Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Sizden GELENLER

LİMİTED ŞİRKET ORTAĞI OLURKEN BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN !

Limited şirketler “İki veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret ünvanı altında kurulup, ortaklarının sorumluluğu koymayı tahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi belli olan sermaye şirketleridir.” Buna göre limited şirketin ortaklarının sorumlulukları tahhüt ettikleri sermaye miktarı ile sınırlıdır. Ortaklar taahhüt ettikleri sermaye paylarını ödemiş iseler şirketin borçlarından sorumlu değildirler. Ancak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü hakkında kanun 35’ci maddesi ile vergi , resim, harçlar, vergi cezaları, vergi gecikme zamları, vergi gecikme faizleri vb kamu alacaklarının tahsili için ortakların sorumluluğu genişletilmiştir. Buna göre “limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu kanun hükümlerine göre takibe tabi tutulurlar” şeklindedir. Bu madde ile limited şirketlerin ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacaklarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacaklardır. Ancak limited şirket ortakları hakkında icra takibi başlatılabilmesi için öncelikle şirket hakkında takip yapılması ve bu takip sonucunda amme alacağının şirketten tahsil imkanının bulunmaması gerekmektedir. Aşağıdaki hallerde amme alacağının şirketten tahsil imkanının bulunmadığı kabul edilmektedir:

 - Şirketin haczedilen mal varlığının, 6183 sayılı kanun hükümlerine göre yapılan değerleme sonucu , tespit edilen değerlerinin amme alacağını karşılamaması veya satış yapılmasına rağmen amme alacağının tamamen tahsil edilmemiş olması,

 - Şirketin haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması,

 - Şirketin iflasının istenmiş veya iflasının açılmış olması hallerinde amme alacağının iflas yoluyla takip sonucunda da tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluşması,

 - Borçlu şirketin yapılan araştırmalara rağmen bulunamaması,

 gibi şartların varlığı alacaklı tahsil dairesince tespit edilecektir. Bu aşamadan sonra limited şirket ortakları hakkında yapılacak takipte aşağıda yazılı hususlara uyulması gerekir.

 - Öncelikle şirketten tahsil imkânı bulunmayan amme alacağının ait olduğu dönemde ve ödeme zamanında şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu ortakların sermeye hisse oranları, şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilecektir,

 - Her bir ortağın sermaye hisse oranlarına göre takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu miktar belirlenecektir,

 - Takip konusu amme alacağının ait olduğu dönemde ve ödeme zamanında pay devri nedeniyle farklı kişilerin ortak olması halinde, bu kişiler hakkında müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre takip yapılacaktır.

Türk Ticaret Kanununun (TTK) 540’ncı maddesinde aksi kararlaştırılmış olmadıkça ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları hükme bağlanmıştır. Böyle bir durumda ortakların sorumluluğu sermeye hisseleri oranında olmaz. Ortakların tamamı kanuni temsilci sıfatına haiz olacaklarından haklarında takip amme alacağının tamamından müşterek ve müteselsil sorululuk esasına göre yapılır. Sonuç olarak limited şirketlerin ödenmeyen amme borçlarından ortaklar sermayeleri oranında şahsi mal varlıklarıyla sorumludurlar. Limited şirketin yetkili müdür atamaması halinde her ortak tüm amme borçlarından müşterek ve müteselsil olarak sorumludur. Bu denli ağır sorumluluklar karşısında limited şirket ortağı olurken bir kez daha düşünmek doğru olacaktır.

Bu riskleri göze alarak ortak olmayı göze alıyorsanız ortaklığınızın devamı süresinde şirketin amme borçlarını düzenli ödeyip ödemediğini takip etmekte yarar vardır.

26.06.2008


ADLİ SİCİL KAYDININ SİLİNMESİ

İSTANBUL'DAN yazan okuyucumuz A.U, 2000 yılında çek karnesini iade etmediği gerekçesiyle gıyabında 90.000.000.- TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, 2002 yılında para cezasını ödediğini ve hükmolunan cezanın adli sicil kaydına işlendiğini, adli sicil kaydının silinmesi için neler yapması gerektiğini soruyor.

01.06.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun geçici 2. maddesi uyarınca, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce toplanmış olsun veya olmasın, suç tarihi itibarıyla bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki kayıtlar hakkında, 3682 sayılı kanuna göre süre yönünden silinme koşulu oluşanların silinmesi öngörülmüştür.

Adli sicil kaydı yönünden 3682 sayılı mülga kanun’un 8. maddesinde süre yönünden öngörülen silinme şartları oluştuğundan adli sicil sorgulamanızda yer alan adli sicil kaydının silinmesi için T.C. ADALET BAKANLIĞI ADLİ SİCİL VE İSTATİSTİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ-Ankara adresine bir dilekçe ile başvurmanız gerekmektedir. Başvurunuza Mahkumiyet kararının aslı veya tasdikli bir örneğini, adli sicil kayıt belgenizin aslı ve nüfus cüzdanı fotokopisini eklemeniz gerekmektedir. Sonuçtan tarafınıza yazılı olarak bilgi verilecektir.

26.06.2008


DOKTORLAR CEZA TEHDİDİ ALTINDA !

YARGITAY 11. Ceza Dairesinin verdiği son karar doktorların bundan böyle daha dikkatli hareket etmelerini gerektiriyor.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi bir hekimin hastaları özel klinikte muayene ettikten sonra görev yaptığı resmi hastanede protokol defterine kaydederek özel muayene sonuçlarına göre reçete yazmasının görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturacağına hükmetti. Yargıtay’a göre doktor tarafından sağlık yardımından yararlanan hastaların Özel Klinikte muayene edildikten sonra, resmi kayıt işlemlerini onlar olmaksızın yaptırılacağının söylenerek yazılan özel reçeteler ve hastalara ait sağlık karnelerinin alınarak görev yapılmakta olan hastanede hastalar hastaneye gelmediği halde hastane protokol defterine kaydederek özel muayene sonuçlarına göre özel reçeteleri sağlık karnelerine yazmak eylemi, zincirleme görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturacaktır. Bundan böyle hekimlerin hasta hastaneye gelmeden biri aracılığıyla gönderdikleri karneleri protokol defterine kaydederek reçete yazmaktan kaçınmaları gerekecek. Aksi takdirde görevi kötüye kullandıkları iddiasıyla haklarında ceza davası açılabilecek.

26.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır