17 Nisan 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Aile-Sağlık

Aile yapımızı bozmak için, önceliklerimizi değiştirdiler

EĞİTİMCİ-YAZAR Yasemin Yaşar, ailede bozulma süreci planlı ve programlı çalışan ifsat komitelerinin tuzakları sonucu, önce insanların öncelikleri ve tercihleri değişerek başladığını söyledi. Yaşar, tercih sebepleri arasında makam, mevki gibi dünyevî sebepler olduğunu kaydederek, “Oysa biz Müslümanların, evlilik gibi çok önemli olan dünya ve ahiret birlikteliğine adım atarken esas ölçüsü sefih medeniyetin telkinleri değil, Kur’ân ve sünnet olmalıdır. Evlilikte öncelemesi gereken husus eşler arasındaki diyanet denkliğidir” dedi.

Eğitimci-Yazar Yasemin Yaşar, Afyon Yeni Asya Temsilciliği hanım okuyucuları tarafından düzenlenen seminerde, “Risâle-i Nur Işığında Mutlu Aile Modelleri” konulu bir sunum yaptı. Seminerde Yaşar içtimaî hayatın en önemli çekirdeği olan ailenin ne olduğunu, kadın ve erkeğin rolleri, aile büyüklerinin ailedeki yeri ve önemi, günümüz ailelerinde görülen problemler ve çözüm önerileri ve mutlu aile modelleri konularına değindi. Yaşar, aile ile ilgili tanımlardan bahsederken, “İlk insanla başlayan dünyanın en eski ortaklıklarından birisidir. Aile toplumun bel kemiğidir. Bel kemiği zarar görürse toplum felç olur. Aile dengeli olmanın ve dengede kalmanın merkezidir. Ailede dengesi bozulanlar içtimaî hayatta düşerler. Ailede öğrenmeyenler toplumda uygulayamazlar. İnsan eğitiminin merkezi ailedir” cümlelerini kullandı. Yaşar, “Bediüzzaman, insan eğitiminin merkezinin aile olduğunu Lem’alar adlı eserinde şu şekilde izah etmektedir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum validemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki, o dersler fıtratımda adeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum.”

AİLENİN YIPRANMA SÜRECİ

Yaşar, ailede yıpranma sürecini başlatan sebepler ve çözüm tekliflerini ele aldığı seminerde, insanın yaşadığı hayat içinde her ne olursa olsun önce kul olduğunu bilmesi, bütün hayatını düzene sokacak en birinci formül olduğundan bahsederek şunları söyledi: “Çünkü önce kul olduğunu idrak eden bir kadın, kocasına, çocuklarına, çevresine ve akrabalarına onların hak ve hukuklarını çiğneyerek kötü davranmaz. Yine önce kul olduğunu bilen bir erkek kendisine emanet edilen bir eşi, çocukları, anne ve babalarına kırıcı ve nezaketsiz olamaz. Ailede bozulma süreci planlı ve programlı çalışan ifsat komitelerinin tuzakları sonucu, önce insanların öncelikleri ve tercihleri değişerek başladı. Tercih sebepleri makam, mevki gibi dünyevî sebepler oldu. Oysa biz Müslümanların evlilik gibi çok önemli olan dünya ve ahiret birlikteliğine adım atarken esas ölçüsü sefih medeniyetin telkinleri değil, Kur’ân ve sünnet olmalıdır. Evlilikte öncelemesi gereken husus eşler arasındaki diyanet denkliğidir.”

Ailede yıpranma sürecini başlatan bir diğer noktanın itaatin bozulması olduğunu ifade eden Yaşar, Tesettür Risâlesinde belirtildiği gibi aile mutluluğu itaatsizlikle bozulmakta olduğunu söyleyerek, bunun çözümünün ise itaatin kadının en esaslı bir hasleti olduğunu bilmesi ve bunu kabullenmesi olduğuna dikkat çekti. Yaşar, ailede bozulma sürecinin bir diğer unsurunun tesettürsüzlük ve açık saçıklık olduğundan da bahsetti.

ÇOCUKLAR EVLERİN ŞENLİĞİDİR

YAŞAR, çocuğun aile mutluluğuna katkısını dile getirirken de şunlara değindi: “Çocuklar evlerin şenliğidir. Ve onlar Rabbimizin birer emaneti olarak bize verilmişlerdir. Evlilikte sağlıklı atılmış temeller üzerine gelecek olan çocuk, ister istemez kendisinden önce oluşmuş olan zeminin etkisinde olacaktır. Anne ve baba arasında yaşanan samimî davranışlar, fedakârlıklar, kulluk bilinci ile yapılan bütün fiiller önce çocuğun ruh dünyasında yerini alacaktır.” Eğitimci Yasemin Yaşar, konuşmasını “Hayatımızda ne kadar iman varsa, ne kadar sünnet-i seniyye varsa, o kadar saadet ve o kadar mutluluk olacaktır. Çünkü iletişimin özü, davranışın ruhu, samimiyetin kaynağı ne kadar büyük olursa mutluluklarımız da o derece büyük, kalıcı ve sürekli olacaktır”şeklinde tamamladı. Seminer sonunda Yeni Asya Neşriyatın kitap satışları yapıldı.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

*************************************************************************************************************************

TUBA ŞEKER

17.04.2010


Depresyon tedavi edilebilen bir hastalıktır

Depresyon kelimesi günlük dilde sık sık kullanılır. Bir çok duygunun bir araya gelişini o anda varolan istenmeyen psikolojik ruh halini tasvir etmek için kullanılır.

Depresyon her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Majör Depresyon (büyük depresyon), nöbetlerle gelen ve tam düzelen bir özelliğe sahiptir. Toplumun her kesiminde görülebilir. Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir tablodur. Hayat boyunca her 100 erkekten 10’unun ve her 100 kadından 20’sinin depresyon geçirdiği araştırmalarla belirlenmiştir.

Depresyondaki bir insanda en dikkati çeken özellikler şunlardır; elem, keder, karamsarlık umutsuzluk duyguları ile; daha önceden zevk aldığı, ilgi duyduğu nesnelere, uğraşılara ilgi duymaması ve hiçbir şeyden zevk alamama halidir.

“Hayattan eskisi kadar zevk almıyorum, hiçbir şey ilgimi çekmiyor, son zamanlarda karamsar, ümitsiz, kötümser düşünüyorum, kendimi yorgun, bitkin, halsiz hissediyorum, uyku düzenim bozuldu, iştahım azaldı, kilo kaybettim” diyorsanız depresyon geçiriyor olabilirsiniz.

Depresyon geçiren bir insanda; düşünce ve duygu, davranış, motor faaliyetlerde, biyolojik hayatî fonksiyonlarda değişiklikler olduğu bilinmektedir.

Yapılan araştırmalarda, kuşkusuz, depresyon oranlarının yıllar içinde gösterdiği büyük artış dikkat çekmektedir. Son yirmi beş yılda toplumda depresyon görülme sıklığının on ile yirmi kat arasında arttığı bildiriliyor. Depresyon özellikle gençler arasında da giderek yaygınlaşmaktadır.

Depresyona yol açan çok sebep vardır. Bunlar;

-Kalıtımsal sebepler

-Biokimyasal değişiklikler

-Hormonal bozukluklar

-Tedavide kullanılan bazı ilâçlar

-Bazı organik sebepler

-Psiko-sosyal olaylar

-Sosyo-kültürel etkenler

-Bazı hayat olayları depresyona sebep olabilir.

Depresyon tedavi edilebilen bir hastalıktır. Depresyon belirtileri 2 haftadan fazla sürüyorsa mutlaka bir psikiyatriste ya da psikoloğa gidip tedavi olmak gerekir. Günümüzde depresyon giderici çok güçlü ilâçlar geliştirilmiştir. Psikiyatristlerin ve psikologların tedavide bir çok seçenekleri vardır. 2-3 aylık bir tedavi ile ciddî düzelmeler sağlanabilmektedir. Tedavinin süresi hastalığın ciddiyeti, süresi tekrar edip etmediğine göre ayarlanır. Psikoterapi ile birleştirilen ve sosyal düzenlemeler ile desteklenen tedaviler daha iyi sonuçlar vermektedir.

(Turkuaz Psikoloji,

Tel: 0 (212) 543 43 17)

CANAN DEMİRYÜREK

Özel Eğitim Uzmanı

[email protected]




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

*************************************************************************************************************************

17.04.2010


Boşanmada en büyük zararı çocuklar görüyor

İZMİR'DE düzenlenen “Öteki Elini De Sen Tut, Koruyucu Aileliği Yaygınlaştırma Projesi” için tanıtım toplantısı düzenlendi. Burada konuşan İl Sosyal Hizmetler Müdürü Zekeriya Ertaş, Türkiye’de en fazla boşanmanın İzmir’de olduğunu belirtti.

Bundan en büyük zararı da çocukların gördüğünü söyledi. Ertaş, Türkiye genelinde yüzde 1,1 olan boşanma oranının Ege Bölgesi’nde 2,1, İzmir’de 2,5 olduğunu vurguladı. Vali Yardımcısı Özlem Bozkurt Gevrek de çocukların en büyük ihtiyacının sevgi olduğunu ifade etti. Söz konusu projeyle İzmir ve çevre ilçelerden koruyucu aile sayısı az olan Bayraklı, Bornova, Aliağa, Çiğli, Kemalpaşa, Gaziemir ve Torbalı pilot olarak belirlenerek, bilgilendirme toplantıları düzenlenmesi amaçlanıyor. Koruyucu aile hizmetinin, çeşitli sebeplerle öz ailesinden ayrılan çocukların, kısa veya uzun süreli bakımlarını üstlenen aile ya da kişilerin yanına devlet denetiminde yetiştirilmesi olduğunu anlatan İl Sosyal Hizmetler Müdürü Ertaş, çocuk yuvalarında da bu hizmetin verildiğini ancak toplu bakımın çocukların sosyalleşmesi ve psikolojik açıdan uygun olmadığını belirtti. İzmir’de koruyucu aileliği yaygınlaştırmak için birçok çalışma yaptıklarını anlatan Ertaş, ilin bu bakımdan Türkiye’de ilk sırada olduğunu kaydetti. Ülke genelindeki bin 150 koruyucu aileden, yüzde 20’ye tekabül eden 225’inin İzmir’de bulunduğunu belirten Ertaş, bundan gurur duyduklarını ancak yeterli olmadığını söyledi. “400-450 çocuğumuz, şu anda koruyucu aile özlemi içinde. Ne kadar çocuğu sıcak aile ortamına kavuşturabilirsek, o kadar mutlu olacağız.” diyen Ertaş, İzmir’de sokakta yaşayan hiçbir çocuk bulunmadığını, ailesi tarafından sokakta çalışmaya zorlananların belirlenmesi halinde de gerekenin yapıldığını sözlerine ekledi.

AÇ YATSAYDIM DA ANNEMİN

KOYNUNDA UYUSAYDIM

Vali Yardımcısı Gevrek de Türkiye’nin en önemli problemlerinden birinin ailenin korunması olduğunu, suça karışan çocukların birçoğunun aile sıcaklığını yaşayamayan, anne babası ayrı kişilerden çıktığını söyledi. Yuvalara yaptıkları ziyaretlerde bazı çocukların, “Aç yatsaydım da annemin koynunda yatsaydım.” dediğini aktaran Gevrek, kendi kızının 5 yaşında olduğunu, bir gün sevdiğini söylemeyi unuttuğunda kendisine hatırlattığını söyledi. Vali Yardımcısı Gevrek, korunma kararı alınıp koruyucu aile hizmetlerinden faydalanan çocukların oranı Avrupa’da yüzde 80’ken Türkiye’de yüzde 10 seviyelerinde olduğunu, projeyle birlikte toplumsal farkındalık oluşturarak koruyucu aile sayısını arttırmayı hedeflediklerini bildirdi.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

*************************************************************************************************************************

17.04.2010


Bakımsız klima hastalık yapıyor

MAKİNE Mühendisleri Odası (MMO) Antalya Şube Başkanı Hüseyin Barut, yaz aylarının yaklaşmasıyla klima kullanacaklara ‘mutlaka bakım yaptırın’ uyarısında bulundu.

Barut, “Klimaların temizliğinin periyodik olarak yapılması sağlıklı ortam oluşturulması yanında enerji tasarrufu da sağlamakta” dedi. Antalya’da hemen hemen her evde ve araçta kullanılan klimalarla ilgili bazı önemli noktalara değinen Başkan Barut, “Yaz mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte araçlarda ve toplu alanlarda klima kullanımı artış gösterecektir. Klimaların sorunsuz çalışmasının en önemli yolu bakım ve kullanımına dikkat etmektir. Klimaların temizliğinin periyodik olarak yapılması sağlıklı ortam oluşturulması yanında enerji tasarrufu da sağlamaktadır” diye konuştu. Barut, bakımları yapılan ve yapılmayan klimalar arasındaki farkı şu şekilde anlattı: “Bakımı yapılmayan klima, sigara içen insana benzer. İnsan ne kadar çok sigara içerse vücudunun performansı o kadar verimsiz ve sağlıksız olur. Çünkü ciğerleri dolmuştur nefes almakta zorlanır. Eğer sigara içmiyorsa akciğeri temiz olacağından rahat nefes alıp vererek, vücudunun performansı yüksek olacaktır. Dolayısıyla bakımı yapılmış klimalar daha performanslı çalışmaktadır.” Klimalarının randımanlı ve uzun ömürlü olması için 6 ayda bir bakımlarının yapılması gerektiğini ifade eden Hüseyin Barut, klimaların kış veya yaz mevsiminde kullanılmayan dönemde en az ayda bir kez çalıştırılması gerektiğini söyledi.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

*************************************************************************************************************************

17.04.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Yeni Asya Gazetesi - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat-Promosyon - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım