Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Mayıs 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

“NÜFUS KAYIT ÖRNEĞİ”NE SON

Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülecek iş ve işlemlerde, ‘yerleşim yeri ve diğer adres belgesi ile nüfus kayıt örneği’ istenmeyecek. Söz konusu belgeler, ilgili kuruluş tarafından Kimlik Paylaşım Sisteminden (KPS) temin edilecek.

Adres Kayıt Sisteminin uygulanmasına yönelik Başbakanlık Genelgesi, Resmi Gazetede yayımlandı. Genelgede, yerleşim yeri ve diğer adres bilgilerinin, standartlara uygun şekilde tek merkezde tutulması ve belli ilkeler çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşlarıyla paylaşılmasını sağlamak amacıyla uygulamaya konulan Adres Kayıt Sisteminin uygulanmasına ilişkin tedbirlere yer verildi.

Buna göre, kamu kurum ve kuruluşları yaptıkları işlemlerde MERNİS veri tabanında yer alan ve T.C kimlik numarası ile ilişkilendirilmiş bulunan ‘’Kimlik Paylaşımı Sistemi’’nden (KPS) elde edecekleri yerleşim yeri ve diğer adres bilgilerini esas alacak. Henüz KPS’ye bağlanmayan kamu kurum ve kuruluşları ise hazırlıklarını en kısa sürede tamamlayarak KPS’ye bağlanacak. Genelgede, ‘’kırtasiyeciliğin ortadan kaldırılmasının hükümetin öncelikli hedefleri arasında yer aldığı’’ ifade edilerek, bu bağlamda, kamu kurum ve kuruluşlarınca yürütülen iş ve işlemlerde, nüfus müdürlüklerinden veya vatandaşlardan yerleşim yeri ve diğer adres belgesi (ikametgah ilmühaberi) ile nüfus kayıt örneği istenmeyeceği belirtildi. Bu belgelerin, ilgili kuruluş tarafından doğrudan KPS’den elde edileceği kaydedildi.

Genelgeye göre, Ulusal Adres Veri Tabanının güncel tutulması amacıyla İl özel idareleri ve belediyelerce ‘’Adres ve Numaralamaya İlişkin Yönetmelik’’ hükümleri titizlikle uygulanacak.

Mahalle, cadde, sokak adı gibi adres bileşenlerinde meydana gelen değişiklikler, en kısa sürede kamuoyuna duyurulacak. Ayrıca kurumlar, her türlü iş ve işleminde, Türk Standartları Enstitüsü tarafından belirlenen (TS EN 14142-1) adres standardına uyacak.

/ Ankara

22.05.2008


 

Üniversiteler şeffaf olmalı

Eğitim Bir Sen Gaziantep Şube Başkanı Zabit Kekeç, üniversitelerin demokratik, bilimsel, şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı kurumlar olmaları gerektiğini belirtti.

EĞİTİM BİR SEN Gaziantep Şube Başkanı Zabit Kekeç, üniversitelerin demokratik, bilimsel, şeffaf, hesap verebilir ve katılımcı kurumlar olmaları gerektiğini belirtti.

Kekeç, yerel bir gazetede yayınlanan Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Ekinci’nin 30 bin YTL maaş aldığına yönelik iddialar üzerine bir açıklama yaptı. Gazetedeki iddiaların gerçek olmamasını temenni eden Kekeç, rektörlerin Cumhurbaşkanı’nın maaşından birkaç kat fazla maaş almasının düşündürücü olacağını vurguladı. Kekeç, “Rektörlerin yönetme erkini ellerinde bulundurdukları zaman zarfında neden bu kadar muhafazakâr davrandıkları, demokratik davranamayıp kendi koltuklarını korudukları iyice gün yüzüne çıkıyor” dedi. Öğretim üyeleri ile araştırma görevlilerinin bilimsel araştırma yapmak için kaynak bulamadığı bir ortamda, öğretmenin 30 katı maaş alan rektörlerin bu ücreti hangi hizmet karşılığında alındığının merak edileceğini soran Kekeç, şunları kaydetti: “Öncelikle umarım rektör bey ile ilgili bu bilgi yanlıştır. Rektörler, Cumhurbaşkanı’ndan bile birkaç misli fazla maaş alıyorsa çok düşündürücü bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Rektörlerin yönetme erkini ellerinde bulundurdukları zaman zarfında neden bu kadar muhafazakâr davrandıkları, demokratik davranamayıp kendi koltuklarını korudukları iyice gün yüzüne çıkıyor. Araştırma görevlileri, yardımcı doçentler, doçentler, profesörler bilimsel araştırma yapmak için kaynak bulamazken öğretmenin 30 katı maaş alan rektörler hangi hizmet karşılığında bu ücreti almaktalar? Cumhuriyet’in kalelerini savunduklarını iddia edenler, gerçekte neyin ve kimin kalelerini savunuyorlar? Bilim üretmek, patent üretmek, bilimsel makale sayısında dünya ligine girmek maalesef üniversitelerin semtinden bile geçmiyor. ‘YÖK’e hayır!’, ‘üniversitelerin demokratikleşmesine, şeffaflaşmasına, hesap verebilirliklerine, karar alma mekanizmalarında katılımcılığa evet diyoruz.”

/ Gaziantep

22.05.2008


 

Kahveciler yasaktan memnun değil

Türkiye Kahveciler Kıraathaneciler Büfeciler Federasyonu (TKBF) Genel Başkanı Murat Ağaoğlu, ‘’Kahvehanelerde sigara yasağının yasadaki gibi tam anlamıyla uygulanması durumunda, işsizler ordusuna en azından 1 milyon kişi daha eklenir’’ dedi.

Murat Ağaoğlu, 19 Mayısta başlayan kapalı mekanlarda sigara içme yasağının, bulundukları girişimler sonucu kahvehaneler için 19 Temmuz 2009 tarihinden itibaren uygulanacağını belirterek, yasağın başlamasına kadar olan süreyi, geçiş dönemi olarak değerlendirdiklerini söyledi. Sağlığa zararlı olan bir şeyin yanında durmalarının mümkün olmadığını ifade eden Ağaoğlu, şöyle konuştu: ‘’Sigaranın yanında değiliz, ancak kahvehanelere gelenlerin yüzde 80’i sigara içiyor. Türkiye’de yaklaşık 300 bin kahvehane ve çay ocağı bulunuyor. Yasak, çalışanlarla birlikte 1,5 milyon kişinin ekmeğini ilgilendiriyor. Kahvehanelerde sigara yasağının yasadaki gibi tam anlamıyla uygulanması durumunda, işsizler ordusuna en azından 1 milyon kişi daha eklenir. Madem ki sigara sağlığa zararlı, o zaman komple yasaklasınlar, biz de elimizden gelen desteği veririz.’’

/ Bursa

22.05.2008


 

CHP’li Sav’a suç duyurusu

CHP Genel Sekreteri Önder Sav hakkında suç duyurusunda bulunan Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, milletin değer yargılarıyla alay etmenin kimsenin haddi olmadığını belirterek, Sav’ın halkımızdan özür dilemesi gerektiğini söyledi.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın Elmadağ’da yaşlı bir vatandaşa hitaben yaptığı ve ulusal basına yansıyan söylemlerine tepki çığ gibi büyüyor. Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, milletin değer yargılarıyla alay etmenin kimsenin haddi olmadığını belirterek, CHP Genel Sekreter’i Önder Sav’ın halkımızdan özür dilemesi gerektiğini söyledi. Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Sekreteri Önder Sav’ın bir vatandaşla girdiği diyalogda Müslümanların inanç ve değerlerine hakaret ettiği gerekçesiyle Cumhuriyet Savcısına suç duyurusunda bulundu. Ankara Adliye Sarayı önünde bir basın açıklaması yapan Ahmet Yıldız, yaşanan olayın CHP yöneticilerinin dine ve dindarlara ne kadar uzak olduğunu ispat ettiğini belirterek, “CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın Hac ve Peygamber Efendimiz ile ilgili sarf ettiği sözler, bizleri, dinine ve inançlara saygı duyan halkımızı üzmüştür.” dedi. Yıldız, milletin değer yargılarıyla alay etmeye kimsenin hakkı olmadığını kaydetti. Bu arada Zonguldak İmam-Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği’nden (ZİMMDER) Başkanı Hüdaverdi Şen, Şimdi en kısa zamanda Önder Sav çıkıp net biçimde hata yaptığını, kastın aşıldığını açıklamalı, bundan dolayı da en kalbi duygularla özür dilemelidir” dedi.

Cemil YÜZER / Ankara

22.05.2008


 

Yalancı bahar bitti

DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Türkiye’de istikrar, hükümetin altı yıldır dünyadaki ekonomik iklimin iyiliğinden dolayı ortaya koyduğu yalancı bir bahardır” dedi. Ödenen faizlerin kesintilerle yaklaşık yüzde 18.5’e çıktığını ifade eden Soylu, “Türkiye, dünyanın en yüksek reel faizini ödeyen ülkesidir. Bu konuda dünya şampiyonuyuz” diye konuştu.

DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, ‘’Türkiye’de istikrar, hükümetin 6 yıldır dünyadaki ekonomik iklimin iyiliğinden dolayı ortaya koyduğu yalancı bir bahardır’’ dedi.

Soylu, Denizli Esnaf Sarayı Toplantı Salonu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin, tüm dünyada yaşanan küresel krize karşı tedbir alamayan, bu konuda ülke ekonomisinin tedbirlerini küresel krizin ortaya koyabileceği hücumlar karşısında değerlendiremeyen bir hükümetle karşı karşıya olduğunu savundu.

Ödenen faizlerin kesintilerle yaklaşık yüzde 18.5’e çıktığını ifade eden Soylu, ‘’Türkiye, dünyanın en yüksek reel faizini ödeyen ülkesidir. Bu konuda dünya şampiyonuyuz. Denizli’ye bir hafta önce geldiğimde reel faiz 15.25 civarındaydı. İkinci ülke konumundaydık’’ dedi. Yapılan açıklamalarda ‘’Türkiye’nin istikrarlı bir ülke olduğunun’’ ifade edildiğini belirten Soylu, şöyle devam etti:’’Faiz, risk oranı demektir. Eğer bir ülkenin riski yüksekse borçlanabilme oranı daha fazladır. Madem Türkiye istikrarlı bir ülke, neden faiz ve risk oranı yükselen bir ülke konumunda? Şehir içinde tüm gün dolaşan taksilerin sigortaları, kasko primleri yüksektir. Onlar fazla dolaştıklarından risk primi yüksektir. Türkiye’nin de risk primi yüksek. Türkiye’de istikrar, Hükümetin 6 yıldır dünyadaki ekonomik iklimin iyiliğinden dolayı ortaya koyduğu yalancı bir bahardır.

Amerika’daki tut-sat krizinden ortaya çıkan dengesizlikler nedeniyle 2007’nin temmuz ve ağustos ayında Avrupa’da ve Asya’da da kriz nüksedince Türkiye, gelişmiş ülkelerden çok rahat sermaye arzıyla karşı karşıya kalamayacağını anladı.’’

DP Genel Başkanı Soylu, yaşanan ekonomik çalkantıdan en fazla etkilenen kesimin esnaf olduğunu, küçük işletmelerin siftah yapamama riskini taşıdığını söyledi. Esnafın kredilerini ödeyemeyecek duruma geldiğini iddia eden Süleyman Soylu, şunları kaydetti: ‘’Kürselleşme krizine karşı esnaf ve zanaatkârı koruma görevi hükümete düşmektedir. Esnafa sadece bir ticari varlık olarak bakmak doğru değildir. Esnaf, Türkiye’nin örf, adet, geleneğinin teminatıdır. Biz esnafa ekonomik bir unsur olarak değil, ahlaki değerlerin en büyük teminatı olarak baktık. Esnaf nesli tükenen kuşlar gibi korunmalı.’’

/ Denizli

22.05.2008


 

YÖK tasarısı Meclis’e sunuldu

Profesörlük ve doçentlik atamaları ile yeni kurulan üniversitelere rektör atamasını düzenleyen tasarı, TBMM Başkanlığına sunuldu.

Tasarıyla, öğretim üyelerinin 67 olan emeklilik yaşı da 72’ye çıkarılıyor. Buna göre, öğretim üyelerinin emeklilik yaşı, yeni kurulan devlet üniversitelerinde görev almaları şartıyla, 72 yaşın doldurulduğu tarih olacak. Bu uygulama, 31 Aralık 2015 tarihine kadar devam edecek.

Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla, Cumhurbaşkanının, ‘’Üniversite rektörlerini seçmek’’ görev ve yetkisine açıklık getiriliyor. Buna göre, devlet üniversitelerinde rektör; profesör akademik unvanına sahip kişiler arasından, görevdeki rektörün çağrısı ile toplanacak üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilecek adaylar arasından Cumhurbaşkanınca atanacak. Rektörün görev süresi 4 yıl olacak. Süresi sona erenler aynı yöntemle yeniden atanabilecek, ancak 2 dönemden fazla rektörlük yapılamayacak. Rektör, üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü tüzel kişiliğini temsil edecek. Rektör adayı seçimleri gizli oyla yapılacak. Oy veren her öğretim üyesi oy pusulasına yalnız bir isim yazabilecek. Birinci toplantıda öğretim üyelerinin en az yarısının hazır bulunması şartı aranacak. Bu sağlanamadığı takdirde toplantı 48 saat ertelenecek ve nisap aranmaksızın seçime geçilecek. Bu toplantıda en çok oy alan 6 kişi aday olarak seçilmiş sayılacak. Yükseköğretim Genel Kurulunun (YÖK) bu adaylar arasından seçeceği 3 kişi Cumhurbaşkanlığına sunulacak. Cumhurbaşkanı, bunlar arasından birini seçecek ve rektör olarak atayacak. Tasarıda, yeni kurulan devlet üniversitelerine nasıl rektör atanacağı da düzenleniyor. Bu üniversitelere rektör adayı olarak başvuran profesörler arasından YÖK’ün seçeceği 3 aday Cumhurbaşkanlığına sunulacak. Cumhurbaşkanı, bunlar arasından birini seçecek ve rektör olarak atayacak. Vakıflarca kurulan üniversitelerde rektör adaylarının seçimi ve rektörün atanması, ilgili mütevelli heyet tarafından yapılacak.

Üniversiteler, yardımcı doçentlik kadrosuna atama için aranan asgari koşulların yanında, YÖK’ün onayını almak suretiyle, münhasıran bilimsel kaliteyi artırmak amacına yönelik olarak, bilim disiplinleri arasındaki farklılıkları da gözönünde bulundurarak, objektif ve denetlenebilir nitelikte ek şartlar belirleyebilecek. Tasarıda doçentlik sınavlarının nasıl yapılacağı ve profesör atamalarına ilişkin esaslarda yeniden düzenleniyor.

/ Ankara /aa

22.05.2008


 

Antalyalılar akıllı karta alıştı

ANTALYA'DA toplu taşımada kullanılan akıllı kartın (ANTKART) 3,5 YTL\’ye satılan ikilik kartın fiyatının 3 YTL’ye düşürüldüğü bildirildi.

ANTKART Yönetim Kurulu Başkanı Talip Küner, düzenlediği basın toplantısında, vatandaşın akıllı karta alışmasının çok uzun sürmediğini, buna karşın yine de bazı sorunlar yaşandığını söyledi. Akıllı kartı olmayanlar veya şehre dışarıdan gelenler için hazırlanan ve 3,5 YTL’ye satılan ikilik kartların fiyatının 3 YTL’ye düşürüldüğünü belirten Küner, vatandaşın sürekli cebinde taşıdığı ve 5 YTL’ye satılan kartların da dolum noktalarının yanı sıra otobüs ve minibüslerde de satılacağını bildirdi. Küner, içinde iki kontör bulunan bu kartların da 5 YTL ve iki kontör fiyatına satılacağını belirtti. Akıllı kart sayesinde araç şoförü ile araç sahibi arasında toplumsal barışın sağlandığına da değinen Küner, toplu taşımacılığın kayıt altına alındığını, araç sahiplerinin daha çok kazandığını, şoförlerin fiyat yüzünden artık vatandaşlarla tartışmadıklarını kaydetti. Kartın özellikleri hakkında bilgi veren Küner, bu kartın sadece toplu taşıma araçlarında geçmediğini, anlaşmalı yerlerde de geçerli olduğunu, kredi kartından farklı olarak yüklenen para kadar harcama yapılabildiğini ifade etti. Akıllı kart dağıtımının sürdüğüne de işaret eden Küner, şöyle devam etti:”Akıllı kart satışları devam ediyor. Şu ana kadar 310 bin kart dağıtıldı. Bu kartların 40 bini hiç kullanılmadı. Kart bekleme süresi iki günü geçmiyor. Ancak bazı vatandaşlar 1,5 aydır kartını alamadığını söylüyor. Şu anda parası ödenmiş 8 bin kart merkezimizde alınmayı bekliyor. Bazı kişiler 3,5 aydır gelip kartını almamış. Akıllı kart sayesinde bütün toplu taşıma araçları uydudan takip ediliyor. Araçlar kendi hattından çıktığı taktirde bu hemen belirlenebiliyor.”

Müşerref AKSOY / Antalya

22.05.2008


 

İshal vak'aları, Sağlık Bakanlığı'nın konusu

İÇİŞLERİ Bakanı Beşir Atalay, Aksaray’daki ishal vakalarının ardından inceleme başlatıp başlatmayacaklarına ilişkin, ‘’Üzerindeyiz zaten. Ama alan tamamen Sağlık Bakanlığımızın’’ dedi.

Atalay, TBMM’de, Aksaray’daki ishal vakalarına ilişkin gazetecilerin sorularını cevapladı. Aksaray Valisi ve Belediye Başkanı’nı aradığını ifade eden Atalay, Sağlık Bakanlığının, burada çalışmalarını sürdürdüğünü hatırlattı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile bir araya geldiğini bildiren Atalay, konunun gerçek nedeni üzerinde Sağlık Bakanlığının ciddi bir çalışma yaptığını kaydetti. Bu vakaların Şereflikoçhisar’da da görüldüğünü ifade eden gazeteciye Atalay, ‘’İnşallah daha fazla olmaz’’ karşılığını verdi. Bu konuyla ilgili bir inceleme başlatıp başlatılmayacağının sorulması üzerine Atalay, ‘’Üzerindeyiz zaten. Sağlık Bakanı ile bir araya gelip görüştük. Ama alan tamamen Sağlık Bakanlığımızın’’ dedi.

/ Ankara

22.05.2008


 

Akaryakıtta dudak uçuklatan kaçakçılık

ENERJİ ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Gümrük Müsteşarlığı ile güvenlik güçleri tarafından son bir yılda toplam 13 milyon 239 bin 619 litre kaçak akaryakıt ele geçirildiğini bildirdi.

Güler, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural’ın akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili soru önergesini cevaplandırdı. Gümrük Müsteşarlığına 13 Şubat 2007 tarihinden itibaren Mart 2008’e kadar 22 akaryakıt kaçakçılığı ihbarı sonucu 7 kaçakçılık olayının tespit edildiğini belirten Güler, bu kapsamda 215 bin 153 litre akaryakıt ele geçirildiğini kaydetti. İçişleri Bakanlığının ilgili birimlerine 257 ihbarda bulunulduğunu, bunlardan 211’inde kaçakçılık yapıldığının tespit edildiğini bildiren Güler, güvenlik kuvvetlerince toplam 13 milyon 24 bin 466 litre kaçak akaryakıt ele geçirildiğini ifade etti. Güler, Gümrük Müsteşarlığı ile güvenlik güçleri tarafından son bir yılda toplam 13 milyon 239 bin 619 litre kaçak akaryakıt ele geçirildiğini bildirdi. Teknik düzenlemelere uygun olmayan kaçak petrolün rafineri şirketlerine satışında 2008 yılı Ocak sonu itibariyle toplam 266 bin 602 YTL gelir elde edildiğini bildiren Güler, bu gelirlerin Düzce, Şanlıurfa, İstanbul, Samsun, Kocaeli, Bilecik, Erzurum, İzmir ve Manisa il özel idarelerine aktarıldığını belirtti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Güler, kaçak akaryakıt yakalamalarına ilişkin olarak personele, 5 bin 197 YTL ikramiye ödendiğini bildirdi.

/ Ankara

22.05.2008


 

Bürokrasi engelliyor

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Önemli yasal düzenlemeler yapıyoruz, ama bunların uygulamasında ciddî zorluklarla karşı karşıya kalıyoruz” dedi. Çiçek, “Kamu bürokrasisi çok statiktir, dinamizme açık değildir, dolayısıyla statükonun temsilcisi olarak, bu değişime büyük ölçüde ayak diriyor” diye konuştu.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ‘’En çağdaş yasaları bile çıkarsanız bunu uygulamak bir ölçüde kamu bürokrasisinin işidir. Bu alanda köklü değişim yapılamazsa yaptığınızdan çok fazla bir netice alma şansınız yoktur’’ dedi.

Kamu Araştırmaları Vakfı’nın düzenlediği Kamu Personel Sistemi Sempozyumu, Karayolları Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda başladı.

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Çiçek, Türkiye’nin, reform açlığı içerisinde olduğunu belirterek, ‘’200 yıllık geri kalmışlığımızın sebebi olarak, reformları zamanında yapamamış olmaktan dolayı bir reform arayışı içerisinde olduk. Tanzimat ve Meşrutiyet hareketlerinin temelinde bu reform arayışları var. Cumhuriyet ise başlı başına bir reform projesidir’’ dedi. AB süreci ile Türkiye’yi yeniden yapılandırmak istediklerini belirten Çiçek, bu nedenle reform kelimesinin Türkiye’ye yabancı bir kavram olmadığını bildirdi.

Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, yargı, kamu yönetimi ve personel konusunda yapılacak reformların başarısının, kamu bürokrasisi ile doğrudan alakalı olduğunu ifade eden Çiçek, ‘’En çağdaş yasaları bile çıkarsanız bunu uygulamak bir ölçüde kamu bürokrasisinin işidir. Bu alanda köklü değişim yapılamazsa yaptığınızdan çok fazla bir netice alma şansınız yoktur’’ diye konuştu.

Hazırlanan reformların uygulanmasında, kamu bürokrasisi ile sorunlar yaşandığını ifade eden Çiçek, en iyi ceza kanununun Türk Ceza Kanunu, en modern infaz sisteminin de uygulanmakta olan infaz sistemi olduğunu söyledi. Çiçek, Ceza Muhakemesi Yasası’nın da en çağdaş yasa olduğunu kaydederek, ‘’Bütün Avrupa hukuku, Türkiye’nin 70-80 yıllık tecrübeleri gözden geçirilmiş, içtihatlardan yararlanılmış ve sonuçta reform amaçlı bir düzenleme yapmışızdır. Ama bu kadar önemli bir adımı gerçekleştirmiş olmamıza rağmen ‘acaba istediğimiz sonucu elde ettik mi?’ dediğimizde, bu konuda büyük bir kesimin verdiği cevap ‘hayır’ dır. Bu konuda belli bir mesafe alınmıştır, ama bunun yeterli olmadığı da tartışmalarda ortaya çıkmaktadır’’ dedi. Cemil Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:’’Bunun temelinde şu var; reform bir zihniyet meselesidir, bir şekil meselesi değildir. ‘Endişelerimiz var, değişimi tehlike olarak görüyoruz. Bölünürüz, parçalanırız, birliğimiz dirliğimiz bozulur, özgürlük verirsek, hak verirsek başımıza iş açarız’ gibi endişeler bu reformlardan, düzenlemelerden istediğimiz sonucu elde etmemizi engelliyor. Bunu besleyen, körükleyen ve ayakta tutan kamu bürokrasisidir. Suçlamak anlamında söylemiyorum. Önemli yasal düzenlemeler yapıyoruz, ama bunların uygulamasında ciddi zorluklarla karşı karşıya kalıyoruz. Kamu bürokrasisi çok statiktir, dinamizme açık değildir, dolayısıyla statükonun temsilcisi olarak, bu değişime büyük ölçüde ayak diriyor. Eski bilgiyle yeni durumları algılamaya, yeni problemleri çözmeye çalışıyor. Tabiri caizse kara sabanla çiftçilik yapmaya devam ediyoruz. Kamu personel rejimi meselesi çok fazla öneme sahiptir.’’

’’HESAPLAŞMA DEVAM EDİYOR’’

Kamu bürokrasisi tutumunun vatandaş devlet ilişkisi açısından önemli olduğunu anlatan Çiçek, şöyle devam etti:”Bir siyaset adamı olarak ifade etmeliyim ki, 1950 çok partili siyasi hayata geçişimizde kamu bürokrasisinin vatandaşla olan ilişkisi siyasetin gündemini belirlemiştir. En belirleyici slogan kamu bürokrasisi ile ilgilidir. 1950’yi düşündüğümüzde bugün sahip olduklarımızın yüzde 70-80’i o toplumda yok. Türkiye’nin ne doğru dürüst elektriği var ne de okulu var, bugün sahip olduğumuz nimetler yok. Seçim yapılırken muhalefet partisinin sloganı, köylüye ekmek vaat etmiyor, işçiye iş vaat etmiyor ama halen hafızalarımızda kalan slogan, ‘Yeter Söz Milletindir’. Bu sloganın muhatabı doğrudan doğruya iktidar olsa da esas itibarıyla kamu bürokrasisidir. Kamu bürokrasisi, vatandaşa karşı bir tutum içerisindedir, ‘Git nereye şikayet edersen et’, ‘Bugün git yarın gel’ o tutumun ifadesidir ve o günlerden kalmadır. Bu, daha sonra siyasetin çarpıklaşmasına sebep olmuştur. Çünkü bir iktidar değişimi söz konusu olduğunu vatandaşlar, kendisine, hukuka uygun davranmadığını kabul ettiği bürokrasiye karşı siyasetçiyi devreye sokmak suretiyle geçmişe dönük bir hesaplaşmanın içine girmiştir. Bu hesaplaşma, bugün de devam ediyor.’’ Bu sebeplerden dolayı Türkiye’de reform yapmanın zor olduğunu ifade eden Çiçek, ‘’Cumhuriyetin kazanımlarının ne kadar önemli olduğunu şimdi daha fazla anlıyoruz, önemli reformlar o dönem yapıldı’’ dedi. Çiçek, kamu reformuna ilişkin hükümetin bir çalışması olduğunu da bildirdi. Kamu Araştırmaları Vakfı Başkanı Ulvi Saran ise Türkiye’nin iç ve dış değişim ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir kamu yönetim sistemi gerektiğini söyledi.

/ Ankara

22.05.2008


 

Yassıadaya demokrasi müzesi mi?

27 MAYIS 1960 darbesinden sonra iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti (DP) yöneticilerinin yargılandığı Yassıada’daki kapalı spor salonu, aradan geçen yıllar içerisinde harabeye döndü.

Türk demokrasi tarihine derin izler bırakan Yassıada’daki spor salonu ve kagir yapılar, bir bir terk edildiği için adada bugün sessizlik hakim. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, acı anılarla dolu adayı sosyal hayata kazandırmak için projelerinin olduğunu açıkladı. Günay, gelecek 14 Mayıs’larda Yassıada’yı güzel duygularla anılabilecek bir mekân haline getirmeyi hedeflediklerini bu konuda çalışmaların sürdüğünü söyledi. Adalar Belediye Başkanı Coşkun Özden ise, bir döneme tanıklık eden ve bugün duvarlarında aşk yazıları bulunan Yassıada’daki spor salonunun “Demokrasi Müzesi” yapılabileceği görüşünde. 27 Mayıs hareketinden somra tüm dünyanın gözlerini çevirdiği Yassıada duruşmalarına mekan olan spor salonunun duvarları çivi, taş ve kurşun kalemle kazılmış isimlerle tahrip edilmiş durumda.Yargılamalar bittikten sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilen Yassıada; 1978’e kadar subay eğitim için kullanılmış. 1993 yılında ise İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Enstitüsü’ne devredilmişti. Su Ürünleri Enstitüsü 1995 yılında adayı terk edince, mülkiyeti Hazine’ye ait olan adadaki lojman, yemekhane ve sosyal tesisler, bakımsızlıktan artık kullanılamaz hale geldi. İdamların ardından halk, Yassıada’ya uzun süre “Yaslıada” adını takmıştı.

/ İstanbul

22.05.2008


 

Çözüm anahtarı Türkiye’nin elinde

KIBRIS Rum Yönetimi Sözcüsü Stefanos Stefanu, Kıbrıs’ta iki taraf arasında devam eden hazırlık çalışmaları kapsamında elde edilen ilerlemeden pek fazla tatmin olmadıklarını belirterek, Türk tarafıyla “aynı dili konuşmadıklarını” ileri sürdü.

ABD’ye, Washington’da bazı temaslarda bulunmak için ilk kez geldiğini söyleyen Stefanu, BM Gazeteciler Derneğinde (UNCA) adadaki son gelişmelerle ilgili olarak bilgi vermek istediğini söyledi. New York’a BM’de görüşmelerde bulunmak için geldiğini söyleyen Stefanu, bir Rum gazetecinin Türkiye’nin Kıbrıs sorununa ilişkin tutumu hakkındaki sorusunu cevaplarken, “Kıbrıs’ta çözümün anahtarı Türkiye’nin elinde. Türkiye, adada iki tarafın kabul edeceği bir çözüm bulunması için Kıbrıs konusunda tutumunu değiştirmeli, Kıbrıs Türk tarafının kendi kaderini tayin etmesine izin vermeli " dedi. Stefanu, Türkiye’nin Kıbrıs sorununda tutumunu değiştirmesinin AB’ye katılım sürecini de olumlu yönde etkileyeceğini söyledi. Stefanu, bir İngiliz gazetecinin, Annan planını reddeden tarafın Rum tarafı olduğunu anımsatarak Güney Kıbrıs’ın AB üyesi olarak da “kartları elinde tutup tüm ödünleri Türk tarafının vermesini istediğini” belirtmesi üzerine, “Annan planı artık geçmişte kaldı, artık plan hükümsüzdür, geçersizdir. Planı Rumlar büyük çoğunlukla reddetti. Bu karara saygı duyulmalıdır” dedi.

/ Washington

22.05.2008


 

Kulis dedikodularıyla, yalanlarla uğraşmıyoruz

MİLLİ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ‘’yeni bir kabine oluşturulacağı ve kendisinin istifasının istendiği’’ iddialarına ilişkin, ‘’Biz kulis dedikodularıyla ve edepsizce yalanlarla uğraşmıyoruz’’ dedi.

Çelik, Başkent Öğretmenevi’nde düzenlenen ‘’İlköğretim Programları ve Ders Kitaplarının Değerlendirilmesi’’ konulu toplantı öncesinde gazetecilerin sorusunu cevapladı. Hüseyin Çelik, bir gazetecinin, ‘’Sayın bakan, kulislere yansıyan bir konu var. Başbakanın yeni bir kabine oluşturduğu ve size şans tanımadığı yönünde. Hatta istifanız yönünde bir talepte bulunduğu...’’ sorusuna, ‘’Biz kulis dedikodularıyla ve edepsizce yalanlarla uğraşmıyoruz’’ karşılığını verdi.

/ Ankara

22.05.2008


 

Partilerin dernekler kadar güvencesi yok

SAADET Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, ‘’Anayasa diyor ki; Siyasi partiler, demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarıdır. Bu kadar önemli olan kurumların, derneklerin güvencesi kadar güvencesi yok’’ dedi.

Partisinin çeşitli etkinliklerine katılmak üzere Bursa’ya gelen Kutan, ‘’Siyasi partiler boyuna tırpanlanmış, kapatılmış. Siyasi partilerin ileriye dönük de herhangi bir güvencesi yok. Anayasa diyor ki; Siyasi partiler, demokrasilerin vazgeçilmez kurumlarıdır. Bu kadar önemli olan kurumların, derneklerin güvencesi kadar güvencesi yok’’ şeklinde konuştu.

/ Bursa

22.05.2008


 

Şiddeti savunmadıkça, hiçbir parti kapatılmamalı

AVRUPA Parlamentosu’ndaki Sosyalist Grup üyesi parlamenterler, Hollandalı Ria Oomen-Ruijkten tarafından hazırlanan Türkiye raporunun ‘’adil ve dengeli’’ olduğu görüşünü dile getirdi.

Sosyalist Grubun Hollandalı üyesi Jan Marinus Wiersma ve Avusturyalı Hannes Swoboda, raporun oylanmasından önce Türk basın mensuplarıyla bir araya geldi. Sosyalist parlamenterler, raporun, tam üyelik sürecinde ilerleyen Türkiye’nin reform sürecindeki eksikliklerine dikkat çekerken, atılan olumlu adımlara da atıfta bulunduğunu belirtti. Wiersma ve Swoboda, Anayasa Mahkemesi’nin AKP hakkında açılan davayla ilgili olarak Avrupa Konseyi standartlarına uygun karar vermesini umut ettiklerini ifade ettiler. Swoboda, ‘’partiler için kararı seçmenlerin vermesi gerektiğini’’ belirtirken, Wiersma, ‘’şiddeti savunmadıkça, hiçbir partinin kapatılmaması gerektiğini’’ söyledi. Wiersma, “AK Parti’nin kapatılması halinde, Türkiye ile devam eden tam üyelik sürecinin kendiliğinden kesileceği” görüşünü dile getirdi. İki parlamenter de Türk Ceza Kanununun 301. maddesindeki değişikliği ifade özgürlüğünün geliştirilmesi için ilk adım olarak gördüklerini ifade ettiler. Swoboda, CHP’nin Brüksel’de büro açmasını olumlu bir gelişme olarak gördüklerini belirterek, ‘’CHP’nin AB’yi daha iyi anlaması için olumlu bir adım’’ dedi. Wiersma ise CHP’nin bu kararını “olumlu bir şaşkınlıkla” karşıladıklarını söyledi.

/ Stasbourg

22.05.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır