Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Aile

Hastalıkların sebebi kirli su

Dünya Sağlık Örgütü, kirli suyun, dünyadaki her 10 hastalıktan 1’inin ve ölümlerin yüzde 6’sının sorumlusu olduğunu bildirdi.

DÜNYA Sağlık Örgütünün (WHO) yayımladığı raporda, kirli suyun, dünyadaki her 10 hastalıktan 1’inin ve ölümlerin yüzde 6’sının sorumlusu olduğu belirtildi. Araştırmanın ardından raporu hazırlayan Annette Prüss-Üstün, basına yaptığı açıklamada, kirli su kullanımının zengin ve yoksul ülkeler arasında büyük bir eşitsizliğin göstergesi olduğunu belirterek, su ve hijyene bağlı sorunların, her yıl dünyada kaydedilen hastalıkların yüzde 9,1’inin sebebi olduğunu söyledi. Kirli su kullanımında çocukların açık arayla en büyük kurban grubunu oluşturduğunu, zira suyun 14 yaşından küçüklerin yakalandığı hastalıkların yüzde 22’sinin sorumlusu olduğunu kaydeden Prüss-Üstün, suyun gelişmiş ülkelerde ölümlerin yüzde 1’inin sebebiyken, bunun gelişmekte olan ülkelerde yüzde 10’a, Angola’da yüzde 24’e çıktığının altını çizdi.

Prüss-Üstün, suyun sıtma, humma ve ishal gibi hastalıklara yol açtığını belirterek, bundan en çok etkilenen 35 ülkede hastalıkların yüzde 15’ten fazlasının, su ve hijyen şartları iyileştirilerek kalıcı biçimde önlenebileceğini kaydetti. Ülkeleri bu alanda yatırım yapmaya çağıran Prüss-Üstün, buna yatırılacak bir doların, tıbbî harcamalarda tasarruf ve iş verimliliğinde kazanç yoluyla 8 dolar olarak geri döneceğine işaret etti. Suyun gelişmiş ülkelerde yüzde 0,5 ve gelişmekte olan ülkelerde yüzde 8 arasında bir oranla, bütün dünyadaki ölümlerin yüzde 6,3’ünün sorumlusu olduğu belirtilen raporda, kirli su kullanımının çocuklarda ölümlerin dörtte birine yakınının sebebi olduğunun altı çizildi.

/ Cenevre

27.06.2008


‘AIDS küresel felâket’

ULUSLARARASI Kızılhaç ve Kızılay Örgütleri Federasyonu yıllık raporunda, AIDS’i ‘dünyanın karşı karşıya bulunduğu en uzun vadeli ve en karmaşık felâketlerden biri” diye tanımladı.

AIDS ile mücadele için milyarlarca dolarlık kaynak ayrılıyor olabilir. Ancak Kızılhaç raporunda, bu paranın büyük bölümünün doğru hedeflere yönlendirilmediği, uyuşturucu kullanan kişiler gibi en yüksek risk grubuna ulaşmadığı belirtiliyor. Kızılhaç’a göre ayrıca, AIDS ile mücadele faaliyetlerine, tabiî afet ya da savaş gibi durumlarda özel önem verilmeli. Zira örgüte göre bu tür durumlarda, ağırlık acil yardım çalışmalarına veriliyor ve AIDS hastalarının ihtiyaçları ikinci plana itiliyor. Raporda Kenya’daki uygulamalar olumlu bir örnek olarak veriliyor. Seçimleri takip eden şiddet olaylarında 300 bin kişinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı, ancak sağlık görevlilerinin çabuk davranarak mülteci kamplarındaki AIDS hastalarını belirlediği hatırlatılıyor. Bu hastaların bir kısmının tedavisine bu kamplarda devam edilirken, bir kısmı en yakın AIDS kliniklerine yönlendirilmiş. Uluslararası Kızılhaç Örgütü’ne göre AIDS ile mücadele uzun soluklu bir mücadele olduğu için, bu türden çok yönlü bir yaklaşımın bir an önce sağlanması gerekiyor.

/ Londra

27.06.2008


Yüksek tansiyona karşı aşı

YÜKSEK tansiyona karşı geliştirilen aşıyla klinik deneylerde başarı sağlandı.

Lancet Dergisinde yayınlanan habere göre, aşı doğrudan vücudun kan basıncını düzenleyen sisteme etki ediyor. Berlin Üniversitesi Kliniği Charite’den bilim adamlarının da bulunduğu araştırma ekibinin geliştirdiği aşıyla günlük tansiyon hapı kullanma zorunluluğunun kalkması hedefleniyor. Bilim adamları, çoğu hastanın düzenli alınması gereken bu hapları almayı unuttuğunu, bu yüzden sağlığını tehlikeye attığını ya da tedavinin etkisini azalttığını kaydediyor. Kan basıncının, damarların daralıp genişlemesiyle düzenlendiğini belirten bilim adamları, bu işlemde “Angiotensin II” isimli proteinin etkili olduğunu söyledi. Aşı uygulandıktan sonra vücudun Angiotensin II’ye karşı antikor geliştirdiğini belirten bilim adamları, böylece bu maddenin ve kan basıncını yükselten etkisinin bloke edildiğini söyledi. Bilim adamları, aşının uygulandıktan 14 hafta sonra damarlardaki basıncı düşürdüğünün ilk kez bu deneyle belirlendiğini bildirerek, piyasaya sürme aşamasına gelmeden önce aşının etkisinin teyit edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Ankara

/ Ankara

27.06.2008


Belirli oranda çay ya da kahve, felci önlüyor

İSVEÇ'İN başşehri Stockholm’de kurulu Karolinska Enstitüsü’nde yapılan araştırmada, belirli oranda çay kahve içmenin felç ihtimalini düşürdüğü ortaya çıktı.

Nobel Fizyoloji-Tıp Ödülü’nü veren, kökü 200 yıl önce ordu cerrahisine dayanan Karolinska Tıp Araştırma Kurumu, 14 yıla yakın geniş kapsamlı araştırmasında, sigara içen erkeklerde çay, kahve içmenin yararlı olduğunu ortaya koydu. 26 bin 556 Fin sigara tiryakisi üzerinde yapılan araştırma, günde iki bardak veya biraz üzerinde çay içmenin yüzde 21 oranında beyin içi ve zarı damarlarında pıhtılaşma-tıkanmanın, yani “enfarktüsün” yüzde 21 oranında azaldığını belirledi. Araştırma Dr. Susanna C. Larsson’un meslektaşları tarafından yapıldı ve “Stroke (Felç)” dergisinin Haziran sayısında yayınlandı. Araştırma kadınlar ve sigara içmeyenler üzerinde de denenerek geniş genellemeye gidilebilecek.

/ New York

27.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf
© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır