Mektubat - page 497

DÖRDÜNCÜ İŞaRet
p
äÉn
«n
°†n
àr
?o
Ÿr
G p
QÉn
¡r
Xp
Gn
h p
ás
«p
fÉs
Hs
ôdG p
äÉn
ë«p
Ñr
°ùs
àdG p
¿n
Ór
Yp
G n
™n
e :Ék
©p
HGn
Qn
h
p
ás
«p
FBÉn
ªr
°Sn
’r
G
fıkrası ifade ediyor ki:
Mevcudat, etvar-ı hayatıyla, müteaddit enva-ı tesbi-
hat-ı rabbaniyeyi yapıyor. Hem esma-i İlâhiyenin iktiza
ve istilzam ettikleri hâlâtı gösteriyor ki; meselâ rahîm is-
mi şefkat etmek ister, rezzak ismi rızık vermek iktiza
eder, lâtif ismi lütfetmek istilzam eder. Ve hakeza, bü-
tün esmanın birer birer muktezası vardır. İşte, her bir zî-
hayat, hayatıyla ve vücuduyla o esmanın muktezasını
göstermekle beraber, cihazatı adedince, sâni-i Hakîm’e
tesbihat yapıyorlar.
Meselâ, nasıl ki bir insan güzel meyveler yer. o mey-
veler midesinde dağılır, erir, zahiren mahvolur. Fakat ağ-
zından, midesinden başka bütün hüceyrat-ı bedeniyede
faaliyetkârâne bir lezzet, bir zevk vermekle beraber, ak-
târ-ı bedendeki vücudu ve hayatı beslemek ve idame-i
hayat etmek gibi pek çok hikmetlerin vücuduna medar
oluyor. o taam, kendisi de, vücud-i nebatîden hayat-ı in-
saniye tabakasına çıkıyor, terakki ediyor.
Aynen öyle de, şu mevcudat zeval perdesinde saklan-
dıkları vakit, onların yerinde, her birisinin pek çok tesbi-
hatı bâkî kalmakla beraber, pek çok esma-i İlâhiyenin de
nukuşlarını ve mukteziyatını o esmanın ellerine bırakır,
yani bir vücud-i bâkiyeye tevdi ederler, öyle giderler.
nukuş:
nakışlar, işlemeler.
Rahîm:
sonsuz merhamet ve şef-
kat sahibi olan Allah.
Rezzak:
bütün yaratılmışların rız-
kını veren ve ihtiyaçlarını karşıla-
yan Allah.
rızık:
yiyecek, içecek, kendisin-
den yararlanılan şey.
Sâni-i Hakîm:
her şeyi sanatlı bir
şekilde ve belirli gayelere yöne-
lik, yerli yerinde yaratan Allah.
şefkat:
acıyarak ve esirgeyerek
karşılıksız sevme.
taam:
yemek, aş.
tabaka:
sınıf, derece.
terakki:
ilerleme, yükselme.
tesbihat:
tesbihler, Allah’ın bütün
noksan sıfatlardan uzak ve bütün
kemal sıfatlara sahip olduğunu
ifade eden sözler.
tevdi etme:
bırakma.
vücud-i bâkiye:
sürekli vücut.
vücud-i nebatî:
bitkisel vücut.
zahiren:
görünüşte.
zeval:
sona erme, yok olma.
zîhayat:
hayat sahibi.
aktar-ı beden:
bedenin kı-
sımları, her tarafı.
bâkî:
devamlı, kalıcı
cihazat:
cihazlar; azalar, or-
ganlar.
enva-ı tesbihat-ı Rabbaniye:
her şeyin Rabbi olan Allah’ın
kusur ve noksanlardan uzak
olduğunu ifade etmenin çe-
şitleri.
esma:
adlar, isimler.
esma-i İlâhiye:
Allah’ın isim-
leri.
etvar-ı hayat:
hayat tavırları,
değişimleri.
faaliyetkârâne:
faaliyet gös-
tererek.
fıkra:
kısım, bölüm.
hakeza:
bunun gibi, benzeri
hâlât:
hâller, durumlar, vazi-
yetler.
hayat-ı insaniye:
insan haya-
tı.
hikmet:
belirli gayelere yö-
nelik, faydalı, yerli yerinde
oluş.
hüceyrat-ı bedeniye:
vücut
hücreleri.
idame-i hayat:
hayatı devam
ettirme.
ifade:
anlatma, bildirme.
iktiza etme:
gerektirme.
istilzam etmek:
gerektirmek.
Lâtif:
sonsuz lütuf ve ihsan
sahibi olan Allah.
lütuf:
iyilik, ihsan, bağış.
medar:
kaynak, sebep, vesile.
meselâ:
örneğin.
mevcudat:
varlıklar, yaratıl-
mış şeyler.
mukteza:
gerekli olan; gerek-
tirici sebep.
mukteziyat:
bir şeyi gerekli
kılan sebepler.
müteaddit:
ayrı ayrı, çeşitli.
Mektubat | 497 |
Y
irmi
d
ördÜncÜ
m
ekTup
1...,487,488,489,490,491,492,493,494,495,496 498,499,500,501,502,503,504,505,506,507,...1086
Powered by FlippingBook