olduğunu ve Cenab-ı Hak onu muvaffaku’n-bilhayr eyle-
        
        
          sin, âmin” diyerek, bazılarının sakal bırakmamaklığına
        
        
          îtirazları münasebetiyle, Mevlâna Celâleddin-i rumî’nin
        
        
          pederleri olan sultanü’l-Ulemanın bir kıssası ile onu mü-
        
        
          dafaa edip, demiş:
        
        
          “Bu misillü, Bediüzzaman’ın dahi elbette bir içtihadı
        
        
          vardır. İtiraz edenler haksızdır” demiş. Ve Hoca Musta-
        
        
          fa’ya emretmiş, söylediğimi yaz: “Bediüzzaman’a kemal-i
        
        
          hürmetle selâm ederim. telifatınızın ikmaline hırz-ı can
        
        
          (yani, ruha nüsha olacak kadar kıymettar) ile dua etmek-
        
        
          teyim. Bazı ulemaüssûun tenkidine uğradığına müteessir
        
        
          olma. zira
        
        
          ‘Yemişli ağaç taşlanır
        
        
          ’
        
        
          
            (HÂşİYe)
          
        
        
          kaziyesi meşhur-
        
        
          dur.
        
        
          “Mücahedatınıza devam buyurun. Cenab-ı Hak ve
        
        
          Feyyaz-ı Mutlak acilen murat ve matlûbunuza muvaffa-
        
        
          ku’n-bilhayır eylesin! Bâkî Hakkın birliğine emanet olu-
        
        
          nuz.
        
        
          Eski Fetva Emini
        
        
          
            Ali Rıza”
          
        
        
          İşte böyle müdakkik ve ilim ve şeriat ve kur’ân cihe-
        
        
          tinde bu zamanda söz sahibi en büyük âlim böyle hük-
        
        
          metmiş.
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un talebeleri, bu meseleyi ihtiyaten
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 275 |
          
        
        
          mükemmelliği, tam ve kusursuz
        
        
          mükemmel hürmet.
        
        
          
            kıssa:
          
        
        
          anlatılan olay, hikaye.
        
        
          
            kıymettar:
          
        
        
          kıymetli, değerli.
        
        
          
            matlup:
          
        
        
          talep edilen, istenilen
        
        
          şey.
        
        
          
            mesele:
          
        
        
          önemli konu.
        
        
          
            misillü:
          
        
        
          gibi, benzeri.
        
        
          
            murat:
          
        
        
          maksat, meram, ulaşıl-
        
        
          mak istenen şey.
        
        
          
            muvaffaku’n-bilhayır:
          
        
        
          hayırlı iş-
        
        
          lerde, hayırlı hizmetlerde başarılı
        
        
          olan.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          bereketli, kıymetli.
        
        
          
            mücahedat:
          
        
        
          mücahedeler, savaş-
        
        
          malar.
        
        
          
            müdafaa:
          
        
        
          savunma.
        
        
          
            müdakkik:
          
        
        
          tetkik eden, inceden
        
        
          inceye araştıran.
        
        
          
            münasebet:
          
        
        
          vesile, -dan dolayı.
        
        
          
            müteessir:
          
        
        
          teessüre kapılan, hü-
        
        
          zünlü, kederli, mahzun.
        
        
          
            nüsha:
          
        
        
          birbirinin aynı olan suret-
        
        
          lerin her biri.
        
        
          
            peder:
          
        
        
          baba.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            ruh:
          
        
        
          dirilik kaynağı, hayatın te-
        
        
          meli ve sebebi olan manevî var-
        
        
          lık.
        
        
          
            selâm:
          
        
        
          barış, rahatlık, selamet ve
        
        
          esenlik dileme.
        
        
          
            şeriat:
          
        
        
          Allah tarafından peygam-
        
        
          ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî
        
        
          emir ve yasaklara dayanan hü-
        
        
          kümlerin hepsi.
        
        
          
            talebe:
          
        
        
          öğrenci.
        
        
          
            telifat:
          
        
        
          telifler, kaleme alınan
        
        
          eserler, yazılanlar.
        
        
          
            tenkit:
          
        
        
          eleştirme.
        
        
          
            ulemaüssû:
          
        
        
          kötü alimler, dünya-
        
        
          yı dine tercih eden âlimler.
        
        
          
            acilen:
          
        
        
          bir vadeye veya bir
        
        
          şarta bağlı bulunarak, acele
        
        
          olarak, gecikmeden, gecikti-
        
        
          rilmeden, acele ile.
        
        
          
            âlim:
          
        
        
          ilim ile uğraşan, ilim
        
        
          adamı.
        
        
          
            âmin:
          
        
        
          Yâ Rabbi! Öyle olsun,
        
        
          kabul eyle!” anlamında dua-
        
        
          nın sonunda söylenir.
        
        
          
            Bâkî hak:
          
        
        
          ebedî, daimî, sü-
        
        
          rekli ve kalıcı olan varlığı ger-
        
        
          çek Allah.
        
        
          
            cihet:
          
        
        
          yön.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            fetva emini:
          
        
        
          şeyhülislâmlıkta
        
        
          fetva işleriyle meşgul olan
        
        
          dairenin başkanı.
        
        
          
            Feyyaz-ı mutlak:
          
        
        
          hiç bir kayıt
        
        
          ve şarta bağlı olmadan çok
        
        
          çok bereket ve bolluk veren
        
        
          Allah (c.c.).
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          dipnot.
        
        
          
            hırz-ı can:
          
        
        
          bağrına basıp canı
        
        
          gibi koruma, canı gibi sakla-
        
        
          ma.
        
        
          
            hükmetme:
          
        
        
          karar vermek,
        
        
          inanca varmak.
        
        
          
            içtihat:
          
        
        
          din âlimlerinin şer’î
        
        
          esaslar dahilinde Kur’ân ve
        
        
          sünnete uygun şekilde bir
        
        
          konuda fikir ortaya koymala-
        
        
          rı, hüküm vermeleri.
        
        
          
            ihtiyaten:
          
        
        
          ihtiyat ederek, ile-
        
        
          risini düşünerek, her ihtimale
        
        
          karşı.
        
        
          
            ikmal:
          
        
        
          tamamlama, bitirme.
        
        
          
            ilim:
          
        
        
          bilgi, marifet.
        
        
          
            itiraz:
          
        
        
          kabul etmediğini belir-
        
        
          tip karşı çıkma.
        
        
          
            kabil:
          
        
        
          uygun, münasip.
        
        
          
            kaziye:
          
        
        
          cümlecik, cümle.
        
        
          
            kemal-i hürmet:
          
        
        
          hürmetin
        
        
          
            HaşİYe:
          
        
        
          Yani, mübarek, tatlı meyveleri bulunan ağaçlara taş atanlar,
        
        
          akılları varsa tatsınlar ve yesinler. Çürütmeye lâyık ve kabil değiller,
        
        
          demektir.
        
        
          
            Feyzi