Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Sivil Toplum

Cemevleri

Emre Aköz, Sabah gazetesi yazarı olmanın ötesinde kendi tabiri ile "aykırı görüşleri olan bir adam". Makaleleri ve TRT'de yaptığı programlarından tanıyoruz. Kendisini yakından görme fırsatını ise "Anayasal Vatandaşlık" paneline konuşmacı olarak katıldığında bulduk.

Kendine özgü konuşma üslûbu içerisinde devletin kimi kesimleri yeterince vatandaş olarak görmediğinden bahisle, Kürtler, Aleviler, başörtülüler, gayrimüslimler, İslâmî cemaatleri saydı. Yakın zamanda Hükümetten cemevlerine ibadethane statüsü sağlanması hususunda yeni açılımlar yapılması konusunda beklentiler artmışken, bunları zorlaştıran uygulamalarda Aköz'den eleştirileri aldı.

Cemevleri konusu birkaç yönden önemli. Camiye alternatif bir cemevi durumu, Alevileri İslâm dışı gibi bir görüntüye sebep olabilir ki, Alevî-Sünnî bölünmesini isteyenler için çok ciddî bir koz olacaktır.

Malûm olduğu üzere Hükümetin niyeti ve bazı Alevî gruplarının beklentileri içerisinde cem evleri ile birlikte imam kadrosuna benzer bir kadro ihdas edilmesi konuşulmaktadır.

Alevî dedelerine kadro verilmesini, Diyanetin yeterince özgür değil, özerk bile olmadığını düşünürken, diğer yandan IV. Murat'a atfen söylenen "Yardım almaya alışan, emir almaya alışır" misalinde olduğu gibi çeşitli mahsurları birlikte getirebileceği endişeleri taşınıyor.

300'e yakın ve birbirinden nüansla da olsa anlayış farkı bulunan derneklerin, hangisine kadro verseniz, vermediğiniz veya az verdiğiniz tarafından eleştirilmekten kurtulamazsınız. Bunu biraz merhum Turgut Özal'ın ilçeleri il yapıp, hemen bitişiğinde il olma şansı kalmayan ilçenin, bunu bir kapris konusu yapmasına benzetiyorum.

Kadro ve ibadethane dışında bir sivil toplum örgütü olarak bu derneklerin kurumsal yapılarını güçlendirmek bir diğer çözüm gibi görünüyor. Fakat bu çözüm sanıyorum ki kimsenin beklentisine uygun değil.

Zira hükümet Alevîleri kucaklayarak "kısa zamanda ve kimsenin cesaret edemediği işi yaptım" demek istiyor. Alevî toplumu ise, bugünkünden daha fazla resmî tanınma istemektedir. Bugünden daha fazla dememin sebebi, cemevleri zaten fiilen var ve özellikle Caferilerin yaptıkları Hz. Hüseyin'i anma toplantıları Kaymakamların katılımları ile yapılabiliyor. Fakat kamusal alan konusunda aşırı hassas olanların bu konuyu nasıl izah edecekleri ayrıca merak konusunu oluşturuyor.

Alevî toplumunun beklentisini karşılar mı bilmem fakat cemevlerini bu toplumun bir parçası ve kültür evi ilân etmek herhalde çözüm olabilir. Açılmaları konusunda devletin kolaylaştırıcı tedbirler alması yerinde olabilir.

Emin Talha KARAMUSA

28.01.2008


Korkmak yok! Yola Devam! Korkmak yok! Kazmaya devam!

Ergenekon terör çetesi yakalandı. Bu defa gemi batmadan buzdağı fark edildi.

Peki kim bunlar?

Onlar buzdağının görünen kısmı.

Onlar, küçük yaştan beri iktidar sahiplerinin gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet içinde metinleri ezberletilenler.

Onlar, her sabah varlıklarının Türk varlığına armağan olması için yemin ettirilenler.

Onlar, mesele vatansa gerisinin teferruat olduğu öğretilenler.

Onlar, rektörler tarafından göreve dâvet edildiler.

Onlar, Cumhuriyet mitinglerinde yapılan imdat çığlıklarına kulak verdiler.

Onlar, her gün felâket manşetleri atan büyük gazeteleri aldılar.

Onlar, köşe yazarlarının günaha dâvet yazılarını okudular.

Onlar, lüzum olduğunda hukuku ayaklar altına almaktan çekinmeyen mahkemelerin kararlarıyla cesaretlendirildiler.

Onlar, en az suçu olanlar.

Onların suçu "yangın var" diyenin imdadına kovayla koşmaktı.

Onların suçu "imdat" diyenin peşinden suya atlamaktı.

Onların suçu "vatanı satıyorlar" diyenin yardımına satırla varmaktı.

Onların suçu "irtica hortladı, rejim tehlikede" diyenin derdine çare olmaktı.

Onlar, kader mahkûmu.

Onlar, arkadaş kurbanı.

Azmettiriciler hâlâ dışarıda.

Fikir babaları serbest.

Kral hâlâ çıplak.

Şemdinli hâlâ karanlıkta.

Ferhat Sarıkaya hâlâ mesleğinden uzakta.

Nokta hâlâ kapalı.

Onlar daha çok küçük, büyükler hâlâ görev başında.

Her şey daha yeni başlıyor.

Korkmak yok! Yola devam!

Korkmak yok! Kazmaya devam!

(www.gencsiviller.net)

28.01.2008


TBMM, STK'lara daha içli-dışlı

Milletvekilleri ile Sivil Toplum Örgütü (STÖ) temsilcilerinin daha yakın çalışması amacıyla oluşturulan "TBMM Ortak Çalışma Grupları (TBMMCOG)" belirlendi.

Çalışma gruplarına her partiden milletvekilinin katılımını istediklerini belirten AKP Batman Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, ''4 aydır üzerinde çalışılan bu projeyle, sivil toplum örgütü temsilcilerinin, önemli konularda milletvekillerini enforme etmesi amaçlanıyor'' dedi.

Sanatçı ve besteci Şanar Yurdatapan ise çalışma gruplarına katılmaları için şu ana kadar 59 milletvekiline ulaştıklarını ve diğer milletvekillerine de ulaşmayı amaçladıklarını belirterek, ''Bu tamamen gönüllü bir çalışmadır. STÖ temsilcilerinin sürekli bilgi ve belge akışı ile milletvekillerini bilgilendirmesini öngörüyoruz. Bundan sonra ilgili STK'ların bu listelerde adı geçen vekilleri düzenli ve sürekli olarak bilgi ve belge ile desteklemelerini, onların da bu konuları TBMM'de dile getirerek çözüm üretilmesi için girişimlerde bulunmalarını bekliyoruz" dedi.

TBMM Ortak Çalışma Grupları şunlar:

- "MAYINları unutMAYIN" Ortak Çalışma Grubu

- "Fakat'sız İfade Özgürlüğü" Ortak Çalışma Grubu

- "Ama'sız Barış" Ortak Çalışma Grubu

- "Küresel IsınMA" O.C.G.

- "Kadın Hak ve Özgürlükleri" O.C.G.

- "Çocuk Hak ve Özgürlükleri" O.C.G.

- "Engelli Hakları" O.C.G.

- "İnsan Hakları" O.C.G.

- "Hayvan Hakları" O.C.G.

- "Şeffaf Yönetim" O.C.G.

- "İşkenceye Sıfır Tolerans" O.C.G.

- "Yoksulluk ve Yolsuzluk" O.C.G.

28.01.2008


Genç çevreciler için eğitim programı

Bölgesel Çevre Merkezi (Regional Environmental Center - REC), tarafından Türkiye Kapasite Geliştirme Programı kapsamında "Genç Çevreciler" eğitim programı düzenleniyor. Sivil toplum kuruluşlarında çalışan genç beyinlere yeni ufuklar açacak, kurumsal stratejilerini belirlemelerine ve üyesi oldukları STK'ların kapasitelerini arttırmalarına yardımcı olacak pratik bilgiler ve yöntemler sunmayı amaçlayan programa çevre alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının 20-30 yaş arası üyeleri, gönüllü ya da profesyonel çalışanları katılabilecek.

25 Subat-1 Mart 2008 tarihlerinde Ankara'da düzenlenecek program ile ilgili detaylı bilgi www.rec.org.tr sitesinde.

28.01.2008


Tüketiciler Birliği'nde nöbet değişimi

Kurulduğu günden bu yana Tüketiciler Birliği Genel Başkanlık görevini yürüten Av. M. Bülent Deniz, tüzük gereği görev süresinin dolması münasebetiyle Tüketiciler Birliği Genel Başkanlığı'na veda etti.

16 Şubat 2008'de gerçekleşecek Genel Kurulu'na kadar Tüketiciler Birliği Genel Başkan Vekilliğini Kemal Özer sürdürecek.

28.01.2008


yeşilİZ dergisinin yedinci sayısı çıktı!

TEMA Vakfı tarafından 36 sivil toplum kuruluşuyla birlikte hazırlanan yeşilİZ dergisi, Ocak-Şubat sayısında dosya konusu olarak çevre ve madenciliği ele alıyor.

28.01.2008


2008 AB yılı olsun

İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) tarafından gerçekleştirilen "Türkiye-AB Tam Üyelik Müzakerelerinde 2008 Gündemi" başlıklı panelde Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili mesajlar verildi.

Devlet eski Bakanı Prof. Dr. Ali Bozer: Bazı üye devlet liderlerinin "Türkiye Avrupalı değildir" gibi açıklamaları AB'nin temel ilkelerine karşı saygısızlıktır. Türkiye'ye "özel statü" tanınması da Ortaklık Anlaşması'nın felsefesine aykırıdır. Türkiye ile Avrupa arasında dine dayalı farklılıklar oluşturulması yanlış. Jean Monnet'in fikirleri ekonomik ve siyasi anlamda birliğe, kültürel anlamda ise çeşitliliğe dayanmaktadır.

Eski Daimi Temsilci Ziya Müezzinoğlu: 2008 yılında AB için yeni bir strateji oluşturulmalı. AB devlet politikası haline getirilmeli. Önyargıların aşılmasında STK'ların rolü ve Avrupa'daki Türk varlığı dikkate alınmalı.

Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Özdem Sanberk: Fransa'nın Türkiye'ye yönelik tutumu, Türkiye ile müzakerelerin kesilmesini değil, hükümetin AB üyeliğinden vazgeçirilmesini hedeflemektedir. Hiç kimse başkasının kimliğini belirleyemez. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de Türkiye'nin Avrupalı olup olmadığının kararını veremez. Henüz oluşmakta olan Avrupa kimliğine Türkiye de katkı yapacaktır.

Emekli Büyükelçi Dr. Yıldırım Keskin: Türkiye-AB ilişkileri coğrafi çizgilere indirgenemez. "İmtiyazlı ortaklık" gibi fikirler zamanla ortadan kalkacaktır. 2008 yılında AB perspektifi kesinlikle kaybedilmemeli. Türkiye'nin kendisini kabul edilebilir ve inanılır bir ülke haline getirmesi bu durumu karşı tarafa iyi anlatması AB ile ilişkilerde en önemli unsur olacaktır.

Prof. Dr. Besim Üstünel: Avrupa Birliği, Türkiye'nin çağdaşlaşmasının bir parçası. AB perspektifi bu süreç için vazgeçilmez bir önem taşıyor. 2008 yılı öncelikleri belirlenirken, dünyadaki dengelerin hızla değiştiği ve Türkiye'nin bu kapsamda iyi bir strateji belirlemesi gerektiği önemli. Türkiye kendi öneminin farkında olmalı. Türkiye AB'nin 5 büyük ülkesinden biri olacaktır.

28.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri