"Gerçekten" haber verir 07 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

BEKİR SITKI SEZGİN

Eylül ayı Ramazana denk gelince Ramazan yazılarına ağırlık vermiştik.

O yüzden de vefat yıl dönümünde yazamadık Bekir Beyi. Bir, 10 Eylül günü gerçek mekâna göç eden gönül ehli gerçek san'atkârdan bahsediyorum.

Adını konservatuardaki öğrencilerinden duymuştum ilk. Prensipli, imanlı, çalışkan ve iyi bir san'atkâr olarak anlatmışlardı. En yakın arkadaşlarından Cinuçen Bey’in yazılarını okumuştum hakkında. Daha bir saygı duymuş sevmiştim.

Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan müzik serisinde söylediği şarkılardan müzik tavrını, üslûbunu örnek almaya çalışmıştım. Saadeddin Kaynak’ın ‘Bir rüzgârdı gelir geçer sanmıştım’ isimli şarkısını ilk ondan dinlemiş, sonradan dinlediğim san'atçılardan aynı lezzeti alamamıştım. O da bir rüzgâr gibi geçti 12 yıl önce 10 Eylül günü. Peki kim mi Bekir Bey?

Bekir Sıtkı Bey, üç yaşında Kur’ân’ı hıfzetmeye başlayıp 5 yaşında hafız olmuş. Dinî mûsikinin bütün formlarında eserler meşk etmiş. 9 yaşında iken Mevlid’in Tevhid Bahrini okumuş.

Zakirbaşı İlhami, Hafız Ahmed, Hafız İsmail Efendi’den tevşih tavır üslûp öğrenmiştir.

Babası Hafız Hüseyin Efendi na’t, mevlid, ezan, ta’lim dersleri almasını sağlamış, konservatuara gitmesi için oğlunu teşvik etmiş.

1959 yılında İzmir Radyosuna girip 1. sınıf ses san'atçısı ünvanını almış. 1973’te İzmir Radyosu Klâsik Koro şefi olmuş, 1976 yılında İstanbul Devlet Klâsik Türk Mûsikisi Konservatuarında öğretim üyeliği, İstanbul Radyosu ses san'atçılığı, TRT Merkez Kurulu Üyeliği görevlerini yürüttü. 1971-1983 yılları arasında dünyanın pek çok ülkesinde konserler vermiştir.

Olağanüstü güzel bir ses ve hançereye (gırtlak) sahiptir. 100’e yakın ilâhî, beste, ağır semaî ve şarkıları vardır. 10 Eylül 1996’da Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.

Bekir Bey için ne dediler?

Cinuçen Tanrıkorur: Gerek klâsik formlarda, gerekse şarkı formunda çok asil ve zarif eserlerin bestekârı olan B. Sıtkı Sezgin, ses san'atkârlığının yanı sıra hocalık, yöneticilik ve yayıncılık gibi idealist hizmetleri de yürütmüş olmasına rağmen klâsik değerlere karşı uzun süreden beri çölleşmiş olan bir ülkede lâyık olduğu ölçüde değeri bilinmemiş veya bilinememiş, bu yüzden de 60 yıllık ömrünün büyük kısmını hüzün ve küskünlük içinde geçirmiş çok kıymetli bir san'atkârımızdı.

Yavuz Özütsün: Tartışılmaz bir şekilde Türk Mûsikisinin sayılı efsanelerinden bir tanesidir. Sıdkı Beyin icralarında gözümün önüne gelen şey, bizim bütün kültürümüzün meyveleridir. Yani nedir, bu bir Süleymaniye Camii’dir, enfes bir ebrudur, bu bir hattır, minyatürdür. Sanki Topkapı Sarayı’nın hazine dairesini geziyorsunuz.

Gönül Paçacı: Tarihimizin geçmiş büyük birimini bize nakledebilme noktasında olan icraların başında Bekir Sıdkı’yı saymamız lâzım. Bekir Sıdkı Sezgin bir anlamda bayraklaşmıştır.

Doğan Dikmen: Bekir Sıdkı Sezgin Hocamız son yüzyılın en büyük hanendelerindendir.

Selahaddin İçli: Benim Bekir Sıdkı Sezgin’de özellikle çok üstünde durmak istediğim nokta onu dinlerken o ses âlemindeki ahengi ve renk uyumunu hissedersiniz. Bunu müzikle uğraşan da, uğraşmayan da hisseder.

‘’Mûsikî Allah-u Teâlâ’nın yeryüzüne göndermiş olduğu büyük nimetlerden biridir. O nimeti de israf etmeden kötü yollardan uzak tutarak istimal etmek (kullanmak) lâzımdır.’’

Bekir Sıtkı Sezgin

ALİ OKTAY

07.10.2008


 

Kütahya’nın fotoğrafını çektiler

KÜTAHYA, Eskişehir, İzmir, Ankara ve Balıkesir’den yaklaşık 30 profesyonel ve amatör fotoğrafçı, Kütahya’daki tarihi cami, müze, ahşap ev ve sokakları görüntüledi.

İnternetteki bir fotoğraf sitesinde kurulan forum aracılığıyla buluşan grup, Sevgi Yolu olarak bilinen Cumhuriyet Caddesi’nden başladıkları program kapsamında Ulu Cami ve Dönenler Camisi ile Kossuth Müzesi’nde çalışma yaptı. Sultanbağı ve Okmeydanı mahallelerindeki tarihî evleri de görüntüleyen fotoğrafçılar, programı eski kilise çevresindeki tarihî mekânlarda tamamladı. Organizasyonu düzenleyen iş adamı Umut Eski, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşık 15 gün önce yine Kütahya’da Eskişehir ve Kütahya’dan fotoğrafçıların katılımıyla bir faaliyet düzenlediklerini söyledi. Bu etkinlikleri sürdürmeyi hedeflediklerini bildiren Eski, ‘’Fotoğrafçılıkla uğraşmak, kötü alışkanlıkları önleyip hangi meslek grubundan olursa olsun bireylerin san'atsal faaliyetlere katılımını arttırıyor. Biz de bu amaç doğrultusunda çalışmalar yapıyoruz. Katılan arkadaşlara teşekkür ederim’’ dedi.

/ Kütahya

07.10.2008


 

Müzik hastalıklara şifa

Türk Müziğini Araştırma ve Tanıtma Grubu’nun (TÜMATA) Kurucusu Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç, Türk müziği ile tedavi yönteminin bugün de bazı kliniklerde uygulandığını, araştırmaların Türk müziğinin ağır ağrılı hastalarda stres hormonunu yüzde 40 oranında düşürdüğünü ortaya koyduğunu bildirdi.

2008 UNESCO Kaşgarlı Mahmud Yılı faaliyetleri kapsamında İzmir’de konser veren TÜMATA’nın kurucusu Yrd. Doç. Dr. Güvenç, grubu, bilinen en eski Türk müziği örneklerini bugün de yaşar hale getirmek, repertuvar ve enstrüman zenginliğini araştırmak ve dünyaya tanıtmak amacıyla kurduğunu söyledi. Türk müziğinin insanı, ruhundaki olumlu ve iyimser duyguları açığa çıkararak tedavi etme etkisinin bilinen bir gerçek olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Güvenç, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Türk müziği, insan ilişkilerinde denge unsuru olur, insan ruhunda hoşgörü ve güzellikler oluşturur. Atalarımız bunu bildikleri için bin yıl önce şifahaneler kurmuşlar. Örneğin Farabi ve İbn-i Sina, hangi makamların hangi hastalıklara iyi geldiğinin, hangi müzik aletlerinin hangi duyguları açığa çıkardığının tasnifini bile yapmışlar. Söz gelimi, Rast makamının baş ağrısını dindirdiği, gözlere iyi geldiği ve felçli hastalarda iyileşmeler meydana getirdiği, Uşşak makamının spazm çözdüğü, insanı rahatlattığı, kalp ve ayak ağrılarına iyi geldiği, uyku sorununu giderdiği ve gülme hissi verdiği, Hüseyni makamının iç organlara, ayrıca endokrin (hormon) sistemine etkisi olduğu ve barış duygusu uyandırdığı, Hicaz’ın böbreklerde toksinleri süzme etkisi olduğu gibi daha da uzayan bir liste halinde tasnifler yapılmıştır.’’

Bu konuda çeşitli araştırma ve laboratuvar çalışmalarının bugün de yapıldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç, şunları kaydetti: ‘’2007 yılında Gazi Üniversitesi Algoloji (Ağrı) bölümü ile çalışmalar başlatıldı. Kanserli hastalar dahil, ağır ağrılı ve kronik hastalarda müziğin tedavi etkisi gözlendi. Hastalardan seans öncesi ve seans sonrası kan alınarak stres hormonlarına bakıldı. Sonuçta yüzde 40 oranında stres hormonunun azaldığı görüldü. Kanserli de dahil olmak üzere ağır hastalarda bile bu sonuç görüldü.”

Güvenç, Avusturya’da kurulan Etno Müzik Enstitisünden yetişen öğrencilerin, kliniklerdeki terapi seanslarında Türk Müziği ile tedavi geleneğini uyguladığını da vurguladı.

/ İzmir

07.10.2008


 

Şarkıların yok olmasını önledi

TÜRK mûsikisine 49 yıl emek veren Rahmi Kalaycıoğlu, Selahattin Pınar’dan Sadettin Kaynak’a, Yesari Asım Arsoy’dan Yıldırım Gürses’e, unutulmaz şarkılara imza atan 75 bestekârın, toplam bin 88 eserine sahip çıktı.

Türk müziğinin emektarlarından 82 yaşındaki Kalaycıoğlu, bu işe İstanbul Radyosu’nda çalışırken gönül vermeye başladığını söyledi.

Radyodayken, birçok Türk sanat müziği bestekârıyla tanıştığını, bu sırada şarkılarda ‘’nota sıkıntısı yaşandığını ve notaları kayda geçirip, basan fazla kişi olmadığını gördüğü’’ anlatan Kalaycıoğlu, ilk başta Irmak Çamlıtepe, Saadettin Kaynak, Sadi Hoşses, Zeki Müren, Yesari Asım Arsoy gibi önemli bestekârların notalarını sayı sayı bastığını ama işin içine daldıkça bırakmadığını ve 49 yılını bu işe adadığını söyledi. Yıllar içinde 75 bestekârın, toplam bin 88 şarkı notasını toplayan, böylece dinleyenlerin ruhunda iz bırakan namelerin zaman yenik düşüp yok olmasını engelleyen Kalaycıoğlu, bütün eserlerini 4 ciltlik bir külliyatta topladı. Kalaycıoğlu, eserinde notaların, bestekârların kendi el yazısı, önsözü ve imzasıyla basıldığını belirterek, şöyle devam etti: ‘’Gelecek yıl, İnşallah 50. yılımı dolduracağım. Bu iş, hem gelecek kuşaklar için, hem günümüz için, eserlerin aslına sadık olarak yayınlanmasını sağlamak içindi. Bugün Türkiye’de 50-60 arasında olan bir çok hocaların feyiz aldığı bir kaynak olarak kitabımız hizmet yaptı.’’

/ Ankara

07.10.2008


 

GAP turları yüz güldürdü

RAMAZAN Bayramı dolayısıyla uygulanan 9 günlük tatil, ‘’kültür ve inanç turizminin izinin sürüldüğü GAP turları’’nı arttırdı.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bayram süresince hava şartlarının iyi olması ve bölgede turizm sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin sağladığı cazip imkânlar, yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekti. Tur operatörleri, bayram süresince Gaziantep’ten başlayıp Birecik Barajı’nın yapımı sırasında bir kısmı sular altında kalan Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesi, Balıklıgöl, Atatürk Barajı, Adıyaman’daki Nemrut, Mardin ve Midyat’taki tarihî güzellikler ile Hasankeyf ve Diyarbakır’daki tarihî ve turistik mekânları kapsayan 3 ve 5 günlük gezilerle binlerce yerli ve yabancı turisti bölgeye taşıdı. Bayram süresince bölgedeki oteller, konuk evleri ve lokantalar, yaz döneminin ardından en yoğun günlerini yaşadı.

/ Şanlıurfa

07.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır