Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Sinemanın “İslamafobya” ile imtihanı

Genç Yaklaşım’ın Şubat sayısı çıktı. “İslamafobya” konusunu enine boyuna işleyen dergide, konunun sinemaya bakan boyutu da unutulmadı. Kadir Karaca, Hollywood özelinde sinemanın İslâma bakışını sorguladı.

Karaca yazısında, “Öte yandan kirli sakalları, hain bakışları, çirkin ve ürkütücü sesi, kirli elbiseleri ve elinden düşürmediği keleşi ile kâh uçak korsanı, kâh iflâh olmaz bir terörist olarak arz-ı endam eden İslâm ya da Müslüman. Mavi ekranın konuğu yeşil olduğunda yoldaşı illa ki her dem kan kırmızısı olmuş, izleyici istisnasız ateş çıtırtısı, barut kokusuna doymuştur Doğruyu söylemek gerekirse bu tür yapımlar aslında belli bir milâda kadar genelde 2. ve 3.kalite filmlerde rastlanırken, 11 Eylül 2001 tarihinden sonra çok daha fazla ve iyi yönetmenlerin kameralarının konusu olmuştur” tesbitlerini dile getirdi.

Mustafa Akkad’ın “The Message/Çağrı” ve “Lion of the Desert/Çöl Aslanı” filmlerinin meydana getirdiği olumlu etkiyi ve Ridley Scott’un “Kingdom of Heaven/Cennetin Krallığı” gibi filmlerle çizilen tabloyu da aktaran yazar, çuvaldızı Türk sinemasına batırmayı da ihmal etmiyor: “Din İşleri Yüksek Kurulu uzmanı Dr. Ömer Menekşe’nin kaleme aldığı, Yeşilçam’ın dine ve din adamlarına dair araştırması ve tasnifi acı gerçeği bize gösterir. Vurun Kahpeye, Yol, Umut, Züğürt Ağa, Vizontele, Adak, Bedrana, Yer Demir Gök Bakır, Fırat’ın Cinleri, Kara Çarşaflı Gelin ve Kemal Sunal’ın bazı filmleri başta olmak üzere yobaz, itici, çıkarcı, din simsarı ve aşağılık biçimde gösterilir din adamları.” Kadir Karaca yazısını, “Başlı başına bir araştırma konusu olan ‘içimizde ki Hollywoodlular’ı geride bırakıp, biricik dinimizin özünü yansıtan yapımlarla huzurun ve güzelliğin ekranlarımızı şenlendirmesi dileğiyle” bitiriyor.

04.02.2008


 

Bahira Manastırı büyük ilgi çekiyor

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (asm) 12 yaşında amcası Ebu Talip ile birlikte katıldığı kervanla konuk olduğu Bahira Manastır’ı birçok ülkenin yanı sıra özellikle Türkiye’den gelen ziyaretçilerin akınına uğruyor.

Türkiye’nin bir çok yerinden gelen konuklar gerçekleştirdikleri Suriye seyahatinde Hz. Muhammed’in (asm) çocuk yaşta şereflendirdiği bu tarihî mekâna uğramadan geçemiyor. Yüz yıllar geçmesine rağmen hâlâ dimdik ayakta duran ve Efendimizin ziyaretiyle anlam kazanan manastırı ziyaret eden vatandaşlar Peygamber Efendimizin (asm) konuk olduğu yerde adeta zamanda yolculuk yapıyor.

Suriye’ye çeşitli Tur operatörleri ile seyahat için gelen Türk vatandaşlar bir çok mekânı ziyaretin ardından Efendimizi konuk eden bu manastıra uğramadan geçemiyor. İstanbul, Mersin, Konya, Gaziantep, Diyarbakır, Hatay gibi Türkiye’nin birçok ilinden gelen konuklar Rahip Bahira Manastırı’nı ziyaret ediyor.

Aradan yaklaşık 1425 yıl geçmesine rağmen bu tarihî mekân ilk günkü ihtişamını koruyor. Ziyaretçiler ilk olarak Peygamber Efendimizin (asm) kervanlarının çöktüğü yere, ‘Mebrak Ennaka’ denilen mekana uğruyor. Burada tur rehberleri bu hadise hakkında detaylı bilgi vererek Bahira’nın kervanı nasıl fark ettiği anlatılıyor. Ardından grup yaklaşık 200 metre ilerdeki manastıra giderek tarihî yapıyı ziyaret ediyor.

PEYGAMBER EFENDİMİZ (asm) VE RAHİP BAHİRA

Rahip Bahira Manastırı Suriye’nin başşehri Şam’a 120 kilometre uzaklıktaki tarihî Busra şehrinde bulunuyor. Daha önceki dönemlerde Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden olan Busra, Büyük Constantinus zamanında 306-337 tarihlerinde piskoposluk merkezi haline getirilmiş. Şehir daha sonra Antakya Patrikliğine bağlanarak, Arabistan Başpiskoposluğu’nun merkezi olmuş.

Tarihî Busra şehri, asıl anlam ve önemini ise Hz. Muhammed’in (asm) bu beldeyi şereflendirmesiyle kazanmış. Öksüz ve yetim olan Peygamber Efendimizi, dedesi Abdulmuttalip vefat etmeden önce en güvendiği oğlu olan Ebu Talip’e teslim eder. Ebu Talip de Şam’a düzenlediği bir ziyaret sırasında Peygamber Efendimizi yanına alır.

Allah Resulü’nün (asm) içinde bulunduğu kervan Şam’a 120 km. mesafedeki Roma’nın önemli merkezlerinden biri Busra’ya kadar gelir.

Busra Manastırında asıl adı Cercis olan ve engin ilminden dolayı kendisine Buheyra veya Bahira denilen rahip, gelen kervanda bir peygamber olduğunu anlar. Manastırın yüz metre ilerisinde konaklayan kervana haber gönderir ve onları misafir etmek istediğini bildirir.

Yemekte Hz. Muhammed’in (asm) son peygamber olduğundan artık iyice emin olan Rahip Bahira, Ebu Talip’e “O’nu (Hz. Muhammed) Şam’a götürme. Yahudi âlimler peygamber olacağını bilirler ve zarar verirler” diye uyarıda bulunur. Bunun üzerine de Ebu Talip, oracıkta kervandaki bütün mallarını satıp gerisin geriye Mekke’ye döner.

/ ŞAM

04.02.2008


 

Üsküp Kitabı

Üsküp Kitabı, yazar Yıldırım Ağanoğlu’nun “annevatanı” Üsküp şehrine karşı duyduğu sevgi ve hatta aşk, özlem ve kavuşma cehdinden doğmuş bir eser. Nitekim bu duygu ve sevdayı satırlarında görmek mümkün.

“Ne de olsa bir sevgiliye kavuşmanın verdiği heyecanı yaşatır, Üsküp’e ulaşabilmek. Ah Üsküp, ah Üsküp! Hasretini çekmek kolay değil. Sana kavuşunca da, senden ayrılmak çok zor. Sen annevatanımsın, İstanbul’da benim doğduğum vatanım...

Üsküp Kitabı, bir hatıra kitabı değil. Ne tarih, ne gezi rehberi, ne roman, ne hikâye... Fakat hepsinden tatlar var.

Ağanoğlu, Üsküplü olan annesinin hayatından hareketle kendi gözlem ve araştırmalarına da yer vermekte. Anne sevgisiyle Üsküp sevgisi, İstanbul ve vatan sevgisiyle Osmanlı sevgisi iç içe. Muhtelif zamanlarda Üsküp’e yaptığı ziyaretlerle ilgili aldığı notları kitaba dönüştürmüş ve herkesin ilgileneceğini düşündüğü genel bilgilere de yer vermeyi ihmal etmemiş.

Bu eserle, başta Osmanlı Üsküp’ü olmak üzere şehir tarihini ve Makedonya Cumhuriyeti’ni kısaca tanıyacak, şehir mutfağını, Üsküp’te Osmanlı izleri olan cami, köprü, kale, han, hamam, saat kulesi vb. dair birçok bilgi, belge ve anekdotları resimleriyle birlikte inceleme imkânı bulacaksınız.

Fide Yayınları: 0 (212) 613 05 41

04.02.2008


 

Açık hava müzesi olmak istiyorlar

Muğla İl Genel Meclisi Başkanı Cem Erkin, UNESCO tarafından ‘’Dünya Dostluk ve Barış Köyü’’ ilân edilen Kayaköy’deki tarihi evlerin, tatil köyü ve açıkhava müzesi olarak değerlendirilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na teklif götüreceklerini bildirdi.

Erkin, tarihî bir köy olan Kayaköy’de 3 bin 500’e yakın taştan ev bulunduğunu söyledi. Fethiye’ye 8 kilometre uzaklıkta bulunan Kayaköy’ün geçmişinin MÖ 3000’lere kadar gittiğini belirten Erkin, eski adı ‘’Levissi’’ olan köyde, evler arasına serpiştirilmiş çok sayıda şapel, iki büyük kilise, bir okul ve gümrük binası olduğunu kaydetti.

04.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri