14 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

VEHBİ HORASANLI -1 Somali korsanları yine işbaşında

VEHBİ HORASANLI -1 Somali korsanları yine işbaşında

Afrika’nın doğusunda bulunan Somali’nin, üçte biri Aden Körfezi’ne, üçte ikisi Hint Okyanusu’na bakan sahilleri “Afrika’nın Boynuzu” denilen keskin bir burunla ayrılır. Yüzölçümü biraz daha küçük olmakla birlikte Türkiye’ye yakındır: 637,657 km2. Buna karşılık nüfusu 9 milyonun biraz üstündedir (2007 sayımına göre 9,1 Milyon). Başşehir Mogadişu 2,3 milyon nüfusa sahiptir. Güneybatısında Kenya, Batısında Etyopya, Kuzeybatısında Cibuti ile komşudur. Ülkenin topraklarının büyük çoğunluğunu susuz plâtolar oluşturur. Sahilde Mogadişu’dan Kenya sınırına kadar mercan resifleri bulunur.

1960’lı yıllara kadar İngiltere ve İtalya’nın sömürgesi olan Somali; bağımsızlığını kazandıktan sonra Batı’da “kırsal demokrasiye örnek ülke” olarak gösterilmişti. Ne var ki; aşiretçilik, aşırı gelenekçilik ve toplumsal bölünmeler ülkede büyük sorun oluşturuyordu.

Somali’nin 2. Başkanı 1969 yılında cinayete kurban gidince askerler darbe yaparak iktidarı ele geçirdi. Cunta, parlamentoyu kapattı, siyasî partileri yasakladı, anayasayı hükümsüz ilân etti.

Ülkeyi cuntacılar idare etmeye başladı. İşte bütün felâketler bundan sonra bir bir geldi. Darbecilerle başlayan süreç ülkemizde olduğu gibi Somali’de de büyük sorunlara yol açtı.

Cuntacıların sözcüsü, kendisini “Yoldaş Siad” olarak tanıtan Mohamed Siad Barre idi. Barre, önceleri cuntanın sözcüsü iken daha sonra diktatörlüğünü ilân etti. “Mogadişu’ya geldiğimde sadece İtalyanların yaptığı bir yoldan başka bir şey yoktu. Bir gün beni gönderirseniz Mogadişu’yu nasıl bulduysam size öyle bırakırım” diyen sosyalist diktatörün 21 yıllık iktidarı, bir isyan sonrası devrilmesiyle son buldu.

1991 tarihinden sonra Somali’de merkezi hükümet bir daha asla otoriteyi sağlayamadı. “Emperyalizm, kendilerine muhtaç olup dilenmemizi, bu yüzden de hep fakir kalmamızı istiyor, onlara bu fırsatı vermeyeceğiz, bizi aşiretçilikle bölmelerine izin vermeyeceğiz” diyen Siad Barre’nin ülkesi bugün tam da onun önlemeye çalıştığı hale düşmüş bulunuyor.

2006 yılında aşiret liderleri merkezi bir hükümetin inşası konusunda anlaştıklarında bu Siad Barre’den sonra 14. hükümet kurma girişimiydi; ancak başarılı olamadı. 2006 yılında İslâmî Birlik Hareketi, ülkede iktidarı geçti. Ancak Batının desteklediği ve Etyopya ordusundan yardım alan geçici hükümet bu girişimi bastırdı; ancak ülkede bundan sonra hırsızlık ve haydutluk olayları daha da arttı, zaten olmayan düzen tamamen bozuldu.

Bugün Somali’de meydana gelen korsanlık olaylarını ülkenin içerisinde bulunduğu bu durumla birlikte değerlendirmek gerekir. Nisbeten idarenin tesis edildiği Puntland bölgesi hariç ülkenin tamamında kanunsuzluk ve vahşet hüküm sürüyor.

Korsanlık nedir? Deniz haydutluğu

mu korsanlık mı demeli?

BM Deniz Hukuku Sözleşmesi (UNCLOS), 101. Maddesinde korsanlığı tanımlar. Buna göre Korsanlık; özel mülkiyete ait bir deniz aracının mürettebat veya yolcularının kendilerine veya mal varlıklarına yönelik açık denizlerde karşılaştığı her türlü yasa dışı eylem, ele geçirme ve soygun ya da bu işlerin yapılmasını uluslar arası anlamda kolaylaştıran veya göz yuman eylemler, korsanlık olarak adlandırılmaktadır.

Yani korsanlığın bariz özelliği “açık denizlerde sularda” yapılıyor oluşudur. “Açık Denizler” yine UNCLOS’a göre bir ülkenin karasuları, münhasır ekonomik bölgesi, veya bir adalar devletinin karasuları dışında kalan deniz alanlarıdır. Bu deniz alanlarında yapılan soygun, rehin alma, kaçırma, el koyma vb. gibi olaylar “Korsanlık” olarak nitelendirilmektedir.

Bunun dışında kalan deniz sahalarında meydana gelen benzer olaylar ise “Silâhlı Soygun” olarak adlandırılmaktadır. Yani IMO (Dünya Denizcilik Örgütü) tanımlamasına göre “Açık Denizlerde” meydana gelen soygun veya gemi kaçırma olayları “Korsanlık”, bir ülkenin hükümranlığı altındaki sularda meydana gelen soygun ve/veya gemi kaçırma olaylarını “Silâhlı Haydutluk” olarak adlandırılmaktadır.

Ancak bu kavramlar üzerinde yine de tam bir mutabakat yoktur. Korsanlığın; “Bir Devlet tarafından yürütülmesine müsaade edilen, düşman devletlerin ticaret gemilerinin zorla ele geçirilmesine yönelik bir faaliyet” olduğunu, bunun; “Bir devletin himayesinde olmayan, soygun amaçlı bağımsız deniz haydutluğu eylemleri ile karıştırılmaması gerektiği” vurgulanmaktadır.

Devletin onayıyla yürütülen Korsanlığa “Privateering” denilmektedir. “Privateers” Devlet tarafından bir yazılı belgeyle belli bir bölgede faaliyetine izin verilen özel savaş gemileri olarak tanımlanabilir. Korsanlık olarak tanımlaması yapılan “Privateers” kavramının ortaya çıkışı 16. yüzyıldadır. 1500’lü yılların sonlarına doğru İngiltere’nin İspanya’nın ticarî faaliyetlerine zarar vermek üzere yetkilendirdiği çok sayıda “Korsan gemisi” İspanya’dan Amerika’ya giden ticaret gemilerine büyük zararlar vermiş, hatta bu yüzden ilk “Anglo-Sakson Harbi” patlamıştır.

1700’lü yılların sonlarında Amerikan Devrimi esnasında Amerikan Hükümeti çok sayıda ticaret gemisine “Korsan (Privateer)” yetkisi vermiş; tahminlere göre 55.000 denizci Korsan gemilerinde görev yapmıştır. Koloni yönetimleri de İngiliz gemilerine saldırmak üzere Korsanlık yetkisi vermiştir. Bu dönemde Amerikalı korsanların yaklaşık 300 İngiliz gemisini ele geçirdikleri bilinmektedir.

Piracy olarak bilinen ve Deniz Haydutluğu olarak Türkçe’ye çevrilen eylemde ise; belli bir atanma ile yapılmayan nispeten bağımsız gemi kaçırma ve soygun olayları söz konusudur. “Piracy” sözcüğü etimolojik olarak Latince’deki “Pirata”’dan; ona da kaynaklık eden eski Yunan’da kullanılan ve “Haydut” anlamına gelen “peirates” sözcüğünden gelir.

Dolayısıyla “Piracy” sözcüğü günümüzde her ne kadar “Korsanlık” sözcüğü ile karıştırılsa da; “Deniz haydutluğu” olarak Türkçe’ye çevirmek daha doğru olacaktır. Ancak “Korsanlık” ile “Deniz haydutluğu” arasındaki ayrım gerçek hayatta bu kadar net değildir. Yapılan eylem açısından; zorla el koyma hakkının “bir devletin mektubuyla” verilmiş olması sonuçları açısından fazla bir anlam ifade etmemektedir. Neticede yapılan eylem; silâhsız ve kendini savunma gücü olmayan bir ticaret gemisine yapılan saldırıdır. Bu yüzden korsanlık ile deniz haydutluğu arasında bir ilişki kurmak, 21. yüzyılın değerleriyle bakılınca çok anlamlı olmamaktadır.

Orta ve yakın çağlarda Kuzey Afrika’da hüküm süren Berberi ve Türk denizcilerine “Privatieers” yani Osmanlı devletinden alınan bir izinle bu işi yapanlar denilebilmektedir.

Cezayir Dayıları adı verilen bu denizciler Berberi Sahilleri denilen Tunus, Tripoli, Cezayir ve Fas sahillerini içeren Batı Akdeniz’deki ticaret filolarına göz açtırmıyorlardı. Saldırdıkları gemiler Haçlı Seferlerine giden veya Afrika’yı dolaşıp Uzak Doğu’ya sefer yapan Hıristiyan ticaret gemileriydi.

19. yüzyıla kadar süren bu saldırılar sonucunda İtalya’nın ve İspanya’nın sahil kasabaları ve şehirleri neredeyse boşalırken, Akdeniz’in dışına taşan saldırı alanları İzlanda’ya kadar genişlemişti.

Robert Davis’e göre 16. ve 19. yüzyıllar arasında yaklaşık 1 milyon 250 bin Avrupalı, Cezayirli denizciler tarafından ele geçirilip köle olarak Kuzey Afrika’da ve Osmanlı İmparatorluğu’na satıldı. Bunların en ünlüleri Barbaros Kardeşler, Turgut Reis, Kurtoğlu Muslihittin Reis, Kemal Reis, Salih Reis ve Koca Murat Reis idi.

ABD Yüksek Mahkemesinin, yakaladıkları Türk denizcilerine “savaş suçlusu” muamelesi yapması; o dönem Kuzey Afrika ve Akdeniz’de yapılan savaşların bugünkü anlamda “Deniz haydutluğu” değil; “İzinli korsanlık” yani “Privatieering” olduğunu-hukuksal anlamda-ortaya koymaktadır.

Günümüzde korsanlık

Daha önceden de değindiğimiz gibi; günümüzde bir devletin ticaret gemilerine saldırması için bir özel gruba “ruhsat” vermesi söz konusu olamaz. Bu sebeple 16. yüzyıldaki anlamıyla korsanlıktan bugün söz etmemiz mümkün değildir. Günümüzde korsanlık, daha çok uluslar arası sularda gemilere yapılan soygun, kaçırma ve rehin alma amaçlı girişimler anlamında kullanılmaktadır.

Günümüzde denizlerde yapılan korsanlığın yılda yaklaşık 15 milyar ABD doları tutarında bir ekonomik kayba sebep olduğu tahmin edilmektedir. ABD Sahil Güvenlik Teşkilâtı ve ABD Donanması, Karayip Denizindeki korsanlık olaylarını hemen hemen tamamen ortadan kaldırmıştır. Ancak özellikle Afrika’nın Doğu sahilleri ve Aden Körfezi başta olmak üzere korsanlık, 1995 yılından bu yana artan bir ivmeyle, denizcilerin korkulu rüyası olmaya devam etmektedir.

Uluslar arası Denizcilik Bürosu kayıtlarına göre 2006 yılında dünya genelinde 239 korsan saldırısı gerçekleşti. Bu saldırılarda 77 mürettebat kaçırıldı, 188 kişi esir alındı. 15 kişi saldırılarda öldü. 2007 yılında korsan saldırıları yüzde 10 oranında artarak 263’e çıktı. Ateşli silâh kullanılan saldırıların oranında ise yüzde 35’lik bir artış oldu. Saldırılarda yaralanan mürettebat sayısı 2006 yılında 17 iken; bu sayı 2007 yılında 64’e fırladı.

2009 yılının ilk dokuz ayında ise 2008 yılının toplamından daha fazla korsan saldırısı gerçekleşti. 2008 yılında 293 korsan saldırısı gerçekleşirken bu sayı 2009’un ilk 9 ayında 306 oldu. Korsanlar, 114 saldırıda gemiye çıkmaya muvaffak oldular; çıktıkları gemilerden 34’ünü de kaçırmayı başardılar. Ateşli silâhlarla yapılan saldırı sayısı da 2008’de 76 iken bu sayı 2009’un ilk dokuz ayında 176’ya yükseldi.

Kaçırılan Türk gemileri

Türk gemileri çeşitli korsan saldırılarına maruz kalmakla beraber, 1 yıl öncesine kadar hiçbirisi kaçırılmamıştı. Kaçırılan ilk Türk gemisi, Panama bayraklı YASA Neslihan gemisi oldu. 29 Ekim 2008 günü 20 kişilik Türk mürettebatı ile kaçırılan YASA Neslihan gemisi yaklaşık 70 günlük esaretten sonra, fidyenin ödenmesi üzerine 6 Ocak 2009’da serbest bırakıldı.

Türk kamuoyu daha bu olayın şokunu atlatamamışken, 12 Kasım 2008 tarihinde bu kez Türk bayraklı bir gemi; kimyasal tanker M/T Karagöl kaçırıldı. 14 kişilik mürettebatı bulunan gemi; korsanlardan kaçmak için yarım saatten fazla uğraş vermiş; Kaptan Mümtaz Temeltaş; makineli tüfek atışı altında yaptığı manevralarla dalgalar oluşturarak korsan teknelerinden birini batırmayı başarmıştı. Ancak borda yüksekliğinin fazla olmamasından yararlanan korsanlar yine de gemiye çıkarak ele geçirmeyi başardılar. Karagöl Gemisi; fidye ödenmesi üzerine 13 Ocak 2009 tarihinde korsanlarca serbest bırakıldı.

16 Aralık 2008 günü ise bu kez Antigua&Barbuda bayraklı, armatörü Türk olan Bosphorus Prodigy adlı gemi kaçırıldı. 100 metre boyundaki konteyner gemisi Aden Körfezinde kaçırıldı. Korsanlar, içerisinde 3’ü Türk, 8’i Ukraynalı olmak üzere 11 kişilik mürettebat bulunan gemiyi 2 Şubat 2009 tarihinde serbest bıraktılar.

19 Şubat 2009 tarihinde bu kez Türk bayraklı Ulusoy 6 adlı gemi Aden Körfezinde korsan saldırısına uğradı. Yakında bulunan Türk Deniz Kuvvetlerine ait savaş gemisi TCG Giresun’dan zamanında havalanan helikopter korsan saldırısını püskürttü. Bu olay meydana geldiğinde bir başka gemi ile aynı bölgede bulunuyordum. Türk savaş gemisinin bölgede görev yapması sayesinde korsanlardan kıl payı ile kurtulmuş ve bu olayı Vira Bismillah köşesinde yayınlamıştım.

8 Temmuz 2009 tarihinde ise kaçırılan Türk bayraklı gemileri içerisinde en medyatik olanı, Horizon 1 gemisi kaçırıldı. Gemide bir kadın güverte zabitinin olması medyanın ilgisini daha da arttırdığı Horizon 1 gemisi; 23 kişilik mürettebatıyla birlikte Aden Körfezi'nde seyir halindeyken kaçırıldıktan sonra önce Hordio Limanı’na daha sonra da Eyl Limanı’na götürüldü. Gemi, 2 milyon 750 bin ABD Doları tutarındaki fidyenin ödenmesiyle 5 Ekim 2009 tarihinde serbest kaldı.

KORSANLIK OLAYLARI, ÖZELLİKLE AFRİKA'NIN DOĞU SAHİLİNDE YOĞUNLUK KAZANDI. SALDIRIYA UĞRAYAN GEMİLER VE KORSANLARLA ÇATIŞMA HABERLERİ SIKÇA DUYULUR OLDU.

SOMALİ Korsanları, Somali’nin 700 mil açıklarında Suudi Arabistan’dan ABD’ye ham petrol taşıyan 300 bin tonluk bir süper tanker kaçırdı. 332 metre uzunluğundaki çift cidarlı tankerin 2,2 milyon varil ham petrol taşımakta olduğu öğrenildi. Tankerin kaçırıldığı esnada Somali sahillerinden yüzlerce mil açıkta seyretmekte olduğu bildiriliyor. Geminin kaçırıldıktan sonra rotasını değiştirerek Somali sahillerine doğru Harardheere veya Hobyo bölgesine yönlendiği tahmin ediliyor.

Yunanistan’a ait Maran Centaurus isimli 28 mürettebatlı tankerin taşıdığı petrolün değeri açıklanmadı. Ancak korsanlar 2008 Kasım ayında kaçırdıkları 100 milyon dolar değerinde petrol taşıyan Sirius Star isimli tankeri 3 milyon dolar fidye karşılığında serbest bırakmıştı. Somalili korsanların elinde en az 13 gemi ve 200’den fazla kişinin bulunduğu biliniyor.

Geçmişten günümüze korsanlık

Ticaret gemilerine yönelik korsanlık olayları, 1990’lı yıllardan itibaren özellikle Afrika’nın Doğu sahilinde yoğunluk kazandı. Saldırıya uğrayan ve bir kısmı kaçırılan gemiler, korsanlarla çatışmada ölen gemiadamları haberleri sıkça duyulur oldu. Son 1 yıldır Türk Bayraklı veya armatörü Türk olan gemilerin de kaçırılmaya başlanmasıyla Türk kamuoyu korsanlık olaylarıyla daha yakından tanıştı. Sonrasında Türkiye’de insanların kafasında haklı olarak çeşitli soru işaretleri oluştu. Bunlardan bazılarını sıralarsak;

Nasıl oluyor da 21. Yüzyılda

gemilere saldırılabiliyor?

Aden Körfezi’nde bulunan 10-15 civarında savaş gemisi nasıl oluyor da saldırıları önleyemiyor?

Korsanlık diye biliyorduk bir de deniz haydutluğu kavramı çıktı. İkisi arasında ne fark var?

Uçak kaçırılınca hemen operasyon yapılıyor. Kaçırılan gemilere neden operasyon yapılmıyor?

Somali’deki korsanlar, aslında kaynaklarını sömüren Batı’dan intikam alıyorlar… Korsanlıktan kazandıkları parayı ülkelerinin geliştirilmesi için (!) kullanıyorlar…

Bu liste uzatılabilir. Bu yazımızda bir kaptan arkadaşımızın değerlendirmelerinden istifade ederek konuların ayrıntılarına kaçmadan korsanlık olaylarıyla ilgili kısa bilgiler sunmaya çalışacağız.

14.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (13.12.2009) - Sultan Fatih, Akçahisar ve İşkodra’ya mührünü basmış

  (11.12.2009) - İslâmın güzellİklerini dinlemeye açıklar

  (10.12.2009) - Bayram namazı Tiran Meydanında kılındı

  (09.12.2009) - Besmelenin kerameti

  (04.12.2009) - Rİsâle-İ Nurlara bütün dünya muhtaç

  (03.12.2009) - BABNİRLİ MELE (MOLLA) ABDULLAH: Bediüzzaman’ın temas ettiği nükteleri hiçbir tefsirde görmedim

  (02.12.2009) - Bediüzzaman, Allah’ın ülkemize bahşettiği mümtaz bir şahsiyettir

  (23.11.2009) - VEHBİ HORASANLI - İran Notları

  (16.11.2009) - Yoksulluğun sebebi bencillik ve israftır

  (15.11.2009) - YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE TEFECİLİK

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl