Mektubat - page 232

yakîni ve kat’iyeti ifade eder. Her bir misal, mecmuun
kuvvetinden, kendi kuvvetinden fazla bir kuvvet daha alır.
evet, zayıf bir direk, kuvvetli direklerle omuz omuza gel-
diği vakit, muhkemleşir. zayıf, kuvvetsiz bir adam, asker
olup orduya girse, öyle kuvvetleşir ki, bin adama meydan
okur.
On İkinci İşaret
on Birinci İşaretle alâkadar olan üç misal, fakat gayet
mühim misallerdir.
BirinciMisal
:
(1)
n
»en
Q %G s
øp
µ
'
d n
h n
âr
«n
en
Q r
Pp
G n
âr
«n
en
Q Én
en
h
nass-ı kat’îsiyle ve ehl-i tahkik umum müfessirlerin tahki-
kiyle ve umum ehl-i hadisin ihbarıyla, gazve-i Bedir’de,
şu ayet haber veriyor ki:
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bir avuç toprak
ile küçük taşları aldı, küffar ordusunun yüzüne attı,
(2)
o
?ƒo
Lo
ƒr
dG p
ân
gÉn
°T
dedi.
o
?ƒo
Lo
ƒr
dG p
ân
gÉn
°T
kelimesi, bir kelâm
iken onların her birinin kulağına gitmesi gibi, o bir avuç
toprak dahi her bir kâfirin gözüne gitti. Her biri kendi gö-
züyle meşgul olup, hücumda iken, birden kaçtılar.
Hem, gazve-i Huneyn’de, başta İmam-ı Müslim ola-
rak, ehl-i hadis haber veriyorlar ki:
alâkadar:
alâkalı, ilgili.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ehl-i hadis:
kendini hadis ilmine
vermiş olanlar.
ehl-i tahkik:
gerçeği araştıranlar,
hakikatleri delilleriyle bilen âlim-
ler.
gayet:
son derece, çok.
Gazve-i bedir:
Bedir savaşı.
Gazve-i Huneyn:
Huneyn Savaşı.
ifade etmek:
anlatmak.
ihbar:
haber verme, bildirme.
kâfir:
Allah’ı ve İslâmiyeti in-
kâr eden, dinsiz.
kat’iyet:
kat’îlik, kesinlik.
kelâm:
söz.
küffar:
kâfirler, İslâmiyeti in-
kâr edenler.
mecmu:
bütün, hepsi, toplam,
tüm.
misal:
örnek, numune.
muhkem:
sağlam, kuvvetli.
müfessir:
Kur’ân-ı Kerîm’i tef-
sir eden, açıklayan, yorumla-
yan İslâm âlimi.
mühim:
önemli.
nass-ı kat’î:
Kur’ân ve hadisin
hükmüyle kesinlik kazanma-
sı.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
tahkik:
doğruluğunu araştır-
ma, inceleme.
umum:
bütün.
vakit:
zaman.
yakîn:
kesin, şüphesiz, son de-
rece emin olarak bilme.
zaif:
zayıf, kuvvetsiz.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 232 | Mektubat
1.
Attığın zaman sen atmadın; ancak Allah attı. (Enfal Suresi: 17.)
2.
Kara olası yüzleri!
1...,222,223,224,225,226,227,228,229,230,231 233,234,235,236,237,238,239,240,241,242,...1086
Powered by FlippingBook