.

Mahkemeleri, gazetelerde sürekli haber oluyordu. Ceza evine giriş ve çıkışları, toplumda büyük bir ilgi topladığı için basında yer alıyordu.

Haksız yere 31 Mart’ta yargılanırken, Said Nursî’nin mahkemede yaptığı savunmaya basın büyük ilgi göstermişti. Birinci dünya Savaşı’nda Bitlis savunmasında esir düşüp götürüldüğü Rusya’dan kaçarak 1918’de İstanbul’a dönüşü de basında manşet olmuştu. Milli Mücadele’de İstanbul’u değil de, Ankara’yı desteklemesi, ısrarlı davet üzerine Ankara’ya varışı yine basına yansıdı. Cumhuriyet döneminde de yargılanıp tutuklandı sık sık ve bu süreçte sürekli basının ilgisini topladı üzerinde.

Said Nursî, basının öneminin farkındaydı ve bu yüzden hep yakın durdu. Basın karşısına geçip aleyhine yayın yapsa da önemini ve işlevini bildiğinden hiçbir zaman basından kaçmadı. Basında hala aleyhinde yayınlar yapılıyor. (...) Kısaca Said Nursî’nin takdir ettiği, çıkmasına öncülük ettiği, yazılarını yayınladığı gazeteler ve başarılı bulduğu gazeteciler de vardı. Bunlardan biri de Eşref Edip ve çıkardığı dergi Sebilürreşad’dı...

CUMHURİYET’İN MANEVİ MİMARLARI

Said Nursî de, Eşref Edip de kalemleriyle savaşan İslam alimleri.. (...) Cumhuriyet dönemi İslam büyükleri arasında görüyoruz onları; büyük bir sevgi ve saygıyla anıyoruz. Onlar Cumhuriyet’imizin manevi mimarlarından..

Bu vesileyle Eşref Edip’i rahmetle anıyoruz. Onun basın tarihimizdeki yerini hatırlatıyoruz: Eşref Edip, Milli Mücadele’de görev yapmış kahraman bir gazetecidir. Yayınlarıyla, dinimizi ve medeniyetimizi savunmuştur.

Basına da yansıyan şanlı mücadeleleriyle, onlar güzel bir hayat yaşadılar..

Milletimiz, bu İslam büyüklerini anarak vefa borcunu ödemelidir.

Haber7.com, 20 Aralık 2007

Mustafa Yürekli

21.12.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Bediüzzaman’ın tebrik ettiği gazeteci

  “Derinden azmettirenler var!”

  Bayramlar ve aydınlar

  Yüzde 70’i ne yapmalı?

  Bayram eski bayram, ama insanlar eskisi gibi değil…


 Son Dakika Haberleri