evet, eski said’in “Bir nur âlemi göreceğiz” demesi,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          dairesinin manasını hissetmiş, geniş bir dai-
        
        
          re-i siyasiye tasavvur ettiği gibi, sırr-ı
        
        
          
            (1)
          
        
        
          Én
        
        
          æ`r
        
        
          `«n
        
        
          £`r
        
        
          Yn
        
        
          G B É`s
        
        
          fp
        
        
          G
        
        
          ’nın
        
        
          remziyle, on üç on dört sene sonra, “dinsizliği, zındıklı-
        
        
          ğı neşredenler, pek müthiş tokatlar yiyecekler” deyip, o
        
        
          hakikati dar bir dairede tasavvur etmiş. Şimdi zaman, o
        
        
          iki hakikati tam tabir ve tefsir etti.
        
        
          evet, başta Isparta vilâyeti olarak
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          dairesi,
        
        
          birinci hakikati pek parlak ve güzel bur surette gösterdi-
        
        
          ği gibi; ikinci hakikati de, medeniyet-i sefihenin tuğyanı-
        
        
          nı ve maddiyyunluk
        
        
          
            (HaşİYe)
          
        
        
          taununun aşılamasını çeviren
        
        
          ve idare eden ervâh-ı habisenin başlarına gelen bu deh-
        
        
          şetli semavî tokatlar, geniş bir dairede, o sırr-ı
        
        
          Én
        
        
          æ`r
        
        
          `«n
        
        
          £`r
        
        
          Yn
        
        
          G B É`s
        
        
          fp
        
        
          G
        
        
          ’nın hakikatini tam tamına ispat etmiş.
        
        
          “
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          , kat’î bürhanlara istinaden, hükümleri
        
        
          sair hakaikte aynı aynına, tevilsiz, tabirsiz hakikat çıkma-
        
        
          sı ve yalnız işarat-ı tevafukiye ve sünuhat-ı kalbiyeye iti-
        
        
          maden beyanatı, böyle dünyevî olan mesail-i istikbaliye-
        
        
          de neden bazen tabir ve tevile muhtaç oluyor?” diye ha-
        
        
          tırıma geldi.
        
        
          Böyle bir cevap ihtar edildi ki: gaybî istikbal-i dünye-
        
        
          vîde ve dünya işlerinde, başa gelen hâdisatı bildirmemek-
        
        
          te Cenab-ı erhamürrâhimîn’in çok büyük bir rahmeti
        
        
          saklandığını ve gaybı gizlemekte çok ehemmiyetli bir
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 307 |
          
        
        
          terme.
        
        
          
            istikbal-i dünyevî:
          
        
        
          dünyanın ge-
        
        
          leceği.
        
        
          
            istinaden:
          
        
        
          istinat ederek, daya-
        
        
          narak.
        
        
          
            işarat-ı tevafukiye:
          
        
        
          tevafuk işa-
        
        
          retleri, uygunluk belirtileri.
        
        
          
            itimaden:
          
        
        
          itimat ederek, dayana-
        
        
          rak, güvenerek.
        
        
          
            kat’î:
          
        
        
          kesin, şüpheye ve tereddü-
        
        
          de mahal bırakmayan.
        
        
          
            küre-i arz:
          
        
        
          dünya, yer küre.
        
        
          
            maddiyyun:
          
        
        
          maddenin ezelî ve
        
        
          ebedî olduğuna, sonradan yaratıl-
        
        
          mamış bulunduğuna inananlar,
        
        
          maddeye bağlı kalanlar, madde-
        
        
          ciler, materyalistler.
        
        
          
            maddiyyunluk:
          
        
        
          maddecilik,
        
        
          maddeye ezeliyet verme.
        
        
          
            medeniyet-i sefihe:
          
        
        
          sefih mede-
        
        
          niyet, zevk ve eğlenceye sevk
        
        
          eden medeniyet.
        
        
          
            mesail-i istikbaliye:
          
        
        
          gelecek ile
        
        
          ilgli meseleler.
        
        
          
            müthiş:
          
        
        
          dehşet veren, ürküten,
        
        
          dehşetli, korkunç.
        
        
          
            neşir:
          
        
        
          kitap basma, çıkarma; her-
        
        
          kese duyurma, yayma.
        
        
          
            nev-i beşer:
          
        
        
          insanoğlu, insanlık
        
        
          türü.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          aydınlık, parıltı, ışık.
        
        
          
            rahmet:
          
        
        
          şefkat, merhamet, ba-
        
        
          ğışlama ve esirgeyicilik.
        
        
          
            remiz:
          
        
        
          işaret, gizli ve kapalı bir
        
        
          surette ifade etme.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            sair:
          
        
        
          diğer, başka, öteki.
        
        
          
            semavî:
          
        
        
          Allah tarafından olan, İlâ-
        
        
          hî.
        
        
          
            sıtma:
          
        
        
          yüksek ateş ve titreme ile
        
        
          seyreden mikrobik hastalık.
        
        
          
            sünuhat-ı kalbiye:
          
        
        
          kalbe ait ha-
        
        
          tırlayışlar, içe doğuşlar.
        
        
          
            tabir:
          
        
        
          yorum, yorumlama.
        
        
          
            tasavvur:
          
        
        
          bir şeyi zihinde şekil-
        
        
          lendirme, düşünme.
        
        
          
            taun:
          
        
        
          veba.
        
        
          
            tefsir:
          
        
        
          Kur’ân’ın mana bakımın-
        
        
          dan izahı, açıklaması.
        
        
          
            tevil:
          
        
        
          yorumlama, yorum.
        
        
          
            tuğyan:
          
        
        
          zulüm, haksızlık ve kü-
        
        
          fürde ileri gitme.
        
        
          
            vilayet:
          
        
        
          il.
        
        
          
            zındık:
          
        
        
          Allah’a ve ahirete inan-
        
        
          mayan, Allah’ı inkâr eden, iman-
        
        
          sız, münkir.
        
        
          
            âlem:
          
        
        
          varlık sınıflarından her
        
        
          biri.
        
        
          
            beyanat:
          
        
        
          açıklamalar, izahlar.
        
        
          
            bürhan:
          
        
        
          delil, ispat, hüccet.
        
        
          
            Cenab-ı Erhamürrâhimîn:
          
        
        
          inayet ve rahmet, yardım ve
        
        
          lütuf sahiplerinin en merha-
        
        
          metlisi olan, şeref ve azamet
        
        
          sahibi olan yüce Allah.
        
        
          
            daire-i siyasiye:
          
        
        
          siyaset da-
        
        
          iresi.
        
        
          
            dehşetli:
          
        
        
          ürkütücü, korkunç.
        
        
          
            dünyevî:
          
        
        
          dünyaya ait.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            ervah-ı habise:
          
        
        
          habis, kötü
        
        
          ruhlar; Allah’a isyan eden,
        
        
          itaati sevmeyen anarşist ruh-
        
        
          lar.
        
        
          
            gaybî:
          
        
        
          gaypla ilgili, görünme-
        
        
          yenlere ait.
        
        
          
            gayp:
          
        
        
          gizli olan, görünmeyen
        
        
          şeyler ve alemler.
        
        
          
            hâdisat:
          
        
        
          hadiseler, olaylar.
        
        
          
            hakaik:
          
        
        
          hakikatler, doğrular,
        
        
          gerçekler.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          ek, ilâve.
        
        
          
            hüküm:
          
        
        
          karar, emir, hakimi-
        
        
          yet.
        
        
          
            idare:
          
        
        
          bir işi yürütme, çekip
        
        
          çevirme.
        
        
          
            ihtar:
          
        
        
          hatırlatma, uyarı.
        
        
          
            ispat:
          
        
        
          doğruyu delillerle gös-
        
        
          
            1.
          
        
        
          Biz sana vardik. (Kevser Suresi: 1.)
        
        
          
            HaşİYe:
          
        
        
          evet, maddiyyunluk taununun hastalığı nev-i beşere bu dehşetli
        
        
          sıtmayı ve küre-i arza bu titremeyi vermiştir.