GEÇTİĞİMİZ hafta Denizli’deydik. Sıra dışı bir okuma programı için.
Beraberimizde liseli ve üniversiteli bahtiyar arkadaşlardan iki gurup vardı ve Halil İbrahim Beyle birlikte sömestr tatilinde dinlenmemizi okuma ile taçlandırmak için İzmir’den kalkıp Denizli’ye geldik. Denizli sıcak bir memleketti. Henüz kar yağmamıştı. İtiraf edelim ki, Denizli’ye girer girmez bir manevî atmosfer içimizi sardı. Sanki Hafız Ali ve Hasan Feyzi Ağabeylerin ruhaniyatları Risâle-i Nur okumaya gelen gençlere hoşamedi ettiler. Nitekim okuma açısından bereketli ve feyizli bir program yaşadık. Program boyunca öğrenci arkadaşlar iştiyakla sayfalarca okudular, okudular, okudular. Program dışı dinlenme saatlerinde bile okumalar devam etti. Altı günde bin sayfayı geçenler oldu.
Programımız, Nur Talebelerinin mahşerdeki bayraktarı Hafız Ali ve Hasan Feyzi Ağabeylerin kabirlerini Yasin ve Fatiha Sûrelerini okuyarak ziyaretlerimizle sıra dışı bir mânâ ve muhteviyat kazandı. Bilindiği gibi, Bediüzzaman Hazretlerinin “Benim bedelime şehit oldu” dediği kahraman talebelerinden Hafız Ali Ergün ve Hasan Feyzi Yüreğil, her ikisi de Denizli’de medfun bulunmaktadır.
Merhum Hafız Ali, 1943 yılında Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleri ile birlikte Denizli hapsine sevk edilmişti. Denizli hapsinde Bediüzzaman Hazretleri, gizli düşmanları tarafından öldürücü zehirle zehirleniyor. Tam bu sırada, aniden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Hafız Ali, orada 17 Mart 1944 tarihinde vefat ediyor. Bunun üzerine çok üzülen Bediüzzaman Hazretleri, “Hafız Ali benim bedelime berzah âlemine seyahat eyledi” diyor.
“Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem. Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak” diyen ve gerçekten de tıpkı Hafız Ali gibi Üstadının bedeline şehit olmayı isteyen ve şehit olarak Bediüzzaman Hazretlerinin “Benim bedelime şehit oldu” dediği diğer kahraman talebesi Hasan Feyzi Yüreğil de, Denizli’de 13 Kasım 1946 yılında vefat ediyor. Bediüzzaman Hazretleri bu kahraman talebesinden de şöyle bahsediyor: “Merhum Hasan Feyzi kardeşimiz, aynen şehit merhum Hafız Ali misillü bir mektubunda dediği gibi, ‘Dahi nezrim bu ki, canım sana kurban olacak’ dediğini tasdiken Üstadına bedel, şehit kardeşi büyük Hafız Ali’nin yanına gitmiş. Bu zat-ı zülcenaheyn, ehl-i kalp ve gayet yüksek bir ehl-i ilim ve hakikat, otuz sene muallimlik perdesi altında imana hizmet etmiş ve on seneden beri Risâle-i Nur’u elde edip gizli perde altında çalışmış.”
Programımız boyunca, horozları ile tanınan Denizli’nin zengin tarihî ve kültürel mirasını gezip görme imkânı bulduk. Pamukkale’nin beyaz ve Karahayıt’ın kırmızı travertenleri ve Pamukkale üzerinde kurulan iki bin yıllık antik kent Hierapolis, kilise kalıntılarıyla, hamam ve yirmi bin kişilik antik tiyatro eserleriyle görülmeye değer yerlerdi. Beş kilometre ara ile 60 derece sıcaklıkta çıkan termal suyun, içinde yer alan maden oksitler dolayısıyla Karahayıt’ta kırmızı renkte, Pamukkale’de beyaz renkte traverten oluşturmasını ibret verici bir kudret mucizesi olarak gördük ve izledik.
Tarihin ve kültürel mirasın iç içe gülümsediği Denizli şehrinde çok güzel bir hizmet merkezi inşa edilmiş. Toplantı ve okuma odalarının ayrı ayrı plânlandığı hizmet binası okuma programları düzenlemeye çok elverişli bir mimaride yapılmış. Hizmeti ve emeği geçenlerden Allah razı olsun. Denizli, hatıralarımızda tatlı izler bıraktı.
Program sonunda öğrenci arkadaşlarımıza İzmir’li ve Denizli’li ağabeylerin katkılarıyla çam sakızı çoban armağanı risâle ve kitap hediyelerimiz oldu. Katkı veren himmet sahiplerine de buradan teşekkürler ediyoruz.
Nice risâle okuma programlarında buluşmak dilek ve temennisiyle.
| 
52 yaşındaki Ayşe Kaplan, doğuştan sağır ve dilsiz.
