Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

1 Mayıs polis olayları

3–5 yıl önce, Balıkesir Salih Tozan Konferans Salonunda bir konferans vermiştik. Konferansımızı sadece gazeteciler ile polis ve amirleri izlemişti. Salon tamamen dolmuştu. Üç yıldızlı emniyet müdürlerinden başlayarak, müdürler, emniyet amirleri, komiserler ve polisler bulunmuştu.

Konferans verme önerisi ilin emniyet müdürü İhsan Yılmaztürk’ten gelmişti. O günlerde polisi ilgilendiren yağmur gibi yeni yasalar yapılıyor veya çok sayıda yasalar değiştiriliyordu. Şu veya bu şekilde bu değişiklikler polisi de yakından ilgilendiriyordu. Polislerin bu değişiklikleri takip etmesi şöyle dursun, kanun ve hukuk işini kendisine uğraş edinmiş, avukatlar, savcılar, yargıçlar bile bu takipte sıkıntı çekiyorlardı.

Müdür İhsan Yılmaztürk, polis arkadaşları için son yapılan değişiklikleri bizden toplu halde özetleyen ve çarpıcı noktaları ortaya koyan bir konferans vermeyi istemişti.

Biz bu konferansımızda en genç bir polis memuru ile en kıdemli polis müdürünü divanda yanımızda oturması için davet ettik. Salon tam bir üniversite dershanesine benziyordu. Polisler ciddiyetle yerlerini almışlardı.

Polislik mesleğini kaba hatlarıyla özetledikten sonra, hiç de kolay olmayan çok sıkıntılı problemler mesleği olduğunu, yıllar süren meslek yaşamımızda, onu, yüzü, bini geçmiş polis ve amirlerinin, hatta müdür ve genel müdür seviyesindeki görevlilerin adliyelerde sanık olduklarını anlattık. Birçoğunun vekaletlerini üstlendiğimizi, kendilerinin bu durumda çektikleri ve yaşadıkları ağır sıkıntıları ve acılarını anlatarak konferansımızı sürdürdük. Polisin bir omzundan, bir el tutup, "Gel bakalım sanıksın" dediğinde, öbür omzunda, bir başka elin, "Ben senin yanındayım, savunmanınım, her türlü yasal ve ekonomik haklarını koruyacağım, hiç de kaygı duyma," sözlerinin Türkiye’de söylenilmediğini ve böyle bir kurum ve olgunun Türkiye’de bulunmadığını anlattık. Polis suçlandığı andan itibaren tamamen yalnız bırakıldığı ve zaman zaman büyük hak ve ekonomik kayıplarla karşı karşıya kaldığı gerçeğini anlattım.

Bu konferansta, daha geçtiğimiz günlerde Adana’da şehrin ortasında karısını yerlere yatırarak ha bire bıçaklama olayında, seyircilerle beraber çok sayıda polislerin seyretmekte olduğunu ve bunun hiç de onaylanacak bir olay olmadığını, ben polis olsam karısını böyle bıçaklayan adama derhal silâhımı doldurup boşaltırdım, demiştim. Bunun üzerine bana “Siz de ağır ceza mahkemesi salonunda sanık sandalyesinde şimdiden yerinizi ayırtın” demişlerdi. Bu cevap da çok doğruydu. Çünkü sanıklığı ben değil, o polisler yaşıyordu.

Yaşadığımız1 Mayıs olaylarını karısını bıçaklayan kocaya seyirci kalan polis tablosu doğurmamıştı. Aksine, polis son derece şartlandırılmış ortamda sert emirler ve uygulamasıyla hak etsin hak etmesin, yüzlerce-binlerce insana, vücutta yara bere açacak kadar tazyikli suyun sıkılması ve bunun insanları yerlerde pestil edecek kadar sürdürmesi olayı yaşanmıştı. Ve keza, yine insan yığınları toz duman edecek ölçüsünde biber gazı ile onları perişan eden ölçüde, olay yaşatılmıştı. Ve yine acımasız copların kalkması hiç de onaylanacak bir olay değildi. Burada polis ne kadar kabahatliydi, ne kadar acımasızdı, ne kadar ölçüsüzdü sorununu tartışmayacağız. Polis yukarılardan aldığı ve günlerdir telkin altında tutulduğu ve acımasızlığın hiç elden bırakılmadığı ortama tam anlamıyla sokulmuştu. Bir nevi çok ağır şartlandırılmış ve gözü bağlanmıştı. Sonuçta 1 Mayıs kutlamaları, Taksim meydanında yapılamamış, yaptırılmamıştı. Yüce başlar, gazanfer bir kumandan gibi Taksim meydanını dolaşmışlar ve Ankara’dan “Gazanız mübarek olsun, sizi kutlarız, alnınızdan öperiz, başarınızı unutmayacağız” sözlerinin gelmesini beklemişler ve almışlardı.

Burada yaşanan olaya hukuk el koyabilecek, yargı adaletini yerine getirebilecek midir? Mağdurlar ordusu, vücutları yara bere içinde kalan binlerce yurttaşımız ve çok sayıda mal zararına uğrayan insanlarımıza hakları teslim edilecek midir? Bu soruya evet diyen tek bir yurttaşımız çıkabilecek midir? Polis zaferinden mutlu olanlarımız, bu mutluluklarıyla rahat mıdırlar? İşte Türkiye’de bu soruların cevabı verilmemiştir ve verilemeyecektir. Mahkeme tutanakları geçen dil ile olay atiye terk edilmiştir.

Gelelim önümüzdeki 1 Mayıs’ta yazacağımız yazıya!

Av. Turgut İNAL

09.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri