Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Başörtüsü tartışması

3 yıl önce hazırlık öğrencisiydim. Bir arkadaşım sohbet esnasında, “Şu an en çok olmasını istediğin nedir?” diye sormuştu. Hiç düşünmeden cevabımı vermiştim. “Başörtülü okuyabilmek.” Ama olma ihtimalini pek sanmıyordum. O yüzden gözlerim dolu dolu olmuştu. Çünkü başörtüyle okumak sadece bir eşarpla okula girmek anlamı taşımıyor bizler için. Aynı zamanda elimizden alınan bir hakka kavuşmak, kendimiz gibi olabilmek, tercihlerimizi istediğimiz gibi yaşayabilmek demek. Ama yasak bizi, kendi üniversitemizde, herkes gibi çalışıp didinerek girdiğimiz yerde, ikinci sınıf öğrenci gibi hissettiriyor. Ve bu her gün bizi biraz daha sıkıyor, okulumuzdan soğutuyor. Ne üniversiteli olmanın tadını çıkarabiliyoruz, ne de okuma hevesimiz kalıyor. Bazı derslerde notlarının bu yüzden düşük geldiğini bildiği halde kaç kişi okumak ister ki?

İşte son dönemdeki bu tartışmaların sabırla geçmesini bekliyorum. Elbette bir çözüm istiyorum artık, ama lades kemiğiymişiz gibi taraf olanlar bizi çekiştirip duruyorlar. Başörtülü biriyle oturup iki kelâm etmedikleri halde bizim hakkımızda ahkâm kesiyorlar. Simgedir, ideolojidir, üstünlük taslamadır derken çığlık atma ihtiyacı hissediyoruz. Biraz da bizi dinleyin demek istiyoruz. Kimileri gerçekten sağduyulu, iyi niyetle yaklaşıyor; anlamaya, dinlemeye, çözüm bulmaya çalışıyor. Ama maalesef büyük bir kesim, özellikle de medyada, kendileri gibi olmayana kulaklarını tıkayan insanlar çözümü “Herkes benim gibi düşünsün” şeklinde algılıyor. Her iki tarafta da böyle düşünenler mevcut. Bu arada olan bize oluyor işte. Kendi dar bakışları yüzünden bizi harcıyolar. Neden soğukkanlı tartışamıyoruz ki? Bu kadar mı nefret var içimizde kendimiz gibi olmayana? Ağır kelimeler, ithamlar, yargılamalarla tartışmaya çalışıyoruz. Küçük bir çocukmuşuz gibi bizi susturan büyükler meseleyi ele alıyor. Pardon da biz neyiz burada?

Ülkemizin gençlerine değer veren bir milletiz biz. Sürekli bu vurgulanmaz mı? Bugünün gençleri yarının büyükleri değil mi? Peki konu benim, bizim gibi yaşayan gençler olduğunda neden baskı, yasak unsuru devreye giriyor birden? Önlerimiz kesilmeye, toplumda iyi bir yerlere gelmememiz için uğraşılıyor? Bunların bizi nasıl etkileyeceğini göremiyorlar mı? Bizim gibiler yasaklarla çevriliyken, başkalarının rahatını istemenin zor olduğunu bilmiyorlar mı? Bazıları iktidar için bizi bu ülkede istemiyorlar dediğinde büyük olay koparken, bizim başörtülü okumak, çalışmak için yurt dışına gitmek zorunda kalışımıza özgürlükçü(!) kesimden ses çıkmaması çifte standart değil mi?

Ülkemizin gerilemesi, karanlığa gömülmesi elbette olmamasını istediğimiz bir şey. Bunu aklı başında kimsenin de isteyeceğini sanmıyorum. Ama aklı başında hiçkimsenin de sanmıyorum ki başörtülü kızlar okula girdi diye uykusu kaçsın, ilerlemenin başımızı açmakla olacağını sansın. İşte o zaman ciddi bir problem var demektir. Bunu da ancak birbirimizi dinleyerek, birbirimize iyi niyetle yaklaşarak, korkularımızın mantığımızın önüne geçmesine izin vermeden halledebiliriz. Yoksa daha çok öğrenme, faydalı olma heveslisi genci harcamaya devam ederiz.

Hazırlık öğrencisiyken gözlerim dolu dolu “Başörtülü okumak istiyorum” derken böyle bir ortamı kast etmemiştim. Evet başörtülü okuyabilmek istiyorum ama hoşgörü zemininde, kutuplaşmadan, biz ve onlar diye ayrılmadan bunu yapmak istiyorum. Umarım ilerleyen günlerde bu ortam sağlanır ve ülkemizin gençleri olarak bu kavgalarla uğraşmadan faydalı olabiliriz ülkemize.

Gökçen Yüksel

14.02.2008


O, Yurttaşlık Bilgisi kitabının yazarını bir yakalayabilsem...

Bundan kırk küsûr yıl kadar önce, ortaokulda Yurttaşlık Bilgisi kitabında okumuştuk, o ne olduğu belli olmayan laikliğin tarifini. Diyordu ki orada: “Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması; yani, dinin devlet işlerine, devletin de dine karışmaması” olarak tarif edilmişti. Acaba öyle mi? Evet, biraz fazlasıyla öyle. Biraz da hiç değil. Yani, dinin devlet işlerine karışması, müdahale etmesi mümkün değilken; devlet, dinin hiçbir şeyinden elini çekmiyor ki. Her şeyine müdahale ediyor. En son, şu başörtüsü meselesi öyle değil mi? Alenen ve resmen devletin dine müdahalesinden başka bir şey değil bu.

Bunları konuşurken aklıma geldi de; “Yahu, o yurttaşlık bilgisi kitabının yazarını bir yakalayabilsem, ona derdim ki: ‘Hoca, bu sizin yaptığınız laiklik tarifi mi doğru; yoksa, laikliği dinsizlik olarak anlayıp, öyle tatbik eden, şu milletin ekseriyetini teşkil etmeyen azınlığın yaptığı mı?”

Gerçekten bıktırdılar yahu! Bu zavallı milletin ensesinde boza pişirmekten usanmadılar. 70-80 senedir millete çektirdikleri yeter! Dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyen, devletin milletine yaptığı bu zulümlerden gına geldi artık. Daha önce bu sütunlarda, CHP ile ilgili yazdığım bir yazıda; “Bu parti dedeme çektirdi, babama çektirdi, bana çektirdi, çocuklarıma çektiriyor. İnşaallah torunlarımız bunların zulmünden kurtulur” demiştim. Zaten, ‘laiklik’ de CHP’nin ayrılmaz bir parçası/cüz’ü olduğundan, o da aynı durumda. Onun da millete çektirdiği yeter! Milletin; dinine, imanına, namazına, Kur’ân’ına, nasıl yatıp kalkacağına, ne yiyip, ne içeceğine, ne giyinip ne giyinmeyeceğine karışan bir devlet, dünyanın neresinde görülmüştür?

Ahlâksızlığın diz boyu yükseldiği, her türlü herzenin fütursuzca, korkusuzca, utanmadan işlendiği, ortaokul çocuklarına kadar inen rezaletlerin arttığı—ki bunların çoğu kanunen genel ahlâk kurallarına göre yasak olan şeyler—bir memlekette bunlara bir şey denilmezken, kanunen yasak olmayan (tabiî AKP sayesinde bu da yapılmazsa) başörtüsünü görünce, kırmızı görmüş gibi homurdanarak, gürültü ve şamatayla sağa-sola saldırmaların tarif ve izahı ne ile olur acaba?

Aslında, başörtülü-başörtüsüz diye millet mabeyninde bir problem yok. Her iki halde bulunan genç kız ve kadınlarımız el ele gezip, gayet de güzel arkadaşlık yapıyorlar. Ama, o hilkat garibeleri bunları görmeyip, kendi kendilerine ihdas ettikleri sun’î problemlerle, milleti birbirine düşürmeye çalışıyorlar, ama havalarını alırlar. Ağırbaşlı milletimiz geçmişte olduğu gibi, yine bunların oyunlarına gelmeyecek ve bu çirkefliklerinin aktığı sel de giderek, dere kendi mecrâsına çekilecektir inşaallah.

Osman Zengin

14.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri