02 Nisan 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Röportaj

Pahalı enerjinin alternatifi güneş

TAKDİM

Antalya Büyükşehir Belediyesi Güneş Enerjisi Koordinatörü Yüksek Mimar Erdem Armen, 3. Güneş Enerjisi Teknolojileri Fuarı’nda Yeni Asya’ya konuştu. Antalya Migros Kavşağı’ndaki alanda temeli atılan Güneşev-Ekolojik Eğitim Merkezi hakkında bilgi veren Erdem Armen, Proje ile Antalya’nın güneşten elektrik üretiminin öncü şehri olması için ilk adımın atıldığını kaydetti. Armen, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı olduğuna dikkat çekerek, bitmez, tükenmez ve bedava bir elektrik üretimi kaynağı olan güneşten yararlanmak gerektiğini vurguladı.

Güneşev’in enerjisini güneşten karşılayacağını, suyunun büyük bölümünü de yağmur suyundan elde edeceğini ifade eden Armen, merkezde 1 laboratuvar, 40 kişilik eğitim salonu, kafeterya ve yönetim birimleri bulunacağını kaydetti. Erdem Armen, bahçede ise ekolojik sera, kış bahçesi, yürüyüş parkuru, seyir terasları olacağını, aydınlatmada da özel tasarruflu LED sisteminin kullanılacağını belirtti. İmar yönetmeliğinde teşvik edici değişiklikler yaparak yeni binaları güneş enerjisi ile tanıştıracaklarını söyleyen Armen, ‘’Enerjide dışa bağımlılık zincirini kırmaya çalışacağız’’ dedi. Sözü daha fazla uzatmadan Güneş Enerjisi Koordinatörü Armen’e bırakalım.

*GÜNEŞEV projeniz nasıl ortaya çıktı?

1970’li yılların sonunda Antalya’da pratik yöresel olarak “Günısı” dediğimiz Kıbrıs’tan örnek bir sistem geldi. Güneş ışınlarıyla suyu ısıtma sistemi. “Güneş suyu ısıtıyor dendi!” kimse inanmadı. Bir iki örnek tesis kuruldu. Gidip muslukların altına ellerini soktular, baktılar ki sıcak su geliyor. Ama yine inanmadılar. 3 gün sonra yine geldiler yine elllerini soktular “Aaa.. su yine sıcak!” dediler. Yavaş yavaş inanç başladı. Daha sonra bu sistem Antalya’da evlerde uygulandı. Çevreye yayıldı. Daha sonra Türkiye’ye yayıldı. Kabaca aradan 35 sene geçti 2010 yılındayız. Ve geldiğimiz son nokta Çin’den sonra bu sistemi dünyada kullanan ikinci ülkeyiz. Avrupa’da da bu sistemi kullanan birinci ülkeyiz. Yani insanların aşina olduğu, olayı kavradığı, bunun olabildiğini anladığı oranda neler yapabileceğini göstermek için bunları anlattım. Biz de bu örnekten hareketle “güneşi, elektriği ve insanı aşkla kucaklaştırmak” istiyoruz. Bu proje böylece ortaya çıktı. GÜNEŞEVİ projemiz buradan çıktı. Altyapısı oradan geliyor.

*Bu proje ile neleri hedeflediniz? Güneşev’de

neler olacak?

Bu evde bir konferans salonumuz olacak. İlkokul, orta okul, lise ve üniversite öğrencilerimiz, kamu kuruluşu ve STK’larımız hiç ayrım gözetmeksizin “insanlar dünyada Avrupa’da bu sistemleri kullanmakla ne kazanıyor ve biz kullanmamakla, güneşe bakmakla ne kaybediyoruz” onları anlatmaya çalışacağız. İlk okuldan itibaren insanları, çocukları, bilinçlendirmeye, geliştirmeye çalışacağız. Toplumu bilinçlendirmeye çalışacağız. Haziran ayında açılışını yapmayı planladığımız GÜNEŞEV’de bir laboratuvarımız olacak. Güneş enerjisinin nasıl elektrik enerjisine dönüştürüldüğünü gelen ziyaretçilerimiz gözleriyle görme imkânı bulacak. Burada bir kafemiz olacak. Yetiştirebilirsek özel “güneş bisikleti” dizayn ettirmeye çalışıyoruz. GÜNEŞEV’in bahçesinde çocuklar, gençler bu bisikletlere binecek. Bu uygulamayı Anatalya’nın değişik yerlerine yaymayı düşünüyoruz.

*Bu projeye ek olarak belediye olarak bu konuda başka ne gibi çalışmalarınız var?

Antalya Büyükşehir Belediyesi olarak imar yönetmeliğinde bir takım değişiklikler yapmanın peşindeyiz. Burada hedefimiz sorunu çözücü değil. Yani bütün binaların elektrik enerjilerini güneşten elde etmeye yönelik değil. Ama sadece teşvik edici ve özendirici anlamda bir takım zorunluluklar getiriyoruz. Örneğin yeni yapılan binaların merdivenleri güneş enerjisiyle aydınlansın. Yani insan gece vakti binaya girdiğinde sensör insanı algıladığında lambalar yanıverdiğinde insan “Bak güneş gece de beni aydınlattı!” desin. Bunlar basit şeyler, ama biz bunların toplumun bilinçlenmesi adına önemli olduğunu düşünüyoruz.

Hastanelerde, ticarethanelerde, benzin istasyonlarında, villalarda, otellerde belli imkânlarla sistemi kurdurtmayı öneriyoruz. Onlar görsünler ki, ondan sonra kendi ihtiyaçlarına göre o sistemleri büyütsünler. Bunun için zaten imkânları da var. Yani güneşin elektrik olabildiğini görsünler. Bu enerji türünün ne kadar güzel, temiz ve çevre dostu olduğunu görsünler. Ve bundan yararlanabilsinler. Bu heyecanla çalışıyoruz. bir taraftan yasanın çıkmasını bekliyoruz. Bir taraftan da Antalya’da bunu yaygınlaştırmak istiyoruz. Bir taraftan da yasal prosedür içerisine sokmaya çalışıyoruz. Biz güneş enerjisini Türkiye’nin gündemine sokarak bu enerji türünde bir patlatmayı hedefliyoruz. Yani İsveç’te Malmö kenti, dünya güneş kenti ise Antalya da dünya güneş kenti olmayı hakeden bir kent. Bunu yapmalıyız. Bunu Antalya’da başararak bütün Türkiye’ye örnek olmalıyız diye düşünüyoruz.

*Dünyada güneş enerjisi konusunda yapılan

çalışmalar hangi aşamada?

Dünyadaki fosil yakıtlar tükeniyor. Yani doğalgaz, petrol, kömür tükeniyor. Bunun anlamı önümüzdeki dönemde bunların daha pahalı olacağı yönünde. Bunlar pahalanırken bir taraftandan dünyada enerji ihtiyacı artıyor. Dünya gelişiyor. Büyüyor. Şimdi bu dengeyi kurduğunuz zaman fosil yakıtlardan üretilen elektriğin artık çağımızın elektriği olmadığı ortaya çıkıyor. Avrupa bunu gördü ve kendini yenilenebilir enerjilere yönlendirdi. Rüzgâra, güneşe ve diğerlerine... Teşvik destek yasalarıyla da bunu destekledi. Güneş enerjisiyle üretilen elektriğe destekler getirdi. Olay öyle bir noktaya geldiki, bugün Almanya güneş enerjisinin teknoloji üssü. Ve Ar-Ge çalışmalarının en üst düzeyde yapıldığı bir yer. Güneş enerjisi potansiyeli bakımından ise örneğin Antalya’nın 2-2,5 katı daha az bir potansiyele sahip bir yer. Şu anda Almanya’da bu sektörde 50 bin kişi çalışıyor. 5 milyar EURO’luk da bir ciro var. Bu işin bir tarafı Almanya ve AB ülkeleri hedef koydular. Dediler ki, “2010 yılına kadar elektrik enerjimizin yüzde 10’unun tamamını temiz enerjiden elde edeceğiz.” Hatta bunu 2020 yılı için yüzde 20’ye çıkardılar. İşi daha da ileri götürerek bu hedefleri yüzde 25-30’lara revize etmeye çalışıyorlar. Bir de temiz enerji, dünyadaki küresel ısınmayı tetikleyen sebepleri ortadan kaldıracak bir etken. Yani o sera gazlarının oluşumu karbondioksit gazlarının salınımı filan... Ancak bunların içinde güneş enerjisi en temizi. Güneş enerjisinin hiçbir atık maddesi yok. Diğer temiz enerjilerin ufak tefek bazı zararlı etkileri olabiliyor, ama güneş enerjisinde böyle bir şey yok. Güneş enerjisi küresel ısınmaya sıfır etki veren temiz bir enerji.

*Türkiye’de bu işin yeterince destek bulacağını düşünüyor musunuz?

Biz bu elektrik enerjisinden elbette mutluyuz. Edison, ampülü icad ederek elektrikle bizleri karanlık noktalarda aydınlatıyor. Elektriğin kişi başına tüketimi bir bakıma gelişmişlik göstergesi. Ama gözümüzü biraz aşağı doğru indirdik mi başka taraflarını görüyoruz bu elektrik enerjisinin... Nedir gördüğümüz? Biz ürettiğimiz elektriğin maliyetinin yüzde 76’sını döviz olarak yurt dışına ödüyoruz. Doğalgazı alıp yakıp elektrik enerjisi üretiyoruz. Doğalgazı Rusya’dan alıyoruz. Rusya doğalgaz üreticisi bir ülke. Onlar da doğalgazdan elektrik enerjisi üretiyorlar. Onların doğalgazdan ürettikleri elektrik tüm üretimlerinin yüzde 13-13’leri civarında. Biz ise doğalgaz üreticisi bir ülke değiliz buna rağmen ürettiğimiz elektrik enerjisinin yüzde 55’ini doğalgazla üretiyoruz. Ve bu elektriğimizin yüzde 76’ısı için dışarıya döviz ödüyoruz. Bu bizim enerjimizin bağımsız olmadığı gerçeğini ortaya çıkarıyor. Şimdi bir ülkenin enerjisi bağımsız değilse dış politikası ne kadar bağımsız olur sizin takdirinize bırakıyorum. Bunun da ötesinde enerjiniz bağımsız olmayınca doğaldır ki eşdeğer ülkelere göre enerjiyi daha pahalı elde ediyorsunuz. O zaman biz bunu sanayide nasıl kullanacağız. Küreselliğin kol gezdiği bu dönemde dış dünya ile nasıl rekabet edeceğiz? Nasıl ihracat yapacağız bunların hepsi soru işaretleri.

*Güneş enerjisinde Türkiye’nin potansiyeli nedir? Elinizde bu konuda veriler vardır mutlaka. Bizimle paylaşır mısınız?

Şüphesiz başka temiz enerjiler de var. Ama bunun ötesinde güneş enerjisi, özellikle güneş enerjisi diyoruz. Antalya güneş enerjisi potansiyeli bakımından Türkiye’nin en önemli noktalarından birisi olduğu için bunu söylüyorum. Antalya’da yılda ortalama 3 bin 50 saat güneşlenme var. Türkiye ortalaması bin 315 saat KWH ışınım potansiyeli var iken, Antalya bin 600 bin 900 KWH ışınım potansiyeline sahip. Güneş enerjisi ilk tesisin dışında bedava. Yani senin enerji kaynağın tepende ve sen onu değerlendirmek zorundasın. Ondan yararlanmak zorundasın. İsveç’in Malmö kenti güneşi arada sırada gören bir kent. Bu kent dünyada güneş enerjisi kenti. Onlar fotovolvatik sistemlerle güneşten yararlanıyorlar. Biz Türkiye’de hâlâ güneşe bakıyoruz.

GÜNEŞ ENERJİSİ TEŞVİKLERİ, ALMANLARA

FAİZİ BIRAKTIRDI

*Güneş enerjisinin bir de galiba depolanabilme özelliği var?

Avrupa güneş enerjisini depolamıyor. Çıkardığı yasalarla bir sistem getirmiş. Güneş enerjisi santrallerinde üretilen enerjiyi direksisteme veriyor. Konutlarda yani küçük güneş enerjisi sistemlerinde de çift taraflı bir saat uygulaması var. Çatıda üretilen elektrik direkt devlete interkonnekte sisteme şebekeye veriliyor. Yani üretilen enerji devlete satılıyor. Teşvik edilen rakam üzerinden o enerji çıkıyor. Saatin öteki tarafından eve herkesin aldığı fiyatlar üzerinden enerji alınıyor. Ay sonları devletle abone mahsuplaşıyor. Ve ay sonları o sistemleri kuranlar devlete enerji sattıkları için para kazanıyorlar. Bu olay öyle bir noktaya gelmiş ki, bize gelen şirketler anlatıyor bunları. Meselâ Almanya’da insanlar oturmuşlar düşünmüşler, artık bankalara faiz alıp nemalanmak için para yatırmıyorlarmış. Yani güneş enerjisi sistemlerine yatırdıkları paralarla yatırım yapanlar faizden aldıkları paralardan daha fazla bir para kazanıyormuş. Her ev bir santral gibi devlete elektrik satar duruma geliyor böylece... Şimdi Türkiye’de bizim böyle bir yasamız yok. Yasa çıktı çıkıyor. Bekliyoruz. İnşallah kısa sürede çıkar... Yasa çıktığı zaman bizde de şebekeye bağlanma, devlete elektrik satma gelecek. Ama şu an için şebekeye bağlanma olayımız yok. O zaman gündüz ürettiğimiz elektriği gece kullanamayacağımız için gece elektriksiz kalmamak için ürettiğimiz enerjiyi akülerde depolamak zorundayız. Bu aküler de şebeke maliyetinin yüzde 30’una tekabül ediyor. Maliyetleri arttıran bir unsur. Ve bu akülerin ekonomik ömrü de 5-6 sene. Halbuki fotovoltik panellerin ekonomik ömrü 25 seneden fazla.

MUSTAFA GÖKMEN [email protected]




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

02.04.2010

 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Röportaj

  (29.03.2010) - M. Kemal de Dersim’in içinde

  (28.03.2010) - TOPLUMA MAL OLAN İKİ TEMEL GÖRÜŞ

  (26.03.2010) - Kız istemeye damacana su ile gideceğiz

  (24.03.2010) - Entelektüeller Münazarat’ı mutlaka okumalı

  (23.03.2010) - Said Nursî anlaşılırsa Türkiye değişir

  (21.03.2010) - Okullara ‘süt saati’ getirilsin

  (17.03.2010) - Toplumu cemaatler ayakta tutuyor

  (16.03.2010) - SİYASî PARTİLER DİN TEMSİLCİSİ OLAMAZLAR

  (15.03.2010) - İSLÂM “ADİL DEVLET” ÖNGÖRÜR

  (14.03.2010) - DİN ADINA SİYASET TRAJEDİYE YOL AÇTI

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl