08 Ekim 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Protesto teröre dönüştü

İstanbul’da yapılan IMF ve Dünya Bankasının toplantılarını protesto amacıyla toplanan gruba, polis, biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti.

Şişli’deki Ergenekon Caddesi’nde toplanan grup, çeşitli sloganlarla IMF ve Dünya Bankası toplantılarını protesto etti. Grubun Agos gazetesi önüne doğru yürüyüp, burada açıklama yapma isteğine izin vermeyen polis, eylem konusunda ısrar eden gruba biber gazı ve tazyikli su ile müdahalede bulundu. Protestocular kendilerine müdahale eden güvenlik güçlerine, taş, sapan ve molotofkokteyli atarak, ara sokaklara kaçtılar. Tekrar toplanan ve yürümek isteyen gruba polis, bir kez daha biber gazı ve tazyikli su sıkarak müdahale etti. Ara sokaklara dağlan ve yeniden toplanarak yürümeye başlayan grup, Feriköy üzerinden Çağlayan’a çıktılar. Yürüyüş sırasında göstericiler, yol üzerindeki bankaların camlarını taşlarla kırdı. Şişli’de E-5 kara yolunu Boğaziçi yönünde trafiğe kapatan grup, bu arada bir polis aracına da taşlarla saldırdı. Araçta bulunan 2 polis arabadan inmeden havaya ateş ederek, olay yerinden uzaklaştı. Protestocu grup, Topkapı yönünde de motorize polis ekibine taşlı saldırıda bulundu. Göstericiler, “fast-food yemek yenilen bir iş yerinin” camlarını da taşlarla kırarken, içerdeki müşteriler kaçarak kendilerini kurtarmaya çalıştı. Grup, daha sonra Okmeydanı yönünde yürüyerek dağıldı.

ERDOĞAN: CAM KIRMAK PROTESTO DEĞİLDİR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, IMF ve Dünya Bankasının yıllık toplantısının açılışındaki, ‘’Dünyadan yükselen çığlığa, taleplere, bu salonun dışında devam eden protestolara kulak vermemiz gerekiyor’’ sözlerine ilişkin, ‘’Bunları söylerken Taksim’deki, İstiklal Caddesi’ndeki mağazaların, bankaların camlarını, çerçevelerini indirenleri kastetmiyorum. Ben dışarıdaki mazlumların mağdurların protestolarını kastediyorum’’ dedi. Yıldız Teknik Üniversitesinin (YTÜ) 2009-2010 akademik yılı açılış töreninde konuşan Başbakan Erdoğan, son 7 yıldır demokratikleşme alanında atılan adımların, ifade özgürlüğü için yapılan reformların, Türkiye demokrasisinin kalitesini ve standartlarını yükseltmek uğruna verilen mücadelenin somut bir göstergesi olduğunu vurguladı. Başbakan Erdoğan, IMF ve Dünya Bankasının yıllık toplantısının açılışında dün yaptığı konuşmada, ‘’Dünyadan yükselen çığlığa, taleplere, bu salonun dışında devam eden protestolara kulak vermemiz gerekiyor’’ dediğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Bunları söylerken, Taksim’deki, İstiklal Caddesi’ndeki mağazaların, bankaların camlarını çerçevelerini indirenleri kastetmiyorum. Ben dışarıdaki mazlumların, mağdurların protestolarını kastediyorum. Protesto saldırı değildir. Protesto cam çerçeve indirmek değildir. Siz orada bir eylem yaparken yeni mağdurlar meydana getiriyorsunuz. Oradaki esnafın ne günahı var, camını çerçevesini indiriyorsun. Onun belki de o haftalık, belki de bir aylık kazancına bedel. Bunu yapmaya hakkınız var mı? Buna yetkin yok. Bunu hiçbir şeyle de ifade edemezsin.’’ “ŞİDDETLE, DÜŞÜNCE AÇIKLAMA HÜRRİYETİNİ AYIRMAK LÂZIM’’ İstanbul Valisi Muammer Güler, CeBIT Bilişim Eurasia Fuarı’nın açılışında IMF ve Dünya Bankası toplantılarını protesto gösterilerinde yaşananlarla ilgili olarak, ‘’Polisin müdahale nedeni tamamen suçun önlenmesine yönelik bir müdahaledir. Şiddet kullanmayla fikir hürriyeti, düşünce açıklama hürriyetini mutlaka ayırmak lâzım’’ dedi. Vali Güler, önceki günkü eylemlerde 47’si kadın, 22’si 18 yaşından küçük 103 kişinin, dün de 25 kişinin gözaltına alındığını belirtti.

08.10.2009


 

PROVOKASYON, TRİBÜNDEN CAMİLERE TAŞINDI

İstanbul'un tarihî selâtin camilerinde, şehrin kurtuluş yıldönümü gerekçe gösterilerek asılan mahyalardaki mesajlar tepkiyle karşılandı. Demokratik açılım gündeminin tartışıldığı bir ortamda “Ne mutlu Türküm diyene,” “Ordumuza şükran borçluyuz” ve “Millî birlik esastır” gibi ideolojik ve siyasî içerikli mesajlar için camilerin alet edilmesi, Bursa'daki Diyarbakır maçında yaşanan provokasyonun bu defa minarelere taşınması olarak değerlendirildi.

İSTANBUL MÜFTÜSÜ: BİZE SORULMADAN ASILDI

Mahyaları düzenleme yetkisinin Vakıflar Genel Müdürlüğünde olduğunu belirten İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, kendilerine sorulmadan ve fikirleri alınmadan asılan söz konusu yazıların uygun olmadığını ifade eden açıklamalar yaptı. Mahyalara yazılan sloganların İstanbul Valiliği nezaretinde toplanan Kutlama Komitesince belirlendiği kaydedilirken, bu provokatif skandalın sorumlularının bir an önce ortaya çıkarılıp hesap sorulması isteniyor.

08.10.2009


 

JİTEM “var yok”

ASDER Genel Başkanı emekli Tuğg. Adnan Tanrıverdi, gerek Jandarma Genel Komutanlığının, gerek Genelkurmay Başkanlığının JİTEM için yok demelerinin mümkün olmadığını belirterek, “Eğer buna yok diyorlarsa böyle bir teşkilâtı, yetkilerini aşarak kurulmuş bir teşkilât olarak değerlendirmek lâzım. Veya kurulduktan sonra yetkilerini aşan, hukuk dışı işlerde de kullanılan bir teşkilât olduğu için sahiplenilmiyor anlamı çıkar” diye konuştu.

Emekli General Tanrıverdi: JİTEM ‘var, yok’

Adaletİ Savunanlar Derneği (ASDER) Genel Başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi,

gerek Jandarma Genel Komutanlığı’nın gerek Genelkurmay Başkanlığı’nın JİTEM için yok demelerinin mümkün olmadığını belirterek, “Eğer buna yok diyorlarsa böyle bir teşkilât yetkilerini aşarak kurulmuş bir teşkilât olarak değerlendirmek lazım. Veya kurulduktan sonra yetkilerini aşan hukuk dışı işlerde de kullanılan teşkilat olduğu için sahiplenilmiyor anlamı çıkar” diye konuştu. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin JİTEM’in varlığının Genelkurmay ve Jandarma Genel Komutanlığı’na sorulmasına karar vermesi, JİTEM’in varlığını yeniden tartışmaya açtı. ASDER emekli Tuğgeneral Tanrıverdi, JİTEM’in bölgede iç güvenlik hareketiyle ilgili olarak bir istihbarat faaliyetleri bulunduğunu söyledi. Bunun organizasyonu konusunda çok bilgileri olmadığını dile getiren Tanrıverdi, normal yasal kurulmuş teşkilatları, gerek Jandarma Genel Komutanlığı’nın gerek Genelkurmay Başkanlığı’nın yok demelerinin mümkün olmadığını vurguladı.

“Eğer buna yok diyorlarsa böyle bir teşkilat yetkilerini aşarak kurulmuş bir teşkilât olarak değerlendirmek lâzım. Veya kurulduktan sonra yetkilerini aşan hukuk dışı işlerde de kullanılan teşkilat olduğu için sahiplenilmiyor anlamı çıkar” diyen Tanrıverdi, şunları dile getirdi: “Varolduğu kabul edilmiyorsa böyle olur. Çünkü Silâhlı Kuvvetlerinin düzenli sistemi var. Mevcut teşkilatı var. Bu teşkilâtın içinde görev alanlar belli, görev talimatları belli. Hukuk çerçevesi içerisinde hareket etmek mecburiyetinde. Bu tür bir teşkilâtlanma olduğu söyleniyorsa ve varsa bunu kabullenmiyorsa biraz hukuk çizgisi dışında hareket eden bir çalışma yöntemi olan birim olarak kabul etmek lâzım. Bu da tabi kabul edilemez. Silahlı kuvvetler terör örgütüne benzemez, onlar gibi hareket edemez. Mutlaka hukuk çizgisinde kalması gerekir. Eylem ve işlemlerini hukuk çizgisinde yapması gerekir. Şüphelilerin takibini başkalarına zarar vermeyecek şekilde ve yine hukuk çizgisi içinde yapması gerekir. Bunun dışında davranmış olanları da tabiî ki sorumlulukları vardır, ama benimsememiş olmaları ondandır diye düşünmek lâzım.”

08.10.2009


 

Pamuk: İslâm geleneklerinden, tasavvuftan yararlandım

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Nişantaşı’ndaki kafesinden çıktığını ve kendisini daha Türk ve Osmanlı geleneğine ait bir yazar olarak gördüğünü söyledi.

Pamuk, aradan geçen 40 yıldan sonra, İslâm geleneklerinden, tasavvuftan yararlandığını dile getirdi. Fransa’da sürmekte olan Türkiye Mevsimi kapsamında düzenlenen edebiyat etkinliklerine katılmak üzere Paris’e gelen Pamuk, Odeon Avrupa Tiyatrosu’nda Fransızca yayınlanan ‘Öteki Renkler’ kitabından pasajlar okudu. Büyük ilgi gören okumaları takiben düzenlenen oturumda ise edebiyat dünyasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Orhan Pamuk, 1001 Gece Masalları’yla 7 yaşında tanıştığını, 10 yıl önce kitabı yeniden okuduğunu söyledi. “Huzursuzluk ve derin bir şeyle karşılaştım. Bir süre sonra karşılaştığım şeyin ne olduğunu anladım. Çocukluğumda Binbir Gece Masalları’nı uzak Arap ülkelerinde, bize hiç benzemeyen egzotik yerlerde geçen bir kitap olarak okumuştum.” diyen Pamuk, kitabı yeniden okurken değiştiğini fark ettiğini söyledi. Bu esnada Türkiye’yi tanıdığını ve “Nişantaşı’ndaki kafes hayatından kaçtığını” belirten yazar, “Kırk yılda kendimi daha yerel, daha Türk, Osmanlı geleneğine ait bir yazar olarak yeniden icat etmişim. Çocukluğumda İstanbul’un ayrıcalıklı zengin Nişantaşı semtinde Fransa’nın, Avrupa’nın bir parçasında yaşıyormuş zannediyordum” diye konuştu. “Benim kuşağımın ve benden önceki kuşağın yazarlarının ilgilenmediği eserleri okudum ve bunlarla bir edebiyat yapmam gerektiğini düşündüm.” diyen Pamuk, aradan geçen 40 yıldan sonra, İslâm geleneklerinden, tasavvuftan yararlandığını dile getirdi.

08.10.2009


 

AYM, yaz Kur’ân kurslarını görüşücek

Anayasa Mahkemesi, ilköğretimin 5. sınıfı bitirenler için tatil döneminde yaz Ku’ran kursları açılabileceğini öngören kanun hükmünün iptal talebini, bugün esastan görüşecek.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, baktığı bir dâvâda, 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna, 1999 yılında eklenen Ek Madde 3’ün birinci fıkrasının üçüncü tümcesi ile ikinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürerek, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Yüksek mahkeme, söz konusu hükümlerin iptali ve yürürlüklerinin durdurulması talebini bugün esastan görüşecek. Ek Madde 3’ün birinci fıkrası, ‘’İlk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri dışında Kur’ân-ı Kerim ve mealini öğrenmek, hafızlık yapmak ve dini bilgiler almak isteyenlerden ilköğretimi bitirenler için Diyanet İşleri Başkanlığınca Kur’ân kursları açılabileceğini’’ düzenliyor. Maddenin iptali istenen birinci fıkrasının üçüncü tümcesinde ise ‘’İlköğretimin 5. sınıfını bitirenler için tatillerde ve Millî Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetiminde yaz Kur’ân kursları açılır’’ ifadesi yer alıyor.

08.10.2009


 

Lice Cumhuriyet Savcısı hakkında suç duyurusu

DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde meydana gelen patlamada öldüğü iddia edilen 12 yaşındaki Ceylan Önkol olayı ile ilgili, görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle Lice Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kamil Çolak hakkında suç duyurusunda bulundu.

Demirtaş, avukatı aracılığıyla Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına yaptığı suç duyurusunda, Ceylan Önkol’un ölümünün hemen ardından Lice Cumhuriyet Savcılığının bilgilendirildiğini ancak savcının 3 gün sonra olay yerine giderek inceleme yaptığını öne sürdü. Selahattin Demirtaş, ‘’olay yerine gitmeyerek delillerin kaybına yol açtığı ve etkili soruşturma yürütmeyerek vatandaşlar arasında ayrımcılık duygularının gelişmesine neden olduğu’’ iddiasıyla Lice Cumhuriyet Savcısı Çolak hakkında soruşturma yapılmasını talep etti.

08.10.2009


 

‘Bugün de postacı kapımızı çalmadı’

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın kendisine göndereceği mektuba ilişkin olarak ‘’Bugün de postacı kapımızı çalmadı ama daha günün başındayız.

Gün batmadan neler doğar, bakalım belki bir gelişme olur’’ dedi. CHP Parti Meclisi (PM) Genel Başkan Deniz Baykal başkanlığında toplandı. Baykal, PM toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Bazı DTP’li milletvekillerinin mahkemeye zorla getirilme kararı ve bunun ardından gelişen anayasa değişikliği tartışmalarına ilişkin soruyu cevaplayan Baykal, anayasadaki dokunulmazlıkla ilgili maddenin ihtiyaçlara cevap vermediğini savundu. Milletvekillerinin hukuk karşısında imtiyazlı bir sınıf olmaktan çıkarılması, ancak kürsü özgürlüğünün de mutlaka korunması gerektiğini kaydeden Baykal, ‘’Anayasa değişikliği konusunda biz işbirliğine açığız eğer milletvekili dokunulmazlığını makul düzeye indirmeye yönelik, siyasi özgürlüğünü güvence altına almaya yönelik bir düzenleme getirilecekse memnuniyetle’’ diye konuştu. Baykal, bir gazetecinin ‘’Bugün postacı kapınızı çaldı mı?’’ sorusu üzerine, ‘’Bugün de postacı kapımızı çalmadı ama daha günün başındayız. Gün batmadan neler doğar, bakalım belki bir gelişme olur’’ karşılığını verdi. Baykal, IMF toplantılarına yönelik protestolar ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu protestolara ilişkin yorumu hatırlatılarak değerlendirmesinin sorulması üzerine, “(Bundan herkesin ibret alması gerektiğini) söylüyor Başbakan ama olay Türkiye’de yaşanıyor. Türkiye’yi yönetenlerin öncelikle kendisinin ibret alması lazımdır. Türkiye’nin gerçeğinin buraya yansıdığını görmesi lazımdır” dedi.

08.10.2009


 

Gül: Türkiye farklı olacak

CumhurbaşkanI Abdullah Gül, ‘’Müzakere süreci bittiğinde Türkiye, bugünkü Türkiye’den farklı olacak” dedi.

Fransız Le Figaro gazetesine verdiği demeçte, Fransa’da devam eden ‘’Türkiye Mevsimi’’ etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen serginin açılışı ve Fransız muhatabı Nicolas Sarkozy ile görüşmek üzere Paris’e geleceğini hatırlatan Gül, iki ülke arasındaki yakın işbirliğine ve ticari ilişkilerin yoğunluğuna dikkati çekerek, Türkiye ve Fransa arasında bazı konularda görüş ayrılıkları olabileceğini, ancak ilişkilerin köklü olduğunu ve iki ülke arasında çıkar çatışması bulunmadığını bildirdi. ‘’AB’de bazı çevrelerce getirilen itirazların reformları zorlaştırıp zorlaştırmadığı’’ konusundaki bir soru üzerine Gül, bu sürecin kısa dönemde zor olduğunu, ancak uzun dönemde Türkiye’nin çıkarına olacağını kaydederek, ‘’Müzakere süreci bittiğinde Türkiye, bugünkü Türkiye’den farklı olacak. Belki de Norveç gibi Türkiye, AB üyesi olma yoluna gitmeyecek’’ ifadesini kullandı.

08.10.2009


 

Türkiye, AB üyesi olacak

İsveç Meclisinin Türk Milletvekili Mehmet Kaplan, Türkiye’nin AB üyesi olacağına inandığını belirterek, “Reformların hızla devam etmesi, Türkiye’de kervanın yürümesi gerekiyor. Birileri zaten bağırırlar, onların bağırmasına kulak asmamak gerekiyor” dedi.

Türkiye, AB üyesi olacak

İsveç Meclisi’nin Türk Milletvekili Mehmet Kaplan, Türkiye’nin AB üyesi olacağına inandığını belirterek, ‘’Reformların hızla devam etmesi, Türkiye’de kervanın yürümesi gerekiyor’’ dedi.

Türkiye’de AB Bilgi Büroları’nın bulunduğu illerden gelen gazetecilerden oluşan 15 kişilik grup, İsveç Meclisi’nde Çevre Partisi Milletvekili olan Mehmet Kaplan’ı da ziyaret etti. Türk gazetecilere, İsveç Meclisi’ni dolaştıran Kaplan, reformlarda bir duraklama olduğunu belirterek, Türkiye’nin 2002, 2003 ve 2004 yıllarında yaptığı güçlü reformlara hızla devam etmesi gerektiğini ifade etti.

Bir gazetecinin, AB Komisyonu’nun 14 Ekimde açıklayacağı Türkiye İlerleme Raporu’na ilişkin görüşlerini sorması üzerine Kaplan, ‘’Maalesef negatif görünüyor. O raporda büyük ihtimalle Türkiye’de hala bir duraklama olduğu çıkacak. Komşuları ile hakikaten açılım yaptı. Bu da ciddi şekilde takip ediliyor. Ermenistan meselesi hakikaten burada pozitif karşılanıyor. Onun için hem iyi şeyler çıkacak hem kötü şeyler çıkacak diye korkuyorum’’ dedi.

Türkiye’nin AB üyelik yolunda yürümesi gerektiğini, İsveç’in de buna destek verdiğini ifade eden Kaplan, şunları söyledi:

‘’Türkiye’de kervanın yürümesi gerekiyor. Birileri zaten bağırırlar, onların bağırmasına kulak asmamak gerekiyor. Taban bellidir, Türkiye’de çoğunluğun üyelikten yana olduğuna inanıyorum. Ben, Türkiye’nin AB üyesi olacağına inanıyorum. Başka bir alternatifi yok. Bu topluluğun da Türkiye’ye ihtiyacı var. İsveç, bunun ilk kapısını açtı. 15 Aralıktan itibaren İsveç’e iş göçü kabul ediyoruz. En çok gelen vatandaşlar arasında Türkler bulunuyor. Bu, yeni bir çığırdır. 1960’lı senelerde Almanya’ya başlayan göç tekrar İsveç’ten devam edecek gibi.’’

08.10.2009


 

Camiler bütün Müslümanlara aittir

Dİyanet Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, İstanbul’daki camilere asılan, tepki çeken bazı mahyalar ile ilgili, “İslâm’ın sembolü olan mabetler de tüm Müslümanlara aittir.

Camilere bir kavmi, bir milleti, bir kurumu öven şeyler asılmamalı” dedi.

Ahmet Yıldız, yaptığı açıklamada İstanbul’daki bazı camilere asılan mahyaları değerlendirdi. Bu durumun kendilerini şaşırttığını ve garip bulduklarını belirten Yıldız, “Camilerde bunların asılmasının isabetli olmadığını düşünüyoruz” dedi. İslâm’ın bir millete, kavme ya da devlete ait bir din olmadığını vurgulayan Yıldız, şöyle devam etti:

“İslâm evrensel bir dindir. Mesajı tüm insanlığadır. İslâm’ın sembolü olan mabetler de tüm Müslümanlara aittir. İslâm’ın mabedinde, bir milleti, bir kavmi öven, bir kurumu öven şeylerin asılmaması lâzım. Daha evrensel, tüm insanlığı kuşatan mesajlar verilmesi gerekir. Kurumlarla ilgili mesajlar, o kurumlara asılabilir. Asılabilecek birçok yer vardır, ancak camiler en son akla gelecek yerdir. Camilere bu tür pankartların asılmasını, garip, yerinde olmayan bir davranış olarak görüyoruz.”

İDEOLOJİK DEVLET YAPISININ

BİR KALINTISI

Olayı, tek parti zihniyeti ve ideolojik devlet yapısının bir kalıntısı olarak gördüklerini kaydeden Yıldız, “Türkiye demokratik bir açılıma gelmiş, küreselleşen dünyada yerini almış. Ancak maalesef Diyanet’in, küreselleşmeye, açılıma ayak uyduramadığını düşünüyorum. Diyanet sorumluluğu başkasına atsa bile, cami deyince akla Diyanet gelir. Diyanet burada müdahil olmalıydı. Bir daha böyle garip bir olaya sebebiyet verilmemesi gerekir.”

08.10.2009


 

Uzaktan kumandalı akaryakıt kaçakçılığı

Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğüne bağlı ekipler, Ankara’da 4 ayrı akaryakıt istasyonuna düzenledikleri operasyonda, akaryakıt kaçakçılığında akıl almaz bir yöntemi ortaya çıkardı.

‘’Makas’’ adı verilen ve 30’u aşkın gümrük muhafaza elemanının katıldığı operasyonlarda, ekipler, söz konusu istasyonlarda, istenildiğinde yasal istenildiğinde yasa dışı akaryakıt pompalanmasını sağlayan uzaktan kumandayla çalıştırılan düzeneklerle karşılaştı. Gümrüklerden Sorumlu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, hiç kimsenin ülkeye kaçak mal sokmasına fırsat vermeyeceklerini belirterek, “Bu tür olayların üzerine kararlı bir şekilde gideceğiz’’ dedi.

08.10.2009


 

‘’Korsan taksiye sarı isyan” Pazar günü

İstanbul’da taksiciler, ‘’Korsan Taksiye Hayır’’ demek için 11 Ekim Pazar günü Çağlayan Meydanı’nda miting yapacak.

Konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, son yıllarda özellikle İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde korsan taksilerin sayısının hızla arttığına işaret edilerek, bu durumu protesto etmek için miting düzenleneceği belirtildi. Açıklamada, Atatürk Havalimanı Taksiciler Kooperatifi önderliğinde tüm şoför ve taksici odalarının katılımıyla düzenlenecek mitinge, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da destek verdiği bildirildi.

08.10.2009


 

Tüketiciler Birliği'nden elektrik zammına dâvâ

Tüketİcİler Birliği, elektrik tüketim fiyatlarına yapılan yüzde 9.68 zammın iptali için dâvâ açtı.

Tüketiciler Birliği Onur Kurulu Başkanı Aydın Ağaoğlu yaptığı açıklamada, ‘’Tüketiciler işsizlik ve gelir kaybından dolayı açlık ve yoksulluk çekerken, tekel konumundaki bir kamu firması olan TETAŞ’ın kâr elde etmek amacıyla tüketiciye yüklenmesi, ülkemiz gerçeklerinin dikkate alınmadığını göstermektedir’’ dedi. Kriz ortamında yapılan bu zammın karartma günlerinin habercisi olduğunu söyleyen Ağaoğlu, tüketici aleyhindeki bu zammın iptali için yargıya güvendiklerini söyledi.

08.10.2009


 

8 yıllık zorunlu eğitim, tekrar gözden geçirilmeli

Teknİk Eğitim Vakfı (TEKEV) Bursa İl Başkanı Fahri Yıldız, sanayi sitelerinin duvarlarında ‘’Çırak aranıyor’’ ilanlarının gün geçtikçe arttığını belirterek, ‘’8 yıllık zorunlu eğitim, tekrar gözden geçirilmelidir’’ dedi.

Fahri Yıldız, yazılı açıklamasında, niteliksiz oldukları için işsiz kalan ve sayıları milyonları bulan gençlerin, yanlış eğitim sisteminin kurbanı olduğunu belirtti. İşsiz gençlerin isyan etme noktasına geldiğini, iş dünyasının ise nitelikli eleman bulamadıkları için veryansın ettiğini öne süren Yıldız, şunları kaydetti: ‘’İlköğretimi bitiren bir çocuğun çıraklık eğitiminde 3 yıl boyunca ders görerek edinebileceği bir diploma, lise diploması yerine geçmiyor. Çıraklık okullarındaki niteliksiz diploma neticesinde ailelerin çocuklarını bu okullara göndermemesi, son derece normal karşılanması gereken bir durumdur. Çalışanlarının çekirdekten yetiştirilmesini isteyen kaynakçı, tornacı gibi meslek guruplarında ise çırak ihtiyacı had safhalara ulaşıyor. Organize sanayi ve küçük sanayi sitelerinin duvarlarında ‘Çırak aranıyor’ ilanları gün geçtikçe artıyor. TEKEV olarak, eğitim sisteminde değişikliğin şart olduğunu düşünüyoruz. 8 yıllık zorunlu eğitim, tekrar gözden geçirilmelidir.’’ Yıldız, meslek liseleri gibi çıraklık eğitim merkezlerinin de önünün açılması gerektiğini ifade ederek, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda çırak yetiştirilmesi için gereken çalışmaların bir an önce başlatılmasının doğru olacağını bildirdi.

08.10.2009


 

AB'ye uyum konusunda büyük mesafe aldık

TBMM Avrupa Birliği (AB) Uyum Komisyonu Başkanvekili ve AKP Milletvekili Lütfi Elvan, Türkiye’nin AB ile uyum açısından büyük mesafe katettiğini belirterek, “Önümüzdeki 35 fasıldan 11’i açıldı. 8 ile 10 faslın daha açılmasına Türkiye hazırdır” dedi.

TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış başkanlığında İsveç’e gelen Elvan ile MHP Milletvekili Osman Çakır, AB dönem başkanı İsveç’in başkanlığında düzenlenen toplantılara katıldıktan sonra Türkiye’nın Stockholm Büyükelçiliği ve İsveç Türk İşçi Dernekleri Federasyonu tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıya katıldı. İsveç’te yaşayan Türk vatandaşlarını bilgilendirme konulu toplantıda konuşan Elvan, Türkiye’nin tanıtımı açısından yurt dışında yaşayan Türklere çok büyük görev düştüğünü söyledi. Toplantıyı izleyen Türklerin soruları üzerine Elvan, AB’ye üyelik projesinin Türkiye’nin en önemli projesi olduğunu kaydederek, şöyle konuştu: “Bu projeyi şu anda iyi bir aşamaya getirdik. Bazı sorunlarımız var ancak AB’nin bize, bizim de AB’ye önemli katkılarımız olacaktır. AB’ye uyum yönünde çok mesafe katettik. Şu ana kadar AB üyelik müzakereleri görüşmelerimizde 35 fasıldan 11’i açıldı. 8 ile 10 faslın daha açılmasına Türkiye hazırdır. Ancak Fransa ve Almanya’nın karşı çıkması nedeniyle bu fasıllar açılamıyor. Önemli ölçüde yasalarımızda uyum sağladık. Çevre faslının İsveç’in dönem başkanlığı sırasında açılmasını istiyoruz. Enerji faslının da bu dönemde açılması arzusundayız.”

08.10.2009


 

Yeni Trafik Kanunu, Meclise geliyor

UlaştIrma Bakanı Binali Yıldırım, karayollarında hız limitlerini artırılması konusunun, yeni Trafik Kanunu Tasarısı Meclis gündemine geldiğinde tartışılacağını bildirdi.

Yıldırım’ın, TBMM Genel Kurulunda, Kamulaştırma, coğrafi zorluklar ve çevre yerleşim yerlerine bağlantı bakımından en uygun güzergahın yapılan çalışmaların ardından ortaya çıkacağını belirterek, ‘’Zaman zaman kamuoyunda ‘otoyol niye Afyon’dan geçmiyor, niye Kütahya’dan geçmiyor’ gibi tartışmalar oluyor. Ne Afyon’un ne Kütahya’nın endişe edeceği bir husus var. Çalışmalar sonucunda, aklın yolu birdir, Ankara-İzmir otoyol güzergahı kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bütün kasabalardan bu yolu geçirmeye çalıştığımızda bu yol otoyol olmaktan çıkar’’ dedi. Yıldırım, hız limitlerinin artırılmasının düşünülüp düşünülmediğine ilişkin bir soru üzerine, yollarda hızların artırılıp azaltılmasının kanuni düzenlemeyle mümkün olduğunu kaydetti. Yıldırım, bu konunun, yeni Karayolu Trafik Kanunu Tasarısı Meclis gündemine geldiğinde tartışılacağını bildirdi.

08.10.2009


 

Güroymak, Norşin oldu bile

Geçmİşte kullandıkları ‘Norşin’ ismine kavuşmak için Bitlis Valiliği ve İçişleri Bakanlığı’nın kararını bekleyen Güroymaklılar, değişimde kararlı.

İlçedeki birçok iş yerinin ismi daha şimdiden Norşin olarak değiştirildi. Güroymak Belediyesi de şehir plan haritasını ‘Norşin kent plan haritası’ olarak yeniledi. Belediye Başkan Vekili M.Can Bayandur, Bitlis’in 8 Ağustos’taki kurtuluş törenlerine katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gündeme getirdiği ‘Norşin’ adı için Belediye Meclisi’nde oylama yapıldığını hatırlattı. İlçe adının ‘Norşin’ olarak değiştirilmesine oy birliğiyle karar verildiğini belirten Bayandur, alınan kararın Bitlis Valiliği ile Güroymak Kaymakamlığı’na bildirildiği söyledi. İlçede her yerde Norşin isminin kullanıldığını ifade eden Bayandur, “Güroymak yazılı tek yer ilçenin girişindeki tabelâ kaldı. Bu tabelâyı da en yakın zamanda değiştireceğiz. Yıllarca halkımızın özlemini çektiği Norşin ismine kavuşmuş olcağız.” dedi. Güroymaklı vatandaşlardan Ali Yaylı da, ilçenin isminin bölgede ‘Norşin’ olarak bilindiğini kaydetti. Yaylı, “Zaten burada yaşayan vatandaşlar Norşin ismini istiyor. Kimse Güroymak ismini istemiyor” şeklinde konuştu.

08.10.2009


 

AB’nin önceliği suların temizliği

Avrupa Birliği’nin (AB) 21. yüzyılda önceliğinin su sorunu olduğu vurgulandı.

AB Türkiye Delegasyonu internet sitesinde yayımlanan makaleden derlenen bilgiye göre, AB su kirliliğini önlemek ve su kıtlığından sakınmak için çözümler arıyor.

Su yönetiminin, yani su kaynakları ile tatlı ve tuzlu su eko sistemlerinin korunmasının, Avrupa’da çevre koruma faaliyetlerinin köşe taşlarından birisi olduğu bildirilen makalede, AB düzeyindeki vatandaş katılımı ve ortak eylemlerin, millî sınırları aşan su sorunun ele alınmasında hayatî önem taşıdığı belirtiliyor.

Avrupa Komisyonu’nun yeni su politikasında ‘’kirletilmiş suyu tekrar temiz hale getirmeyi ve suların temiz tutulmasını sağlamayı’’ amaçlandığının kaydedildiği makalede, ‘’Su kirliliği, suyla ilgili tek tedirgin edici olgu değildir. Su kıtlığı, kuraklık ve seller de diğer büyük sorunlardır. Sıcaklık arttıkça, su rezervleri özellikle Güney Avrupa’da düşecektir. Daha şimdiden, aşırı sıcaklık ve kuraklık, yağmur ve seller Avrupa’nın birçok bölgesini etkiliyor’’ deniliyor.

Makalede, suyla ilgili gelecekte yaşanacak olumsuzlukların kaygısını, Avrupa Komisyonu yeni su politikası çerçevesinde su tasarrufuyla ilgili her türlü stratejide yer alması gereken AB vatandaşları tarafından da paylaşıldığı bildiriliyor.

Avrupa Komisyonu’nun, yeni su politikası çerçevesinde geliştirdiği kampanyalarla, gençlerin ilgisini iklim değişikliklerine çekmek istediği ifade edilen makalede, gençleri, internet yayınları, internet oyunları ve iklim değişikliğine karşı verilen savaşı anlatan kitapçıklar aracılığıyla, 7 Aralıkta Danimarka’nın başşehri Kopenhag’da düzenlenecek, İklim Konferansı’na katılmaları için seferber edeceği belirtiliyor.

Makalede, AB’nin su ile ilgili gelecekte olumsuzlukların yaşanmasının önüne geçebilmek için bazı araçları kullandığı ifade edilirken, su sorunuyla ilgili bilgi toplama ve tedbir amaçlı kurulan bu araçlar şöyle sıralanıyor: ’’Su çerçeve direktifi; Avrupa çapındaki temiz su kaynaklarının korunması ve ıslâhı ile bu kaynakların uzun vadeli ve sürdürülebilir kullanımı için yasal bir çerçeve oluşturuyor. Direktif, su yönetimi için bazı yenilikçi ilkeler getiriyor; bunlar arasında kamunun planlamaya katılımı ve su hizmetlerinin maliyetinin karşılanmasını da içeren ekonomik yaklaşımların su yönetimine entegrasyonu yer alıyor. 2002’de Johannesburg’da yapılan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde Avrupa Birliği Su Girişimi (EUWI) oluşturulmuştur. EUWI, ulusal hükümetlerle, donörlerle, su endüstrisiyle, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlarla bir ortaklık yaklaşımı benimseyen uluslar arası bir siyasî girişimdir.’’

KİRLİLİK VE KITLIK BÜYÜK SORUN

Avrupa Komisyonu’nun yeni su politikasında ‘’kirletilmiş suyu tekrar temiz hale getirmeyi ve suların temiz tutulmasını sağlamayı’’ amaçlandığının kaydedildiği makalede, ‘’Su kirliliği, suyla ilgili tek tedirgin edici olgu değildir. Su kıtlığı, kuraklık ve seller de diğer büyük sorunlardır. Daha şimdiden, aşırı sıcaklık ve kuraklık, yağmur ve seller Avrupa’nın birçok bölgesini etkiliyor” deniliyor.

08.10.2009


 

Trakya’da pirinç hasadı sürüyor

sürdüğü Edirne’nin Keşan ve İpsala gibi önemli çeltik üretim merkezlerine bir basın gezisi düzenledi.

Organizasyona katılan gazeteciler, çeltik hasadı yapan köylüleri arazide ziyaret edip beklentilerini dinleme imkânı buldu. Üreticiler, çeltik üretiminde girdi maliyetlerinin yüksekliğinden yakınıyor. Hükümetin üriteciyi desteklemesi gerektiğini ifade eden çeltik üreticileri, bu yılki çeltik taban fiyatı beklentilerinin ise 1.300-1.400 TL civarında olduğu dile getirdi. Serbest piyasa şartlarında oluşan fiyatların kendilerini tatmin etmediğini söyleyen üreticiler, bölge insanın tek geçim kaynağının çeltik olduğuna dikkat çektiler. Sezon Pirinç Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, Keşan, İpsala, Uzunköprü ve civarındaki çeltik üreticilerini ve onların yöneticileri İpsala’nın Sultan Köy Beldesi’nde topladı. Basın mensuplarının ilgiyle takip ettiği açık hava toplantısında, çeltik üreticilerinin sorunları tartışıldı. Toplantıda İpsala ve Uzunköprü Çeltik Üreticileri Birliği yetkilileri ve vatandaşlar, hükümetten ve sanayiciden beklentilerini dile getirdiler. Sezon Pirinç’in beldede 120 bin ton ürün işleme kapasitesine sahip bir fabrikası bulunuyor. Sezon Pirinç Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan, kendilerini çiftçiden ayrı görmediklerini belirterek Türkiye’nin pirinç tüketiminin 550 bin ton civarında gerçekleştiğini hatırlattı. Mehmet Erdoğan, üretimin ise genel olarak 300-400 bin ton arasında değiştiğini ancak bu yıl üretimde bir miktar yükselme beklediklerini kaydetti. Üretim ile tüketim arasındaki açığın ise ithalat yoluyla karşılandığını hatırlatan Mehmet Erdoğan, ciddî bir planlama ile üretimin arttırılabileceğini kaydetti. Erdoğan, potansiyel üretim artışının ise Güney Marmara ve Batı Karadeniz bölgesindeki arazilerin ekilmesiyle sağlanabileceğini vurguladı.

MUSTAFA GÖKMEN

08.10.2009


 

Ot yangınları tarlaları yaktı

Ankara’nIn Çubuk ilçesinde meydana gelen ot yangınında maddî hasar oluştu. Alınan bilgiye göre, Yıldırım Beyazıt mahallesindeki Yunus Evleri yakınlarında çıkan anız yangını kısa sürede yayıldı.

Yangın, Çubuk Belediyesi itfaiye ekiplerince söndürülürken, mahalleyi duman bulutunun kapladığı görüldü. Yangında, 40 dönümlük tarım arazisinin zarar gördüğü öğrenildi. Bu arada, Çubuk ilçesi İmam Hüseyin Köyünde çıkan yangında da aralarında ağlat, kuşburnu ve meşe ağaçlarının yoğunlukta olduğu yaklaşık 20 dönümlük alanın zarar gördüğü belirtildi. Yangına, Çubuk Orman İşletme Şefliği ve Çubuk Belediyesi İtfaiye Amirliği’ne bağlı ekipler müdahale ederek söndürdüler.

08.10.2009


 

Çanakkale’de lüfer akını

Çanakkale Boğazı’nda lüfer avlamak isteyen balıkçılar, sabahın erken saatlerinden itibaren denize açıldı. Gün doğumuyla birlikte tekneleriyle tek sıra olarak Çanakkale’nin karşısında bulunan Kilitbahir Köyü önlerine gelen balıkçılar, tekneleri ile yaklaşık 1 kilometre uzunluk oluşturdu.

Balıkçılar, lüfer avlamak üzere oltalarını denize attı. Adeta birbirleriyle yarışan balıkçıların, denizin üstündeki yoğunluğu vatandaşların ilgisini çekti. Bu arada tekneleri olmayan bazı vatandaşlar da feribot ile karşıya geçerek, karadan lüfer avlamaya çalıştı.

08.10.2009


 

Polisten kaçarken, polis aracına çarptı

Bursa’nIn Nilüfer ilçesine bağlı Doğanköy’de, alkol aldıktan sonra eşini darp ettiği ileri sürülen koca, otomobiliyle kaçarken polis aracına çarptı.

Alınan bilgiye göre, Doğanköy Harmanyeri Sokak’taki evine alkollü geldiği bildirilen Yılmaz D. (40) işe Aysin D. (31) ile tartıştı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesinin ardından Yılmaz D, Aysin D’yi darbetti. Aysin D’nin polise haber vermesi üzerine 35 RH 150 plâkalı otomobiliyle olay yerinden kaçmaya çalışan zanlı, evinin 100 metre ilerisindeki Cezaevi Caddesi’nde karşı yönden gelen 16 A 7363 plâkalı polis aracına çarptı. Kazada, Yılmaz D. ile ekip otosundaki polis memuru Yusuf Yıldız yaralandı. Yaralılar, 112 Acil ekipleri tarafından Çekirge Devlet Hastanesine kaldırıldı. Zanlının hastanede yapılan kontrolünde 269 promil alkollü olduğu belirlendi.

08.10.2009


 

Ana isale hattı patladı, ulaşım aksadı

Sakarya’nIn merkez Adapazarı ilçesinde ana isale hattı patladı. Edinilen bilgiye göre, şehre içme suyu sağlayan 1200 milimetre genişliğindeki isale hattı, henüz belirlenemeyen bir sebeple patladı.

Ana isale hattından çıkan su ve sürüklediği çamur birikintisi, D-100 karayolunda trafiğin aksamasına sebep oldu. 1.5 saat boyunca İstanbul yönüne ulaşım tek şeritten sağlandı. Onarım çalışması tamamlanıncaya dek şehre merkezine su verilemeyeceği öğrenildi.

08.10.2009


 

Mahallî İdarelere norm kadro geldi

Mahallî idare birliklerinde genel sekreter yardımcısı sayısı 1’den 2’ye çıkarıldı. Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahallî İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik’te değişiklik yapıldı.

Resmî Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren yeni yönetmelikle, mahallî idare birlikleri norm kadro standartları cetvelinde yer alan genel sekreter yardımcısı sayısı 2 olarak belirlendi.

08.10.2009


 

Asılsız ihbarlar, Acil Servisi zor durumda bırakıyor

Karaman genelinde 7 istasyon ve 100 kişilik ekiple hizmet veren 112 Acil Servisi, asılsız ihbarlar dolayısıyla zaman zaman zor durumda kalıyor.

Karaman İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada; merkeze gelen çağrıların yüzde 50’si gereksiz ve asılsız çağrılardan oluşuyor. Acil sağlık sorunları, trafik, iş ve ev kazalarının yanı sıra intihar ve yangın gibi olaylara kısa sürede müdahale ederek “hayat kurtarma” çabasında olan 112 acil servisine gelen çağrıların büyük bölümünü; eşi ve sevgilisinden ayrılıp psikolojik sorunları bulunanlar, çocukların gelişi güzel aramaları, alkollü kişilerin arayarak dertlerini, sıkıntılarını anlatmaya çalışmaları, telefon tamircileri, sim kartını denemek isteyenler, telefon sapıkları, taciz amaçlılardan dert paylaşmaya çalışanların asılsız aramaları teşkil ediyor. Ekiplerin bu kişiler yüzünden işlerini yapmakta güçlük çektiğine dikkat çeken yetkililer, hayat kurtarma gibi çok önemli bir görevi bulunan servis çalışmalarını ciddî anlamda olumsuz etkilendiğini kaydetti.

08.10.2009


 

Hac için karayolu açılıyor

Devlet Bakanı Faruk Çelik, kutsal topraklara gidecek hacı kafilelerinin, yol güvenliği açısından sıkıntısı kalmadığını söyledi. Körfez savaşları ve ABD’nin Irak’ı işgali ile 1990’lı yıllardan sonra kesintili olarak yapılan, 2001’den sonra ise hiç gerçekleşmeyen karayolu ile hac, Bakanlar Kurulu gündemine getirilecek.

Hacca karayolu açılıyor

Devlet Bakanı Faruk Çelik, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan güzergahını kullanarak kutsal topraklara gidecek hacı kafilelerinin, yol güvenliği açısından sıkıntısı kalmadığını belirterek, konunun Bakanlar Kurulu gündemine getirileceğini bildirdi. Bakan Çelik, yaptığı açıklamada, hac farizasını yerine getirmek isteyen vatandaşların, yol güvenliği konusunda sıkıntılar olduğu için 1990’lardan beri kara yolunu kullanamadığını ve kutsal topraklara hava yoluyla gidildiğini hatırlattı.

Kara yoluyla hac uygulamasının yeniden başlatılabilmesi için son zamanlarda olumlu gelişmeler yaşandığını, Türkiye’den Suriye’ye vizesiz geçiş imkânı doğduğunu anımsatan Çelik, Ürdün’ün de Türk hacılarının ülkelerinden geçerek, kutsal topraklara ulaşmasına oldukça sıcak baktığını söyledi. Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan güzergâhını izleyecek hacı kafilelerinin, yol güvenliği açısından ‘’düne göre hiçbir sıkıntısı kalmadığını’’ dile getiren Bakan Çelik, tek sorunun yol güzergâhında dinlenme tesisi bulunmaması olduğunu ancak bu sorunların da aşılabileceğini ifade etti. Hacı adaylarının kara yolunu kullanmasına sıcak baktığını vurgulayan Çelik, gelecek yıl kara yoluyla hacca gidilebilmesi için konuyu Bakanlar Kurulu’nun gündemine getireceklerini bildirdi. Bakan Çelik, bu yönde düzenleme yapılması durumunda hacı adaylarının Diyanet İşleri Başkanlığının organizasyonu ile otobüslerle de kutsal topraklara ulaştırılacaklarını söyledi. Bu yıl 74 bin hacı adayının hac farizasını yerine getirmek için kutsal topraklara gideceğine işaret eden Bakan Çelik, tüm hacıların hava yolunu kullanmasının, uçak seferleri ve zaman açısından da bir takım sıkıntılara neden olduğunu, kara yoluyla destek sağlanması halinde bu sorunların ortadan kalkacağını kaydetti.

HAC KONTENJANI ARTTIRILACAK

BAKAN Çelik, hac kontenjanlarının arttırılması için de çalışma yürüttüklerini, Suudi Arabistan ile görüşmeler yapıldığını bildirdi. Bu yıl 755 bin kişinin hacca gitmek için başvurduğunu, ancak kontenjan kapsamında 74 bin kişinin hacı adayı olabildiğini belirten Çelik, ‘’Bu kadar büyük bir talebe, bu düzeyde cevap verirseniz ciddî rahatsızlık meydana getiriyor’’ dedi. Türkiye’nin büyüklüğüne ve nüfus yoğunluğuna uygun hac kontenjanının belirlenmesi gerektiğini ifade eden Çelik, ancak Suudi Arabistan’daki durumun ve fiziki şartların da göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi. Bakan Çelik, ‘’Biz ‘buradan 750 bin kişiyi gönderelim’ dediğimizde orada 15 milyon insan olacak ki o ibadeti yapmak çok daha zorlaşır’’ değerlendirmesinde bulundu. Tüm bunlar göz önüne alındığında her yıl Türkiye’den 100-150 bin hacı adayının Mekke ve Medine’ye gitmesi gerektiğine işaret eden Çelik, gelecek yıl bu rakama ulaşılması için çalışmaların sürdürüldüğünü kaydetti.

08.10.2009


 

Ürküten rapor

BİRLEŞMİŞ Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yayınlanan çocuk raporuna göre, 1 milyardan fazla çocuk silahlı çatışmalara sahne olan bölgelerde yaşıyor.

250 binden fazla çocuğun eline, silâhlı gruplar tarafından silah tutuşturulmuş bulunuyor. UNICEF'in raporundaki bir başka ürküten tablo ise gelişmiş ülkelere ilişkin. Gelişmiş ülkelerde kız ve erkek çocukların yüzde 5 ila 10’unun cinsel tecavüz kurbanı oldukları bildirildi. Çocuk raporuna göre, kız çocuklarının yüzde 5-10’u, erkek çocuklarının da yüzde 5 kadarı, çocukluk döneminde tecavüze uğruyor. Bunların 3 katı kadar çocuk da bir şekilde cinsel taciz görüyor. Sanayileşmiş ülkelerde her yıl çocukların yüzde 4’ünün bedenen kötü muamele gördüğü de belirtilen rapora göre, 10 çocuktan 1’i de aileleri veya vasileri tarafından ya ihmal ediliyor veya ruhen kötü muamele görüyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 20. yılı dolayısıyla hazırlanan raporda, dünyada genel olarak şiddet, sömürü ve kötü muameleye maruz kalan çocukların sayısı şaşırtıcı derecede yüksek. Buna göre, 3 çocuktan 2’si fiziki ceza görüyor. 500 milyonla 1.5 milyar arasında çocuk her yıl şiddete maruz kalıyor. Dünyada cezaevlerindeki çocukların yarıdan fazlasının mahkemeye bile çıkarılmadığına işaret edilen raporda, 5 ila 14 yaşlarındaki 150 milyondan fazla çocuğun çalıştırıldığına işaret edildi. Çoğu Güney Asya’da olmak üzere 51 milyona yakın çocuğun nüfus kaydı bile bulunmadığı vurgulanan rapora göre, bu durumdaki çocuklar cinsel istismar ve sömürü tehlikesine fazlasıyla açık bulunuyor.

08.10.2009


 

Zaim Hoca’nın adı üniversitede yaşayacak

İSTANBUL’DA ‘’Sabahattin Zaim Üniversitesi’’ adıyla yeni bir vakıf üniversitesi kuruluyor.

Üniversitenin kurulmasını öngören Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapan Kanun Tasarı, TBMM Başkanlığına sunuldu. Tasarıya göre, İstanbul’da İlim Yayma Vakfı tarafından Sabahattin Zaim Üniversitesi kurulacak. Üniversite, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Eğitim Fakültesi, İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Yabancı Diller Yüksekokulu, Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Fen Bilimleri Enstitüsünden oluşacak. Tasarının genel gerekçesinde, Türkiye’nin çok genç bir nüfus yapısına sahip olduğu, bu nüfusun yükseköğretime önemli bir talebi bulunduğuna dikkati çekildi. Türkiye’de 2007-2008 eğitim-öğretim yılında üniversitelerin açıköğretim ve diğer yükseköğretim kurumları hariç önlisans, lisans ve lisansüstü programlarında toplam 1 milyon 606 bin 822 öğrencinin eğitim gördüğü, bunların 123 bin 525’inin vakıf üniversitelerinde olduğu vurgulandı.

08.10.2009


 

Evlâtlık olarak kız çocukları tercih ediliyor

KONYA’DA Sosyal Hizmetler Müdürlüğünce koruma altına alınan, aileleri tarafından çeşitli sebeplerle terk edilen çocuklardan evlâtlık olarak daha çok kız çocuklarının tercih edildiği bildirildi.

Konya Sosyal Hizmetler Müdürü İzzet Güneş, yaptığı açıklamada, son yıllarda Konya’da koruma altında bulunan çocukları evlâtlık edinmek isteyen ve onların koruyucu aileliğini üstlenen çok sayıda çift bulunduğunu söyledi. Taleplerin kurallar çerçevesinde karşılandığını belirten Güneş, şu anda evlâtlık almak için 50 ailenin sırada beklediğini bildirdi. Güneş, şunları kaydetti: ‘’Başvuran 50 çiftten 35’i kız çocuğu istiyor. Genelde 0-3 yaşlarındaki çocukları tercih eden aileler, kız çocuklarının daha uysal ve kaynaşması kolay olduğunu düşünüyor. Ailelere göre küçük yaştaki çocuklar ile kız çocuklarının tercih edilme nedenleri arasında birçok faktör bulunuyor. Çiftler, ilerde sorun yaşamak istemedikleri için evlâtlık edindikleri küçük yaştaki çocukların kendilerini anne ve babaları olarak bilmelerini istiyor. Ayrıca davranış şekilleri küçük yaşlarda başladığı için aileler çocukların kendileriyle daha çabuk kaynaşmasını bekliyor. Çiftler, evlatlık edindikleri çocukları kendi çocukları gibi yetiştirmek istiyor.’’

08.10.2009


 

10 yılda, 61 kez ameliyat oldu

HAKKÂRİ’DE yaklaşık 10 yıl önce tandıra düşerek yanan ve şimdiye kadar 61 kez ameliyat geçiren 17 yaşındaki Necip Çetin, 62’nci ameliyatına hazırlanıyor.

Alınan bilgiye göre, Hakkâri’nin Bağlar Mahallesi’nde oturan 16 nüfuslu Çetin ailesinin 9. çocuğu olan Necip Çetin, 10 yıl önce, annesinin ekmek pişirmek için yaktığı tandıra düştü ve vücudunun çeşitli yerlerinde birinci derece yanıklar oluştu. Yüzünde oluşan aşırı yanıklara rağmen eğitimi bırakmayan Çetin, şimdi Cengiz Topel İlköğretim Okulu 4. sınıfta okuyor. Özellikle yüzündeki yanıklardan dolayı sıkıntı çeken Necip Çetin, eski haline dönebilmek için 61 kez ameliyat masasına yattı. Yüzündeki bazı yanık izleri giderilen genç, tedavisi için şimdi 62’nci kez ameliyat masasına yatacak. Çetin’e bu yaşam mücadelesinde ise en büyük yardımda bulunan kardeşleri oluyor. Yanık sırasında bir ayağını da kaybeden Çetin’i okula kardeşleri götürüp getiriyor. Yüzünde oluşan yanıklar sebebiyle konuşmakta güçlük çeken Çetin, çevresindekilerle de yazarak anlaşmaya çalışıyor. Baba Abdullah Çetin, maddî imkânsızlıklara rağmen çocuğunu 10 yıl boyunca Ankara’ya götürerek burada tedavi ettirdiğini ve Necip’in şimdiye kadar 61 ameliyat geçirdiğini söyledi.

08.10.2009


 

Yanan orman alanları geri kazanılıyor

HATAY’DA geçen Aralık ayında çıkan ve üç gün süren yangında zarar gören 574 hektarlık ormanlık alanın yeniden kazandırılması için çalışıldığı bildirildi.

Orman İşletme Müdürü Mehmet Harbi, yaptığı açıklamada, yanan orman alanlarına yangına dayanıklı fidanların dikiminin yapılacağını söyledi. Kentte yaklaşık 210 bin 926 hektar ormanlık alanın bulunduğunu ifade eden Harbi, çıkan yangınlarda çok sayıda ağacın yok olduğunu ve ‘’akciğerlerimiz’’ olan ormanların zarar gördüğünü kaydetti. Bölgede geçen yıl çıkan yangında büyük bir alanın tahrip olduğunu vurgulayan Harbi, şöyle devam etti: ’’Hatay’da yangın dönemi olmamasına rağmen 20 Aralıkta avcıların atışlarından meydana geldiğini tahmin ettiğimiz büyük bir yangın çıktı. Bu yangında av ve yaban hayatı koruma alanı, aynı zamanda Arsuz-Samandağ turizm bölgesi olan Şahlankaya mevkisinde 574 hektarlık kızılçam kül oldu. Kahramanmaraş, Osmaniye, Mersin, Adana ve Hatay’dan ekiplerin müdahalesiyle ancak üç günde kontrol altına alınabilen yangında, ormanlık alanımız tahrip oldu. Yangında zarar gören alanları yeniden kazanmak, karaca ve dağ keçisi açısından önemli bir yer olan bu mevkideki ağaçlarımızı yeniden yeşertmek için kolları sıvadık.’’

08.10.2009


 

SİgarayI sabIrla bIrakIn

ABD’dekİ en önemli sigara karşıtı sivil toplum kuruluşlarından Akciğer Vakfı’nın internette yayımladığı araştırmaya göre, sigarayı gerçekten bırakmak isteyenler, her başarısız girişimden ders alarak ‘’mutlu sona’’ ulaşıyor.

Sigarayı ilk bırakma girişiminde sonuç alamayanların kendilerini başarısız veya yalnız hissetmemesi gerektiği belirtilen çalışmada, ‘’birden fazla bırakma girişiminin nihaî sonuç öncesinde atılması gereken zorunlu ve normal adımlar olarak değerlendirilmesi gerektiği’’ kaydedildi.

Akciğer Vakfı’nın bugüne kadar bir milyon kişinin sigarayı bırakmasına destek verdiği bildirilen çalışmada, bırakanların yüzde 60’ının ilk girişimlerinde başarısız olduğu, birden fazla kez denediği ve sonunda bu zararlı alışkanlıkla yollarını ayırmayı başardığı belirtildi.

Sigarayı gerçekten bırakmak isteyen bireylerin cesaretlendirilmesinin önemli olduğun ifade edilen araştırmada, özellikle tütün ürünlerinin kullanımının azalması için çaba gösteren sivil toplum kuruluşlarına büyük görev düştüğü, bu kuruluşların çalışmaları sırasında bırakma sürecindeki başarısızlıkların normal olduğunu anlatmaları gerektiği kaydedildi. Uzmanlara göre, bir daha başlamamak niyetiyle bir gün bile sigara içmemek, sigara bırakma girişimi olarak değerlendiriliyor. İzmir Tütün Kontrol Kurulu Başkanı Doç. Dr. Oğuz Kılınç, araştırmanın sonuçlarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Sigara Bırakma Polikliniğinde elde edilen sonuçların dünya ortalamasıyla örtüştüğünü belirtti. ‘’Çalışmalarımızda bırakma ortalamasını 3.2 girişim olarak belirledik, bu da dünya ortalamasına paralellik gösteriyor’’ diyen Doç. Dr. Kılınç, bu sonuçlardan kimsenin ilk denemesinde sigarayı bırakamayacağı gibi hatalı bir sonuç çıkarılmaması ancak tekrar eden denemelerin normal karşılanması gerektiğini kaydetti. Doç. Dr. Kılınç, şöyle konuştu: ‘’Sigara; tansiyon, diyabet gibi kronik bir sorundur, bırakma sürecinde zaman zaman gelgitler olabilir. Sigarayı bırakmaya çalışan kişinin çevresindekilerin de ‘Bak yine başladın, bırakamazsın’ gibi yaklaşımlarla kişiyi başarısızlığa mahkûm edip sigaranın kollarına atmaması gerekiyor. Yaklaşımın destekleyici ve yeni girişimleri teşvik edici nitelikte olması kişiyi istenen sonuca götürür.’’

08.10.2009


 

IBM’den DNA barkod okuyucu

TIbbIn her insanın DNA’sına göre ayrı ayrı tasarlandığı, ilâçların karşıt tepki ve yan etki göstermediği bir dünya hayal edin...

Bir insanın metabolizmasına kusursuz hızı sağlayacak uygunlukta bir beslenme biçimi bulunduğunu düşünün... Amerikan IBM şirketi, mikroelektronik, fizik ve biyolojiyi bir araya getirerek, geleceği biraz daha yakına getiriyor. IBM araştırma geliştirme bölümünün projesi “DNA transistörü”, herkesi eşsiz kılan özel protein kombinasyonu olan bireysel DNA dizilimini okuyarak kişiye özel tıp konusunda ilerleme sağlamayı amaçlıyor. Tamamlanma aşamasında olan teknoloji konusunda birikimlerini dünya ile paylaşmak isteyen IBM’in açıklamasına göre, “barkod okuyucusu” adı da verilen cihaz, bir silikon mikroçipin içinde “nanopore” denilen 3 nanometre genişliğinde bir yuvaya sahip bulunuyor. Bu delikçiğe bir saç teli sokulduğunda içindeki bir sensör DNA’yı okuyarak, kendine has özelliğini belirliyor. IBM ar-ge bölümünden Gustavo Stolovitzky, DNA’yı hızlı, ucuz ve geniş çaplı okuyabilecek teknolojilerin biyo-medikal araştırma ve kişiye özel tıp sahalarında devrim yapabileceğini belirterek, bu teknolojinin özellikle karşıt tepki ve yan etki riskini ortadan kaldıracağını ve hastaların tedavi kalitesini arttıracağını kaydetti. IBM şirketi, bu alandaki araştırma ve deneyimlerini, ABD’de bugün başlayacak Tıbbî Buluşlar Kongresi’nde kamuoyuna sunacak.

08.10.2009


 

Satürn’ün çevresinde yeni dev halka

NASA, Satürn’ün etrafında şimdiye kadar görülmemiş büyüklükte bir halka tesbit etti.

Spitzer Uzay Teleskobunun keşfettiği ince halka şeklinde buz ve toz parçacıklarından oluşan halkanın, Satürn sisteminin en dışında bulunduğu ve yörüngesinin gezegenin ana halkasının düzlemine 27 derece eğimli olduğu belirtildi. Satürn’ün yeni keşfedilen halkasının madde kütlesinin başlangıcının gezegene 5,95 milyon kilometre uzaklıkta bulunduğu, sonunun uzaklığının ise 11,9 milyon kilometreye kadar uzandığı bildirildi. NASA yeni bulunan halkanın 1 milyar Dünya’yı içine alabileceğini kaydetti. Son halka keşfedilmeden önce Satürn’ün 7 halkası bulunduğu biliniyordu.

08.10.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.