02 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Bediüzzaman, Allah’ın ülkemize bahşettiği mümtaz bir şahsiyettir

Yrd. Doç. Dr. Abdülcelil Candan: "Üstad Said Nursî, iman kıtlığı döneminde Allah Teâlâ'nın ülkemize bahşettiği mümtaz şahisyettir. Üstad'ın iman mücadelesi beni etkiledi. İzzetli duruşu, zorluklara boyun eğmemesi, hayatı boyunca kimseden bir şey talep etmemesi öne çıkan özellikleridir."

TAKDİM

Aziz Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin muhteşem eserleri Risâle-i Nurlara bu zamanda mektep ehlinin sahip çıktığı mutlaktır. Bunun yanı sıra medrese ehlinin de sahip çıkması gerektiğini Emirdağ Lâhikası’ndaki şu sözlerinden anlamaktayız: “Risâle-i Nur medreseden çıkmış, ilim içinde hakikate yol açmış, hakikî sahipleri ve taraftarları medreseden çıkan hocalar olduğuna binaen...” (Emirdağ Lâhikası, s. 224)

Üstad Hazretlerinin beyan buyurduğu bu manidar ifadelerden yola çıkarak, şarktaki medrese hocalarına Bediüzzaman’ı sorduk. Çalışmamızı tamamlamak üzere şarka bir seyahat yaptık. Günümüzde “şark medresesi” olarak bilinen ilim yuvalarının yoğun olduğu şehirlerimizden Van, Bitlis, Siirt ve ilçelerini bu vesileyle gezerek, medrese hocalarıyla bizzat görüştük. Van’daki medrese hocalarından Eta Beyaz’ın mihmandarlığında araştırmalarımızı sürdürürken, öncelikle, hâlen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Abdulcelil Candan Beyle görüştük. Çalışmanın mahiyetini anlattığımız Candan Hoca, sorduğumuz suallere açık yüreklilikle cevaplar verdi. Van’da daha bir çok medrese hocasına teklifimizi ileterek, Tillo’ya gidiverdik.

Tillo’da yoğun bir şekilde bulunan ilim yuvası medreselerdeki araştırmalarımızda, Siirtli dostlardan Cemil Özmen, Ali Bey ve Tillolu Burhan kardeşlerim bize rehberlik yaparak yardımda bulundular. Tillo’da, ilk önce, kalabalık bir talebe grubuna ders vermekte olan Molla Burhan Mücahitoğlu Hocaefendinin medresesine giderek randevu talep ettik. Bizi kalabalık bir talebe grubuna ders verirken kabul eden Molla Burhan Efendi, bizi sıcak bir ilgiyle karşılamıştı. Bir müddet talebelerine verdiği derse de iştirak ederek, akabinde kendisine ait odasına geçtik. Aziz Üstad’la alâkalı suâllerimize içtenlikle cevaplar vermişti.

Kendisinin işlerinin yoğunluğundan dolayı yazılı olarak takdim ettiğimiz suâlleri umre ziyareti dolayısıyla umrenin akabinde cevaplandıracağının sözünü almıştık.

Tillo’da bir diğer medrese hocası, “Hafız Taha Hoca” olarak bilinen Muhterem Taha Gültekin Efendiyle ders verdiği mekânında mülaki olduk. Gayet nezih karşılayışı, Aziz Üstadımız ve eserleriyle ilgili manidar ifadeleri doğrusu bizi ziyadesiyle memnun etmişti. Çok değerli görüşlerini aldığımız Hafız Taha Efendinin duâları arasında oradan ayrıldık.

Çalışmamızı sürdürürken Siirt merkezde ziyaret ettiğimiz bir diğer muhterem hocaefendi ise Molla Bedreddin Sancar Efendiydi. Siirt merkezde oturan Molla Bedreddin Efendi, Üstad ve Risâle-i Nurlarla alâkalı senakâr ve dostane ifadelerde bulundu.

Şarkta daha bir çok medrese hocasına suâllerimizi yazılı olarak takdim ettik.

Çok değerli hocaefendilerden daha sonra da bizzat aldığım kıymetli görüş ve değerlendirmelerle, sizi baş başa bırakıyorum.

Allah’a emanet olunuz…

İLK MİSAFİRİMİZ YRD. DOÇ. DR. ABDÜLCELİL CANDAN

Medrese tahsilinize ilk defa kaç yaşında, nerede başladınız? Kaç yıl sürdü?

Medrese tahsiline yedi yaşında Batman’da başladım. Tahsilimin çoğunu Batman ve Mardin’de yaptım. Hayatın bir medrese olduğuna inandığımızdan tahsil yapmaya devam ediyorum. Şu anda cesetleriyle göçmüş, ancak ilimleriyle devam etmekte olan üstatlardan ders almaya devam ediyorum. Böyle şahsiyetlerin ölmediğine inanıyorum.

Tahsiliniz boyunca hangi eserleri okuyup mütalâa ettiniz ve nerelere kadar okudunuz?

Allah’ın lütfu ve ihsanı olduğu ve sorduğunuz için söylüyorum. Rabbimiz de “Allah’ın nimetini an!” (Duha, 93/11) buyurmaktadır. Çok kitap okuyan biriyim. Günde on saati bulmaktadır. Bu alışkanlığım, orta okuldan beri devam etmektedir. Binlerle ifade edilen bir miktarda kitap okudum desem, abartı olmayacağını söyleyebilirim. Okumam kitap, sünnet ve sosyal içerikli konuları ihtivâ eden kitaplardır. Tanıtma kabilinden söylüyorum. Celaleyn, Beydavi, İbni Kesir, Taberi, Keşşaf, et-Tenvir ve’t-Tahrir, Hak Dini Kur’ân Dili, Tefhim, Letâifu’l-İşaret, Kurtubi, Fîzilal, Razi, Alusi, Kasimi, Şa’ravi, Menar tefsirlerinden çok yararlanıyorum. Tefsir usûlü kitaplarından el-İtkan, el-Burhan, Menahilu’l-İrfan, Kavidu’t-Tefsir, et-Tefsir ve’l-Müfessirûn yararlandığım bazı eserlerdir. Hadis ilimlerinden Tedribu’r-Râvi, Kavidü’t-Tahdis, Ulumu’l-Hadis ve Mustelahatühü, Kütüb-i Aşre, yani meşhur on hadis kitabını şerhleriyle beraber mütalâa etmeye çalışıyorum. Fethu’l-Bari, Şerhu Müslim, Neylu’l-Evtar, es-Sünenu’l- Kubra, Mirkatu’l-Mefatih, Musannef İbn Ebu Şeybe, Musannef Abdurrezak, Faydu’l-Kadir, Muhammed Nasiruddin Elbani Silsilsei, et-Tergib ve Terhib, Riyazü’s-Salihin, fıkıh kitaplarından el-Mecmu, Fıkhu’s-Sünne, el-Mufassal fi Ahkami’l-Merati, el-Muğni, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuhu el-Mustasfa el-Veciz, Fetava ibn Teymiyye. Ahlâk kitaplarından İhyaü Ulum ve şerhi, Nadratu’n-Neim (12 cild).

Selefin kitaplarından yararlandığım gibi çağdaş İslâm âlimlerden de yararlanıyorum. Nedvi, Muhammed İkbal, Seyyid Kutub, Muhammed Reşid Rıza, Vehbe Zuhayli, Yusuf el-Karadavi hayatıma yön veren ulemadandır. Bal arısı gibi her çiçeğe konup bal elde etmeye çalışıyorum. Siyer kitaplarını çok seviyorum. Onlarca siyer kitabı okudum.

Bediüzzaman Hazretleri’nin eserleri olan Risâle-i Nurları okuma ve inceleme fırsatınız oldu mu? Bu husustaki değerlendirmelerinizi anlatır mısınız?

Üstad Said Nursî’nin eserleriyle orta okulda tanıştım. Risâle-i Nur’un tamamını bir defa baştan sona okuma fırsatını elde ettim. Şimdi de diğer eserlerde olduğu gibi ihtiyaç hissettiğim zaman okurum. Tekrar tekrar okuduğum, Kur’ân ve hadis kitaplarıdır.

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri şarkta

doğmuş, şark medreselerinde okumuş, eserleriyle milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olmuştur. Böylesine muhteşem bir âlimi anlatır mısınız? Varsa hatıralarınız bizimle paylaşır mısınız?

Üstad Said Nursî, çağımızın müceddidlerindendir. İman kıtlığı döneminde Allah Teâlâ’nın ülkemize bahşettiği mümtaz bir şahsiyettir.

Risâle-i Nur, tahkikî imanı vermeye çalışır. Şüphe ve tereddütlerin çoğaldığı günümüzde taklidî iman yetmemektedir. Üstad’ın iman mücadelesi beni etkiledi. İzzetli duruşu, zorbalara boyun eğmemesi, hayatı boyunca kimseden bir şey talep etmemesi öne çıkan özellikleridir. O milletin imanının kurtulmasını birinci hedef olarak tayin etmişti. İslâmî hakikatlere “Bir Said değil bin Said feda olsun” demesi bunun ifadesidir. Türkiye’den Japonya’ya, oradan Amerika’ya, Avrupa ve Afrika’ya, oradan Asya’ya milyonlarca insanın İslâm’la tanışmasına vesile olması, hâlen de milyonlara hitap etmesi nadir insana nasip olan bir meziyettir. Üstad otuz yıla yakın zindan hayatıyla, Cennet yolunun gül ve halılarla döşeli olmadığını gösterdi. İbrahim (as), aynı yol için ateşe atıldı. Yusuf (as), bu maksatla zindana girdi. Yahya ve Zekeriyya’yı (as) onun için testereyle biçtiler. Hz. Muhammed (asm) onun için muhacir oldu.

Risâle-i Nur’u, ilkin, Sason’un ıssız, cemaatsiz bir köyünde okuma fırsatı buldum. Köyde imamet yapıyordum. Cemaat olmadığı için onlarla ünsiyet buluyordum.

Risâle-i Nurlar nasıl bir tefsirdir? Risâle-i Nurlar hakkında değerlendirmelerde bulunur musunuz?

Risâle-i Nur tahkikî imanı kazandırmayı hedef alır. Tefsir kategorisinde kelâmî tefsire daha yakındır. Zemahşerî, Râzî ve Beydâvî’nin tefsir yöntemlerine yakındır. Akideye dair iki civarında âyet tefsir etmiştir.

Kur’ân müşkilâtı; yani çözülmesi gereken âyetler üzerinde durur. “Zihne Takılan Âyetlerin Tefsiri” konulu çalışmamı yaparken ondan hayli yararlandım. Çağdaş kelâmî bir tefsir olma özelliği önce çıkmaktadır.

Risâle-i Nurlar ülkemizde olduğu gibi, dış ülkelerde de önemli bir ilgiye mazhar olmaktadır. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Risâle-i Nurlar, İslâm’a hizmet etme amacıyla kaleme alınmıştır. İnsanlar, dine ve imana susamışlardır. Kaynak buldukları her yerde kana kana içmeye çalışırlar. Risâlelerin yayılmasında Üstad’ın öğrencilerinin de katkısı olmuş, Allah Teâlâ ecirlerini kat kat versin.

Üstad Hazretleri bir eserinde, “Risâle-i Nur

medreseden çıkmış, ilim içinde hakikate yol açmış, hakikî sahipleri ve taraftarları medreseden çıkan hocalar olduğuna binâen...” demektedir. Üstad’ın bu sözü muvacehesinde bir değerlendirme yapar mısınız?

Medrese, ulema yetiştirir. Ulema, hâkim ve hekim konumundadırlar. Hangi kitabın ne kadar yararlı olduğuna karar verecek olan, ulemâ kesimidir. Üstad’ın medreseden çıkması önemlidir. Üstadın medresede tahsil görmesi, çalışmadan ilmin elde edilemeyeceğini gösterir. Medresede okumuş olmasaydı, insanlar “Tahsilsiz birinin peşine gidilmez” itirazını yapabilirlerdi. Bu nedenlerden dolayı, Üstadın kısa bir süre de olsa okumuş olması, medreseyi tanıma, ulemaya daha kolay ulaşma ve onlara tesir etme imkânını kazandırmıştır.

Medrese hocaları ile alâkalı bu değerlendirmelerin yanı sıra, ehl-i mektebin Risâle-i Nur karşısındaki duruşuyla ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?

Ne hazindir ki mekteplerimizde yeteri kadar dinî eserlere önem verilmiyor. Bazen öğrenmek isteyenlere izin verilmiyor. Risâle, diğer çağdaş âlimlerimizin çalışmalarıyla sahrada susamış insanların imdadına yetişti. Zorla, ikrahla, baskıyla, şantajla inançların söndürülmeyeceğini ortaya koydu.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Üstad’ın üç büyük eseri var. Birincisi Risâle-i Nur; ikincisi tavizsiz ve nezih hayatı; üçüncüsü de fedakâr öğrencileri. Çağımızda milyonlarla ifade edilen eserler yazıldı. Eser konusunda boşluk yok. Ancak zor şartlarda inancın nasıl yaşanacağının, taviz vermeden yürümenin, dik duruşun ne olduğunun, izzet ve iffetle hareket etmenin yaşanmış örnekleri azdır.

Merhum Üstadımızın nezih ve izzetli hayatı, beni eserlerinden daha çok etkiledi. Bazı âlimlerin ilmi kendileriyle kabre gider. Bazıları okunacak eser yazar; kimisi de aynı misyon ve dâvâyı devam ettirecek öğrenciler yetiştirir. Üstadın bu yönü her âlime nasip olmadı. Üstadımıza Cenâb-ı Allah’tan rahmet diler, sizlere de çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Yrd. Doç. Dr.

Abdülcelil Candan

1959 yılında Mardin’in Midyat kazasında doğdu. İlkokulu Batman’da, Liseyi Mardin İmam-Hatip Lisesinde bitirdi. Aynı zamanda yörenin hocalarından Arapça-belâgat dersleri aldı. 1983 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. Değişik ilçelerde vaizlik ve müftülük yaptıktan sonra 1993 yılında Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne girdi. Basılı kitap, makale, çeviri, gazete yazıları ve radyo programları vardır. Evli ve beş çocuk babası olan Abdulcelil Candan hâlen Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Meslek Yüksek Okulu’nda Tefsir Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir.

Yayımlanmış Eserleri:

İslâm Tarihinde Mezhep Çatışmaları ve Taklit

Kur’ân Tefsirinde Sapma ve Nedenleri

Kur’ân Okurken Zihne Takılan Âyetler

Kur’ân’da Hak-Batıl Mücadelesi

Kur’ân’ı Nasıl Anlamalı?

Müslüman ve Mezhep,

Ömür Boyu Dâvet

Ulemanın Gücü

Dinde Aşırılık ve İtidal

Medrese hocası muhterem Mahmud Er:

Zaman Nurların lehine işliyor

Muhterem Mahmud Er Hoca, kendisiyle

röportaj talebimize, aşağıdaki metni göndererek cevap verdi:

Aziz sıddık kardeşim;

“1933’te Şırnak’ın İdil kazasına bağlı Kozluca Köyünde dünyaya geldim. İlk tahsilimi 14 yaşında çevre köylerde yapmaya başladım. Yaklaşık 15 yıl süren tahsil hayatımı, az bir kısmını Suriye’de olmak üzere büyük bir bölümünü ise Cizre ve çevre köylerinde gerçekleştirdim. Medrese tahsilim müddetince Sarf, Nahv, Mantık, Tefsir, Şeriat, Hadis ve Fıkıh okudum.

“Cizre’nin çevre köylerinden Oyalı Köyünde medrese tahsilimi yaptığım 1950–1960 yılları arasında, köyün imamının yanında Osmanlıca Asa-yı Musa Risâlesi vardı. Bizlere bu risâleden arasıra ders yapardı. İşte benim Risâle-i Nurları ve Üstadı tanımam bu tarihler arasında, köy imamının vesilesi ile oldu.

“Bizler esasen tarikatların hâkim olduğu bir coğrafyada yaşıyor olmamız hasebiyle, fıtrî olarak medrese tahsili esnasında tarikat şeyhlerinden doğrudan veya halifeleri vasıtasıyla tedris-i ilim görüyorduk. Hâl böyle olunca da hayatımızın her alanında hâkim kuvvet tarikatlar olmuştur. Bende Risâleleri tanıdığım ilk zamanlar, tarikatlardan aldığım keşf-u kerâmetlerden gelen zevkleri yeterli görerek, Risâle-i Nurlara gerekli ilgi ve alâkayı maalesef göstermedim. Haliyle de Nurlardan istifade edemedik. Aslında Şeyh Seyda zamanını düşünüyorum da, o zamanlar Şeyh Seyda muhitimizin en meşhur, büyük âlimlerinden olmasına rağmen, kendisini yeterli görmemiş, enâniyetine yenik düşmemiş, Üstad Hazretlerinin asrın imamı olduğunu anlamış ve mânâ âleminde Bediüzzaman Hazretlerinden dersler almıştır.

“Zararın neresinden dönülse kârdır kaidesince, Risâle-i Nurların kıymetini geç anlamakla birlikte, son nefesimize kadar Nurları okuyarak istifade etmeye azm-u cehd edeceğiz İnşallah. Çünkü zaman Nurların lehine işliyor. Şu an yaşadığımız zaman, eski zamanlara kıyas edilemeyecek kadar farklılıklar göstermiştir. O zamanlar okuduğumuz ilimler bizlere kâfî geliyordu. Şu anda ise eski zamanda okuduğumuz ilimler ancak bizi kurtaracak kifayette olmakla birlikte, etrafımıza veya çocuklarımıza yeterli gelmemekte ve imanî ihtiyaçlarını karşılamakta aciz kalmaktadır.

“Bu yöre ahalisinin çoğunun şahidi olduğu ve dillerden dillere yayılan bir hatırayı nakletmek istiyorum: O zamanlarda Şeyh Seyda Cizre’de ikamet ediyordu. Mânâ âleminde Üstad Hazretlerinin vefatını haber alan Şeyh Seyda, Üstadın cenazesini yıkayıp gıyabi cenaze namazını kıldırmak üzere, kalabalık bir grup talebe ve mürit topluluğuyla sabah erkenden yayan olarak yola çıkar. Midyat’a yakın bir mevkiye varınca, cenazeye yetişemeyeceğini anlar ve orada bir hanede konaklar. Cenaze yıkamak için müritlerine hemen su hazırlamalarını emreder. Su hazırlanınca hemen Üstad Hazretlerinin gıyabi cenazesini yıkar ve ardından Üstad Hazretlerinin gıyabi cenaze namazını kıldırır.

“Bir başka hatıratında ise; Şeyh Seyda ara ara Üstad Hazretlerinden mânâ âleminde dersler almıştır. Bu nev'î hadiselere müteaddit defa talebe veya müritleri şahit olmakla birlikte, halk arasında da iştihar etmiştir.

“Bahtiyardır o insan ki, asrın imamını tanıma şerefine nail olmakla birlikte, Nur eserlerinden istifadesini arttırmak için azm-u cehd ederek, böylelikle fani hayatını ibka etsin.

“Allah, ahirette sizleri kurtaracak bir eser olabilecek mahiyetteki bu nev'î çalışmalarınızda muvaffakun bil hayr etsin. Âmin.”

02.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (02.12.2009) - Bediüzzaman, Allah’ın ülkemize bahşettiği mümtaz bir şahsiyettir

  (23.11.2009) - VEHBİ HORASANLI - İran Notları

  (16.11.2009) - Yoksulluğun sebebi bencillik ve israftır

  (15.11.2009) - YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE TEFECİLİK

  (04.11.2009) - İslâm öncesi dönem öne çıkartılıyor

  (03.11.2009) - Nil-i Mübarek Mısır’a hayat katıyor

  (02.11.2009) - Bediüzzaman, birlik için çalıştı

  (01.11.2009) - Osmanlı’da farklı bölgelerde farklı uygulamalar olmuştur

  (30.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP - 7

  (29.10.2009) - ‘HABER TÜRK’ PROGRAMINDAKİ ÇARPITMALAR VE ÇELİŞKİLERE CEVAP - 6

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl