"Gerçekten" haber verir 10 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Aksaray Yunus Emre’yi anıyor

ÜNLÜ düşünür ve halk ozanı Yunus Emre, Aksaray ve Kırşehir valilikleri tarafından Aksaray’ın Ortaköy ilçesine bağlı Sarıkaraman beldesindeki Yunus Emre Anıt Mezarı’nda düzenlenen törenle anıldı.

Aksaray Valisi Sebati Buyuran, geçen sene düzenlenen faaliyetlerin yeterli olmadığını belirtti. Bu yıl Kırşehir Valiliği ile ortak bir anma programı gerçekleştirdiklerini ifade eden buyuran, sempozyum, faaliyetler ve çeşitli faaliyetlerden oluşan bir program düzenlediklerini kaydetti. Yunus Emre’nin dünyaca tanınan bir düşünür olduğunu dile getiren Buyuran, ‘’Yunus Emre, sadece bir günde değil, her zaman anılması ve anlatılması gereken bir zat. Özellikle dünyamızın içinde bulunduğu duruma baktığımızda, terörün, şiddetin, insanların birbirine karşı yürüttüğü vahşetin hergün yaşandığı bir ortamda Yunus’un düşüncesi ve felsefesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamak ve anlatmak gerekir’’ dedi.

Uzun bir süredir sempozyum hazırlıklarının devam ettiğini kaydeden Buyuran, Uluslararası 1. Yunus Emre Sempozyumu’nda, üniversiteler ve Kültür Merkezinin büyük katkıları olduğunu ifade etti. Yunus Emre’yi Anma Programı, tasavvuf mûsikisi ve sema programı ile devam etti. Tören sonunda Yunus Emre’nin Çilehanesi ve Taptuk Emre Türbesi ziyaret edildi. Yunus Emre’yi Anma Programı’na Kırşehir Valisi Lütfullah Bilgin, Aksaray Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Sağlam, Sarıkaraman Belediye Başkanı Yahya Gürsoy ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Yunus Emre’yi anma faaliyetleri ‘’1. Uluslararası Yunus Emre Sempozyumu’’ ile devam edecek. Sempozyumda Yunus Emre’nin hayatı, fikir ve düşünceleri bilimsel olarak kapsamlı şekilde ele alınacak ve sonuçları bilim dünyasının hizmetine sunulacak. Sempozyuma Türkiye’nin yanı sıra, Amerika, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Macaristan’dan bilim adamları katılacak.

10.10.2008


 

İtalyan eli Türk dolmasına değdi

Annesi İtalyan, babası Antakyalı ‘Antonio’ takma adlı Altuğ Abidoğlu, İtalyan tarzı beslenmeyle çıktığı 100 kilodan, zeytinyağlı yemeklerle 65 kiloya inince Türkiye’nin 7 bölgesine ait dolmaların satıldığı ‘’Mydolmam’’ isimli bir lokanta açtı.

Altuğ Abidoğlu, yaptığı açıklamada, iş yerinde, Türkiye’nin bir çok bölgesinde farklı sebzelerden yapılan dolmaları tanıtmak isteğini söyledi. Amacının geçmişten günümüze gelen ve unutulan yemek kültürünü yaşatmak olduğunu ifade eden Abidoğlu, bütün ürünleri yöresinden getirerek patlıcan, kabak, biber, kabak çiçeği, enginar ve lahana dolmaları yaptıklarını belirtti. Türkiye’de dolma çeşidinin çok fazla olduğunu ve şimdilik 12 çeşit dolma satışı yaptıklarını ifade eden Abidoğlu, şunları kaydetti: ‘’Ege bölgesinden kabak çiçeği, Doğu bölgesinden kuru ve nar ekşili dolmalar, Halep işi patlıcan dolması, Karadeniz bölgesinden kara lahana, İç Anadolu bölgesinden Tokat sarmasından aklınıza gelebilecek bulgurlu, pirinçli dolmalardan esinlendik. Sarma yaprağımız Tokat’tan, pirincimiz Edirne’den, nar ekşimiz Antakya’dan, baharatlarımız Gaziantep, patlıcan, kırmızı biber gibi kuru ürünlerimiz Kahramanmaraş’tan geliyor. Yani biz her ürünü bölgesinden alarak, birleştirerek, lezzetiyle satışa sunuyoruz.’’

Lokantayı açmasındaki en büyük etkenin İtalyan annesinin yemekleri olduğunu ifade eden Abidoğlu, 2 yıl işsiz kaldığını ve evde annesinin yemeklerini yiyerek 100 kiloya çıktığını belirtti. Abidoğlu, ‘’Sağlıklı beslenme anlamında doğru tercihin zeytinyağlı yemekler olduğuna karar verdim. Bu işe başlarken ve iş yerini kiralarken cebimde 5 milyonum vardı. Kredi çekerek ve bu tatları Türkiye geneline yaymak amacıyla lokantayı açtım. Çeşit olarak bu ürün yelpazesi bana yetiyor ancak ileride müşterilerden gelen talepler doğrultusunda değişikler olabilir’’ diye konuştu. Zeytinyağlısı 4.90 YTL, etli çeşidi 6.90 YTL’ye satılan dolmalar şimdiden büyük ilgi görüyor.

10.10.2008


 

Selçuklu şehir dokusu korunmalı ve yaşatılmalı

KONYA'NIN merkez Selçuklu Belediyesince Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayesinde düzenlenen Anadolu Selçuklu Şehirleri ve Uygarlığı Sempozyumu’nun sonuç bildirgesi yayımlandı.

Selçuklu Belediyesince 7-8 Ekim 2008’de Konya’da düzenlenen ve Tarihî Kentler Birliği, Türkiye Belediyeler Birliği, Konya Valiliği, Konya Büyükşehir Belediyesi ve Selçuk Üniversitesince desteklenen sempozyumun sonuç bildirgesinde, Anadolu’da Selçuklu döneminde kurulan şehirlerin bugün 49 il ve 110 ilçe merkezini kapsadığını belirtildi. Anadolu Selçuklu şehirlerinin ve anıtlarının korunması, Selçuklu döneminin ekonomik, sosyal, kültürel, bilim ve sanat dünyasının öğrenilmesine yönelik bu ilk sempozyumun başarıyla tamamlandığı bildirildi. Selçuklu Belediyesince yayınlanan Anadolu Selçuklu Eserleri Fotoğraf Albümü’nün başarıyla hazırlandığı, bu alanda yılların açığının kapatıldığı, benzer bir fotoğraf albümünün Büyük Selçuklu coğrafyasındaki yapılar için de hazırlanması gerektiği kaydedildi. Selçuklu şehirlerinin mahalli yöneticilerinin çalışmalarına katkıda bulunulması için sempozyumların her yıl bir başka şehirde belli bir konu başlığı altında düzenlenmesi ve Tarihî Kentler Birliğince bu şehirlere ‘’Yılın Selçuklu Kültür Şehri’’ unvanı verilmesi, sempozyumun ikincisinin Kayseri Büyükşehir Belediyesince düzenlenmesi önerildi. Şehirlerdeki Selçuklu ve Osmanlı kent dokularının korunması, kaleler, surlar, kent meydanları, çarşılar, pazarlar, sokaklar, evler, anıtsal yapıların özenle korunup yaşatılması, Selçuklu kent tarihinin yazılması gerektiği ifade edilen bildirgede, bu konudaki bilimsel çalışmaların ilgili kurum ve kuruluşlarca desteklenmesi istendi. Selçuklu dönemiyle ilgili tüm yüksek lisans, doktora çalışmalarına ve diğer faaliyetlere burs desteği sağlanması gerektiği belirtilen bildirgede, şunlar kaydedildi: ‘’Ortaöğretimde Selçuklu tarihi ve sanatına önem verilmesi, sanat tarihî derslerinin zorunlu hale getirilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı nezdinde girişimde bulunulmalıdır. Selçuklu dönemi ve diğer tarihî yapıların restorasyonlarında yürürlükteki ihale yasası doğrultusunda yapılan onarımların yol açtığı sorunlar gerekli iyileştirmelerle birlikte uzman restoratör ve ustaların çalıştırılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyon okulu kurulmalıdır.’’

10.10.2008


 

İstanbul’da, Balkan Sempozyumu

İHH İnsanî Yardım Vakfınca düzenlenecek ‘’Balkan Sempozyumu’’, 9 Balkan ülkesinin başmüftülerini İstanbul’da bir araya getirecek.

İHH’dan yapılan yazılı açıklamaya göre, İstanbul Cevahir Otel’de 18-19 Ekim 2008’de düzenlenecek sempozyuma, Diyanet İşleri Başkanlığı da destek veriyor. Sempozyuma; Bosna-Hersek, Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ, Hırvatistan ve Batı Trakya (Gümülcine) başmüftüleri katılacak. Sempozyum, nüfusu 80 milyon olan ve 12 milyon Müslüman’ın yaşadığı Balkan coğrafyasında, savaş ve istikrarsızlıklar yüzünden bugüne kadar ortak bir platformda buluşamayan Balkan ülkelerindeki Müslümanların durumları ekonomik, sosyal, siyasal, dinî ve kültürel olmak üzere her açıdan ele alınacak. Yakın tarihe şahitlik eden din adamı, akademisyen ve aktivistler, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Balkanlar’da yaşanan sancılı süreci, Balkan Müslümanlarının son yarım asırda maruz kaldıkları göçleri, asimilasyon uygulamalarını, yasakları ve bütün bu süreçlerden sonra bugün gelinen nokta hakkında tebliğlerini sunacaklar.

10.10.2008


 

Bektaşi şairin Ehl-i Beyt sevgisi

TEMRİN dergisinin Ekim sayısında yer alan Fatih Kutlu’nun imzasını taşıyan yazıda Bektaşi şairi Hilmi Dede’ye ait Ehl-i Beyt sevgisini işleyen bir şiir yer alıyor.

Derginin gün yüzüne çıkardığı şiirde Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilişini iç yakıcı bir üslûpla anlatılıyor.

Fatih Kutlu imzasıyla Temrin dergisinde yayınlanan yazıda şu ifadelere yer veriliyor: “Dedemin elinde, kendisi bir yaşındayken 1926 yılında vefat eden; tarihe, edebiyata, el sanatlarına düşkün amcası Hacı Ali Efendi’nin kendi hüsnü hattıyla oluşan bir mecmua bulunmakta. Bu mecmuayı Maraş Ziraat Kâtipliğinden emekli olduktan sonra bir uğraş olsun diye oluşturmuş Hacı Ali Efendi. Yaşadığı dönemde de hüsnü hattı dillere destanmış. Bu mecmua dedemin başucu kitabı... Orada Ziya Efendi’den Terkibi bentler, Leyla Hanım’dan şiirler, Fuzuli’den beyitler yine Maraşlı Bektaşi şairlerden Nadir Baba, Hamamcızade Hacı Hafız Efendi’den ve benim daha ismine muttali olamadığım şairlerden şiirler mevcut... İşte bu yaz ziyaretine vardığımda dedem, başucu kitabı olan mecmuayı açtı ve benim bir talebim olmadan Hilmi Dede’ye ait Kerbelâ şiirini okumaya başladı.”

Temrin Dergisi yayın yönetmeni Uğur Uzunok ise bu konuda şunları söyledi: “Temrin dergisi, Bektaşi şairlerinden olan Hilmi Dede’ye ait bu mersiyeyi yayımlamakla halk edebiyatımıza önemli bir katkıda bulunmuş oldu. Bu şiir, Hazreti Hüseyin’in şehit edilişine yakılan bir ağıt, bir mersiyedir. Hacı Bektaş Veli’ye ait Fatiha tefsiri, nasıl ki Bektaşiliğin aslının ehl-i sünnet çizgisinde olduğunu, sonradan saptırılmaya çalışıldığı gösteriyorsa, bu şiir de bunu teyit eden diğer bir araştırmadır. Şiirde yer alan;

Kangı bir ümmet urur Zade-i Peygamberini

Düşünün vaad olunan ruz-i ceza mahşerini

gibi beyitler ile

Döktüler ehl-i sema diden-i ekşit terini

Şaşurup huri melek taat-i tesbihlerini

beyitleri son derece dokunaklıdır ve Ehl-i Beyt sevgisini anlatan harika söyleyişlerdir.”

Şiirin ortaya çıkarılmasına Şeref Yılmaz’ın vesile olduğunu söyleyen Uğur Uzunok, “Temrin dergisi olarak biz, önümüzdeki sayılarla da edebiyat dünyasına katkı çabasında olacağız” dedi.

10.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır