Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

 

AKP özgürlük diyor, yasak getiriyor

Hrant Dink'in ölümünün üstünden bir yıl geçti. Siz, bu tür suçlarla ilgilenen bir Meclis komisyonunun başkanıydınız. Bu cinayetle ilgili gerçekler aydınlandı mı?

Sadece Hrant Dink değil, bu tür cinayetlerden hiçbirinin gerçek yüzü aydınlatılmadı. Ya 'faili meçhul' kaldılar ya da bu olayların sadece tetikçileriyle ilgilenildi. Dink cinayetinde karanlık noktalar var. Balan... Bu cinayetlerde birinci planda tetiği çeken vardır. İkinci planda tetiği çektiren vardır. Üçüncü planda da bu cinayetin asıl organizatörleri, planlayıcıları vardır. Tetikçileri koruyanlar da bunlardır. İşte bu kişilerin üzerine gidilmiyor.

*Sizce Dink'in ölümünün ardında kim var?

İş yargıda olduğu için şu var demem yasal olarak mümkün değil. Ama birileri var. Fotoğraflar çektiriliyor ve fotoğraflarda her şey gözüküyor. Bu işi yapanlara kahraman muamelesi yapılması devlette bunların bir takım bağlantılarının olduğunu apaçık gösteriyor. Devlet içinde etkili bir takım güçler işin içinde olduğu zaman da ihale tetikçinin üzerinde kalıyor, ileri gidilemiyor. Ama her cinayette, 'Ucu nereye dayanırsa dayansın bu çetelerin, üzerine gidilecek' diye nutuklar atılıyor.

*Başbakan her cinayetten sonra böyle dedi.

Ama işler nutukla çözülmüyor. Aksine cinayetler, suç örgütleri giderek artıyor. Ve yeni yeni suç çeşitleri ortaya çıkıyor. Binlerce kişi insan ticaretine konu oluyor. Göçmen kaçakçılığını kim yapıyor? Ortada bunlar yok, ortada sadece denizlerde boğulmuş göçmen cesetleri var. Bankalardan 50-60 milyar dolar boşaltılıyor. Bu ülkede darbeler yapılıyor. Darbe yapanlar kahraman oluyor. Kimseden hesap sorulmuyor. Günlükler, andıçlar, yayınlanıyor. Bazı aydınlar hedef gösteriliyor. Andıçları hazırlayanlardan kim ne hesap sordu?

*28 Şubat post modern darbesinin onuncu yılı yakında dolacak. Zamanın Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Birin bazı aydınların PKK'yla ilişkili olduklarına dair kendi el yazısıyla Semdin Sakık'ın ifadesine eklemeler yaptığı ileri sürüldü. Sakık'ın ifadesinde ve 28 Şubatçıların hazırladığı Andıç'ta ismi geçen aydınların hayattan tehlikeye girdi. Siz İnsan Hakları Araştırma Komisyonu Başkanı olarak bu konuda bir araştırma yaptınız mı?

Bu yüzden Akın Birdal vuruldu. Ben 2004'te Diyarbakır'da Şemdin Sakık'la cezaevinde görüştüm. Çevik Bir, 28 Şubat'ın en kudretli adamıydı. Kendisine de sordum. 'Merak ediyorum. Dürüstçe cevap versen memnun olacağım. Sanin verdiğin bir ifadeye dayanılarak bazı aydınların PKK'yla ilişkisi olduğu iddiaları ortaya atıldı. Bu aydınlar hedef gösterildi. Sen böyle bir şey söyledin mi?' dedim. 'Hayır ben böyle bir şey söylemedim. Bana birçok kişiyi suçlayıcı böyle yazıldı bir metin getirdiler. Ben imzalamayı kabul etmedim. İmzalamadım' dedi. Böyle bir şey olur mu? Resmi evrakta belki sahtekârlık var. Ama bununla ilgili bir şey yapılmıyor. Hiç olmayacak şeylerle ilgili kamu davası açılıyor. Ama hayati bir konuda kamu davası açılmıyor. Aksine bu olayın üstü kapatılıyor. Bu işlerin ortaya çıkarılması çok zor.

*Niye zor?

Bir kişi konuşacak oluyor. Hemen hakkında işlem yapılıyor. Susurluk Araştırma Komisyonu'nda ifade verenlerin başına o kadar çok şey geldi ki. Mesela Hanefi Avcı. Askeri mahkemede yargılandı, askeri cezaevinde yattı. Komisyona ifade veren Jitem mensubu Hüseyin Oğuz hemen emekli oldu. Hayati tehlike içindeydi. Şimdi köyde yaşıyor, çobanlık yapıyor bu adam. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, Şemdinli Komisyonu'na ifade verdi. Hemen görevinden alındı. Şemdinli davasının savcısı Ferhat Sarıkaya bir iddianame yazdı. Adam meslekten men edildiği gibi ömür boyu kamu hizmeti de yapamayacak. Serbest meslek olan avukatlık hakkı bile elinden alındı. Bunların hepsi bir mesajdır.

*Kime ne mesajıdır bu?

'Kimse konuşmasın' diye mesajdı bunlar. Bazı emekli askerler konuşmaya başlamıştı ki, onlara da konuşmayın mesajı verildi. Emekli korgeneral Altay Tokat çıktı, 'Biz Güneydoğu'da yeni tayin olan hâkim, kaymakam ve öğretmenlerin evlerinin yakınında onları korkutmak için bomba patlatıyorduk' dedi. Yani bizim istediğimiz gibi davransınlar, kararlar versinler manasında... Gene Güneydoğu'da alay komutanlığı yapmış general Erdal Sarızeybek, Şemdinli diye bir kitap yayınladı. 'Biz halka korku vermek için şehirde bomba patlatıyor, top atışı yapıyorduk' dedi. Bu generaller konuşmasın diye Savunma Bakanlığı yönetmelik değiştirdi. Konuşan emekli generallerin ordu evi gibi bir takım sosyal haklarının ellerinden alınacağı açıklandı.

*AKP değiştirmedi mi bu yönetmeliği?

Hükümet değiştirdi. Genelkurmayın talebi üzerine yaptı. Böyle bir yönetmelik değişikliği olur mu? Ben bu yönetmeliğin iptali için dava açacaktım ama başka manalara çekilir diye vazgeçtim. Kimse dava açmadı. Oysa davayı kazanma şansı çok yüksek. Hukuka ve insan haklarına aykırı bir yönetmelik bu. Hükümet bir yandan demokratikleşeceğiz diyor. Bir yandan da özgürlükleri kısıtlıyor ve konuşmayacaksınız diyor. Benim konuşmama ne karışıyorsun? Eğer konuşmamda suç varsa, yasalara göre işlem yapılır. Basın Dağlıca olayının üzerine gidiyor. Hükümet bir yandan özgürlüklerden, sivil anayasa değişikliğinden bahsediyor, diğer yandan da Dağlıca'yla ilgili yayın yapmayı yasaklıyor. Hükümetin talebiyle oldu o yasaklama. Hükümet İdare Mahkemesi'ne başvurdu ve mahkeme tedbir koydu.

*Hükümet niye böyle çelişki içinde?

Olayların sonuna kadar gidilecek diye herkes nutuk atıyor. Ama sonuna kadar gidilmesini önleyen yönetmelikler çıkarılıyor, uygulamalar yapılıyor. İnsanın söylediğiyle yaptığı uyumlu olmalı. Bu uyum kimsede yok. Şimdi bazıları anayasa değiştirilecek diye hop oturup hop kalkıyor. Oysa bu konu 1982'den beri tartışılıyor. Daha 1993'te Meclis, anayasa değişikliği teklifini içeren iki kitap yayınlıyor. (...)

*Türkiye'de çok tuhaf cinayetler işlendi. Danıştay saldırısı, Trabzon'da öldürülen rahip, Hrant Dink, Malatya katliamı... Karşımıza hep küçük yaşta suçlular çıkarıldı. Sizce bunlar bağımsız olaylar mıydı?

Bağımsız olduğunu düşünmüyorum. Arkasında azmettirenler, planlayıcılar vardır. Cinayet suçunda çocuklara artık daha büyük ceza indirimleri yapılıyor. Bu yüzden de çocuk katiller öne sürülüyor.

*Bu genç çocuklar tek bir odak tarafından kontrol ediliyor olabilir mi?

Çocukların belli olaylarda kullanılması tek bir odağı akla getiriyor. Çocukların dizilerden etkilendiklerini söylemek işi hafife almaktır. Onlara silah, para ve korunacaklarına dair garanti veriliyor. Bu çocuklara o gücü kim veriyor? Susurluk'ta adı geçenlere de garantiler verildi. Hatta Çatlı yurtdışındaki cezaevinden kaçırıldı. Bir bakanın Çatlı'yla görüşmesi için İsviçre'deki cezaevine gönderildiği söylendi. Bunlar hep belli mihraklar tarafından yapıldı.

*Mihrak dediğiniz kontrgerilla mı, Özel Harp Dairesi mi?

Tabii. En meşhur, en bilinen ismiyle kontrgerilla. Bütün ülkelerde açığa çıkarıldı ama Türkiye'de hâlâ üzerine gidilemedi. (...)

*Siz, Meclis araştırma komisyonlarında kontrgerillaya dokunamadınız mı?

Şemdinli Araştırma Komisyonu'nun raporu iki yıldır Meclis'te görüşülemedi. Görüşülmediği için de raporu yayınlanmadı ve kamuoyuna açıklanmadı. Üstelik Meclis yenilendiği için o rapor kadük oldu. Artık görüşülemez. Şemdinli için yeni komisyon oluşturulup yeni rapor hazırlanması lazım. Zaten Şemdinli savcısının başına gelen herkese mesajdı.

*Mesajı Meclis mi aldı?

Demek ki herkes üzerine düşeni aldı. Düşünün bir savcı iddianame yazıyor ve ömür boyu meslekten men ediliyor. İhbarı yapan Genelkurmay. Oysa iddianame yazdı diye bir savcı soruşturulmaz. Bu hukuka aykırıdır. Bazı güçler adaleti ve yönetimi istedikleri gibi yönlendiriyorlar. Geçmişte de Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu'nun raporu görüşülmemişti.

*Bu raporu hazırlayan Sadık Avundukluoğlu'nun siyasi hayatı bitirilmişti.

*İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nda biz 15 AKP milletvekiliydik. Ben dahil 12 milletvekili bu dönem Meclis dışında kaldık, aday yapılmadık. Biz doğru bildiğimizi her yerde söyledik ve söylemeyi sürdürüyoruz. Bundan memnun olunmadı ki, biz saf dışı kaldık. Bu da bir mesaj her halde.

(...)

*AKP Şemdinli'de gerektiği gibi davrandı mı?

Gerektiği gibi davrandığını söyleyemem. Pasif kaldı. Daha kararlılıkla gidebilirdi. Gitmedi. Birileri höt diyor ve etkiliyor. Hükümet bir taraftan özgürlükleri genişleteceğini söylüyor. Demokratikleşme diyor. Diğer taraftan özgürlükleri kısıtlayan yönetmelik çıkanyor. Kaşıkla verip kepçeyle almak gibi bir şey bu.

*Neden Şemdinli gibi olaylar aydınlanmıyor?

Bazı güçler engelliyor. Susurluk da açığa çıkmadı. Bence bir kaza değildi Susurluk. Uzaktan kumandayla tümüyle elektronik olan Mercedes 600 Sel'in direksiyonu kilitlenmiş. Sonra da gidip kamyona çarpmış. Bize Yunus Harputlu diye biri gelmişti. Şemdinli, Atabey, Sauna, çetelerle ilgili pek çok olay anlattı, kendisi bombalama düzenekleri hazırlamış. 'Beni Jandarma kullandı ve bu iş için 15 milyar lira aldım' dedi. Bu bombalar Şemdinli de, Hakkâri'de falan kullanılmış. Askerî savcılık yaptığı soruşturmada, 'Tamam asker bunu kullanmış. Bir yol aramasında bunu yakalamış ve çok yetenekli olduğunu görmüş. Gel bizim elemanımız ol demiş. Kendisine paralar ödenmiş. Meğer bu adam dolandırıcıymış' dedi ve takipsizlik karan aldı. Peki, böyle bir kişiye niye 15 milyar verilmiş?

*Son dönemde epey çete yakalandı. Neredeyse hepsinin içinde eski ya da yeni devlet görevlisi vardı. Niye suçla devlet görevlileri arasında böyle bağlar var?

Çete, mafya gibi örgütlü suçlarla ilgili olayların içinde mutlaka bir güvenlik görevlisi, bir yargı mensubu oluyor. Yoksamafyanın oluşması ve ortalıkta böyle pervasızca cirit atması, herkese duyura duyura cinayet işlemesi mümkün değil. Çetelerin, menfaat guruplarının mutlaka bir koruyucu hamileri var. Nitekim organize suç örgütlerinin, çetenin içinde filan emniyet müdürü veya komiser, filan albay veya ast subay, filan hâkim veya savcı var deniyor. Bunlar ortaya çıkanlar. İşin derinliğine inildikçe bunların sayıları artacaktır ve daha üst düzey isimler çıkacaktır. Yani çıkabilir...

*Devlet görevlileriyle bağlantılı bütün çeteler yakalandı mı sizce?

Yok canım. Binlerce çete var. Türkiye'de çok büyük bir soygun ve vurgun çetesi iş başında. İnsan mafyası, uyuşturucu kaçakçılığı, ihale mafyası... Bunlar aynı zamanda rahip cinayetleri gibi işlere de karışıyor. Bunlar finansördür aynı zamanda. Bu cinayetlerde de kullanılıyor bu kara paralar. Amip gibi çoğalıyor çeteler. Adam başkasının çetesinde çalışırken bakıyor bu iyi iş. O da çetesini kuruyor. Çete içinden çeteler çıkıyor. Haftada üç, dört çete yakalanıyor. Yeşille bile ilgili birçok çete yakalandı. Türkiye'nin bugün en büyük sorunu yolsuzluk ve soygun. Çeteler son dönemde çok arttı. Çetelerin sayısındaki bu artış yolsuzluk ve soygunun da arttığını gösteriyor. Büyük rant var.

*AKP altı yıldır iktidarda. Hükümet niye çetelerin üzerine gitmiyor?

Operasyonlar yapılıyor, çeteler yakalanıyor ama çeteler çoğalıyor. Demek ki operasyon yapmak ve yakalamak çözüm değil. Bataklığı kurutmak lazım. Bence türban çoktan çözülmüş olması gereken bir konu. Gereksiz bir tartışma türban. Çünkü toplumda türbanla ilgili bir gerginlik yok. Ama toplumda bir gerginlik olsun ve çeteler, mafyalar cirit atsın diye hep suni tartışmalar yapılıyor. Bu suni gerilimlerle gerçeklerin üstü örtülüyor. Ve Türkiye giderek Sicilya'ya benziyor. Çetelerle ilgili on yıllık bir araştırma yaptım.

*Sonuç ne çıktı?

1998'den 2007'nin sekizinci ayına kadarki 10 yıllık dönemde, Emniyet 3012 çete operasyonu yapmış ve 24 bin 931 kişi yakalanmış., Bunlardan 8 bin 601 kişi tutuklanmış. Jandarma ise 771 operasyon yapmış. 10 bin 437 kişi yakalanmış, altı bin 269 kişi tutuklanmış. Yani on yılda toplam dört bine yakın operasyon yapılmış. 35 binin üzerinde kişi yakalanmış. Rakamlardan da görülüyor ki, Türkiye bir çeteler cenneti olmuş. Düşünmek lazım.

*Hukuk, siyasi cinayetler ve devlet bağlantılı çeteler konusunda gerektiği gibi işletiliyor mu?

İşletilseydi herşey ortaya çıkar, herkes cezasını çekerdi. Bugün cezasını çeken yok.

Taraf, 21.1.2008

Konuşan: Neşe Düzel

22.01.2008


 

Sen kimsin!

"Darbe çağrısı" yapan "Üniversite komutanı" da zaten bunu demek istiyor: Sen kimsin!

"Meclis yargı kararlarına uymalı" diyen "Yüksek Yargı Komutanı" da herkese öyle bakıyor: Sen kimsin!

Onların her kurumu küçümsemesine, başkalarının haklarına, hukukuna, hayatına, fikrine sopa sallayışına "demokrasi" niyetiyle karşı çıkarken dahi, "Hükümet komutanı" nın dediği de farklı olmuyor, o da küçümsemeye sığınıyor: Sen kimsin!

12 askerin öldürüldüğü yerde, onların komuta kademelerini filan es geçip tüm katliam sorumluluğunu er üstüne yıkan mantığı, oradaki yanlışları sorgulayan gazeteciye de "Genelkurmay Komutanı" aynı şeyi demeye getiriyor: Sen kimsin!

Ne memleket ya burası.

Sen kimsin ki burada yaşayacaksın.

Sen kimsin ki böyle konuşacaksın.

Sen kimsin ki itiraz edeceksin.

Sen kimsin ki farklı bir şey diyeceksin.

Sen kimsin ki boyun eğmeyeceksin.

Sen kimsin ki araziye uymayacaksın.

Sen kimsin ki şöyle giyineceksin.

Sen kimsin ki şuna inanacaksın.

Sen kimsin ki kafana göre takılacaksın.

Sen kimsin ki ses çıkaracaksın.

Sen kimsin ki önüme geçeceksin.

Sen kimsin ki yoluma çıkacaksın.

Sen kimsin ki yol vermeyeceksin.

Sen kimsin ki soru soracaksın.

Sen kimsin ki ezber bozacaksın.

Sen kimsin ki salyangoz satacaksın.

Sen kimsin ki onu okuyacaksın.

Sen kimsin ki burada dolaşacaksın.

Sen kimsin ki bunları yumurtlayacaksın.

Sen kimsin ki doğruyu söyleyeceksin.

Sen kimsin ki hizaya gelmeyeceksin.

Sen kimsin ki yan bakacaksın.

Sen kimsin ki yüzüme bakmayacaksın.

Sen kimsin ki korkmayacaksın.

Sen kimsin ki hak arayacaksın.

Sen kimsin ki dikleneceksin.

Sen kimsin ki yanlış bulacaksın.

Sen kimsin ki hayatta kalacaksın!

Burası sözde demokrasi ya; canımın içi hukuk adamı, görevi "Yasama" yani yasa yapma, yasa değiştirme olan Meclis'e "varolan yasalara uy" diyor.

Çünkü o yasalar büyük büyük dededen kalmaydı; sanki hiç değişmedi, gelişmedi, dönüşmedi, büzüşmedi.

Hoş, tabii ona kızan başkalarının da hiç değişmez yasaları var. Kendi hayatları değişir, zenginleşir, dünyevileşir, Meclis'te yasalar değişir, ama ötekiler hiç değişmez.

Allah aşkına, manzaraya, her tepeye çıkanın bir başkasına takındığı "Sen kimsin?" in itici, irkiltici manasını idrak ve bu tepeden aşağılama haline isyanla bakıverin bir de.

Bu kurumlar ile şahısların ruhunun içinden asla hukuk, asla demokrasi, asla cumhuriyet, adalet filan öyle başı dik, göğsü ileride, gururla, onurla, hakkıyla, tam manasıyla geçemiyor.

O yüzden, bu yaygın, çatışanlar arasında dahi mutabık kalınmış aşağılama kültürünü kabulleniyorsak eğer, hep bir ağızdan bağırmalıyız:

Biz kimiz ki!

Ama...

Siz bizim her şeyimizsiniz!

Sabah, 21.1.2008

Umur Talu

22.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri