Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Mayıs 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Mustafa GÖKMEN

Dernekler, okullar kadar etkili

ÇAYELİ DERNEKLER FEDERASYONU BAŞKANI YILMAZ HÜSREV, “BUGÜN DERNEKLER OKULLARDAN DAHA ETKİLİDİR. DAHA HEDEFLERİ OLAN KURULUŞLARDIR. ORAYA GÖNÜLDEN BAĞLI OLDUĞUNUZ İÇİN ASLA VE ASLA UZAKLAŞAMAZSINIZ” DEDİ.

Çayeli Dernekler Federasyonunun kuruluş amacı ve faaliyetleri nelerdir?

Çayeli ilçesinin İstanbul’da çok yoğun bir nüfusu var. Özellikle Üsküdar ve Ümraniye çevresinde. Çayeli’nden gelip de İstanbul’da büyük bir yoğunluğu oluşturan insanlarımız hem bir araya gelmek, hem de çocuklar arasında ve burada yaşayan insanlar arasında birlik ve beraberlik ile dayanışmayı tesis etmek anlamında dernekler kurmuşlar. Bu derneklerin sayısı bugün 13-14’ün üzerinde. Tabiî bu dernekler, yöresel dernekler, köy dernekleri, mahalle dernekleri, ilçe derneği ve akraba dernekleri şeklindedir.

Bizler 3 yıl önce Çayelililerin kurdukları çeşitli dernekleri bir araya toplama adına bu birliği kurduk. Bir yıl aynı çatının altında bir arada olmanın güzelliğini yaşadık. İşte bu çalışma gösterdi ki tek başına olmanın çok fazla bir önemi yok. Ama bütün dernekler bir araya geldiği zaman müthiş bir potansiyel güç oluşmakta. Daha sonra federasyonu kurduk. Yaptığımız açılışta müthiş bir kalabalık vardı. Güzel bir açılış oldu.

Size göre derneklerin temel görevi nedir?

Derneklerin amacının ne olduğu önemlidir. İstanbul’daki derneklerimizin temel kuruluş amacı insanlarımızı bir araya getirmek hoşca vakit geçirmek. Birlik ve beraberlik içerisinde birçok faaliyetler yapmaktır. Kültürel, sportif, sağlık ve de eğitim alanlarında çocuklarımızı yarınlarımıza hazırlamak. Çocuklarımızın kaybolmaması ya da kendi bildiği kendi tanıdığı insanlarla dana güzel kaynaşmak daha güzel motive olmak ve de geleceğe daha güzel hazırlamak için dernekler kurulmuşlar. Ama bizim federasyon olarak amacımız, bir yerlerde kenarda köşedeki bu derneklerin bir çatının altında toplanmasıydı. Çayeli Birliği’nin de İstanbul’da kurulmasıydı. Bundan iki yıl önce federasyonumuzu kurduk. Federasyonumuz içerisindeki derneklerimizle yaklaşık 4 yıldır beraber çalışıyoruz. Yönetimdeki arkadaşlarımızla toplantılarımızda hiçbir olumsuz bir şey olmadı. Hep güzel kararlar aldık.

Federasyonunuzun faaliyetleri neler? Kendinizi başarılı buluyor musunuz?

Her yaptığımız şey yüzde yüz başarılı olmaz. Neticede yağmur olur, kar olur. Yani yaptığınız organizasyonlar bu tür zor şartlara rastlayabilir. Ama bizim bugüne kadar yaptığımız organizasyonlarda yüzde 99 başarılı geçti. Güzel sonuçlar aldık. Konferanslar, paneller... Şu anda devamlı bir şekilde çalışan bir tiyatro grubumuz var. Bunun dışında folklor ekibimiz var. Biz folklor ekibimiz daha iyi olsun diye kendi ekibimizi yetiştirecek hocayı öğretmen olarak tuttuk. Bundan sonra folklorcularımızı daha planlı ve programlı olarak yetiştireceğiz. Sadece folklor değil tabi. Eğitim konusunda birçok panelimiz konferansımız oldu. Her konferansımızda çok değerli hocalarımızı oraya davet ettik. Gelen konuşmacılar halkla bütünleşti güzel fikirler verdi. Bunu paylaşmanın mutluluğunu yaşadık. Meselâ, küresel ısınma konusunda verdiğimiz konferansı insanlarımız büyük bir dikkatle izledi. Sağlık konularında kadınlara yönelik konferansta salonlarımız tıklım tıklım doldu. Bizler bir faaliyet yapmak için fırsat kolluyoruz. Belirli tarihleri fırsata dönüştürüp bir faaliyet yapıyoruz. Meselâ, 23 Nisan çocuklara yönelik bir faaliyet yapmak için bir fırsattır. Bunun için bir takım faaliyetler yapıyoruz. Çocuklarımızın bu vesile ile bir araya gelerek dostluk ve arkadaşlık kurmalarını sağlamaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Netice de bunun sonuçlarını alıyoruz.

Biliyorsunuz biz faaliyetlerimizi vakıf ile beraber yapıyoruz. Vakıf 400 öğrencimize burs veriyor. Bu bursun verilme noktası Çayeli Vakfı’dır ama burslar için kaynak kimdir? Tabiî bizim derneklerimizdir. Yani Çayeli derneklerine üye olan bu insanlardan toplanan bağışlar

Federasyon olarak sizin doğrudan burs

programınız yok mu?

Biz dernek olarak kendi arkadaşlarımla birlikte 14 öğrenciye burs veriyoruz. Derneğimizde faaliyet yapmış üniversiteli gençler üniversiteyi kazandığında biz onlara direkt burs veriyoruz. Gençleri dernekler etrafında toplamanın çok gerekli olduğunu inandık. Önümüzdeki dönemde üniversiteli kardeşlerimize de ellerimizi uzatacağız.

Federasyon olarak bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?

Bizim İstanbul’da bir çevremiz var. Çeşitli yerlere dağılmışlar. Federasyonumuzun önümüzdeki bir yıl içindeki temel hedefi sadece Üsküdar’da örgütlenen bir federasyon değil, İstanbul’un çeşitli semtlerinde temsilcilikler açan bir federasyon olmaya hedefliyoruz. Öncelikle Sarıyer’de onun arkasından da Büyükçekmece’de temsilciliklerimizi açacağız. Böylelikle federasyonun etki alanını İstanbul’un dört bir yanına yaymayı düşünüyoruz.

İstanbul’daki derneklerinin yüzde 90’ı lokal gibi, oyun oynamak için kullanılıyor. Tabi ki dernekler oturma eğlenme yerleridir ama bunun dışında da işlere imza atması gerekir derneklerin. Bizim temel amacımız gençlerimizi ve çocuklarımızı topluma kazandırmak. Topluma kazandırdığımız o kişilerin de federasyonumuzla yani derneklerimizle irtibatını kesmemek. Böylelikle tepe ile tavan arasında orta yerde buluşmayı sağlamak. Temel amacımız bu.

Dernek olarak biz kendi kültürümüzü de aşılamak zorundayız. Bugün dünyada herkes bir şeye sahip çıkıyor. Geçmişe sahip çıkıyor. İşte Yunanistan “Kemençeyi biz çıkardık” diyor. Gidiyor patentini alıyor. İşte onun için de kendi bölgemizin kültürel değerlerini sadece ortaya çıkarmak değil onları yaşatmak ve geleceğe taşımak için de bütün kamu kuruluşlarının, derneklerin, devletin bütün herkesin mücadele etmesi lazım.

Sizce toplumumuzun derneklere ilgisi nasıl?

Bizim toplumumuz temel zaafı burada. Kendisini kurtaran, belirli yerlere gelen toplumu düşünmezse kendi geçmişindeki sıkıntıları hatırlayıp da o sıkıntı içerisindeki insanlara ve gençlere yardım etmezse o zaman tabiî ki toplumun bir tarafı sakat kalmış olur. İşte derneklerin görevi o zayıf tarafı tamamlamak, güçlendirmektir. Derneklerin bu anlamda birçok sıkıntıları vardır. Biz organize olmayı çok iyi bilin bir toplum değiliz. Çünkü biz günübirlik yaşayan bir toplumuz. Bu devlet hayatında da böyle toplum hayatında da böyle.

Federasyonumuza bir sürü genç geliyor. Şu anda Federasyonumuz içerisinde olup da suç işleyen hiçbir çocuk yok. Bugüne kadar hiçbir üyemizin bu konuda suç işlediğine ilişkin bir şey gelmedi bize. Bizden önce de güzel şeyler öğretilmiş. Hep güzel şeyler üretilmiş. Zaten kendine güveni olmayanlar da çok fazla derneklere girmiyorlar.

Toplumsal zaaftan söz ettiniz. Bunu aşmanın yolu nedir peki?

Batı’da Avrupa’da bir insanın en azından 35-40 tane derneğin içinde yeri vardır. Bir insan dağcılığı seviyorsa dağcılıkla ilgili bir derneğin içinde yer alır. Denizi ve çevreyi seviyorsa böyle bir derneğin içinde yer alır. Biraz siyaset düşünüyorsa onun içine giriyor. Yani bir insan hayatı boyunca karşılaşacağı sorunları nerede çözecekse, nerede onları halledecekse derneklerde yer alır. O insanlarla tanışıyor. Tanışınca da çok geniş bir çevresi oluyor. Çok geniş bir çevresi olan insanın da mutsuz olması mümkün değildir. Çünkü insanın en büyük korkusu yalnız kalma korkusudur. İşte derneklerin içerisinde olduğunuz zaman hem gençlerle, hem büyüklerle iç içesiniz. Ve o kalabalık hiçbir zaman sizi terk etmez. Bu toplumla zaten hemen her şey paylaşılmış ama bizim esasen görevimiz toplumda eksik kalan kısmı organize etmek.

Bizim insanımız belli bir yaşa kadar hep para kazanmak için uğraşır. Ancak belli bir yaştan sonra yalnızlığını gidermek için kazandığı bu parayı toplumla paylaşır. İşte yardım adı altında, gençlere yardım adı altında, ya da derneğe yardım adı altında o kaybettiği kitleyi yeniden kazanmak için paralarını harcamaya başlarlar. Buna mecburdurlar çünkü o toplumun bir parçasıdır. Eğer o fedakarlıkları yapmazsa toplumdan istediklerini alamaz. Siz toplumdan uzun süre uzak kalmışsanız, yalnızsınızdır. İşte dernekler yalnızlıkları giderme yeridir.

Derneklerin başka ne gibi görevleri vardır?

Sizin maharetleriniz vardır. Bu maharetlerinizi derneklerde ortaya çıkarabilirsiniz. Folklor oynamak istiyorsanız folklor var. Tiyatro oynamak istiyorsanız tiyatro var. Eğer müzik yeteneğiniz varsa onu da ortaya çıkarabilirsiniz. Ekip çalışmasını, arkadaşlık ruhunu, toplum yararına çalışmayı, toplu hareket etme şeklini en iyi derneklerde bulabilirsiniz. Bu anlamda diyorum ki bugün dernekler okullardan daha etkilidir. Daha hedefleri olan kuruluşlardır. Oraya gönülden bağlı olduğunuz için oradan asla ve asla uzaklaşmazsınız. İşte biz Çayeli’nden gelmişiz ya buralara. Bizim Çayeli bağımız var. Bir yerde doğduk ve büyüdük. Orada var olduk. Oradaki insanlar yoksul ve zor dönemlerde tuttular bizi bir yerlere getirdiler. Üniversite okuttular. Federasyonumuzda şu anda en azından 400-500 tane üniversite mezunu var. Yani doğduğumuz topraklarımıza ve o yörenin insanlarına karşı sorumluluklarımız var. Biz buralarda görevlerimizi yaparken oralarla bağımızı koparmamak vefasızlık örneği sergilememek için de Çayeli ile irtibatımızı koparmamaktayız. Oradaki çocuklarımıza gençlerimize yardımlar gönderiyoruz. Yaptığımız yardımların reklamını yapan bir anlayışımız yok. Bunu doğru bulmuyoruz. Bir şey yapmışsak o orada kalmıştır bunu birilerinin bilmesi de gerekmez. Bu yardımları yapmak zaten bizim görevimiz. Ama açık söylüyorum bugün İstanbul’dakiler Çayeli’nde bulunanlardan daha fazla Çayeli’ni seviyorlar. Çünkü bir hasret var. Bizler çocukluğumuzdan beri gurbetteyiz. Bahçesinde oynadığımız, mahallesinde koştuğumuz, sokaklarında oynadığımız, okulunda okuduğumuz, sahilinde yüzdüğümüz, yaylalarına çıktığımız yerlere gerçekten buradan hasret duyuyoruz. Ve hasret duyduğumuzdan da gerçekten Çayeli’ni çok seviyoruz.

Bu sevginizi ekonomik anlamda Çayeli’nin kalkınması için harekete geçirmeyi düşünüyor

musunuz?

Oranın çocukları geçimlerini temin edebilmek için değişik yerlere savrulmuşlar. Amerika’dan Kanada’ya, Almanya’dan Fransa’ya, İngiltere... Gurbet, vatan ve sıla özlemi içerisindeler. Tulumuna, oyununa, yaylasına özlem duyuyorlar... Hasret özlem sadece şiirlerde kalmamalı. Çayeli ekonomik bakımdan zorluklar içerisindedir. Bu zorlukları da aşmalıyız. Bu konuda bizim de belli görevimiz ve sorumluluğumuz olduğunu biliyoruz. Ama bunlar kolay işler değildir.

Benim yönetim kurulundaki arkadaşlarım her sene Çayeli'ne giderler gelirler. Kim gelirse gelsin hepsinin Çayeli’ne hizmet aşkıyla dolu olduğunu biliyorum. Gelecekte bu federasyonun Çayeli’ne ve Türkiye’ye çok şeyler katacağına inanıyorum. Ben Çayeli’nin kalkınmasının eğitimle olacağına inanıyorum. Çayeli’nde fabrikalar yapılamayacağına göre her evde 2-3 tane üniversiteli yetişmeli. Çayeli Türkiye’nin kültür mozayiği olmalı. En fazla okuyan, çalışan insanlar olmalı...

Karadeniz kadınının çok çalıştığı söyleniyor.

Erkekler daha mı az çalışır Karadeniz’de?

Her yerde soruluyor. Karadeniz kadınları nedenbu kadar çok çalışıyor? Karadeniz kadınları çok çalışıyorsa biz bir sıfır öndeyiz. Karadeniz erkekleri de Karadeniz kadınları kadar çalışmak zorunda. Kadınlar çalışmasın demiyoruz asla ve asla. Çünkü biz bu dünyaya çalışmaya geldik. Üretmeye geldik. Türkiye’de kadınlar ve erkekler çalışmak zorundadır. Eğer siz bu ülkede çalışmazsanız, 72 yaşına kadar çalışan, üreten Amerika’nın sermayesini alır tüketirsiniz. Ondan sonra onlar gelir para almazlar başka şeyler alırlar bugün aldıkları gibi. Ahlâkını talan ederler, ülkeni talan ederler ve buradan çekip giderler. İşte onlar burada o hedeflerine ulaşmaması için bizler kadınlar ve erkekler olarak çalışmalıyız. Sadece Karadeniz’de değil bütün Türkiye’de çalışmalı. Çalışmanın insana hiçbir zararı yoktur.

İstanbul’daki hemşehrilerinizle hangi vesilelerle bir araya geliyorsunuz?

Mesela 9 Mart bizim için çok önemli Çayeli’nin kurtuluş tarihidir. Bu tarihte yaptığımız faaliyetler de kitlelere hitap ediyoruz. Bu tarih bizim için halk ile buluşmak adına önemli bir gün. Geçen sene 20 bin kişinin katılımıyla bir program gerçekleştirdik. Bu sene katılım biraz azdı. Çünkü merkezde insanların rahat ulaşabilecekleri bir yer bulamadık. İnsanlar uzak yerlere gitmeyi sevmiyorlar. 1 Haziran’da İstanbul Çayeli pikniği olacak. Hedefimiz en az 10 bin kişinin katılımıyla bu pikniği gerçekleştirmek. Bütün kesimleri davet edeceğiz. Otobüsler tutacağız. Kilyos veya Ömerli’de gerçekleştireceğiz.

Şuanda spor faaliyetlerimiz var. 12 tane takım 2.5 ay sürecek müsabakalar var. Her hafta pazar günlere akşamı Selimiye sahasında 6 tane takımımız mücadele ediyor. Maçların bitiminde bütün takımlar el ele horon oynadılar. Finali de bütün takımların katılımıyla sahayı çevreleyen çok büyük bir horon halkasıyla tamamlamayı hedefliyoruz. Biz hemşehrilerimizle çok fazla bir araya geliyoruz. Resmî günleri bir araya gelmek için bir fırsat olarak değerlendiriyoruz. 23 Nisan, 19 Mayıs gibi günleri değerlendirerek çocuklarımızla gençlerimizle bir araya geliyoruz. İçinde gençlerin hanımların olmadığı hiçbir hareket başarılı olamaz. Federasyon olarak bu yıl 10 gün süren bir kültür haftası yaptık. Etkinliklerimiz büyük ilgi gördü. Biz halkla buluşma işlevimizi derneğimizde yaptığımız faaliyetlerle sağlıyoruz.

Bizler Çayelililer olarak geldiğimiz bu topluma İstanbul’a uyum sağlamalıyız. Çocuklarımızı bu toplumla adaptasyonunu sağlayabilmek için iyi yetiştirmek zorundayız. Buranın güzellikleri Rize’ye Rize’nin güzelliklerini de buraya taşımalıyız. Bizim derneklerimizin görevi köprü olmak.

Özel olarak Çayeli’nin genel olarak Rize’nin turizm potansiyeli nedir? Sizce bu potansiyel yeterince değerlendirilebiliyor mu?

İnsana saygı hayatın temelidir. Önce insana saygı. Elemanların ona göre yetiştirilmesi çok önemli. İnsan sevilmediği bir yere asla ve asla adım atmaz. Demek ki sevgi insan olmanın gereğidir. Siz tarihinize kendi kültürünüze, kendi yörenizin güzelliklerine sahip çıktığınız zaman da o renga renk dünyayı sunduğunuz zaman da insanlar oraya gelmez mi? Gelir.

Rize’ye dönecek olursak. Rize yemyeşil güzel bir şehrimiz. Biz Rize’ye turistlerin gelmesini neden istiyoruz. Esas mesele Rize’ye daha fazla para girsin. O güzel yaylalarımız değerlensin. Irmaklarımız, çağlayanlarımız, yabani hayvan türlerimiz bunların hepsini insanlar görsünler... İnsanlar Rize’ye gelsinler de ne yapsın? Para bıraksınlar. Şimdi insanlar Rize’ye gidiyor. Görecekleri yer tarihi yerimiz çok fazla değil. O zaman neyi görecek? Köylerimizi, mahallelerimizi görecek. Yaylalarımızı, şelalelerimizi görecek. Ayder’i görecek, daha yukarılara gidecek. Gitmek istiyor ama yol yok. Turist gelse konaklama tesisi yok. İhtiyaçlarını satın alabileceği yerler yok. O zaman ben turistin cebindeki parayı almak için bir takım organizasyonlar yapmamışsam o turistin bize ne faydası olabilir? O zaman turist günübirlik geliyor. İki tane otelimiz var. Bunlar da hemen doluyor. Ayder’e gidiyorsunuz en büyük sorun esnaf çok iyi yetiştirilmemiş. Açıkça söylüyorum Ayder’deki evler yıkılıp yeniden planlı ve projeli bir şekilde yapılsa Türkiye’ye kazancı çok büyük olur. Çünkü Ayder bir markadır ama biz bu markayı kullanamıyoruz. Yani bu güzelliklere satamıyoruz. Derneklerin şöyle bir organizasyonu olmalı.

Ben gelecek sene için düşünüyorum. Gidip Ayder’de bir çadır kuralım. Dergilerimle, folklor ekiplerimle oraya gelen insanlara rehberlik yapalım. Belki insanlar gelip horon oynamak isterler. Bölgenin özelliği değil mi? Oynamak istemezlerse seyretmek isterler. Bölgeye özgü tulum çalınsa önemli olur. Şimdi bütün bunlardı biz yapmıyoruz. Biz işi biraz tesadüfe bırakmışız. O güzel yaylaların muhteşem manzaraları vardır. Mesela yedi göllerimiz vardır. Hepsi ayrı renkten oluşmaktadır. Burada günü dört mevsim yaşarsınız. Ama bizim insanları oralara çekme imkânımız yok. Ne teleferikler kurmuşuz ne de yollar yapmışız. Diyebilirler ki “yol yapsak doğa bozulur.” Yolu yapacaksınız doğa bozulmayacak. Başarı budur. Ülkemizi çok iyi tanımamız, memleketimizin değerlerini çok iyi bilmemiz. Ve de insanları oraya çekmek için de gayret sarf etmemiz gerekir.

Mustafa GÖKMEN

08.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (05.05.2008) - Derin devlet herkesi kullanır

  (28.04.2008) - Bediüzzaman Said Nursî, dini devlete muhtaç görmüyor

  (23.04.2008) - “Zübeyir Gündüzalp” kitabının yazarı İbrahim Kaygusuz: Hafız Ali, Hoca Sabri, Hulusi Efendileri de y

  (21.04.2008) - İstanbul, depremde su sıkıntısı çekebilir

  (20.04.2008) - AB için kararlı adımlar atılmalı

  (15.04.2008) - ‘Said Nursî'nin fikirleri çok orijinal’

  (14.04.2008) - Demokrasi yolundan dönüş yok

  (13.04.2008) - Tekstil sektöründe kan kaybı devam ediyor

  (12.04.2008) - Hasan Yalçın: Zübeyir Ağabey yap demez, yapardı

  (07.04.2008) - Onun dünyası, Üstad ve Risâle-i Nur’du

 

Bütün haberler