Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Düğün salonu taziye evi oldu

Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde hemzemin geçitte trenin çarptığı minibüste hayatını kaybedenlerin düğün yaptığı salonda yakınları taziyeleri kabul ediyor. Nurdağı’nda hemzemin geçitte meydana gelen, 11 kişinin öldüğü, 2 kişinin yaralandığı kaza, ilçede üzüntüye sebep oldu. Önceki gün Semiyet Çamlı ile Abdurrahman Polat’ın düğünü için Polatlar Düğün Salonunda bir araya gelen yakınları, dün taziye evine dönüşen salonda, ölen yakınları için gözyaşı döktüler.

GAZİANTEP'İN Nurdağı ilçesinde hemzemin geçitte meydana gelen kazada 10 kişi öldü, 2 kişi yaralandı. Edinilen bilgiye göre, İslahiye'deki yakınlarının düğününden dönenleri taşıyan Mehmet Taşdemir yönetimindeki 27 RV 645 plakalı minibüs, Nurdağı ilçesinde kapalı olan bariyerlerden geçmek isteyince, Malatya'dan Hatay'a giden Recai Mehmet Öztürk ve Ömer Faruk Kuzu yönetimindeki yük treninin altında kaldı. Gaziantep Vali Vekili Mehmet Okur, hemzemin geçitte meydana gelen trafik kazasında ölenlerin sayısına ilişkin ''bilgi karışıklığı yaşandığını'' belirterek, kazada 10 kişinin öldüğünü açıkladı. Minibüs sürücüsü Mehmet Taşdemir’in kazadan yara almadan kurtulduğu, bariyerlerin kapalı olduğunu fark ettiğini ancak, ‘’geçebilirim’’ düşüncesiyle hareket ettiğini söylediği öğrenildi. TCDD Genel Müdürlüğü, Gaziantep’teki hemzemin geçit kazasının, bariyer kolları inikken, çanın çalması ve flaşörün yanmasına rağmen minibüsün geçme teşebbüsünde bulunması sonucu meydana geldiğini bildirdi.

Açıklamada, yaralıların Gaziantep Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındığı, olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü belirtildi. Trenin çarptığı minibüste hayatını kaybedenlerin düğün yaptığı salonda yakınları taziyeleri kabul etti. 10 kişinin öldüğü, 2 kişinin yaralandığı kaza, ilçede üzüntüye neden oldu. TCDD) Genel Müdürü Süleyman Karaman, kazaların önüne geçmek için hemzemin geçitleri dünya standartlarına uygun dizayn ettiklerini söyledi. Karaman, TCDD üst düzey yöneticileriyle birlikte Gaziantep'te yük treni ile minibüsün çarpıştığı hemzemin geçitte incelemelerde bulundu.

/ Gaziantep

24.06.2008


 

ORTAK AKIL MANİFESTOSU

“Ortak Akıl Hareketi” adı altında bir araya gelen STK'ların yayınladığı ve katılıma açık olduğu ilân edilen manifestoda, “Özgürlüklerin teminatı tam anlamıyla işleyen bir demokrasidir. Özgürlükler demokrasiyle birlikte gelişir. Demokratik işleyişin daraltıldığı zamanlarda en büyük zarar özgürlükler üzerinde görülür. Özgürlüklere sahip çıkmak demokrasiye sahip çıkmakla eşanlamlıdır” denildi.

İNSANLAR KALIBA SOKULMAMALI

Manifestoda şu görüşlere yer verildi: “Devlet, milletin belirlediği hukuku uygulayan, topluma hizmet eden bir kurumdur. Demokratik devletin resmî ideolojisi olamaz. İnsanlar belirli bir ideolojik kalıba sokulmaya çalışılmamalıdır. Devlet, hukuku kendi düşüncesi ve inancı doğrultusunda kullanmamalıdır. Devlet, düşünceler karşısında eşit mesafede ve tarafsız olmalıdır. Yeni anayasa

bu ilkelere bina edilmelidir.”

TEMİNAT GERÇEK HUKUK DEVLETİ

“Özgürlüklerin ve demokrasinin teminatı gerçek bir hukuk devletidir. Yeni ve demokratik bir anayasa hem hukuk devletinin gerçekleştirilmesinde, hem de özgürlüklerin ve ve demokratik işleyişin güçlendirilmesinde en önemli

âcil bir adımdır. Türkiye'nin sorunlarının çözümü, özgürlüklerin genişletilmesi ile, özgürlük demokrasi ile, demokrasi ise yeni bir anayasa ile

sağlanabilir.”

DEMOKRASİLERDE RESMÎ İDEOLOJİ OLMAZ

TOPLUMDA DEMOKRATİK VE SİVİL ANAYASA TALEBİ GÜÇLENİYOR. SON OLARAK 299 STK ADINA YAPILAN AÇIKLAMADA “DEMOKRASİ İÇİN YENİ BİR ANAYASA ŞART” MESAJI VERİLDİ.

“ORTAK Akıl Hareketi” adı altında bir araya gelen STK’ların yayınladığı ve katılıma açık olduğu ilân edilen manifestoda, “Devlet, milletin belirlediği hukuku uygulayan, topluma hizmet eden bir kurumdur. Demokratik devletin resmî ideolojisi olamaz. İnsanlar belirli bir ideolojik kalıba sokulmaya çalışılmamalıdır” denildi.

Yeni anayasa çalışmalarında toplumun bütün kesimlerinin katılımını sağlamak amacıyla sivil toplum kuruluşları, aydınlar, akademisyenler, medya mensupları, kanaat önderleri ve siyasilerin yer aldığı ‘’Ortak Akıl Hareketi’’ oluşturuldu.

Topkapı Eresin Otel’de düzenlenen basın toplantısında konuşan Ortak Akıl Hareketi’nin Genel Koordinatörü Ayhan Ogan, hareketin, ‘’Türkiye’de yaşanan demokrasi ve özgürlük mücadelesine aktif katılım sağlamak, temel hak ve özgürlüklerin alanını genişletmek, millet iradesini her tür vesayet ve ipotekten arındırmak, toplumdaki her tür inanç, yaşam tarzı ve eğilimleri eşit olarak hukuk güvencesine alacak yeni bir anayasa talebini diri ve canlı tutmak amacıyla kurulduğunu’’ bildirdi.

Hareketin manifestosunu okuyan Ogan, dünyanın ve özellikle Orta Doğu’nun yeniden şekillendiği bugünlerde, Türkiye’nin de yeni bir bakışa ihtiyaç duyduğunu söyledi. Ogan, şunları kaydetti:

“Dünyaya ve bölgeye dair yaklaşımları, komşularıyla ilişkileri, kendi içinde artık kangren haline gelmeye yüz tutmuş yaralarıyla Türkiye, sadece uluslar arası alanda güçlü bir aktör olmak ve yeni siyasetleri etkilemek bir yana, mevcut varlığını ve bütünlüğünü korumaktan bile mahrum kalabilir. Bugün gelinen noktada Türkiye’nin temel sorunu, halka siyasî projelerin bir malzemesi olmaktan fazla değer vermeyen, demokrasiye, seçimle oluşan iktidarlara itibar etmeyen seçkinci anlayıştır. Bu anlayışın bürokrasi içinde ciddî bir gücü, darbelerle oluşturulan bir hukuk zemini bulunmaktadır. Böyle sorunlu bir anlayış sorunlu bir hukuk zemini ile birleşince, Türkiye’nin hem millî bütünlüğünü sarsılmaz bir şekilde gerçekleştirmek, hem de ekonomik ve sosyal yapısını güçlendirecek, ileriye götürecek adımlar atmak zorlaşmaktadır. Türkiye, yaklaşık elli yıldır bir kısır döngü içinde siyasî, hukukî, sosyal ve ekonomik yapısını sabit bir hale getirememektedir. Yaşanan bütün sorunların ötesinde, ülkenin gerçek sorunu istikrarsızlıkların kaynağı olan bu zihniyet zeminidir. Acil meselemiz bu zihniyet zeminini değiştirmektir.

Türkiye’nin gücü birlik ve beraberliğindedir. Ülkemizde çok güçlü tarihî ve sosyal temelleri bulunan birlik ve beraberliğin kısaca ülke bütünlüğünün korunması hürriyetlerin esas, kısıtlamaların istisna olduğu hukukun üstünlüğü temelinde gelişen ve ona dayanan yeni bir anayasadır. Devlet, milletin belirlediği hukuku uygulayan, topluma hizmet eden bir kurumdur. Demokratik devletin resmî ideolojisi olamaz. İnsanlar belirli bir ideolojik kalıba sokulmaya çalışılmamalıdır. Devlet, hukuku kendi düşüncesi ve inancı doğrultusunda kullanmamalıdır. Devlet, düşünceler karşısında eşit mesafede ve tarafsız olmalıdır. Yeni bir Anayasa bu ilkeler üzerine inşa edilmelidir.

Özgürlüklerin ve demokrasinin teminatı da gerçek bir hukuk devletidir. Yeni demokratik bir anayasa hem hukuk devletinin gerçekleştirilmesinde, hem de özgürlüklerin ve demokratik işleyişin güçlendirilmesinde en önemli ve acil bir adımdır. Türkiye’nin sorunlarının çözümü, özgürlüklerin genişletilmesi ile, özgürlük demokrasi ile, demokrasi ise yeni bir anayasa ile sağlanabilir.”

Toplantıda, harekete destek veren Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı Necati Ceylan, Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Engin ile Mazlum-Der Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu da birer konuşma yaptı.

Ortak Akıl Hareketi’nin, görüşlerini kamuoyuna duyurmak amacıyla 28 Haziranda Malatya’dan başlayarak Anadolu’da toplantılar gerçekleştireceği bildirildi.

SELÇUK SUBAŞI / ÖMER ŞENÖZ / İstanbul

24.06.2008


 

Padişahlıktan diktatörlüğe geçtik

Yazar Sevan Nişanyan, Türkiye’de cumhuriyetin, padişahlıktan diktatörlüğe geçiş şeklinde gerçekleştiğini söyledi. Taraf’ta Neşe Düzel’e konuşan Nişanyan, 1923’te kurulan rejimin demokrasi olmadığını hatırlatarak, cumhuriyet adı altında kurulan rejimin demokrasiyi kesintiye uğrattığını anlattı. Nişanyan, “1910’lar dünyasında cumhuriyet, demokrasiye doğru atılmış bir adım değildi. Şahıs diktatörlüğüne atılmış bir adımdı. Zaten demokratik ülkelerin çoğu cumhuriyet değil” dedi.

ARAŞTIRMACI-YAZAR Sevan Nişanyan, Türkiye’de cumhuriyetin, padişahlıktan diktatörlüğe geçiş şeklinde gerçekleştiğini ifade ederek, 1923’te kurulan rejimin demokrasi olmadığını, Cumhuriyetin demokrasiyi kesintiye uğrattığını söyledi. Taraf gazetesinde Neşe Düzel’e konuşan Nişanyan, çarpıcı tesbitlerde bulundu. Nişanyan, Atatürk’ün liderliğini tanımlarken, ne yazık ki ardında çok olumlu bir performans bırakmadığını söyledi. Nişanyan, Atatürk’ün mutlak iktidarı terk edebileceğini ama etmedeğini belirterek, orta ve üst kadroların büyük bölümünü şahsi ağırlığı altında ezdiğini, yok ettiğini dile getirdi. Nişanyan, “Ülke, siyasi kadro azlığıyla karşılaştı. Ayrıca şahıs putlaştırılmasına dayanan kült, Türkiye’ye bugün bile altından kalkamadığı bir manevi, kültürel ve siyasal yıkım getirdi. Mustafa Kemal, 1926’dan itibaren memleketin her meydanına kendi heykelini diktirme işiyle şahsen ilgilendi. Şehir meydanlarına kendi heykelini diktiren ilk cumhuriyet lideri olmak gibi ilginç bir özelliğe sahip oldu dünya tarihinde” dedi. Sevan Nişanyan, Atatürk milliyetçiliğinin Kurtuluş Savaşı yıllarında İslami cihat anlayışı üzerinden hareket ettiğini ifade ederek, 1924’te ise İslam unsurununun çıkarıldığını ve yerine “vatan millet Sakarya” diye bir siyasi “amentü”nün kurulduğunu söyledi. Yazar Nişanyan, “Bu amentü, ‘Kurtuluş Savaşı, Atatürk, 29 Ekim, halifenin kovulması, düşmanın denize dökülmesi’ gibi bir dizi semboldür. Bu amentüyü kutsayana vatandaş, kutsamayana vatan haini dediler. Atatürk milliyetçiliği denen ve çok modern, çağdaş ve sol zannedilen şeyin özü, en klasik anlamıyla 1920’ler faşizmidir. İtalya’da 1920’deki rejim bu ideoloji üzerine kuruldu. Vatandaşlık haklarını bir siyasi amentüye bağlama düşüncesi çok tehlikelidir. Çünkü bu siyasi amentüye boyun eğmeyeceğine dair en ufak kuşku duyulan kişi vatan hainidir, Gayrimüslimlerin kovulmasının, mülklerine el konulmasının temelinde Atatürk milliyetçiliği yatar. 1930’larda bu Atatürk milliyetçiliğinin üstüne bir de Türk ırkçılığı eklendi” diye konuştu. CUMHURİYET, DEMOKRASİYİ KESİNTİYE UĞRATTI Sevan Nişanyan, “Atatürk’ün kurduğu CHP’nin ilkeleri arasında demokrasinin bulunmadığı, demokrasi Atatürk’ün daha sonraki hedeflerinden biri miydi?” şekindeki soru üzerine ise şunları kaydetti: “Hayır. Öyle olsaydı, bunun bir izi olurdu. Fazla güçlenmiş olan İnönü’ye karşı, İnönü’yü sevmeyen kişilerden oluşan göstermelik bir muhalefet partisi olan Serbest Fırka kurduruldu 1930’da. Ama üç ayda halk öyle ilgi gösterdi ki bu partiye, iş, bütün rejimi çökertecek bir alt üst oluşa dönüştü ve parti kapatıldı. Atatürk iktidar olduktan ve diktatörlüğünü kurduktan sonra, tüm söylev ve demeçleri külliyesinde, ki binlerce sayfalık metinlerin hepsini okudum, demokrasi kelimesi sadece altı yerde geçer. İkisi, yabancı basına verdiği demeçtedir. Diğer dördü de ‘demokrasi iyi ama’ türü cümlelerdir. Türkiye’de demokrasi 1923’te başlamadı, aksine kesintiye uğradı. 1923’te kurulan rejim demokrasi değildir. Bakın... 1876’da Birinci Meşrutiyet’le Meclis açıldı. Serbest tartışmalar ve mebus seçimleri yapıldı. 1908’den itibaren de siyasi partiler kuruldu, 1908,1912 ve 1913’te seçimler yapıldı. Cumhuriyet ise demokrasiyi kesintiye uğrattı. 1923’teki İkinci Meclis seçimlerinde milletvekili listelerini Cumhurbaşkanı iki kişinin yardımıyla şahsen hazırladı ve seçime sadece bir liste girdi. 1946’ya kadar ki dört seçimde de aynı şey yaşandı. Bırakın demokrasiyi... Bir toplumda demokrasiden daha derin bazı siyasi değerler vardır. Meselâ... Kul kültürü, yani biat kültürü toplumda azalıyor mu artıyor mu? Toplumsal yapı, devletin tecavüzlerine karşı bir bel kemiğine kavuşuyor mu? Toplumun adalet anlayışı gelişiyor mu? Tek parti dönemi bu açılardan bir felaket oldu.”

Yeni Asya / İstanbul

24.06.2008


 

KIRKPINAR GÜREŞLERİ 647 YILDIR VAR

Tarihî Kırkpınar yağlı güreşlerinin 647 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin ve dünyanın en uzun süre devam eden spor organizasyonlarından biri olduğu bildirildi.

Trakya Üniversitesi Kırkpınar Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) Müdürü Yrd. Doç. Dr. İlhan Toksöz, Tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin 647 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin ve dünyanın en uzun süre devam eden spor organizasyonlarından biri olduğunu söyledi.

Toksöz, Kırkpınar güreşlerinin doğuşuyla ilgili çeşitli efsanelerin olduğunu belirtti. Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin doğuşuyla ilgili 3 yıldır yapılan Tarihî Kırkpınar Sempozyumu’nda kayıtlara geçen doğuş efsanesinin Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye geçişteki Süleyman Paşa’nın askerlerinden ikisinin yenişememesi üzerine günlerce süren mücadele olduğunu anlatan Toksöz, şunları kaydetti:

‘’Edirne’nin 1361 yılındaki fethinden önce Süleyman Paşa komutasında Rumeli’ye geçen ve mola verdikleri yerlerde zamanlarını aralarında çeşitli sporlar yaparak değerlendiren Osmanlı akıncıları, yine bir mola anında güreşe başladılar. Güreşe başlayan 40 akıncıdan ikisi gece yarısına dek sürdürdükleri güreşi sonuçlandıramazlar ve ikisi de güreştikleri yerde vefat ederler. Bir incir ağacının altına defnettikleri iki akıncının mezarını Edirne’nin fethinden sonra ziyarete gelen arkadaşları, burada bir kaynak görürler ve ‘Kırktı bunlar. Bu yakaya ilk ayak basanlardır bunlar’ diyerek o yere ‘Kırkpınar’ adını verirler. Efsanenin geçtiği yer var sayılan Kırkpınar Çayırı, Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan sınırları içinde kaldı. Yunanistan’ın Samona Köyü civarındaki Kırkpınar Çayırı yerine güreşler önce Edirne’de Viran Tekke yöresinde, Cumhuriyet’in ilânından sonra da Sarayiçi mevkisinde yapılmaya başlandı.’’

‘’Kel Aliço’’, ‘’Adalı Halil’’, ‘’Koca Yusuf’’, ‘’Kurtdereli Mehmet’’ gibi efsane güreşçilerin doğduğu ve gelenek haline gelen ‘’Kırkpınar Yağlı Güreşleri’’nin kendine özgü adetleriyle yurdun ve dünyanın değişik köşelerinden gelen güreşseverlerin ilgisini çektiğini ifade eden Toksöz, Edirne’de tarihî Sarayiçi mevkiindeki er meydanında gerçekleştirilen güreşlerde minik 1-2-3, teşvik 1-2-3, tozkoparan, deste, küçük orta, büyük orta, başaltı ve baş kategorilerinde her yaştan güreşçilerin bu şenliği yaşadığını söyledi.

KIRKPINAR’IN VAZGEÇİLMEZLERİ

Tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin vazgeçilmesi imkânsız ögeleri arasında kıspet, zembil, yağlanma, davul-zurna, peşrev, cazgır, hakem, başpehlivan, ağa, altın kemer ve kırmızı dipli mumun bulunduğunu kaydeden Toksöz, Kırkpınar’ın vazgeçilmez ögelerini şöyle tanımladı:

Kispet: Pehlivan için çok önemli bir unsur olan deriden yapılan kispetin beli düz ve kıvrımlıdır. Kispetin paçaları iple bağlanır ve rakibin eli girmesin diye iyice sıkılır. Kispet güreşten önce iyice yağlanır.

Zembil: Pehlivanların kispetlerini taşıdığı sazdan yapılma bir torbadır. Zembil pehlivanın kispetine bulaşan yağı dışarı sızdırmaz. Usta pehlivanlar gelecekte başarılı olacaklarına inandıkları çıraklarına zembillerini taşıtırlar. Ayrıca güreşi bırakan pehlivan zembilini duvara asar.

Yağlanma: Güreş esnasında vücudun kavranması güç olsun diye zeytinyağıyla yapılır. Pehlivanlar vücutlarını iyice ve birbirlerine yardım ederek yağlarlar.

Davul-zurna: Güreşin en önemli ögelerinden olan davul-zurna çalacakların güreşi iyi bilmeleri ve güreşin gidişatına göre müziğin ritmini ayarlamaları gerekir.

Peşrev: Güreşin başlangıcı ve güreşe hazırlık aşaması olan peşrev, güreşe ısınma hareketidir. Çayıra çıkan pehlivanlar ahenkli bir şekilde el ve kollarını sallayarak peşreve başlarlar. Üç defa ileri, üç defa geri gittikten sonra sol dizle yere çöken pehlivan, sağ elini yere, dizine, dudağına ve alnına üç defa değdirir.

Cazgır: Güreşecek pehlivanların adlarını, lâkaplarını, oyunlarını seyirciye anlatan cazgırlar, duâlarla pehlivanları güreş meydanına sürer.

Başpehlivan: Kırkpınar’ın en büyük ödülünü alarak, Türkiye şampiyonu olan güreşçidir. Bu ünvanı elde eden pehlivan 1 yıl için Türkiye başpehlivanı olur ve altın kemeri bu sürede taşır. Üç yıl üst üste başpehlivan olan pehlivan ise altın kemerin sahibi olur.

Ağa: Kırkpınar güreşlerinin en temel ögelerinden birisidir. Ağalık müessesesi önceleri pehlivanları güreşe çağıran, yarışmaları düzenleyen, konukları ağırlayan, yemek ve yatacak yer temin eden, örf ve adetlere uygun olarak güreşlerin yapılmasını uygulayan kişiydi. Günümüzde bunların büyük bölümünü Edirne Belediyesi karşılamaktadır.

Ağalık koçu: Her yıl yapılan güreşler sırasında temsili olarak ortaya konulan koçu açık arttırmada alan kişi ağa olur.

Altın kemer: Kırkpınar başpehlivanına verilen en büyük ödüldür.

Kırmızı dipli mum: Kırkpınar’ın dâvet simgesi kırmızı dipli mumdur. Eskiden şehir ve köylerdeki kahvelere kırmızı dipli mumlar asılarak, oradaki halk Kırkpınar’a dâvet edilirdi.

/ Edirne

24.06.2008


 

AİHS’ye uygun bir karar bekliyoruz

AKPM Başkanı De Puig: ''Anayasa Mahkemesinin (AKP hakkındaki kapatma dâvâsı ile ilgili) AİHS ve Venedik komisyonu ilkelerine uygun karar almasını umuyoruz'' dedi.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Lluis Maria de Puig, AKP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili olarak, Anayasa Mahkemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Venedik Komisyonu ilkelerine uygun karar almasını beklediklerini söyledi.

AKPM yaz dönemi genel kurul çalışmalarının başlaması dolayısıyla basın toplantısı düzenleyen AKPM Başkanı, bir soru üzerine, Başkanlık Divanının dün sabah yaptığı toplantıda, ‘’Türkiye’de demokrasinin işleyişi’’ konulu bir oturumun Perşembe günü düzenlenmesinin kararlaştırıldığını söyledi. Bu tartışmada AKP hakkında açılan kapatma davasının da gündeme geleceğini ifade eden Lluis Maria de Puig, ‘’Amacımız, Türkiye’nin iç işlerine karışmak değil, bir mesaj vermek ve AKPM’nin konuya ilişkin hissiyatını dile getirmek’’ dedi. ‘’Türkiye’de hem halkın, hem de hukukun iradesinin korunmasını istediklerini’’ belirten AKPM Başkanı, ‘’Türkiye’deki tartışmalara olumlu katkıda bulunmak istediklerini’’ ifade etti.

Bir gazetecinin, ‘’Dava sürerken AKPM’nin bu konuda oturum düzenlemesini bir müdahale olarak değerlendiriyor musunuz?’’ şeklindeki sorusu üzerine, AKPM Başkanı şunları söyledi:

‘’Türkiye Avrupa Konseyine üye bir ülke ve bu davanın sonuçları bizi endişelendiriyor. Dikkatli olmamız gerekiyor. Çünkü Türkiye’de, ortada bir seçim sonucu var, bir de anayasa ile ilgili tartışmalar var. Bizim Türkiye’den beklentimiz, aklın ve sağduyunun hakim olduğu kararların alınması. Biz Türkiye’nin iç işlerine karışmak değil, yardım etmek istiyoruz ve bu yüzden bu oturumu düzenlemek istiyoruz. Krizleri beklemek yerine, olaylar gelişirken, görüşlerimiz aktarmak niyetindeyiz.’’

AKPM’nin ilkbahar toplantıları sırasında imzaya açılan, dört siyasi grup başkanının imzaladığı bir bildiride, Anayasa Mahkemesinin AKP hakkındaki kapatma davasında vereceği kararın Avrupa Konseyi ve Venedik Komisyonu ilkelerine uygun olması temennisinde bulunulmuştu.

/ Strasbourg

24.06.2008


 

Tatili tarlalarda çalışarak geçirecekler

Okullarin kapanmasıyla birlikte milyonlarca öğrenci tatil için başka illere giderken, yaz boyunca aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla çalışacak çocukların sayısı hiç de az değil.

Bitlis’in Güroymak ilçesine bağlı Kaleli, Yamaç, Üzümveren, Taşüstü, Güzelli, Gölbaşı, Özkavak, köylerinde birçok öğrenci yaz aylarında tatil yerine 3 ay sonra başlayacak okul ihtiyaçlarını karşılamak için tarlalarda çalışıyor. Yaptıkları işin niteliğine göre günlük 10 ya da 5 YTL kazanabilen çocuklar; yonca, tütün ve buğday tarlalarında sabahtan akşama kadar güneşin altında kalıyor. Güroymak ilçesinde ikamet eden 11 yaşındaki ilkokul 5. sınıf öğrencisi Ali Saydam, aldığı teşekkür belgesine sevinemeden kendisini buğday ve yonca tarlasında bulan çocuklardan sadece biri.

“3 ay yaz tatilinde aile bütçesine katkı ve okul dönemine hazırlık için tarlada çalışmam lâzım” diyen Saydam, ailesinin maddî zorluklar içinde olduğundan kendisi gibi diğer 6 kardeşinin de yaz aylarında çalışması gerektiğini söyledi. “Bizim için tatil okullar açılınca başlıyor” diyen Saydam şunları söylüyor: “Babamın kazandığı para bizi okutmaya yetmiyor. Bu yüzden benim de çalışmam gerekiyor. Her sabah sanki okula gider gibi tarlaya gidiyorum. Burada akşama kadar çalışıp kazandığım parayı götürüp babama veriyorum. O da evin ihtiyaçlarını karşılıyor. Kardeşlerim biraz büyürse onlar da çalışmaya başlarlar. Günde ortalama 10 YTL kazanıyorum. Evin birçok masrafı çıkıyor bu kazandığım parayla.”

Tatil boyunca tarlada çalışacak çocuklardan bir diğeri de 15 yaşındaki Zülküf Yamaç. Bu yıl 7’nci sınıfa geçen Yamaç, babasının inşaat işçisi olduğunu, ona katkıda bulunmak amacıyla yaz boyunca yonca tarlasında ot biçtiğini belirtiyor. Okulların tatil olmasıyla sanıldığının aksine iş yükünün daha fazla arttığını belirten Yamaç, “Okul tatile girmeden önce de Cumartesi ve Pazar günleri yonca tarlasında ot biçiyordum. Haftada 2 gün yaptığım ot biçme işini şimdi her gün yapacağım. Bu işte ne kadar kazanacağınız hiç belli olmuyor. Bazen çok iyi çalışıyorum iyi kazanıyorum bazen de yorgun oluyorum az kazanıyorum. Kazandığım paraları biriktirip okul ihtiyaçlarımı karşılayacağım.” diyor.

/ Bitlis

24.06.2008


 

Başakşehir Yetim Destekleme Merkezi açıldı

Başakşehır Yetim Destekleme Merkezi tamamen gönüllülerin çalışmasına dayalı olarak yürütülen bir çalışma.

Merkezde çalışan gönüllü bayanlar, el emeği göz nuru ürünler, çeyiz eşyası ve çeşitli tekstil malzemeleri üretiyor. Gönüllü hanımların yaptığı bu ürünler, hem burada hem de Fatih’teki Yetim Destekleme Merkezi’nde satışa sunuluyor. Ürünlerin satışından elde edilen gelir, yetimler için kullanılıyor.

Gönüllü hanımlar, dikiş nakış işinin yanı sıra nikâh ve mevlit şekeri ile lokum da yapıyorlar.

Merkezin açılışında konuşan İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, “Nerede bir yetim varsa ona sahip çıkmak zorundayız. Yetimler bize Peygamber Efendimizin (asm) bir emaneti. Efendimiz bir hadis-i şe-riflerinde ‘bir yetime yardım ederseniz Allaha şirk koşmak hariç bütün günahlarınızı affolunur’ demiştir. İşte bir yetime yardım etmek bu kadar önemli bir şey” dedi.

Yıldırım, Türkiye’nin başka bölgeleri ile dünyanın farklı noktalarında yetimlere yönelik çalışmalarının devam edeceğini söyledi.

Yetim Destekleme Merkezi’nde isteyen bayanlar, gönüllü olarak çalışabilecekler. Merkezde bulunan dikiş makineleri yetimlere elbise dikecek gönüllü bayanları bekliyor. (Bilgi için telefon numarası: 0212 631 21 21)

24.06.2008


 

Kangal köpekleri festivalde yarışacak

SİVAS'IN Kangal ilçesindeki ‘’10. Uluslararası Kangal Festivali’’ faaliyetleri kapsamında Kangal köpeği yarışması düzenlenecek.

Alınan bilgiye göre, dünyaca ünlü Kangal köpeklerinin anavatanı Sivas’ın Kangal ilçesinde her yıl düzenlenen uluslar arası festival, bu yıl 11-13 Temmuz tarihleri arasında yapılacak. Geleneksel olarak 1999 yılından beri düzenlenen festival kapsamında, çeşitli faaliyetlerin yanı sıra Kangal köpeği yarışması da düzenlenecek. İlçe girişindeki Kangal Araştırma Merkezinde 12 Temmuzda düzenlenecek yarışmada Sivas ve çeşitli illerden gelen Kangal köpekleri, yaşlarına göre ‘’Kangal sürü köpeği’’ ve ‘’Kangal bekçi koruma köpeği’’ kategorilerinde en iyi seçilebilmek için yarışacak. 0-5 aylık köpeklerin yavru, 6-12 aylık köpeklerin genç, 1 yaşından büyük köpeklerin yetişkin dalda podyuma çıkacağı yarışmada, genç ve yetişkin dallarındaki köpekler, erkek ve dişi kategorilerine göre jüri tarafından değerlendirmeye tabi tutulacak. Yurt dışında da yoğun katılım bekleniyor Bu yıl festival programının öne çıkan yönlerinden birinin her zamanki gibi Kangal köpeği yarışması olduğunu ifade eden yetkililer, Sivas ve çeşitli illerden yarışmaya katılım için başvuruların alındığını kaydettiler. Yetkililer, yarışmayı izlemek üzere yurt dışından Kangal köpeği sevenlerin de ilçeye gelmesinin beklendiğini söylediler.

/ Sivas

24.06.2008


 

Soylu: İsimler farklı, gayeler aynı

DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Demokrat Parti, Adalet Partisi, Büyük Türkiye Partisi, Doğru Yol Partisi, bu isimlerin hepsi aynı hayalin, aynı düşüncenin, aynı anlayışın, aynı siyaset tarzının farklı isimleridir” dedi.

Doğru Yol Partisi’nin (DYP) 25. kuruluş yıl dönümü Demokrat Parti (DP) İstanbul İl Başkannlığı’nda düzenlenen bir koktelyde kutladı. DP Genel Başkanı Süleyman Soylu’nun da katıldığı kutlama programına partilelerin gösterdiği yoğun ilgi dikkat çekti. İstiklal Marşı ve saygı duruşuyla başlayan programda açılış konuşmasını DP İstanbul İl Başkanı Remzi Şen yaptı. Şen, Menderes’in hayatından kesitler sunduğu konuşmasında partilileri birlik ve beraberlik içerisinde iktidar için çalışmaya çağırdı. Daha sonra kürsüye gelen DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Doğru Yol Partisi 23 Haziran 1982’te kuruldu. Ama bu siyasi misyon, bu siyasi gelenek, bu hizmet yolculuğu çok daha önceleri 1946’da başladı. Bu misyon, askerî müdahalelere, muhtıralara, modern, post modern darbelere maruz kaldı. Partiler kapatıldı. Yöneticileri yargılandı. Çeşitli zulümlere haksızlıklara maruz kaldılar” diye konuştu. Soylu şöyle devam etti: ”Tarihler önemlidir. Tarihler demokratlarla, demokratmış görünenleri, asıllarla, takliktleri, inananlarla, istismarcıları, demokrasi hayat tarzı olanlarla, araç olarak görenleri, bedelini canıyla ödeyenlerle, resmini onların arasına koyarak rant sağlayan hazırcıları birbirinden ayırır. Bu açıdan bu tarihi günü kutlamak, bir kere daha yad etmek, kimliğimizi, kişiliğimizi, ruhumuzu, duruşumuzu yeniden hatırlamak için buradayız. Demokrat Parti... Adalet Partisi... Büyük Türkiye Partisi... Doğru Yol Partisi... Bu isimlerin hepsi aynı hayalin, aynı düşüncenin, aynı anlayışın, aynı siyaset tarzının farklı isimleridir sadece. Ama isimler sadece isimden ibaret değildir. İsimler içinde önemli mesajlar taşırlar. Hele siyasi fikirlerinizi özgürce söyleyemediğiniz, kendinizi serbestçe ifade edemediğiniz dönemlerde isimler ve simgeler çok şey anlatır.”

MUSTAFA GÖKMEN / İstanbul

24.06.2008


 

Yalçınkaya, DTP için sözlü açıklama yapacak

Demokratık Toplum Partisi (DTP) hakkında açılan kapatma davasında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Anayasa Mahkemesine bugün sözlü açıklama yapacak.

DTP hakkında açılan kapatma davasında işleyen süreç kapsamında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, Yüksek Mahkeme’ye yarın sözlü açıklamalarda bulunacak. DTP yetkilileri ise sözlü savunmalarını 16 Eylül Salı günü yapacak. Partinin talebi üzerine, daha önce 26 Haziran Perşembe olarak açıklanan sözlü savunma günü, 16 Eylül Salı gününe ertelenmişti. Bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak Anayasa Mahkemesi raportörü, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gerekse davalı DTP ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek. Kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7’sinin oyu gerekecek.

/ Ankara

24.06.2008


 

Köksal Toptan, Liderlik Enstitüsü’nde ders verdi

TBMM Başkanı Köksal Toptan, TOBB Eğitim ve Teknoloji Üniversitesi’nde, Üstün Zekâlı ve Yetenekli Çocuklar Derneği’nin, 66 ilden gelen öğrencilerin katılımıyla oluşturduğu ‘’Liderlik Enstitüsü’’ programının ilk dersini verdi.

Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek gençlerin, liderlik yeteneklerini daha da geliştireceklerine inandığını belirten Toptan, vereceği dersin konusunun ‘’Toplumsal sorumluluk ve liderlik’’ olduğunu söyledi. Liderliğin olduğu yerde, sorumluluğun da olacağını ifade eden Toptan, bir yerde sorumluluk yoksa orada liderden de söz edilemeyeceğini dile getirdi. Toptan, tarihin her döneminde, yönetenin yanında dalkavuğu da, ne yaparsa yapsın ‘çok iyi yaptın’ diyeni de bulunduğunu belirterek, ‘’İyi lideri, diğerinden ayıran, dalkavuğun yanına bilge kişiler alma özelliğidir. Lider, kişisel özellikleri olan kişidir. Liderin mutlaka iyi dinleyici olması gerekir. ‘’ dedi.

/ Ankara

24.06.2008


 

Sav’a bir tepki de Fikri Sağlar’dan

ESKİ Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Hac ve Hz. Muhammed’e (a,s.m) yönelik alaycı ifadeleriyle tepki toplayan CHP Genel Sekreteri Önder Sav’a uyarılarda bulundu.

Siyasilerin sözlerini kullanırken bir defa değil 5-6 defa düşünmesi gerektiğine işaret eden Sağlar, “Değerleri özellikle önemsenmesi gerekenleri rencide edecek sözleri engellenmelidir. Siyasiler, değerlere saygı göstermelidir” diye konuştu. Sağlar, seçime giren ve ilgi gören siyasi partilerin varlıklarını devam ettirmesi gerektiğini de vurgulayarak, AKP hakkında kapatma davası açan Başsavcı’ya “Neden bu iddianameyi hazırladınız?” sorusunu yöneltmek yerine sistemin sorgulanmasını istedi. Fikri Sağlar, partilerin kapatılmasını önleyecek, demokrasiyi, temel hak ve hürriyetleri düzenleyecek değişikliklerin yapılması gerektiğine dikkat çekti.

/ Ankara

24.06.2008


 

Başbakanlık önünde bağırmak istedi

BAŞBAKANLIK Merkez Binası önünde yüksek sesle bağırmak isteyen bir kişi gözaltına alındı.

Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın yapıldığı Başbakanlık Merkez Binası önünde bağırmak isteyen bir vatandaş polis tarafından gözaltına alındı. Başbakan Erdoğan’ın Başbakanlık Merkez Binası’na gelmesinden beş dakika sonra bina önünde yüksek sesle bağırmak isteyen vatandaşa, Başbakanlık korumaları tarafından müdahale edildi. Eylemci vatandaş bir polis aracına bindirilerek olay yerinden uzaklaştırıldı.

/ Ankara

24.06.2008


 

Mücevherler, kiralık kasada bulundu

İSTANBUL'DA bir ‘’suç örgütü’’ tarafından öldürüldüğü öne sürülen Vanda Ayaşlı Esen’in mücevherlerinin, suç örgütünün elebaşı olduğu belirtilen Çetin Acar’ın kız kardeşi Yaşar Acar’ın bir banka şubesindeki kiralık kasasında bulunduğu belirlendi.

Alınan bilgiye göre, ‘’yaşlı ve kimsesiz kişilerin mülklerinin tehdit yoluyla ele geçirilmesine’’ ilişkin 6’sı kadın 14 kişinin tutuklandığı suç örgütüne yönelik operasyon kapsamında çalışmalarını sürdüren Asayiş Şube Müdürlüğü Gasp Büro Amirliği ekipleri, suç örgütünün elebaşı olduğu belirtilen Çetin Acar’ın kız kardeşi Yaşar Acar’ın, bir bankanın Kocamustafapaşa’daki şubesinde kiralık kasası olduğunu belirledi. Mahkeme kararıyla açılan kasada, Beykoz’daki yalısı elde edildikten sonra öldürüldüğü öne sürülen Fransız asıllı Vanda Ayaşlı Esen’in mücevherleri ele geçirildi.

/ İstanbul

24.06.2008


 

TPAO, Irak’ta açılacak ihalelere katılacak

ENERJİ ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının (TPAO) Irak’ta açılacak petrol ve doğal gaz arama-işletme ihalelerine, ihalenin büyüklüğüne ve çeşidine göre tek başına veya konsorsiyum kurarak katılabileceğini bildirdi.

Cidde’deki Uluslararası Enerji Toplantısına katılan ve bu sabah Türkiye’ye dönen Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Irak Petrol Bakanlığının, TPAO’ya petrol ve doğal gaz rezervlerinin işletilmesi ihalelerine katılma hakkını vermesinin çok olumlu bir gelişme olduğunu söyledi. Bu konuda yoğun bir enerji diplomasisi sürdürdüklerini ve konuyla ilgili, başta Irak Petrol Bakanı Hüseyin Şeyristani olmak üzere değişik seviyelerde görüşmelerde bulunduklarını anlatan Bakan Güler, “Dolayısıyla şimdi böyle bir karar çıktı, bunu değerlendireceğiz. TPAO bu bölgenin jeolojisini, yapısını en iyi bilen şirketlerin başında geliyor. Dolayısıyla hem Irak’ın kalkınması hem bölgenin istikrarı hem de komşuluk ilişkilerimiz açısından karşılıklı projelerin ortaya konma fırsatı bakımından önemli bir gelişme” diye konuştu. TPAO’nun söz konusu ihalelere, ihalenin türüne ve büyüklüğüne göre tek başına da, konsorsiyum kurarak da katılabileceğini belirten Güler, şöyle konuştu: “Bizim kuzey bölgesinde 3 tane sondaj kulemiz zaten önceden vardı, şimdi güney bölgesinde de benzer çalışmalar yapılabilecek. Petrol ve doğal gaz, ikisi ayrı özellik taşıyor. TPAO, ihalelere tek başına da katılabilecek, konsorsiyum da kurabilecek. Buna ihalenin büyüklüğüne, çeşidine ve davetin şekline göre karar verilecek.”

/ Ankara

24.06.2008


 

60 bin kişi kayıt altına alındı

SOSYAL güvenlik kontrol memurlarının Ekim 2005-Aralık 2007 tarihleri arasında yaptıkları denetimler sonucu yaklaşık 60 bin kişi kayıt altına alındı.

Sosyal Güvenlik Kontrol Memurları Derneği, Sosyal Güvenlik Kurumunda, sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasına ilişkin tesbit, denetim ve tarama yapan kontrol memurlarının denetim faaliyetlerinin sonuçları ile kadro ve özlük haklarına ilişkin bir rapor hazırladı. Raporda, 1998 yılından itibaren sigortasız işçi çalıştırıldığına ilişkin dilekçelerin güncelliğinin yitirilmeden değerlendirilmesi, sigorta müdürlüklerinde biriken işlerin kısa sürede bitirilmesi amacıyla istemde bulunan ünitelerde kontrol memuru çalıştırılmasının uygun görülerek sosyal güvenlik kontrol memurlarının denetim mekanizmasına dahil edildiği ifade edildi. Rapora göre, sosyal güvenlik kontrol memurlarının Ekim 2005-Aralık 2007 tarihleri arasındaki 2 yılı aşkın sürede yaptıkları fiilî denetimler sonunda yaklaşık 60 bin kişi kayıt altına alındı. Bu dönemde 16 bin tescilsiz iş yerinin tescili sağlandı, 70 milyon YTL prim ve idarî para cezası tahakkuk ettirildi. Sahte iş yerleri ile ilgili çalışmalarda özellikle İstanbul, Ankara, Mersin, Adana ve Diyarbakır da 400 sahte iş yerinde, 7 bin 859 kişinin sahte bildirimde bulunduğu tesbit edildi. Denetimlerle 1 milyon 26 bin 361 gün hizmet iptali sağlanarak, kurumun sadece prim bazında yaklaşık 10 milyon YTL zarara uğratılması engellendi.

/ Ankara

24.06.2008


 

Türkiye, araştırmacı sayısını en hızlı arttıran ülke

TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Anlağan, Türkiye’nin, 2002-2006 arasında dünyada araştırmacı sayısının en hızlı artıran ülke olduğunu söyledi.

TÜBİTAK’ın ortak olduğu Think&Art Projesi kapsamında düzenlenen ‘’AB Genişleme Süreci: Deneyimler ve Beklentiler’’ konferansı başladı. Dedeman Oteli’nde düzenlenen konferansın açılışında konuşan TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Anlağan, Think&Art Projesi’nin temel hedefinin, sosyal bilimler projelerinin bulgu ve sonuçlarının proje ortağı ülkelerde yayılmasını sağlamak, sosyal politikaların üretiminde görev alan karar alıcılar ve araştırma politikası uzmanlarının hizmetine sunmak olduğunu anlattı. Prof. Dr. Anlağan, ‘’2002-2006 yıllarını kapsayan Avrupa Birliği (AB) 6. Çerçeve Programı ile ülkemiz kuruluşları, Avrupa çapında eşdeğer kuruluşlarla ortak araştırma faaliyetlerini hayata geçirme fırsatı bulmuşlardır. Çerçeve Programları’ndaki her yılımız bir öncekine göre daha başarılı geçmiştir’’ dedi. Türk araştırmacıların programdaki başarısının artmasının, ülke içinde bilim ve teknoloji seferberliğinin yansıması olduğuna işaret eden Prof. Dr. Anlağan, ‘’Türkiye, 2002-2006 arasında dünyada araştırmacı sayısını en hızlı artıran ülkedir. Araştırmacı sayısı bu yıllar arasında 2 kattan fazla artmıştır. Artık Türk araştırmacılar, Avrupa araştırma alanı içinde daha fazla rol üstlenmektedir.’’

/ İstanbul

24.06.2008


 

Yasağa karşı çözüm, sivil bir anayasada

İnanç Özgürlüğü Platformu İzmit Sabri Yalım Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde 166. haftasına giren “Başörtüsüne Özgürlük” eylemini gerçekleştirdi. Eylemde platform adına basın açıklamasını MAZLUMDER Kocaeli Şube Başkanı Çetin Tahtacı yaptı.

Başkanı Çetin Tahtacı, şunları söyledi: ”Özgür ve yaşanabilir bir hayat için 166 haftadır buradayız. Bağımsız ve gerçekleri haykırmaktan yılmayan bir sivil toplum kuruluşu olarak, insan hakları üzerindeki baskılar devam ettikçe bir 166 hafta daha burada olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Mazlumder insan haklarının fırtınalı denizinde bizler için bir can simididir. Politik toplum, insanlar üzerinde kolektif bir bilinç oluşturarak baskı alanını tüm toplum üzerine yaymak istiyor. Bu örgütlü güç karşısında mücadelenin, ancak birbirine kurşun gibi kaynaşmış insanların birlikteliği ile olacağı kuşkusuzdur. Özelde başörtüsünün, siyasal toplumun tüm kuruluşlarında özgürce kullanılması ve ortaçağa özgü faşist, tekçi uygulamaların kaldırılması için daha bağımsız, daha sivil, devlet ve iktidara eklemlenmeden mücadelemize devam edeceğiz.”

Mazlumder olarak, ülkemizdeki hak ihlâllerini yine bu ülkenin evlâtlarının çözeceğine inandıklarını ifade eden Çetin Tahtacı, şöyle devam etti: ”Mandater zihniyetle ülke sorunlarını dışarıdan gelen desteğe bağlamak, özgürlük ve tam bağımsızlık şiarımıza uymamaktadır. Başörtüsünden olumlu ya da olumsuz nemalanan tüm siyasî organizasyonlar sonuçta basitçe çözülebilecek olan bu meseleyi içinden çıkılamaz bir kangrene dönüştürmüşlerdir. İktidar ve muhalefet arasındaki gereksiz gerginlik başörtüsü mücadelesinin belli bir siyasî görüşle irtibatlandırılmasına sebep olmuştur. Bizler için bu mücadele hâlâ ilk günlerindeki gibi masum kimliği ile devam etmektedir. Geçmişteki ‘Başörtüsü furuattandır’ söylemi ile bugünkü ‘Velev ki siyasî simge olsa’ söylemi arasındaki girdap, ayaklarımızı sabitelerimizden ayıramayacaktır. MAZLUMDER’ in başörtüsü mücadelesi kesinlikle ahlâk temellidir ve herhangi bir siyasî sonuç beklemeyen inanç ve hak mücadelesidir.”

“Türkiye’deki 1000 yıllık beraberliğin ve uyumun yerini karmaşaya terk etmesinin temel sebebi, toplumda yaşayan insanların, grupların birbirine karşı hoşgörüsüzlüğüdür” diyen Çetin Tahtacı, “1924 Anayasası’nda ‘’Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’’ denildikten sonra, milletin bu hâkimiyeti Meclis yoluyla kullanacağı belirtiliyordu. Darbe ürünü olan 1961 Anayasası ise bu maddeyi ‘Millet, egemenliği Anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.’ olarak değiştirdi. Bugün millet temsilinde güçler ayırımı ilkesi ihlâl edilmiştir. Türkiye’nin önceliği yapısal siyasî reformların yapılmasıdır. Mevcut iktidarın anayasa değişikliğine buradan başlaması, millete ve onun temsil organı olan meclise saygınlığını yeniden kazandırması gerekmektedir.”

Yeni Asya / İstanbul

24.06.2008


 

Alanya'da 80 hektar orman tahrip oldu

ANTALYA'NIN Alanya ilçesi Ali Efendi Köyü’ndeki orman yangınında 80 hektarlık alanın yandığı bildirildi. Yangın sebebiyle iki mahallede tedbir amaçlı olarak boşaltıldı.

Alanya Orman İşletme Müdürü Vedat Dikici, yaptığı açıklamada sabah saatlerinde Ali Efendi Köyü Mezarlığı’nda henüz belirlenemeyen sebeple başlayan orman yangınında 80 hektarlık alanın tahrip olduğunu söyledi.

Dikici, rüzgâr sebebiyle hızla ilerleyen yangının söndürülmesi için 3 uçak, 3 helikopter, 18 arazöz, 4 yer ekibi ile çevre belediyelerden gelen iş makinelerinin müdahale ettiğini belirtti. Dikici, yangın sebebiyle Göktaş ve İshaklı Mahalleleri’nin de tedbir amaçlı boşaltıldığını söyledi. Kısmen kontrol altına alınan yangını söndürme çalışmaları sürüyor.

/ Alanya

24.06.2008


 

Köylüleri kaymakam barıştırdı

SİVAS'ıN Koyulhisar ilçesinde, yayla sınırı anlaşmazlığı nedeniyle aralarında husumet olan 2 köyün sakinlerini ilçe kaymakamı Mehmet Kurt barıştırdı.

Alınan bilgiye göre, ilçeye bağlı Boyalı ve Ortaseki köylerinin ortak yaylası olan Sarıçiçek Yaylası'nın sınırlarının belirlenmesi konusunda yaklaşık 3 yıl önce iki köyün sakinleri arasında tartışma yaşandı. Boyalı ve Ortaseki köyünde yaşayan vatandaşlar yayla sınırının belirlenmesi için mahkemelik olurken 2 köy arasında ise husumet başladı.Koyulhisar Kaymakamı Mehmet Kurt, Belediye Başkanı İlhan Eren, Jandarma ve Garnizon Komutanı Üsteğmen Rıfkı Kulaksız, Emniyet Amiri Dursun Denizkuşu, İlçe Müftüsü Selim Yazıcı ile birlikte 2 köyün muhtarları, dernek başkanları ve köy sakinlerini Koyulhisar Öğretmenevi Lokali'nde bir araya getirdi. Toplantı sonrasında mahkemenin vereceği karara saygı duyacaklarını söyleyen iki köyün muhtarları, dernek başkanları ve vatandaşlar el sıkışarak barıştı.

/ Sivas

24.06.2008


 

Üç traktör devrildi: 3 kişi vefat etti

ANTALYA'NIN Korkuteli ilçesinde meydana gelen iki ayrı trafik kazasında 2 kişi öldü.

Alınan bilgiye göre, Küçükköy beldesinde, tarladan hasadını yaptığı hububatı, 07 RN 439 plakalı traktörüyle evindeki kilere boşaltmak isteyen Süleyman Ülkü (80), römorkun arkasında bulunan eşi Ümmü Ülkü’yü (79) fark edemeyerek ezdi. Ümmü Ülkü, Korkuteli Devlet Hastanesine götürülürken yolda öldü. Diğer kazada ise İmran Kara, eşi Sebahat Kara ve çocuğu Celal Kara ile birlikte 07 RU 394 plakalı traktörle Ulucak Köyündeki nohut tarlasına gitti. Tarladan dönüşte, Kargalık Köyü mevkisinde traktörün üzerinden düşen oğul Celal Kara, olay yerinde öldü. Bu arada Malatya’nın Hekimhan ilçesinde meydana gelen traktör kazasında bir kişi öldü. Karadere Mahallesi’nde Nurettin Ateş (52) yönetimindeki traktör, henüz belirlenemeyen bir sebeple şarampole yuvarlandı. Kazada, sürücü Nurettin Kara ve eşi Nurdane Kara (47) yaralandı. Olay yerine çağrılan ambulansla Hekimhan Devlet Hastanesine kaldırılan yaralılardan Nurdane Kara yapılan ilk müdahalenin ardından sevk edildiği İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’nde vefat etti. Traktör sürücüsünün ise iki kaburgasının kırıldığı ve hayatî tehlikesinin olmadığı bildirildi.

/ Antalya / Malatya

24.06.2008


 

Hatay'ın, Anavatan'a katılışının 69. yıl dönümü

HATAY'IN Türkiye topraklarına katılmasına ilişkin 23 Haziran 1939’da imzalanan ‘’Türkiye ile Suriye arasındaki toprak sorunlarının nihaî çözümüne ilişkin anlaşma’’nın 69. yıl dönümü.

Hatay, 14 Ekim 1918’de Fransız işgaline uğradı. Hatay’ın Türk topraklarına katılması amacıyla başlatılan çalışmalar sonucunda Milletler Cemiyeti, 27 Ocak 1937’de ‘’Sancak statüsü’’ kapsamında Hatay’ın bağımsızlığını kabul etti. Bu karar, 29 Mayıs 1937’de Milletler Cemiyeti Konseyinde de Hatay Anayasası ile beraber onaylandı ve bağımsızlık rejimi 29 Kasım 1937’de yürürlüğe girdi. 2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Devletinin Millet Meclisi, ilk toplantısını yaptı ve Tayfur Sökmen, Devlet Başkanı seçildi. Türkiye adına Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nun, Fransa adına Ankara Büyükelçisi Massigli’nin imzaladığı Hatay’ın Türkiye’ye katılmasına ilişkin 23 Haziran 1939 tarihli anlaşmayla, Hatay’ın Türkiye ile sınırının kaldırılmasına, Fransız birliklerinin Hatay’ı terk etmelerine, Hatay halkının Türk vatandaşı olmasına karar verildi. Hatay Meclisi de 29 Haziran 1939’da toplanarak, Türkiye’ye katılma kararı aldı. 7 Temmuz 1939 tarihli kanunla Hatay ili kuruldu. 23 Temmuz 1939’da Hatay’da törenle Türk Bayrağı çekildi.

/ Ankara

24.06.2008


 

Maganda, kına gecesini tüfekle kana buladı

ADANA'DA Adana’da önceki gün akşam kına gecesinde açtığı ateş sonucu yeğeninin ölmesi ve 12 kişinin yaralanmasına sebep olan zanlı tutuklandı. Yüreğir ilçesi Anadolu Mahallesi 900. Sokak’ta, Arafat Eren’in kına gecesinde ateş açan Nezir E. (35), ifadesinin alınmasının ardından adliyeye sevk edildi.

Nöbetçi mahkemeye çıkartılan Nezir E. tutuklanarak, cezaevine gönderildi. Nezir E’nin ifadesinde, olayın kazayla gerçekleştiğini, üzgün ve pişman olduğunu söylediği öğrenildi. Önceki akşam, sokak arasında yapılan kına gecesi sırasında, zanlının kullandığı pompalı tüfekten çıkan saçmalarla vurulan yeğeni Salman Eren kaldırıldığı Adana Devlet Hastanesinde vefat etmiş, kına gecesine katılan 12 kişi de yaralanmıştı.

/ Adana

24.06.2008


 

İlkokul mezunu mucit, fanlı şapka ve ayakkabı üretti

KAVURUCU sıcakların etkisi altına giren Türkiye’de vatandaşlar Ankaralı genç bir mucidin yaptığı fanlı şapka ve ayakkabı ile serinleyecek.

Genç mucit Mehmet Çeker (24) çok basit bir şe-kilde çalışan fanlı ayakkabı ve şapkanın giyildiğinde serinleme hissi uyandırdığını ifade ediyor. Ufuk Üniversitesi’nde Teknik Yapı Bölümü’nde tamirat işleriyle uğraşan ilkokul mezunu Mehmet Çeker küresel ısınmadan insanların etkilenmemesi için fanlı ayakkabı ve şapka yaptığını söylüyor.

24.06.2008


 

Mars’ta hayat umudu

DÜNYADA olağanüstü zor şartlarda yaşayan mikroorganizmaların olması, NASA tarafından Mars’ın kuzey kutbuna indirilen Phoenix’in de burada benzer hayat formları bulması ihtimalini düşündürüyor.

Portland Devlet Üniversitesi Olağanüstü Şartlardaki Hayat Biçimleri Merkezinden Kenneth Stedman, Mars’ta bulunması umut edilen hayat biçiminin mikrobik canlılar olduğunu, orada ‘’küçük yeşil adamlar’’ bulunmayacağını vurguluyor. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, ‘’ekstremofiller (extremophiles)’’ olarak gruplandırılan, dünyadaki olağanüstü şartlarda bile yaşamayı başaran mikroorganizmalara rastlandı. Bunlar arasında, Şili’de sudan tamamen uzak, kupkuru Atacama çölünde, ABD’deki Yellowstone Millî Parkındaki sıcak su kaynaklarında, Pasifik Okyanusunun, güneşten uzak tabanındaki volkanik dehlizlerde veya aside benzer göl sularında bulunan hayat formları da var. Bu hayat formlarına dünyada kayaların içinde, buzullar içine yüzyıllarca sıkışmış durumda kalmış halde bile rastlanabiliyor. Dünyada hayatın sürebildiği bu bölgelerindeki çevre şartlarının, Mars’ın, Phoenix’in indiği kuzey kutbunun veya güneş sistemindeki diğer gezegenlerdeki bazı bölgelerin ‘’aynası’’ olabileceği düşünülüyor. Yüksek dozdaki radyasyon bombardımanına maruz kalan Mars yüzeyinde bu tür bir hayat biçiminin olmayacağı üzerinde genel bir fikir birliği bulunmasına rağmen, yüzeyin hemen 5 cm. altından itibaren mikroorganizmaların bulunabileceği düşünülüyor. Şartları, dünyanın kutup bölgelerinin benzeri olduğu düşünülen Mars Kuzey Kutbunda bulunan buz içerisinde mikroorganizma olabileceğine ihtimal veriliyor. NASA 2005 yılında yaptığı açıklamada, Alaska’da buz içerisinde 32.000 yıl boyunca hareketsiz kalmış bakterilerin, buzun çözülmesiyle hayatlarına devam ettiklerinin belirlediğini açıklamıştı. Penn State Üniversitesi de bu ayın başında, Grönland’da buzul içerisinde yüksek basınç ve düşük oksijende en az 120.000 yıl kalmış bakterilere, laboratuvarda yeniden hayat vermeyi başardıklarını açıklamıştı.

24.06.2008


 

Tarihî Likya’yı “gönül gözüyle” geziyorlar

İSTANBUL’DA eğitim gören görme engelli 5 ilköğretim öğrencisi, tarihi Likya Yolu’nun ilk 5 etabı olan 80 kilometrelik bölümü yürümek için Ölüdeniz’den yola çıktı.

İstanbul Türkan Sabancı Görme Engelliler İlköğretim Okulu Deniz İzci Grubu kafile sorumlusu Hasan Doğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, bir yıl önce planladıkları Tarihi Likya Yolu Yürüyüşü Projesi kapsamında yolun ilk 5 etabı olan 80 kilometrelik bölümü tamamlayacaklarını belirterek, ‘’509 kilometrelik tüm etabı da aynı grupla önümüzdeki yıllarda tamamlamayı hedefliyoruz. Amacımız, doğa sporlarını görme engellilerin de yapabileceğini ispatlamak’’ dedi. Görme engelli ilköğretim öğrencileri de doğada yapacakları yolculukta Likya Yolu’ndaki güzellikleri ‘’gönül gözüyle’’ göreceklerini ifade ederek, ‘’Yolculukta duyacağımız dalga ve kuş sesleri bizi mutlu etmeye yetecek. Bir yıldır bu yolculuğun hayalini kuruyorduk. Bu yürüyüş, ülkemizde bir ilk olacak’’ dediler. Görme engelli öğrenciler, el ele tutuşarak başladıkları yürüyüşte, asaları yardımıyla, yollarına çıkan engelleri belirliyor. Öğrencilere eşlik eden dağcı rehber Kutsal Zafer Şahin, güzergahtaki tabii güzellikleri anlatıyor.

/ Fethiye

24.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır