Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Kazım & Yasemin GÜLEÇYÜZ

Aborjinlerden devlet özür diledi, şimdi sıra toplumda

Avustralya Nur Vakfının dâvetlisi olarak ziyaret ettiğimiz bu kıt'a devlet iklimi, kültürel çeşitliliği, bitki örtüsü, hayvan türleri ve hayat standartlarıyla dünyanın en ilginç coğrafyalarından biri.

Emirates Havayollarının 500'den fazla yolcu taşıma kapasiteli ve tamamen dolu, büyük, rahat ve konforlu uçağında Besmele ve "Sübhanellezî sehhara lenâ hâzâ vemâ künnâ lehû mukrinîn" âyetinin okunmasıyla İstanbul Yeşilköy Havalimanında başlayan yolculuğumuza Dubai'de mola veriliyor.

Mola sonrası Sydney için yola çıkmaya hazırlanırken, Ankara'daki Büyükelçiliğin pasaportlarımızda yaptığı vize hatası epeyce zaman kaybettiriyor bize. Benzer problemleri yaşayan küçük bir grupla birlikte uçağa 45 dakikalık gecikme ile binebiliyoruz. Biz her tür probleme ülkemizde alışkın olduğumuzdan fazla etkilenmiyoruz, ama özellikle İngiliz yolcular pasaport kontrol işlemlerindeki gecikmeye çok tepki veriyorlar. Hatta bir ara bembeyaz yüzü öfkeden kızıla dönen İngiliz hanımın, kilitlenen bilgisayarının başında kriz geçiren görevliyi döveceğini düşünmedik değil!

İkinci molamız Bangkok'ta. Havaalanındaki "Muslim Praying Room"da namazlarımızı eda ettikten sonra tekrar uçağa dönüyoruz.

Yaklaşık otuz saat süren yorucu uçak yolculuğundan sonra indiğimiz Sydney havalimanında bizi karşılayan Hasan Cömert ve eşi, Halil ve Nusret Beylerin sıcak ilgisi yorgunluğumuzu unutturuveriyor bize.

Avustralya ile ilgili ilk izlenimler, Dubai'ye kıyasla işlerini büyük bir ciddiyetle, seri şekilde yapan havalimanı görevlileri ve gidişlerin soldan, gelişlerin sağdan olduğu, direksiyonların da araçların sağ tarafında bulunduğu İngiliz sistemine göre işleyen düzenli trafik akışı. (Avustralya'da bulunduğumuz süre içinde şehir merkezleri de dahil olmak üzere hiçbir arabadan klakson sesi duymadık. İlginç değil mi?)

Aralık ayı orada yaz başlangıcı olduğundan bahçelerden çiçek kokuları gelmekte. Ötüşlerini şimdiye kadar hiç duymadığımız kuşlar, çoğu zaman cinslerini tanımlayamadığımız kıt'aya has ağaçların dalları arasında cıvıldaşıp durmakta.

24 Aralık, Hz. İsa'nın doğum günü olarak kutlandığı için evlerin çoğu ışıl ışıl özenle süslenmiş. Derin sessizlik İstanbul'un kargaşasından sonra bir boşluk hissi yaşatıyor.

Şehir merkezlerindeki gökdelenler ve büyük tarihî yapılar (En eskisi 200-250 yıllık olmalı!) dışında, yerleşim yerlerindeki evlerin genellikle tek katlı ve bahçeli olması da dikkatimizi çeken bir başka şey.

Bir başka ilginç farklılık da, güvenliğin hiç kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde sağlanması. Ne devlet adamları kalabalık koruma ordularıyla dolaşıyor, ne trafiğin akışını keserek yolları tıkayan uzun konvoylar, ne de resmî binaların ve yöneticilere ait meskenlerin önünde kat kat koruma bariyerleri ve kontrol noktaları mevcut. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, valiler, görev dışındaki vakitlerde diğer insanlar gibi halkın içinde. Hiçbir ayrıcalık ve protokol yok.

Aynı şekilde devlet daireleri "halka hizmet" esasına göre kurgulanmış. Orada "Bugün git, yarın gel" anlayışının esamesi bile okunmuyor. Devlete işi düşenlerin sorunları ânında çözülüyor.

TARİHİ

Avustralya ilk defa 18. yüzyıl sonlarında İngiliz kaptan James Cook tarafından keşfedilmiş ve Büyük Britanya adına sahiplenilmiş. Kıt'adaki İngiliz hâkimiyeti halen devam etmekte. Sembolik de olsa İngiltere Kraliçesine bağlılar.

Kıt'a İngiltere'ye bağlandığında Kraliçe ülkesindeki ağır ceza mahkûmlarını göndermiş. Kıt'anın ilk beyazları İngiliz mahkûmlar yani. Sömürgecilerin kıt'aya ayak basmasıyla birlikte kıt'anın yerli halkı Aborjinlere büyük bir kıyım başlatılmış. Aynen Amerika'da Kızılderililere, Afrika'da zencilere yapıldığı gibi.

Aborjinler, köle olarak kıt'adaki çiftliklerde çalıştırılıp, kimi zaman da İngiltere'ye gönderilmişler. Hatta "kayıp kuşak" olarak adlandırılan bir nesil, daha küçücük bir çocukken ailelerinden kopartılıp, köle olarak başka ülkelere gönderilmişler.

Bugün Avustralya'da yerli halk Aborjinler, asimile edilmiş olarak belli bölgelerde küçük gruplar halinde yaşamakta. Avustralya hükümeti geçtiğimiz yıllarda Aborjinlerden tarihte yaşananlar için özür dilemiş. Resmî dairelerde Avustralya ve Aborjin bayrakları bu özrün bir delili olarak yan yana dalgalanmakta. "Ba'de harabi'l Basra!" bu durumlar için söylenmiş bir söz olsa gerek!

Son seçimleri kazanarak iktidara gelen İşçi Partisinin, devlet olarak özür dilemenin yetmeyeceğini, toplum olarak da Aborjinlerden özür dilemeleri gerektiğini deklare etmesi, bu durumu telâfi çabasının yeni bir ifadesi ve tezahürü olarak görülmeli.

BÜTÜN DÜNYA BURADA...

Avustralya bir dünya ülkesi. Yaklaşık iki yüz ülkenin insanı burada. İngilizler, Fransızlar, Makedonlar, Türkler, İspanyollar, Bulgarlar, Hırvatlar, Lübnanlılar, Surinamlılar, Yahudiler, Yunanlılar, Suriyeliler, Hindular, Pakistanlılar, Malezyalılar, İranlılar. 21 milyonluk nüfusun yaklaşık yarısı göçmenlerden oluşuyor.

Kıt'ada resmî rakamlara göre 60 bin civarında Türk yaşıyor.

VE ÇİNLİLER...

Dünyanın bir ucuna yaptığımız seyahatte, Çinliler her adım başı vardı. Sydney'de de tablo değişmedi. Özellikle 80'li yıllarda Çin'deki şiddet olayları sonrasında Avustralya kapılarını Çinlilere açarak, aileleriyle gelme izni vermiş. Halil Beyin ifadesine göre, dönemin Avustralya başbakanı şiddet olaylarını gözyaşları içinde kınayıp, mağdur Çinlileri ülkelerine dâvet etmiş.

Hatırlarsanız, Çin'de 1989 yılında, çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu demokrasi yanlıları Tiananmen Meydanı'nı haftalarca ellerinde tutmuş ve demokratik reform istemişlerdi. Ancak hiç beklemedikleri sertlikte bir tepki almışlardı. Askerî güçler, tanklarla birlikte girdikleri Tiananmen Meydanı'nda binin üzerinde kişiyi öldürmüşlerdi. Bu olay o dönemde medyada epeyce gündem oluşturmuş ve tepkiyle karşılanmıştı. Bugün Çin'de hâlâ Tiananmen olaylarından bahsetmek yasak.

Halil Beyin ifadesine göre Çinliler gözü kara insanlar. Ticarette riski rahatlıkla göze alıyorlar. Birbirlerine sıkı destek veriyorlar, bazen bir evde birkaç aile kalma durumu sık görülebiliyor Çinlilerde. Ama ülke ekonomisini olumsuz etkiliyor; piyasada fiyatları düşürüp, dengeleri alt üst ediyorlar.

ÇEVREYE DUYARLI BİR ÜLKE

Avustralya zengin maden yataklarına sahip bir ülke. Alüminyum, demir, altın, kömür. En önemlisi, dışarıya ihraç edecek kadar zengin uranyum kaynakları var. Buna karşın çevre konusunda son derece duyarlı bir yapıda olduklarından nükleer santralleri yok. Enerjiyi daha çok kömürden ve doğalgazdan temin ediyorlar. Şu anda hükümette olan Avustralya İşçi Partisinin yaptığı ilk icraatlardan biri küresel ısınmaya karşı dünya ülkelerinin alması gereken tedbirleri sıralayan Kyoto Protokolünü imzalamak olmuş.

-Devam edecek-

Kazım & Yasemin GÜLEÇYÜZ

28.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (27.01.2008) - Kongo, Darfur'dan daha beter

  (26.01.2008) - Dünyadaki saklı Türk yurtları

  (25.01.2008) - Afrika büyük bir pazar

  (24.01.2008) - Mekke Kilisesi'nden Papa Muhammed'e

  (23.01.2008) - Kinşasa'yı özgürce dolaştık

  (22.01.2008) - Kongo'da iyi niyet başa belâ

  (21.01.2008) - Ortalama ömür 50 yıl

  (20.01.2008) - Kurban kültürü yaygınlaşmalı

  (19.01.2008) - Sarkozy olumsuz propaganda yapıyor

  (18.01.2008) - YARDIM YERİNE YATIRIM YAPILMALI

 

 Son Dakika Haberleri