03 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Oğlumu, darbeye zemin hazırlamak için kullandılar

Ergenekon dâvâsı duruşmalarını izlemek için gelen, Danıştay saldırısı sanığı Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan, Danıştay saldırısıyla darbeye zemin hazırlanmak istendiğini söyledi. Baba Arslan, “Yapılmak istenen; işi dindarlara yıkmaktı. Böylece Hükümet’i darbe yoluyla devirmeye, buna zemin hazırlanmaya çalışıldı” dedi.

VERİLEN İLÂÇLAR BEYNİNDE HASAR MEYDANA GETİRMİŞ OLABİLİR

Oğlunun akıl sağlığına ilişkin mahkemenin verdiği raporu değerlendiren baba İdris Arslan, “Alparslan’ın akıl sağlığının yerinde olmadığıyla ilgili bir iddiâm olmadı” dedi. Ardından da bir şüphesini dile getirdi: “Ama, bir anormalliğin olduğunu, verilen kimyasal ilâçlar neticesinde beyninde bir hasarın meydana geldiği yönünde şüphelerim var.”

'Danıştay’a saldırı darbeye zemin hazırlanmak içindi'

Bİrİncİ ‘’Ergenekon’’ davasıyla birleştirilen Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılara ilişkin davanın tutuklu sanığı Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan, davaya müdahil olmak için dilekçe verdi. İdris Arslan tarafından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine verilen dilekçede, Alparslan Arslan’ın babası olarak 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay’a gerçekleştirilen saldırının öncesinde ve sonrasında tanık olduğu durumları, adalete yardımcı olmak amacıyla mahkemeye sunduğunu kaydetti. Danıştay saldırısı sanığı Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan, Danıştay saldırısıyla darbeye zemin hazırlanmak istendiğini söyledi. Baba Arslan, “Yapılmak istenen; işi dindarlara yıkmaktı. Böylece Hükümet’i darbe yoluyla devirmeye, buna zemin hazırlanmaya çalışıldı” dedi. İdris Arslan, hiçbir zaman oğlunun akıl sağlığının yerinde olmadığına dair bir düşüncesinin bulunmadığını belirtti. Oğlu Alparslan Arslan’ın Danıştay’a saldırı düzenlemesiyle ilgili birçok şeyin araştırılmadığını ifade eden Arslan, “Olay birçok yönleriyle araştırılmadı, incelenmedi. Hatta bunun için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi üyelerini Adalet Bakanlığı’na şikayet ettim. 11. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında soruşturma açıldı ama soruşturma sonucunda bir şey çıkmadı. Yani buna benzer araştırılmayan, sorgulanmayan birçok soru işareti var” ifadelerini kullandı.

03.10.2009


 

İŞSİZLİK SORUN OLMAYA DEVAM EDECEK

İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında konuşan Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick ümit vermedi. Zoellick, Türkiye’nin orta vadeli planında, 2010 yılında bir büyümenin öngörüldüğünü ancak işsizliğin sorun olmaya devam edeceğini belirterek, ‘’Türkiye’de KOBİ’lerin ve girişimciliğin geliştirilmesi gerekiyor’’ dedi.

2009 KAYIP YIL, 2010’DA DURUM BELİRSİZ

Zoellick, küresel krizde bir rahatlama olduğunu belirterek, “Ancak tam bir başarıdan söz edemeyiz’’ dedi. 2009’un kayıp yıl olduğunu, 2010 yılının da zor geçeceğini söyleyen Zoellick, Dünya Bankası ve IMF’nin kaynakları sınırlı olduğunu, bu sınırlı kaynakların arttırılması yönünde çalışların devam ettiğini bildirdi.

2010 zor bir yıl olacak

Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, küresel krizde bir rahatlama olduğunu belirterek, ‘’Ancak tam bir başarıdan söz edemeyiz’’ dedi. Robert Zoellick, IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları çerçevesinde, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında, küresel krizin hafiflemesine rağmen, bu yılın (2009) bütün ülkeler için zor bir yıl olmaya devam edeceğini söyledi. Zoellick, 2010 yılına ilişkin olarak ise krizde giderek artan ölçüde rahatlama görülmesine rağmen, gelecek yıl da bazı belirsizliklerin devam edeceğini belirterek, gelişmekte olan ülkelerin, ihracat, turizm gibi gelirlerinin bazı belirsizlikler taşıdığını vurguladı.

Küresel krizden çıkma yolunda G-20’de alınan kararların önemine dikkat çeken Zoellick, bu platformda alınan kararları uygulayacaklarını söyledi. Zoellick, bu çerçevede, Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın, yoksul ülkelere yardımda bulunacağını ifade etti. Küresel krizin, başta yoksul ülkeler ile az gelişmiş ve gelişmekte olan

ülke halklarını çok olumsuz etkilediğini kaydeden Zoellick, krizin en çok

etkilediği sağlık, eğitim, gıda ve buna benzer alanlarda daha çok harcama yardımı yapılması gerektiğini ifade etti.

Dünya Bankası Başkanı Zoellick, Türkiye’ye ilişkin değerlendirmesinde ise, şunları kaydetti: ‘’Orta vadeli planda 2010’da bir büyüme öngörülüyor ama işsizlik bir sorun olacaktır çünkü Türkiye’nin nüfusu gayet genç, bu da ekonomiyi dinamik kılıyor potansiyel olarak. Bu yüzden de Türkiye’ye yardımcı olmak için oluşturduğumuz destekler var. KOBİ’ler tabii önemli. Türkiye’de KOBİ’lerin ve girişimciliğin geliştirilmesi gerekiyor. Ama tabii, küresel olarak mevcut belirsizliklerin hepsi Türkiye için de geçerli olacaktır.’’ DÜNYA BANKASI VE IMF’NİN KAYNAKLARI SINIRLI Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, Dünya Bankası’nın küresel finansal krize güçlü sermaye yapıyla girdiğini, beraber Dünya Bankası ve IMF’nin kaynakları sınırlı olduğunu, bu sınırlı kaynakların artırılması yönünde çalışların devam ettiğini bildirdi. Dünya Bankası’nın düşük ve orta gelirli ülkeleri için farklı finansman yöntemlerinin olduğunu belirten Zoellick, Dünya Bankası’nın mevcut sermaye yapısına ek olarak ilave sermaye kaynakları meydana getirmeye çalıştığını kaydetti. 30 Haziran 2009 tarihinde sona eren mali yılda Dünya Bankası’nın 33 milyar dolar kredi sağladığını ifade eden Zoellick, kredi tutarını, içinde bulundukları mal yılda 40 milyar dolar ve üzerine çıkarmayı planladıklarını söyledi. Dünya Bankası’nın kaynaklarının artırılması ve çeşitlendirilmesi konularında Bankanın donor ülkelerle görüşmelerde bulunduğunu anlatan Zoellick, küresel finansal krizin bütün ülkeleri olumsuz yönde etkilemesi nedeniyle ülkeden ek kaynak istemenin mümkün olmadığını belirtti. Pittsburgh’da yapılan G-20 toplantısında IMF ve Dünya Bankası’nın kaynaklarının artırılması yönünde alınan kararları olumlu bulduğunu, bunun hayata geçirilmesinin önemi üzerinde duran Zoellick, tüm ülkelerin kaynaklarının artırılması konusunda zorluk yaşadığını bildirdi.

03.10.2009


 

Mahkemenin sorduğu JİTEM, maaş bordrosunda

DİyarbakIr’da görülen faili meçhul cinayetlerle ilgili davaya bakan mahkeme heyeti, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan sorulmasını istediği JİTEM ile ilgi maaş bordro orta çıktı.

Veli Küçük’ün “JİTEM diye bir birim yok” yönündeki açıklamasının ardından itirafçı Abdulkadir Aygan, JİTEM’den maaş aldığını gösteren bordroları kameralara göstermişti. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi, müdahil avukat Tahir Elçi’nin talebi üzerine, Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazılarak ‘JİTEM adlı bir birimin olup olmadığının, var ise hangi tarihte kurulduğunun, faaliyetine devam edip etmediğinin, iddianamede belirtilen kişilerin kuruluşa üye olup olmadıklarının’ sorulmasına karar verdi. Bu kararın ardından gözler Genelkurmay Başkanlığı’na çevrilirken İsveç’te yaşayan itirafçı Abdulkadir Aygan, bu konuda önemli bir belgeyi gün yüzüne çıkardı. Aygan, 90’lı yıllarda JİTEM adına çalıştığı ve bu kurumdan maaş aldığını gösteren bordroları basın mensupları ile paylaştı. Bu maaş pusulalarında Aygan’ın görev yerinin JİTEM olarak göründüğü ve bu kurumda sivil memur olarak çalıştığı yazıyor. JİTEM’e bir rol biçildiğini söyleyen Abdulkadir Aygan, kim başına getirilirse getirilsin benzer görevlerde bulunduğuna işaret ediyor.

03.10.2009


 

Mahkeme sordu, JİTEM bordrodan çıktı!

Diyarbakır’da görülen faili meçhul cinayetlerle ilgili dâvâya bakan mahkeme heyeti, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığından sorulmasını istediği JİTEM isimli birimin daha önce ortaya çıkan resmî evraklarda yer aldığı görülmüştü. Veli Küçük’ün “JİTEM diye bir birim yok” yönündeki açıklamasının ardından itirafçı Abdülkadir Aygan, JİTEM’den maaş aldığını gösteren bordroları kameralara göstererek cevap vermişti.

Mahkemenin sorduğu JİTEM, maaş bordrosunda

DİyarbakIr’da görülen faili meçhul cinayetlerle ilgili davaya bakan mahkeme heyeti, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı’ndan sorulmasını istediği JİTEM ile ilgi maaş bordro orta çıktı. Veli Küçük’ün “JİTEM diye bir birim yok” yönündeki açıklamasının ardından itirafçı Abdulkadir Aygan, JİTEM’den maaş aldığını gösteren bordroları kameralara göstermişti. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi, müdahil avukat Tahir Elçi’nin talebi üzerine, Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazılarak ‘JİTEM adlı bir birimin olup olmadığının, var ise hangi tarihte kurulduğunun, faaliyetine devam edip etmediğinin, iddianamede belirtilen kişilerin kuruluşa üye olup olmadıklarının’ sorulmasına karar verdi. Bu kararın ardından gözler Genelkurmay Başkanlığı’na çevrilirken İsveç’te yaşayan itirafçı Abdulkadir Aygan, bu konuda önemli bir belgeyi gün yüzüne çıkardı. Aygan, 90’lı yıllarda JİTEM adına çalıştığı ve bu kurumdan maaş aldığını gösteren bordroları basın mensupları ile paylaştı. Bu maaş pusulalarında Aygan’ın görev yerinin JİTEM olarak göründüğü ve bu kurumda sivil memur olarak çalıştığı yazıyor. JİTEM’e bir rol biçildiğini söyleyen Abdulkadir Aygan, kim başına getirilirse getirilsin benzer görevlerde bulunduğuna işaret ediyor.

03.10.2009


 

TSK tasvip etmiyor, üzüntü duyuyor

Genelkurmay basın bilgilendirme toplantısında, geçtiğimiz hafta içerisinde Bursaspor-Diyarbakırspor arasında yaşanan olayları Türk Silâhlı Kuvvetlerinin tasvip etmediği; Diyarbakır Lice’de bir kız çocuğunun havan patlaması sebebiyle ölmesini de ‘’Gencecik bir kişinin hayatını kaybetmesinden üzüntü duymaktayız’’ şeklinde açıklanarak bilgi verildi.

“TSK’nın yanlışları tasvip etmesi mümkün değildir”

Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler, TBMM’nin yeni yasama yılı açılış toplantısına Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve Kuvvet Komutanlarının katılmasına ilişkin soru üzerine, ‘’Bu katılıma özel anlamlar yüklenmesi ve bu doğrultuda değerlendirmeler yapılması doğru değildir’’ dedi.

Tümgeneral Güler, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı’ndaki haftalık basın bilgilendirme toplantısında gazetecilerin sorularını cevapladı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ hakkındaki suç duyurusuna ilişkin soru üzerine, Tümgeneral Güler, ‘’Kamuoyunun her şeyi en iyi şekilde değerlendirdiğine inanıyoruz’ cevabını verdi.

‘’Suç duyurusunda bulunanların tehdit edildiği’’ yönündeki iddiaların basından görüldüğünü ifade eden Tümgeneral Güler, ‘’Türk Silahlı Kuvvetlerinin, bu şekildeki davranışları tasvip etmesi kesinlikle söz konusu olamaz’’ dedi.

‘’Ayrıca, yeri gelmişken diğer bir konuya da değinmek istediğini’’ belirten Tümgeneral Güler, ‘’Bildiğiniz gibi spor dostluk ve kardeşliktir. Geçtiğimiz hafta içerisinde Bursa’da Bursaspor-Diyarbakırspor arasında yaşanan olayları da Türk Silahlı Kuvvetlerinin tasvip etmesi mümkün değildir’’ diye konuştu.

Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak da Diyarbakır ise Lice’de bir kız çocuğunun havan patlaması nedeniyle hayatını kaybettiği yönündeki haberlerin hatırlatılması, olayın doğru olup olmadığının sorulması üzerine, ‘’Gencecik bir kişinin hayatını kaybetmesinden üzüntü duymaktayız’’ karşılığını verdi. Olaya ilişkin olarak ilgili Cumhuriyet Savcısı tarafından gerekli soruşturmanın yapılmakta olduğunu bildiren Tuğgeneral Gürak, ‘’Olayla ilgili yapılan ilk incelemelerde, olay sırasında bölgede havan atışının yapılmadığı tespit edilmiştir’’ dedi.

Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu, ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sıfatı ve görevi ne olursa olsun suç işleyen personel hakkında hukukun gerektirdiği idari ve adli tüm işlemleri derhal yerine getirdiğinin kamuoyu tarafından örnekleriyle bilindiğini belirterek, ‘’Kişisel hataların kuruma mal edilmesi ve koruma görmesi mümkün değildir’’ dedi.

03.10.2009


 

Mahkemeler mevcut kanunları uygular

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, bazı DTP milletvekillerinin ifade vermek üzere zorla mahkemeye getirilmesi kararının ardından gündeme gelen bu konuyla ilgili yasal düzenleme yapılabileceği değerlendirmelerine ilişkin, ‘’Mahkemeler ve hakimler mevcut kanunları uygulamakla görevlidir.

Mahkemeler yeni yasal düzenleme olursa ona göre hareket ederler’’ dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Türk Dili Konuşan Ülke Liderleri Zirvesi’ne katılmak üzere Azerbaycan’ın Nahcivan Özerk Cumhuriyeti’ne hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda açıklamalarda bulunduktan sonra gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.

Gül, bazı DTP milletvekillerinin ifade vermek üzere zorla mahkemeye getirilmesi kararının ardından gündeme gelen bu konuyla ilgili yasal düzenleme yapılabileceği değerlendirmelerine ilişkin görüşünün sorulması üzerine, ‘’Mahkemeler ve hakimler mevcut kanunları uygulamakla görevlidir. Mahkemeler yeni asal düzenleme olursa ona göre hareket ederler’’ dedi.

Yeni yasama yılının açılışında yaptığı konuşmaya muhalefet liderlerinin tepkisini nasıl değerlendirdiğine ilişkin soruyu Gül, ‘’Herkesin değerlendirmesi kendisine ait’’ diye cevapladı. Cumhurbaşkanı Gül, bir soru üzerine TBMM Genel Kurulu’na hitap için salona girdiğinde CHP’li milletvekillerinin ayağa kalkmamasının kendi takdirleri olduğunu ifade etti.

Cumhurbaşranı Gül, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Bursa’da oynananacak Türkiye-Ermenistan milli maçına gelmek için sınır kapısının açılması şartı koştuğunun ifade edilmesi ve ‘’Sarkisyan’ı davet ettiniz mi, davetinizi kabul etti mi?’’ sorusunun yöneltilmesi üzerine şöyle konuştu:’’Ben Ermenistan’daki maça giderken koşulsuz gitmiştim. Zaten spor centilmenliktir. Spor centilmenliği teşvik eden bir faaliyet alanıdır. Ben Ermenistan’a bu çerçevede gittim. Ümit ederim ki Sayın Ermenistan Cumhurbaşkanı da aynı şekilde yaklaşır ve gelir. Tabii ki davet mektubu gönderdim. Gelirlerse en iyi şekilde ağırlarız.’’

03.10.2009


 

Erzurum valisi kendisinin merkeze alınmasını istedi

İÇİŞLERİ Bakanlığı, Erzurum Valisi Sami Bulut’un merkeze alınması için hazırlanan kararnameyi Başbakanlığa gönderdi.

Alınan bilgiye göre, Erzurum Valisi Bulut, hakkındaki iddia nedeniyle merkeze alınması ve soruşturma açılması için İçişleri Bakanlığına başvurdu. Bunun üzerine Bakanlık, Vali Bulut’un merkeze alınması amacıyla kararname hazırlayarak Başbakanlığa sundu. Kararnamenin imzaya açıldığı öğrenildi. Öte yandan, konuyu soruşturmak üzere İçişleri Bakanlığı müfettişi görevlendirildiği belirtildi. Erzurum Valisi Sami Bulut, bazı basın yayın organlarında hakkında çıkan haberlerle ilgili olarak, ‘’Şahsımla ilgili haberlerde yer alan konu, dedikodudan öteye gitmeyen, gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmayan çirkin bir iftiradır’’ dedi. Erzurum İl Genel Meclisi Başkanı Selcan Karagöl, Erzurum Valisi Sami Bulut ve kendisi hakkındaki iddialarla ilgili olarak, ‘’Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir iftirayla insanın hayatı karartılabilir mi’’ dedi. Karagöl, yaptığı açıklamada, Erzurum Valisi Sami Bulut ve kendisi ile ilgili olarak basında yer alan iddiaların gerçek dışı olduğunu söyledi.”’Ne diyeyim ben bir genç kızım. Yapanlara da Allahlarından bulsunlar diyorum’’ diyen Karagöl, son olarak, söz konusu iddiayla ilgili gereken hukuki mücadeleyi de başlatacağını sözlerine ekledi.

03.10.2009


 

Açılım Türkiye için bir şans

ESKİ Kültür Bakanlarından Fikri Sağlar, ‘’demokratik açılım’’ın Türkiye için bir şans olduğunu düşündüğünü söyledi.

Eşi Serap Sağlar’ın yönettiği ‘’Kaynanam Nasıl Kudurdu’’ adlı tiyatro oyununu izlemek için Van’da bulunan Fikri Sağlar, yaptığı açıklamada, ‘’demokratik açılım’’ın Türkiye için önemli olduğunu belirtti.

Sağlar şunları söyledi: ’’Demokratik açılımın içi ne olursa olsun, önemli olan böyle bir açılımın istenmesidir. Türkiye için gereklidir. Türklerle Kürtlerin kucaklaşması, doğusuyla batısının, kuzeyi ile güneyinin bir araya gelmesi, Türkiye vatandaşlarının birbirleriyle barış içerisinde yaşaması için fırsattır.

Türkiye’de Kürt sorunu var. Kürt sorunuyla birlikte asıl, Türkiye’nin demokrasi sorunu var. Demokrasi sorununun çözülmesinin birinci yolu demokrasiyi istemektir, benimsemektir. Ben, özelikle muhalefetin demokratik açılımla ilgili henüz ortada bir şey yokken Türkiye’yi germe, bölme, ayrıştırma, yabancılaştırma üzerine kurulu bir üslûpla konuşmalarını son derece yadırgıyorum. Hükümetin demokratik açılımının Türkiye için bir şans olduğunu düşünüyorum. Hükümetin de bu konuşmalara bakarak, demokratik açılım düşüncesinden fedakârlık göstererek geriye gitmesi, yön değiştirmesi, Türkiye için büyük bir felâket olacaktır.’’ Sağlar, ‘’muhalefete kulak asarak’’ bu açılımdan vazgeçilmesinin Hükümete de zarar vereceğini savundu.

03.10.2009


 

AKP'nin 3. Olağan kongresi toplanıyor

AKP 3. Olağan Kongresi bugün yapılacak. Türkiye’nin 39. partisi olarak, 14 Ağustos 2001’de siyasî hayattaki yerini alan ve 3 Kasım 2002 seçimleri ile 22 Temmuz 2007 seçimlerinde tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ASKİ Spor Salonu’nda gerçekleştirilecek kongresi saat 10.00’da başlayacak.

Kongrede, yoklama ve açılışın ardından divan oluşturulacak. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklâl Marşı’nın okunmasından sonra, isteğe bağlı olarak yurt dışından gelen konuklar konuşma yapacak. Kongreye, aralarında başbakanların bulunduğu 80 kadar yabancı konuğun katılması bekleniyor. AKP 3. Olağan Kongresi’nde daha sonra Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partililere seslenecek. Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının ardından Faaliyet Raporu ile Gelir-Gider ve Kesin Hesap Raporları okunarak bunların müzakeresi yapılacak. Gelecek dönem tahmini bütçesinin okunup, müzakere edilip, oylanmasının ardından Merkez Karar ve Yönetim Kurulunun (MKYK) ibrasının oylanması gerçekleştirilecek. Daha sonra Tüzük Değişikliği Komisyonu raporunun okunması, müzakeresi ve oylanması yapılacak. Kongrede, dilek ve temennilerin okunmasının ardından da seçimlere geçilecek. Başbakan Erdoğan’ın, kongreye tek genel başkan adayı olarak katılması bekleniyor.

03.10.2009


 

İtfaiye yangına gitti, 4 ceset buldu

BÜYÜKÇEKMECE’DE yangın ihbarı üzerine bir eve giden itfaiye ekipleri, 4 kişinin cesedini buldu.

Alınan bilgiye göre, Hadımköy’deki Hastane Mahallesi 217. Sokak’taki bir evde yangın ihbarı gelmesi üzerine olay yerine giden ekipler, yangını kısa sürede söndürdü. Yangının söndürülmesinin ardından eve giren itfaiye ekipleri, 4 kişinin cesediyle karşılaştı. Olay yerine güvenlik güçleri ve ambulans çağrılırken, başlatılan soruşturma sürüyor.

03.10.2009


 

Bir korucu şehit düştü

ŞIRNAK'IN Silopi ilçesi kırsal kesiminde çıkan çatışmada 1 korucu şehit oldu, 1 korucu da yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Görümlü beldesi Derikan mevkiinde, bir grup PKK’lı teröristle güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. Çatışmada korucu Sabahattin Özdel şehit oldu, Mesut Demirhan ise yaralandı. Bölgede operasyonlar sürüyor.

03.10.2009


 

TMSF, Olay Medya’yı satışa çıkardı

TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Olay Medya Ticari ve İktisadi Bütünlüğünü 14 Ekim’de satışa çıkaracak.

TMSF’den yapılan yazılı açıklamaya göre, Fon, Nergis Grubu şirketlerinden Olay Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş, Olay Basın ve Yayıncılık A.Ş’yi Çağlar Holding A.Ş’nin borçlarına karşılık olarak kapalı zarf ve açık artırma yöntemiyle satışa çıkardı. Muhammen bedeli 36 milyon 700 bin ABD Doları olarak belirlenen ticari ve iktisadi bütünlüğün ihalesi, 14 Ekim 2009 Çarşamba günü saat 11.00’de, TMSF Binası Konferans Salonunda düzenlenecek. Olay Medya Ticari ve İktisadi Bütünlüğü için 13 Ekim 2009 Salı gününe kadar teklif alınacak.

03.10.2009


 

Öğrencisinin cenaze namazını kıldıran müdüre inceleme

SAMSUN'DA yük treninin çarpması sonucu hayatını kaybeden lise öğrencisinin cenazesinde namaz kıldıran lise müdürü hakkında inceleme başlatıldığı bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, geçen salı günü hemzemin geçitte yük treninin çarpması sonucu Volkan Akyasan’ın (17) ölümü, Aybüke Şahin’in (17) de yaralanmasıyla sonuçlanan kazanın ardından, Namık Kemal Lisesi 12. sınıf öğrencisi Akyasan’ın cenazesinde yaşanan bir olay inceleme konusu oldu.Tekkeköy ilçesindeki cenaze töreninde öğrencisinin cenaze namazını kıldıran, aynı zamanda din dersi öğretmeni olan Namık Kemal Lisesi Müdürü Mustafa Kandemir hakkında inceleme başlatıldığı öğrenildi. İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri, İlkadım Kaymakamlığının talebi üzerine böyle bir incelemeye gerek duyulduğunu belirtti. Yetkililer, cenaze töreninin yapıldığı yerde din görevlisi bulunmasına rağmen, görevi olmadığı halde cenaze namazı kıldırması ve olayın mesai saati içinde gerçekleşmesi nedeniyle müdür inceleme başlatıldığın söyledi.

03.10.2009


 

Sınav sorularını sızdıranlar bulunsun

DEMOKRATİK Sol Parti (DSP) Genel Sekreteri ve Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi, polis meslek yüksekokulu sınavının iptal edilmesinin yeterli olmadığını belirterek, sınav sorularını kimin teslim ettiğinin, devlet makamlarınca ortaya çıkarılarak, hukuk çerçevesinde gereken ceza verilmesini istedi.

Erçelebi, 13 Eylülde yapılan Polis Meslek Yüksekokulu Sınavı’nın sorularının ‘’bazı dershaneler tarafından, özel olarak seçilen öğrencilere önceden sızdırıldığına’’ ilişkin iddialar üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cevaplaması istemiyle soru önergesi verdiğini hatırlatarak, sınavın ÖSYM tarafından iptal edilmesinden duyduğu memnuniyeti ifade etti. Erçelebi, sınavın iptal edilmesinde, ‘’verdiği soru önergesinin etkili olduğunu’’ savundu.

03.10.2009


 

CHP’li Köktürk, KEY ödemelerini sordu

CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Konut Edindirme Yardımı (KEY) ödemelerinin ne zaman sonuçlandırılacağını sordu.

Köktürk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cevaplaması istemiyle TBMM Başkanlığına sunduğu yazılı soru önergesinde, KEY ödemelerinin başlamasının üzerinden 15 ay geçmesine karşın ödemelerin hâlâ sonuçlandırılamadığını ifade etti. KEY ödemelerinin kesin olarak ne zaman sonuçlandırılacağını öğrenmek isteyen Köktürk, ‘’Tanınan sürenin üzerinden 3 ay geçmiştir. Bu durumda hak sahipleri aldatılmış olmamakta mıdır?’’ sorusunu yöneltti. Köktürk, hak sahiplerine gecikme zammı ödenip ödenemeyeceğini de sordu.

03.10.2009


 

Batmanlı çiftçiler, fıstık hasadına başladı

Batmanlı çiftçiler fıstık hasadına başladı. Fıstık, Batmanlı çiftçilerin de gözde ürünü olmayı başardı.

Gaziantep ve Siirt fıstığının yanında ileride Batman fıstığı isminin de duyulması gerektiğini dile getiren Batmanlı fıstık üreticisi Hakan Gönülaçar, 4 senedir, 1992 yılında tarlasına diktiği fıstıkların verimini aldıklarını belirtti. Fıstık ekiminin diğer zirai ürünlerden daha az maliyetli olduğunu söyleyen Gönülaçar, “Biz tarlamıza daha önce buğday, arpa, mercimek gibi ürünleri ekiyorduk. Mazotuna, gübresine, hasadına çok para harcıyorduk. İstenen seviyede de ürün elde edemiyorduk. 1992’de tarlamıza Gaziantep ve Siirt’ten getirdiğimiz fıstık fidanlarını diktik. Keşke çok daha önce dikseydik. Diğer zirai ürünlere göre hem daha ekonomik, hem de getirisi daha yüksek. Fıstık ağaçları bir sene iyi ürün verir. Bir sene de az ürün verir. Bu sene az ürün verdi” dedi. Batmanlı çiftçileri tarlalarına fıstık fidanları dikmeye çağıran Gönülaçar, fıstık üretiminin hem daha ucuz hem de daha karlı bir iş olduğunu söyledi.

03.10.2009


 

Antalya’da organ ticareti iddiasında, 9 kişi gözaltında

ANTALYA polisinin 6 ilde düzenlediği operasyonda, suç örgütü oluşturarak organ ticaretine aracılık yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan 9 zanlı adliyeye sevk edildi.

Antalya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından Antalya, İstanbul, Tekirdağ, Çanakkale, Afyonkarahisar ve Eskişehir’de düzenlenen operasyonla organ ticareti yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan M. G, H. Ö, M. Y, A. Ö, İ. G, A. Ö, H. İ. T, M. D. ve H. T, polisteki sorgularının tamamlanmasının ardından Antalya Adliyesine sevk edildi.

‘’Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’’ ile ‘’Doku ve organ ticareti yakmak’’ suçlamalarıyla adliyeye getirilen zanlıların ifadeleri, soruşturma savcısı Sabri Yılmaz tarafından alınmaya başlandı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Büro Amirliği ekiplerinin, son dört aydır Etik Kurulu onayı alınarak bir üniversite hastanesi ve özel bir hastanede yapılan bazı böbrek nakillerin, organ satışıyla gerçekleştiğini tesbit etmesi üzerine soruşturma başlatılmış ve 6 ilde 39 noktaya eş zamanlı operasyonlar gerçekleştirilmişti. Operasyonlar sonucu, suç örgütüne liderlik ettiği iddia edilen Antalya Halk Eğitim Merkezinin emekli müdürlerinden M. G. ile suç örgütünün üyesi olduğu öne sürülen 8 zanlı Antalya ve Afyonkarahisar’da yakalanmıştı. M. G’nin, zanlılar arasında yer alan H. İ. T’den bir süre önce böbrek satın alarak organ nakli olduğu, ilerleyen süreçte de organ bekleyen hastalar ile böbreğini satan kişileri diğer zanlılarla birlikte aracılık yaparak buluşturduğu iddia edilmişti. Organ ticareti yaptıkları iddiasıyla gözaltına alınan M. G’nin dışındaki diğer 8 zanlının ise böbreklerini sattıkları bildirilmişti.

03.10.2009


 

Hakkâri’de tabu yıkan kongre

Hakkâri Valisi Muammer Türker, ‘’Türkiye’nin geçtiği süreci dikkate aldığımızda kongrenin adı ‘Kürt Kadını’ olunca bunun bir ifade tarzı olarak çok iddialı olduğunu ifade etmemiz lâzım’’ dedi.

Vali Türker, Hakkâri Üniversitence düzenlenen ‘’Kürt Kadını Kongresi’’nin açılışında, henüz kuruluşunu bile tamamlamamış bir üniversitenin böyle iddialı bir konuda şehre katkı sunmasının takdire şayan olduğunu söyledi. Üniversitenin Hakkâri için büyük bir nimet olduğuna ve ilde yaşayan herkesin üniversiteden çok şey beklediğine dikkati çeken Türker, şöyle konuştu:

‘’Türkiye’nin geçtiği süreci dikkate aldığımızda kongrenin adı ‘Kürt Kadını’ olunca bunun bir ifade tarzı olarak çok iddialı olduğunu ifade etmemiz lâzım. 5-10 yıl öncesine kadar böyle bir kongrenin düzenlenmesinin Türkiye’nin hazmetme kapasitesi açısından ne kadar sıkıntılı olduğunu dikkatlerinize sunmak isterim. Bugün geldiğimiz noktada birçok tabu gerçekten yıkıldı. Türkiye bir toplumun çok kısa sürede yaşayabileceği dönüşümleri, fazlasıyla yaşadı. O yüzden yıkılmış olan her tabunun aslında memleketin sorun hanesinden düştüğünü, artık sorun olmaktan çıktığını ifade edersek, üniversitemizin bu cesaretini ve bu tabu yıkma iradesini takdirle karşılamamız lâzım.’’

Kongrede Kürt kadını tartışılırken gerek bölgedeki, gerekse ülkenin tamamındaki kadınlarla ilgili ciddî ip uçlarının da ortaya çıkacağını ifade eden Vali Türker, şunları kaydetti: ‘’Hakkâri’yi ele aldığımızda nüfus istatistiklerine göre, nüfusunun yüzde 50’si 19 yaş ve altı bireylerden oluşuyor. Daha dar çerçevede bakarsak nüfusun yüzde 40’ı 14 yaş altından oluşuyor. Bu, özellikle çocuğa bakma yükümlülüğünün daha çok kadının omuzlarında olduğu bir yapı demek. Burada kadına düşen rol, çocuklarını geleceğe hazırlama, eğitimleriyle, ihtiyaçlarıyla ilgilenme sorumluluğunun ne kadar büyük olduğunu ortaya koyuyor. Diğer taraftan ekonomik sıkıntılarla boğuşan bir kentte kadının daha çok kazan kaynatma sorumluluğunu taşıyan bir cins olarak ne kadar ağır bir yükle karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Bu yüzden bu kongre gerek bölge kadınına gerekse ülke kadınına yönelik ciddî katkı sunacak.’’

SORUNLARDAN,

İLLEGAL GÜÇLER

İSTİFADE ETTİ

Aynı coğrafyada yaşayan insanların kardeş ve aynı milletin parçası olduğunu vurgulayan Vali Türker, konuşmasına şöyle devam etti: ’’Biz toplum içi dinamiklerle çözebileceğimiz birçok konuyu sorun haline getirdik ve bunlardan da maalesef illegal güçler istifade etti. Madem burada etnik kökeni ne olursa olsun hepimiz aynı coğrafyanın unsurlarıyız, kardeşiz, aynı milletin parçalarıyız. Geleceğe dönük olarak da birlikte yaşama iradesini ortaya koyuyoruz, o halde bazı sorunları kendi içimizde çözmemiz lâzım. Başkalarının bunlara müdahale etmesine hiç gerek yok. Ayrıca toplumsal bazı meseleleri de güvenlik sorunu olarak algılamamıza gerek yok. Ümit ediyorum bundan sonra barış, kardeşlik ve diyalog içerisinde sorunlarını anlaşarak ve konuşarak çözmeye hazır kesimler olarak bir irade ortaya koyarız.’’

Hakkâri Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu ise Kürt kadını dendiği zaman cefakâr ve vefakâr bir karakterle karşılaşıldığını söyledi.

Kongrenin açılışının sonra gazetecilerin sorularını cevaplayan Hakkâri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Belenli, kongrede Kürtçe konuşmasının ‘’demokratik açılımla’’ ilgisi bulunmadığını, bölge insanına duyduğu sevgi ve saygıdan kaynaklandığını, insanlarla iletişim ve empati kurmaya çalıştığını ifade etti.

Kongrenin bundan sonra her yıl yapılacağına belirten Belenli, bunun gerek bilim gerekse Hakkâri açısından büyük fayda sağlayacağını söyledi. Atatürk Kültür Merkezindeki kongre 5 Ekime kadar devam edecek.

03.10.2009


 

Mardin’de, Sabancı Müzesi açıldı

SAKIP Sabancı Mardin Kent Müzesi ve Dilek Sabancı Sanat Galerisi’nin açılışı düzenlenen törenle yapıldı.

Törende konuşan Devlet Bakanı Mehmet Aydın, ‘’İnanıcımız, dilimiz ne olursa olsun, bu kadar zengin birlikteliği bu boyutta başarmış, Mardin gibi bir şehri olan, İstanbul gibi birlikte yaşamanın tarihte en güzel örneğini veren bir ülkede bugün eğer birlikte yaşama zorluğu gibi bir şeyi telaffuz ediyorsak, ciddî anlamda başımızı avuçlarımızın arasına alıp düşünmemiz lâzım’’ dedi. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise, ‘’Bu topraklarda tarihin hangi döneminden bu yana ne varsa, dönem ayrımı, inanç, kültür, eğitim, dil, din ayrımı yapmaksızın hepsini kıskançlıkla sahipleniyoruz’’ dedi. Günay, Sabancı Ailesi’nin, doğdukları topraklardan edindikleri varlığın kökeninin farkında olan gerçek bir Anadolu ailesi olduğunu ve her vesileyle Anadolu’ya borçlarını fazlasıyla ödemeye çalıştığını söyledi. Mardin’in, sadece taş binalarıyla özgün bir mimarî içermediğini, aynı zamanda bir fotoğraf karesine 3 semavi dinin simgesini bir arada sığdırabilen müstesna yerleşim yerlerinden biri olduğunu ifade eden Günay, çaba gösterdikleri medeniyetler arası ittifak ve kültürler arası diyaloğun bu topraklarda yaşandığını, yeşerdiğini ve var olduğunu kaydetti. Bakan Günay, Mardin’i ülkenin kültür inanç turizminin önemli duraklarından biri haline getirmeye çalıştıklarını vurguladı.

03.10.2009


 

Egeli öğrenciler, münazaraya çağırıyor

DÜNYADA spor karşılaşmalarından sonra en yüksek katılımlı öğrenci faaliyeti kabul edilen münazarayı tanıtmak ve yaygınlaştırmak için kurulan Ege Üniversitesi (EÜ) Münazara Topluluğu, yeni öğretim dönemi faaliyetlerine başlıyor.

Topluluk, haftada iki defa yaptığı eğitim çalışmalarıyla, kadın haklarından enerji meselesine, Avrupa Birliği’nden hukuk felsefesine kadar birçok konu başlığında, üyelerinin bilgi birikimlerine katkıda bulunuyor. EÜ’ye yeni başlayan öğrencileri dâvet eden Topluluk Başkanı Tahsin Bilge Avcı, “Amacımız, kişinin kendine güvenini arttırmak, analitik düşündürebilmek, topluluk önünde kendini rahatça ifade edebilmesini sağlamak, insanları etrafında toplayıp liderlik edebilecek seviyede bir konuşma tarzını öğretmektir. Bu özelliklerin günümüzde iş hayatında en çok aranan vasıflar arasında olduğunu düşünürsek, bu eğitimin önemini daha iyi kavrarız. Katılımcılarına iş başvurularında kullanabilecekleri belge de veriyoruz” dedi. Avcı, birçok faaliyetlerinin yanında, en az 150 misafirin ağırlandığı Ege Münazara Turnuvası’nın Türkiye’de ciddi bir itibar kazandığını vurguladı. Münazara yarışmalarını yakından takip ettiklerini kaydeden Avcı, “Türkiye’nin saygın üniversitelerinin de aralarında bulunduğu, farklı illerde düzenlenen ve büyük bütçeli 10’dan fazla turnuvaya aktif olarak katılıyoruz. Buralarda yönetim, eğitmen ve yarışmacı kadrolarında ciddi başarılara imza atıyoruz” şeklinde konuştu.

03.10.2009


 

RAHMET, GÖLLERİ VE NEHİRLERİ KENDİNE GETİRDİ

Ülke genelinde 2007 ve 2008 yıllarında yaşanan kuraklık dolayısıyla büyük düşüşlerin yaşandığı göl, gölet ve barajlardaki su seviyeleri ile nehirlerin debilerinde, bu yılki yağışların etkisiyle büyük oranda artış görüldü.

Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi haricindeki bölgelerinde geçen yıl yaşanan sıkıntılar, yağışlarla birlikte büyük oranda ortadan kalktı. Nitekim, İzmir’deki barajlar ve göletler, son bir yılda bölgeye düşen yağışlarla geçen yıla oranla ciddî doluluk oranlarına ulaştı. DSİ II. Bölge Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre, Demirköprü Baraj gölünde geçen yıl 160 milyon metre küp olan su miktarı, bir yıl içinde 471 milyon metre küpe yükseldi. Geçen yıl kuraklık dolayısıyla Gölmarmara gölünde su seviyesi minimuma ulaştı. Bu yıl Demirköprü Barajı ve Kumçay ile takviye edilen gölde, 1 milyon 200 bin dekarlık tarım alanının sulanması için su bırakılmasına rağmen, şu an yüzde 50 doluluk oranı var. Geçtiğimiz yıl kuruma tehlikesiyle karşılaşan Uluabat ve İznik Gölü’nde su seviyesinin mevsim normallerinde olduğu, Manyas Gölü’nde ise fazla suyun tahliye edildiği bildirildi.

ISPARTA’DA, GÖLLER CANLANDI

Devlet Su İşleri Isparta 18. Bölge Müdürü Recep Özbal, bu yılki yağışların etkisiyle göllerdeki su seviyesinin sevindirici boyutta olduğunu, önceki yıllarda kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalan göllerin dahi bu yıl canlandığını ifade ederek, ‘’2007-2008 yıllarında doluluk oranında sıkıntı çeken göllerimiz, bu yıl canlanmaya başladı’’ diye konuştu. DSİ 18. Bölge Müdürlüğü olarak Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Gölcük, Kovada, Afyonkarahisar’da Eber ve Karamık göllerinden sorumlu olduklarını belirten Özbal, Burdur ve Gölcük gölleri hariç, diğer bütün göllerde su seviyesinin geçen yıllara göre ciddî bir artış gösterdiğini söyledi.

DENİZLİ BARAJLARI, 2010

SONUNA KADAR YETECEK

Devlet Su İşleri 21. Bölge Müdürü Halil İbrahim İndap, Denizli’de geçen yıl kuraklık sebebiyle doluluk oranı yüzde sıfır olan baraj ve göllerin bu yıl aynı sorunla karşılaşmadığını ve 2010 yılına yetecek kadar su bulunduğunu söyledi. Cumhuriyet tarihinin en önemli projelerinden GAP kapsamında inşa edilen ve gövde dolgu hacmi büyüklüğü bakımından Türkiye’nin en büyük, dünyada inşa edilmiş barajlar arasında ise 6. sırada yer alan Atatürk Barajı, kuraklığın etkisini bu yıl hissetmeye başladı. Atatürk Barajı’nda yüzde 14 civarında olan aktif doluluk oranı, kış aylarında bölgeye yeterli yağışın düşmesine rağmen, geçen yıl ortaya çıkan aşırı su tüketimi ve hidroelektrik enerjisinin üretimi için harcanan suyun miktarı sebebiyle yüzde 10’a kadar geriledi. Geçen yılın Eylül ayında 39,2 milyar metre küp olarak ölçülen su hacmi ise bu yıl aynı dönem itibariyle 38,7 milyar metre küpe düştü. Aynı dönemde 528,38 metre olan su kodu ise 527,28 metre olarak tesbit edildi. Öte yandan, Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da 2007 ve 2008 yıllarında yaşanan kuraklığın olumsuz etkileri, yağışların mevsim normallerinde ve üzerinde seyretmesi sonucunda büyük oranda ortadan kalktı.

03.10.2009


 

Yazar Şûle Yüksel Şenler: Hidayete ulaştıran Allah'tır

KÂĞITHANE kültür merkezinde Mehmet Efendi Camii Derneği kadın kolları tarafından düzenlenen “Geçmişten Günümüze Öncü Kadınlar” konulu konferansa birlikte konuşmacı olarak katılan yazar Şule Yüksel Şenler ve gazeteci-yazar Sibel Eraslan, geçmişte yaşanılan zorluklara ve verilen mücadelelere dikkati çektiler.

Günümüzün sıkıntısının toplumdaki farklı grup ve cemiyetteki insanların iman kardeşleri olduklarını unutarak birbirlerine çok farklı baktıklarını ve arkalarından iyi konuşmadıklarını söyleyen Şule Yüksel Şenler, “bu durumdan büyük üzüntü duyuyorum” dedi. Bu durumu popüler deyimiyle bizim mahalle, öteki mahalle ayrımına benzeten Sibel Eraslan, bunu keyfiyetin düşmesine bağlıyor. Hayatını mücadelesine adayan Şule Yüksel Şenler, “on kere hayat verilse yine her birini aynı şekilde belki de daha coşkun yaşardım” diyor ve ekliyor; “Biz sadece hayır, iyilik, dinin icaplarının yapılmasını ve haramlardan çekinilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Kalplere hidayet tohumlarını eken Rabbimizdir.”

Türkiye’yi üç buçuk kere dolaştığını ve en ücra yerlere bile gitmekten çekinmediğini söyleyen Şenler, “Paşabahçe’deki içki fabrikasına kadar gidip içki kokularının arasında gözyaşlarımı tutamayarak Allah’ı ve Resulünü (asm) anlattığım konferansı hâlâ unutamıyorum” dedi. Zaman zaman araya girip anlattığı kıssalarla salonda duygusal anların yaşanmasına neden olan Sibel Eraslan, karınca misali kuş misali bazen küçücük bir hareket bizim kimliğimizi belirler diyerek, “kaderi Allah nasip etti fakat Şule Yüksel sırtına yüklenen ülke ağırlığındaki yükü kaldırmaya irade göstererek safını belirledi” dedi. Ve ortaya koyduğumuz kişisel iradelerin önemine vurgu yaptı. Şule Yüksel Şenler, İslâm’dan haberi olmayan insanların ülkesinde bile başörtülü kızlarımız üniversiteye girebiliyorken Türkiye’de böyle bir yasağın olmasından büyük üzüntü duyduğunu belirtirken, haksızlıkların ortadan kalkması için “herkes üzerine düşen mesuliyetleri yerine getirerek yaşamalıdır” dedi.

İdealist Hanımlar Derneği

ŞULE Yüksel Şenler, 1974-75 yılında bir ihtiyaç olduğuna inandığı “İdealist Hanımlar Derneği”ni kurdu. Büyük çapta seminerlerin gerçekleştiği dernekte aynı zamanda tesettürlü kızlara dikiş, nakış ve dil kursları veriliyordu. Fakat 1980 darbesiyle bütün dernekler gibi İdealist Hanımlar Derneği de sonunu görmeden kapatıldı.

GÜLSEVİL KAHRİMAN

03.10.2009


 

Turizmde, iki basamak çıktık

TÜRKİYE Seyahat Acentaları Birliği Başkanı Başaran Ulusoy, ‘’Türkiye bütün dünyayı etkisi altına alan ekonomik krize rağmen, turizm liginde 2 sıra atladık’’ dedi.

Ulusoy, TÜRSAB olarak tanıtımlar ve toplantılar yaparak Türk turizmini Avrupa ve dünyada üst noktalara taşıma gayreti içinde olduklarını belirtti. Türkiye’nin dünya turizm liginde yarıştığı ülkelerden çok daha fazla avantaja sahip olduğunu ifade eden Ulusoy, Türkiye’nin en önemli avantajının insan sevgisi olduğunu vurguladı. Ulusoy, Türkiye’nin bütün dünyayı etkisi altına alan ekonomik krize rağmen, turizm liginde 2 sıra yükseldiğini söyledi. Buna karşın geçen yıllara göre turist girişinde ve turizm gelirinde az da olsa düşüş gözlendiğini ifade eden Ulusoy, şöyle devam etti: ‘’2009 yılında turist girişinde yüzde 1,5, turizm gelirinde de yüzde 7-8 oranında bir düşüş söz konusu. Gelirimiz geçen yıl 20-21 milyar dolar civarındayken, bu yıl yaklaşık 19 milyar dolar gelir bekliyoruz. Geçen yıl yaklaşık 26 milyon 300 bin turist ülkemizi ziyaret ederken, bu yıl 25 milyona kadar düşeceğiz. Ancak son dakika rezervasyonları, sportif faaliyetlerdeki gelişmeler ve kültür turlarıyla yıl sonuna kadar bu rakam artabilir.’’

03.10.2009


 

Şofbenli cenaze aracı krizden kurtardı

ADANA’NIN Kozan ilçesinde, 25 yıldır zirai alet imal eden firma, tarım sektöründeki sıkıntılar nedeniyle satışları azalınca başlattığı klimalı, şofbenli cenaze bekletme ve yıkama aracı imalatıyla sıkıntıdan kurtulmayı başardı.

Aynı anda iki cenazeyi bekletecek şekilde dizayn edilen araçta, cenazenin taşınması, uygun ortamda korunması, morg işlevi ve yıkamaya kadar bütün ihtiyaçları giderecek konforlu donanım yer alıyor. Araçta, LPG ve elektrikle çalışan iki ayrı şofbeni, hidroforu, atık ve temiz su deposu, duş sistemi bulunuyor. Çalışanların rahatlığı için klima, elektrik kesintisine karşı jeneratörün yer aldığı aracın tabanı alüminyum paslanmaz çelikten yapılıyor. Duvarlarında pvc lambiri ve ısı izolasyon kaplaması bulunan aracın, teneşir ve lavabosu ise dökme mermerden. Kozan Küçük Sanayi Sitesi’ndeki imalatçı firmanın sahibi Mehmet Topal, 25 yıldır zirai alet ve römork imalatı yaptıklarını ancak, tarımda yaşanan sıkıntının satışlarına da yansıması dolayısıyla girdileri arayışta cenaze aracı üretmeye karar verdiklerini bildirdi. Topal, modeline göre 10-13 bin TL arasında değişen fiyatlarda, siparişle üretim yaptıklarını, en büyük müşterilerini ise belediyelerin oluşturduğunu söyledi.

03.10.2009


 

Kamyon kazaları tarihe karışıyor!

2008 yılında trafik kazalarının başlıca sebeplerinden olan uykusuzluk ve dikkatsizliğe karşı tedbir alan güvenlik sistemlerini tanıtmasından bu yana Volvo Kamyon, sürücünün kaza yapmasını önlemeye yardımcı olacak aktif güvenlik konusunda liderliğini sürdürüyor.

Avrupa Otomobil Üreticileri Derneği’nden gelen son rapora göre, her yıl Avrupa genelinde 40.000 kişi trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Ancak son 30 yılda trafik yoğunluğunun üçe katlanmasına rağmen, aynı süre içinde Avrupa’da trafik kazalarında can kaybı sayısının teknolojik gelişmelere bağlı olarak yarı yarıya azaldığı kaydediliyor. Volvo Kamyon Trafik ve Ürün Güvenliği Direktörü Carl Johan Almqvist; “Aktif ve pasif güvenlik sistemlerini aynı anda uyguladığımızda, hiç şüphe yok ki sektördeki en güvenli araç Volvo. Son yıllarda güvenlik konusunda teknolojik olarak çok ciddî atılımlarda bulunduk. Uzun vadede kamyon kazalarını sıfıra indirmek konusundaki hedefimiz devam ediyor” dedi.

03.10.2009


 

10 parmakla çalışıyorlar!

DAKTİLO ile tarih olduğu sanılan on parmak yazım tekniği, halen adliye, hastane gibi işyerlerinde aylık bin TL civarı gelir getiren iş imkanı sağlıyor.

Bir zamanların iş bulabilmek için olmazsa olmazlarından on parmak yazım tekniğinin önemini yitirdiği düşünülürken, bu yeteneğe sahip olanlar halen aranan personeller arasındaki yerini koruyor. Daktilo ile başlanan on parmak yazım tekniği serüveni, teknolojiye ayak uydurarak bilgisayar klavyesinde yolculuğuna devam ediyor. Klavyede on parmak yazabilenler adliye, hastane gibi kurumlarda iş imkânı bulabilirken, bu ayrıcalık klavye kurslarına ilgiyi her geçen gün artırıyor. Özel bir eğitim kurumunun müdür yardımcısı ve on parmak klavye hocası Nilüfer Sivri, yaptığı açıklamada, on parmak yazım tekniğinin bir ayrıcalık olduğunu, özgeçmişinde bu yeteneği bulunanların istihdam şanslarının arttığına dikkati çekti.

03.10.2009


 

İstanbul’a ‘martı’ konacak

Mimar Hakan Kıran’ın İstanbul’un en bilinen iskelelerinden Kabataş İskelesi için martı konseptinde hazırladığı tasarım Dubai’de önemli bir mimarî faaliyette görücüye çıktı.

Mimar Hakan Kıran tarafından hazırlanan özel proje, İstanbul’a müjdelenmeden önce Dubai Emlak ve İnşaat sektörünün en önemli faaliyeti olan City Scape’e katıldı. Dünya üzerinde 7 ayrı şehirde düzenlenen ve emlâk/inşaat piyasasının ilgi odağı olan bu faaliyette büyük bir başarıya imza atarak “shortlist”e kalan Kabataş Martı, 7 Ekim tarihinde düzenlenecek gala gecesinde belki de fuarın yıldızı olarak açıklanacak ve “City Scape Ödülü”nün sahibi olacak. Ünlü Mimar; İstanbul’un en bilindik iskelelerinden Kabataş için hazırladığı özel projeye Martı ismini verdi. Kabataş Martı; ilk bakışta tarihî semtte yüzyıllardır süregelen dokuyu koruyan, şeffaf ve sade tasarımıyla dikkat çekiyor.

Bununla birlikte martının denizden balığı yakalarken dinamizmini ve zerafetini de barındırıyor. Aynı arter üzerinde bulunan çağdaş ulaşım araçlarıyla entegre olabilecek özelliklerde tasarlanan Kabataş Martı Ulaşım ve Aktarma Merkezi, böylelikle şehir çağdaşlığını da temsil edecek. Kabataş Martı, bütün bu özelliklerinin yanında, ayrıca İstanbul ve deniz ulaşımın en önemli yaşayan unsuru olan simit sever Martı’yı da taçlandırmış olacak. Aynı faaliyette 2008 yılında 2 ayrı Türk firması yarışmıştı. Dubai City Scape 2009 katılımcıları arasında ise Hakan Kıran Mimarlık ile birlikte 3 Türk firması yer alıyor.

2009 Dubai City Scape Türk finalistleri 3 farklı branşta yer alacak:

Ulaşım: Kabataş Martı Ulaşım ve Aktarma Merkezi / Hakan Kıran Mimarlık

Turizm: Libertas Rixos Hotel / Tabanlıoğlu Mimarlık Ofisi

Ofis: Eczacıbaşı R&D Centre (Eskişehir Bozüyük) / Öncüoğlu Mimarlık

03.10.2009


 

Roma-Mekke barış hattı

Uluslararasi bir dernek tarafından düzenlenen ve 23 Eylül’de İtalya’nın başşehri Roma’dan başlayan ‘’Roma-Mekke Dünya Barışı İçin Bir Adım Daha’’ turuna katılan 30 bisikletçi, Aydın’ın Nazilli ilçesinden Antalya’ya gitti.

Türkiye’ye Çeşme Limanı’ndan giriş yaptıktan sonra Selçuk’ta Meryem Ana Evi’ne geçen grup, buradan geldiği Nazilli’de bir gün kaldı. Bisikletçiler, Antalya’ya gitmek üzere hareket etti. Derneğin Antalya’daki temsilcisi Alp Işkın’ın eşi Çiçek Işkın, yaptığı açıklamada, 23 Eylül 2009’da Roma Vatikan’da başlayan ve 31 Ekim 2009’da Mekke’de son bulacak uluslar arası bisiklet turuyla dil, din, ırk ayırt etmeden tüm dünyada kardeşliği, dinlerarası hoşgörü ve iyi niyeti vurgulamanın amaçlandığını bildirdi. Işkın, şöyle devam etti: ‘’Bunu da, bir spor etkinliği ile İslâm ve Hristiyan dünyasının sembolik merkezleri Roma (Vatikan) - Mekke arasında bir köprü oluşturarak, tüm dünyaya duyurma hedeflendi. Bisikletçiler, etkinliğin seçilen güzergâhı olan ve medeniyetlerin beşiği sayılan tarihi yörelerden geçerek, 4 bin kilometrelik yolu tamamlayacaklar. Bisikletçilerimizin yaş ortalaması 55 ve üstü. İçlerinde öğretim üyeleri, doktor, öğrenci ve iş adamları bulunmaktadır. Bisikletçilerin arasında iki de bayan sporcu bulunmaktadır. Bu bisiklet turu, dünya barış turu olarak düzenlenmiştir. Grubun içerisinde iki Türk üniversite öğrencisi de yer almaktadır.’’ Sporcuların, Papa’nın Mekke Başmüftüsü’ne hitaben yazdığı mektubu ulaştıracaklarını bildiren Işkın, 3 Ekim’de Antalya’da, 4 Ekim’de ise Belek’de bulunan Dinler bahçesinde düzenlenecek törenlere katılacak bisikletçilerin, çeşitli faaliyetlerin ardından din adamları tarafından ikinci etaba uğurlanacaklarını kaydetti. Suriye’ye 11 Ekim 2009’da geçecek sporcuların, Ürdün ve Suudi Arabistan’ı takiben 31 Ekim 2009’da Mekke’ye ulaşacakları öğrenildi.

03.10.2009


 

İsveç, ölülerini yakmak yerine donduracak

ÖLÜLERİN genelde yakıldığı İsveç’te, hükümet yakmak yerine nitrojenle dondurma metodunu getirmek için araştırma yapılıyor.

Çoğunlukla cesetler yakıldıktan sonra külleri toprağa verilirken, bundan sonra yakılma yerine, nitrojen ile dondurulacak. İsveç Hükümeti tarafından henüz hazırlık aşamasında olduğu bildirilen dondurma yöntemiyle, cesetler tabutla birlikte eksi 196 derecedeki nitrojen sıvısı içinde dondurularak, buharlaştırılacak. Araştırmacıların verdiği bilgiye göre, tabut ve ceset söz konusu soğuk sıvı içinde buharlaşacak ve geriye sadece yaklaşık 30 kilo kadar toz kalacak. Bu toz da gömüldüğünde daha çabuk toprağa karışacak. Tabuttan arta kalan metaller ise yeniden kullanılmak amacıyla toplanacak. Çevreye daha uygun olduğu açıklanan metodun önümüzdeki yıllar içinde uygulamaya konulması bekleniyor. Henüz yasalaşmamasına ve araştırma aşamasında olmasına rağmen şu ana kadar bu yöntemin 10 İsveçliye uygulandığı bildiriliyor.

03.10.2009


 

Topraksız tarım yaygınlaşıyor

AVRUPA'DA uzun süredir uygulanan, Türkiye’de ise bazı bölgelerde son yıllarda uygulamaya başlanan topraksız tarım, giderek yaygınlaşıyor.

Hatay’ın Dörtyol ilçesinde çiftçilik yapan Ali Osma, 2 dönüm araziye topraksız serada domates fidanları dikimi gerçekleştirdiğini söyledi. Topraksız tarımın, kuruluşu için 75 bin TL harcama yaptıklarını, buna karşın geleneksel tarım yöntemlerine göre daha ekonomik ve zahmetsiz olduğunu ifade eden Osma, şöyle devam etti: “Antalya bölgesinde topraksız serada bir dönümlük alanda 35-40 ton domates yetiştiriliyor. Daha iyi şartlarda hazırladığımız serada 50-70 ton domates yetiştirmeyi hedefliyoruz. Seradaki fidanlar Cocopit adı verilen Hindistan cevizi kabuğu ile Hindistan cevizi ağacının gövde liflerinden oluşan karışıma ekiliyor. Bu fidanlar içten kızaran iri etli domates türü olup üç ay dayanıklılığı olan ve ihracata uygun bir çeşit. 2 dönüm serada yetiştirilen domateslerden 80 gün sonra 100-140 ton civarında ürün bekliyoruz.”

03.10.2009


 

Aya yarım kilo eşya taşımak, 1 milyon dolar

AY'A malzeme ve teçhizat taşımanın yüksek maliyetinden ötürü, bilim adamları burada kullanılacak barınakların Ay toprağından yapılmasını planlıyor.

ABD’nin New Mexico eyaletinde yayımlanan The Albuquerque Journal’ın haberine göre, Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’ndaki bilim adamları, Ay’a yarım kilodan az ağırlıkta (453 gram) malzeme ve eşya taşınmasının maliyetinin 1 milyon doları bulduğunu belirterek, bu maliyeti düşürmek için Ay’da konutların veya barınakların burada varolan malzemelerden yapılabilmesi ihtimalini araştırdıklarını kaydettiler. Prairie View A&M Üniversitesi Radyasyon Mühendisliği ve Uzayın Keşfi için Bilim Merkezi’nde (CRESSE) çalışan araştırmacılar, bu amaçla daha önceki Ay seyahatlerinden getirilen numuneleri analiz ederek, Ay toprağının benzerini oluşturduklarını ve bu malzemeyle barınak inşa etmenin mümkün olup olmadığını görmek istediklerini söylediler. Ay toprağının benzeri malzemenin yüksek yoğunluklu poletilen ile birleştirilerek, radyoaktiviteye karşı korunaklı barınaklar inşa etmeyi amaçladıklarını belirten Amerikalı bilim adamları, NASA’nın özellikle astronotları güneş fırtınalarından koruyacak bir barınakla ilgilendiğinin altını çizdiler. 2020’den sonra Ay’a ve ötesine insanlı seferler yapma planları, bundan beş yıl önce dönemin Amerikan Başkanı George W. Bush tarafından, Amerika’yı uzay yarışında yeniden bir numara yapmak iddiasıyla açıklanmıştı.

03.10.2009


 

Yeni doğanlar daha uzun yaşayabilir

GELİŞMİŞ ülkelerde bebeklerin çoğunun yüz yıldan uzun yaşayacağı düşünülüyor.

Güney-Danimarka Üniversitesi’nden Prof. Kaare Christensen başkanlığındaki ekibin yürüttüğü araştırmaya göre, iki yüzyıldır uzayan insan ömrü temposunu kaybetmezse, kalkınmış ülkelerde bugün doğan bebeklerin yarıdan fazlası, sağlıklı şekilde 100. yaş gününü kutlayabilecek. The Lancet dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, 20. yy’da Batı Avrupa, Kuzey Amerika veya Avustralya’da insan ömrü yaklaşık 30 yıl uzadı. Bugün zengin memleketlerde doğan dört bebekten üçü, tıp gelişmese bile en azından 75’ine kadar yaşayabilir. Tıptaki ilerleme son iki yüzyıldaki hızını kaybetmezse, bu çocukların çoğu 100 yaşını görebilir. Tabiî ki bütün bu araştırmalar sadece tahminlere dayanıyor ve insan ömrünün asıl belirleyicisi olan Allah’ın takdiri göz ardı ediliyor.

03.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.