"Gerçekten" haber verir 03 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Aile

Spor yaptırmadan önce dikkat!

UZMANLARA göre erişkin yaşta kalp - damar hastalıklarından korunmak, çocukluktan itibaren bazı risk faktörlerinin önlenmesiyle mümkün oluyor.

Ama çocuklara spor yaptırmadan önce mutlaka bilinmesi gereken bazı konular var. VKV Amerikan Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Dr. Genco Yücel, özellikle yarışmalı sporlara hazırlanan ve ailevi risk faktörleri taşıyan çocukların sağlıklı şekilde spor aktivitelerine katılabilmeleri için bazı testlerden geçmesi gerektiğini belirtiyor. Yücel şunları söylüyor: Fiziksel olarak aktif kişilerin kalp-damar hastalıkları riski düşüktür. Bu nedenle çocukların çeşitli sportif aktivitelere haftada en az 3 kez, 30-60 dakikalık süreyi kapsayacak şekilde katılmaları gerekir. Ancak spor yapan çocuk ve gençlere, bazı şartlarda kardiyolojik değerlendirmeler yapılması gerekir. Bu şartlar; özellikle çocuğun egzersiz sırasında göğüs ağrısı, çarpıntı, baş dönmesi, bayılma gibi yakınmalarının olması ve ailede 50 yaşından önce ani olarak kaybedilen bir bireyin varlığıdır. Özellikle yarışmalı sporlara hazırlanan ve ailevi risk faktörleri taşıyan çocukların sağlıklı şekilde spor aktivitelerine katılabilmeleri için bazı testlerden geçmesi gerekir: EKG, Kardiyolojik Muayene, Efor Testi, Ekokardiyografik Tetkikler. Bu testler, çocukların sportif faaliyetlerinde güvenli bir başlangıç olacaktır.

YÜKSEK KOLESTROL

Çocuklarda yüksek kolestrol genellikle kalıtsaldır. Anne veya babanın kolesterol düzeyi 240 mg/dl’nin üzerinde ise veya ailede 55 yaşından önce kalp hastalığı teşhisi almış bir kişi varsa, iki yaşın üzerindeki çocuklarda kan-kolesterol düzeyinin tayini gerekir.

03.10.2008


Diş sağlığına 20-30 dolar harcıyoruz

TÜRKİYE'DE nüfusun yüzde 14’ü hayatı boyunca hiç diş doktoruna gitmezken, yılda kişi başı 0,7 kez olan doktora gitme sıklığı AB’de 5’e kadar çıkıyor.

Estetik Dişhekimliği Akademisi Derneği (EDAD) Başkanı Doç. Dr. Ata Anıl, Türkiye nüfusunun yüzde 12,5’inin, bir çalışmaya göre de yüzde 14’ünün hayatı boyunca hiç diş doktoruna gitmediğini belirterek, yüzde 40’ının yılda bir kez gittiğini, kişi başı doktora gitme sıklığının ise yılda 0,7 kez olduğunu, AB’de ise bu oranın 5’e kadar çıktığını, Türkiye’de bu oranın en az 2 olması gerektiğini savundu.

Türkiye’de 17 bin 500, Almanya’da ise 60 bin diş hekimi bulunduğunu ifade eden Anıl, bir diş hekimine düşen hasta sayısının Türkiye’de 3 bin 500 iken, Avrupa’da bu oranın bin 200’ler civarında bulunduğunu belirtti. Anıl, bu rakamın İspanya’da 2 bin 600, Yunanistan’da ise 900 olduğuna dikkati çekerek, kişi başına düşen diş hekimi sayısının Türkiye’de yeterli olmadığını, bin civarına gelinmesinin hedeflendiğini kaydetti. Anıl, ‘’Türkiye’de yılda aşağı yukarı 10 milyon dolgu, çekim ve kaplama gibi tedavi yapılıyor. Ancak 330 milyon tedavinin yapılması gerekiyor.

Türkiye’de diş hekimi sayısı az ama talep de az...’’ diye konuştu. ‘’Biz diş tedavisi parasını ABD’den daha fazla kendi cebimizden ödüyoruz’’ diyen Anıl, Türkiye’de diş tedavisine 1,5-2 milyar dolar harcandığının tahmin edildiğini, kişi başı diş harcamasının 20-30 dolar, Türk insanının hayatı boyunca dişe harcadığı miktarın ise 2 bin dolar olduğunu kaydetti.

03.10.2008


Anne sütü, anneler için de çok faydalı

BEBEKLER için faydaları her fırsatta dile getirilen anne sütünün, anneler için de büyük yararları olduğu belirtiliyor.

Özel Jimer Hastanesi doktorlarından Op. Dr. Gülin Okan, bebekteki gelişimi olumlu etkilediğini belirttiği anne sütünün, anne için de oldukça önemli olduğunu vurguladı. Anne sütünün bazı hastalıklardan ve enfeksiyonlardan korumaya yardımcı etkilerinin olduğunu belirten Op. Dr. Okan, şöyle konuştu: “İçerdiği koruyucu maddeler nedeniyle anne sütü alan bebeklerde kulak enfeksiyonu, alerjiler, kusma, ishal, bronşit, bronşiolit, menenjit daha az sıklıkta görülür. Anne sütünün içeriği bebeğin değişen ihtiyaçlarına göre değişim gösterir. Sütün sabah ve akşam içeriği farklıdır. Bebek prematüre doğmuşsa prematüre bebeğin ihtiyaçlarına göre farklılık gösterir. Bebek için sindirilmesi en kolay olan besindir. Bu nedenle bebekler daha sık beslenmek ister ve daha iyi kilo alırlar. Ayrıca karın ağrısı, gaz sancısı ve kabızlık daha az sıklıkta görülür. Anne sütü alan bebeklerde ‘ani beşik ölümü sendromu (SIDS)’ daha az sıklıkta görülür. Temas, sıcaklık ve yakınlık sağlayarak emzirme ile anne ve bebek arasında özel bir bağ oluşur. Bebeğin ruhsal gelişimi için faydalıdır. Emzirme çene ve dişeti gelişimi için de oldukça faydalıdır.” Anne sütünün bebekle birlikte anne için de faydalı olduğunu belirten Okan, “Annede bulunan süt, annenin kalori yakmasını sağlayarak doğum öncesi kilosuna dönmesine yardım eder. Yumurtalık ve göğüs kanseri riskini azaltır. Kemik yoğunluğunu arttırır. Adet kanamalarının başlamasını geciktirir. Doğum sonrası uterusun normal boyutlarına dönmesine yardım eder” dedi.

03.10.2008


Yanlış duyumlar sezaryene yönlendiriyor

GELİŞMİŞ ülkelerin çoğunda kadınlar daha sağlıklı ve düşük maliyetli olduğu gerekçesiyle normal doğuma yönelirken, Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde sezaryenle doğum yapan kadınların sayısında artış gözleniyor.

Bebeğin evlilik yıl dönümü, doğum günleri gibi özel günde dünyaya gelmesi ya da bebeklerinin burcunun dahi çiftlerin sezaryeni tercih etme sebepleri arasında yer alabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nagihan Güler, kadınların normal doğum yerine sezaryeni tercih etmelerinin sebepleri arasında önyargılar kadar ‘komik’ denebilecek şahsî tercihlerin bulunduğuna dikkati çekiyor. Bebeğin evlilik yıl dönümü, doğum günleri gibi özel günde dünyaya gelmesi ya da bebeklerinin burcunun dahi çiftlerin sezaryeni tercih etme sebepleri arasında yer alabildiğini anlatan Güler; “Yanlış ve eksik bilgiler anneyi, parasal kaygılar ve daha az zahmetli olması da doktoru sezaryene yöneltiyor. Tıbbî olarak herhangi bir gereklilik olmaması durumunda, normal doğumun hem anne, hem de bebek açısından daha rahat olduğunu bilmemiz gerekiyor. Doğumun nasıl yapılacağı kararının doktor ve aile tarafından ortak alınması gerekiyor. Gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara bakıldığında tıbbî gerekliliği olmayan sezaryen sayılarının çok azaldığını, sağlık sigortalarının da isteğe bağlı sezaryeni karşılamadığını görüyoruz.” dedi.

03.10.2008


Babet ayakkabılar da ayağa zararlı

UZMANLAR, özellikle son yıllarda moda olan ve rahat olduğu için sağlıklı olduğu düşünülen babet ayakkabıların en az yüksek topuklular kadar zararlı olduğu konusunda uyarıyorlar.

Konuya ilişkin açıklama yapan Anadolu Sağlık Merkezi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Semih Akı, son yılların modası olan babet ayakkabıların, ayağa binen yük dağılımında, en az yüksek topuklu ayakkabılar kadar olumsuzluklara sebep olduğuna işaret etti. Babet adı verilen alçak topuklu ayakkabılar, yüksek topukluların aksine ayağa binen yükü topuğa kaydırarak burada yüklenmeye sebep olduğunu, bu tür ayakkabılar ayağı yanlardan çok iyi kavrayamadığı için ayak ön yüzünde yer alan bağlarda aşırı yüklenmeye sebep olarak ayak ağrılarına yol açabileceğini söyleyen Akı, ayakkabı seçerken 5 cm’lik topuk yüksekliğinin ideal olarak kabul edildiğini aktardı.

03.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır