07 Temmuz 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Görüş

Youtube krizi doğru yollarla çözülmeli

Youtube Paylaşım Sitesinin 2 yıldır kapalı olması daima konuşulan konulardan biri haline geldi. Birçok insanımız “bilgi ve iletişim” çağında dünyada kabul görmüş bu sitenin kapatılmasını haklı olarak yadırgıyor.

Youtube sitesinin kapatılmasına sebep olan M. Kemal’e hakaret içeren videoların sitede yer almasıdır.

Uzun süredir eleştirilen bu duruma ilk neşter atıldı. BTK Başkanı Tayfun Acarer, yargı kararıyla 2 yılı aşkın süredir erişim yasaklı olan YouTube ve Google üst yönetimiyle bir araya geldi. Youtube sitesinden istenenler dile getirildi. Bu istekler Türkiye’ye özel “tr” uzantılı bir yerel versiyon sitenin açılması,ve şirketin diğer mükellefler gibi vergi vermesi idi. Daha önce bu konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da bu konuya değinmiş ve söz konusu sitenin bir çok ülkede vergi kaydına bağlı olduğu halde Türkiye’de bu mükellefiyetten kaçtığını ifade etmişti.

Ulaştırma Bakanı Yıldırım, bir siyasî partinin genel başkanına hakaret içeren videoların kaldırılması için telefon açtıklarını ama kimseye ulaşamadıklarını da ifade etmişti.

Öncelikle iletişim çağında bu sorunun geç de olsa çözüme kavuşturulması için çalışmalara başlanmasını görmek güzel bir gelişmedir. Bakanlığın istediği gibi, 23 ülkede yerel site versiyonu bulunan bir sitenin ülkemizde de yerel versiyonun olmasını istemek hakkımızdır. Vergi mükellefiyeti altına girmesi hem haksız kazanç elde etmesini önleyecek, hem de video sitesi ile yetkililer arasındaki iletişim noktasında “muhatap” sorununu ortadan kaldıracaktır.

Olaya genel bir açıdan baktığımız zaman ”youtube krizinin” dar bir alana hapsedildiğini düşünüyorum. Zira özellikle şart koşulan ve altı çizile çizile söylenen nokta M. Kemal’e hakaret içeren videoların yayından kaldırılmasıdır. Bu noktada Youtube’den sorumlu olan Google ekibine “kırmızı çizgiler“ hatırlatılmıştır.

Öncelikle insan hakları dediğimiz zaman her insana eşit olarak verilen haklardan bahsediyoruz demektir. Bir insana tanınan “şahsiyetine ve manevî mirasın hakaret etmeme” hakkının diğer insanlara da tanınması gerekir. Oysa Youtube Mustafa Kemal’e hakaret içeren videolardan dolayı kapanmıştır. Zaman zaman bu sitede görülen din büyüklerine, milletimizin önem verip sahip çıktığı şahsiyetlere yapılan hareketler dikkate alınmamış ve bu yüzden bu siteye “uyarı” bile gönderilmemiştir. Özellikle Peygamberimizi (a.s.m) kötülemek için yapıldığı söylenen videolara karşı her hangi bir yaptırımda bulunulmamıştır.

Bildiğimiz kadarı ile hukuk devletlerinde kişilere göre hukuk olmaz. Hukuk her bireyi ilgilendirir ve kişinin makamına göre hukuk ilkeleri değişmez. Bu açıdan Youtube kapatılmasını sadece M. Kemal’e hakaret içeren videolara bağlamak yanlıştır.

Herkesin ulaşabildiği internet âleminde görüşümüze uysun uymasın herhangi bir şahsa karşı hakaret içeren görüşlerin yer aldığı bir videonun yayınlanmasını isteyemeyiz. Teknolojinin getirdiği kolaylıkların insanın onurunu kırıcı şekilde kullanılmasını asla tasvip edemeyiz.

Anlayamadığımız nokta, kanunların şahsa göre yapılmasıdır. Bir video paylaşım sitesinde A şahsına hakaret içeren video yer alamayacaksa B şahsını rencide edecek bir video da yer almamalıdır.

Ne yazık ki Youtube sorununun çözümü için masaya oturulduğu şu günlerde bu yanlışta ısrar edildiğini görüyoruz. Youtube’nin açılması için —yukarıda saydığımız makul isteklerin dışında— ısrarla M. Kemal’e hakaret içeren videoların kaldırılması şart olarak koşulmaktadır. Bir nevi Youtube Krizi, M. Kemal’e hakaret içeren videolar krizine dönüşmüştür. Meselenin bu şekilde çözüldüğünü varsayalım. İlerleyen günlerde, sevilen bir siyasetçiye, benimsenen bir kanaat önderine hakaret içeren bir video yüklendiği zaman ne yapılacaktır? Biraz daha ‘özel’leştirelim: Küçük bir arkadaş krizinden dolayı bir şahıs arkadaşına hakaret ve aşağılama içeren videoalar koyarsa durum ne olacaktır? Herkes için hakaret içeren videolar yüklenebilir ve her birey bu yolla rencide edilebilir. Öyle ise meselenin çözümünde her birey dikkate alınmalıdır.

Bir hukuk devleti bütün vatandaşlarının aşağılayıcı tavırlarla internet aleminde ilan edilmesinin karşısında olmalıdır diye düşünüyorum. Herkesin erişebildiği bir alemde kimse incinmemeli. Bu yüzden Youtube olayının halledilmesi için masaya oturulduğu günlerde yetkililerden daha sağlam fikirlerle bu krizin çözülmesini sağlamalarını istiyoruz.

Yoksa kriz büyüyerek hepimizi tehdit eden bir kaos ve kasırga halini alabilir.

ZÜBEYİR ERGENEKON

[email protected] /

yazar.nurasya.com

07.07.2010


Ölüm ne ki anne; Yaşamak ne ki oğul?

Ölüm, belki;

Kahpe bir patlamadır, gecenin sinsi sessizliğini yırtan.

Nöbette buz tutan ellerini nefesiyle ısıtmaya çalışırken nereden geldiğini, çapını, rengini, sebebini hiç bilemeyeceği nankör bir kurşunla olduğu yere yığılıvermektir.

Görevi bitirdik, geri dönüyoruz, bugünü kayıpsız atlattık, derken kulakların duymaktan çoktan vazgeçmesidir.

Bir dakika önce bölüştükleri bisküvinin tadı henüz ağızlarına dağılmamışken cemsenin tahta sıralarına sanki mola vermişlercesine sırt sırta, üst üste, yuvarlanmaktır. Düşmelerinin son demlerinde bile birbirlerini kaldırmaya çalışarak.

Her gün çıkılan yol temizliğinde bin bir vahşet hayaliyle yerleştirilen mayının kirli hedefine ulaşmasıdır.

Kendilerini evlerinde gördükleri rüyanın mahmurluğu henüz geçmeden, seherle çıkılan yolda konvoyun kalleşçe kurulan pusuya boyun eğmesidir.

Aslında hiç görmediği, yıllardır ninni yerine dinlediği ve hayallerinde gizlice, öğünerek, ondan kuvvet aldığı, hep kendini benzettiği babasını son defa tahayyül etmektir.

Her sohbetin sonunda dönüp dolaşıp alınan helâlliktir. Hepsinin birbirinden gizli arzuladığı payedir.

Kayaların, birazdan düşülecek toprağın, çiçek açmış dikenlerin, börtü böceğin, velhasıl yaratılmışların -hal dillerince- çığlıklarının, gelen kalleş kurşuna engel olamamalarıdır.

Ya yaşamak ne ki;

Duvarda onun resminin de asıldığı takvimde her sabah, gelişine bir gün daha yaklaşılırken artık takvime bakmaktan vazgeçmektir.

Önünü, arkasını bin bir hevesle iki gecede bitirdiği; asker yeşilini sever diye yeşilin en güzel tonlarıyla ördüğü, her sırası farklı motifli kazağın köşede öksüz kalıvermesidir.

Aniden gelme ihtimalinin olmamasına inat, geliverirse her şeyi hazır bulsun diye her hafta muntazaman yatak örtülerini değiştirmekten, ayakkabılarını dakikalarca cilâlayıp içine hiç giyilmemiş çoraplar koymaktan, çekmecedekileri dizinde -onu okşarcasına- bir bir sıvazlayarak yerleştirmekten vazgeçmektir.

Ondan gizli aldığı damatlığını, içine yerleştirdiği beyaz gömlekle, kravatın ona ne kadar yakışacağını hiç kimseye söylemeden -karşısına geçip- saatlerce onu görüyormuşçasına seyretmeyi artık bırakmaktır.

Onu uğurlama görüntülerine bakmayı artık içi götürmemesidir.

Sevdiği yemekleri, o gelecekmiş gibi pişirmek; ama ne kadar yemeğe çalışsa da tıkanıp kalmaktır.

Yüzlerce kilometre öteden rüyaları darmadağın eden kurşun sesidir.

Babanın vakitsiz gitmesinden sonra; sabırla, tevekkülle, ümitle bu günlere geldiklerini, ama artık evinin direksiz kaldığını anlamasıdır.

“Paşam, annem benim, annesinin canı, kurban olurum seni Yaradana, annesinin kuzusu, yavrum, bir tanem benim” diye sesleneceğinin kalmamasıdır.

Artık sabahlara kadar televizyon başı nöbetlerinin bitmesidir.

Onlarca çığlığın, feryad ü figanın sabırla sarıp sarmalanmasıdır.

En kıymetlisini kurban vererek cömertliğin zirvelerinde gezinmektir.

Çarşı, pazar, gezmelerinin, altın günlerinin, vitrin seyirlerinin yerini, hiç fark ettirmeden kabir ziyaretlerinin almasıdır.

Şimdi gün sayılır ötelere, hakikî kavuşma gününe. Rüyalar bir başka bereketlenir. Bir başka berraklaşır.

Onların gittikleri yeri rüyalardan temaşa eyleyip -âcizane- benzerini güllerle bezeyerek günde beş vakit buhurdanlarca tütmektir yaşamak.

İFFET ORAL

07.07.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.