09 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

Besmelenin kerameti

“Adriyatik’ten Çin Seddi’ne...” sözünü duymuşsunuzdur. Kurban vesilesiyle İnsanî Yardım Vakfı’nın (İHH) organizesi altında Adriyatik kıyılarında gerçekten stratejik bir noktada bulunan Arnavutluk’a uzandık.

İHH’nın orada Müslümanlar için keseceği kurbanların kesim ve dağıtımını görüntüleme vazifesi üzerimize düşmüştü. Diğer yandan ceddimiz Osmanlı’nın Balkanlar’daki ayak izlerini, Mehmet Âkif’in memleketini görecektik.

KISACA ARNAVUTLUK TARİHİ

Arnavutluk’a İslâm girmeden önce Arnavutlar birçok defa Osmanlı ile işbirliği yapmış. Osmanlı-Venedik mücadelesinde Arnavut beyleri Osmanlı'nın yanında yer almış. Osmanlı, 1417’de Arnavutluk’u fethetmiş ve orada bir sancak kurmuş. 1501 tarihine kadar Arnavutluk’ta isyanlar çıkar, ama bu tarihte Arnavutluk’un hemen tamamı fethedilir. Fetihle ilgili olarak daha sonra bahsedeceğimiz Akçahisar (Kruje) ve İşkodra’nın (Shkoder) şimdilik adını vermiş olalım.

Arnavutluk, stratejik bir nokta demiştik. İşte Osmanlı’nın orayı fethinden sonra 4 asırdan uzun bir süre Avrupa’da İslâm’ın yayılmasında bir merkez rolü üstlenmiştir. Ki, halen daha hemen her açıdan kilit bir noktadadır Arnavutluk. Öyle ki, Bektaşiler’in dünya merkezi Arnavutluktur. 1912 yılında Avrupa’nın çeşitli ayak oyunları sonucunda Osmanlı’dan ayrılır. 1925 yılına kadar tam bir karışıklık yaşanır. 1925 başlarında cumhuriyet ilân edilir ve Ahmed Zogu cumhurbaşkanı olur.

1939 yılında 2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Mussolini liderliğindeki faşist İtalyan orduları Arnavutluk’u işgal eder. İşgal 1944 yılına kadar sürer. Enteresandır ki, işgalin başladığı günlerde, Arnavutluk’un Adriyatik kıyısında, İtalya yönünde yer alan Durres şehrinde—Müslümanlara şirin gözükmek adına olsa gerek—Mussolini bir cami yaptırır. İçinde namaz kılıp gezdiğimiz bu cami, arada restorasyonlar geçirerek günümüze kadar varlığını sürdürmüş.

İtalyan işgalinin sona ermesinden hemen sonra, ülkenin canına okuyan Enver Hoca’nın komünist diktatörlüğü kurulur. Hoca, ilk zamanlar Rusya’ya yanaşır, altmışlı yıllardan sonra Çin’e yönelir. Yetmişli yılların başında hepsiyle bağlantıyı keserek “kendine özel” bir diktatörlük kurar. O tarihten itibaren 1990’lı yıllara kadar Arnavutluk, bütün dünya ile bağlantısı kesik ve içe kapanık şekilde mevcudiyetini sürdürür. Enver Hoca diktatörlüğünde gerek Müslümanlar, gerekse Hıristiyanlar zulüm görürler. Hoca din adına ne varsa ülkeden silmek ister. Adeta komünizmi “din” olarak ortaya koyar. Şu anda bile özellikle, yaşlılar o zamanların korkularını taşımaktalar. Meselâ bir apartman dairesi kiralamak için gittiğimiz binada, apartman boşluğunda telefonla konuşurken, yaşlı bir amcadan “Sessiz olun. İçeride konuşun” cümlelerini duymamız, yılların sindirilmişliğinin adeta bir numunesiydi. Unutmadan; Enver Hoca öyle bir istihbarat örgütü kurmuş ki, bütün Arnavutlar tek tek izlenmiştir.

Arnavutluk tarihinin özellikle Osmanlı dönemine ait güncel notlarımızı ilerleyen kısımlarda da aktarmaya devam edeceğiz. Arnavutluk’un sonradan “üretilen kahramanı” ve resmî tarihi gibi…

ENVER HOCA’NIN ÖLÜMÜ VE ARNAVUTLUK

Enver Hoca, 11 Nisan 1985’te ölünce Arnavutluk içten içe bir değişim içine girmeye başlar. Hoca’nın ölümü sonrasında Ramiz Alia cumhurbaşkanlığına seçilir. “Kendine özel” komünist bir diktatörlük olan Arnavutluk, Rusya’da —o zaman Sovyetler Birliği idi—başlayan değişim rüzgârlarından en son etkilenen Doğu Bloku ülkesi olur. Ülke yönetiminin halkın dışarı ile bağlantısını kesmesinin ve dünyadaki gelişmelerin doğru bir şekilde haber almasını engellemesinin bunda etkisi büyük olur. Temmuz 1990 başlarında bazı kişilerin yabancı büyükelçiliklere sığınması olayları bir başlangıç olur. Cumhurbaşkanı Ramiz Alia 25 Ocak 1990 yılında yaptığı konuşmasında Doğu blokundaki gelişmeleri sosyalist bir çizgiden sapma ve felâket olarak niteler. Arnavutluk’un bu duruma asla düşmeyeceğini söyler söylemesine, ama değişimin önünde kim durabilir ki? Zaten çok geçmeden Temmuz ayında meydana gelen olaylar aslında “sindirilmiş” halkın ne kadar rahatsız olduğunu gün gibi ortaya çıkartır. Ve hızlı bir şekilde değişim dönemi başlar. Bu değişim karşısında Ramiz Alia 180 derece döner ve herkesten hızlı bir reformcu olur çıkar. Tepkileri yatıştırmak için çok partili sisteme geçilir, komünist partinin devamı olan Sosyalist Parti’nin yanında Demokrat Partinin kurulmasına izin verilir. Alia, ülkede pazar sistemine dayalı ekonomik modele geçileceğini açıklayarak ekonomik reformlara başlar. Yürürlüğe konan yeni anayasada kısmen de olsa din hürriyeti, özel mülkiyet edinme hakkı, seyahat hürriyeti ve yabancı sermayenin ülke içinde iş yapma imkânı getirilir.

Din hürriyetine ufak bir parantez açacak olursak, Arnavutluk’un başşehri Tiran’daki, Tiran Parlamento Meydanı’nda Müslümanlar Ramazan ve Kurban Bayram namazlarını binlerce kişi bir arada kılıyor. Meydana çıkan bütün yollar kapanıyor ve Müslümanlar hep birlikte namazlarını idrak ediyor. Bizim de İHH organizasyonu ile gittiğimiz Kurban Bayramında, yaklaşık 6000 kişilik, kadın-erkek cemaatle bayram namazını eda ettik. Gönülleri heyecana getiren bir manzaraya şahit olduk.

REFORMLAR VE DEMOKRATLAR

10 Şubat 1991’de 250 kişilik Halk Meclisi için seçim yapılır. Muhalefet partilerinin teşkilâtlanması, tanıtımlarının engellenmesi ve seçim hilelerinin yapılabilmesi amacıyla seçimler aceleye getirilir. Diğer bir amaç da Sosyalist Partinin iktidarını en azından bir dönem daha devam ettirmektir. Öyle de olur. Ancak halk sonuçtan memnun kalmaz ve tepki gösterir. Bunun üzerine 22 Mart 1992’de tekrar seçim yapılır. Demokrat Parti, 92 milletvekilliği kazanarak 1. parti olur. Alia, istifa etmek zorunda kalır. Demokrat Parti lideri Sali Berişa cumhurbaşkanı seçilir. Demokratlar ülkeye hakim olur.

Şimdilerde Arnavutluk AB’ye giriş süreci içinde bulunuyor. 2010 ilkbaharında serbest geçiş hakkının verilmesi bekleniyor.

ARNAVUTLUK’TA MİNARE GÖREBİLECEK MİYİM?

İHH’nın organizasyonu ile Arnavutluk'ta kurban yardımlarının dağıtımını görüntülemek amacıyla Yeşilköy havalimanında ekibimizle buluştuk. Havalimanındaki yoğunluk sebebiyle 1,5 saat gecikmeli uçtuk. Okumak gayesiyle Türkiye'ye gelen Arnavut gençleri bizi uğurlamaya geldi. Yanlarında, oradaki Müslümanlar dağıtılmak üzere getirdikleri “ilmihaller” vardı. İHH, yardımların yanında dinî bilgilerin öğrenilmesi amacıyla kitap göndermeyi de ihmal etmiyordu.

Yolculuğumuz İstanbul’dan Kahramanmaraş mesafesindeydi. Yani yaklaşık 1 saat 20 dakika sürdü. Uçağın neredeyse yarısı Türk’tü. Zira birçok sivil yardım kuruluşu çeşitli organizasyonlar için oraya gidiyordu.

İnişimiz sırasında başlıkta sorduğum soruya da cevap buldum. Evet evet… Bir alem, bir şeair olan minareler, "Burası Müslüman memleketidir” diye haykırıyordu. Gönlüm sevinçle dolup taşarken, “Yabancısı değiliz buraların biz…” cümlesini söylemeden edemedim.

BESMELE’NİN KERAMETİ

Tiran Uluslararası havaalanına iniş sonrasında yaşadığımız olay şükür ifadeleriyle son buldu. İstanbul’da, Arnavut gençlerin bize emanet ettiği 41 kolilik 800 adet ilmihali gümrükten geçirmekte sıkıntı çekiyorduk. Memurlar bize “Bunlar nedir? Satmak için mi getirdiniz? Ücretini vermelisiniz…” şeklinde sorular sordu. Biz de “Bunlar dinî kitaplardır. İhtiyaç sahiplerine ücretsiz olarak dağıtacağız. Elektronik ya da başka tür gelir getirici bir ürün değil" diyerek derdimizi anlatmaya çalıştık. Kolilerin içinden birkaç kitap çıkartıp ellerine verdik. Memurların şefi olan kişi muhtevaya bakarken açtığı her sayfada “Bismillahirrahmanirrahim” lâfzını görünce ‘bir anda’ “tamam geçin” dedi. Bizler şükür nidalarıyla “İşte besmele’nin kerameti” diyerek çıkışa yönelmiştik bile. Yoksa rüşvet veya başka bir şey vermeden geçmek mümkün olmayacaktı.

Orada bizi, İHH’nın beraber çalıştığı ALSAR Vakfı gönüllülerinden, Türkiye’de Yüksek Lisans yapan Arnavut kardeşimiz Celaleddin Hayrullah karşıladı.

YARIN: Kurban kesimi ve dağıtımı İzlenimleri

09.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (04.12.2009) - Rİsâle-İ Nurlara bütün dünya muhtaç

  (03.12.2009) - BABNİRLİ MELE (MOLLA) ABDULLAH: Bediüzzaman’ın temas ettiği nükteleri hiçbir tefsirde görmedim

  (02.12.2009) - Bediüzzaman, Allah’ın ülkemize bahşettiği mümtaz bir şahsiyettir

  (23.11.2009) - VEHBİ HORASANLI - İran Notları

  (16.11.2009) - Yoksulluğun sebebi bencillik ve israftır

  (15.11.2009) - YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE TEFECİLİK

  (04.11.2009) - İslâm öncesi dönem öne çıkartılıyor

  (03.11.2009) - Nil-i Mübarek Mısır’a hayat katıyor

  (02.11.2009) - Bediüzzaman, birlik için çalıştı

  (01.11.2009) - Osmanlı’da farklı bölgelerde farklı uygulamalar olmuştur

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl