02 Nisan 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Siyasî partilerin gözü Adana’da

İÇİŞLERİ Bakanlığı kararıyla Aytaç Durak’ın Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılması sonrasında başkan vekili seçimi için toplanan meclis, Başkan Vekili Mustafa Tuncel tarafından, AKP adayı Yüreğir Belediye Başkanı Mahmut Çelikcan’ın ‘’aday olup olamayacağının İçişleri Bakanlığına sorulması’’ için tatil edildi.

Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısının yapılacağı tiyatro salonunda, toplantı öncesinde, dedektör köpek de kullanılarak arama yapıldı. Bina çevresinde de polis ekipleri sıkı güvenlik tedbirleri uygulandı. Meclis üyesi dışındakiler, salona üst araması yapıldıktan sonra alındı. AKP İl Başkanı Mustafa Kebude, belediye başkan vekili adaylarının merkez ilçe Yüreğir Belediye Başkanı Mahmut Çelikcan olduğunu açıkladı. CHP İl Başkanı Serdar Seyhan da belediye başkan vekili adaylarının Halil Tüm olduğunu bildirdi. MHP İl Başkanı Ahmet Erdoğan ise adaylarının Fethi Coşkuntuncel olduğunu belirtti. Başkan Vekili Mustafa Tuncel, açılış konuşmasında, vekil seçimi için 15 günlük yasal süreç bulunduğu belirterek, bu süreçte ilk iki turda 3’te 2 çoğunluk, üçüncü turda da salt çoğunluk aranacağını, son turda ise en fazla oyu alan adayın başkan vekili seçileceğini bildirdi. Meclisi 7 Nisan Çarşamba günü toplanarak seçimlere kaldığı yerden devam edecek.

02.04.2010


 

EN BÜYÜK TEHLİKE EVİMİZDE

Kayıp çocuklar, çocuk kavga ve cinayetleriyle ilgili haberler endişeyle izleniyor. TV ve internetteki ahlâksız yayınlar, sokak ve çeteler çocukları suça itiyor. Avrupa'yı da tehdit eden bu tehlikeye karşı AB Komisyonu İçişlerinden sorumlu üyesi Malmström, çocukları korumak için müstehcen internet sitelerine erişimin yasaklanmasını istedi.

TEHLİKELERE KARŞI İZLEME KURULU

Çocukları tehdit eden tehlikelere karşı RTÜK benzeri bir “Ebeveyn İzleme Kurulu”nun oluşturulması gündemde. Çocuklar ve aileler için zararlı, şiddet ve cinsellik içeren TV programı, dizi ve filmler konusunda sivil tepkiyi harekete geçirmesi öngörülen kurulda aile uzmanı, psikolog ve pedagoglar da görev yapacak. Ama konu bürokratik bir kuruma havale edilip bırakılamayacak kadar önemli ve hayatî.

Çocuklarımıza sahip çıkalım

EMNİYET Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal, ‘’Kayıp Çocuklar Başta Olmak Üzere Çocukların Mağdur Olduğu Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’’na bilgi verdi. Köksal, sunumun başlangıcında, çocuklarla ilgili olumsuz bir olay meydana geldikten sonra en son polise intikal ettiğini söyledi. Polise intikal edene kadar olayın bir çok safhası olduğunu belirten Köksal, ‘’Dolayısıyla kamuoyunda güvenlik teşkilatları bu işin sorumlusu gibi algılanır’’ dedi.

Olay meydana gelmeden önceki safhalarda diğer kuruluşların en az Emniyet kadar, hatta daha fazla sorumluluğu olduğunu belirten Köksal, Emniyet teşkilatının çocuklara yönelik yapılanmasını ve bazı çalışmaları anlattı. Köksal, çocuk şubelerinin son derece önemli olduğunu ve daha da etkin hale getirilmesi gerektiğini ifade etti. Çocuk şubesi polislerine etkin şekilde hizmet içi eğitim verildiğini ve seminerler düzenlendiğini belirten Köksal, bu polislerin konuya son derece hakim olduklarını dile getirdi. Köksal, kayıp çocukların zarar görmeden bulunmasının temel öncelikleri olduğunu anlattı.

KIRMIZI PLÂKA İLE DENETİM

YAPARAK SORUN ÇÖZÜLMEZ

Komisyon Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Halide İncekara, Kayıp çocuklar konusunda çeşitli kişileri dinlediklerini belirtti. İncekara, bütün araştırma komisyonu raporlarında kurumlararası koordinasyonsuzluktan söz edildiğini hatırlattı. İncekara, “Okuldaki çocuklarımızı sadece 23 Nisan’dan 23 Nisan’a, Cumhuriyet Bayramından Cumhuriyet Bayramına hatırlamak yerine makam arabasız, kırmızı plakasız haber vermeden okul denetimleri yapılsa eksikliklerin çoğu yaşanmaz” diye konuştu.

İncekara, şöyle devam etti: ”’Kendi adıma söylüyorum, zaman zaman boşluğa nara attığımı hissediyorum. Çünkü, kurumlar rapor sonuçlarından ‘benim üzerine ne düşer’ diye düşünmek yerine ‘o işini yapmadı’ ile konuşmaya başlarsa bizim bu işin altından kalkmamız mümkün değil.’’

İncekara, Uşak Eşme’de yatılı bölge okulundan ayrıldıktan sonra kaybolan Umut Balık ile ilgili açıklamalarda da bulundu. İncekara, Balık’ın kaybının Emniyete 12 saat sonra bildirildiğini ifade ederek, ‘’Ne tesadüftür ki okulun aileye bildirme saatiyle ailenin bildirme saati birbirine çok yakın. Aynı odada kalan arkadaşları hiç arkadaşlarını merak etmemiş midir? Nöbetçi öğretmen çocuklarla ilgili bir hareket ve eylemde bulunmamış mıdır?’’ dedi. Ailenin ‘’savcılığın çok geç hareket ettiği’’ yönünde şikayetinin olduğunu kaydeden İncekara, savcılıkların genelde çocuk kayıplarını ‘’idari bir vaka’’ olarak yorumlayarak ‘’dosya açmadıklarını’’ söyledi. İncekara, şöyle devam etti:’’Eşme olayından sonra bir endişem var. ‘Haydi kızlar okula’ diye çocukları okula kazandırmak için bir sürü kampanya yaparken bir ihmal sonucu bir çocuğun kaybı, bırakın kız çocuklarını, aileler erkek çocuklarını bile okula göndermekten imtina edecek. İnşallah Umut çocuğumuz sağlıklı bir şekilde bulunur. Ama bu bize ders olsun. Bize, kamuya teslim edilen kişilerin şakası yok. Bunların sorumlusu müdürse, öğretmense, kaymakamsa, vali ise ki çok büyük eksikliklerini görüyorum....”

KIZLAR, “GÖNÜL İLİŞKİSİ”,

ERKEKLER, “MACERA” PEŞİNDE

Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, tüm kayıpların yüzde 90’ını oluşturan 13-18 yaş grubundaki kayıp çocuklardan kızlar genellikle ‘’gönül ilişkisi’’ ve ‘’aile baskısı’’; erkekler ise ‘’macera hevesi’’ ve ‘’iş bulma ümidi’’ nedeniyle evlerini terk ediyor.

Meclis Araştırma Komisyonu’’na verilen bilgiye göre, 2001 yılından itibaren kurulan çocuk şube müdürlüklerinde 4 bin 632 emniyet personeli görev yapıyor. Kayıp çocuk verilerinin tutulmaya başlandığı 1997 yılından bu yana kayıp müracaatında bulunulan 29 bin 515 çocuğun 28 bin 36’sı bulundu. Halen kayıp olarak aranan çocuk sayısı ise bin 479. Kayıp çocukların 483’ü sosyal hizmet kurumlarından izinsiz veya izinli ayrılıp zamanında kuruma dönmeyenlerden oluşuyor. Ailelerinin yanından ayrılan çocuk sayısı ise 996. Halen kayıp olan bin 479 çocuktan 517’si erkek, 962’sı kız. Bunların 148’i 0-12 yaş, 318’i 13-15 yaş, bin 13’ü ise 16-18 yaş grubunda. 0-12 yaş grubundaki kayıpların 65’i velayet, 48’i kurumdan izinsiz, 35’i ise evden kaybolan çocuklardan oluşuyor.

EMNİYET BÜNYESİNDE “İZ TAKİP

KÖPEKLERİ” YETİŞTİRİLECEK

Emniyet Genel Müdürlüğü, kayıp çocukların aranması sırasında yapılan iş ve işlemlerde standartlaşmayı sağlamak amacıyla ‘’Kayıp Çocuk Rehberi’’ hazırladı ve tüm birimlere duyurdu. SHÇEK’e bağlı kuruluşlardan izinsiz ayrılan ya da izinli ayrılıp dönmeyen çocukların kayıp bildirimleri daha önce kurum yetkilisinin bizzat müracaatı üzerine alınırken, 25 Ocak 2010 tarihinden itibaren, bu müracaatın mesai saati dışında faks veya internetten e-posta yoluyla yapılması ve bu bildirim üzerine çocuğun kayıp olarak aranması uygulamasına başlandı.

Genel Müdürlük, sosyal hizmet kurumlarından izinsiz ayrılan çocukların on-line takip edilebilmesine yönelik bir sistem de oluşturulacak. Genel Müdürlük bünyesindeki veri tabanına, SHÇEK yetkililerinin internet ortamında e-Devlet kapısı üzerinden on-line veri girişi yapabilmeleri, Türksat A.Ş tarafından sağlanacak. Kayıpların aranmasında kullanılmak üzere ‘’iz takip köpekleri’’ de yetiştirilecek.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

02.04.2010


 

Baykal: Adana’da seçim yapılsın

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ‘’Hükümetin bütün olanakları değerlendirmesini ve Adana’da en kısa zamanda bir belediye başkanlığı seçimi şartlarını yaratmasını istiyorum.

Adana’da bir belediye başkanlığı seçimine gidilmelidir’’ dedi. Baykal, Parti Meclisi (PM) toplantısı öncesi açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını cevapladı. Aytaç Durak’ın, hakkındaki iddialar nedeniyle görevden alınmasıyla Türkiye’nin en büyük illerinden biri olan Adana’da belediye başkanlığının boşaldığını dile getiren Baykal, belediye başkanlığı seçimlerine 4 yıllık bir süre olduğunu hatırlattı. Adana’da belediye başkanlığının vekâlet yoluyla doldurulması halinde 4 yıl boyunca yönetimin vekaletle yürütüleceğine işaret eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:’’Bu iyi ve uygun bir çözüm, doğru bir yaklaşım değildir. Gereken, bunca tartışmadan, suçlamadan, görevden almadan, belirsizlikten sonra doğrudan Adana halkının kararına yönelmektir. Adana’da bir belediye başkanlığı seçimini gerçekleştirmektir. Bu en doğru çözümdür. Buna ihtiyaç vardır. Şu andaki yasal çerçeve bu amaca kolayca ulaşılmasına izin vermiyor olabilir ama ben hükümetin bütün olanakları değerlendirmesini ve Adana’da en kısa zamanda bir belediye başkanlığı seçimi şartlarını yaratmasını istiyorum. Adana’da bir belediye başkanlığı seçimine gidilmelidir.’’

02.04.2010


 

Bekir Bozdağ: Kılıç’ın konuşması yanlış oldu

GAZETECİ Ömer Şahin’in Kanal A’da yayınlanan “Görüş Farkı “programına katılan AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Anayasa değişikliği için “uzlaşın” çağrısı yapan ve bazı uyarılarda bulunan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı eleştirdi. Kılıç’ın konuşmasını yanlış bulan Bozdağ, “O makamda bulunan kişilerin kendi önüne geleceği konularla ilgili görüş açıklamaları yanlış çünkü sonuçta onların önüne gelecek.

Hepimizi bağlayan bir metin var o da Anayasa. Anayasa’ya göre işimizi yapacağız, ona göre hareket edeceğiz. Onlar da ona göre hareket edecekler” dedi. Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması ihtimaline sert tepki gösteren Bozdağ, “ Anayasa Mahkemesi yürütmeyi durdurabilir veya tamamen iptal ederse büyük bir hukuk cinayeti işlemiş olur ama sonuçta bir karardır. Mahkeme böyle bir karar verir mi, onu vakti geldiğinde göreceğiz ama Mahkeme’nin böyle bir karar vereceğine ben inanmıyorum. Çünkü hukuku bu kadar aleni çiğneyerek böyle bir şey yapılabilir” diye konuştu.

02.04.2010


 

Anayasa değişiklik teklifinde imzam yok

CUMHURBAŞKANI Vekili ve TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, anayasa değişiklik teklifinden imzasının olmadığını belirtti.

Polis Haftası dolayısıyla Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal ve beraberindeki polis heyetini kabul eden Şahin, konuya ilişkin soru üzerine, ‘’Benim imzam yok. Böyle bir teklif de gelmemiştir bana. Gelse bile Meclis Başkanı olarak böyle bir metne zaten imza atmam. İddiaları gayri ciddi bulduğumu söylemek istiyorum’’ diye konuştu.

02.04.2010


 

Sessiz kalırsak hakkımızı alamayız

TÜRK Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, anayasa değişikliği paketi çalışmalarıyla ilgili olarak ‘’Herkesin kabul ettiği haklar TBMM’de oylanmalı, 367 üzerinde oy alması halinde anayasal hak haline gelmeli, üzerinde tartışma olan konular ayrıca referanduma sunulmalıdır’’ dedi.

İsmail Koncuk, Kütahya’da bir otelde sendika üyeleriyle düzenlediği toplantıda, eğitim çalışanlarının bütün sorunlarını 13 Martta düzenledikleri mitingde dile getirmeye çalıştıklarını bildirdi. Koncuk, ‘’Ben de varım, bu ülkede ben de yaşıyorum, benim de bu ülkede haklarım var demeyi başarmalıyız. Sustuğumuz, sessiz kaldığımız, hak ettiğimizi gür sesle talep etmediğimiz sürece babamız bile iktidar olsa hakkımızı vermez’’ diye konuştu. Koncuk, pakette hem tartışılan hem de iktidar ve muhalefet bütün siyasi partilerin ittifak halinde olabileceği maddeler bulunduğuna dikkati çekti.

02.04.2010


 

Astsubay, resmî belgede sahtecilikten yargılanılyor

KAYSERİ'DE görev yaptığı sırada, Hava Pilot Korgeneral Rıdvan Ulugüler’in imzasını kullanarak, ‘’resmi belgede sahtecilik’’ yaptığı ileri sürülen Astsubay Ali Balta, psikolojik tedavi görmesi sebebiyle hakkında açılan davanın üçüncü celsesine de katılamadı.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesindeki duruşmaya sanık Balta’nın avukatları katıldı. Duruşmada, önceki celsenin ara kararı gereğince Manisa Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ile Askeri Savcılığın, yazılan müzekkerelere cevap verdiği bildirildi.

Sanık Balta’nın da arasında bulunduğu Kayseri Hava İkmal Bakım Merkezinde görev yapan 3 astsubaya, soruşturma aşamasında ‘’hipnoz yapıp işkence uyguladığı’’ iddiasıyla emekli Yarbay Gürol Doğan hakkındaki davayı gören Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine, dava dosyasının onaylı suretinin gönderildiği belirtildi.

Balta’nın avukatı Çağatay Sakaoğlu, Hava Pilot Korgeneral Rıdvan Ulugüler’in duruşmada ‘’tanık’’ sıfatıyla dinlenilmesini talep etti. Bir süre duruşmaya ara veren mahkeme, Sakaoğlu’nun talebinin, Korgeneral Ulugüler’in ‘’mağdur’’ sıfatıyla dinlenmesinden sonra değerlendirilmesine karar verdi. Duruşma, Balta’nın ifadesinin alınması için ertelendi.

İddianamede, Balta’nın, Kayseri’de görevli bulunduğu askeri birlik içine yasak olduğunu bilmesine rağmen cep telefonu, flaş bellek, USB cihazı, fotoğraf makinesi gibi eşyaları sokarak, ‘’emre itaatsizlikte ısrar’’; ‘’Askeri Personelin Girmesinin Sakıncalı Olduğu Yerler’’ konulu emirdeki, Korgeneral Rıdvan Ulugüler’in imzasını sayısal ortamda, sahte belgeye naklederek, ‘’sahte resmi belgeyi kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik’’ ve ‘’astlık, üstlük münasebetlerini zedeleme, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf hareketlerde bulunmak’’ suçlarını işlediği belirtiliyor.

02.04.2010


 

2B’ler tekrar gündemde

Kamuoyunda 2B olarak adlandırılan orman vasfını yitirmiş Hazine arazilerinin satışı yeniden gündeme geliyor.

Üzerinde çalışılan düzenlemeyle belediye mücavir alan sınırları içinde yapılaşma bulunan yerlerdeki binaların, kullanım alanlarıyla birlikte, rayiç bedel üzerinden ve 4 yıl vadeyle hak sahiplerine satılması öngörülüyor. Alınan bilgiye göre, yaklaşık 4 yıldır tartışılan 2B arazilerinin satışına ilişkin yasa taslağı konusunda çalışmalar hızlandırıldı. Maliye Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün bünyesinde yer aldığı Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yetkililerinin yürüttüğü çalışmalar kapsamında çeşitli çalıştay ve toplantılar da gerçekleştiriliyor.Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2B alanlarıyla ilgili kadastro ve tescil çalışmalarındaki son durumun da ele alındığı toplantılarda, orman dışına çıkarılan Hazine arazilerinin değerlendirilmesi konusundaki yasa taslağına da son şekli verilmeye çalışılıyor.Halen üzerinde çalışılan taslak ile 2B’lerin bir bölümünün tekrar ormana dönüştürülmesi, üzerinde yerleşim yerleri bulunanların hak sahiplerine satılması, daha önce tapu verilenlerin de harca tabi değer üzerinden eski sahiplerine iadesi planlanıyor.

LÜKSEMBURG’UN İKİ KATI

BİR ARAZİ SÖZKONUSU

2B’ler ‘’31 Aralık 1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerden, tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tesbit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının Hazine adına orman dışına çıkarılması uygulaması’’ olarak tanımlanıyor.Yeni bir yasa taslağı ile değerlendirilmesi çalışmaları süren 2B arazileri, ülkemizde 473,5 bin hektarlık bir alanı kaplıyor. Bu alan Lüksemburg’un 2, KKTC’nin 1,5, Hong Kong’un da 5 katı bir alanı kaplıyor. 2B’lerden üzerinde yerleşim yeri bulunan ve hak sahiplerine satılması planlanan bölüm de, 22 bin 254 he tar olarak hesaplanıyor. Devletin resmî verilerinde 2B arazilerinin toplam büyüklüğü 473 bin 419 hektar olarak yer alıyor.

2B’lerin en fazla olduğu il de Antalya olarak belirleniyor. Bu ilde orman vasfını kaybetmiş araziler 45 bin 548 hektarlık bir alana yayılıyor. Antalya’yı 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile de Balıkesir izliyor. Ankara’daki 2B arazi miktarı 31 bin 706 hektarı, Sakarya’da 29 bin 643 hektarı buluyor. 2B’ler İstanbul’da 18 bin 233 hektar, İzmir’de ise 14 bin 772 hektarlık bir alanı kaplıyor. 2B’lerin yoğun olduğu diğer iller de Muğla, Bolu ve Samsun olarak belirleniyor. İstanbul’un yüzde 3,4’ünü 2B’ler oluşturuyor.

02.04.2010


 

2B’ler tekrar gündemde

Kamuoyunda 2B olarak adlandırılan orman vasfını yitirmiş Hazine arazilerinin satışı yeniden gündeme geliyor.

Üzerinde çalışılan düzenlemeyle belediye mücavir alan sınırları içinde yapılaşma bulunan yerlerdeki binaların, kullanım alanlarıyla birlikte, rayiç bedel üzerinden ve 4 yıl vadeyle hak sahiplerine satılması öngörülüyor. Alınan bilgiye göre, yaklaşık 4 yıldır tartışılan 2B arazilerinin satışına ilişkin yasa taslağı konusunda çalışmalar hızlandırıldı. Maliye Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün bünyesinde yer aldığı Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yetkililerinin yürüttüğü çalışmalar kapsamında çeşitli çalıştay ve toplantılar da gerçekleştiriliyor.Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 2B alanlarıyla ilgili kadastro ve tescil çalışmalarındaki son durumun da ele alındığı toplantılarda, orman dışına çıkarılan Hazine arazilerinin değerlendirilmesi konusundaki yasa taslağına da son şekli verilmeye çalışılıyor.Halen üzerinde çalışılan taslak ile 2B’lerin bir bölümünün tekrar ormana dönüştürülmesi, üzerinde yerleşim yerleri bulunanların hak sahiplerine satılması, daha önce tapu verilenlerin de harca tabi değer üzerinden eski sahiplerine iadesi planlanıyor.

LÜKSEMBURG’UN İKİ KATI

BİR ARAZİ SÖZKONUSU

2B’ler ‘’31 Aralık 1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerden, tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tesbit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının Hazine adına orman dışına çıkarılması uygulaması’’ olarak tanımlanıyor.Yeni bir yasa taslağı ile değerlendirilmesi çalışmaları süren 2B arazileri, ülkemizde 473,5 bin hektarlık bir alanı kaplıyor. Bu alan Lüksemburg’un 2, KKTC’nin 1,5, Hong Kong’un da 5 katı bir alanı kaplıyor. 2B’lerden üzerinde yerleşim yeri bulunan ve hak sahiplerine satılması planlanan bölüm de, 22 bin 254 he tar olarak hesaplanıyor. Devletin resmî verilerinde 2B arazilerinin toplam büyüklüğü 473 bin 419 hektar olarak yer alıyor.

2B’lerin en fazla olduğu il de Antalya olarak belirleniyor. Bu ilde orman vasfını kaybetmiş araziler 45 bin 548 hektarlık bir alana yayılıyor. Antalya’yı 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile de Balıkesir izliyor. Ankara’daki 2B arazi miktarı 31 bin 706 hektarı, Sakarya’da 29 bin 643 hektarı buluyor. 2B’ler İstanbul’da 18 bin 233 hektar, İzmir’de ise 14 bin 772 hektarlık bir alanı kaplıyor. 2B’lerin yoğun olduğu diğer iller de Muğla, Bolu ve Samsun olarak belirleniyor. İstanbul’un yüzde 3,4’ünü 2B’ler oluşturuyor.

TASLAKTA NELER VAR?

Taslakta getirilen düzenlemelerin satır başları:

* Belediye mücavir alan sınırları dışında kalan, 100 dönüme kadarki tarım arazileri de, sulukuru ayrımı yapılmaksızın hak sahiplerine doğrudan satılabilecek.

*Tarım arazileri dışında kalan, üzerinde yapılaşma bulunan ve Maliye Bakanlığınca uygun görülen taşınmazlar, Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ), büyükşehir belediyelerine ve ilçe belediyelerine kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştirmek üzere devredilebilecek.

*Devlet tarafından gerçek ve tüzel kişilere dağıtılan, iskanen verilen, özelleştirilen ya da hisseleri devredilen taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilecek. Bu şekilde devletin daha önce dağıttığı, tapu ve iskan verdiği, ancak daha sonra 2B kapsamına aldığı yerler, eski sahiplerine bedelsiz verilmiş olacak.

* Kişiler adına herhangi bir şekilde tapu kaydı oluşturulmuş yerler de, harca esas değer üzerinden eski maliklerine verilecek. Buna göre, eskiden tapusu verilip, daha sonra 2B diye şerh konulan araziler, hak sahiplerine devredilecek.

*Hak sahibi kabul edilmek için kişinin söz konusu taşınmazı, kadastro çalışmasının tamamlandığı tarih itibariyle geriye dönük olarak 5 yıl kullanmış olma şartı aranacak.

*2B’lerin satışını Maliye Bakanlığı koordine edecek. 2B’leri satın almak isteyen hak sahipleri, 1 ay içinde başvuracak. Taslakta yer alan bu süre, gerek görülmesi halinde uzatılabilecek. Başvurular, illerde defterdarlıklara, ilçelerde ise mal müdürlüklerine yapılacak.

*2B arazilerini almak isteyen hak sahiplerinden müracaatları sırasında, satış tutarından mahsup edilmek üzere 10 bin liraya kadar başvuru bedeli alınacak.

*Orman Genel Müdürlüğünce uygun görülen yerler, yeniden ağaçlandırılmak üzere bu kuruma tahsis edilecek.

*2B’ler rayiç bedelleri üzerinden satılacak. Rayiç bedellerinin belirlenmesinde Hazine taşınmazlarının satışındaki kurallar geçerli olacak. Bu çerçevede il ve ilçelerdeki takdir komisyonları, hak sahiplerine satılacak 2B alanlarıyla ilgili değer tesbitinde bulunacak.

*2B’lerin satışından elde edilen gelirler, orman köylüsünün kalkındırılması, orman köylüsünün nakli ve yeni orman alanlarının ıslahı için kullanılacak.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

02.04.2010


 

Birlik Grubu’nun başkan adayı Çalışkan

Meslekte Birlik Grubu, İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) mayıs ayında yapılacak olan 21. Olağan (Seçimli) Genel Kurulu için başkan adayılarının Adil Çalışkan olduğu açıklandı.

Wow Oteli’nde düzenlenen aday açıklama toplantısında konuşan İSMMMO Meslekte Birlik Grubu Başkanı Abdülaziz Ural, “Biz ‘Meslekte birlik, temsilde yenilik’ diyoruz’’ dedi. Meslekte Birlik Grubu başkan adayı Adem Çalışkan da, hızla gelişen ve büyüyen Türkiye’de meslektaşlarının aldığı payı arttırmak için gayret göstermenin temel ilkeleri olduğunu dile getirdiği konuşmasında mesleki standartları yükseltmek, haksız rekabete son vermek, tahsilat sorununu çözmek, mutlu ve müreffeh bir meslektaş toplumu oluşturmak için göreve talip olduklarını ifade etti. Çalışkan, ‘’İSMMMO’nun bu değişime ayak uydurmasının vakti çoktan gelmiştir. Demokrasi adına, her türlü antidemokratik bakış ve anlayışa karşı, geçmişimize saygı, geleceğimize ise hizmet aşkı ile bakıyoruz’’ diye konuştu.

02.04.2010


 

En verimli çağımızda emekliliğe mecbur bırakıldık

TSK’da dinî inançlarını yaşamak isteyen, fakat baskıların artması sonucu, emeklilik süreleri dolar dolmaz ordudan ayrılmak zorunda kalıp sessiz sedasız mağdurlar kervanına katılanlardan biri olan emekli Dz. Kd. Bçvş. Şerafettin Sağbaş, “Aslında ayrılmak gibi bir düşüncem hiç yoktu. En verimli çağımdaydım, uzun yıllar çalışmak istiyordum. Çocuklarım daha ortaokul ve lisede okuyorlardı. Kısacası çok sevdiğim mesleğimden zorla ayırıldım” dedi.

EMEKLİ DZ. KD. BÇVŞ. ŞERAFETTİN SAĞBAŞ:

En verimli çağımızda emekliliğe mecbur bırakıldık

TSK'dan YAŞ kararlarıyla atılan personel gibi, dinî inançlarını yaşamak isteyen fakat şartların zorlamasıyla emeklilik süreleri dolar dolmaz ordudan ayrılmak zorunda kalan personelin sayısı da azımsanmayacak derecede çok. Aslında onlar görevlerine daha uzun yıllar devam etmek iştiyak ve azmindelerdi. Ne yazık ki onlar da sessiz sedasız mağdurlar kervanına katıldılar...

TSK'daki görevinize ne zaman başladınız?

1974 yılında Deniz Kuvvetlerinde göreve başladım.

Göreviniz süresince dinî inançlarınızı yaşamanız açısından bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Dz. K.K.lığının Donanma K.lığı bağlısı değişik gemilerde 14 sene görevde bulundum. Branşım itibariyle muhriplerde görev yaptım. İbadet yapmamız gemi komutanı ve idarenin tutumuna göre değişirdi. Genellikle namaz kılmamamız konusunda telkinlerde bulunulurdu. Ben de namazlarımı geminin belli bölümlerinde gizli olarak kılardım. Bazen müsamahakâr olanlar da olurdu.

Ramazan ayında bazı komutanlar, "Siz mahrumiyet içindesiniz. Oruç tutmayın, günahı bizim olsun" diye oruç tutmamızı da engellemeye kalkarlardı ve sahurda kesinlikle yemek çıkarmazlardı. Oruçlu olduğumuz bir gün akşam olmuş ve orucumuzu açmak için beklerken, geminin anons devresinden savaş talimi yaptılar. Tabiî biz oruçlu olmayanlardan daha önce görev yerlerimize gittik. Görevli olan rütbeli, yemek salonunu dolaşıyor ve bütün yiyeceklerimizi denize attırıyor. Talimden sonra biz geliyoruz ki, hiçbir şey kalmamış orucumuzu suyla açıyoruz. Erbaş ve erler için ise oruç tutmak çok daha zordu. Fakat buna rağmen onlardan da tutan olurdu. Bazı zaman da Ramazan'da özel yemek çıktığını ve geminin güvertesinde teravih kıldığımızı da hatırlıyorum. Onlardan da Allah (cc) razı olsun diyorum.

Birgün gemideyiz, denizin ortasında. Sahil ile irtibatı geminin vasıtası var, o sağlıyor. Vasıtanın programını da nöbetçiler belirler. O gün de Cuma. İlk vasıta ile çıkarsak namaza yetişeceğiz. İzin istedik, ama gelen haber "Bir saat sonra çıksınlar" şeklindeydi...

Deniz görevi bitip kara görevine başladığınızda durum nasıldı?

Gemilerde 14 sene görev yaptıktan sonra karaya tayin oldum. Denize göre rahat, ama gene de sıkıntılı oluyordu. Bir dönem geldi, sağlık karneleri ve kimlik kartları değişecek dendi. Tabiî ki karnelerdeki hanımların başı kapalı fotoğrafları değişecek... Bazı arkadaşlar, hanımlarının başı açık fotoğraf çektirip öyle verdiler. Ben kapalı fotoğraf verdim. Komutan beni çağırdı ve dedi ki ‘‘Zararı yok. Madem dışarıda çektiremiyorsun hanımını birliğe getir, birlik fotoğrafhanesindeki görevli eşin kapalı iken makineyi ayarlar, o çıkar hanımın da başını açar ve sen de fotoğrafı çekersin.’’

Tabiî, biz başı açık fotoğraf vermedik. Bize kimlik kartı ve sağlık karnesi vermeyeceklerini söylediler. Epey sonra başı açık olan az kaldı. Fakat biz de kararımızda diretince kanunda da böyle bir zorlama olmadığı için kapalı fotoğraflarımızla bizim karnelerimizi de vermek zorunda kaldılar.

Hastane, garnizon içinde olduğundan bazı zamanlar eşim başörtülü olduğu için hastaneye girmek de güç olurdu. Sağlık karnesinde fotoğrafı açık olanları kesinlikle tesettürlü olarak içeriye almazlardı. Onlar da ne yazık ki başlarını açarak hastaneye girmek zorunda kalırlardı. Biz ise karnede fotoğraf kapalı olduğu için girebiliyorduk.

İlginç bir olay: Bir arkadaşımız vardı, namazlarını pek kılmazdı. Cumadan cumaya, bayramdan bayrama yani. Eşi de gelenekten kaynaklanan bir başörtüsü kullanırdı. Bu arkadaşımızdan da bundan dolayı savunma istediler. Bunun üzerine arkadaşımız namazını daha dikkatli ve beş vakit olarak kılmaya başladı ve eşi de tesettürüne daha fazla dikkat etti. Onlar hakkında bu takip, uyanışlara vesile oldu, Allah’a şükürler olsun.

Ne zaman ve neden emekli olmaya karar

verdiniz?

1994 yerel seçimlerinde Gölcük Belediye Başkanlığını bir sağ partinin adayı kazanmıştı. Bu partinin genel başkanı da televizyonlara çıkıp, "Donanmanın merkezi olan yerin bile belediye başkanlığını biz aldık" demişti. Ertesi gün Donanmadan bir emir yayınlanarak bütün bağlı birliklerdeki subay astsubay eşlerinin fotoğrafları istendi. Eşleri kapalı olan bazıları eşlerinin açık fotoğraflarını verdiler. Biz ise gene kapalı fotoğraf verdik. Tabiî ki bundan sonra bizi daha sıkı takibe aldılar. En sonunda 19 Aralık 1994’te tayin mevsimi olmamasına rağmen, kışın ortasında, mesajla Gölcük’ten İzmir Uzunada'ya tayinim çıktı. Bu ne yazık ki sürgün tayiniydi. O güne kadar disiplinsizlikle ilgili olarak hiçbir savunma ve ceza almamıştım. Üstelik sicilim de 100 üzerinden 90'ın altına hiç düşmemişti. Mesai arkadaşlarım da "Donanma seni bırakmaz, kışta oraya gidilmez" diyorlardı. Mesaj tayinimi öğrendiğimde moralim oldukça bozulmuştu. Beni o gün istirahat etmem için eve gönderdiler. Ertesi gün mesaiye geldiğimde ayrılışımla ilgili bütün işler bitmişti. Oysa üzerimde bulunan demirbaşları devretmem için en az bir hafta gerekirdi. Bütün işlemler benden habersiz yapılmıştı. Görevden hemen ayrılmıştım.

Ailemi Gölcük’te bırakıp yeni görev yerime katıldım. Ada’da misafirhane vardı, ben de orada kalıyordum. Komutanımız da ben Donanma’dan geldiğim için çok memnun olmuştu. Zira onun düşüncesine göre o birliğe katkım çok olacaktı. Fakat dosyam gelince onun ümitleri de suya düştü. Çünkü benim atılmam için gerekli işlemleri yapması gerekiyordu. Şubat ayı sonunda idi ki bir arkadaşım beni aradı ve "Emekliliğin doldu, bugün emeklilik dilekçeni ver" dedi. Ben de aynı gün dilekçemi verdim. Adadaki bütün üstler memnun oldular. Beni hemen izne ayırdılar, dilekçene cevap gelene kadar izinlisin dediler. Çünkü bizler Ocak-Şubat ve Ağustos aylarında emeklilik dilekçesi verebiliyoruz. O gün 27 Şubat'tı ve dilekçe için son gündü. Uzun bir izinden sonra emekli oldum. Fakat 12 Mart 1995’te 68 kişi YAŞ kararlarıyla atılmıştı. Onların içinde 69'uncu olarak ben de vardım. Emekli olduğumdan dolayı o listenin dışında kaldım.

Normal şartlarda görevinize devam etmek ister miydiniz?

Aslında ayrılmak gibi bir düşüncem hiç yoktu. En verimli çağımdaydım, uzun yıllar çalışmak istiyordum. Çocuklarım daha ortaokul ve lisede okuyorlardı. Kısacası çok sevdiğim mesleğimden zorla ayırılmıştım. Ama orada yiyecek ekmek bitmişti demek ki. Emekliliği nasip eden, bizleri bugünlere ulaştıran Rabbime çok şükürler olsun.

Mithat Yanmaz-Niyazi Budak




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

02.04.2010


 

Bosna’da ilk Osmanlı şehidi ilgi bekliyor

Bosna Hersek’in 1463 yılında fethi esnasında şehit düşen ilk Osmanlı askeri Cebbar Dede’nin Saraybosna’daki kabri, Türkiye’den ilgi bekliyor. Padişah Fatih Sultan Mehmet’in askeri olan Cebbar Dede’nin mezar yeri, tur şirketlerinin ziyaret programlarında bile yer almıyor.

Bosna’daki Osmanlı askerinin kabri ilgi bekliyor

BOSNA Hersek’in 1463 yılında fethi esnasında ilk şehit düşen Osmanlı askeri Cebbar Dede’nin Saraybosna’daki kabri, Türkiye’den ilgi bekliyor. Padişah Fatih Sultan Mehmet’in askeri olan Cebbar Dede’nin mezar yeri, tur şirketlerinin ziyaret programlarında bile yer almıyor. Boşnak rehber Mummer Hellac, Türkiye’den Saraybosna’ya turist olarak gelenlerin böyle bir türbenin varlığından haberleri olmadan döndüklerine dikkat çekerek, kendisiyle gezenleri şehidinin kabrine mutlaka götürdüğünü söyledi. Arapça kubbesinde “Hu” yazan ahşap türbesinin küçük bahçesinde birkaç askerin mezarı daha bulunuyor. Saraybosna’yı ikiye ayıran Milaçka Nehri kıyısındaki İskerderiye Kültür Merkezi ile parlamento binasının hemen arkasındaki mahallede bulunan türbenin bakımı ise hemen yanındaki cami cemaatince yapılıyor.


Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

02.04.2010


 

Üniversiteler antidemokratik

YÜKSEK Öğretim Kurulu (YÖK) Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, Eğitim-Bir-Sen İzmir Şubesi’ni ziyaret ederek, akademisyenlerin sorularını cevapladı.

Üniversitelerdeki problemlerin çözümü konusunda sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlere büyük görev düştüğünü belirten Günay, bunlarla ilgili olarak YÖK’e yazılı başvuru yapılması gerektiğini söyledi. Açılış konuşmasını yapan Abdurrahim Şenocak, eğitim çalışanlarının problemleri ve çözüm önerileriyle ilgili detaylı bir çalışmaları olduğunu belirtti. İzmir, Uşak, Manisa, Aydın, Muğla ve Denizli’de oluşturulan komisyonların, yaklaşık 15 günde 300’ü aşkın akademisyenle tek tek görüştüğünü aktaran Şenocak, “Sonuç raporlarında üniversitelerle ilgili göze çarpan en önemli unsur, antidemokratik yönetilmeleri oldu. Bilgi üretmesi gereken merkezler, maalesef bu işlevini yapamıyor, çünkü farklı görüşler ortaya çıktığında etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor. Üniversitelerde demokratikleşme iklimi çok uygun değil. İnsanlar, renksiz görünme çabası içinde. Halbuki sivil toplum olmadan demokrasi olmaz, demokrasi olmadan da ülkemiz gelişemez” dedi. Toplantıya Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Dumlu, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun, Eğitim-Bir-Sen Üniversiteler Temsilcisi Dr. Recep Yiğit ve çok sayıda akademisyen de katıldı.

02.04.2010


 

250 bin özürlüye 1 milyar lira bakım ücreti veriliyor

SOSYAL Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) Genel Müdürü İsmail Barış, Türkiye’de işlemleri devam edenlerle birlikte 250 bin civarında kişiye evde bakım ücreti ödediklerini belirterek, bu şekilde geçen yıl 1 milyar lira ödeme yaptıklarını söyledi.

Adana Hekimevinde yapılan 1. Özürlü Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Çalıştayı’na katılan Barış, evde bakım ücreti verdikleri 250 bin kişinin 50 bininin yaşlılıktan dolayı özürlü olanların oluşturduğunu ifade etti. Her ay bir özürlü için asgari ücret ödediklerini dile getiren Barış, bu yıl bu rakamın 1.5 milyar liraya ulaşmasını beklediklerini söyledi. Barış, bu sahada bir sınırlama limit, koymadıklarını kaydederek, “Türkiye’nin en ücra köşesine bir tane özürlü kalmayana kadar uygulamamız devam edecek.” dedi.

02.04.2010


 

Fatih Belediyesi’nden ücretsiz metrobüs servisi

FATİH Belediyesi, her gün binlerce İstanbullunun kullandığı metrobüse ulaşmak isteyen vatandalar için ücretsiz servis hizmeti başlattı.

Fatih Belediyesi tarafından ilçenin belirli noktalarından Metrobüs hattına ulaşmak isteyen vatandaşlar için ring sefer yapan servisler düzenlenen törenle hizmete girdi. Törende konuşan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, “Yaşlı, çocuklu, engelli ve hastası olanları Metrobüs istasyonlarına ulaşımını sağlamak için gün içerisinde iki ayrı güzergahtan ücretsiz araç servislerine başladık” dedi. Metrobüs yolcuları için hizmete giren Ring araçlarından bir tanesi Kocamustafapaşa Ramazan Efendi Camii önünden diğeri de Fatih Kız Lisesi önünden hareket edecek. 30 kişilik midibüslerle yapılacak ring seferleri sabah 09.00-16.00 saatleri arasında çalışacak.

02.04.2010


 

İzmir panele hazır

BEDİÜZZAMAN Said Nursî’nin vefatının 50. yılı münasebetiyle devam etmekte olan etkinlikler kapsaımnda “Said Nursî ve Demokratik Açılım” konulu panel, Tepekule Kongre ve Sergi Sarayında yapılacak. 4 Nisan Pazar günü saat 14:00’de yapılacak olan panel için başta Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan olmak üzere, Bakanlara, milletvekillerine, parti başkanlarına davetiye gönderildi.

Panel öncesi saat 13:00’te bir basın toplantısı yapılacak. Panele Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Ahmet Battal ve gazetemiz Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz kanuşmacı olarak katılacak. Mehmet Kutlular’ın açış konuşmasını yapacağı paneli yazarlarımızdan Süleyman Kösmene yönetecek. Panel Ali Oktay’ın müzik ziyafeti ile son bulacak. Panelin yapılacağı Tepekule Salonuna ulaşmak için 129. Güzeltepe Gümrük, 130 BostanlıBornova Metro, 131 Cumhuriyet Mah. Gümrük, 132 Hava Üssü LojmanlarıGümrük, 198 DoğançayGümrük, 300 KarşıyakaFahrettin Altay, 600 KarşıyakaFahrettin Altay hatlarını kullanabilirler.

02.04.2010


 

Vizite kâğıdı uygulaması kaldırıldı

SOSYAL Güvenlik Kurumu, 1 Nisan 2010 tarihinden itibaren vizite kâğıdı uygulamasına son verdi. Çalışan memur ve işçiler, bundan sonra sağlık hizmetlerinden kimlik numaralarını beyan ederek yaralanabilecek.

Sosyal Güvenlik Kurumu Antalya İl Müdürü Selim Erol, Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 25 Mart 2010 tarihli Resmî Gazete’de 01 Nisan 2010 tarihinde yürürlüğe girmek üzere yayımlandığını belirtti. “Sağlık Uygulama Tebliği’nde yürürlüğe giren ve vatandaşlarımızın faydasına olan hükümlerinden biri de sağlık hizmet sunucularına giden hastaların ‘vizite kağıdı’ getirme zorunluluğunun ortadan kaldırılmış olmasıdır” diyen Erol, “Bundan böyle sağlık hizmeti sunucularına müracaat eden vatandaşlarımız, yalnızca kimlik numaralarını belirterek sağlık hizmetlerinden yararlanabileceklerdir” açıklamasını yaptı.

02.04.2010


 

‘Risâle-i Nur’u okudukça idrakim ziyadeleşiyor’

Bediüzzaman Said Nursî ve Risâle-i Nur Külliyatı... Bizim kuşak, ilk olarak yetmişli yıllarda duymaya başladı bu kelimeleri.

Yaşadığı yer veya içinde bulunduğu çevre itibariyle daha önce haberdar olanlar da mânâlarının farklılığını ancak o yıllarda idrak ettiler.

Bize göre başlangıçta sadece birer kelime grubuydu onlar. Telâffuzları zor, söylenmeleri güç, mânâları ağırdı, ama terennümleri câzipti. İçlerindeki Said ve Nur kelimelerine âşinâ olsak da onlara tek başlarına bir mânâ veremezdik.

O zamanlar, ülkeyi saran siyasî, içtimaî çalkantılar yüzünden akl-ı selimle düşünme imkânınız yoktu. Gençliği hedef kitle olarak seçen birbirine zıt fikir hareketleri, yalnız meydanları değil, hisleri ve zihinleri de bir nevî çatışma alanı hâline getirdiklerinden kimseye itimadımız kalmamıştı.

Gerçi öğretmenlerin her sabah söylettikleri andlarla, devlet büyüklerinin de her vesile ile tekrarladıkları monoton nutuklarla zihnimize kazımaya çalıştıkları resmî görüş ve millî kişilikler vardı. Bazı arkadaşlar da bizi içinde bulundukları fikir akımlarına veya yakınlık hissettikleri dünya görüşlerine çekmeye çalışırlardı.

Üstelik resmî ideolojiye intisap etmek, fikir gruplarına girmek bize maddî mükellefiyetler yükleyip mânevî mesuliyetler getirmez, aksine kolayca imkân ve itibar sahibi olmamızı sağlardı.

Buna rağmen biz, emsallerimizin ekseriyetinin aksine, hislerimizi saran merak saikasıyla yine de zor, tehlikeli, ama câzip olanı seçtik ve mânâsını bilmediğimiz, söylemekte zorluk çektiğimiz o terkiplerin derinliklerine dalmaya meylettik.

Normal şartlarda, önce Bediüzzaman Said Nursî’yi tanımamız, ardından da Risâle-i Nurları okumamız gerekirdi. Eğer kabullenirsek sıra, öğrendiklerimizi hayatımıza aksettirme safhasına ancak ondan sonra gelirdi.

Lâkin öyle olmadı. İçinde bulunduğumuz çevrelerin fiilî tazyiki ve arkadaş gruplarının fikrî tehacümleri yüzünden, onların karşısına güçlü bir fikirle çıkma ihtiyacı hissedince ikisini birden yapma kararlılığıyla harekete geçtik.

Bu maksatla, çeşitli tehlikeleri göze alarak elde ettiğimiz her risâleyi gizli gizli okumaya ve o mevzularda bilgi sahibi olduğunu duyduğumuz insanları bulup merak ettiğimiz şeyleri sormaya başladık.

Üçüncü isimler, yani Nur Talebeleri işte o zaman çıktı karşımıza.

Mezkûr terkiplerle üçüncü isimleri birlikte mütâlâa edince zihnimiz karıştı. Çünkü Bediüzzaman Said Nursî ile Risâle-i Nur Külliyatı arasında bir irtibat kurabiliyorduk. Biri müellif, diğeri de telif ettiği eserlerdi. İkisinin arasında bulunan üçüncü isimlere ise bir mânâ veremiyorduk.

Onların aralarındaki münasebet; yazar, eser, okuyucu ilişkisine de pek benzemiyordu. Ortada fevkalâde bir hâl ve hadiseler silsilesinin olduğunu anlayıp meseleyi bu cihetiyle mütâlâa edince bizi cezbeden câzibenin esrarı çözüldü.

Emirdağ Lâhikası’nda, “Hakîkat-ı ihlâsla, herşeyin fevkinde hakaik-i îmâniyeyi on adama ders vermeyi, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşad etmekten daha ehemmiyetli görüyorum. Çünkü o on adam, tam o hakikati her şeyin fevkinde gördüklerinden, sebat edip, o çekirdekler hükmünde olan kalpleri, birer ağaç olabilir” diyen Bediüzzaman’ın onları itina ile yetiştirdiğini anladık.

Nur hareketinin milletle irtibatını sağlayan üçüncü isimlerin birinci kuşağı, Said Nursî’nin irticalen söylediği aklî ilhamları, kalbî sünûhatları, sür’atle yazarak Risâle-i Nurların telifine ve istinsahına yardım eden Barlalı, Savlı, Kuleönülü, İslâmköylü, Ispartalı fedakâr insanlardı.

İkinci kuşak ise, memleketin değişik yerlerinden gelerek Said Nursî’nin etrafında pervane olan ve Risâle-i Nur Külliyâtının intişarını sağlayıp Nur hareketini ihya eden ‘aziz, sıddık, gayretli, fedakâr, sarsılmaz, kahraman’ sıfatlı isimlerden müteşekkil saff-ı evvel Nur Talebeleri idi.

İşte onlardan biri de, vefatının 39. yıl dönümünde rahmetle andığımız Zübeyir Gündüzalp idi.

***

Zübeyir Gündüzalp.

Kafkas muhacirlerinden Mehmed Efendinin ve Seyyide Hanımın kurdukları yuvanın ilk çocuğu olarak, 1920 yılında Ermenek’te dünyaya geldi. Ona isim olarak baba tarafından dedesinin adı verildi. Ziver denildi.

Aile büyüklerinin itinası sayesinde çok iyi bir terbiye gördü ve dinî eğitim aldı. Zamanın meşhur müderrislerinden Hafız-ı Kurra Mahmud Nedim Efendiden Kur’ân-ı Kerim’i okumayı öğrendi.

Şahsiyetini ata diyarı Kafkasların mehâbeti ile hayat mekânı Torosların şehâmeti şekillendirdiğinden, bakışı kartalvâri keskin, duruşu yüce dağlar gibi muhkem, hissiyâtı coşkun nehirler kadar hareketliydi.

Biraz da bu yüzden, ele-avuca sığmayan çocukluk yılları ve heyecanlı, hareketli gençlik çağları hep, Ermenek yakınlarındaki bir dağdan çıkıp Akdeniz’e ulaşma çabasıyla coşan Göksu Nehri’nin çağlayışını andıran hayat hâlleri içinde geçti.

İlkokulu Ermenek’te bitirdi. Yaşı küçük olduğu hâlde mahareti, kabiliyeti, çalışkanlığı sayesinde postahaneye memur olarak girdi. Müdürün tavsiyesi üzerine Silifke’de ortaokula gitti. Oradan mezun olduktan sonra tekrar eski işine döndü.

Okumaya çok meraklı olduğu için, kasabada bulabildiği her kitabı okuyarak kendini iyice yetiştirmeye çalıştı. 1941 Şubat’ında askere gitti. Terhis olduktan sonra Konya’ya tayin edildi.

O zamana kadar Türk ve dünya klâsiklerinin çoğunu okuduğundan, Konya’da okuyacak yeni kitap arayışına girdi. Bundan haberdâr olan hemşehrisi Hafız Ahmed Efendinin tavsiyesi ve Sabri Halıcı’nın yardımı ile Risâle-i Nurları tanıdı.

Ondan aldığı Küçük Sözler’i ve Gençlik Rehberi’ni okuduktan sonra büyük bir iman, fikir ve tefekkür hazinesinin eşiğinin dibinde olduğunu anladı. Sair kitapları bir kenara bıraktı, mahallî gazeteye yazı yazmaktan vazgeçti ve memuriyetin dışındaki bütün zamanını risâle okumaya ayırdı.

Muhsin, Ziya, Kâmil, Ahmed, Rıfat, Feyzi, Mehdi, Ömer, Hasan, Said gibi lise talebesi gençlerin yaptıkları Nur derslerine katıldı, onlarla birlikte diğer talebelere Nurları tanıtmak maksadıyla yeni hizmet hamleleri yaptı.

“Risâle-i Nurları okudukça anlayışım fazlalaşıyor, idrakim ziyadeleşiyor ve bu anlamanın hazzı, zevki içinde mütehassis oluyordum. Nurları okudukça Allah’a ibadet ve tâati, mücahede-i diniye yolunda içimde bazı kuvvetlerin hâsıl olduğunu hissediyordum. Okuyor, okuyor, okudukça okuyasım geliyor, okumaktan yorulunca dinlenmek için gene okumak sevgisi içimde doğmaya başlıyordu.”1

Kendisinin bu şekilde de ifade ettiği gibi Risâle-i Nurları okudukça Bediüzzaman’a hayranlığı arttı. Onu görme heyecanı iştiyak hâlini alınca, 1946 yılında Mehdi Halıcı ile birlikte Emirdağ’a ziyaretine gitti.

-DEVAM EDECEK-

Dipnot:

1- İhsan Atasoy. Nurun Büyük Kumandanı. İstanbul Nesil Yayınları 2005 s: 27.

İslâm YAŞAR [email protected]




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

02.04.2010


 

Sİzİn oralarIn nesİ meşhur?

Antalya Ticaret Borsası tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen ve geleneksel hale dönüştürülmesi planlanan ‘’1. Yöresel Ürünler Fuarı’’nda, Türkiye’de, yörelerinin adıyla ün kazanmış ürünlerin tanıtılıp pazarlanacağı ve aynı zamanda olmayanlara da coğrafi işaret alınmasının yolunun açılacağı bildirildi.

Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, ‘’Sizin Oraların Nesi Meşhur?’’ sloganıyla başlattıkları çalışmada umutlu gelişmeler olduğunu söyledi.

Fuarın 28 Nisan- 1 Mayıs tarihlerinde Antalya Expo Center’de gerçekleşeceğini bildiren Çandır, bulunduğu yörenin adıyla ün kazanmış, üretildiği veya yetiştirildiği bölgenin bir takım özellikleri sayesinde ticarî değer bulan tarım, gıda, el san'atları ve sanayi ürünlerinin ilk kez aynı anda bir arada yer alacağını ifade etti.

Çandır, yöresel ürünlerin, bir bölgenin iklim, coğrafya ve tabiat şartları altında özel nitelik kazanan ürünlere ya da belli bir bölgede yüzlerce yıl boyunca geliştirilmiş teknik ve yöntemlerle üretilen ürünler olduğunu belirtti.

EDİRNE’DEN KARS’A

ÇandIr, fuarda Adana Kebabı gibi coğrafi işaret almış ve coğrafi işaret başvurusu yapılmış birbirinden farklı ürünlerin yer alacağını söyledi. Antalya gibi turizm merkezi olan bir şehirde yapılacak faaliyetin, Türkiye’nin 10 bin yıllık değerlerine değer katacağını bildiren Çandır, Edirne’den Kars’a, Aydın’dan Hakkâri’ye, Adana’dan Amasya’ya kadar birçok ilin bir araya geleceği fuarın ülke ve yöre ekonomisine katkı sağlayacağını söyledi.

02.04.2010


 

Sigara ve alkol ülseri de tetikliyor

Halk arasında en çok bilinen ve birçok kişinin yakalandığı mide hastalığı olan ülseri sigara ve alkol tetikliyor. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Faruk Memik, ülseri ‘mide ve barsağın iç yüzünü kaplayan ince duvarın yaralanarak açılması’ olarak tarif etti. Memik, hastalığa sebep olan en önemli faktörün bulaşıcı bir mikrop olan ‘helikobakter pilori’nin ağızdan alınması olduğunu söyledi.

Mide ve duodenum ülserinde hastanın başlıca şikâyetlerinin midede yanma hissi, yemeklerle oluşan ağrılar, iştahsızlık, paslı dil, sinirlilik hali, hazımsızlık, mide ekşimesi ve ağırlık hissi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Memik, hastanın ağzına sık sık ekşi su geldiğini, şiddetli ağrılar dolayısıyla hastanın gece uyuyamadığını söyledi. Memik, ağızdan alınan ‘helikobakter pilori’ mikrobundan başka içki, sigara, stresli hayat, alınan ağrı ilâçları, asitli, acılı ve zararlı yiyecekler, fazla içilen çay, kahve veya asit yapıcı meşrubatın da gastrite ve ülsere sebep olabildiğini vurguladı.

02.04.2010


 

RTÜK’ten 47 kanala tütün cezası

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), son iki yılda tütün ürünü görüntülerine yer verdiklere gerekçesiyle 47 televizyon kanalına idarî para cezası uyguladı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl, 4207 Sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkındaki Kanun’da yapılan değişikliğin yürürlüğe girmesiyle, 19 Mayıs 2008 tarihinde, sigara yasağının kısmî olarak başladığını hatırlattı. Kapsamının genişletilmesiyle 19 Temmuz 2009 tarihinden itibaren Türkiye’nin dumansız hava sahasına kavuşturulduğunu belirten Erdöl, ‘’Buradaki temel amacımız, toplumun tüm kesimlerini ve özellikle gelecek nesilleri, başkalarının içtiği sigara ve tütün ürünlerinin dumanının verdiği zarardan korumaktır’’ dedi. Erdöl, sigara ile ilgili olarak Türkiye genelinde yapılan denetimlerin sıkı ve titizlikle sürdürüldüğünü de vurgulayarak, şöyle devam etti: ‘’Ülkemizde, 19 Temmuz 2009 tarihinden bu yana toplam 247 bin 961 denetim yapılmış, bunlardan aksaklık tesbit edilenlerle ilgili gerekli tutanaklar tutulmuştur. Uyarılara rağmen aksaklıkları gidermeyenler hakkında 2 bin 94 adet cezai işlem uygulanmıştır. Genel olarak yasaya uyum oranı yüzde 99,2’dir. Etkin denetimin sağlanması için ülke genelinde 2 bin 229 denetim ekibinde 6 bin 150 personel görev yapıyor.’’

02.04.2010


 

Sibere karşı tatbikat

BİLGİ Teknolojileri ve İletişim Kurumu ve TÜBİTAK, kurum ve kuruluşların bilgi ve iletişim sistemlerine yönelik bilgi sızması, bilgisayarın çökertilmesi, web sitesinin ele geçirilmesi gibi siber saldırılara karşı savunma gücünü tesbit için tatbikat yapacak.

Ekim ayında yapılması planlanan ve 4 sürecek tatbikatta, ‘’siber saldırı senaryoları’’ hazırlanacak ve kamu kurumlarının alması gereken tedbirler masaya yatırılacak.

02.04.2010


 

Dünyaca ünlü hafızlar Antalya’da buluşuyor

Güzel Kur’ân-ı Kerim okumada dünya birinciliği bulunan Ahmet Ebul Kasımi ile İstanbul’un meşhur hafızlarından Nevzat Bakır Antalya’ya geliyor.

Anadolu Gençlik Dergisi (AGD) Antalya Temsilciliği ‘Kur'ân Ziyafeti ve Kutlu Doğum Gecesi’ düzenliyor. 9 Nisan’da Kepez Belediyesi Kapalı Spor Salonu’nda düzenlenecek geceye Kur’ân-ı Kerim’i Güzel Okuma Dünya Birincisi Ahmet Ebul Kasımi ile İstanbul’un meşhur hafızlarından Nevzat Bakır katılacak. Her iki isim, gecede Kur’ân-ı Kerim tilâvet edecek. Gecede ayrıca, ilahiyatçı yazar Dr. Şerafettin Kalay, Kutlu Doğumu ve Asr-ı Saadeti anlatacak. Eşref Ziya Terzi de bir konser verecek. AGD yetkilileri, katılımın ücretsiz olduğu gecede yapılacak çekilişle bir kişinin umreye gönderileceğini belirtti.

02.04.2010


 

Aşırı kola tüketen erkeklere kötü haber

DanİmarkalI bilim adamları tarafından yapılan bir araştırma aşırı kola tüketiminin erkeklerdeki tenasül kalitesini düşürdüğünü ortaya çıkardı.

Araştırma Güney Danimarka Üniversitesinden Profesör Tina Kold Jensen tarafından yapıldı. Tabiî ilâç uzmanı olan Prof Jensen, 2 bin 500 civarında Danimarkalı genç erkekten alınan sperm örnekleri üzerinde yaptığı araştırmalar neticesinde; aşırı kola tüketiminin sperm kalitesini ciddî oranda düşürdüğünü ortaya çıkardı. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Prof. Tina Kold Jensen, günde bir litreden fazla kola içen gençlerin çok düşük sperm değerlerine sahip olduğunu belirtti. Danimarka’da büyük ses getiren araştırma Amerika’da da ilgiyle takip ediliyor. Ülkenin önde gelen tıp dergilerinden biri olan Amerika Epidemoloji Günlüğü araştırma sonuçlarını aktaran bir yazı yayınladı.

02.04.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl