15 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE TEFECİLİK

Son ekonomşk kriz elbette kapitalizmin de krizidir.Ama yaşlı dünyamız, komünizme dönüşmüş olan sosyalizmin eski doğu bloku ülkelerinde yaptığı zulmü de, ondan çıkan krizleri de görmüştür.

EKONOMİK PROBLEMLER VE SOSYAL HAYATA YANSIMALARI:

A. Kavramsal çerçeve

Kanaatimizce öncelikle kavramsal düzeyde düşünerek ve sorgulayarak başlamalıyız. Zira bu çağda zaman önceki çağlardan çok daha hızlı akmakta ve kavramlar dünyasını da aynı hızda değiştirmektedir.

1. Bu konuda en önemli örnek başlıktaki kavramlaştırma ile ilgilidir. İktisat yerine ekonomi terimi kullanılmaya başlanmış ve iktisat kelimesine yüklenen mânâ da değişim geçirmiştir. Oysa iktisat ve ekonomi, farklı iki dile ve farklı iki düşünüş biçimine ait kavramlar olarak, dilin düşünüşe etkisi sebebiyle, farklı ve hatta bazen zıt kavramlardır. Gerçekten, eski çağlarda “iktisat etmek”; “muktesit olmak” yani iktisatlı davranmak anlamına gelmekteyken, günümüzde iktisat etmek ortadan kalkmış, “iktisat yapmaya” yani “ekonomi ile ilgilenmeye” dönüşmüştür.

İktisatçı olmakla ekonomist olmak arasındaki en önemli fark şudur: Bir “iktisatçı” harcamaları arttırmayı savunamaz, zira bu iktisatlı yaşamaya ve bu anlamda iktisatçılığa zıttır. Oysa bir ekonomist, bir ekonomik model kurarak, harcamaların arttırılmasını savunabilir. Nitekim savunmaktadır da. Gerçekten günümüzde, “ekonomi” demek, harcama demektir. Harcama ise “sarf” yani “israf” demektir. Bu sebeple “harcama ekonomisi” anlamında “sarf” yani “israf ekonomisi”nden söz edilebilir, ama geçmişte de bu gün de “israf iktisadı” denemez. Zira israf ve iktisat birbirine zıttır.

2. Ekonomi ilminin tarifi de oldukça tartışmaya açıktır: Gizli bir ideoloji ile malûldür. Materyalist bir yaklaşım içermektedir.

Şöyle ki, “ekonomi bilimi” için “kıt kaynakları sınırsız ihtiyaçlarla üleştirmek-denkleştirmek ilmi” denmektedir. Bu tarifin test edilebilmesi için iki–üç soruya ihtiyaç vardır.

Birincisi, kaynaklar gerçekten kıt mıdır? Evet demek, tüm zenginlik kaynaklarının mutlak sahibi olan Gani-yi mutlaka karşı saygısızlık olmaz mı? İkincisi, ihtiyaçlar sınırsız mıdır? Sınırsız olan insanın ihtiyaçları mı, istekleri mi, hırsı mıdır?

Daha da önemlisi varlıklarla istekleri (arz ile talebi) denkleştirmenin yolu, “Alinin külahını Veliye, Velininkini Museviye giydirme” yöntemi midir? Denkleştirmenin doğru yöntemi insanın önce kendi kendisine, isteklerine, hayallerine ahlâkî sınırlar koyması değil midir? Oysa ahlâkı dışlayıp onun yerine ne idüğü belirsiz etik kavramını yerleştirmeye çalışmakla aslında insanı kendi bağlamından koparmış oluyoruz.

Özetle, kavramlar dünyasında düşünme araçları olan kelimeler önemlidir. Bu nedenle teklifim şudur: Kendi düşünce dünyamızın kavramlarına karşı, bilhassa ders kitaplarında, sadık ve tutumlu davranmalıyız.

3. İktisadî hayatta problemimiz aslında bir sistem problemi olmaktan çok, bir ahlâk problemidir. Bilhassa gayrı ahlâkî pazarlama uygulamaları ve tüketimi teşvik, israfı ve krizleri tetiklemektedir.

Ancak yine de ideolojiler karşısındaki tutumumuz önemlidir. Bilhassa son kriz sebebiyle kapitalizmin bittiğini, sosyalizmin yeniden parladığını ve doğrulandığını iddia edenler vardır. Ancak kanaatimizce bu görüştekiler yanılmakta ya da bilerek yanıltmaktadırlar.

4. Devletin fakire destek olması elbette iyidir. Ancak sosyal devlet uygulamaları teşebbüs hürriyetine engel olmamalı, özel sektörün ve meşrû rekabetin önünü tıkamamalıdır. Krizler de bunun bahanesi olmamalıdır. Öte yandan insanı tanrılaştırmaya kalkan materyalist tüketim tarzı da kötüdür, o da teşvik edilmemelidir.

Sosyalizm de kapitalizm gibi kapitalcidir, sermayecidir; zira maddecidir, materyalisttir. Aralarında sadece “kapital”in “sahibi”nin kim olması gerektiği konusunda görüş ayrılığı vardır. İkisi de kapitalin gerçek sahibi olan yaratıcıyı unuturlar ve sermayenin sahibi ve hatta tanrısı olarak ya insanı ya da devleti görmeye çalışırlar.

Oysa insanın kapitalin şerefli emanetçisi olması, bu emanete hıyanet etmemesine bağlıdır. Hıyanet etmemesinin kıymeti ise ancak, hıyanet edebilme hürriyeti(!)nin de bulunması sayesinde anlaşılabilir. Akıl, irade, ilham, vahiy ve vicdan birleşecektir ki hürriyet hakkıyla ve gereğince kullanılabilsin.

5. Özellikle son küresel ekonomik kriz bir yönüyle elbette kapitalizmin de krizidir. Ama unutulmamalıdır ki, yaşlı dünyamız, yakın zaman önce, komünizme dönüşmüş olan sosyalizmin eski doğu bloku ülkelerinde yaptığı zulmü de, ondan çıkan krizleri de görmüştü.

Bu durumda sosyal siyasette önceliğimiz elbette ekmek değil hürriyet olmalıdır. Zira önce ekmek diyenler hürriyetini de kaybeder. Önce hürriyet diyenler ise ekmeğini de bulur. Hiçbir efendi kölesini aç bırakmaz ama neyi ne zaman yiyeceğine daima kendisi karar verir. Oysa hür insan ekmeği de katığını da hür ve şerefli biçimde bulur. Ancak unutulmamalıdır ki sadece devletten ve sadece dinî ve siyasal hürriyetleri istemek yetmez, devlete karşı ekonomik hürriyetlerimiz de olmalıdır.

Serbest piyasa da iyidir ama bir şartla; insanı insan yapan ahlâkî kodları unutmadan. Zira insanların çoğunluğunun bencilleşerek insanlıktan çıktığı toplum da, o toplumun devleti de -hangi rejimi benimserse benimsesin- ekonomik krizlerden ve sosyal buhranlardan kurtulamaz. O halde ekonomik krizden kurtulmak için dahi ahlâkîyyat eğitimine manevi yatırım yapmaya devam etmek gerekir. Bu bağlamda teklifim şudur: Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer ilgili kurumlar ahlâk eğitimine daha fazla önem vermeli ve daha fazla kaynak ayırmalıdır. Ayrıca bu hizmeti görürken sivil toplumsal kuruluşlardan da yararlanmalıdır.

(Devamı yarın)

Prof. Dr. Ahmet Battal

[email protected]

Gazi Ünv. Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi

Banka ve Ticaret Hukuku Öğretim Üyesi

15.11.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (04.11.2009) - İslâm öncesi dönem öne çıkartılıyor

  (03.11.2009) - Nil-i Mübarek Mısır’a hayat katıyor

  (02.11.2009) - Bediüzzaman, birlik için çalıştı

  (01.11.2009) - Osmanlı’da farklı bölgelerde farklı uygulamalar olmuştur

  (30.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP - 7

  (29.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP - 6

  (28.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP-5

  (27.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP-4

  (26.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP-3 - CEVHER İLHAN

  (25.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP-2

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.