Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Üniversiter ve TSK niye denetim dışı?

Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Bilal Eryılmaz, üniversiteler ve Türk Silahlı Kuvvetler'de etiğe ilişkin bir yapının oluşturulmaması ve bu kurumların etikle ilgili hazırlanan denetim kanununun dışında tutulmasının doğru olmadığını belirtti.

Ankara Dedeman Otel'de düzenlenen basın toplantısında yolsuzlukla mücadele için hazırlanan "Yolsuzluklarla Mücadelede Etik" isimli projeyi kamuoyuna açıklandı. Toplantının açılışında konuşan Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Eryılmaz, yönetim sisteminde etik değerlerin yerleşmesinin kamu gücünü kötüye kullanımı engelleyeceğini belirterek, "Etik, siyaset ve yönetim sistemine karşı güven oluşturmanın ve bun sürdürmenin vazgeçilmez bir unsurudur. Bir siyaset ve yönetim sisteminin kalitesi, etik davranış ilkelerinin siyasal ve bürokratik toplumda uygulama ve yerleşme düzeyiyle yakından ilgilidir" dedi.

Prof. Dr. Eryılmaz, Kamu Görevlileri Etik Kurulu'nun yetki ve görevlerini de "1- Kamu görevlilerinin uymaları gereken etik davranış ilkelerini ve hediye alma yasağının kapsamını belirlemek, 2- Etik davranış ilkelerinin ihlal edilmesi halinde gerekli denetimleri yapmak, 3- Kamuda etik kültürünü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmak veya yaptırmak ve bu konuda yapılacak çalışmalara destek olmak" şeklinde açıklarken, kanun hükümlerinin; Cumhurbaşkanı, TBMM üyeleri, Bakanlar Kurulu üyeleri, Türk Silahlı Kuvvetler ve yargı mensupları ile üniversiteler için haricindeki kamu çalışanları için uygulandığını belirtti.

Üniversiteler ve TSK'da etiğe ilişkin bir yapı kurulamaması ve bu kurumların kanunun dışında tutulmasının doğru olmadığını belirten Prof. Dr. Eryılmaz, şunları kaydetti:

"Genel olarak 'idare' denilen yapının içinde yer alan üniversiteler ve Türk Silahlı Kuvvetleri, kanun kapsamının dışında tutulmakla birlikte, söz konusu kurumlarda yasal anlamda etiğe ilişkin bir yapı kurulamamıştır. Ayrıca yargı ve siyaset kurumu bünyesinde de etik düzenlemeler ve bunların uygulamasını gözetleyecek ve denetleyecek bir kurumsal yapı oluşturulamamıştır. Düzenlemelerin paralelliği ilkesi ve etik yönetimde başarının sağlanması, ayrıca bizatihi etik kavramının ruhuna uygunluk bakımından söz konusu kurumlarda da yasal anlamda düzenlemelerin yapılması ve mekanizmaların kurulması gerekmektedir. Çünkü etik, herkes için gereklidir."

Projenin amacına da değinen Eryılmaz, "Bu proje ile, yönetsel sistemin yapı, işleyiş, kurallar ve politikalar olarak kalitesini iyileştirmeye yönelik öneriler geliştirmek, diğer taraftan da etik bilincin geliştirilmesi suretiyle kamu çalışanlarının etik yönden niteliklerinin arttırılması amaçlanmaktadır" diye konuştu.

Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı da yolsuzlukta mesafe katedilmesine rağmen Türkiye'nin dünya genelinde çok kötü bir konumda olduğunu belirtti. Yazıcı, "Geçmiş yıllara göre yolsuzlukla mücadelede bir çok adım atılmasına rağmen 2007 yılı için yayınlanan bir yolsuzluk raporuna göre Türkiye'nin 179 ülke içinde 64. sırada yer alması, dünyada ekonomik büyüklük olarak 17. sırada olan ülkemizin, temiz toplum sıralamasında bu derece geri olması, çok düşündürücüdür" dedi.

Yazıcı, saydam ve şeffaf bir sistemin daha demokratik bir yapı için gerekli olduğunu vurguladı.

Cemil Yüzer / ANKARA

22.01.2008


 

Yargı Meclise direnemez

"İdarî ve anayasal yargının, yasama erkinin usulüne uygun olarak yürürlüğe koyduğu bir düzenlemeye karşı direnme hakkı olamaz. Yargı kendisini yasa koyucu yerine koyamaz, norm ihdas edemez, keyfîliğe yönelemez" diyen Meclis Başkanı Köksal Toptan, "Hangi niyet ve düşünce ile olursa olsun, hiçbir kurum veya kişinin kendisini TBMM yerine koyma hakkı yoktur" şeklinde konuştu.

Meclis Başkanı Köksal Toptan, hiç kimsenin "Meclis benim hoşuma gitmeyen bir yasa yaptı, buna uymam" diyemeceğini belirterek, "İdarî ve anayasal yargının, yasama erkinin usulüne uygun olarak yürürlüğe koyduğu bir düzenlemeye karşı direnme hakkı olamaz" dedi.

TBMM'de basın toplantısı düzenleyen Toptan, Türkiye'nin, Anayasasında da açıkça ifade edildiği gibi demokratik bir hukuk devleti olduğunu belirterek, Anayasanın, bütün ileri demokrasilerde olduğu gibi yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ilkesine dayandığını vurguladı. Köksal Toptan, şöyle konuştu:

''Erkler ayrılığı, bu üç kuvvetin uyumlu çalışmasını, belli şartlar dışında birbirine müdahale etmemesini, üstünlük taşımamasını gerektirir. Bunun istisnası, hukuk devleti olmanın bir gereği olarak yürütmenin kimi çalışmalarının idarî; yasama organı çalışmalarının da belli şartlarda anayasal yargı denetimine tabi olmasıdır. Bu denetim yollarının şart ve şekilleri, konuları, yolları hem Anayasa hem de ilgili yasalarla belirlenmiştir. Bu çerçevede olması gereken şey şudur:

Türk milleti adına seçilmiş en büyük organ olarak TBMM, Anayasa ve içtüzük kurallarına göre yasa yapar ve usulüne göre bu yasa yürürlüğe girerek herkes için bağlayıcı ve uyulması gerekli bir norm halini alır. Konumu, sosyal, ekonomik, siyasal gücü ve durumu; düşünce ve ideolojisi ne olursa olsun herkes buna uyar.

Millet adına TBMM tarafından kullanılan yasama yetkisi mutlaktır. Bu yetkiyi kısıtlayabilecek, kullanımını engelleyebilecek, bölecek veya gölgeleyebilecek hiçbir güç yoktur. 'Meclis benim hoşuma gitmeyen bir yasa yaptı, ben buna uymam' veya 'uygulamam' denilemez. Böyle bir hal, artık kimsenin hatırlamadığı 'hakimler devletinde' olur.''

"HİÇBİR KURUM VE KİŞİ KENDİNİ TBMM

YERİNE KOYAMAZ"

TBMM Başkanı Toptan, yasama organının yaptığı bir yasanın da yanlış olabileceğini ifade ederek, ''Bu halde ne yapılması gerektiğinin yolu anayasa ve yasalarla belirlenmiş anayasal yargı denetimidir'' dedi.

Bunun dışında hiç birkuvvetin, kendisini diğerinin yerine koyamayacağına işaret eden Toptan, şunları söyledi:

''İdari ve anayasal yargının, yasama erkinin usulüne uygun olarak yürürlüğe koyduğu bir düzenlemeye karşı direnme hakkı olamaz. Yargı; ancak konulan normları, anayasa ve hukuk devleti ilkelerine göre yorumlar ve bir sonuca varır. Burada da kendisini yasa koyucu yerine koyamaz, norm ihdas edemez, keyfiliğe yönelemez.

Son günlerde yapılan ve Kurtuluş Savaşını yönetmiş TBMM'ye dönük ve ağır eleştiriler içeren söz ve davranışlar; geliştirmeye çalıştığımız demokratik reformların hala anlaşılamadığını, birbirimize karşı duymamız gereken güven ve hoşgörü duygularının zedelenmesine yol açtığını göstermektedir. Bundan üzüntü duyuyorum. Geliştirmeye ve batı standartlarına ulaştırmaya çalıştığımız Türk demokrasisinin kredibilitesini sarsmaya da hiç kimsenin hakkı yoktur. Çok eski bir siyasetçi ve hukukçu olarak, her iki alanda çalışan arkadaşlarıma söylemek istediğim şunlardır:

Hangi niyet ve düşünce ile olursa olsun, hiçbir kurum veya kişinin kendisini TBMM yerine koyma hakkı yoktur. Hukuk dünyasında çokça söylenilen doğru bir söz vardır: Hakimler kararları ile konuşurlar. Durum bu olunca yargının ileride önüne gelebilecek muhtemel ihtilâflar konusunda ihsası rey olarak yorumlanabilecek davranışlardan özenle kaçınması gerekir. Herkes bilmelidir ki TBMM; iktidar ve muhalefeti, yüksek temsil gücü ile şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Anayasada belirlenen ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilkeler çerçevesinde millet ve tarih önünde ettiği yeminine sadık kalarak, milleti için doğruları yapmaya devam edecektir.''

/ ANKARA

22.01.2008


 

Yeni anayasa Türkiye'yi rahatlatır

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni anayasa taslağı hazırlamasını istediği 6 kişilik komisyonun üyelerinden Prof. Dr. Yavuz Atar, anayasanın bütünüyle değişmesi halinde, psikolojik olarak Türkiye'nin önünün açılacağını, halkın anayasa inancının artacağını kaydetti.

Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yavuz Atar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni anayasa taslağı hazırlamasını istediği 6 kişilik komisyonun üyesi. Yeni Asya'nın soruların cevaplandıran Prof. Dr. Atar, son günlerdeki tartışma konularını değerlendirdi.

*Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, anayasanın tümüyle değil bölüm bölüm değiştirilmesinin daha doğru olacağını söyledi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu da bir görüş ve yöntem olabilir. Ama benim kişisel düşüncem yeni tarihli ve bütünüyle yenilenmiş bir anayasa daha doğru bir seçenek olur. Bir kere parça parça değişiklik yapıldığı zaman bazen anayasanın bütünlüğü bozulabiliyor. Dolayısıyla birinci maddesinden sonuncu maddesine kadar bir bütün olarak ele alınıp kurumların ve hükümlerin birbiriyle uyumlu olabilmesi için baştan sona gözden geçirilip yeni bir anayasa biçiminde çıkarılması daha nitelikli bir anayasaya ulaşmamızı sağlar. Öte yandan bir kere toplumsal açıdan "Türkiye yeni bir anayasa yapacak diye" bir beklenti var. Bu beklentinin karşılanması gerekiyor. Bir başka gerekçe de şu; 1982 Anayasası darbe döneminde yapılmış. Hep darbeyi çağrıştırıyor. Siz onun içeriğini parça parça da değiştirseniz yine adı 1982 Anayasası olarak kalacak.

*Darbe imajı üzerinden kalkmayacak mı?

Evet. Bunu kırmak lâzım. Artık Türkiye'nin sivil dönemde, demokratik tartışma ortamında, halkın seçtiği parlamentonun yeni bir anayasa yapabildiğini göstermesi, bu iradeyi ortaya koyması açısından da anayasanın bütünüyle değişmesinde yarar var. Özellikle 1982 tarihi ortadan kalkmalı. 2008 veya 2009 hangi yılda olacaksa bu tarihi taşıyan, bütünüyle yenilenmiş bir anayasa olmalı. Gelecek nesiller de "Bakın 2008'de Türkiye yeni bir anayasa yapmış" diyebilmeli. Bu başarılabilirse, darbe dönemlerinde anayasanın tümden değişmesi kısırdöngüsü ortadan kaldırılabilirse bu manada psikolojik olarak da Türkiye'nin önü açılır. Halkın anayasa inancını arttır. Kalite ve istikrarını yükseltir. Türkiye'nin uluslararası alandaki prestiji de güçlenir.

*Hiç olmazsa psikolojik boyutu bile tümüyle değişmesini gerektiriyor mu diyorsunuz?

Hiç olmazsa diyorum ama hiç olmasaya kadar çok şey var. Ama böyle bir yararı olduğunu da göz ardı etmemek lâzım.

*Taslağı hazırlarken başörtüsüyle ilgili madde var mıydı?

Vardı.

*Taslağa bu maddeyi ekleme amacınız neydi?

Mevcut anayasanın bu haliyle bile hukuken metinlerinde, hükümlerinde bir başörtüsü yasağı çıkarmak mümkün değil. Çünkü din ve vicdan hürriyeti teminat altına alınmış. Öbür taraftan anayasada ayrıca başka hak ve hürriyetler de düzenlenmiş durumda. Bir başörtüsünü sadece başörtüsü olarak ele almak, dini inanç üzerine temellendirmek de yanlış. Birisinin başörtüsü inanç temelli olabilir. Başka birinin başka bir kıyafeti olur. Bunun saiki moda olabilir, sağlık olabilir, gelenek, kültür olabilir. Dolayısıyla "sadece dini inanç gereği olanlara serbestlik verelim başka saiklerle kıyafet tercihlerine kapalı olalım" gibi bir düşünce zaten hürriyetler mantığına aykırı düşer. Bu çerçevede mevcut anayasa kişi hürriyetini, genel davranış serbestliğini, ifade, din ve vicdan hürriyetinin hepsini hak ve hürriyetlerin meşru sınırları aşılmadan garanti altına almış durumda.

*Hak ve hürriyetlerin meşru sınırlarının aşılmaması ölçüsü nedir?

Başkalarının hak ve hürriyetlerini ihlâl etmek, genel ahlâka aykırı kıyafet giymek ya da ciddi mânâda kamu düzenini bozucu bir durumun ortaya çıkması. Mesela yüzünü tamamen kapatıp kimliğinin belli olmaması gibi. Bu meşru sınırlara uyulduğu sürece her türlü kıyafetin giyilebilmesi gerekir.

*Siz sadece başörtüsünü değil genel bir kılık kıyafet hürriyetini mi amaçladınız?

Tabii ki. Kıyafeti genel olarak düşünmek lâzım. Hangi sebepten olursa olsun meşrû sınırlar içinde kalmış olmak kaydıyla kılık ve kıyafet serbest olmalı ve kimse kılık-kıyafeti sebebiyle herhangi bir hak ve hürriyetini kullanmaktan mahrum edilmemeli. Türkiye'deki somut problem eğitim alanında görülüyordu. 1989'da Anayasa Mahkemesi, -ne yazık ki- bir kararla başörtüsünün laikliğe aykırı olduğu yönünde bir karar verdi. Tamamen hukuki dayanaktan yoksun. Bizim anayasa taslağına böyle bir hüküm koymamızın sebebi bu. Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir yorumu oldukça kanunla, yönetmelikle bunu çözmek mümkün değil. O yüzden anayasaya somut bir hüküm koyup Anayasa Mahkemesi'nin buna uygun karar vermesini sağlamayı amaçladık.

*Son tartışmalardan sonra anayasada böyle bir madde yer alır mı?

Alır tabi.

*Bu düşüncenizi daha mı güçlendirdi?

Bunun ciddi bir problem olduğu iyice ortaya çıktı. Sadece iktidar partisi değil MHP de buna destek vereceğini açıkladı. Makul bir hüküm üzerinde uzlaşıp anayasaya konursa sorun yeni anayasadan önce de çözülebilir.

*MHP'nin önerisi bu problemi çözmeye yeterli mi? Taslağın amacınızı karşılyor mu?

MHP'nin önerisi iyi niyetli ama sorunu çözeceğini sanmıyorum. Çünkü Anayasanın 10. maddesine ilave ettikleri hüküm zaten o maddede olan anlamdan farklı bir ilave getirmiyor. Zaten devlet tüm işlemlerine eşit davranmak zorunda. Kimseye ayrımcılık yapamaz. Siz bunu "kamu hizmetlerinin verilmesinde" diye bir ilave yaparsanız aslında var olan bir şeyin biraz daha detaylandırılması anlamına gelir. Yeni bir şey yok. Getirilen önerinin kılık ve kıyafet serbestliğine yol açacak, Anayasa Mahkemesi'nin kararını bertaraf edecek bir içeriği yok. Yasağın temeli Anayasa Mahkemesi olduğu için, bunun ortadan kaldırılması için açıkça kılık ve kıyafete atıf yapacak, onu zikredecek bir düzenleme olması lâzım.

*Daha net bir tanım olmasını mı istiyorsunuz?

Evet. Kılık ve kıyafet belirtilmeden bu şartlarda mesele çözülmez. Dolayısıyla MHP'nin önerisi yetersiz kalıyor.

Kemal Benek

22.01.2008


 

MHP: Bizi kim engelleyecek?

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, başörtüsü sorununun çözümüne ilişkin yaşanan gelişmelerle ilgili olarak, "Lafla peynir gemisi yürümüyor. Hiçbir kurum TBMM'nin görevini yapmasını engelleyemez. Kim engelleyecekmiş bizi? Bizim irademiz durduğu sürece kimse birşey yapmaz. Kurumların ifadeleri üzerinden siyaset üreterek, bu konu çekişme alanı halinde getirilmemeli" diye konuştu.

Vural, yaptığı açıklamada, başörtüsü konusunun, yıllardır siyasî çekişme ve siyasi rant aracı haline dönüştürüldüğünü, ''bu konuda gözyaşları üzerinden makam ve mevki sahiplenenler olduğunu'' söyledi. AKP'nin Anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olmasına rağmen sorunun çözümü için 5 yıldır kılını kıpırdatmadığını ifade eden Vural, ''(Kurumlar arası mutabakat) dediler, kurumlar arası çatışmayı getirdiler. 'TBMM çözer' dediler. Bu konuda adım atmadılar'' dedi.

Vural, bazı kesimlerin hassasiyetlerine rağmen sorunun çözümü noktasında Meclisin norm yapıp topluma sunması gerektiğini anlatarak, "Lâfla peynir gemisi yürümüyor. Hiçbir kurum TBMM'nin görevini yapmasını engelleyemez. Kim engelleyecekmiş bizi? Bizim irademiz durduğu sürece kimse bir şey yapmaz. Kurumların ifadeleri üzerinden siyaset üreterek, bu konu çekişme alanı halinde getirilmemeli'' diye konuştu.

Başörtüsü konusunun, kurumlar arası çatışma ve gerilim haline dönüştürülmesinin doğru olmadığını ifade eden Vural, şunları kaydetti:

''Başörtüsü sorununun çözümüne yönelik TBMM iradesi var. Bizim bu irademizi engellemek isteyenlere de rastlamadık. Sanal engeller çıkartılmasın. Bu konuda siyasî irade oluştuğuna göre, nasıl çözülebileceği konusunda ortak bir çalışma yapılmasında fayda var. Bir çalışma yapalım. Siyasî mutabakat, norm mutabakatına dönüşsün ve topluma bunu ifade edelim. Zaten başörtüsü konusunda uzlaşmazlık alanı yok. Yapılması gereken bu siyasî iradenin sahiplerinin bir araya gelmesidir.

Bu konuda CHP ile de görüşmeler yapılmalıdır. Başbakan ve hükümete çağrımız şudur:

Bu sorunu, kamuoyu önünde kurumları çatıştırarak, cepheleştirerek, siyasî rant alanı olarak kullanmayın. Sorun, çözüm aşamasına geldi. Meclis Başkanının açıklamaları aynı zamanda hükümete bir uyarıdır. Kurumların sağlıklı işletilmesi gerekir. Kurumlar arasında ahenk olması gerekir. Kurumların siyasî malzeme haline dönüştürülmesini doğru bulmuyoruz.''

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, başörtüsü konusundaki Anayasa değişikliği teklifleriyle ilgili AKP'den henüz bir cevap alamadıklarını da belirterek, ''Anayasa Komisyonu üyeleri çerçevesinde teknik bir şey var ama bu konuda siyasi irade söz konusu değil'' dedi.

/ ANKARA

22.01.2008


 

TBMM İçtüzüğü değişiyor

Sivil toplum kuruluşlarının yasama çalışmalarına daha aktif bir şekilde katılmalarını sağlamak üzere hazırlanan TBMM İçtüzüğü değişikliği teklifi TBMM Başkanlığına sunuldu.

TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın basın toplantısında Başkanlığa sunduklarını bildirdiği, TBMM İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki İçtüzük Teklifine göre, Genel Kurula evrak okuma görevi, kâtip üyeler yerine Başkanlık Divanınca belirlenecek, görevliler tarafından yerine getirilecek. Komisyonlara, hükümet temsilcisi ve uzmanlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de çağrılacak. Komisyonlar, gündemiyle ilgili sivil toplum kuruluşlarından yazılı veya sözlü görüş isteyebilecekler. Dış denetim raporlarına ilişkin inceleme sonuçları, Başbakanlıkça TBMM Genel Kurulunun bilgisine sunulacak. Bütçe, kesin hesap ve faaliyet raporlarının görüşülmesi de yeni esaslara bağlanıyor. İçtüzük değişikliği taslağına göre, Plan ve Bütçe Komisyonunda, "Bütçe" ve "Kesin Hesap" olmak üzere iki ayrı alt komisyon kurulacak.

Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek TBMM Başkanlığına sunulan Sayıştay raporları, genel görüşme konusu olacak.

Ayrıca, ölüm cezalarının yerine getirilmesiyle ilgili hükümler de daha önce yapılan Anayasa değişikliğine uygun olarak İçtüzükten çıkarılacak.

/ ANKARA

22.01.2008


 

Yasakçı zihniyet bizi dünyaya rezil ediyor

Memur-Sen Genel Başkanı Dr. Ahmet Aksu, başörtüsü yasağının 21. yüzyılın en büyük ayıplarından biri olduğunu söyledi. Aksu, "Başörtüsü yasağını medeniyet göstergesi olarak ilân edenler önce medenî ülkelerdeki uygulamalara baksınlar. Bu yasakçı zihniyet Türkiye'yi dünyaya rezil etmektedir" dedi.

Ahmet Aksu, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'de yıllardır "çok büyük bir ayıp" dünyanın gözü önünde uygulandığını belirtti. Aksu, şunları kaydetti:

"Hiçbir yasal dayanağı olmayan bir kararla başörtülü kızlar eğitim ve çalışma hayatından soyutlanmaktadırlar. Bu ayıbın mimarları ve toplum mühendisliğine soyunan bir avuç yasakçı, jakoben zihniyet yıllardır Türkiye'yi dünyaya rezil etmektedir. Yasakçılar medeni değil gericidir ve Türkiye'yi dünyaya rezil etmektedirler. Başörtüsü yasağını medeni olmanın gereği gibi kamuoyunda şarlatanlık yapanlar dünyanın medeni ülkelerindeki uygulamayı görmezden gelmektedirler."

AP, YASAĞI REDDETTİ

Avrupa Parlamentosu'nun (AP) AB ülkelerinde okullarda başörtüsü yasağı getiren kanun taslağını reddettiğini hatırlatan Aksu, "Avrupa Parlamentosu başörtüsünden kaynaklanan ayrımcılıkla ilgili çalışma yapması için Türkiye'ye çağrıda bulundu ve başörtülü kadınların eğitim ve iş hayatında ayrımcılığa maruz kaldığına dikkat çekildi. AB, yine 2006 yılında onaylanan Türkiye ilerleme Raporu'nda da başörtüsü yasağına çözüm bulunmasını istemişti. Ancak görüyoruz ki hâlâ bazı çevreler yasağın kaldırılacağı telâşı ile yapılacak Anayasa değişikliğine bile karşı çıkmaktadır" dedi.

Fatih Karagöz / ANKARA

22.01.2008


 

AKPM Komisyonu AİHM'e Prof. Karakaş'ı teklif etti

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Hukuk İşleri Alt Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) Türkiye'yi Prof. Dr Işın Karakaş'ın temsil etmesini teklif etti.

AKPM Hukuk İşleri Alt Komisyonun, dün yaptığı toplantıda, AKPM başkanı, başkan yardımcıları ve uzmanlık komisyonları başkanlarını bir araya getiren büroya, Prof. Dr Işın Karakaş'ın seçilmesini teklif ettiği bildirildi. AKPM'de Türkiye'yi temsil edecek hakim, bugün AKPM genel kurulu üyeleri tarafından seçecek. AKPM genel kurulu tarafından görev süresi dolan Rıza Türmen'in yerine seçilecek yeni hakim, altı yıl boyunca Strasbourg'da görev yapacak.

Hukuk İşleri Alt Komisyonu, geçen ay Paris'te düzenlenen bir oturumda, hükümet tarafından teklif edilen üç adayı sözlü sınavdan geçirmişti. Türkiye'nin adaylarını sözlü sınavdan geçiren Alt Komisyon, üç adayın da ''yeterli bilgi ve donanıma sahip olduğu'' görüşüne varmıştı. Hükümet, Türkiye'yi AİHM'de temsil etmek için Prof. Dr. Ruşen Ergeç, Prof. Dr. Işın Karakaş ve Prof. Dr. Ali Ulusoy'u aday göstermişti.

/ STRASBOURG

22.01.2008


 

Nüfusumuz 70 milyonu geçti

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'ne göre 2007 sonu itibarıyla Türkiye nüfusunu, 70 milyon 586 bin 256 kişi olarak açıkladı.

İstanbul'un nüfusu ise 12 milyon 573 bin 836 kişiyi buldu. Bu, nüfusun yüzde 17.8'inin İstanbul'da ikamet ettiğine işaret ediyor. Başşehir Ankara'da ise 4 milyon 466 bin 756 kişi ikamet ediyor.

2000 yılında yapılan Genel Nüfus Sayımı'nda Türkiye'nin toplam nüfusu 67 milyon 803 bin 927 olarak açıklanmıştı. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay, bu sabah Türkiye İstatistik Kurumu'nda (TÜİK), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi'nden elde edilen verileri açıkladı.

TÜİK internet sitesinde yer alan rakamlara göre Türkiye nüfusu ve yapısı şöyle:

31 Aralık 2007 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 70 milyon 586 bin 256 kişi.

Nüfusun 35 milyon 376 bin 533'ünü erkek, 35 milyon 209 bin 723'ünü kadınlar oluşturuyor.

Nüfusun yüzde 70.5'i şehirlerde, yüzde 29.5'i bucak ve köylerde yaşıyor

Şehir nüfusu (il ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfus) 49 milyon 747 bin 859, köy nüfusu (bucak ve köylerde ikamet eden nüfus) ise 20 milyon 838 bin 397 kişi.

Şehirlerde yaşayan nüfus oranının en yüksek olduğu il yüzde 92.7 ile Ankara, en düşük olduğu il ise yüzde 31.8 ile Ardahan.

6 kişiden biri İstanbul'da

Nüfusun yüzde 17.8'i İstanbul'da ikamet ediyor.

İstanbul'da 12 milyon 573 bin 836 kişi ikamet ediyor.

Toplam nüfusun sırasıyla; yüzde 6.3'ü Ankara'da, yüzde 5.3'ü İzmir'de, yüzde 3.5'i Bursa'da, yüzde 2.8'i Adana'da ikamet ediyor.

En az nüfus Bayburt'ta

Nüfusu en az olan beş il sırasıyla; Bayburt, Tunceli, Ardahan, Kilis ve Gümüşhane.

En az nüfusa sahip Bayburt'da ikamet eden kişi sayısı 76 bin 609.

Genç nüfusun oranı yüksek

Türkiye nüfusunun yarısı 28.3 yaşından küçük.

Ortanca yaş 28.3. Ortanca yaş erkeklerde 27.7 iken, kadınlarda 28.8. Şehirlerde ikamet edenlerin ortanca yaşı 28.4, köylerde ise 27.9.

Nüfusun yüzde 66.5'i 15 ile 64 yaşları arasında.

15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfus, toplam nüfusun yüzde 66.5'ini oluşturuyor. Nüfusun yüzde 26.4'ü 0-14 yaş grubunda, yüzde 7.1'i ise 65 ve daha yukarı yaş grubunda.

Kilometrekareye 92 kişi düşüyor

Türkiye'de kilometrekareye düşen kişi sayısı 92 kişi.

Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen bir kilometrekareye düşen kişi sayısı, Türkiye genelinde 92 iken, illere göre 11 ile 2 bin 420 kişi arasında değişiyor. İstanbul 2 bin 420 kişi ile nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu il.

Bunu sırasıyla; 398 kişi ile Kocaeli, 311 kişi ile İzmir, 238 kişi ile Hatay ve 234 kişi ile Bursa izliyor. Nüfus yoğunluğunun en az olduğu il ise 11 kişi ile Tunceli.

Yüzölçümü büyüklüğüne göre ilk sırada yer alan Konya ilindeki nüfus yoğunluğu 50, yüzölçümü en küçük olan Yalova ilindeki nüfus yoğunluğu ise 215 kişi.

98 bin yabancı uyruklu var

Türkiye'de 98 bin 339 yabancı uyruklu kişi ikamet ediyor.

Türkiye'de ikamet eden nüfusun yüzde 0.14'ü yabancı uyruklu. Yabancı uyrukluların en fazla bulunduğu ilk 5 il sırasıyla; İstanbul (42 bin 228), Bursa (11 bin 495), Ankara (7 bin 166), İzmir (6 bin 707) ve Antalya (6 bin 343).

Bakan Atalay, bundan sonra güncellemelerin çok önemli olduğuna dikkat çekerken, Bakan Ekren nüfus sayımında ulaşılamayan kişi olmadığını söyledi.

/ ANKARA

22.01.2008


 

Trafiğe yeni fahrî müfettişler geliyor

İstanbul'da 3 bin 578 yeni fahrî trafik müfettişi görevlendirilecek. İstanbul Fahrî Trafik Müfettişleri Derneğinden yapılan yazılı açıklamada, İçişleri Bakanlığının çıkardığı genelge ile Türkiye genelinde 15 bin fahrî trafik müfettişinin daha görevlendirileceği, bunun 3 bin 578 kişilik kontenjanının İstanbul'a ait olduğu bildirildi.

Bu uygulama ile Türkiye genelindeki fahrî trafik müfettişlerinin sayısının 26 bin 24 olacağı, İstanbul'da ise 5 bini geçeceği ifade edilen açıklamada, hiç fahrî trafik müfettişi bulunmayan Hakkari'de ise bu kontenjan uyarınca 12 fahrî trafik müfettişi görevlendirileceği kaydedildi.

Açıklamada, üniversite mezunu, 40 yaşını doldurmamış, 10 yıllık ehliyet sahibi, aslî kusurlu olarak ölümlü veya yaralamalı trafik kazasına sebep olmayan ve son 5 yıl içinde 100 ceza puanını doldurmamış olanların ikametgâh, sabıka kaydı, ehliyet fotokopisi, diploma fotokopisi, 2 adet resim ve dilekçe ile en geç 1 Şubat tarihine kadar il valiliklerine müracaat edebilecekleri belirtildi.

/ İSTANBUL

22.01.2008


 

Doğu'daki Sibirya soğukları yağışlarla birlikte gidecek

Meteoroloji yetkilileri, 25 Ocak'a kadar aşırı doğukların devam edeceğini, bu tarihten itibaren ise bölgenin yeni bir yağışlı hava kütlesinin etkisi altına gireceğini kaydettiler. Yağışlarla birlikte hava sıcaklıkları 10 dereceye yükselecek.

Doğu Anadolu Bölgesi'nde gece en düşük hava sıcaklığı sıfırın altında 29 derece ile Ardahan'da yaşandı. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, bölgede gece yaşanan en düşük hava sıcaklığı sıfırın altında olmak üzere Ardahan'da 29, Erzurum'da 28, Kars'ta 27, Iğdır'da 20, Erzincan'da 15 derece oldu. Şehir merkezlerinde kar kalınlıkları ise Kars'ta 20, Ardahan'da 16, Erzurum'da 6, Iğdır ve Erzincan'da ise 2 santimetre olarak ölçüldü. Bu arada, aşırı soğuklar sebebiyle deposu donan bir çok dizel araç yolda kaldı, şehirlerde su şebekelerinde de patlamalar yaşandı. Meteoroloji yetkilileri, 25 Ocak'a kadar aşırı doğukların devam edeceğini, bu tarihten itibaren ise bölgenin yeni bir yağışlı hava kütlesinin etkisi altına gireceğini kaydettiler. Yağışlarla birlikte hava sıcaklıklarının yaklaşık 10 derece yükseleceğini ifade eden yetkililer, 25 Ocaktan itibaren bölgede etkili olacak kar yağışına karşı vatandaşları uyardılar.

/ ERZURUM

22.01.2008


 

Meslek Liselerinin önündeki engeller kaldırılsın

ESDER Genel Başkanı Mahmut Çelikus, Meslek Liselerinin önündeki engellerin kaldırılmasının ara eleman problemini çözeceğini belirterek, "Meslek liselerindeki engellerin kaldırılması ve bu liselerin teşvik edilmesinin gençleri sokağa, kahvehaneye değil, üretime yönlendirecektir" dedi.

Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Genel Başkanı Mahmut Çelikus, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın Meslek Yüksek Okullarıyla ilgili projesi hakkında yaptığı açıklamada, projenin gerçekleşmesi durumunda Meslek Liselilere yönelik uygulanan 10 yıllık haksızlığın son bulabileceğini söyledi.

Türkiye'de meslek liselerine yönelik katsayı adaletsizliğinin bu liselere olan talebi en aza indirdiğine dikkat çeken Çelikus, "Amerika'da ve Batı ülkelerinde düz liselerin oranı yüzde 25, meslekî liselerin oranı da yüzde 75'dir. Ancak ülkemizde ise bu oran yüzde 75 düz lise, yüzde 25 meslek lisesi şeklindedir. Bu çok acıdır. YÖK'ün bu yöndeki projesini destekliyoruz. Fakat eksik buluyoruz. Meslek lisesi mezunlarının en azından okuduğu bölümlerinin mühendislik fakültelerine girebilmelerine imkân sağlanmalıdır. Meselâ meslek liselerinin bilgisayar bölümünden mezun olan bir öğrencinin bilgisayar mühendisliğine girememesi başlı başına bir adaletsizliktir. YÖK'ün projesinde bu düzenlemelerin de olmasını istiyoruz" önerisinde bulundu.

Üniversitelerin 4 yıllık fakültelerinde yığılma olduğuna dikkat çeken Çelikus, yapılacak düzenlemelerin bu yığılmaların önüne geçeceğini söyleyerek, "Bugün Anadolu'da meslek liseleri teşvik edilirse talep artacaktır. Çünkü Anadolu'da hâlâ çocuklarının bir meslek öğrenip, bunun yanında da okumasını isteyenlerin oranı fazla" diye konuştu.

Cemil Yüzer / ANKARA

22.01.2008


 

Öğrenciler Cuma günü karne alacak

İlk ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 15 milyon öğrenci ve 600 bine yakın öğretmen, yarıyıl tatiline çıkmaya hazırlanıyor.

2007-2008 eğitim-öğretim yılının ilk dönemi, 25 Ocak 2008 Cuma günü sona erecek. Örgün eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrenciler, ilk yarıyıldaki çalışmalarının karşılığı olan karnelerini alacak ve yaklaşık 2 haftalık yarıyıl tatiline çıkacaklar. Eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı, 11 Şubat 2008 Pazartesi günü başlayacak. Öğrenciler 13 Haziran 2008 Cuma günü karne alacaklar ve 3 aylık yaz tatili başlayacak.

2008-2009 eğitim-öğretim yılının, 15 Eylül 2008'de başlaması planlanıyor.

/ ANKARA

22.01.2008


 

ÖSYM, 2008 sınav takvimini belirledi

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), bu yıl yapacağı sınavların tarihlerini belirledi. ÖSS 15 Haziran 2008 Pazar günü, Yabancı Dil Sınavı (YDS) ise 22 Haziran 2008 Pazar günü yapılacak. Sınavlara başvuru tarihleri daha sonra açıklanacak.

ÖSYM, bu yıl ÖSS, YDS, KPDS, ALES, ÜDS gibi sınavların da arasında bulunduğu geniş katılımlı toplam 21 sınav düzenleyecek. ÖSYM'nin bu yıl yapacağı sınavlar ve tarihleri şöyle: "Türk Hava Kurumu Yabancı Dil Sınavı: 18 Şubat, Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (Mart dönemi): 23 Mart, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Sınavı (Nisan dönemi): 12-13 Nisan, Türk Silâhlı Kuvvetleri Askerî Liseler ile Bando Astsubay Hazırlama Okulu Giriş Sınavı: 27 Nisan, Yabancı Uyruklu Öğrenci Seçme Sınavı: 13 Nisan, Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba Toplulukları Sınavı (Yurt dışı): 20 Nisan, Jandarma Okullar Komutanlığı Uzman Jandarma Okulu Giriş Sınavı: 19 Nisan,- Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (İlkbahar dönemi): 20 Nisan, Jandarma Astsubay Temel Kursuna Alınacak Öğrencileri Seçme Sınavı: 3 Mayıs, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (Mayıs Dönemi): 4 Mayıs, Öğrenci Seçme Sınavı: 15 Haziran, Yabancı Dil Sınavı: 22 Haziran, Türk Cumhuriyetleri ile Türk ve Akraba Toplulukları Sınavı: 22 Haziran, Yurt Dışında Çalışanların Çocukları İçin Yükseköğretime Giriş Sınavı: 6 Temmuz, Dikey Geçiş Sınavı: 13 Temmuz, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (Eylül dönemi) 13-14 Eylül, YÖK Seviye Tespit Sınavı (1. Aşama): 20 Eylül, Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (Ekim dönemi): 12 Ekim, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (Kasım dönemi): 2 Kasım, Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (Sonbahar dönemi): 16 Kasım, YÖK Seviye Tespit Sınavı (2. Aşama): 23 Kasım"

/ ANKARA

22.01.2008


 

Soğuk havalar, kalp sağlığını tehdit ediyor

Bütün yurtta etkisini sürdüren soğuk havaların, kalp sağlığını tehdit ettiği bildirildi. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Oğuzhan, aşırı soğuğa maruz kalmanın kalp ile ilgili şikâyetleri bulunan kişiler için risk oluşturduğunu ifade etti.

Soğuk havanın kalbi besleyen damarlarda büzüşmeye sebep olduğunu, bu sebeple ciddî sağlık sorunlarının ortaya çıkabildiğini belirten Oğuzhan, şunları söyledi:

''Soğuk havalar, kalp sağlığı iyi olanlar için sorun teşkil etmiyor. Ancak, kalbi besleyen damarlarda tıkanmalar olan veya genel anlamda kalp şikâyetleri bulunan insanlar için soğuk hava ciddî risk oluşturuyor. Aşırı soğuğa maruz kalma, kalbi besleyen damarlara büzücü etki yapıyor. Bu durumda, kalbi besleyen damarlarda zaten tıkanma olduğu için büzülme ile birlikte kan akışı olumsuz etkileniyor. Böylece kalp krizi riski artıyor. Soğuk havalarda rüzgara maruz kalma, ellerde yük taşıma gibi vücudu zorlayıcı hareketler yaparak efor sarf etmek ise bu riski daha da artırıyor.''

Soğuk havanın damarlarda büzücü etki yapmasının, göğüs ağrısı şikâyetlerine sebep olduğuna dikkati çeken Oğuzhan, daha önce bilinmeyen kalp rahatsızlıklarının soğuk havaya maruz kalma ile birlikte ortaya çıkabileceğini, göğüs ağrısı gibi şikâyetler hisseden kişilerin vakit kaybetmeden doktora başvurması gerektiğini kaydetti.

Kalp veya müzmin akciğer hastalığı bulunan kişilerin soğuk havalarda daha dikkatli olmaları gerektiğini vurgulayan Oğuzhan, ''özellikle kirli havanın da kalp ve akciğer hastaları için olumsuz etkileri vardır. Kalp ve bronşit hastalarının soğuk havalarda zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamaları gerekir. Kalp hastalığı riski taşıyanların, Sibirya soğukları olarak adlandırılan bu soğuk havalarda daha dikkatli olması gerekir'' diye konuştu.

/ KAYSERİ

22.01.2008


 

Ethnos: Öcalan, Yunanistan'a dâvâ açıyor

Terör örgütü PKK'nın elebaşısı Abdullah Öcalan'ın Yunanistan aleyhine dâvâ açacağı öne sürüldü.

Atina'da yayımlanan Ethnos gazetesi, terör örgütü elebaşısı Öcalan'ın, avukatları aracılığıyla tanınmış avukat Yianni Rahiotis ile temasa geçtiğini, Rahiotis'in de Türkiye'nin Atina Büyükelçiliği aracılığıyla İmralı'da bulunan hükümlüyle görüşmek üzere Ankara'dan izin istediğini yazdı. Gazete, "güvenilir kaynaklara" dayandırdığı haberinde, "Türk Hükümetinin, Atina'ya yakın bir zamanda Yunan avukata İmralı'ya gitmesi için izin vereceğini bildirdiğini, bu çerçevede Rahiotis'in, Yunan ve Avrupa mahkemelerine dava açma sürecini başlatacağını" yazdı.

Ethnos, açılacak davada, "Ya Yunanistan'ın Öcalan'ın tutuklanmaması için yapması gerekenleri yapmadığını veya daha da kötüsü Atina'nın, Öcalan'ın Türk gizli servislerine teslim edilmesi için sahne arkasında çalıştığının iddia edileceğini" kaydetti.

Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'in Türkiye'ye yapacağı ziyaret öncesi Ankara'nın Öcalan'a Yunanistan aleyhine dava açmasına izin verdiğini savunan Ethnos, bu yaklaşımın Türk-Yunan ilişkilerindeki eski yaraların açılmasına sebep olduğunu iddia etti.

/ ATİNA

22.01.2008


 

Hava kontrol sistemleri yenileniyor

Türkiye havacılık tarihinin en önemli projelerinden biri olan ve hava kontrol sistemlerinin tek merkezden yürütülmesine olanak tanıyan SMART kapsamında "hava radar trafik sistemleri", gelişen teknolojiler çerçevesinde yenilenecek ve hava güvenliği büyük ölçüde artırılacak.

Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü'nün mega projesi olan "Türkiye'deki Hava Trafik Kontrol Kaynaklarının Sistematik Modernizasyonu Projesi (SMART)" kapsamında Esenboğa, Atatürk, Adnan Menderes, Antalya, Dalaman Hava Limanlarındaki hava trafik kontrol sistemleri ve hava trafik yönetimi altyapısının ara modernizasyonu bu yıl yapılacak.

Türkiye havacılık tarihinin en önemli projelerinden biri olan ve hava kontrol sistemlerinin tek merkezden yürütülmesine olanak tanıyan SMART kapsamında "hava radar trafik sistemleri", gelişen teknolojiler çerçevesinde yenilenecek ve hava güvenliği büyük ölçüde artırılacak.

SMART gerçekleştirilene kadar, mevcut hava trafik kapasitesine uygun olarak sağlıklı hava trafik hizmetinin gerçekleştirilmesi amacıyla Esenboğa, Atatürk, Adnan Menderes, Antalya, Dalaman Hava Limanlarında mevcut ATC sistemlerinin ve Hava Trafik Yönetimi altyapısının ara modernizasyonu yapılacak.

/ ANKARA

22.01.2008


 

DTP'liler dağlara yürüyecek

Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) yapılan operasyonları protesto etmek amaçlı hazırlandığı sınır bölgesinde çadır kurma planının çalışmalarına başlandı.

DTP Van Milletvekili Özdal Üçer, barış için yasak olan bölgelerden bir yere çadır kuracaklarını söyledi. Barış için dağlara yürüyeceklerini belirten Üçer, gerçek bir hamle olabilmesi için operasyonların en çok yapıldığı bir yerde çadırları kuracaklarını kaydetti. Milletvekili Üçer, sınır bölgesinde kuracakları çadırlar için programın 4 Şubat günü başlatılacağını belirtti. Üçer, dökülen kanların ve tahrip edilen tabiatın kendilerinin olduğunu ifade ederek, Doğu Anadolu illeri adına programın Van'dan start aldığını söyledi.

/ VAN

22.01.2008


 

Köle ticareti hortladı

Çağımızın en ciddî insan hakları ihlâllerinden biri sayılan insan ticareti, "köleliğin" yeniden ortaya çıkmış hali olarak kabul ediliyor.

2006 Yılı Türkiye İnsan Ticaretiyle Mücadele Raporunda, önemli bir bölümünü eski Doğu Bloku ülkelerinin vatandaşlarının oluşturduğu 246 insan ticareti mağdurunun tespit edildiği belirtilerek, bunlardan 191 mağdurun Uluslararası Göç Örgütü (IMO) tarafından güvenli ve gönüllü geri dönüşünün sağlandığı bildirildi. İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler, Kanunlar ve Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlükleri, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV), Kadın Dayanışma Vakfı ve Uluslararası Göç Örgütü Türkiye Temsilciliği yetkililerince hazırlanan 55 sayfalık "2006 Yılı Türkiye İnsan Ticaretiyle Mücadele Raporu" yayımlandı. Çağımızın en ciddi insan hakları ihlallerinden biri sayılan insan ticareti, "köleliğin" yeniden ortaya çıkmış hali olarak kabul ediliyor. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığının ardından en karlı üçüncü organize yasa dışı faaliyet olarak bilinen insan kaçakçılığında, coğrafi konumu ve komşu ülkelere kıyasla daha yüksek ekonomik refah düzeyi dolayısıyla Türkiye, "hedef ülke" özelliği taşıyor. Türkiye'de 2004 yılında 239, 2005 yılında ise 256 kişinin insan ticareti mağduru olduğu belirtilen rapora göre, 2006 yılında önemli bir bölümünü eski Doğu Bloku ülkelerinin vatandaşlarının oluşturduğu 246 insan ticareti mağduru tespit edildi. Bunların 75'i Moldova, 45'i Rusya, 35'i Ukrayna, 27'si Kırgızistan, 22'si Azerbaycan, 18'i Özbekistan, 9'u Gürcistan, 7'si Türkmenistan uyrukluyken, Kazakistan, İran ve Bulgaristan'dan 2'şer, Ermenistan ve Beyaz Rusya'dan ise birer mağdur kayıtlara geçti. İnsan ticareti mağdurlarından 75'i Antalya, 29'u İzmir, 28'i İstanbul, 11'i Muğla, 8'i Kars'ta, 24'er kişi ise Ankara ve Trabzon'da tespit edildi. İnsan ticareti mağdurları için 2005 yılında kurulan 157 acil yardım ve ihbar telefon hattı da mağdurların kurtarılmasında önemli rol oynadı.

/ ANKARA

22.01.2008


 

Mayınların temizlenmesi için ihale açıldı

Mardin'in Nusaybin ilçesinde Nusaybin Transit Sınır Kapısı'nın inşa edileceği 316 dönümlük mayınlı arazinin temizlenmesi için 29 Ocak'ta ihale yapılacak.

Nusaybin Ticaret Borsası Başkanı Necdet Aktaş, yaptığı açıklamada, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından yapılacak Transit Sınır Kapısı için mayın temizleme ihalesinin 29 Ocak 2008'de Mardin'de yapılacağını söyledi. Aktaş, "Yeni sınır kapısının inşa edileceği 316 dönüm mayınlı arazinin temizlenmesi için TOBB tarafından Mardin Valiliğine 600 bin dolar ödenek gönderildi. 316 dönümlük mayınlı alan temizlendikten sonra 6 ay gibi kısa bir sürede modern bir sınır kapısı yapılacak. TOBB'un yapımını üstlendiği Nusaybin Transit Sınır Kapısı'nın yaklaşık maliyeti ise 25 milyon dolar" diye konuştu.

Aktaş, Suriye'ye açılacak sınır kapısının yeni bir güzergah oluşturarak Irak'ın kuzeyine açılan Habur Sınır Kapısı'nın yükünü hafifleteceğini ve Türkiye'nin Ortadoğu'ya açılan yeni yüzü olacağını sözlerine ekledi.

/ NUSAYBİN

22.01.2008


 

Göl üzerindeki tehlikeye uyarı

Aşırı soğuklar nedeniyle yüzeyinin büyük bölümü donan Beyşehir Gölü'nde vatandaşlar, buzun kırılma tehlikesine aldırmadan gezinti yaparken, polis, olası bir faciayı önlemek için büyük çaba sarf ediyor.

SUĞLA GÖLÜ DE DONDU

Öte yandan Konya'nın Seydişehir ilçesindeki Suğla Gölü, aşırı soğuk hava sebebiyle dondu. Seydişehir'de, gecenin en düşük hava sıcaklığının eksi 10 dereceye kadar düştüğü bölgedeki Suğla Gölü buz tuttu. Gölün buz tutması, özellikle bölgedeki balıkçıları etkiledi. Göle açılamayan balıkçılar, geçimlerini sağlayamadıklarını, zor durumda olduklarını belirttiler. Gölün donması sebebiyle kayıklarında da hasar oluştuğunu ifade eden balıkçılar, havaların ısınmasını ve göldeki buzun erimesini beklediklerini söylediler.

/ BEYŞEHİR

22.01.2008


 

Ambülâns şoförlerine yüksek sürüş eğitimi

Bolu'da 112 Acil Yardım ambulânslarını kullanan sürücülere yüksek sürüş teknikleri konusunda eğitim verildi.

Aldığı bilgiye göre, Bolu Sağlık İl Müdürlüğünce başlatılan uygulama kapsamında Mengen ilçesinde 112 Acil Yardım biriminde çalışan personel, üzeri karlarla kaplı futbol sahasında yüksek sürüş tekniği eğitimi aldı.

Önce teorik eğitim alana kursiyerler, daha sonra uygulamalı eğitime geçti. Kar üzerinde ambülânsın direksiyonuna geçen kadın sürücüler, yeteneklerini sergilediler.

Başbakanlık korumalarına ileri sürücülük teknikleri dersi veren Çelebi Deli tarafından eğitilen 112 Acil yardım Ambülânslarını kullanan sürücüler, eğitimin çok verimli geçtiğini söylediler.

Eğitime katılan kadın sürücüler de ''Kadınlar da en az erkekler kadar iyi araba kullanmakta. Ambülâns kullanan sürücüler olarak hata yapmamamız gerekiyor. Aldığımız eğitim çok faydalı oldu. Ağır kış şartlarına rağmen rahat bir şekilde araç kullanmaktayız'' diye konuştular. Sürücülük teknikleri dersi veren Celebi Deli de ''Bizim amacımız aşırı hız değil. Bu bir ralli eğitimi değil. Sadece olumsuz doğa şartlarında karda, buzda, siste ve yağmurda aracı daha güveli kullanacak bilgi ve becerilerle donatmak'' dedi.

/ BOLU

22.01.2008


 

İstanköy'de 2 bin Türk yaşıyor

Yunanistan'ın Kos (İstanköy) Adası'nda düzenlenen Türk-Yunan dostluğu buluşması etkinliğinde iki ülke ilişkileri ele alındı.

Bodrum Ticaret Odası tarafından düzenlenen ''Türk-Yunan dostluğu buluşması'' etkinliğine katılan Bodrum Ticaret Odası Başkanı Mahmut Serdar Kocadon, etkinliğin son gününde açıklamalarda bulundu.

Kocadon, Türk-Yunan ilişkilerinde gelinen noktadan her iki kesiminde çok mutlu olduğunu iddia etti. Kocadon, Yunanistan'ın Kos (İstanköy) adasında yaklaşık 2 bin Türk'ün yaşadığını hatırlatarak şunları söyledi:''İstanköy'de yaşayan Türklerin büyük bölümünün akrabaları Bodrum'da yaşıyor. Benim bile akrabalarım var. Onların sorunlarını yakından takip ediyoruz. Amacımız bu bağın sürekli devam etmesini sağlamak. Adada bulunan Türk eserlerinin iyi korunduğunu gözlemledim. Camiler ve Osmanlı eserleri güzel korunuyor. Sadece bakımsız halde olan bir kaç çeşme varmış. Onların bakımı için bizden yardım istendi. Kos'ta bulunan Osmanlı dönemine ait çeşmelerin restorasyonu için Bodrum Ticaret Odası olarak yardım edeceğiz. Böylelikle adada bulunan Türk kültürü yaşamaya devam etsin. İstanköy'le, ticaret hacmimizin artmasını sağlamak için Muğla'da akredite bir laboratuvar açılması lazım, böyle bir laboratuvar var, bunun akredite olması halinde Yunan adaları ve Yunanistan'la olan ticaret hacmimiz ciddi oranda artış gösterir. Bu laboratuvarın hayata geçmesi ile özellikle sebze ve meyve ihracatında ciddi artış bekliyoruz. Bu yaz Bodrum ile Samos arasında feribot seferleri başlatılacak, bu önemli bir gelişme'' 300 yıldan fazla bir süre Osmanlı egemenliğinde kalan İstanköy'de, 2 binden fazla Türk yaşıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanköy'de çok sayıda cami, türbe, çeşme, hamam inşa edilmiş. Ada sakinlerince, ''Lonca Cami'' olarak adlandırılan Gazi Hasan Paşa Camisi 18'inci yüzyılda yaptırılmış. Defterdar Hacı İbrahim Paşa Camisi ise oldukça iyi durumda bulunuyor. Osmanlı dönemi eserlerinden olan çeşmeler de adayı süslüyor, çeşmelerin büyük bir bölümü bakımsız halde bulunuyor.

/ KOS

22.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri