Mektubat - page 242

geldi, dedi:
(1)
p
¬ p
Ø r
°TG -n
G
Ve ayağıyla Hazret-i Ali’ye dokun-
du, “kalk” dedi. Birden şifa buldu. İmam-ı Ali der ki: “on-
dan sonra o hastalığı hiç görmedim.”
(2)
YedinciMisal
: Şürehbile’l-Cu’fî’nin meşhur kıssa-
sıdır ki:
Avucunda etten bir ur vardı ki, kılıcı ve atın dizginini
tutamıyordu. resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm eliy-
le avucundaki uru meshetti ve mübarek eliyle ovdu. o ur-
dan hiçbir eser kalmadı.
(3)
SekizinciMisal
: Altı çocuğun her biri, ayrı ayrı bi-
rer mu’cize-i Ahmediyeye mazhar oldu.
Birincisi
: İbni ebu Şeybe (muhakkik-i kâmil ve muhad-
dis-i meşhur) haber veriyor ki:
Bir kadın, bir çocuğu resul-i ekrem Aleyhissalâtü Ves-
selâmın yanına getirdi. o çocukta bir belâ vardı; konuş-
muyordu, aptal idi. resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesse-
lâm bir su ile mazmaza etti, elini yıkadı, o suyu kadına
verdi, “Çocuğa içirsin” ferman etti. Çocuk o suyu içtik-
ten sonra, hastalığından ve belâsından bir şey kalmadı.
öyle bir akıl ve kemal sahibi oldu ki, ukalâ-i nâsın fevki-
ne çıktı.
(4)
İkincisi
: nakl-i sahih ile, Hazret-i İbni Abbas demiş ki:
resul-i ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma mecnun bir ço-
cuk getirildi. Mübarek elini onun göğsüne koydu; birden
çocuk istifra etti. İçinden küçük hıyar kadar siyah bir şey
çıktı; çocuk şifa buldu, gitti.
(5)
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selâm onun üzerine olsun.
belâ:
musibet, sıkıntı, içinden çı-
kılması zor hâl.
eser:
iz.
ferman:
emir, buyruk.
fevkine:
üstüne, üzerine.
İmam-ı ali:
Hazret-i Ali.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kıssa:
baştan geçen olay, ibret ve
ders verici hâdise.
mazhar:
bir şeyin ortaya çıktığı,
göründüğü yer.
mazmaza etmek:
ağızda su çal-
kalamak, gargara yapmak.
mecnun:
deli, akılsız.
meshetme:
elle sürme, sıvama,
silme.
misal:
örnek, numune.
mu’cize-i ahmediye:
Hz. Muham-
med’in mu’cizesi.
muhaddis-i meşhur:
hadisle-
ri nakleden, aktaran meşhur
kişi.
muhakkik-i kâmil:
gerçekle-
ri, doğruları, mükemmel bir
şekilde araştıran ve bilen âlim.
mübarek:
bereketli, hayırlı,
uğurlu.
nakl-i sahih:
şüphe duyulma-
yan, doğru, gerçek haber bil-
dirilmesi.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerim ve Allah’ın insanlara bir
elçisi olan Hz. Muhammed.
şifa:
iyileşme, sağlığına kavuş-
ma.
ukalâ-i nâs:
insanların akıllı-
ları, zekileri.
ur:
hücrelerin aşırı çoğalma-
sıyla dokularda oluşan et par-
çası, tümör.
o
n
d
okuzuncu
m
ekTup
| 242 | Mektubat
1
. Allah’ım ona şifa ver.
2.
Kadı İyaz, Şifa, 1:323, Müsned, 1:83, 84, 107, 128, Beyhakî, 6:179; Tirmizî, Daavat: 112.
3
. Kadı İyaz, Şifa, 1:324; Beyhakî, 6:182.
4.
Kadı İyaz, Şifa, 1:324; Beyhakî, 6:182.
5.
Kadı İyaz, Şifa, 1:324; Beyhakî, 6:182; 187, Müsned, 4:172; Darimî, 1:11-12.
1...,232,233,234,235,236,237,238,239,240,241 243,244,245,246,247,248,249,250,251,252,...1086
Powered by FlippingBook