10 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Dizi Yazı

YASAKÇILAR UTANSIN, BEN ASLA UTANMIYORUM

—DÜNDEN DEVAM—

Hukukî mücadele verdiniz mi?

Ben dâvâ açtım. Mahkeme yapıldı. Belli noktaya kadar geldi. Fakat hukukî haklarımızı bilemiyorduk. Balıkesir’de avukat aradım. Hiç kimse yardımcı olmadı. Bir şey yapılamayacağını söylüyorlardı.

Yeni Asya Ankara Bürosunda, başörtü mağdurlarına resmî noktada destek veriliyordu. Ben bütün savunmalarımda destek aldım. Fakat bir noktada tıkandı. O süreçte en haklı olduğunuz noktada dahi hakkınızı arayamaz konumda olduğunuzu gördünüz. Ben de çok ilerisini arayamadım. Adaletten ümidimi kestim.

O dönemde biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden ümitliydik. Ama Leyla Şahin olayı yaşandı. Yine birkaç dâvâ haksızlıkla karşılandı. Ben de Türkiye’de, AİHM’den hakkını alanların sadece teröristler olduğunu düşündüm. Teröristler gidip, AİHM’e başvurup, ülkenin gemilerine, uçaklarına el koydurup maddî tazminat alabiliyorlar. Fakat masum insanlar haksızlığa uğradığında ne Türkiye’nin adalet mekanizmasından, ne de AİHM’den bir şey alamıyor. O noktada ümidimi yitirdim ve bıraktım. Danıştığım avukatlar da yol gösteremediler. Bir şey yapamadım.

Görevden alındıktan sonra neler yaptınız?

Öğretmenlikten atılsam da eğitimle ilgili çalışmalarımı bitirmedim. Yeni Asya Vakfında kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Seminerlere katılıyorum, seminerler veriyorum. Bizim Aile dergisinde yazı çalışmaları yapıyorum. Kültürel hayattan elimi eteğimi çekmedim yani.

Peruk takıp göreve devam eden arkadaşlarıma bakıyorum. Manevî hayatta gerilemeler görülüyor. Kendileri yapamasa bile “Senin yaptığın doğruydu” mesajlarını hallerinden anlıyorum. 10 yıldır hiçbir zaman aç açıkta kalmadım Elhamdülillah…

Hz. İbrahim ateşe atılırken o bölgenin gül gülistan olacağını bilmiyordu. Ona düşen ateşe atlamaktı. Hz. İbrahim evlâdını kesmeye götürürken koç geleceğini bilmiyordu. Koç beklentisiyle gitmedi. Hz. Musa Firavunla mücadelesinde Kızıldeniz’in açılıp yol olacağını bilmiyordu. Halk arasında şöyle mülâhazalar oluyor “Sen Allah’ın dediğini yaparsan Allah sana yardım eder” hayır etmeyebilir de. Bu bir imtihandır. “Ben mesleğimi kaybettim, daha iyi meslek kazanırım” düşüncesinde olmamalı. Bu imtihanın farklı bir boyutu olabilir. Kulsam benden isteneni yapıyorum. “Sonuç senden” deyip gereğini yapman lâzım.

Ordunun yönetime el koyduğu 12 Eylül İhtilâlinin ardından da 28 Şubat sürecindeki post-modern darbeyi yaşadınız. Bu iki ihtilâl sonrasında, başörtüsü yasağı topluma sosyolojik olarak nasıl yansıdı? İnsanlar 28 Şubatla birlikte daha fazla mı dejenere oldu?

80 döneminde İmam Hatipte velilerin bir direnişi vardı. Meselâ öğrencilerin ilk etapta başları açılmamıştı. Veliler her sabah okula geliyorlardı. Çocuklarını okula sokuncaya kadar bekliyorlardı. Müdürün değişmesiyle okula velilerin girmesi fizikî açıdan engellendi. Okulun etrafındaki duvarlar yükseltildi, çevredeki kapılar kilitlendi. Okula tek giriş sağlandı. Böyle olunca veliler içeri alınmadı. Bir süre caddede beklediler, sonra kalabalık çözüldü.

28 Şubatta okulun önünde direnen 4 tane genç kız vardı. Üstelik biz, başımızı açmadığımız için itham edildik. “Bu öğrencilere faydalı olmanız lâzım, açmayarak zarar veriyorsunuz” denildi. İnsanlar, ya, “Allah için açıyorum” deyip Allah’ın emirlerine rağmen açmaya başladılar. Ya da içlerine sindiremeyip kendilerine farklı hayat yolu seçtiler.

Biraz da biz kendi içimizde kaybettik. Bazılarının büyük gördüğü insanlar bu işi meşrûlaştırıp gerekli görünce sizin dayanağınız kalmıyor.

80’li yıllarda üniversite gençliğinin yaşadığı başörtüsü problemiyle, şu anı kıyasladığımda çok acı bir tabloyla karşılaşıyorum. İnsanlar çok rahat bir şekilde yaptığının doğru olduğunu düşünerek hareket ediyorlar. Kendi şahsî dünyasında İslâmiyeti düzgün yaşayan, haram-helâle dikkat eden insanların bile, gençlere ‘başını açmanın doğru olduğunu’ telkin ettiğini görüyorum. Bu, düzelişi uzaklaştıran, geciktiren bir durum.

“Artık başka yolu yok, okuyacaksan açacaksın” görüşü sindirilmiş durumda. Hatta bir ara başörtüsü serbest oluyormuş gibi oldu. İnsanlar afalladı. Biz bu noktada dua etmeyi bile unuttuk. Ne fiilî, ne kavlî dua etmiyoruz. Rosa Parks örneği vardır. 55 yaşlarında zenci bir kadın otobüsteki yerinden kalkmayarak hakkını aradı. Bunun üzerine zenciler ve beyazların hakları sorgulanmaya başladı. Çok enteresandır ki bugün ABD’nin devlet başkanı bir zenci.

Dejenere meselesinde imanın güçlenmesi gerektiğine inanıyorum. Tevhit anlayışının hayata yansıması gerekiyor. Risâle-i Nurları okumanın önemi çok büyük. Allah Müslüman bir kadın olarak bana örtünmemi emretti. Ben O'nun emrini yerine getirdim. Bu emri yerine getirirken bazıları bazı yerlere girmemi istemedi. Bu da onların imtihanıydı. Kimseye kin ve nefret duymuyorum.

Üzerinden 10 yıl geçse de ben hâlâ kendimi tanıtırken İngilizce öğretmeniyim başörtülü olduğum için memurluktan atıldım diyorum. Bu benim suçum değil. Zalimlerin zulmünü söylemekten ben utanmıyorum, yapanlar utansın.

Gençlere tavsiyeleriniz var mı?

Şu andaki duygu ve düşüncelerimle üniversite imtihanına giren bir öğrenci olsaydım, bu şartlarda imtihana girmezdim. Dünya bir yerlere koşarken bizim gençliğimiz oyalanıyor. Bir kâğıt parçası diploma için insanlar okumaya teşvik ediliyor. Ben Türkiye şartlarında, hiçbir başörtülü arkadaşı üniversiteye gitmesi noktasında asla teşvik etmem. Yurtdışına gidip temiz ortamlarda okuma şansı varsa Allah yolunu açık etsin.

Hatta şimdiki gençlerin imkânları bize göre daha farklı. Biz 1980’lerde farklı bir şehirde okumayı bile düşünemezken, şu anda insanlar farklı ülkelere okumaya gidiyorlar. Değişik sıkıntılara maruz kalsak da, dünyanın dört bir tarafında eğitim alan gençlerimiz oldu. YÖK’ten alacakları eğitimle yurtdışında alınan eğitim kıyas bile edilemez. Oradan gelen arkadaşlara baktığımızda vizyonlarının-misyonlarının ne kadar genişlediğini fark ediyoruz.

Üzerinden yıllar geçti, fakat yasak hâlâ sürüyor. Sizce ne zaman ve nasıl çözülür?

Allah’tan ümidi kesmemek lâzım tabiî. Bunun için küllî bir dua gerekiyor. Kendimize gelip ben ne yapıyorum diyerek silkinmemiz lâzım.

Gençler hayatlarının rotasını çizme konusunda tereddütler yaşıyor olabilirler. Büyükler olarak kendimize gelmeliyiz. Benim yaşadıklarımı yaşayan arkadaşlarımız başörtüsü meselesi yüzünden Üniversiteyi yarım bıraktığı halde, kendi kız evlâtlarını bu noktada okumaya teşvik ettiklerini görüyorum. Acaba pişmanlar mı? diyorum. Yoksa akışa mı kapıldılar. Gençleri suçlayamıyorum. Bizden sonraki nesillere aynı hissiyatla bayrağı teslim edemedik. Biz iyi örnek olamadık galiba.

Bazı insanlar siyasî sebeplerle başörtüsü kullandığımızı iddia ediyorlar. Kıyafet çok farklı bir şey. Kimsenin dayatmasıyla bir şey giyemezsiniz. Sevmediğiniz rengi bile giymezsiniz. Tesettürü iç dünyanızda Settar isminin yansıması olarak düşünmezseniz olmaz. Anne baba zoruyla baş örtülmez. Milyonda bir olsa da, o insan bir süre sonra tesettürden çıkar.

Bu tip problemlerin çözülmesi demokratik yaklaşımlarla mümkün olacak. Dindarlığı ön plana koyup, arkasından çözmeye çalışmanın olmayacağını, yaşayarak gördük. Başbakanın eşinin ve kızının başörtülü olması normal insana artı olarak yansımadı. Belki onlar, kendi dünyalarında saltanatlarını sürüyorlar, ya da acı çekiyorlar bilemiyorum. Fakat Üstadın söylediklerini maalesef deneyerek gördük. Bıçağın kesince acı verdiğini görmek için illa elimizi kesmemiz gerekmiyor. Üstad, bize bunu 60 öncesinde söylemişti dinlemedik. Acısını topyekûn çekiyoruz. İnşaallah bundan sonra bir toparlanma yaşarız. Bu halimizle Türkiye olarak komik durumdayız. İnsanlar bütün fikirlere açıkken sen şunu giyersin, giyemezsin gibi ortaçağın gerisinde, gerici bir yaklaşım sergileniyor. Gelişen dünyada görüntümüzü değersizleştiriyor.

YARIN: ONU DA YÖK İHRAÇ ETTİ

ELİF NUR KURTOĞLU

[email protected]

10.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (09.03.2010) - 28 ŞUBAT’TAN SONRA SIKINTILAR DAHA DA ARTTI

  (08.03.2010) - AĞLAYARAK İSTİKLÂL MARŞI SÖYLEMEK

  (07.03.2010) - Askere artık, ‘Allah’ dedirtilmiyor

  (06.03.2010) - İNANÇ HÜRRİYETİNİ YURT DIŞINDA TATTILAR

  (05.03.2010) - Komutan ‘eşinin başını aç’ dedi

  (04.03.2010) - SIRF BAŞÖRTÜLÜYÜM DİYE ÜNİVERSİTEDE ÇALIŞTIRILMADIM

  (03.03.2010) - BİR NESİL ZORUNLU HİCRET YAŞADI

  (02.03.2010) - Katsayının hedefi, kast sistemi

  (28.02.2010) - Türkiye’nin kalbine saplanan postmodern darbe

  (14.02.2010) - Yakın istikbalin hür ülkesi Türkıye’ye hoşgeldınız

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl