Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Osmanlı’da her şey kayıt altında

Osmanlı Devleti’nde arşive verilen önem, devletin yargı sisteminin bağlı olduğu şeyhülislâmlığa ait “Meşihat Arşivi’’nde toplanan yüz binlerce evrakla bir kez daha gözler önüne serildi.

İstanbul Müftülüğü bünyesinde faaliyet gösteren ‘’Meşihat Arşivi’’ hakkında bilgi veren İstanbul Müftülüğü Arşiv Uzmanı Ayhan Işık, 1826 yılından bu yana şeyhülislamlık genelinde yazılan bütün belgelerin bu arşivde saklandığını söyledi. Işık, ‘’Hem fetva hizmeti buradan veriliyordu, hem de buraya bağlı kadıların, peygamber soyunu kaydetmekle görevli Nakıb-ül Eşraf’a ait kayıtlar geliyordu. O tarihte bütün bu ilmî kuruluşların hepsi tek çatı altında toplandı’’ dedi.

Osmanlı Devleti’nde çok önemli bir yer tutan ‘’Nakıb-ül Eşraf Defterleri’’nin de bu arşivde yer aldığını anlatan Işık, Peygamberimizin soyunun kayıtlarının tutulduğu bu defterlerde Hz. Hüseyin’in soyundan gelen seyitler ile Hz. Hasan’ın soyundan gelen şeriflerin kayıtlarının bulunduğunu söyledi. Işık, şunları kaydetti:

‘’Bu kişilerin hepsi Osmanlı İmparatorluğu’na geldikleri zaman kaydedilmişler. Devlet suistimalleri önlemek amacıyla resmî bir görevli tayin etmiş bu iş için. ‘Şereflilerin vekili’ mânâsında ‘Nakıb-ül Eşraf’ unvanı verilen bu görevliler tarafından bu kişiler kaydedilmiş. Onlara bağlı olarak Nakıb-ül Eşraf çavuşları ve Nakıb-ül Eşraf kaymakamları da var. Bir kişinin seyit olarak kayıt edilmesi için önce yaşadığı bölgede onun seyit olarak tanınması, insanlar arasında bilinmesi ve şahitlerin olması gerekirdi. Geçmişi ve kendisi araştırılan kişiye seyitlik hücceti verilirdi. Hem de bir kısmına Peygamber Efendimize kadar silsilesi de çıkarılıp verilirdi. Bunlar o belgeyi kendi evlerinde muhafaza ediyorlardı. Denetim yapıldığı zaman onlardan bu belge soruluyordu. Bu belgelerin birer kaydı Nakıb-ül Eşraf defterleri dediğimiz defterlere kaydedilirdi. Dolayısıyla herhangi bir sorun olduğu zaman konu defterdeki kaydıyla denetlenirdi. Kendisine hüccet verilen bu kişiler kötü işlerde çalıştırılmaz, kendilerine devlet tarafından maaş bağlanırdı. Yeşil bir sarıkla dolaşırlardı. Savaşlarda cephede ordunun moral gücünü yükseltmeleri için Peygamber Efendimize salatı selâm getirmekle görevliydiler. Meşihat arşivinde bu kayıtların tutulduğu 39 adet defter var ve her birinde 300-500 kişinin isim ve bilgileri yer alıyor.’’

DİN ÂLİMLERİNİN KAYITLARI

Arşivde bulunan ‘’Sicil-i Ahval Dairesi Defterleri’’ denilen defterlerde ise Osmanlı Devleti’ndeki bütün kadılar, müderrisler ve vaizlerin hayat hikâyelerinin tutulduğunu anlatan Işık, bu defterlerde 6 bin ulemaya ait sicil dosyasının bulunduğunu belirtti. Işık, sicil dosyalarında ulemanın görevleri, maaşları, hocalarının isimleri ve aldıkları derslerin kayıtlı olduğunu söyledi.

“Kur’ân-ı Kerim Mushafları ve Dinî Yayınları İnceleme Kurulu’’ anlamına gelen ‘’Tetkik-i Mesahif ve Müellefat-ı Şeriyye Dairesi’’nin tuttuğu defterlerde ise basılan Kur’ân-ı Kerim kopyaları ve dini muhtevalı yayınların denetlendiğini anlatan Işık, şunları söyledi:

‘’Matbaa kullanılmaya başlayınca basılan dini eserlerin denetlenmesi gerekti. Bu kurul, hem basılan Kur’ân-ı Kerimler’i, hem de din ile ilgili kitapları denetliyordu. O dönem içerisinde hataları olan bir Kur’ân-ı Kerim basan biri için buradan bir yazı çıkarılmış ve halk bu yanlış yayına karşı uyarılmış ve ardından toplatılması istenmiştir.’’

İSLÂM KARŞITI PROPAGANDALARA

CEVAP VERİLİRDİ

Işık, diğer bir defter serisinde de hem halkın dini konulardaki problemlerini çözmek, hem de Batıda din aleyhinde yapılan propagandalara yazılı olarak cevap vermek üzere kurulan ‘’Daru’l Hikmeti’l İslamiyye’’ adlı kurumun kayıtlarının yer aldığını belirtti.

Bu kurumun 1918-1922 yılları arasında en hareketli dönemini geçirdiğini söyleyen Işık, Said-i Nursi, Mehmet Akif Ersoy, İzmirli İsmail Hakkı, Ferit Kam hatta son dönemde Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır gibi dönemin meşhur âlim ve edebiyatçılarının burada görev yaptıklarını dile getirdi.

Arşivde ayrıca kadıların atamalarıyla ilgili bilgiler içeren ve tezhip, kapak içi ebrularıyla dikkati çeken Anadolu ve Rumeli kazaskerlerine ait ‘’Ruznamçeler’’ adı verilen günlüklerin de yer aldığını dile getiren Işık, kadıların atamalarını yapan kazaskerlerin tuttuğu bu günlüklerin imparatorluğun sınırlarını göstermeleri açısından önem arz ettiğini vurguladı.

04.03.2008


 

5 asırlık Eyüp Sultan çinisi Paris’te ortaya çıktı

Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği, Eyüp Sultan Camii içinde yer alan Eyüp Sultan Türbesi’nden, 1919 yada 1920 yılında Fransa’ya kaçırıldığı tahmin edilen 16’ncı yüzyıldan kalma bir çininin izine, Paris merkezli bir müzayede şirketinin kataloğunda rastladı.

Paris Büyükeçliliği tarafından yapılan açıklamada, Dışişleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ortak çalışmaları sonucunda, çiniyi müzayedeyle satmak isteyen Pescheteau-Badin adlı şirketin Fransız mahkemelerine şikayet edildiği ve satışın durdurulduğu bildirildi. Büyükelçiliğin açıklamasında, mahkeme kararı öncesinde müzayede şirketinin, çininin satıştan çekilmesi için Türk Elçiliği tarafından yapılan başvurulara cevap vermediği belirtildi.

Boyutları 27,5x17,5 cm olan çiniye, söz konusu Fransız müzayede şirketinin kataloğunda 2 bin ila 3 bin Euro arasında değer biçilmişti.

04.03.2008


 

Saz kursuna büyük ilgi

Bartın’ın Ulus İlçesi Kumluca beldesinde Halk Eğitim Merkezi’nin açtığı saz kursuna, öğretmenler büyük ilgi gösteriyor.

Kumluca Merkez ve Çevre Köyleri Dayanışma, Yardımlaşma ve Kültür Derneği’nde (KUDYAD) verilen kursa 23 kişi katılıyor.

KUDYAD Başkanı Mustafa Aksoy, kursun yeni başladığını, ancak büyük bir ilginin olduğunu söyledi. Kursa katılanların büyük bir çoğunluğunun öğretmen olduğunu söyleyen Aksoy, öğretmen, banka çalışanları, orman işletme şefleri ve esnaflarında eşleriyle birlikte saz kursuna katıldıklarını dile getirdi.

04.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri