W
        
        
          
            (1)
          
        
        
          p
        
        
          án
        
        
          ªr
        
        
          µ
        
        
          p
        
        
          ?r
        
        
          Ép
        
        
          H n
        
        
          ?u
        
        
          `Hn
        
        
          Q p
        
        
          ?«/
        
        
          Ѱn
        
        
          S '
        
        
          ‹p
        
        
          G o
        
        
          ´r
        
        
          Oo
        
        
          G
        
        
          ayetinin bir nüktesi ve bir İsm-i Azam veya İsm-i
        
        
          Azamın altı nurundan bir nuru olan ism-i
        
        
          HAkeM
        
        
          ’in
        
        
          bir cilvesi, Ramazan-ı Şerif’te görüldü. Ona yalnız
        
        
          bir işaret olarak, Beş Noktadan ibaret Üçüncü Nük-
        
        
          te acele olarak yazıldı, müsvedde hâlinde kaldı.
        
        
          
            ÜÇÜNCÜ NÜKTENİN BİRİNCİ NOKTAsı
          
        
        
          onuncu sözde işaret edildiği gibi, ism-i
        
        
          Hakem’
        
        
          in
        
        
          tecelli-i azamı şu kâinatı öyle bir kitap hükmüne getirmiş
        
        
          ki, her sahifesinde yüzer kitap yazılmış; ve her satırında
        
        
          yüzer sahife derç edilmiş; ve her kelimesinde yüzer satır
        
        
          mevcuttur; ve her harfinde yüzer kelime var; ve her
        
        
          noktasında kitabın muhtasar bir fihristeciği bulunur bir
        
        
          tarza getirmiştir. o kitabın sayfaları, satırları, tâ
        
        
          noktalarına kadar yüzer cihette
        
        
          Nakkaş’
        
        
          ını,
        
        
          Kâtib’
        
        
          ini öyle
        
        
          vuzuhla gösteriyor ki, o kitab-ı kâinatın müşahedesi, kendi
        
        
          vücudundan yüz derece daha ziyade
        
        
          Kâtib’
        
        
          inin vücudunu
        
        
          ve vahdetini ispat eder. Çünkü bir harf kendi vücudunu
        
        
          bir harf kadar ifade ettiği hâlde, kâtibini bir satır kadar
        
        
          ifade ediyor.
        
        
          evet, bu kitab-ı kebirin bir sayfası, zemin yüzüdür. o
        
        
          sayfada nebatat, hayvanat taifeleri adedince kitaplar
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            B
          
        
        
          
            eşinci
          
        
        
          
            H
          
        
        
          
            üccet
          
        
        
          
            -
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            i
          
        
        
          
            ManiYe
          
        
        
          
            | 287 |
          
        
        
          30. lem’a / ÜçÜnCÜ nÜkTe
        
        
          zı, karalama.
        
        
          
            müşahede:
          
        
        
          görme, seyretme.
        
        
          
            nakkaş:
          
        
        
          nakış yapan, sanatkâr.
        
        
          
            nebatat:
          
        
        
          bitkiler.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          ziya, ışık.
        
        
          
            nükte:
          
        
        
          ince söz ve mana.
        
        
          
            Ramazan-ı Şerif:
          
        
        
          şerefli Ramazan
        
        
          ayı.
        
        
          
            sahife:
          
        
        
          sayfa.
        
        
          
            taife:
          
        
        
          bölük, familya, grup.
        
        
          
            tarz:
          
        
        
          biçim, suret.
        
        
          
            tecelli-i azam:
          
        
        
          en büyük görüntü.
        
        
          
            vahdet:
          
        
        
          birlik.
        
        
          
            vuzuh:
          
        
        
          vazıh olma hâli, açıklık.
        
        
          
            vücut:
          
        
        
          var olma, varlık.
        
        
          
            zemin:
          
        
        
          yeryüzü.
        
        
          
            ziyade:
          
        
        
          fazla.
        
        
          
            ayet:
          
        
        
          Kur’ân’ın her bir cümlesi.
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            cilve:
          
        
        
          görünme, tecelli.
        
        
          
            derç etmek:
          
        
        
          almak, toplamak,
        
        
          kaydetmek.
        
        
          
            fihriste:
          
        
        
          özet; liste, içindekiler.
        
        
          
            hayvanat:
          
        
        
          hayvanlar.
        
        
          
            hükmüne:
          
        
        
          değerine.
        
        
          
            ibaret:
          
        
        
          oluşan, müteşekkil.
        
        
          
            ifade:
          
        
        
          anlatma.
        
        
          
            ism-i Hakem:
          
        
        
          Cenab-ı Hakkın
        
        
          haklı ile haksızı ayıran ve her
        
        
          işi hikmete göre olan anlamın-
        
        
          da Hakem ismi.
        
        
          
            ispat:
          
        
        
          doğruyu delillerle gös-
        
        
          terme, kanıtlama.
        
        
          
            kâinat:
          
        
        
          bütün âlemler, varlık-
        
        
          lar, evren.
        
        
          
            kâtip:
          
        
        
          yazıcı.
        
        
          
            kitab-ı kâinat:
          
        
        
          kâinat kitabı;
        
        
          bir kitap gibi yazılan, sayısız
        
        
          anlamlar ifade eden ve her ki-
        
        
          tap gibi yazarını gösteren kâ-
        
        
          inat; evren.
        
        
          
            kitab-ı kebir:
          
        
        
          büyük kitap.
        
        
          
            mevcut:
          
        
        
          var olan.
        
        
          
            muhtasar:
          
        
        
          ihtisar edilmiş, kı-
        
        
          saltılmış.
        
        
          
            müsvedde:
          
        
        
          sonradan temize
        
        
          çekilmek üzere yazılan ilk ya-
        
        
          
            1.
          
        
        
          Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
        
        
          Rabbinin yoluna hikmetle çağır. (Nahl Suresi: 125.)